29 Temmuz 2019 Pazartesi

Kurban Bir İbadettir


Bir yardım çeşidine dönüştürerek ülkemizde kurban ibadetini bıraktık. Kan dökülmüyor artık. Afrika'ya göndererek hayvancılığımızı da öldürdük. Evlatlarımız artık kurban ibadetini görmez oldu.
Kardeşlerim önce burada kurban kesmelisiniz varsa paranız Afrika'ya gönderebilirsiniz! Afrika da hayvanlar ucuz diye oraya kurban göndererek bu yükümlülüğü üstünüzden atamazsınız. 
Buranın camisinden kurslarından ve nimetlerinden faydalan kurbana sıra geldi mi Afrika'ya gönder KENDİNİ KANDIRMA, OLMAZ !
Bir daha düşünün ve kurbanınızı kesiniz.
Her kim 81 gr altını veya bunun değerinde parası varsa kurbanını Allah(cc) ın istediği şekilde sünnete göre kesmelidirler.
Allaha emanet olunuz.
Bu yazımızı paylaşarak hayra vesile olalaım Allah razı olsun.
Afrika da kurban kesmek caiz değildir demiyorum kardeşlerim yanlış anlaşılmasın.
Fıkhı ve İslam kardeşliği adına caizdir.
Ama vakıflar burada kesebilir ve oralara ulaştırabilirler..
KURBAN İBADETİ MEMLEKETİMİZDE DEVAM ETSİN. GİDEREK KESENLER AZALDI. TÜRKİYE'DE AÇLIK SINIRINDA YAŞAYANLAR VAR ONLARDA DÜŞÜNÜLSÜN İNŞAALLAH..
Allah'a Emanet olunuz..

Rabbim Yapacağınız Her Türlü İbadet Ve Taatlerimizi Kabul Eylesin.
──────██████──────██────────█████
───██────████████──█──────█─████████
──██─────██████████─────█████████████
─█────█████████████─██████████████████
─█───██████████████████████████─███████
█───██████████████████████████──███████
█───██████████──█████──██──██───███████
██──██████████──████───██───██──███████
─█──██████████──█████──██───██──███████
─█──████████────█████──██───██──███████
──█──█████───█──█████──███──██──██████
───█─█████──█───████───███──██──██████
───██─████──────────────────██──█████
─────█─████──██──────█─────███─█████
──────███████████─████████████████
──█────██████████████████████████
────────████████████████████████
──────────█████████████████████
████────────██████████████████
────█────────███████████████
───────────────████████████
────────────────█████████
──────────────────██████

23 Temmuz 2019 Salı

Bakara Suresi 217 ve Enfal Suresi 41.Ayetlerinin Sebebi Nüzulü, cuma sohbetimiz


Bakara Suresi 217 ve Enfal Suresi 41.ayet-i kerimenin sebebi nüzulünü ve çıkarmamız gereken dersleri anlatmaya çalışacağım inşallah..

Sevgili Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem)in halası Ümeyye bin Abdulmuttalib'ın oğlu Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh) ile sohbetimize başlayalım.

Abdullah, Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem)'in eşi Hazret-i Zeyneb bint-i Cahş (radıyâllâhu anh)ın kardeşidir.

Medine'ye hicret edenlerin ikincisidir birincisi ise Ebu Seleme'dir.

Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh), Habeşistan'a hicret edenlerdendi aynı zamanda..

Hicret emrine ilk atılanlardan.. Ve Habeşistan'a bazı akrabalarıyla beraber gitmiştir ama Medine'ye giderken tüm kabilesi ailesiyle gitti. Tüm köy boşaldığı için çok ses getirmişti..

Mekkeli müşrikler onların bıraktıkları yerlere gittiler evlerini gezdiler. Ebu Cehil ve Utbe bin Rebia bunlardandı.. Ebu Cehil zaten Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh)ın evini çok beğeniyordu fırsatçılık yaparak oraya yerleşti.

Bu durumu haber alan Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh) Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem)e söyledi.

Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) "Ey Abdullah ! Allah (cc) sana o evinin yerine cennette bir köşk vermesini istemez misin?"

"Tabi ki Ey Allah'ın Resulu" diyerek sevindi gözü aydın oldu.

Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh) öyle bir imtihana tutuldu ki tüm ümmete kıyamete kadar bir ders oldu. Bakara Suresinin 217. ayeti ve daha sonra da Enfal suresi 41. ayet-i kerimesi nazil oldu.

Hicretten yaklaşık bir buçuk yıl geçmişti Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Nahle Seriyye'si için gönüllülerden sekiz kişi seçti ve

"Sizin üzerinize öyle bir şahsı emir olarak bırakacağım ki o açlığa ve susuzluğa en sabırlı olanınızdır." diyerek başlarındaki kumandanın ne kadar dayanıklı ve güçlü olduğunu baştan onlara anlatmış oldu.

Ve sancağı Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh)a verdi. Böylelikle İslam tarihinde ilk defa sancak kullanılıyordu.

İslam'ın ilk sancaktarı Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh)

Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) elindeki mektubu Abdullah'a verdi. Onlara bir yol güzargahı belirledi ve dedi ki:

"İki gün boyunca yol gideceksiniz ve bu mektubu iki gün sonra açacaksınız."

Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) onlara bir sır veriyordu. İki gün boyunca yol gidecekler ve meşakkatlerden sonra asıl talimatı alacaklardı.

Ve hiç bir sahabe "Bizi hangi meçhule gönderiyorsun?" demedi.

İki gün sonra vardıkları yerde mektubu açtılar emir şuydu:

"Taif ile Mekke arasındaki Nahle mevkine kadar gidin ve gitmiş olduğunuz yerde bize Mekkelilerin haberlerini toplayın, işlerini gözetleyin ne yapıyor ne ediyorlarsa, o malumatları bize getirin."

Kervanların gelip geçtiği bir yerdi ve Müslümanlar için istihbarat toplayacaklardı.

Mektubun devamında ise şu yazıyordu.

"Ey Abdullah! Kimseyi zorlama şehadeti arzulayan seninle gelsin. Şehadeti arzulamayan kınanmaksızın geri dönsün."

Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh) itâat ettim. "Allahü teâlânın ve sevgili Resûlünün emrini yerine getireceğim" diyerek mektubu öpüp, başına koydu. Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki:

- Hanginiz şehit olmayı istiyor ve özlüyorsa, benimle gelsin! Gelmek istemeyen dönüp gidebilir, hiçbirinizi zorlayıcı değilim. Gelmezseniz, ben tek başıma gidip, Resûl aleyhisselâmın emrini yerine getireceğim."

Arkadaşları hep birden cevap verdiler:

- Emîru’l-mü’minîn biz de, işittik. Allahü teâlâya, Peygamber efendimize ve sana itâat edicileriz. Nereye istersen, Allahü teâlânın bereketi ile yürü."

Ve ilk Emîru’l-mü’minîn hitabı Abdullah Bin Caşh'a kullanılmıştır.

Receb ayının son günüydü ve biliyorsunuz haram aylardandır.

Nahle mevkine geldiklerinde bir kervanın geldiğini görürler. Ve kendi aralarında düşünüp istişare ettiler.

"Haram ayların sonuncu günündeyiz, bu sonuncu günde biz bunları öldürürsek yasağı çiğnemiş ve Allah Rasûlüne'de muhalefet etmiş oluruz. Ama bugün geçsin yarın öldürelim dersek yarın geçmiş olacak ve kervan çoktan gidecek bunları elimizden kaçıracağız." dediler.

Sonunda "Biz bu insanları öldürelim ganimetlere el koyalım" diye karar verdiler.

(Kervanda Mekke'nin büyükleri vardır Abdullah bin Hadrami, Ala bin Hadrami, Nevfel bin Hadrami kardeşler ve Osman ile Hakim bin Keysen kardeşler) Develer ise ganimet yüklü idi. Mücâhidler, Kureyş kâfilesine yaklaşarak, onları İslâma da’vet ettiler. Kabûl etmeyince, çarpışma başladı. Çarpışma sonunda, Ala bin Hadrami öldürüldü Nevfel bin Hadrami atlı olduğu için ona yetişemediler kaçtı Mekke'ye gitti. Osman ile Hakim bin Keysen'i esir ve ganimet mallarını da aldılar.

Hazret-i Abdullah bin Cahş, bu ganimet mallarının beşte birini Resûlullah efendimize ayırdı. Bu ganimet, Müslümanların aldıkları ilk ganimetti. Bu beşte bir hisse de, ilk ayrılan beşte bir idi. İlk öldürülen müşrik ve alınan esirler de, bu Nahle seferindeydi. Daha henüz ganimetle ilgili âyet-i kerîmeler gelmemişti. Yani bu seriyye ilklerin olduğu seriyyedir.

İlk esirlerin alındığı
İlk ganimetin alındığı
İlk defa Rasûlullaha beşte bir hisse ayrıldığı
İlk defa Emîr-el- Mü'minîn hitabı kullanıldı. Daha sonra halifeler için kullanılacaktı.
İlk defa müşrik öldürüldü..

Abullah Bin Caşh (radıyâllâhu anh) ve emrindeki sahabe mutlu bir şekilde Rasûllah'ın yanına vardıklarında tebrik bekliyorlardı ancak Resûl aleyhisselâm kızdı.

"Ben sizi bunun için göndermedim. Sadece Kureyş'den istihbarat toplamanızı istedim. Onlara saldırın demedim." dedi.

Sahabeler Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem)e muhalefet ettikleri için çok üzüldüler. İçleri daraldı ve sahabe onları dışladı. Çünkü onlar birbirlerini Allah için seviyor ve Allah için buğzediyorlardı. Yeryüzü bu sekiz sahabeye dar gelmişti. Yanlızlaştılar selam verilmiyor ve alınmıyordu da..

"Bunlar peygambere muhalefet edenlerdir" diye kimse yüzlerine bakmıyordu.

Mekke de ise "Muhammed'i gördünüz mü haram ayları çiğnedi. Adamlarımızı öldürdü ve mallarımıza el koydu." diyerek yaygara kopardılar ve peygambere sövme ve küfür Mekke de yaygınlaştı.


Bakara suresi 217. ayet-i kerime nazil oldu.

Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Fitne ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ ف۪يهِۜ قُلْ قِتَالٌ ف۪يهِ كَب۪يرٌۜ وَصَدٌّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَكُفْرٌ بِه۪ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاِخْرَاجُ اَهْلِه۪ مِنْهُ اَكْبَرُ عِنْدَ اللّٰهِۚ وَالْفِتْنَةُ اَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِۜ وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتّٰى يَرُدُّوكُمْ عَنْ د۪ينِكُمْ اِنِ اسْتَطَاعُواۜ وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


Enfal Suresi 41. Ayet-i Kerime

Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize[251] inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.




Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Abdullah'a haber gönderdi:

"Beşte bir hakkımı da getirsin, madem Allah Abdullah'ın yaptığı işten memnun bende memnun oldum."der. Ve o gün düğün bayramdır Abdullah bin Caşh ve diğer sahabeler için.. Ayrıca Enfal Suresi 41. ayet-i kerimenin sebebi nüzulü olacaktır.

O sefer sırasında da sonrakilerde de Abdullah bin Caşh hep şehid olmak isteyecek ve dua edecekti. Peygamberimizin onu kardeşi yaptığı Asım bin Sabit (Radıyallahu anh) bir araya gelerek üzülecekler, "Bugün de şehit olamadık"

Muhabbetleri hep şehadet üzerine olan bir kardeşlik inanılmaz ama gerçek..

Bedir gazâsında Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) yanında çarpışırken Abdullah'ın kılıcı kırılır ve peygamberimiz eline bir hurma dalı verir. Abdullah savaşmaya başlayınca kılıca döner o dal parçası ve buna onlarca sahabe şahit olur.

O kılıç sahabe arasında çok meşhur olur ve yıllar sonra Abbasiler dönemine kadar o kılıç bilinir. Buğrai Turk adındaki bir Türk 200 dinar karşılığında satın alır o kılıcı..

Bu kılıç büyük bir hediyeydi Andullah Bin Caşh (Radıyallahu anh)'a

Ama yine şehit olamamıştı.

Abdullah bir gün Sa'd Bin Ebî Vakkâs ile Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem)in konuşmasına şahid olur.

Sa'd (Radıyallahu anh)"Ya Rasûlallah benim içinde dua et de Allah benim dualarımı da müstecab kılsın. Benim dualarıma da icabet etsin."

Efendimizin verdiği cevap bizlere bir mesajdır almasını bilene.. Niçin dualarımızın kabul olmadığının sebebini söylüyor efendimiz:

"Sa'd ben senin için dua edeceğim ama sende yediklerine dikkat et. Allah haram lokma ile yapılmış bir duaya icabet etmez"

Bu konuşmadan Sa'd haram mı yiyordu gibi bir anlam çıkarmayın. Ümmete verilen bir mesajdır Haramdan sakının..

Allah kanına haram karışmış birinin kaldırdığı ellere tenezzül etmez.

"Allah'ım Sa'd sana dua ettiği zaman onun dualarına kabul et" diye dua eder ve Abdullah ibn Cahş da bunu duyar.

Uhud harbinde, Hazreti Abdullah bin Cahş yiğitliğin sembolüydü. Sa’d bin Ebî Vakkas hazretleri, Uhud harbinde Hazreti Abdullah bin Cahş ile arasında geçen konuşmayı şöyle anlatır.

“Uhud’da savaşın çok şiddetli devam ettiği bir andı. Birdenbire yanıma sokuldu, elimden tuttu ve beni bir kayanın dibine çekti. Bana şunları söyledi:

“Şimdi burada sen duâ et, ben “âmin” diyeyim. Ben de duâ edeyim, sen de “âmin” de!

Ben de “Peki” dedim.

Ben şöyle duâ ettim: “Allahım, bana çok kuvvetli ve çetin kâfirleri gönder. Onlarla kıyasıya vuruşayım. Hepsini öldüreyim. Ganimetlerle geri döneyim. Rasûlünü sevindireyim”

Benim yaptığım bu duâya bütün kalbiyle “âmin” dedi. Sonra kendisi duâ etmeye başladı:

“Allahım, bana zorlu kâfirler gönder kıyasıya onlarla vuruşayım. Cihadın hakkını vereyim. Hepsini öldüreyim. En sonunda bir tanesi de beni şehîd etsin. Sonra benim dudaklarımı burnumu, kulaklarımı kessin. Ben kanlar içinde senin huzûruna geleyim. Sen bana “Abdullah, dudaklarını, burnunu, kulaklarını ne yaptın?” diye sorduğunda, Allahım, ben onlarla çok kusur işledim, yerinde kullanamadım. Senin huzûruna getirmeye utandım. Sevgili Peygamberimin de bulunduğu bir savaşta, toza toprağa bulandım da öyle geldim diyeyim”, dedi.

Gönlüm razı olmadı böyle bir duâya “Amin” demeye sustum ama bana eliyle vurdu ve "Hani amin diyecektin."

Ben mecbûren “Amin” dedim. Daha sonra, kılıçlarımızı çektik, savaşa devam ettik, ikimiz de önümüze geleni öldürüyorduk. O son derece bahadırâne harbediyor, düşman saflarını tarumar ediyordu. Düşmana hamle üstüne hamle ediyor, şehîd olmak için derin bir iştiyâkla hücumlarını tazeliyordu.

“Allah Allah!” diye çarpışıyordu. Bir çok düşmanı öldürdü Ebü’l-Hakem isminde bir müşrikin attığı oklarla arzu ettiği şehâdete kavuşmuştu. Savaşın sonuna şehidlerin arasında dolaşıyordum aynen istediği gibiydi. Kâfirler cesedine hücum ederek burnunu, dudaklarını ve kulaklarını kesmişler her tarafı kana boyanmıştı.

Alnına bir öpücük kondurdum. "Allah duanı kabul etti seni cennetine ve katına aldı. Yolun açık olsun kardeşim" dedim.
Gördüm ki Onun duası benim duamdan daha hayırlıydı. Muharebe bittikden sonra Hazreti Abdullah bin Cahş’ı, dayısı “Seyyid-üş-şühedâ” ya’nî “Şehîdlerin efendisi” Hazreti Hamza’yı aynı kabre defn ettik.” diye anlatır bize Sa'd Bin Ebî Vakkâs..

Kısaca Bakara suresi 217 ve Enfal suresi 41.ayetlerin sebebi nüzulünü anlatmaya çalıştım.
Allah'ım cümlemizden razı ol ve bizlere helal kazanç lütfeyle. Sana ve Resûlün'e itaat nasip eyle. Kur'an ve sünnetten ayırma bir göz açıp kapayacak kadar bile ayrı düşürme muhalif eyleme.. Sahabe gibi Rasûlullâh'a sevdalanmayı nasip eyle..

El Fatiha.. 






















21 Temmuz 2019 Pazar

İhramın Sünnetleri


815- İhrama girecek kişinin gusletmesi sünnettir.

Babasından rivayetle Zeyd b. Sabit (Radiyallahu anh) anlatıyor: "Zeyd b. Sabit (Radıyallahu anh) Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ihrama girmek için dikişli elbiselerden soyunduğunu ve guslettiğini gördü."

(Sünenu't-Tirmizî, Bab: Ma cae fi'l-iğtisali i'nde'l-ihrami, 16, no:830)


816- Hayız ve nifaslı kadınlarında ihrama girmeleri durumunda gusletmeleri sünnettir.

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e isnat ettiği Hadis-i Şerif'te İbn Abbas (Radiyallahu anh) anlatıyor: Nifas ve hayız olan kadınlar yıkanır ihrama girer ve Beytullah'ı tavaf etme dışında bütün vazifeleri yaparlar. Temizlenince de Beytullah'ı tavaf ederler.

(Sünenu't-Tirmizî, Bab: Ma cae ma takzi'l-haizu mine'l-menasiki, 100, no:945)


817- İhrama girecek olanın; bıyıklarını kısaltması,
818- Tırnaklarını kesmesi,

819- Koltukaltı ve kasık tüylerini gidermesi,

820- Hanımı ve cariyesi yanındaysa kendini namahremden daha iyi koruyabilmek için ihrama girmeden cinsel ilişkiye girmesi,

821- Daha niyet etmeden dikişli elbiseleri çıkarması,
822- İhram için gusül sünnetini yapma imkânı olmayanın ihram için abdest alması,

823- Misvak kullanması,

824- Gusül sonrası saçlarını taraması,

825- İhram namazını ihram elbiselerini giydikten ve güzel koku süründükten sonra kılması,

826- Bu namazın birinci rekâtında Kafirun, ikinci rekâtında ihlas suresini okuması,

827- Mikatta mescit varsa bu namazı oradaki mescitte kılması,

828- Namazdan sonra oturarak ve kıbleye dönerek hac veya umre niyetini yapmak için, "Allah'ım ! Senin rızan için hac veya umre yapmaya kastettim, onu bana kolay et ve onu benden kabul et" diyerek niyet edip telbiye getirmesi,

829- Telbiyeden sonra Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e salat ve selam getirmesi,

830- İhram telbiyesinden sonra dua etmesi,

831- Ne için telbiye getirmişse telbiye sonuna onu eklemek; söz gelimi "lebbeyke bi'l-hacci" veya "lebbeyke bi'l-umreti" demesi,

832- Kastettiği hac veya umreyi niyet esnasında ve dualarında söylemesi sünnettir.
(Molla Ali el-Kâri el-Mesleku'l-Mütekassit fi'l-Menseki'l- Mütevassit, ihramın müstehapları)

833- İhrama girerken ve ihramdan çıkıp farz tavafı yapmadan önce güzel koku sürmek sünnettir.
Hazreti Aişe (Radiyallahu anh) anlatıyor: Ben, Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ihrama girmeden önce de ihramı için, Beytullah'ı tavaf etmeden önce de ihramdan çıktığı için koku sürerdim.
(Müslim, Bab: Et-tîbu li'l-muhrimi i'nde'l-ihrami,7, no:33)


834- Erkeklerin ihram için giyeceklerinin beyaz ve temiz olması sünnettir.
Semure (Radiyallahu anh) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular: Beyaz elbiselerinizi giyiniz. Zira bunlar daha temiz ve daha güzeldir. Ölülerinizi de onlarla kefenleyiniz.
(Sünenu'n-Nesâî, Bab: Eyyû'l-kefeni hayrun, no: 1907)

835- Erkeklerin ihram için alt giysi olarak, giyecekleri izar, üst giysi olarak giyecekleri rida ve ayaklara üstü açık terlik giymeleri sünnettir. Böyle bir terlik bulamaması halinde pabuç ya da mestlerini ön taraftan keserek giymesi sünnettir.
...İbn Ömer (Radiyallahu anh) anlatıyor: Bir adam Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ihramlı kimse hangi elbiseleri giyemez? diye sordu. Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi: "Ne don ne gömlek ne de bornoz giyemez. Sarık saramaz. Alaçehre veya safran çiçeğiyle boyanmış elbisede giyemez. Sizden biri, alt ve üst peştamal ile terlik giyerek ihrama girsin. Ancak terlik bulamayan kişi, topuklardan aşağı olacak şekilde keserek mest giysin" buyurdu.
(Müsnedu Ahmed bin Hanbel: Müsnedu Abdillah b.Ömer, no: 4899)

836- İmkânı olan için hac ihramına Zilhiccenin dördüncü günü sabahı girmek sünnettir.

İbn Abbas (Radiyallahu anh) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashabı dördüncü günün sabahında hac için telbiye getirmeye başladılar. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) beraberinde hedy bulunanlar müstesna hepsinin umre için telbiyeyi getirmesini emir buyurdular.


(el-Buhârî, Bab: Kem kame'n-Nebiyyu (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) fi haccetihi, 3, no:1035


837- Medinelilerin Zü'l-Huleyfe'den ihrama girmeleri sünnettir.


Salim b. Abdillah (Radiyallahu anh) anlatıyor: Babasının (Radiyallahu anh) şöyle dediğini işitmiş: Sizin Beydanız, Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e iftira ettiniz şu yerdir. Ama Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ancak mescid yanında yani Zü'l-Huleyfe'de ihrama girmiştir.


(Müslim, Bab: emru'l-Medîneti bi'l-ihrami min indi mescidi Zi'l-Huleyfe,4 no: 23)


838- Zü'l-Huleyfe'de geceleyip, mescidinde namaz kılmak sünnettir.

Abdullah İbn Ömer (Radiyallahu anh) anlatıyor: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) haccının iptidasında Zü'l-Huleyfe'de geceledi. Ve oranın mescidinde namaz kıldı.


(Müslim, Bab: es-salatu fi mescidi Zi'l-Huleyfe 6, no:30)


839- İhrama girerken telbiye getirmek ve iki rekât nama kılmak sünnettir. Şayet mekruh vakit ise namazı sonraya bırakır.


İbn Şihab (Radiyallahu anh) anlatıyor: Gerçekten bana, Salim b. Abdillah b. Ömer, babasının (Radiyallahu anhum) şöyle dediğini haber verdi: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i başını yapışkan bir maddeyle taramış olarak telbiye getirirken dinledim, şöyle diyordu: "Senin emrindeyim Allah'ım ! Senin emrindeyim. Senin emrindeyim, Senin emrindeyim; Senin ortağın yoktur.

Senin emrindeyim; bütün hamd, nimet ve hükümranlık Senindir" Bu kelimelerden fazla bir şey söylemiyordu.



Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) şöyle diyordu: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Zü'l-Huleyfe'de iki rekât namaz kılar, sonra Huleyfe Mescidinin yanında hayvanı kendisini kaldırarak doğrulttu mu bu kelimelerle telbiye yapar."

Yine Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) şöyle derdi: "Ömer b.Hattâb (Radiyallahu anh) Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şu kelimelerden ibaret olan telbiyesini yapar ve: "Senin emrindeyim Allah'ım! Senin emrindeyim. (Böyle nida ederse semadan bir münadi ona şöyle seslenir:) "İste (dilediğini) saadetler olsun sana. Hayır, senin yed-i kudretindedir. Senin emrindeyim . Bütün rağbetler ve amel yalnız sanadır." derdi.

(Müslim, Bab:Et-telbiyetü ve vasfuha ve sıfatuha, 3, no: 2871)


840- Telbiye olarak şunu söylemek sünnettir.
Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) anlatıyor: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle telbiye yapardı. Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, lebbeyke La şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülke lâ şerike leke


لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ، لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ، إِنَّ الْحَمْدَ، وَالنِّعْمَةَ، لَكَ وَالْمُلْكَ، لاَ شَرِيكَ لَكَ“



"Senin emrindeyim Allah'ım! Senin emrindeyim. Senin emrindeyim; Senin ortağın yoktur. Senin emrindeyim; bütün hamd, nimet ve hükümranlık senindir, hiç bir ortağın yoktur"
(el-Buhârî, Bab: Et-telbiyetü, 26, no:1549)

841- Hac ve umre yolculuğuna başlarken ya da yolculuk esnasında telbiyeyi tekrarlamak sünnettir.
Cabir b. Abdillah (Radiyallahu anh) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) devesi ayağa kalkıp kendisini dümdüz doğrulttuğu zaman telbiye getirirdi." demiştir.
(el-Buhârî, Bab: Men ehelle hine's-tevet bihî rahiletuhu, 2, no:1515)


842- Telbiyeyi aşikâr söylemek sünnettir.
Babasından rivayetle Hallâd (Radiyallahu anhum) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular: "Cebrail bana geldi ve ashabıma telbiyede seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu."

(Sünenu't-Tırmizî, Bab: Ma cae fi raf-i's-savti bi't-telbiyeti, 15, no:829


843- Bir yere gittiğinde, bir yerden geldiğinde, bir tepe aştığında, bir tepeden indiğinde olumsuz bir şeyle karşılaştığında, namazların akabinde, gece, gündüz, seher vakti yani elinden geldiğince telbiye getirmek sünnettir.
Nafi' Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh)den rivayetle anlatıyor: Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) hayvan üzerinde, yere indiğinde ve yatarken telbiye getiriyordu.


(Müsnedü'ş-Şafii tertibi's-Sindi, Bab: Er-Rabiu'fima yelzemu'l-muhrime i'nde telebbusihi, no: 796)


844- Telbiye sonrasında Allah Teâlâ'ya dua edip af dilemek sünnettir.

Salih b. Muhammed b. Zaide, Umare b. Huzeyme b. Sabit'ten O da babasından (Radiyallahu anhum), O da Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) den şöyle rivayet etmiştir: Telbiyesini bitirdiği zaman Allah Teâlâ'dan razı olduğu cenneti ve rahmetiyle kendisini cehennemden kurtarmasını isterdi.

(Müsnedü'ş-Şafii tertibi's-Sindi, Bab: Er-Rabiu'fima yelzemu'l-muhrime i'nde telebbusihi, no: 797)


845- İhramlıyken her namazın peşine ve mübarek bir mekâna geldiğinde telbiye getirmek sünnettir.

İmam Malik (Rahimehullah) anlatıyor: Bazı âlimler: "Her namazın peşinden ve her yüksek yerde telbiye getirilmesi müstehaptır."diyorlardı.

(Muvatta Malik, Bab: Rafu's-savti bi'l-ihlali, no: 1202)

846- Kadınların yüksek sesle telbiye getirmemeleri sünnettir.

Rebi' (Rahimehullah) bize haber verip dediğine göre; Şafii (Rahimehullah) şöyle demiş: Kadının telbiyesi erkeğin telbiyesi gibidir. Şu kadar var ki; kadın telbiyede sesini yükseltmez. Çünkü ilim sahiplerinin büyük çoğunluğu bu görüştedir. Ayrıca kadınlar, erkeklerden örtünmelerini gerektiren her durumda edepli davranmak ve örtünmeyle emrolunmuşlardır.
(El-Beyhakî, Marifetu's-Sünen ve'l-Âsâr, Bab: Telbiyetü'l-mer'eti ve ihramuha, no:2818)


847- Şeytan taşlama, hayvan kesme ve başı tıraş işlerini bu sıra üzere yapmak sünnettir.

848- Min'ya vardığında önce büyük şeytanı taşlamalı..

849- Sonrasında kurban kesmeli

850- Ardından da tıraş olup ihramdan çıkmaya önem vermek sünnettir. Bu sıranın gözetilmemesi durumunda bir ceza gerekmez. Bu görüş İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed
(Allah onlara rahmet etsin)e göredir. Bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Abdullah b. Amr b.el-As (Radiyallahu anhum) anlatıyor:

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i Mina'da yükünün yanı başında dururken gördüm. O'na bir adam geldi ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi ben traş olmayı hayvan kesmekten önce zannediyordum. Bundan dolayı hayvanımı kesmeden tıraş oldum.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) "Kes, zorluk yok" dedi. Sonra başka biri geldi ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi! Ben hayvanı kesmeyi şeytanı taşlamaktan önce zannediyordum. Bundan dolayı şeytan taşlamadan hayvanımı kestim. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) "Taşla, zorluk yok" dedi.


Abdullah b. Amr b.el-As (Radiyallahu anh) şöyle dedi: Hangi şey ki vaktinden evvel yapılmış Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sorulmuştu. "Yap zorluk yok" demişti.

Abdurrezzak şöyle rivayet etti: Başka bir adam geldi ve şöyle dedi: Ben hayvan kesmenin şeytan taşlamakdan önce olduğunu zannediyordum . Bundan dolayı hayvanımı şeytan taşlamadan önce kestim. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) "Taşla zorluk yok" dedi.
(Müsnedu Ahmed b.Hanbel, no: 6887)

Ancak bu sıranın gözetilmesi İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed (Radiyallahu anh)e göre sünnet olsa da İmam Ebu Hanife (Rahimehullah)a göre vaciptir ve terk edilmesi durumunda kurban kesilmesini gerektirir.

(Ebu Bekir Muhammedb. Ahmed Şemsu'l-Eimme es-Serahsî, el-Mebsût)


851- İhramlıyken ölen kişiyi giydiği ihramıyla kefenlemek, ona koku sürmemek ve başını açık bırakmak sünnettir.

İbn Abbas (Radiyallahu anhuma) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e devenin yere çarpmasıyla ihramlı iken boynu kırılıp ölen bir adam getirdiler.

Bunun üzerine Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Onu su ve sidirle yıkayınız, alt ve üst peştamalıyla da kefenleyiniz ve de koku sürmeyiniz. Başını da örtmeyiniz. Çünkü Allah Teâlâ kıyamet gününde onu telbiye getirir halde diriltecektir."

(el-Buhârî, Bab. Sünnetü'l-muhrim iza mate, 32, no: 1752)

Kaynak: 4000 Maddede Cem Edilen SÜNNET MÜSTEHAB VE EDEPLER (1.CİLT), İHRAM SÜNNETLERİ sa:279-280-281-282-283-284-285-286-287-288


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı