3 Ocak 2015 Cumartesi

GOL İÇİN YAPILAN SECDE CAİZ DEĞİL


GOL İÇİN YAPILAN SECDE CAİZ DEĞİL

Cübbeli Ahmet Hoca

03 Ocak 2015 Cumartesi 04:00

Şükür secdesi nimet için yapılır. Gol atmak bu nimetlerden değildir. Çünkü şimdiki futbol iddia üzerinden kumarla doğrudan bağlantılı. Sen attığın gol ile birilerinin haksız kazancına olanak sağlıyorsun. Buna şükür secdesi yapılmaz.

Na­maz­sız ya­pı­lan şü­kür sec­de­si Han­be­li ve Şa­fi mez­he­bin­de var. Ha­ne­fi mez­he­bin­de de İma­mey­n’­e gö­re var. İmam-ı Azam efen­di­mi­ze gö­re mek­ruh­tur. Ama şü­kür sec­de­si için İma­mey­n’­e gö­re fet­va ve­ri­li­yor. Ha­ne­fi mez­he­bin­de de bu ve­si­ley­le var di­yo­ruz. Bu­nu da ka­rış­tır­dı­lar. Fut­bol­cu­lar fa­lan sec­de ya­pı­yor­lar. Ba­na sor­du­lar ca­iz de­ğil de­dim. Mus­ta­fa Ka­ra­ta­ş’­a fa­lan da sor­du­lar.

An­cak ben CNN’­de­ki ko­nuş­mam­da şü­kür sec­de­si ya­pıl­maz de­me­dim. “Şü­kür sec­de­si ca­iz­dir ama kıb­le­ye doğ­ru mu ya­pı­yor­la­r” di­ye sor­dum. Ser­dar kar­deş de “Rast­ge­le ya­pı­yor­la­r” de­di. Bu­nun üze­ri­ne ben­de “Rast­ge­le yap­mak ca­iz de­ği­l” de­dim. Çün­kü kıb­le­yi bul­mak şart.

MAÇ­TAN ÖN­CE KIB­LE­Yİ SO­RU­YOR­MUŞ

Bi­zim fet­va he­ye­tin­den ha­ber al­dım. O han­gi fut­bol­cuy­sa is­mi la­zım de­ğil, ta­kı­mı da la­zım de­ğil. O maç­tan ön­ce kıb­le­yi so­ru­yor­muş, gol atar­sa kıb­le­ye doğ­ru sec­de ya­pı­yor­muş. Ve­lev ki yi­ne ca­iz de­ğil. Ne­den? Çün­kü şü­kür ni­me­te ya­pı­lır. Gol at­mak ni­met de­ğil. “Ya­hu ni­ye ni­met de­ğil? He­rif kaç mil­yon do­lar gö­tü­rü­yor ora­dan gol at­tı­ğı za­man.” Se­nin gi­bi ava­nak­lar sey­re­di­yor. Bi­let­ler sa­tı­lı­yor, pa­ra­lar ge­li­yor.

Ar­ka­daş! Fut­bol meş­ru bir şey de­ğil. Han­gi fut­bol? Sen ha­lı sa­ha­da set­ri av­re­te ria­yet eder­sen, ba­ca­ğın ör­tü­lü va­zi­yet­te spor ol­sun di­ye koş­tu­rur­san bu ca­iz­dir. An­cak ora­da bi­le eğer iki ta­kım bi­ri­ne der­se ki “Kay­be­den sa­ha­nın pa­ra­sı­nı öde­ye­ce­k” bu ku­ma­ra gi­rer. O da ha­ram. Ama ka­za­nan da kay­be­den de eşit pa­ra öde­ye­cek­se bu ta­mam bir şey de­mi­yo­rum.

Nİ­MET OL­MA­YA­NA ŞÜ­KÜR SEC­DE­Sİ YA­PIL­MAZ

Ama şim­di­ki fut­bol ne? Şim­di­ki fut­bo­lun id­di­ala­rı var. Bu id­di­alar ku­mar­ha­ne. Ve bu ta­kım­la­rın hep­si bu id­di­alar­la ir­ti­bat­lı. Bir ta­ne ta­kım ben bu id­di­adan ha­ri­cim de­mi­yor. Bu id­di­alar­da­ki ka­zan­mak kay­bet­mek de gol at­ma­ya bağ­lı. Ne ol­du bu se­fer?

“Gü­nah­ta yar­dım­laş­ma­yı­n” (Mai­de, 5/2). Sen gol atı­yor­sun ni­met gi­bi dü­şü­nü­yor­sun ama bu as­lın­da bi­ri­le­ri­nin pa­ra kay­bet­me­si, bi­ri­le­ri­nin de hak­sız ka­zanç el­de et­me­si de­mek­tir. Do­la­yı­sıy­la bu id­di­a mü­es­se­se­siy­le ça­lı­şan fut­bol ca­iz de­ğil­dir. Ca­iz ol­ma­yan bir şey de ni­met de­ğil­dir. Ni­met ol­ma­yan bir şe­ye de şü­kür sec­de­si ya­pıl­maz.

Bu me­se­le­ye bu yön­den bak­tı­ğı­mız za­man ku­ma­ra yar­dım et­mek olu­yor. Bu yüz­den de ni­met sa­yıl­mı­yor. Şim­di ge­le­lim öbür me­se­le­ye­… Kıb­le ta­yi­ni şart mı­dır?

Han­be­li ve Şa­fi fı­kıh­la­rı di­yor ki “Şü­kür ve ti­la­vet sec­de­sin­de na­maz­da ara­nan şart­lar ay­nen aran­mak­ta­dır.” Na­maz­da ki şart­lar ne­dir? Ab­dest şar­tı var. O ka­dar koş­tur­mak­tan ab­dest ka­lır mı bil­mi­yo­rum ar­tık. Ab­des­tin var­sa Al­lah mü­ba­rek et­sin. Bel­ki di­bin sağ­lam­dır ab­des­tin var­dır. Be­ni ala­ka­dar et­mi­yor. Set­ri av­ret şar­tı var. Bir de is­tik­ba­li kıb­le şar­tı var. Ora­da­ki ko­nu kıb­le şar­tıy­dı.

iLK KIRDIĞI ÇANAK DEĞiL

Mus­ta­fa Ka­ra­taş ho­ca­ya sor­du­lar. De­me­sin mi “Kıb­le­ye dön­mek şart de­ğil.” Ya ar­ka­daş hiç­bir ki­tap­ta yok böy­le bir şey. Bir de üs­tü­ne ayet oku­du. O aye­te onun oku­du­ğu şe­kil­de ba­kar­san na­maz­da da kıb­le­ye dön­mek şart de­ğil. “Do­ğu da Al­la­h’­ın Ba­tı da Al­la­h’­ın ne­re­ye dö­ner­se­niz dö­nün Al­la­h’­ın yü­zü or­da­dır.” (Ba­ka­ra, 2/115) Al­la­h’­ın yü­zü der­ken şe­kil­den mü­nez­zeh de­mek la­zım. Onu da de­me­di.

Şim­di bu yan­lış. Böy­le bir şey ol­maz. Sec­de ya­pa­nın kıb­le­yi ara­ma­sı, bul­ma­sı şart­tır. Ti­la­vet sec­de­si de ol­sa, şü­kür sec­de­si de ol­sa bu böy­le­dir.

EN CA­HİL BÖY­LE FET­VA VER­MEZ

Pe­ki, bu ayet ne­den in­di? Kıb­le Mes­cid-i Ak­sa idi. Mev­la Mes­cid-i Ha­ra­m’­a dön­me­yi em­ret­ti. De­di­ler “Ne ol­du bir o ta­ra­fa bir bu ta­ra­fa?” Mev­la­’da bu­yur­du ki “Do­ğu da be­nim Ba­tı da be­nim ne­re­ye dö­ner­se­niz rı­zam ora­da­dır.” Ama bu “Be­nim em­rim­le ne­re­ye dö­ner­se­niz.” de­mek. Çün­kü “Ben Mes­cid-i Ak­sa­’ya em­ret­tim 17 ay dön­dür­düm. Şim­di Mes­cid-i Ha­ra­m’­a çe­vir­dim. Her yer be­nim is­te­di­ğim ta­ra­fa çe­vi­ri­rim.” di­yor. Mes­cid-i Ha­ra­m’­a dön­dük­ten son­ra kı­ya­me­te ka­dar ci­het bel­li. Sen şim­di bu aye­ti oku­yup da “Do­ğu-Ba­tı Al­la­h’­ın ne­re­ye dö­ner­si­niz dö­nün.” di­ye ma­na ve­rir­sen ol­maz. En ca­hil in­san bi­le böy­le bir fet­va ve­re­mez.

İSA (A.S.)’IN İNİ­Şİ­Nİ İN­KÂR EDİ­YOR

Mus­ta­fa Ka­ra­ta­ş’­ın ilk dök­tü­ğü süt, ilk kır­dı­ğı ça­nak de­ğil bu. Za­ten İsa (Aley­his­se­lam)ın ini­şi­ni in­kâr edi­yor. İsa (Aley­his­se­lam) gök­te­dir, ha­yat­ta­dır, sağ­dır ve kı­ya­me­te ya­kın ine­cek­tir. Bu ko­nu­da ha­dis- şe­rif­ler ma­nen mü­te­va­tir­dir. İmam-ı Ali “İsa (Aley­his­se­lam)ın ine­ce­ği­ni in­kâr eden­le­rin ka­fir ol­du­ğu­na ic­ma ve it­ti­fak var­dır.” di­yor. Eh­li Sün­ne­tin bü­tün me­tin­le­rin­de ge­çi­yor. Şim­di bu­nu in­kâr eden bir in­san için fut­bol­cu­nun sec­de­ye ne ta­ra­fa dö­ne­ce­ği me­se­le­si da­ha ha­fif ka­lı­yor ta­bi. Ama yan­lış!

Şü­kür sec­de­si ca­iz­dir. An­cak ni­met meş­ru bir ni­met ise ni­me­te da­ir şü­kür olur. Bun­da da set­ri av­ret, is­tik­ba­li kıb­le ve ab­dest şart­la­rı ge­re­kir. Fı­kıh, fet­va bu­nun üze­ri­ne­dir.

SAKAL BIRAKMANIN TIBBi FAYDALARI

Doktorlar sakal bırakmanın bir çok faydalarını zikretmişlerdir.

1- Çeneye ve yanaklara tıraş aletini sürmek göz görüşüne zarar verir ve buna devam edenin görme gücü sürekli zayıflar. Sakal bırakanların ise, sakal tıraşı sebebiyle meydana gelecek olan görüş zafiyetinden korunmuş olacakları mahir tabipler (ehil doktorlar) katında bilinmektedir.

2- Sakal, zararlı mikropların boğaza ve göğse ulaşmasına engel olur.

3- Sakal, diş etlerini tabii arızalardan himaye edeceğinden, onların muhafazası gibidir.

4- Bedenin yağ atıkları, tüylere sirayet ettiğinden sakalı olan kimsenin derisi, sulanan yeşil toprak gibi canlı ve diri kalır, sakal tıraşı ise, bu ifrazatın (yağ atıklarının) kolaylıkla çıkmasına mani olduğundan bu durumda insanın derisi kuru kalır.

5- Sakal ile meninin (insan suyu) gizli bir alâkası vardır. Erkeklik sakalı uzatmakla artmaktadır.

ERKEKLER SAKALSIZ OLACAKTI

Bazı doktorlar şöyle demişlerdir: “Eğer insanlar nesilden nesile sakal tıraş etmeyi âdet edinseydiler, sekizinci nesilde erkekler sakalsız doğacak ve gitgide erkeklik azalarak bir zaman sonra bunun eseri meydana çıkacaktı.

Bütün hünsalarda (erkek ve dişilik organlarına birlikte sahip olan) gördüğümüz hâl buna şahittir.

Şöyle ki onların her azası erkek gibi olduğu hâlde sakalları bitmemektedir.

RASULÜLLAH’IN EMRİ KAFİDİR

Bu yazdıklarımızı sakalla ilgili tasnif edilen kitaplardan mevzuyu tamamlamak için naklettik. Yoksa Müslüman yapacağı işlerin maddi hikmetlerini araştırmaya ve bulmaya muhtaç değildir. Bilakis Rasulüllah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir husustaki emri delil olarak ona kâfidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı