Zamanımızda bazıları kadere imanın şart olmadığını söylüyorlar. Bunlar kendileriyle beraber bu söze inananları da mânevî felâkete sürüklüyorlar




DamLa NuRDaNSÜNNET
- 15:11



DamLa NuRDaN originally shared:

DIKKAT !... Zamanımızda bazıları kadere imanın şart olmadığını söylüyorlar. Bunlar kendileriyle beraber bu söze inananları da mânevî felâkete sürüklüyorlar.

Kader, Allah’ın yarattıkları hakkında tayin ettiği hükümdür. Hayır-şer ne varsa hepsinin, Allah’ın takdiri ve bilgisi altında meydana gelmesidir. Kadere iman İslam inancının 6 esasından biridir, O olmayınca diğer beşine de inanılmamış olur. Kader akılla kavranılamayacak zor bir mesele olduğundan bu konuda akıl yürüterek ileri geri konuşmak insanı yanlışa götürebilir. Kadere imanın ehemmiyetine bakalım:

1- Bir gün ashabı kiramdan bazı kimseler kader üzerinde tartışıyorlardı. O sırada Resûlüllah (s.a.v.) geldi. Onların kader üzerinde münakaşa ettiklerini öğrenince öyle öfkelendi ki yüzü kıpkırmızı oldu. Ve şöyle buyurdu:

“(Bu meselede) münakaşa yapmakla mı emrolundunuz? Kur’an’ın âyetlerinin bazılarını bazılarıyla karşılaştırıp duruyorsunuz. Sizden önceki ümmetler işte böyle şeylerden dolayı helak oldular.” (Kütüb-i Sitte )

2- Adiyy b. Hâtim radıyallâhü anh anlatıyor:

“Resûlüllah (s.a.v.) bana, “Ey Hâtim’in oğlu, Müslüman ol ki selâmete eresin” buyurdu. Ben:“ İslam nedir?” diye sordum. Resûlüllah şöyle buyurdu:“Allah’tan başka ilah olmadığına, benim de onun resûlü olduğuma şehadet etmen ve hayır-şer, tatlı-acı her şeyiyle kadere iman etmendir.”

3- Nezâl b. Sebre anlatıyor:

Hazreti Ali’ye. “Ey mü’minlerin emiri!Şurada, Allah, olacak bir şey meydana gelinceye kadar bilmez, diyen bazı kimseler var, denilmişti. Hazreti Ali (r.a.):“Allah onları kahretsin. Neye dayanarak bunu söylüyorlar?” dedi. (Hayâtüs Sahâbe, c: 4)

4- Peygamberimiz’in amcası Hazreti Abbas’ın oğlu Abdullah b. Abbas radıyallâhü anh, İslam âlimlerinin Kur’an müfessirlerinin piri ve üstazı kabul ettiği kimsedir. Bu zat yaşlanmış ve gözleri görmez olduğu bir zamanda anlatıyor: “Bazıları bana, bir adamın kadere inanmadığını söylediler. “Onu bana getirin” dedim. “Onu ne yapacaksın?” dediler. "Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, yapabilirsem burnunu koparacağım” dedim.”

5- Atâ b. Ebî Rebâh anlatıyor:

“İbni Abbas’a, bazıları kader hakkında ileri geri konuşuyorlar” dedim. “Demek bunu da yaptılar ha!” dedi ve şöyle devam etti:“Onlar bu ümmetin kötüleridir. Onların hastalarını ziyaret etmeyin. Cenaze namazlarını kılmayın. Onlardan birini görsem vallâhi şu iki parmağımla gözlerini oyarım.” (Hayâtüs Sahâbe, c. 4)

6- Ashabı kiramdan Ubâde b Sâmit Hazretlerinin oğlu Velid anlatıyor:

“Babam hastaydı. Ölmek üzere olduğunu düşünüyordum. “Babacığım, biraz gayret et de bana bir nasihatta bulun” dedim. Babam, “Beni doğrultun”dedi. Doğrulttum. Oturunca şunları söyledi:

“Oğlum! Kadere, hayra ve şerre (hayrın da şerrin yaratıcısının Allah olduğuna) inanmadıkça ne gerçekten inanmış ne de Allah’ı hakkıyla bilmiş olursun…Yavrum, ben Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu işittim:

“Allah ilk olarak kalemi yarattı ve ona “Yaz!” buyurdu. İşte kalem o anda kıyamete kadar olacakları yazdı.” Yavrum, eğer bu inanç üzere ölmezsen, cehenneme girersin.” (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, İbn-i Kesir tef. 4/268)

7- Nâfî (rah. a.) anlatıyor:

Bir adam İbni Ömer radıyallâhü anhümâya gelerek, “ Falan kimsenin sana selamı var” diyerek Şamlı bir adamdan selam getirdi.İbni Ömer (r.a.) “Duyduğuma göre o kimse kaderi inkâr ediyormuş. Eğer gerçekten böyle bir fikre saplandıysa, benden ona selam söyleme” buyurdu.

Yorum Gönder

0 Yorumlar