29 Mayıs 2022 Pazar

ALLÂH-U TEÂLA ANKEBÛT SURESİ 29/63.AYET-İ KERİMEDE, Müşriklerin hallerini şöyle bildirmekte


 ALLÂH-U TEÂLA ANKEBÛT SURESİ 29/63.AYET-İ KERİMEDE


Müşriklerin hallerini şöyle bildirmekte:


وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ۟
Vele-in seeltehum men nezzele mine-ssemâ-i mâen feahyâ bihi-l-arda min ba’di mevtihâ leyekûlunna(A)llâh(u)

  (gökten)السَّمَٓاءِ (ten)مِنَ(indirdi)نَزَّلَ  (kim)مَنْ  (onlara sorarsan) سَاَلْتَهُمْ(ve eğer)وَلَئِنْ 
  (öldükten) مَوْتِهَا(sonra)مِنْ بَعْدِ  (yeri) الْاَرْضَ (onunla) بِهِ  (ve diriltti)فَاَحْيَا (suyu)مَٓاءً
 (Allah'adır.) لِلّٰهِۜ (Hamd övgü)الْحَمْدُ  (de ki)قُلِ(Allah) اللّٰهُۜ  (elbette derler)لَيَقُولُنَّ 
 (düşünmezler) لَا يَعْقِلُونَ۟ (çokları)اَكْثَرُهُمْ(doğrusu)بَلْ

Meali: Andolsun ki onlara: «Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler.
Başkası için amel yapmak ŞİRKTİR.
Başkası için ameli terk etmek RİYÂKÂRLIKTIR.
Şirkten ve riyâkârlıktan kurtulmak ise ihlastır.
Ne başkası için amel edip şirk koş, ne de başkası için ameli terk edip riyâkâr ol! İkisini terk et ihlası bul.
Ebu Hureyre (ra) tarafından rivayet edilen bir hadis-i kudsi şöyledir:
“Ben şirkten müstağniyim. Ben, Ben’den başkası için yapılan işlerden uzağım. Kim ki işlediği bir amele Ben’den başkasını ortak ederse, Ben o amelin dışındayım.”
[Ebû Leys Semerkandî, Tenbihü’l Gafilîn, s.25-26]

KELİMELERİN İZAHI

1.بَغْتَةً:Bağteten, ansızın demektir. Bir kimsenin başına, habersiz bir iş geldiğinde بغتةdenir.
2.يغشٰيهم: Onları, üstlerinden örter غشاءörtü demektir.
3.لَنُبَوِّئَنَّهُمْ:Onları mutlaka yerleştireceğiz.
4.بوأه:"Yerleşmek üzere onu bir yere indirdi" demektir.
5.غراف:Guraf, Cennette yüksek ve yüce makamlar.
6.يؤفكون:Haktan batıla döndürülüyorlar.
7.يبسط:Bollaştırır.
8.يقدر:Daraltır.
9.مثوى:Mesva, insanın yerleşip kaldığı yer.

AYETİN TEFSİRİ

وَالَّذ۪ينَ جَاهَدُوا ف۪ينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَاۜ
Rızamızı elde etmek gayesiyle, nefis, şeytan, heva, heves ve din düşmanı kafirlere karşı cihad edenler var ya, bize gelen yolu mutlaka onlara göstereceğiz. 
وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِن۪ينَKuşkusuz Allah, yardım ve desteğiyle mü'minlerle beraberdir.

BİR UYARI 
Bir müslümanın, Allah'a karşı ibadetini kolayca yapamadığı bir yerde kalması doğru olmaz. Allah'ın arzı geniştir. Ayetler, İslam yurduna hicret etmenin gerekli olduğuna işaret etmektedir. Nitekim şöyle denilmiştir: "İzzetle yaşamayı sağlayan her yer iyidir." 

26 Mayıs 2022 Perşembe

ALLÂH-U TEÂLÂ TEKÂSUR SURESİ 102/8.AYET-İ KERİMEDE, Mutlaka hesaba çekeceği uyarısında bulunuyor.




ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ
Śumme letus-elunne yevme-iżin ‘ani-nna’îm(i)
Meali: Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?

ثُمَّ (sonra) لَتُسْـَٔلُنَّ (sorulacaksınız) يَوْمَئِذٍ (o gün) عَنِ(den) النَّع۪يمِ (ni'metlerden)

SAFVETÜ'T-TEFASiR 
Tekasür suresi Mekke'de inmiştir. Bu sı1re insanların hayatın aldatıcı şeyleri ile meşgul olduklarından ve dünya malını biriktirmeye olan düşkünlüklerinden bahseder. İnsanların bu özellikleri, ölüm kendilerine ansızın gelip mallan ile aralarını ayırıncaya ve onları köşklerden kabirlere nakledinceye kadar devam eder. 
Şair şöyle der: "Ölüm ansızın gelir. Kabir, amellerin konduğu sandıktır." 
Bu mübarek surede, insanları korkutmak ve baki olanı bırakıp fani olanla meşgul olmalarından dolayı hata ettiklerine dikkatlerini çekmek için, uyan ve tehdit tekrarlanmıştır: "Hayır, yakında bileceksiniz. Yine hayır! Yakında bileceksiniz" Bu mübarek sure, ahirette insanların karşılaşacakları ve ancak iyi amel yapmış olan mü'minlerin geçip kurtulacağı tehlikeli ve korkunç yer ve durumları açıklayarak sona erer.

AYETİN TEFSİRİ
ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ Sonra ahirette emniyet, sağlık ve yeme, içme, binme ve yatma gibi zevk alınan diğer dünya nimetlerinden mutlak sorumlu olacaksınız.

Ve sadece O'nun rızası için amel edin. Başkası için yapılan amel etmek şirktir. Şirk, yaptığın amele Allah'tan başkasını karıştırman demektir.

Kıyamet günü ibadetini kim için yaptıysa sevabını ondan beklesin. Kureyşlilere müşrik deniliyordu, bir olan Allah'a inanmakla beraber ibadetlerine Latt, Uzza, Menat'ı katıyorlardı. Onun için onlara müşrik deniliyordu. Kafir değiller, çünkü Allah'ı inkâr etmiyorlardı.

EDEBi SANATLAR 

Bu mübarek sûre birçok edebi sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:

1.اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ:Ayetinde öğüt ve kınama üslubu vardır. Bu haber cümlesi, hakiki manasından çıkıp, öğüt ve kınama maksadıyle söylenmiştir.


2.ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۜ ve 
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ Ayetlerinin tekrar edilmesi tehdit ve uyarı içindir. İkinci ayetin birinci ayete ثُمَّ ile atfedilmesi, ikincisinin birinciden daha vurgulu olduğuna dikkat çekmek içindir. Nitekim efendi kölesine şöyle der: "Sana söylüyorum. Bak sana söylüyorum, böyle yapma!" İkincisi birinciden daha vurgulu olduğu için, ayrı bir şeymiş gibi kabul edildi ve ثُمَّ ile ona atfedildi.

3.لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَق۪ينِۜ Ayetinde, korkutma gayesiyle, لَوْ in cevabı zikredilmemiştir. Yani, kesin olarak bilseydiniz, saçları ağartan ve kalpleri titreten sıkıntı ve dehşet verici o halleri mutlaka anlardınız.

4.لترون
den sonraثُمَّ لَتَرَوُنَّهَاbuyurularak fiil tekrarlanmış ve itnab( Sözü bahsedilen şeyi daha iyi anlatabilmek için uzatma)yapılmıştır. Bundan maksat, korkunun şiddetini anlatmaktır.

5.حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَۜ Ayetinde kinaye vardır. Yüce Allah, "Kabirleri ziyaret" ifadesiyle "ölüm" den kinaye yapmıştır. Bundan maksat, "Neticede öldünüz" demektir.

6.النَّع۪يمِile الْجَح۪يمَۙarasında mutabakat vardır. 

7. Ayet sonlarına riayet için, fasıla harfleri birbirine uygun gelmiştir. Bu da güzelleştirici edebi sanatlardandır.


 BİR UYARI 

Tirmizi, Abdullah b. Şuhayyir'in şöyle dediğini rivayet eder: Rasulullah (s.a.v.)اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ ayetini okurken yanına vardım. Buyurdu ki: «Ademoğlu "Malım! Malım!" der. Peki Ey Ademoğlu! Senin, yiyip tükettiğinden, veya giyip eskittiğinden veya sadaka verip de devam ettirdiğinden başka bir malın mı var?» [Müslim, Zühd, 3; Tirmizi, Zühd, 31, Tefsir-i sure 102,1]

BİR NÜKTE
Müslim, Ebû Hüreyre'nin (r.a.) şöyle dediğini rivayet eder:
"Bir gün veya bir gece Rasulullah (s.a.v.) evinden çıktı. Çıkar çıkmaz Ebû Bekir ile Ömer (r.anhuma)'i gördü ve onlara: "Bu saatte sizi evinizden çıkaran şey nedir?" dedi. Onlar: "Açlık!Ey Allah'ın Rasulü!" dediler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:
"Canım kudret elinde olan Allah' a yemin ederim ki, beni de sizi çıkaran sebep çıkardı. Haydi kalkın" dedi. Beraberce kalktılar. Rasulullah (s.a.v.), Ensar'dan bir adama geldi. Baktı ki, adam evinde yok. Evin kadını onu görünce,
"Merhaba! Hoş geldin" dedi. Rasulullah (s.a.v.) ona: "Filanca nerde!" diye sordu.
Kadın: "Bize tatlı su getirmeye gitti" dedi. O anda Ensari geldi. Rasulullah (s.a.v.) ile iki arkadaşına bakarak: "Allah'a hamdolsun! Bu gün benden misafirleri daha şerefli olan hiçkimse yoktur" dedi.
Hemen giderek onlara bir hurma salkımı getirdi. İçinde koruk, kuru ve olgun hurmalar vardı.
"Buyrun, yiyin" dedi ve bıçağı aldı.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) ona: "Sakın sağmal koyuna dokunma" buyurdu. Adam onlar için bir koyun kesti. Hem koyundan, hem de hurma salkımından yediler, içtiler, yemeğe doyup suya kandıklarında, Rasulullah (s.a.v.) Ebu Bekir ile Ömer (r.anhuma)'e şöyle dedi:
"Canım, kudret elinde olan Allah' a yemin olsun ki, kıyamet gününde bu nimetten sorulacaksınız! Sizi evlerinizden açlık çıkardı. Sonra bu nimete kavuşmadan evlerinize dönmediniz." [Müslim, Eşribe, 140]

23 Mayıs 2022 Pazartesi

KEHF SURESİ 18/110 AYET-İ KERİME, SAFVETÜ'T-TEFASiR ve NÜZUL SEBEBİ

 

ALLÂH-U TEÂLÂ KEHF SURESİ 18/110 AYET-İ KERİMEDE

قُلْ اِنَّمَٓا اَنَا۬ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَدًا

Kul innemâ enâ beşerun miślukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(un)(s) femen kâne yercû likâe rabbihi felya’mel ‘amelen sâlihan velâ yuşrik bi’ibâdeti rabbihi ehadâ(n)

Meali: Her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, ahirete mahşere mizana inanıyorsa iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.

 (sizin gibi)مِثْلُكُمْ(bir insanım)بَشَرٌ (bende) اَنَا۬  (şüphesiz) اِنَّمَٓا (de ki) قُلْ
     (ilahdır)اِلٰهٌ(ilahınız)اِلٰهُكُمْ (şüphesiz) اَنَّمَٓا(bana)  اِلَيَّ(vahyolunuyor)يُوحٰٓى
  (kavuşmayı) لِقَٓاءَ (arzu eder)  يَرْجُوا (ise)كَانَ (o halde kim)فَمَنْ (bir tek)وَاحِدٌۚ
   (ve asla)وَلَا  (iyi)صَالِحًا(işler)عَمَلً(yapsın)  فَلْيَعْمَلْ(Rabbine)رَبِّه۪
   (hiç kimseyi)اَحَدًا (Rabbine) رَبِّه۪ٓ(yaptığı ibadete)بِعِبَادَةِ(ortak etmesin)  يُشْرِكْ



عَمَلًا صَالِحًا anlamı: şeriata muvafık amel etmektir. Her erkek ve kadın Müslüman, fıkhı olarak 32 ve 22 farzı da itikatta küfre düşmemek için bilmek zorunda, yani 54 farz ile hem itikadını, hem de amellerini kabul edilmemekten korumak zorundadır.

Müşrikler, Allah'la beraber şirk koştukları için ayette وَلَا يُشْرِكْ buyuruluyor, yani ibadetlerinizi arındırın Allahu Teâlâ, kendi Zatı için halis olmayan ameli, ibadeti kabul buyurmaz. Ahirette ise, o amel sahibinin bir alacağı yoktur. Yeri ise cehennemdir.

Yine bir kimse, yaptığı amelle, Yüce Allah’ın (cc) rızası dışında bir şey dilerse, onun amelinin karşılığı, yorgunluk ve sıkıntı çekmekten başka bir şey değildir.
فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَدًا ayetin anlamı: İlmihal bilgileri doğrultusunda şartları yerine getirerek yani şeriata muvafık amel ederse, bu ameller ondan kabul edilir.

SAFVETÜ'T-TEFASiR ve NÜZUL SEBEBİ

Mücahid der ki: Bir adam Rasulullah (s.a.v.)'a gelerek şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü! Ben sadaka verir, akrabayı ziyaret ederim. Bunu sadece Allah için yaparım. Benim böyle yaptığım anlatılıp, ben bunlardan dolayı övülünce, bu beni sevindiriyor ve bundan hoşlanıyorum. Rasulullah (s.a.v.) sustu, hiçbir şey söylemedi. Daha sonra Yüce Allah:
فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَدًا Artık, kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, amel-i salih işlesin ve Rabbine ibadete hiç kimseyi ortak etmesin" ayetini indirdi.

ÂYETİN TEFSİRİ

قُلْ اِنَّمَٓا اَنَا۬ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ

Ey Muhammed! Onlara de ki: Ben ancak sizin gibi bir insanım. Ancak şu var ki, Allah bana vahiyle ikramda bulundu. Bana, kendisinin tek olduğunu, hiçbir ortağının bulunmadığını bildirmemi emretti.
فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ رَبِّه۪ Artık kim Allah'ın sevabını umar, azabından korkarsa,
فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا samimiyetle, sadece O'na kulluk etsin.
وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَدًاGösteriş için amel etmesin, yaptığı amelle Allah'ın rızasından başkasını aramasın. Çünkü Allah, sadece kendi rızası için yapılan ameli kabul eder.

BİR NÜKTE
حبط  Lafzı, Kur'an' da çok yerde geçer. حبوط kelimesinin asıl manası, hayvanın, bir çeşit zehirli ot yediği zaman karnının şişerek neticede ölmesidir. Boşa giden amelleri nitelemek için kullanılan en uygun lafız budur. Zira bu ameller iyice büyür, ameli işleyenler de zannederler ki bu yaptıkları iyi ve kazançlı bir iştir: Neticede bunlar, yok olup gider.

14 Mayıs 2022 Cumartesi

Kamil müminin vasıfları, Tevbe suresi 112.ayeti kerime

 

Kâmil müminlerin vasıfları


Tevbe Suresi 112.ayet-i kerimede

اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ


Ettâ-ibûne-l’âbidûne-lhâmidûne-ssâ-ihûne-rrâki’ûne-ssâcidûne-l-âmirûne bilma’rûfi ve-nnâhûne ‘ani-lmunkeri velhâfizûne lihudûdi(A)llâh(i)(k) vebeşşiri-lmu/minîn(e)


Meâli şerifi:Allah'a tevbe eden, kullukta bulunan, O'nu öven, 
O'nun uğrunda gezen, rüku ve secde eden, uygun olanı buyurup fenalığı yasak eden
ve Allah'ın yasalarını koruyan müminlere de müjdele.

    (hamedenler)الْحَامِدُونَ(ibadet edenler) الْعَابِدُونَ(Tevbe edenler)اَلتَّٓائِبُونَ
    (secde edenler)السَّاجِدُونَ(rüku edenler)  الرَّاكِعُونَ(seyahat edenler)السَّٓائِحُونَ
 (ve men'edenler) وَالنَّاهُونَ (iyiliği) بِالْمَعْرُوفِ (emredip) الْاٰمِرُونَ 
(ve koruyanlar)وَالْحَافِظُونَ  (kötülükten) عَنِ الْمُنْكَرِ
  (ve mü'minleri müjdele)وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ(Allah'ın sınırlarını) لِحُدُودِ اللّٰهِۜ 

AYETİN TEFSİRİ SAFVETÜ'T-TEFASiR

اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ:Bu, müstakil bir cümledir, yukarı ile ilgisi yoktur. 
 Zeccâc şöyle der: Bu, haberi mahzûf bir mübtedadır. Yani, tevbe eden abidler, cihat etmeseler bile Cennetliktir. Nitekim âyet-i kerîmede, "وَكُلًّا وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜAllah hepsine de en güzel olanı vaadetmiştir.[Hadid sfiresi, 57 /10] buyurulmuştur. Yani, masiyetlerden tevbe edenler, ihlasla ibadet edenler, bolluk ve darlık hallerinde Allah'a hamd edenler, السَّٓائِحُونَyeryüzünde cihat veya ilim öğrenmek için dolaşanlar -bu kelime ibret ve öğüt almak için şehir ve ıssız yerlerde gezmek manasına gelen seyahat kökündendir.
[Bazıları سائحون Kelimesini oruç tutanlar diye tefsir etmiştir. Ata şöyle der, onlar gazilerdir. 
İbn Zeyd de onlar Muhacirlerdir, der. Bizim tefsirimiz Fahr-iRazl'nin tercih ettiği görüştür. Ayet-i kerimenin tefsirine uygun olan da budur. فَس۪يحُوا فِي الْاَرْضِ Yeryüzünde dolaşın, Tevbe, 9/2 ayeti buna delildir. Allah daha iyi bilir.
الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَnamaz kılanlar,
الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِAllah' a çağıranlar, yani insanları hidayete ve doğru yola çağıran, onları fesattan ve kötülükten nehyedenler,
وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ Allah'ın emirlerini yapmaya devam edenler, O'nun helal ve haram kıldığı şeyleri yerine getirenler, Taberi şöyle der: Yani Allah'ın farz kıldığı şeyleri eda edenler, onun emrini ve nehyini yerine getirenler [Taberi, 11 /39] İşte bütün bunlar Cennetliktir.
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَMü'minlere naim Cennetlerini müjdele, burada müjdelenen nimetin hazfedilmiş olması, onun sınırlandırılamayacağına, bilakis mü'minler için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir beşerin aklına gelmeyen nimetleri olduğuna bir işarettir.


اَلتَّٓائِبُونَ Kâmil mü'min tevbe edendir

الْعَابِدُونَ Allah'a ibadet edenler,

الْحَامِدُونَ Allah'a hamd edenler

السَّٓائِحُونَ Emri bil ma'ruf için yeryüzünde dolaşanlar

الرَّاكِعُونَ Rüku edenler

السَّاجِدُونَ Secde edenler

الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ İyiliği emredip kötülükten sakındıranlar.

وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ Allah'ın hududunu şeriatını muhafaza edenler.

وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ Mü'minleri müjdele buyuruyor Allâh-u Teâlâ..



Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı