29 Ekim 2021 Cuma
Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü Allah, onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz, onları temize çıkarmaz. Hem de onlar için can yakıcı bir azab vardır
Ebû Zer radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü Allah, onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz, onları temize çıkarmaz. Hem de onlar için can yakıcı bir azab vardır."
Râvî dedi ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu cümleyi üç kere tekrarladı.
Ebû Zer:
- Bu kimseler tam bir mahrumiyete ve hüsrana uğramışlar. Bunlar kimlerdir, Ey Allah'ın Resûlü? diye sordu. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de:
- "Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve yalan yere yemin ederek ticaret malını iyi bir fiyatla satmaya çalışandır" cevabını verdi.
Müslim, Îmân 171. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 25; Tirmizî, Büyû' 5; Nesâî, Zekât 69, Büyû' 5, Zînet 103; İbni Mâce, Ticârât 30
Müslim’in Îman bölümündeki 171. hadisin ikinci rivâyetinde "izârını yerde sürükleyen" kaydı bulunmaktadır. Bu da çalım satmak maksadıyla elbisesini topuklarından aşağıya uzatan anlamına gelir.
27 Ekim 2021 Çarşamba
Biri cesaretini göstermek, diğeri milletini korumak, öteki kendine yiğit adam dedirtmek için savaşan kimselerden hangisi Allah yolundadır?
وعن أبي موسى عبد الله بن قيس الأشعرى رضي الله عنه قال: سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن الرجل يقاتل شجاعة، ويقاتل حميةً، ويقاتل رياء، أى ذلك في سبيل الله؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: " من قاتل لتكون كلمة الله هى العليا فهو في سبيل الله" ((متفق عليه)).
Ebû Mûsâ Abdullah İbni Kays el-Eş`arî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
- Biri cesaretini göstermek, diğeri milletini korumak, öteki kendine yiğit adam dedirtmek için savaşan kimselerden hangisi Allah yolundadır? Diye soruldu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi:
- “Kim, İslâmiyet daha yüce olsun diye savaşıyorsa, o Allah yolundadır.”
(Buhârî, İlim 45, Cihad, 15, Farzu’l-humüs 10, Tevhîd 28; Müslim, İmâre 150, 151. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihad 16; Nesâî, Cihad 21; İbni Mâce, Cihad 13)
20 Ekim 2021 Çarşamba
İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “ra”, ameller îmândan parça değildir buyurdu. Îmân, inanmak demekdir. İnanmakda azlık çokluk olmaz, İbâdetler, îmân olsaydı, îmân azalıp çoğalırdı.
İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh”, ameller îmândan parça değildir buyurdu. Îmân, inanmak demekdir. İnanmakda azlık çokluk olmaz. İbâdetler, îmân olsaydı, îmân azalıp çoğalırdı.
[1] Mevâkıf müellifi Kâdı Adud 756 [m. 1354] de vefât etdi.
Gözden perde kalkıp azâb görüldükden sonra olan îmân kabûl olmaz. O ânda, îmân ile gidenlerin îmânları ancak kalb iledir. İbâdetler yapılamaz. Âyet-i kerîmede buna îmân denildi.
Âyet-i kerîmelerde, îmânı olanlara, ibâdet yapmaları emr ediliyor. Bundan da, îmânın ibâdetden başka olduğu anlaşılmakdadır.
İmâm-ı Ahmed ve imâm-ı Şâfi’î ve hadîs âlimlerinden birçoğu ve Eş’arîler “rahime-hümullahü teâlâ” ve Mu’tezile, ibâdetler îmânın parçasıdır. Îmân azalıp çoğalır dediler. Îmân ile amel, başka olursa, günâh işliyenlerin îmânları ile, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” îmânları bir olurdu dediler. (Onlara âyetlerim okunduğu zemân, îmânları artar) âyeti ve (Îmân artarak, sâhibini Cennete götürür. Azalarak da, Cehenneme sürükler) hadîsi, îmânın azalıp çoğaldığını bildiriyor dediler.
Bunlardan başka, Kur’ân-ı kerîmde, (Îmân edenler ve sâlih işler yapanlar) buyuruldu. Bu da, ibâdetlerin îmândan başka olduklarını gösteriyor. (Mü’min iken, sâlih amel işliyenler) âyet-i kerîmesi, amellerin îmândan ayrı olduklarını açıkça göstermekdedir. Çünki, şartın meşrûtdan başka olması lâzımdır.
Îmân edip, hiç ibâdet yapamadan, hemen ölenin, mü’min olduğu söz birliği ile bildirilmişdir. Cibrîl hadîsinde de îmânın yalnız inanmak olduğu bildirilmiştir.
İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi aleyh”, bunlara cevâb teşkîl eden bilgileri önceden anlatmış, îmânın artması, devâm etmesi, çok zemân sürmesi demekdir demişdir. İmâm-ı Mâlik “rahime-hullahü teâlâ” de böyle dedi. Îmânın çok olması, inanılacak şeylerin çoğalması demekdir.
Meselâ, Eshâb-ı kirâm, önce az şeylere inanırlardı. Yeni emrler gelince, îmânları çoğalırdı. Îmânın artması demek, kalbde nûrunun artması demekdir. Bu parlaklık, ibâdet ile artar. Günâh işlemekle azalır. Bu husûsda (Şerh-ı Mevâkıf)[1] ve (Cevheret-üttevhîd) kitâblarında geniş bilgi vardır.
[1] Mevâkıf müellifi Kâdı Adud 756 [m. 1354] de vefât etdi.
10 Ekim 2021 Pazar
La ilahe illallah fazileti hakkında hadisi şerif
Resûlüllah (sa) şöyle buyurur:
Mûsâ (as):
“Yâ Rabbi, bana Seni zikredeceğim ve kendisiyle Sana duâ edeceğim bir şey öğret!” deyince,
Allah (cc): “La ilâhe illallah de!” buyurdu.
Mûsâ: “Yâ Rab bütün kulların bunu söylüyor.” dedi.
Allah (cc): “Lâ ilâhe illallah de!” buyurdu.
Mûsâ: “Lâ ilâhe illâ ente (Senden başka tanrı yoktur)! Ben istiyorum ki sâdece bana tahsis ettiğin bir şey olsun.” dedi.
“Yâ Mûsâ”, buyurdu Allah, “şâyet yedi gök ve sâkinleri ve yedi yer terâzinin bir kefesinde olsa “Lâ ilâha illallah” da öteki kefede bulunsa, “Lâ ilâhe illallah” ağır çekerdi!”
Kaynak
[129] Buhârî, Deavât, 69; Müslim, Zikr, 5. (Neseî, Ebû Saîd el-Hudrî (ra)’den tahrîc etti.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)