“Âlimlerin bu insanlara bakışları ilim gözüyledir. Evliyaların nazarı hakîkat gözüyledir. İlim gözüyle halka bakan, bu insanların kabahatlerini görür. Kabahatleri hep onlara yükler ve onları kabahatli bulursa onlara buğz eder, onlara karşı hep kinleşir. Eğer onların eline teslim olunursa, onların hepsini birden cehenneme doldurur. Bu ilim gözüyle baktığı vakittir” diyor.
Evliyalar hakîkat gözüyle baktığı zaman halkı mazur görür, mazurdurlar der. Mazur olduğu vakitte; biz bile mazur kimse gördüğümüzde zararı yok mazurdur, kendine malik değildir deyiveririz. Mazur olduğunda şefkat olunur, kalbine merhamet gelir. Evliyaların nazarı bütün bu halkı mazur görerek onlara şefkat etmelerini gerektirir.
Sırf ilim gözüyle bakan kimseler halkı kabahatli görür, onlara şiddet gösterir ve onlardan intikam almak ister ve onları cezâlandırmak isterler. Bu peygamberde var mı? Peygamber’in sıfatı böyle mi? Eğer (A.S.V.)’ın sıfatı öyle olsa idi,
«Şefaati ehlü’l kebâir-i ümmeti»[1] demeyecekti.
«Ümmetimin kebâire sahibi olan ferdlerine şefaat edeceğim» diyor.
Eğer peygamberin bakışı da bizim bu günahkâr diye saydığımız kimselere bakışımız gibi olsaydı, bırak cehennemin dibine kaynatsınlar diyecekti. O peygamberin hadîs-i şerîfi yazılmayacaktı.
«Şefaati ehlü’l kebâir-i ümmeti», bu hadis Hakk değil mi? Efendimiz ümmetlerime şefaat edeceğim buyuruyor.
Eğer peygamberin bakışı da bizim bu günahkâr diye saydığımız kimselere bakışımız gibi olsaydı, bırak cehennemin dibine kaynatsınlar diyecekti. O peygamberin hadîs-i şerîfi yazılmayacaktı.
«Şefaati ehlü’l kebâir-i ümmeti», bu hadis Hakk değil mi? Efendimiz ümmetlerime şefaat edeceğim buyuruyor.
─ Kime şefaat edecek?
“Ağır günah, kebire günah, büyük günah sahiplerine şefaat edeceğim, onları kayıracağım, ya Rabbi! Cehenneme atma bunları diyerek, bağışla diyerek duracağım” diyor.
Peygamberin Allah’ın huzurunda şefaat dilemesi o manadadır. Bizde o sıfat var mı? Biz ne kadar darılırız; yolda, sokakta gezenlere, kendimize darılırız. Onlar elimize verilse, hepsini akıntıya atacağız. Yok, o değil. Niçin Allah Azze ve Celle Peygambere, Estaizübillah,
Peygamberin Allah’ın huzurunda şefaat dilemesi o manadadır. Bizde o sıfat var mı? Biz ne kadar darılırız; yolda, sokakta gezenlere, kendimize darılırız. Onlar elimize verilse, hepsini akıntıya atacağız. Yok, o değil. Niçin Allah Azze ve Celle Peygambere, Estaizübillah,
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ
«Ve inneke lealâ hulukin aziymin»[2] dedi? Allah-û Zülcelâl,
«Hiç şüphesiz ey Habibim, senin şânın hakkı için, pek azim bir ahlâk-ı seniyye üzerinesin » diyor.
Peygamber ahlakı bu, peygamber kılıçtan geçirecek olsaydı, Mekke-i Mükerreme’nin fethi gününde hepsini kılıçtan geçirecekti.
“Ne ümit ediyorsunuz ey Kureyş böyle?”
Kureyşliler, Harem-i şerifte toplanıp hem acâletten, hem utanmaktan, hem korkmaktan başlarını nereye saklayacaklarını bilemeden yer bizi yutsa da görünmesek diyorlardı. Peygamber-i zîşanın bir işaretine bakıyordu. Kılıç ile mimbere çıkıp makama teşrif ettiklerinde,
“Ne ümit ediyorsunuz Ey Kureyş? Benden size ne muamele edeceğimi bekliyorsunuz?” dedi,
Allah söyletiyor onlara.
“Ehlü’l kerîm, kerim olan bir kardeşimizsin, senden lütf-u keremden, aftan başka bir şey ümit etmeyiz” dedirtti Allah Azze ve Celle.
Allah söyletiyor onlara.
“Ehlü’l kerîm, kerim olan bir kardeşimizsin, senden lütf-u keremden, aftan başka bir şey ümit etmeyiz” dedirtti Allah Azze ve Celle.
Onlar öyle söylediği vakit, öyle zannettiği vakit onları yalana çıkartması peygamberin şanından değildir.
“Ben de Yusuf’un kardeşlerine söylediğini size söylerim.”
قَالَ لاَ تَثْرَيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللّهُ
Estaîzübillâh: «…Kale la tesribe aleykumül yevm yağfirullah»[3] dediği gibi.
Size serzenişte de bulunmam. Yani sizin yaptığınız kabahatleri sizin yüzünüze vurarak sizi azarlamam. Allah sizi affeylesin, herkes affolunmuştur, herkes hürdür” dedi.
O peygamberin ahlâkı budur. Hepsinin başını orada almak elinden gelmez miydi?
O peygamber ki:
«Kavmımın bana verdiği eziyeti, zahmeti hiçbir kavım kendi peygamberine çektirmedi. Bütün enbiyaların içerisinde zahmet çeken, ezâya, cefâya uğrayan ben oldum» diyor.
Böyleyken Peygamber (A.S.V.) burada intikama durmadı, hepinizi affettim dedi. Bunların hepsi benim ümmetimdir dedi.
O peygamber ki:
«Kavmımın bana verdiği eziyeti, zahmeti hiçbir kavım kendi peygamberine çektirmedi. Bütün enbiyaların içerisinde zahmet çeken, ezâya, cefâya uğrayan ben oldum» diyor.
Böyleyken Peygamber (A.S.V.) burada intikama durmadı, hepinizi affettim dedi. Bunların hepsi benim ümmetimdir dedi.
Demek ki peygamberde ilim gözünün o sertliği yokmuş. Peygamberinki evliyalarda olan nazardır. Evliyaların nazarı peygamberden almadır. Sonra biz, “evliyalar mazur görür” dedik. Onu nereden icat ettin? Derlerse, onu da gene Peygamberimizin sözlerinden, peygamberimizin hal-û şanından bildiriyoruz.
Uhud gazasında Peygamber (A.S.V.) Efendimize, Sahâbe-i Kiramlar açılıp düşman hücum ettiğinde yağmur gibi taş ve ok yağdırıyorlardı. Zırhın demiri mübarek vech-i şerifine battı, dudağı yırtılıp kan yere damlıyordu. Dişi şehit oldu. Allah Azze ve Celle, Cebrâil (A.S.)’a,
«Çabuk! Ya Cibril acele yetiş, Habîbimin o kanından o damla yere düşmesin! Düşerse yere yeşilliği, bir şeyin oradan çıkmasını haram ederim» dedi.
Cebrâil (A.S.) ellibin senelik makamından, bir boyluk mesafeden yere düşmeden onu almak için süratle indi.
Cibril; «o derecede süratle hareket ettim» diyor.
Peygamberi (A.S.V.) kıbleye karşı elleri açık gördü.
Cebrâil (A.S.) ellibin senelik makamından, bir boyluk mesafeden yere düşmeden onu almak için süratle indi.
Cibril; «o derecede süratle hareket ettim» diyor.
Peygamberi (A.S.V.) kıbleye karşı elleri açık gördü.
“Ya Cibril, Habibimi nasıl gördün?”
“Ya Rabbe’l izzeti ve’l-azameti ve’l Ceberut, nasıl gördüğüm Sana malum; münacatta gördüm”
“Ne diyordu peygamber?”
“Allah’ım! Beni bilmeyen kavmime sen hidayet ver. Ya Rabbi bilseler yapmazlar” dedi.
Cenabı peygamber, bilmiyorlar diye mazur saydı.
Sizde öyle deyin! Gönlünüzdekini yapmıyorlarsa, yanlış yolda iseler, isyan ediyorlar, zina ediyorlar, şunu yapıyorlar, bunu yapıyorlarsa, de ki,
Sizde öyle deyin! Gönlünüzdekini yapmıyorlarsa, yanlış yolda iseler, isyan ediyorlar, zina ediyorlar, şunu yapıyorlar, bunu yapıyorlarsa, de ki,
“Bilmiyorlar, bilmiş olsalar yapmayacaklar” de. Mazur gör.
İşte o da şeriattan, o da Peygamberimizden delîli, hücceti. Onu da getirdik. Peygamber mazur gördü, evliyalar onun için hepsini mazur görür. Peygamber (A.S.V.),
“Ya Rabbi bilmezler, bilmiyorlar, bilseler yapmayacaklar” diyordu, onun üzerine Cenabı Rabbül âlemin bütün ümmeti mazur saydı. Allâhu zülcelâl yalnız o kavmi değil, bütün ümmeti de mazur saydı. Allahu zülcelâl;
İşte o da şeriattan, o da Peygamberimizden delîli, hücceti. Onu da getirdik. Peygamber mazur gördü, evliyalar onun için hepsini mazur görür. Peygamber (A.S.V.),
“Ya Rabbi bilmezler, bilmiyorlar, bilseler yapmayacaklar” diyordu, onun üzerine Cenabı Rabbül âlemin bütün ümmeti mazur saydı. Allâhu zülcelâl yalnız o kavmi değil, bütün ümmeti de mazur saydı. Allahu zülcelâl;
“Bilmeyenleri mazur sayıyorum, sen şefaat et, ben kabul ederim” dedi.
Kaynaklar
[1] Hadîs-i Şerif: Ravi: Hz. Cabir r.a.. Hadis no: 5090 ve Ravi: Ebu Said. Hadis no: 4521 Kütübü sitte
[2] Kalem Suresi:4
[3]Yusuf Suresi: 92