1 Ocak 2015 Perşembe

O'NU HİÇKİMSE GÖRMEZDEN GELEMEZDİ, Şemail-i şerif


Cübbeli Ahmet Hoca..

O’nu hiç kimse istese de görmezlikten gelemezdi. Mübarek yüzü yuvarlak ve parlaktı. Ashabını önden yürütür, arkasını meleklere bırakırdı.

Çok kü­çük yaş­ta kıy­met­li de­de­si­ni kay­bet­ti­ğin­den, Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) in ke­rem­li sû­re­ti­ni ha­tır­la­mak­ta güç­lük çek­me­si mü­nâ­se­be­tiy­le O’­na ko­lay­ca râ­bı­ta ya­pa­bil­mek için Ha­sen (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh), da­yı­sı Hind ib­ni Ebî Hâ­le (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)a, de­de­si Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in şe­mâ­ili­ni sor­muş­tu ve onun ken­di­si­ne bu hu­sus­ta be­yân­lar­da bu­lun­ma­sı­na kar­şı çok is­tek­liy­di.

BÜYÜK GÖRÜNÜRDÜ

Fâ­tı­ma (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ)nın, an­ne­si Hâ­dî­ce (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ)dan kar­de­şi ol­du­ğu için, kü­çük­ken Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in ter­bi­ye­si al­tın­da bü­yü­müş olan ve bu se­bep­le Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in tâ­ri­fi­ni çok iyi ya­pan Hind (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) (ve Alî (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)) şöy­le an­lat­tı:

“Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) had­di­zâ­tın­da bü­yük­tü, ken­di­si­ni gö­ren­le­rin na­za­rın­da da bü­yük gö­rü­nür­dü.

Ne ka­dar is­te­se de hiç­bir kim­se gör­mez­lik­ten ge­le­rek O’­na hür­me­ti terk et­me gü­cü­nü ken­din­de bu­la­maz­dı.

YÜZÜ PARLARDI

Mü­bâ­rek yü­zü ha­fif de­ğir­mi (yu­var­lak) ve dol­gun­ca idi. Ren­gi; pem­be be­yaz olup, ayın on­dör­dü gi­bi par­lar­dı.

Mü­bâ­rek bo­yu; or­ta­dan uzun­ca, çok uzun­dan da kı­sa­cay­dı. O, kav­mi­nin or­ta boy­lu­su idi.

SAÇLARI DALGALIYDI

Mü­bâ­rek ba­şı; bü­yük­çe idi ki, bu O’ nun id­râk gü­cü­ne de­lâ­let et­mek­tey­di. Mü­bâ­rek saç­la­rı; kı­vır­cık­la düz ara­sı, ha­fif­çe dal­ga­lıy­dı. Ye­ni yı­kan­mış­ken ko­lay­ca şe­kil ala­bil­di­ğin­de saç­la­rı­nı sa­ğa ve so­la iki­ye ayı­rır­dı, de­ğil­se ayır­maz­dı. Mü­bâ­rek sa­çı­nı sa­lı­ver­di­ğin­de ku­lak yu­mu­şak­la­rı­nı ge­çer­di. Mü­bâ­rek ren­gi bem­be­yaz ve par­lak­tı. Mü­bâ­rek al­nı ge­niş­ti.

Mü­bâ­rek kaş­la­rı yay gi­bi in­ce, uzun ve düz­gün­dü. O şe­kil­de ki, hiç­bir tüy di­ğe­ri­ni geç­mez­di. Mü­bâ­rek kaş­la­rı bir­bi­ri­ne ya­kın ol­ma­yıp çok mü­kem­mel­di. Mü­bâ­rek kaş­la­rı­nın ara­sın­da bir da­mar var­dı ki, Al­lâh için kız­ma­sı onu ha­re­ke­te ge­çi­rir­di.

Mü­bâ­rek göz­le­ri iri­ce olup, kud­ret­ten sür­me­liy­di. Si­ya­hı çok si­yah, be­ya­zı da çok be­yaz olup, akın­da ha­fif pem­be­lik ka­rı­şık idi.

BOYNU GÜMÜŞ GİBİYDİ

Mü­bâ­rek bur­nu ha­fif uzun­ca olup ucu in­cey­di. Mü­bâ­rek bur­nu­nun üze­rin­de öy­le bir nûr var­dı ki, iyi­ce bak­ma­yan ki­şi sa­hip ol­du­ğu nûr­dan do­la­yı or­ta­sı­nı çı­kın­tı­lı zan­ne­der­di.

Mü­bâ­rek sa­ka­lı, çok gür ve bü­yük­çe idi.

Mü­bâ­rek ya­nak­la­rı; düz olup çı­kın­tı­lı de­ğil­di.

Mü­bâ­rek ağ­zı; ge­niş­ti ki, bu da fe­sâ­ha­tı­nın bir de­lî­li idi.

Mü­bâ­rek diş­le­ri; çok kes­kin ve par­lak olup, üst diş­le­ri­nin ara­sı ha­fif­çe açık idi.

Mü­bâ­rek boy­nu; gü­müş gi­bi gü­zel ve par­lak­tı. Düz­gün­lük ve doğ­ru­luk­ta san­ki tas­vîr (çiz­me re­sim) gi­bi idi.

MÜBAREK VÜCUDU KILSIZDI

Mü­bâ­rek uzuv­la­rı bir­bi­ri­ne çok uyum­lu ve mü­nâ­sip idi.

Mü­bâ­rek be­de­ni mû­te­dil bir şe­kil­de et­li olup, mü­bâ­rek et­le­ri sar­kık de­ğil­di.

Kar­nı şe­rif­le­ri ve göğ­sü şe­rif­le­ri bir­bi­ri­ne mü­sâ­vî (eşit ko­num­da) idi. Mü­ba­rek gö­ğüs­le­ri ge­niş­ti ki, bu O’­nun asil­li­ği­nin ve gü­cü­nün alâ­me­tiy­di.

Mü­bâ­rek omuz­la­rı­nın ara­sı ge­niş idi.

Mü­bâ­rek ke­mik­le­ri­nin ek­lem yer­le­riy­le omuz baş­la­rı in­ce idi ki, bu O’­nun mü­kem­mel kuv­ve­ti­nin de­lî­li idi.

Mü­bâ­rek uzuv­la­rı­nın tüy­süz kıs­mı çok par­lak ve nur­lu idi.

Mü­bâ­rek vü­cu­du kıl­sız olup, sâ­de­ce göğ­sün­den gö­be­ği­ne doğ­ru inen bir tüy şe­ri­di var­dı.

Mü­bâ­rek kol­la­rı ve omuz­la­rı tüy­lü olup, mü­bâ­rek kol­la­rı uzun­ca idi.

AYAKLARI SU TUTMAZDI

Mü­bâ­rek el aya­sı ge­niş­ce idi ki, bu O’­nun hem sû­re­ten hem mâ­nen eli­nin açık­lı­ğı­nın de­lî­li idi.

Mü­bâ­rek el­le­ri ve ayak­la­rı iri­ce idi.

Mü­bâ­rek par­mak­la­rı in­ce idi.

Mü­bâ­rek ta­ban­la­rı­nın boş­lu­ğu mû­te­dil olup, ne çok çı­kın­tı­lı, ne de çok dü­şük idi. Mü­bâ­rek ayak­la­rı düz, pü­rüz­süz ve yu­mu­şak ol­du­ğu için kay­gan­lı­ğın­dan su tut­maz­dı.

“AR­KA­MI ME­LEK­LE­RE BI­RA­KI­N”

Yü­rü­dü­ğü za­man me­yil­li ve en­ge­be­li bir yer­de yü­rür­ce­si­ne ayak­la­rı­nı sürt­me­den sertçe kal­dı­rıp ge­mi­nin su­da akı­şı gi­bi yü­rür­dü ve yo­kuş­tan iner gi­bi sal­la­nır­dı.

Yü­rü­me­si se­kî­net ve va­kar­la olup, adım ara­la­rı ge­niş idi.

Bir ta­ra­fa ba­kar­ken sâ­de­ce mü­bâ­rek ba­şıy­la de­ğil, bü­tün vü­cû­duy­la o ta­ra­fa yö­ne­lir­di.

BAKIŞI EMNİYETİNİN DELİLİYDİ

Mü­bâ­rek göz uç­la­rı ye­re doğ­ru eğik olup, va­hiy bek­le­me ânı dı­şın­da ye­re ba­kı­şı, gö­ğe ba­kı­şın­dan da­ha uzun vu­kû bu­lur­du. Bu da O’­nun se­kî­net ve em­ni­ye­ti­nin de­lî­li idi. O’­nun bü­tün ba­kış­la­rı: ‘On­lar­dan bâ­zı­la­rı­na dün­yâ ha­ya­tı­nın sü­sü ola­rak ken­di­le­ri­ni im­ti­han et­mek için ver­dik­le­ri­mi­ze göz­le­ri­ni uzat­ma!’ ( Tâ­hâ Sû­re­si:131) em­ri­ne im­ti­sâ­len za­rû­ret mik­ta­rı idi.

SIRTINDA NÜBÜVVET MÜHRÜ VARDI

As­hâ­bı­nı önün­de yü­rü­tür: ‘Ar­ka­mı me­lek­le­re bı­ra­kın!’ bu­yu­rur­du. Son de­re­ce te­vâ­zu­un­dan do­la­yı kar­şı­laş­tı­ğı ki­şi­ye ön­ce ken­di­si se­lâm ve­rir­di.

Mü­bâ­rek sır­tın­da bu­lu­nan iki kü­rek ke­mi­ği ara­sın­da pey­gam­ber­le­rin so­nu ol­du­ğu­nu gös­te­ren nü­büv­vet müh­rü var­dı.

Hü­lâ­sa; Kâ­ina­tın Efen­di­si (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) in­san­la­rın en cö­mer­ti, en açık gö­nül­lü­sü, en doğ­ru söz­lü­sü, en yu­mu­şak huy­lu­su ve en ar­ka­daş can­lı­sı idi.

NURU GÖZLERİ KAMAŞTIRIYORDU

Ken­di­si­ni ilk de­fa gö­ren­ler hey­be­ti­ne ka­pı­lır, fa­kat ta­nı­yıp dost­luk ku­ran­lar O’­nu çok se­ver­ler­di.

Hâ­sı­lı; Fahr-i Kâi­nat Efen­di­miz, göz­le­ri ka­maş­tı­ra­cak şe­kil­de nûr­la­rın nû­ru idi. O’­nu ta­ri­fe ça­lı­şan­lar:

‘Ne O’n­dan ön­ce, ne de O’ ndan son­ra, O’­nun gi­bi bir zat gör­me­dik!’ der­ler­di.

Al­lâh-u Teâ­lâ’­nın sâ­lat ve se­lâm­la­rı; O’­nun, Ehl-i Bey­t’­inin ve bü­tün as­hâ­bı­nın üze­ri­ne ol­sun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı