16 Mart 2020 Pazartesi

Bela ve musibetlerden korunmak için okunan hıfz ayetleri


*BELÂ VE MUSÎBETLERDEN KORUNMAK İÇİN OKUNAN HIFZ ÂYETLERİ*

   *Allah dostları bu yedi âyet okunduğunda o gün gök yere İnse, o derece büyük belalar gelse  bile bu hıfz/korunma âyetlerinin okunması bereketiyle belâ ve musibetlerin şerrinden korunulacağını ifade buyurmuşlardır.*
*Mü’minler tedbîri elden, duâyı dilden bırakmadan okumaya devam etsinler.*

   *İşte o yedi Kur’ân âyeti:*

قُلْ لَنْ يُص۪يبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
   De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası, bize asla isabet etmez. O, bizim Mevlâmızdır. Onun için, mü’minler yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.
*_Tevbe, 51._*

 وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪ي
   Eğer Allah, sana bir zarar dokundurursa artık onu, kendisinden başka kaldıracak (hiçbir güç) yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu geri çevirecek hiçbir kuvvet de yoktur. (O,) kullarından dilediğini buna eriştirir. O çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
*_Yunus, 107._*

 وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ
   Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın. (Allah) onların eğleştiği yeri de, emanet edileceği (geçici olarak kalacağı veya toprağa verileceği) yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da)dır.
*_Hûd, 6._*

 اِنّ۪ي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّ۪ي وَرَبِّكُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ
   Şüphesiz ben; benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım. Hiçbir canlı yoktur ki O, onun nâsiyesinden/perçeminden tutmuş (onu hükmü ve denetimine almış) olmasın. Şüphesiz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzeredir (O adildir, kimseye zulüm ve haksızlık etmez
*_Hûd, 56._*

 وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَاۗ اَللّٰهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْۘ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
   Nice canlı (mahlûk) vardır ki rızkını (kendisi) taşıyamaz. Onlara da, size de Allah rızık verir. O, hakkıyla işitendir, bilendir.
*_Ankebût, 60._*

 مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
    Allah insanlara rahmetinden her neyi açar (gönde­rir)se, onu tutup önleyecek yoktur. Her neyi de tutup kısarsa ondan sonra onu salıverecek de yoktur. O, mutlak galip, hüküm ve hikmet sahibidir.
*_Fâtır, 2._*

 وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه۪ٓ اَوْ اَرَادَن۪ي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه۪ۜ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
     Andolsun ki eğer onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Öyleyse bana söyleyin. Allah bana bir zarar vermeyi dilerse, sizin Allah’ı bırakıp yalvardıklarınız (başına toplanıp sığındıklarınız), O’nun bu zararını (benden) giderebilirler mi? Yahut (Allah), bana bir rahmet (bir iyilik) dilese, onlar O’nun rahmetini alıkoyabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler de ancak O’na güvenip dayanır(lar).”
*_Zümer,38

15 Mart 2020 Pazar

Kuşluk namazı hakkında hadisi şerif


Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: "Kim sabah namazından çıkınca, iki rekatlik kuşluk namazını kılıncaya kadar hayırdan başka bir şey söylemeden namaz kıldığı yerde oturur beklerse, Allah onun günahlarını, denizin köpüğü kadar çok da olsa bağışlar."

Kaynak : Ebu Davud, Salat 301, (1287)
Açıklama :
Rivayette Ebu Davud'un teferrüd ettiği bu hadiste, sabah namazını kıldıktan sonra kuşluk vaktine kadar yerinde kalmak tavsiye edilmektedir. Bilhassa amelde bulunmamak ve hayırlı olmayan sözlerden kaçınmak esastır. Sadece sevap terettüp edecek sözlerle iktifa edilecektir.

 Alimler, affı vaadedilen günahların küçük günahlar olduğunu, büyük günahların affının da muhtemel bulunduğunu belirtirler

11 Mart 2020 Çarşamba

En'am 32-34) sebebi nüzul hadis ve tefsir tırmizi


Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:

Ebu Cehil mel'un, Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e:
"Biz seni yalanlamıyoruz, biz senin getirdiğin şeriatı tekzib ediyoruz" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu:
"(Ey Muhammed!) Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette biliyoruz, doğrusu onlar, seni yalancı saymıyorlar, fakaz zalimler Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlar. Senden önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımcımız gelene kadar yalanlamalarına ve sıkıştırılmalarına katlandılar..." (En'am 32-34).

Kaynak : Tirmizi, Tefsir, En'am (3066)

Açıklama :
Bu rivayet, Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ın ahlâken üstünlüğünü te'yid eden rivayetlerdendir. Çocukluğundan itibaren muhitinde öylesine bir yüce ahlâk örneği vermiştir ki, herkes onu "Muhammedü'l-Emin" diye bilmiştir. Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) kâmil seviyedeki üstün ahlâkında o kadar sâbit kadem olmuş, öylesine tavizsiz, inhirafsız devam etmiş ki, İslâm davasına girmezden önce zihinlerde hâsıl olan kanaat bilâhare hiç sarsılmamıştır. Yukarıda Ebu Cehil'den kaydedilen söz bunun en güzel, en mukni vesikasıdır. Çünkü Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ın bilinen en azılı düşmanı Ebu Cehil olmuştur.
Bir Arap atasözü "Gerçek fazilet düşmanın da itiraf ettiği fazilettir" der.

 Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ın risâlet hayatında, en ziyade müessir olan âmillerden birinin bu beşerî ve ahlâkî kemâli olduğunu belirtmek isteriz.

 Getirdiği risalet ve vahdaniyet davasının ilk mukni delili de bu olmuştur. Rivayetlerin te'yid ettiği üzere, ilk vahye mazhar olduğu gün büyük bir heyecan ve hatta "kâhin mi oluyorum, şair mi oluyorum?" diye korkuya düşen Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ı Hazreti Hatice (radıyallahu anhâ) teskin ve teselli ederken ahlâkî vasıflarını hatırlatmıştır.
"Korkma, Allah'a kasem olsun, Allah seni asla rüsvay etmez, çünkü sen sıla-ı rahmi ihmâl etmezsin, acizin işini görür, fakirin yerine kazanıverir, misafire ikram eder, hak yolunda musibete uğrayanlara yardım edersin" der. Böylece anlıyoruz ki, Risâlet-i Muhammediye'nin hakkaniyeti hususunda ilk ikna olan Hazreti Hatice'nin yegâne delili, Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ın kemal mertebesindeki ahlâkıdır, beşeriyetidir. Hazreti Hatice (radıyallahu anhâ) Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ı teskin ve iknada aynı delilleri kullanmıştır.

 Risaleti alenî olarak tebliğ emrini aldığı zaman (Şuara: 26/214) Safa tepesine topladığı yakınlarına hitab ederken söze:

 - "Size düşmandan haber versem bana inanır mısın?" diye başlamış, cemaatten:

 - "Evet inanırız, çünkü sen Muhammedü'l-Emin'sin, yalan söylemezsin.." meâlinde te'yid aldıktan sonra risaletiyle ilgili beyanatta bulunmuştur.

 Resûlulah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ın Kur'an tarafından te'yid edilecek olan (Kalem: 68/4) Kemal derecesindeki beşerî ahlâkı, davasında hak ve sâdık olduğu hususunda ilk yıllara ait bir delil olmayıp, günümüze kadar müessiriyetini muhafaza eden mühim delillerden biridir

9 Mart 2020 Pazartesi

Hapşırma hakkında hadis şerifler açıklamalı


Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ın yanında iki kişi hapşırdı. Efendimiz, bunlardan birine teşmitte bulundu (yani "yerhamukallah" dedi), diğerine teşmitte bulunmadı. Niye böyle davrandığı sorulunca: "Şu, Allah Teala'ya hamdetti, öbürü Allah Teala'ya hamdetmedi." cevabını verdi."

Kaynak : Buhari, Edeb 127, Müslim, Zühd 53, (2991), Ebu Davud, Edeb 102, (5039), Tirmizi, Edeb 4, (2743)

Açıklama :
1- İslamî âdâbtan biri de teşmittir. Teşmit lügat olarak tebrik ma'nâsına gelir. Bereketle dua edilince, Arap "ona teşmitte bulundu" der. Hazreti Ali'nin Hazreti Fâtıma ile evlenmeleriyle ilgili rivayette, Resûlullah'ın onlara yaptığı bereket duası,
شَمَّّتَ عَلَيْهَا diye ifâde edilmiştir.
Kelimenin şemâta kökünden geldiği de ileri sürülmüştür. Bu, düşmana gelen kötülükle sevinmek demektir. Bu durumda, teşmit, düşmanı sevindirecek hale düşmemesi için yapılan dua ma'nâsına gelir. Veya hamdedince şeytanı üzecek bir hal ortaya koymuş, şeytanın hâli sebebiyle de kişi sevinmiştir. Kelimeyle ilgili başka Açıklamalar da yapılmıştır. Teferruat mühim değil.

 Dinî bir tabir olarak, teşmît, hapşıran kimse elhamdülillah dediği takdirde ona
 "yerhamukallah (Allah sana rahmet kılsın)!" diyerek dua etmektir.
Aslında hapşırana dua etmek İslam'a has bir âdet değildir. Diğer milletlerde de birtakım güzel temennîlerde bulunulduğu görülür. Ancak İslâm dini bunda ısrar etmiş ve bütün ümmete şâmil bir formüle bağlamıştır.

 Hadisin vürud şekli, sarih emir ifade etmesi sebebiyle hükmün vâcib olduğunu ifade eder. Ancak İslâm ulemâsı teşmît'in vücubuna hükmetmez, müstehab olduğunda ittifak eder.

 Teşmît'in formülüne gelince, bunun hapşıran tarafından söylenecek olan tahmid kısmında farklılıklar bulunduğu gibi, teşmît kısmında da var. Şöyle ki:



 * Bazı rivayetler, hapşıranın sadece "elhamdülillah" diyeceğini ifade eder.



 * Bazı rivayetler, "Elhamdülillah alâ külli hâl (her bir durum için Allah'a hamdolsun)" demek gerektiğini ifade eder.

 * Bazı rivayetler ise, "Elhamdülillâhi Rabbilâlemîn"in söylenmesi gerektiğini ifâde eder.


 * Bazı rivâyetlerde:
"Elhamdülillâhi Rabilâlemîn alâ külli hâlin mâ kâne. (Ne olursa olsun her bir durum için âlemlerin Rabbine hamd olsun!)" denmesi gerektiği ifâde edilir.

 Hazreti Ali'nin el-Edebü'l-Müfred'de kaydedilen bir rivayeti şöyle:
"Kim hapşırdığı zaman

 اَلْحَمْدُللّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ عَلى كُلِّ حَالٍ مَا كَانَ

derse ebediyyen ne kulak, ne dil (ne de karın) ağrısı çeker."
Bu söz Hazreti Ali'nin gözükmekte ise de, bu çeşit sahâbe sözü hükmen merfu addedilir, zîra haber verilen husus, içtihadla söylenecek bir şey değildir, ihbâr-ı gaybî nev'indendir. Ancak vahiyle söylenebilir.


 * Şu rivayet hapşıranın, zikrine başka kelimeler de ilâve edebileceğini gösterdiği gibi, bunun müstehab olduğunu da ifâde eder:

 "Ümmü Seleme (radıyallâhu anhâ) anlatıyor:

"Bir adam, Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) 'ın yanında hapşırmıştı, elhamdülillah dedi. Aleyhissalâtu Vesselâm "Yerhamukâllah!" buyurdular. Derken, bir diğer kimse de hapşırdı ve

 اَلْحَمْدُللّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ حَمْداً طَيِّباً كَثِيراً مُبَارَكاً فيهِ

dedi. Efendimiz: "Bu, öbürüne ondokuz derece üstünlük kazandı" buyurdular.

Açıklama:

 * İbnu Ömer'den gelen bir rivayette, "hapşıranın hamdeleye salvele de ilâve ederek:

 اَلْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصََّةُ عَلى رَسُولَ اللّهِ demesi daha hoştur.

" Bir diğer rivayette
"bu güzelse de sünnete uygun değildir" denilmektedir.

 * Hamdele'den sonra şehadet de getirilmesi mekruh addedilmiştir.

 * Taberânî demiştir ki:
"Hapşıranın, elhamdülillah demekle, buna Rabbi'l âlemîn veya alâ kulli hâl lâfızlarından birini ziyade etme hususunda mütehayyirdir. Delillerin ortaya koyduğu husus ise şudur: "Bunlardan her biri o esnada söylenmesi gereken zikri karşılar; lâkin hangi zikir daha çok senâ ifâde ediyorsa o efdaldir, yeter ki me'sur (sünnette rivayet edilmiş) olsun."

 * Nevevî, el-Ezkâr'da der ki:
"Ülemâ, hapşıranın "elhamdülillah" demesinin müstehab olduğunda ittifak etmiştir. Ancak elhamdülillâhi Rabbilâlemîn derse bu daha iyidir, şayet elhamdülillah alâ kulli hâl derse bu efdaldir."

 2- Sadedinde olduğumuz hadis, hapşırınca hamdetmeyene teşmît'te bulunmamak gerektiğini ifade etmektedir. Ancak, hamdettiğini işitirse, teşmitte bulunmak bir vazife olmaktadır. Çeşitli hadisler bunu takrir etmiştir.

 Bir rivayette:
"Müslümanın müslüman üzerindeki hakları altıdır" dendikten sonra bunlar arasında teşmit de zikredilir. Zâhirîlerin cumhuru ile Mâlikîlerden bazıları hadisin zâhirini esas alarak teşmit'in vâcib olduğuna hükmetmiştir. Cemaat halinde, bir kişinin söylemesiyle diğerlerinden düşen bir farz-ı kifaye olduğunu söyleyenler de olmuştur. Hanefîler ve Hanbelîlerin cumhuru bu görüştedir. Şâfiîlerle Mâlikîlerden bir grup müstehab olduğuna, bir kişi söyleyince cemaatten sâkıt olacağına hükmetmiştir


1 Mart 2020 Pazar

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Ey Aişe! Ehemmiyetsiz görülen amellere karşı aman dikkatli ol! Çünkü onlar için de Allah (tarafın)dan (vazifelendirilmiş) araştırıcı bir melek vardır.


Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:

Kaynak : İbnu Mace Sünen (4243) - Hds :(7306)

Hazreti Aişe Radıyallahu Anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Ey Aişe! Ehemmiyetsiz görülen amellere karşı aman dikkatli ol! Çünkü onlar için de Allah (tarafın)dan (vazifelendirilmiş) araştırıcı bir melek vardır."


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı