24 Mayıs 2013 Cuma

Asâ-yı Mûsâ-Risale-i Nur



Peygamberimin İzinden
                   Asâ-yı Mûsâ’dan
                                                     Dördüncü Mesele

Yine Gençlik Rehberinde izahı var Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl) hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hâdise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?” dediler.
Cevaben dedim ki:
Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.
Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden, bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
Birinci noktaya cevap ise: Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hâdise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.
İşte, o dâvâ ise, yüz bin meşâhir-i insaniyenin ve hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidlerinin müttefikan, Kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahdlerine istinaden haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki:

Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?
İşte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp, ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyaniyatla iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirtleri, herbirimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatımız var.
Ey hapis musibetinde benim yeni kardeşlerim, sizler, benimle beraber gelen eski kardeşlerim gibi Risale-i Nur’u görmemişsiniz. Ben onları ve onlar gibi binler şakirtleri şahit göstererek derim ve ispat ederim ve ispat etmişim ki:
O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran ve yirmi senede yirmi bin adama o dâvânın kazancının vesikası ve senedi ve beratı olan iman-ı tahkikîyi eline veren ve Kur’ân-ı Hakîmin mu’cize-i mâneviyesinden neş’et edip çıkan ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risale-i Nur’dur. Bu on sekiz senedir benim düşmanlarım ve zındıklar ve maddiyyunlar, aleyhimde gayet gaddarâne desiselerle hükümetin bazı erkânlarını iğfal ederek bizi imha için bu defa gibi eskide dahi hapislere, zindanlara soktukları halde, Risale-i Nur’un çelik kal’asında yüz otuz parça cihazatından ancak iki-üç parçasına ilişebilmişler. Demek avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter.
Hem korkmayınız, Risale-i Nur yasak olmaz. Hükümet-i Cumhuriyenin mebusları ve erkânlarının ellerinde mühim risaleleri, iki, üçü müstesna olarak serbest geziyorlardı. İnşaallah, bir zaman hapishaneleri tam bir ıslahhane yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara, ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.

                                                          Asâ-yı Mûsâ-Risale-i Nur

Değerli Kardeşim "Kördüğüm"Hadisi Şerifi, İl Müftülüğü'nün cuma hutbesinde okunması adına hazırladığı metin (Bırakılan Yoruma Cevaptır)


22 Mayıs 2013 Çarşamba

SURİYELİ AİLE YAŞAM MÜCADELESİ VERİYOR..!



SURİYELİ AİLE YAŞAM MÜCADELESİ VERİYOR..!
Suriye'de yaşanan şiddet olaylarından kaçarak İstanbul'a kadar gelen 15 kişilik Suriyeli İmam ailesi, parasız kalınca Haliç Metro Köprüsü altında yaşamaya başladı. Çoluk çocuk perişan halde olan Suriyeli aileye çevredeki vatandaşlar yemek vererek yardım etmeye çalışıyor.

İmam ailesi, ülkelerindeki iç savaşta Suriye ordusunun saldırıları nedeniyle oğullarını ve babalarını kaybetti. Humus şehrinde bulunan evleri de yine rejim askerlerinin açtığı ateşle yerle bir olan Suriyeli aile, ellerindeki son parayla önce Hatay'a, sonra da İstanbul'a kadar gelmeyi başardı. Paraları biten 5'i çocuk 15 kişilik aile, perişan bir hale düştü. Kalacak yerleri ve herhangi bir gelirleri olmayan İmam ailesi, Haliç üzerine yapılan ve Taksim'e çıkan metro köprüsü altında hayata tutunmaya çalışıyor.

2 gündür İstanbul'da olan aile, açlığa ve sefalete karşı savaş veriyor. Küçükpazar semti sakinlerinin yemek yardımı yaptığı aile, Türk makamlarından yardım bekilyor. Çocuklarını kaldırım üzerinde eskimiş battaniyelerde yatıran aile, hasta bireyleri için de ilaç bulmakta zorluk çekiyor.

Esed'in zulmünden kaçtıklarını belirten aile reisi Şimri İmam, "Büyük zorluk yaşıyoruz. 2 gündür dışarda yatıyoruz. Son paramızla buraya kadar geldik. Ancak perişan durumdayız. Esed evlerimizi yıktı. Bir oğlumu ve babamı öldürdü. Kalacak yerimiz yok. Türk insanından yardım bekliyoruz" dedi.

Ailenin annesi Bedia Şimri ise, çocuklarının ve kendnisinin hasta olduğunu belirterek ilaç bulmakta güçlük çektiklerini ifade etti. Esed askerlerinin büyük katliamlarından kaçtıklarını ve buraya sığındıklanrını kaydeden Bedia Şimri, "İlacımız yok. Çocuklarımız perişan haldeler. Akşam yemeği yemedik ve açız. Ne olur bize yardım edin" diye konuştu. Suriyeli aile, Türk halkından ve yetkililerden yardım bekilyor.

AA

AYŞE KULİN'DEN POT ÜSTÜNE POT..!!!


AYŞE KULİN'DEN POT ÜSTÜNE POT..!!!

"İslam 'da değişiklik yapılması zorunlu." "Mevcut yaklaşımlarla İslam devam edemez." "Kuran'ı yeniden yorumlamak lazım, çok kavram esas anlamından kaydı, öz gitti." bu sözler yazar Ayşe Kulin'e ait...

Yazar Ayşe Kulin, konuk olduğu Balçiçek İlter'in 'Söz Sende' programında İslam diniyle alakalı skandal ifadeler kullandı.
Kendisinin dindar bir aileden geldiğini söyleyen Ayşe Kulin, anne ve babasının zamanında dinin bir felsefesi olduğunu, şimdi her şeyin şekilcilik üzerine kurulu olduğu ifadelerini kullandı.

Yazar Kulin, "İslam'da değişiklik yapılması zorunlu. Mevcut yaklaşımlarla İslam devam edemez. Kendini tamamen terör örgütü görüntüsüne sokuyor." şeklinde şok sözler söyledi.

Birisi bir kitap yazdığında ya da terbiyesiz bir karikatür yaptığında reaksiyonun çok fazla olduğunu belirten Kulin "Adamın biri kitap yazmışsa alıp okumazsın, kınarsın. Adamı öldürmeye çalışmak neden? Kuran'ı yeniden yorumlamak lazım, çok kavram esas anlamından kaydı, öz gitti. Ben bu değişikliği laikler yapamazlar, dindar insanlar yapar diye düşündüğüm için AK Parti iktidara gelince dine bir ferahlık gelecek zannetmiştim ama olmadı." diye konuştu.

19 Mayıs 2013 Pazar

Hasan Basri (R.a) Bazı Talebelerine Nasihatı, Evliyadan Nasihatlar


Hasan-ı Basri (r.a) Bazı Talebelerine diyor ki:

-Ey oğlum şu sözlerimi al!..Zira o sözler senin için bin (cilt) kitaptan daha hayırlıdır.

1-) Sakın mekan (makam-hal-durum-konum-mevki)’nin iyiligi (güzelligi) ile aldanma.

Çünkü cennetten daha üstün bir mekan yoktur.Babamız Adem (a.s) (Ebediligi arzulurken,dünyada ölüm mahkumiyetini orada buldu).

2-) Sakın ibadetin çoklugu ile aldanma.

Çünkü iblis uzun yıllar ibadetten sonra bak ne hale geldi.

3-) Sakın Salihleri görüp,Onlarla beraber bulunmakla aldanma,

Zira Muhammed Mustafa’dan (s.a.v) daha büyük bir şahıs olmadıgı halde kafirler ve münafıklar onunla (ondan) menfaatlenemedi.

4-) Sakın ilmin çoklugu ile aldanma .

Allah'ım hakiki kul olmayı cümlemize nasib eyle...

14 Mayıs 2013 Salı

ABDUL METİN BALKANLI HOCADAN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM COK GÜZEL :)




ABDUL METİN BALKANLI HOCADAN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM COK GÜZEL
“12 Eylül harekâtı olmuştu. Tüm hocalar artık konuşamaz hale gelmişti. Tabii onlar mecburen hizmetten el çekmek zorunda kaldığı için ben piyasaya düştüm. Burada elhamdulillah çok hizmetlerimiz oldu.

Niçin? Çünkü piyasa boştu, açtı. Hep hocaların sesini kesmişlerdi. Piyasa bize kalmıştı. Mesela bir Cuma günü vaaz ediyorum. Ben coşmuşum, cemaat coşmuş, uçuyorum. Birden birisi ayağa kalktı. Belli, akşamdan kalmış. İyi içmiş, daha kendine gelememiş, kafa yerinde değil. Kafa yerinde değil ama o da coşmuş.

Gariban, meğer kendini meyhanede zannediyormuş. Ayağa fırladı ve sallanarak bağırdı: ‘Hocaaaam, bundan sonraki şarkı bana gelsin…’ cemaat tam adama abanıp döveceklerdi ki, ‘durun, ilişmeyin, ilişirseniz cumanız yanar’ dedim. N’apayım böyle demesem bırakmayacaklar. Adam oturdu, ben de adama dönerek, ‘ulan bundan sonraki tüm şarkıları senin için söylüyorum be… Hepsi sana gelsin!’ dedim; adamcağız o cumadan sonra takım değiştirdi, bizim takıma geçti.

“28 Şubat’ta 400 sayfalık bir irtica raporuyla benim hakkımda tahkikat yapılmış. Demişler ki bu adam çok konuşuyor, her yere girip çıkıyor ama örgütsel bağı yok; cemaatlerle, parayla, kadınlarla da ilişkisi yok, görevden alamayız. Müftülere danışmışlar, hiçbir müftü aleyhimde konuşmamış. Çünkü ben herkesle iyi ilişkiler kurmaya gayret gösteririm. Kimseye rüşvet vermem ama iyi ilişkiler kurarım. Yani o zaman da başıma bir şey gelmeden bu badireyi atlattım.

Bu sebeple Kayabaşı Köyü’ne atandım. Onlara göre sürgün edildim tabii. Çünkü orası eski Trakya’lıların yeriydi ve hem şehirden çok uzak ve hem de neredeyse cami hiç kullanılmıyordu. Gelen hoca kaçmış, gönderilen hoca gelmemiş. Ben gittiğimde de Kayabaşı’nda açıktan içki içiliyordu. Ben gittim, Allah’ın izniyle bıraktılar.

Sabah cemaatim 80-100 kişi oluyordu. Orada hatta ‘yatılı cemaatim’ vardı. Arkadaşlar, hiçbir imamın yatılı cemaati olmaz, benim vardı. Doğudan, güneydoğudan gelen, yurt dışından gelen evi barkı olmayan garibanları camide yatırıyordum. Bunlar burada kaldığı için zaten namaz da kılıyorlardı; al sana yatılı cemaat. Bu köy 80 yıllık bir köy nerdeyse… Benim gittiğimden sonraki 2 yıl içinde hacca gidenlerin sayısı, 80 yıllık hacı sayısını geçti.

Allah da seni sevdiğini bildirmek üzere Allah'ın sana gönderdiği elçiyim



Ebu Hureyre’den rivayetle Efendimiz şöyle bir olayı bizlere aktarmıştır. «Bir adam başka bir köydeki kardeşini ziyaret etmiş. Bunun üzerine Allah onun için yoluna bir gözcü melek oturtmuş. Adam meleğin yanına gelince (ona) :

—  Nereye gitmek istiyorsun? diye sormuş. Adam :

—  Şu köydeki kardeşime gitmek istiyorum! cevâbını vermiş. Melek :

—  Onun üzerinde ıslâhına çalıştığın bir nimetin var mı? diye sormuş. Adam :

—  Hayır! Şu kadar var ki, ben onu Allah (Azze ve Celle) için sevdim, cevabını vermiş. Melek :

—  O halde ben senin o kardeşini Allah için sevdiğin gibi, Allah da seni sevdiğini bildirmek üzere Allah'ın sana gönderdiği elçiyim.» demiş.[10]

Yüce Rabbim bizleri Kendi Rızası için sevenlerden eylesin. Bizi birbirimizden ayırmasın.
(10) muslım. birr,38

10 Mayıs 2013 Cuma

Zaman öyle yaklaşır/peş peşe gelir/hızlanır ki, bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur


“Deccal kırk yıl yaşar. Onun bir yılı bir ay; bir ayı bir hafta; bir haftası bir gün; bir günü saat; bir saati ise, hurma ağacının bir yaprağının ateşte yandığı miktar kadardır. İki mescid(Mescid-i haram ve mescid’i Nebevi) hariç her yere gider.” (bk. Taberanî/el-Kebir,24/169; Kenzu’l-ummal, h. no: 38779).

“Zaman öyle yaklaşır/peş peşe gelir/hızlanır ki, bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur” manasında kısa bir rivayet de vardır. (bk. Tirmizi, Zühd,24)

Zamanın yaklaşmasını, ilmin noksanlaşması, mala olan düşkünlüğün çoğalması, fitnelerin olması şeklinde açıklayan bir hadis de vardır. (bk. Buhari, Edeb, 39; Müslim, İlim,11-12, Ebu Davud, Fiten 1)

Zamanın yaklaşması-hızlanması, bereketsiz, sıkıntılı olması şeklinde yorumlandığı gibi, Hz. Mehdi dönemindeki mutlu bir hayat olduğundan herkes için çarçabuk geçiyor anlamında olduğunu söyleyenler de vardır.

5 Mayıs 2013 Pazar

Dövme Nedir? Hükmü Nedir?



 DERİ ALTINA YAPILAN ABDESTE MANİ DEĞİL
GEÇİCİ DÖVME (deri üstüne yapılır)ABDESTE MANİDİR
HEPSİ HARAMDIR..     1 dakika 55 sn kısa ama çok net ve faydalı bir video

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Kim abdestli olduğu halde abdest tazelerse, Allah bu sebeple kendisine on misli sevap yazar..




.İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdestli olduğu halde abdest tazelerse, Allah bu sebeple kendisine on misli sevap yazar.''
Tirmizi, Taharet 44, (59).

Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır..



."Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir  darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.
Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.

Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.




.Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi  sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.
Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, 4/334.

Sen kısa kıldın, ben tam kıldım, sen yedin ben oruç tuttum..




.Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte umre yapmak üzere Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktık.
Mekke'ye gelince:
 "Ey Allah'ın Resûlü, annem babam sana feda olsun.
 Sen kısa kıldın, ben tam kıldım, sen yedin ben oruç tuttum, (ne dersiniz?) '' dedim. Şu cevabı verdi: "Ey Aişe güzel yaptın!'' buyurdu ve bu işimde beni kınamadı '' dedi.'

Nesâî, Taksîru's-Salât 4, (3, 122).

CANLARINI ORMANA KAÇARAK KURTARDILAR..!!!


CANLARINI ORMANA KAÇARAK KURTARDILAR..!!!
Myanmar'ın iç kesimlerinde Budistlerin 2 cami ile Müslümanlara ait 157 evi ateşe vermesi sonucu yaralanan 10 kişiden birinin yaşamını yitirdiği bildirildi.

Görgü tanıkları, başkent Yangon'un 110 kilometre kuzeyindeki Okkan kentinde düzenlenen saldırıların ardından çok sayıda Müslümanın evlerini terk ederek civardaki ormanlık alanda saklandığını söyledi.

Kent sakinleri, yaklaşık 400 Budist'in sopalar ve tuğlalarla Müslümanlara ait iş yerlerine saldırdığını belirtti. İki camiyi ateşe veren Budistlerin, daha sonra her birinde en az 60 ev bulunan 3 Müslüman köyüne saldırı düzenlediği öğrenildi.

Polis yetkilileri, saldırılar sırasında yaralanan 10 kişiden birinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Güvenlik güçleri, 18 saldırganın gözaltına alındığını, kente 300 takviye polisin gönderildiğini belirtti,

Myanmar'ın 60 milyon nüfusunun sadece yüzde 4'ünü oluşturan Müslümanlar, vatandaş sayılmıyor ve sık sık Budistlerin saldırısına uğruyor.

Geçen yıl Myanmar'ın Arakan eyaletinde Budistler tarafından düzenlenen saldırılarda çoğu Müslüman yaklaşık 200 kişi yaşamını yitirmişti. Yüzlerce ev ve iş yerinin ateşe verildiği çatışmalar yüzünden 125 bin kişi bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

İnsan Hakları İzleme örgütü, geçen hafta yayımladığı 153 sayfalık raporda, Myanmarlı yetkilileri, Arakan eyaletinde Rohingya Müslümanlarına karşı etnik temizlik yapmakla suçlamıştı. Örgütün Asya'dan sorumlu Müdür Yardımcısı Phil Robertson, şunları ifade etmişti:

" Myanmar hükümeti, evlerini terk etmek zorunda kalan Müslümanlara yardım ulaştırılmasını engelleyerek ve seyahat özgürlüklerini kısıtlayarak etnik temizlik kampanyasına katkı sağlamaktadır. Saldırılara bir an önce son vermemesi ve sorumlu kişileri adalet önüne çıkarmaması durumundaMyanmar hükümeti, ülkedeki etnik ve dini azınlıkları hedef alan şiddet olaylarından sorumlu olacaktır."

AA

PAPA'DAN KATİLE BARIŞ MADALYASI..!!!


PAPA'DAN KATİLE BARIŞ MADALYASI..!!!
Siyonistbaşı Peres, Vatikan’da ‘dostu’ Papayla görüştü.

Terörist İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, resmi ziyarette bulunduğu Vatikan Devlet Başkanı ve Katolik âleminin ruhani lideri Papa Franciscus’u, Kudüs’e davet etti ve “Bütün İsrail halkı sizi Kudüs’e bekliyor” dedi. En vahim olanı da bugün Peres’e “Barış Vatandaşı” ünvanı verilecek olması!

Vatikan’dan yapılan açıklamaya göre, iki liderin Papalık Sarayı’nda basın kapalı gerçekleşen ve samimi bir havada geçen görüşmesinde, Ortadoğu’daki çatışmalar ile Suriye’de yaşanan gelişmeler ele alındı.

Kudüs şehrinin önemine değinilen görüşmede, Suriye’de devam eden çatışma ortamının Hıristiyan ve Yahudi dünyasına getireceği yarar ve zararlar üzerine de konuşuldu.

Görüşmede, Papa Franciscus, Peres’e madalya verdi. Peres de Kudüs Kütüphanesince elden geçirilen Kudüs İncili’nin bir kopyasını sunduğu Papa’yı İsrail’e davet etti. Şimon Peres, Papa Franciscus’a, “Sadece ben değil, bütün İsrail halkı sizi Kudüs’e bekliyor” diyerek, davetini iletti.

Görüşmeye ilişkin bir açıklama yapan Vatikan Sözcüsü Rahip Federico Lombardi de Peres’in davetinin Papa tarafından memnuniyetle karşılandığını, Franciscus’un da kutsal topraklara gitmeye istekli olduğunu söyledi.

Papa Franciscus’la görüşmek üzere Roma’ya gelen İsrail Cumhurbaşkanı Peres, yeniden cumhurbaşkanlığına seçilen İtalyan mevkidaşı Giorgio Napolitano’ya da cumhurbaşkanlığı sarayı Quirinale’de nezaket ziyaretinde bulundu. Peres, İtalya’nın yeni başbakanı Enrico Letta ile de başbakanlık sarayı Chigi’de bir araya geldi. Peres’in, gerek İtalyan liderler gerekse Vatikan’daki temasları basına kapalı gerçekleşti.

Teröristbaşına barış ünvanı!

Siyonist İsrailli lider, bugün Assisi kentine giderek, ‘’Fahri Barış Vatandaşı’’ unvanını alacak. Öte yandan, Peres, La Repubblica gazetesinde yayımlanan demecinde, İsrail ile Filistin arasında barışın 1 yıl içinde sağlanabileceğini, ABD Başkanı Barack Obama’nın da bu şekilde düşündüğünü öne sürdü. İki devletli çözümün tek yol olduğuna değinen Şimon Peres, ayrıca Suriye’de Arap Ligi’nin düzeni sağlayabileceğini ileri sürdü.

İsrail tarım arazilerini talan etti, balıkçılara saldırdı

Terörist İsrail askeri buldozerlerinin ve tanklarının Gazze Şeridi’ne girdiği ve tarım arazilerini talan ettiği belirtildi. Vahşi İsrail ordusuna ait 8 askeri buldozer ve 1 tank Gazze-İsrail sınırından 200 metre içeri girerek Han Yunus kentindeki tarım arazilerini talan etti ve arazi içinde bulunan yapıları kullanılmaz hale getirdi.

Öte yandan İsrail Deniz Kuvvetlerinin, Gazze’nin kuzey sahillerinde Filistin balıkçı teknelerine otomatik tüfeklerle ateş açtığı, saldırıda can kaybı olmadığı ifade edildi. Saldırı sebebiyle teknelerde ağır hasar oluştuğu kaydedildi. Gazze’den geçen Mart ayının sonunda atılan roketleri gerekçe gösteren İsrail, Filistinli balıkçıların avlanma bölgesini 6 milden 3 mile indirerek Gazzelilerin önemli geçim kaynağı olan balıkçılığı engelliyor. Hâlbuki 1993’te imzalanan Oslo anlaşması, Filistinli balıkçıların 20 mil açığa kadar avlanmasını öngörüyor.

Ensar Tugaylarından Siyonistlere cevap

Filistin El-Ahrar Hareketi’nin askeri kanadı Ensar Tugayları, Gazze sınırına yakın 3 İsrail askeri üssüne 5 roket fırlattıklarını bildirdi. Ensar Tugayları’ndan yapılan yazılı açıklamada, İsrail’in Holat, Kerem Şalom ve Nir Yitzhak askeri üslerine el yapımı 5 roket fırlatıldığı belirtildi. Açıklamada, roketlerin, İsrail’in bir Filistinlinin ölümüne neden olan hava saldırısına cevap olarak fırlatıldığı, bunun “başlangıç” olduğu bildirilerek, İsrail’e cevap vermeye devam edileceği kaydedildi. İsrail makamlarından henüz konuya ilişkin açıklama yapılmadı.

Öte yandan Kudüs Çevresindeki Mücahitlerin Şura Meclisi, İsrail’in hava saldırısında dün sabah hayatını kaybeden Heysem el-Meslah’ın (29) örgütün komutanlarından olduğunu duyurdu. İsrail ordusunun, dün sabah, Gazze’nin kuzeyindeki El-Muhaberat bölgesindeki Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları’na ait eğitim alanı yakınlarına düzenlediği hava saldırısında, Filistinli Heysem el-Meshal hayatını kaybetmişti.

MAKAM VE MEVKİ SEVGİSİ NASREDDİN HOCA'DAN



MAKAM VE MEVKİ SEVGİSİ İNSANI UÇURUMA SÜRÜKLER
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
 “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce,
sormuş Hoca: “Sen kimsin?”
“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç.” Demiş
“Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca..
ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:
‘hiçlik makamı’nda....''

BEN FAKİRİM DİYENLER DİKKAAT



BEN FAKİRİM DİYENLER DİKKAAT
Hadîs-i şerîflerde şöyle buyuruluyor:

“Her kim, Vâkıa sûresini her gece bir defa okumayı âdet haline getirirse, ömründe fakirlik görmez.”

“Vâkıa sûresi zenginlik sûresidir. Onu okuyunuz ve kadınlarınıza ve çocuklarınıza öğretiniz.”

Birgün Hz. Ebû Bekr, Resûlullah efendimize; “Yâ Resûlallah, saçlarında beyazlıklar belirdi” demişti. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

“Saç ve sakalımı Hûd Vâkıa, Mürselât sûreleri ağarttı.”

Resûlullah efendimizin böyle buyurması, bu sûrelerde, kıyâmet hallerini, eski kavimlerin uğradığı âkıbetleri düşünmesi ve ümmeti için üzülmesi sebebiyledir.

Abdullah bin Mes’ûd gözlerini açtı ve şöyle buyurdu:

“Onlara Vâkıa sûresini bırakıyorum. Bu sûreyi okuyan aslâ fakirlik yüzü görmez.”

[Vâkıa sûresi, Kur'ân-ı kerîmde 533 -536 sayfalar arasındadır.]

Zorluklar karşısında nereye sığınıyoruz? Hastalandığımızda, fakirlik kıskacına düştüğümüzde hangi kapıyı çalıyoruz? Bereketin kaynağının Yüce Rabb’imizin kutlu hitabında saklı olduğunu unutmayalım.

Vakıa Sûresi elli altıncı sûredir. Mekke’de nâzil olmuştur. Vâkıa, “olay, savaş, çarpışma ve belâ” demektir. Ayette ise, kıyâmet olayı, sayhası, hadisesi anlamındadır. Kıyâmet olayında çeşitli şiddetler meydana geleceği için, burada “Vakıa” diye anılmıştır. Sûreye “Vakıa” yani kıyâmet hadisesi ile giriş yapılmaktadır: “Olacak vâki olduğu (kıyâmet koptuğu) zaman, onun olduğunu (şimdi olduğu gibi) yalanlayacak kimse çıkmaz!” (Vakıa 1, 2) Ondan sonraki ayetlerde, kıyâmet olayı kısa bir şekilde anlatılmış, ardından da insanların üç sınıf olduğu haber verilmiştir:

“Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman, sağın adamları (amel defterleri sağ tarafından verilenler), ne uğurlulardır onlar! Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler) ne uğursuzlardır onlar! Ve o sâbıklar, (o inançta ve amelde duraklamadan) ileri geçenler!” (7-10)

Bu âyetlerde ifâde edilen amel defterleri sol tarafından verilenler, tevhid inancını kabul etmeyen, İlâhî emirlere karşı çıkan ve her türlü kötülüğü işlemekten çekinmeyen inançsızlardır. Amel defterleri sağ tarafından verilenler ise, tevhid inancına sahip olan, ameli salih ve imânı bütün olan müminlerdir. Sâbıklar da, Allah’a en yakın olan, hiçbir şüpheye kapılmadan imân ve salih amelde ileri giden, imân sahibi kişilerdir. Ondan sonra gelen âyetlerde, amel defteri sağ tarafından verilecek mü’minlerle, imân ve salih amelde önde giden sâbıklara cennette verilecek nimetlerle mükâfatlar ve Allah’ın emirlerine muhalefet eden kâfirlere cehennemde verilecek cezalar geniş bir şekilde açıklanmıştır. Bilhassa küfür ehlinin inkâr ettiği ölümden sonraki diriliş için detaylı açıklamalar yapılmış, insanın acizliği ve yüce Allah’ın (celle celâluh) üstün kudret ve irâdesi dile getirilmiştir.

Ben kızlarıma Vakıa’yı miras bırakıyorum

Abdullah b. Mesûd’u, ölüm hastalığında ziyâret eden Hz. Osman (ra), “Sana bir bağışta bulunulmasını emredeyim mi?” demiş. Abdullah, buna ihtiyacı olmadığını söylemiş. Hz. Osman, “Senden sonra kızlarına kalır.” demiş. O zaman Abdullah ona şu cevabı vermiştir: “Sen kızlarımdan korkma. Ben onlara Vakıa Sûresi’ni okumalarını emrettim. Ben, Hz. Peygamber’in (sas) şöyle dediğini işitmiştim: “Her kim her gece Vâkıa Sûresi’ni okursa, ona fakirlik dokunmaz.” (Kaynak: Rezin, Hadis No: 798)

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Âl-i İmrân / 26 ayeti kerime




Bu yayını Peygamberimin İzinden (Tartışma) adlı toplulukta ilk olarak Emine Kaya paylaştı:
De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”   Âl-i İmrân / 26

Cennet gibi bir vatanımız bir aşure çeşidinde insanlarımız var bizlerden bu vatanı alma Ya Rabbi.. Kan dökülen helak edilen ülkeler arasına katma Ya Rabbi..  Müslüman birliği ve kardeşliği ver. Bizi bize kırdırma Ya Rabbi!
Allah korkusu ver her halimize...Dualarımızı Habibinin şefaatiyle kabul eyle Ya Rabbi..

Bel'am bin Baura



M usa ve Yuşa aleyhimesselam zamanlarında yaşayan, İsm-i azam duasını bilip, her duası kabul olurken, dünyaya meylettiği için doğru yoldan ayrılan kimse.
Musa aleyhisselam vefat ederken yerine Yuşa bin Nun aleyhisselamı halife bıraktı. Allahü teala Yuşa aleyhisselamı da İsrailoğullarına peygamber olarak vazifelendirdi. Yuşa aleyhisselam, İsrailoğullarının başında olduğu halde Arz-ı mev'ud denilen bölgeye gidip, Eriha ve İlya (Eyliya) şehirlerini fethettikten sonra, Belka şehrini kuşattı. Belka şehrinin Belak ismindeki zalim hükümdarı, Yuşa aleyhisselama karşı aciz kalıp, İsm-i azam duasını bilen, her duası kabul olan, ilim ve ibadette yüksek, sözlerini yazıp istifade etmek için elinde hokka ve kalem ile yanında 2000 kişi bulunan ve İbrahim aleyhisselamın dinine inanan Bel'am bin Baura isimli kimseden yardım istedi. Yuşa aleyhisselama ve ordusuna karşı beddua etmesini istedi. Belka şehri ahalisi de gelip beddua etmesi için Bel'am bin Baura'ya yalvardılar. Bel'am, Allahü tealanın peygamberine karşı beddua edemeyeceğini bildirdiyse de, azgın ve imansız Belka şehri ahalisi bedduada bulunması için daha çok ısrar ettiler. Bel'am bin Baura'ya hediyeler getirip birçok dünyalık vad ettiler. Karısı da; "Eğer bu kavmin topraklarımızdan gitmesi için dua etmezsen senden ayrılacağım!" diye tehditte bulundu. Zalim hükümdar da beddua etmediği takdirde onu idam edeceğini söyleyerek idam sehpası kurdurdu.
Bütün bunlar karşısında Bel'am bin Baura'nın gönlünde dünya malına ve servetine karşı meyl belirdi. Dua etmeye razı olarak şehrin dışındaki Husban Dağına gitti. Husban Dağının tepesine ulaşınca, ellerini dua için kaldırdığı zaman, dilinden Belka şehri ahalisi aleyhine, Yuşa aleyhisselamı ve İsrailoğulları lehine kelimeler dökülmeye başladı. Bu sözleri işiten Belka şehri ahalisi; "Ey Bel'am! Ne yapıyorsun? Onlara dua, bize beddua ediyorsun!" dediler. Bel'am onlara; "Bu sözleri isteyerek söylemiyorum. Allah tarafından böyle konuşturuluyorum!" dedi.
Bu sırada Allahü tealanın hikmetiyle dili ağzından çıkıp göğsü üzerine sarktı. Allahü tealanın kendisine ihsan ettiği nimetlerin kıymetini bilmeyen, irade-i cüz'iyyesini şeytanın ve kötü insanların istekleri doğrultusunda kullanan Bel'am bin Baura, nefsin ve şeytanın saptırmasıyla, dünya malına ve kadına meylederek yeni hileler peşine düştü ve imansız öldü. Kur'an-ı kerimde A'raf suresinin 175. ve 176. ayet-i kerimelerinde soluyan köpeğe benzetildi. "Onun gibiler köpek gibidir." sözü, dillerde darb-ı mesel kaldı.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı