(sallallâhu aleyhim ve sellem)
Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem üzerine Salât getirmenin gereği üzerinde âlimler birleşmişlerdir. Yine sayılı âlimler, diğer peygamberlerle yalnız başına melekler üzerine Salât getimenin cevazında ve müstehab oluşunda ittifak etmişlerdir. Amma peygamber olmayanlara gelince, âlimlerin çoğunluğu buna cevaz vermemiştir.
Meselâ: Ebû bekir sallallahu aleyhi ve sellem, denmez. Bunun hükmü üzerinde ihtilâf edilmiştir. Bazı âlimler, bunu söylemek haramdır, demişlerdir. Çoğu da, tenzihen mekruhtur, demiştir. Çok kimseler de, bunu söylemek mekruh değil; ancak evlâ olanı terktir, demişlerdir. Fakat sahîh olan, çoğunluğun üzerinde bulunduğu tenzihen mekruh oluş hükmüdür. Çünkü bu bid'at ehlinin tutumudur. Biz, şeriata uymayan tutumlardan sakındırırız. Mekruh, hakkında yasaklama olan şeydir.
Âlimlerimiz demişlerdir ki, "Salât" getirmek, selef dilinde, peygamberlere has olarak kullanılmıştır (Allah'ın salât ve selâmı üzerlerine olsun). Nitekim bizim: AZZE ve CELLE sözlerimiz, Allahü teâlâ hazretlerine mahsus olduğu gibi.. Peygamber azîz ve celîl olduğu hâlde, Muhammedün azze ve celle, denmez. Yine manası sahîh olmakla beraber: Ebû Bekir yahut Ali sallallâhu aleyhi ve sellem, denmez.
Salât getirmekte, peygamber olmayanları, peygamberlere tâbi kılarak onlar üzerine de Salât getirmenin cevazında âlimler ittifak etmişlerdir. Şöyle denebilir:
"Allâhümme salli alâ muhammedin ve alâ âli muhammedin ve ashâbihî ve ezvâcihî ve zürriyyatihî ve etbâihî"
Çünkü bu hususta sahîh Hadisler vardır. Biz de, namazın teşehhüdünde böyle söylemekle emrolunduk. Selef de, namazın dışında bunu ifadeye devam etmişlerdir.
Selâm işine gelince: Âlimlerimizden Şeyh Ebû Muhammed el-Cuveynî demiştir ki, bu da "Salât" lâfzı gibidir; gaib (mevcud olmayan) kimseler hakkında kullanılmaz (peygamberler için kullanılır). Ali aleyhisselâm, denmez. Bu hususta ölü ve hayatta olanlar arasında fark yoktur. Fakat mevcud olan için: Selâmun Aleyke, Selâmun Aleyküm, Esselâmu Aleyke, es-selâmu Aleyküm diye hitab edilerek söylenir. Bunda ittifak vardır. İlerde ilgili bölümlerde bunun açıklaması gelecektir, inşa-Allah teâlâ...
Âlimlerimiz demişlerdir ki, "Salât" getirmek, selef dilinde, peygamberlere has olarak kullanılmıştır (Allah'ın salât ve selâmı üzerlerine olsun). Nitekim bizim: AZZE ve CELLE sözlerimiz, Allahü teâlâ hazretlerine mahsus olduğu gibi.. Peygamber azîz ve celîl olduğu hâlde, Muhammedün azze ve celle, denmez. Yine manası sahîh olmakla beraber: Ebû Bekir yahut Ali sallallâhu aleyhi ve sellem, denmez.
Salât getirmekte, peygamber olmayanları, peygamberlere tâbi kılarak onlar üzerine de Salât getirmenin cevazında âlimler ittifak etmişlerdir. Şöyle denebilir:
"Allâhümme salli alâ muhammedin ve alâ âli muhammedin ve ashâbihî ve ezvâcihî ve zürriyyatihî ve etbâihî"
Çünkü bu hususta sahîh Hadisler vardır. Biz de, namazın teşehhüdünde böyle söylemekle emrolunduk. Selef de, namazın dışında bunu ifadeye devam etmişlerdir.
Selâm işine gelince: Âlimlerimizden Şeyh Ebû Muhammed el-Cuveynî demiştir ki, bu da "Salât" lâfzı gibidir; gaib (mevcud olmayan) kimseler hakkında kullanılmaz (peygamberler için kullanılır). Ali aleyhisselâm, denmez. Bu hususta ölü ve hayatta olanlar arasında fark yoktur. Fakat mevcud olan için: Selâmun Aleyke, Selâmun Aleyküm, Esselâmu Aleyke, es-selâmu Aleyküm diye hitab edilerek söylenir. Bunda ittifak vardır. İlerde ilgili bölümlerde bunun açıklaması gelecektir, inşa-Allah teâlâ...
Ezkâr en-Nevevî