ALLÂH-U TEÂLÂ TEKÂSUR SURESİ 102/8.AYET-İ KERİMEDE, Mutlaka hesaba çekeceği uyarısında bulunuyor.




ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ
Śumme letus-elunne yevme-iżin ‘ani-nna’îm(i)
Meali: Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?

ثُمَّ (sonra) لَتُسْـَٔلُنَّ (sorulacaksınız) يَوْمَئِذٍ (o gün) عَنِ(den) النَّع۪يمِ (ni'metlerden)

SAFVETÜ'T-TEFASiR 
Tekasür suresi Mekke'de inmiştir. Bu sı1re insanların hayatın aldatıcı şeyleri ile meşgul olduklarından ve dünya malını biriktirmeye olan düşkünlüklerinden bahseder. İnsanların bu özellikleri, ölüm kendilerine ansızın gelip mallan ile aralarını ayırıncaya ve onları köşklerden kabirlere nakledinceye kadar devam eder. 
Şair şöyle der: "Ölüm ansızın gelir. Kabir, amellerin konduğu sandıktır." 
Bu mübarek surede, insanları korkutmak ve baki olanı bırakıp fani olanla meşgul olmalarından dolayı hata ettiklerine dikkatlerini çekmek için, uyan ve tehdit tekrarlanmıştır: "Hayır, yakında bileceksiniz. Yine hayır! Yakında bileceksiniz" Bu mübarek sure, ahirette insanların karşılaşacakları ve ancak iyi amel yapmış olan mü'minlerin geçip kurtulacağı tehlikeli ve korkunç yer ve durumları açıklayarak sona erer.

AYETİN TEFSİRİ
ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ Sonra ahirette emniyet, sağlık ve yeme, içme, binme ve yatma gibi zevk alınan diğer dünya nimetlerinden mutlak sorumlu olacaksınız.

Ve sadece O'nun rızası için amel edin. Başkası için yapılan amel etmek şirktir. Şirk, yaptığın amele Allah'tan başkasını karıştırman demektir.

Kıyamet günü ibadetini kim için yaptıysa sevabını ondan beklesin. Kureyşlilere müşrik deniliyordu, bir olan Allah'a inanmakla beraber ibadetlerine Latt, Uzza, Menat'ı katıyorlardı. Onun için onlara müşrik deniliyordu. Kafir değiller, çünkü Allah'ı inkâr etmiyorlardı.

EDEBi SANATLAR 

Bu mübarek sûre birçok edebi sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:

1.اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ:Ayetinde öğüt ve kınama üslubu vardır. Bu haber cümlesi, hakiki manasından çıkıp, öğüt ve kınama maksadıyle söylenmiştir.


2.ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۜ ve 
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ Ayetlerinin tekrar edilmesi tehdit ve uyarı içindir. İkinci ayetin birinci ayete ثُمَّ ile atfedilmesi, ikincisinin birinciden daha vurgulu olduğuna dikkat çekmek içindir. Nitekim efendi kölesine şöyle der: "Sana söylüyorum. Bak sana söylüyorum, böyle yapma!" İkincisi birinciden daha vurgulu olduğu için, ayrı bir şeymiş gibi kabul edildi ve ثُمَّ ile ona atfedildi.

3.لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَق۪ينِۜ Ayetinde, korkutma gayesiyle, لَوْ in cevabı zikredilmemiştir. Yani, kesin olarak bilseydiniz, saçları ağartan ve kalpleri titreten sıkıntı ve dehşet verici o halleri mutlaka anlardınız.

4.لترون
den sonraثُمَّ لَتَرَوُنَّهَاbuyurularak fiil tekrarlanmış ve itnab( Sözü bahsedilen şeyi daha iyi anlatabilmek için uzatma)yapılmıştır. Bundan maksat, korkunun şiddetini anlatmaktır.

5.حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَۜ Ayetinde kinaye vardır. Yüce Allah, "Kabirleri ziyaret" ifadesiyle "ölüm" den kinaye yapmıştır. Bundan maksat, "Neticede öldünüz" demektir.

6.النَّع۪يمِile الْجَح۪يمَۙarasında mutabakat vardır. 

7. Ayet sonlarına riayet için, fasıla harfleri birbirine uygun gelmiştir. Bu da güzelleştirici edebi sanatlardandır.


 BİR UYARI 

Tirmizi, Abdullah b. Şuhayyir'in şöyle dediğini rivayet eder: Rasulullah (s.a.v.)اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ ayetini okurken yanına vardım. Buyurdu ki: «Ademoğlu "Malım! Malım!" der. Peki Ey Ademoğlu! Senin, yiyip tükettiğinden, veya giyip eskittiğinden veya sadaka verip de devam ettirdiğinden başka bir malın mı var?» [Müslim, Zühd, 3; Tirmizi, Zühd, 31, Tefsir-i sure 102,1]

BİR NÜKTE
Müslim, Ebû Hüreyre'nin (r.a.) şöyle dediğini rivayet eder:
"Bir gün veya bir gece Rasulullah (s.a.v.) evinden çıktı. Çıkar çıkmaz Ebû Bekir ile Ömer (r.anhuma)'i gördü ve onlara: "Bu saatte sizi evinizden çıkaran şey nedir?" dedi. Onlar: "Açlık!Ey Allah'ın Rasulü!" dediler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:
"Canım kudret elinde olan Allah' a yemin ederim ki, beni de sizi çıkaran sebep çıkardı. Haydi kalkın" dedi. Beraberce kalktılar. Rasulullah (s.a.v.), Ensar'dan bir adama geldi. Baktı ki, adam evinde yok. Evin kadını onu görünce,
"Merhaba! Hoş geldin" dedi. Rasulullah (s.a.v.) ona: "Filanca nerde!" diye sordu.
Kadın: "Bize tatlı su getirmeye gitti" dedi. O anda Ensari geldi. Rasulullah (s.a.v.) ile iki arkadaşına bakarak: "Allah'a hamdolsun! Bu gün benden misafirleri daha şerefli olan hiçkimse yoktur" dedi.
Hemen giderek onlara bir hurma salkımı getirdi. İçinde koruk, kuru ve olgun hurmalar vardı.
"Buyrun, yiyin" dedi ve bıçağı aldı.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) ona: "Sakın sağmal koyuna dokunma" buyurdu. Adam onlar için bir koyun kesti. Hem koyundan, hem de hurma salkımından yediler, içtiler, yemeğe doyup suya kandıklarında, Rasulullah (s.a.v.) Ebu Bekir ile Ömer (r.anhuma)'e şöyle dedi:
"Canım, kudret elinde olan Allah' a yemin olsun ki, kıyamet gününde bu nimetten sorulacaksınız! Sizi evlerinizden açlık çıkardı. Sonra bu nimete kavuşmadan evlerinize dönmediniz." [Müslim, Eşribe, 140]

1 yorum: