30 Nisan 2015 Perşembe

CİHADIN BÜYÜĞÜ




Arif CebirGÜZEL SÖZLER
- Dün 23:21


'CİHADIN BÜYÜĞÜ'

Efendimiz (s.a.v.) devesinin üstünde bir gün, bir gazadan dönüyorken tefekkür ve düşünce deryasında ulviyet makamına erişirken söyle buyurdular:
- Küçük cihattan büyük cühata dönüyoruz!
Sahabeler hayretle:
- Nasıl olur, ey Allah'ın Resulü!
Efendimiz ( a.s.v.) müşfik ve munis bir ses tonuyla cevap verirler:
- Cihatın büyüğü, tek kişinin kendi öz nefsiyle cenkleşmesi ve onu yenmesidir.

(Peygamberler Tarihi, Mustafa N. Bursalı)

29 Nisan 2015 Çarşamba

İmam-ı Azam Hz. Keskin Zekası


cundullah DEZAİLGİNÇ GERÇEKLER
- 17:48
61. Sultan Oğuz Han originally shared:

İmam-ı Azam Hz. Keskin Zekası

Cimri bir kimse parasını bir yere gömmüş… Fakat bir müddet sonra oraya gittiğinde bu parayı yerinde bulamamış… Çıkarıp almışlar! Hasis / cimri / pinti bir kişiliğe sahip olduğu için, buna fazlaca üzülmüş ve neredeyse ölecek duruma gelmiş... Bazı dostlarının tavsiyesiyle İmam-ı Azamhazretlerine müracaat edip bir çare bulmasını rica etmişler. Bunun üzerine İmam-ı Azam (rh.):
- “Bana yerini gösterin” demiş. Göstermişler. Hz. İmam başka bir vakitte o yere gelip burada bazı insanların mantar devşirdiklerini görmüş… Yanlarına yaklaşıp bunlardan birine:
- “Siz burada her zaman mantar devşirir misiniz?” diye sormuş. Adam da:
- “Evet, her zaman devşiririz,” cevabını vermiş. İmam-ı Azam (rh.):
- “Hepiniz birlikte toplayıp sonra aranızda taksim mi edersiniz?” diye sorunca adam:
- “Hayır, herbirimiz ayrı ayrı kendi hesabımıza devşiririz.” demiş. İmam-ı Azam hazretleri tekrar sormuş:
- “Hepiniz buradan beraber mi ayrılırsınız?” Adam:
- “Hepimiz beraber gideriz, fakat şu adam her zaman geri kalıp bizden sonra gelir.” demiş.
Bunun üzerine İmam-ı Azam (rh.) bir kenarda oturup dağılmalarını beklemiş… Herkes gidip sadece o kişi kalmış. Bu sırada Hz. İmam, o zatın yanına yaklaşıp:
- “Bu yere bir adam bir miktar para gömmüş, bu parayı sen çıkarıp almışsın, hem aldığını görmüşler ve şâhitlik ediyorlar. Başkaları duymadan harcadığın sana kalsın sahibi onu bağışlar, gerisini ver.” demiş.
Adam bu söz karşısında korkup aldığı parayı getirerek İmam-ı Azam’a (rh.) teslim etmiş. O da sahibine vermiş. Bu hadisenin sırrını açıklarken İmam-ı Azam hazretleri şöyle diyor:
- “Görmüşler” sözümden maksadım Allah Teâlâ'dır. Çünkü Cenab-ı Hak kullarının yaptığı bütün işleri görür.”
İmam-ı Azam hazretlerinin zekâsı o derece üstün idi ki; bir şeye bir defa baksa, derhal onun künhüne-keyfiyetine vâkıf olurdu.

DİNSİZ GEZGİN




cundullah DEZAİLGİNÇ GERÇEKLER
- 17:46



MED_CEZİR (Genel) topluluğunda ilk olarak 61. Sultan Oğuz Han paylaştı:

DİNSİZ GEZGİN

İmamı Azam Ebu Hanifenin çocukluk yıllarında idi. Allah diye bir yaratıcının olmadığını, her şeyi tabiatın yarattığını iddia eden ve gittiği yerlerde bilginlerle görüşerek tartışmalar yapan bir dinsiz, döne dolaşa Kufe şehrine geldi.

Sapık fikirlerini anlatmaya başlayan bu dinsizin, Kufe bilginleriyle görüşüp münazara yapma isteğine gülen Müslümanlar;
“ Bizim küçük bir bilginimiz var, eğer onunla karşılaşıp yenersen, büyük bilginlerimiz seninle görüşebilir ” diye cevap verdiler. O bunu kabul etti.

Sonunda görüşme yerini ve saatini kararlaştırarak dağıldılar.
Kufeliler salonu tıklım tıklım doldurmuşlardı.
Aradan yarım saat geçtiği halde, küçük bilgin hala gelmemişti. Saatler ilerledikçe dinsiz bilgin gururlanıyor ve: “ Benden korktu tabii” diyerek gülüyordu.
Tam bu sırada küçük bilgin Ebu Hanifenin içeri girdiği görüldü.
Dinsiz bilgin:
- Niçin geç kaldın küçük? Yoksa çok mu korktun? diye sordu. O da:
- Hayır korkmadım Evimiz nehrin öte yakasında. Bu tarafa geçmek istediğimde köprünün yıkılmış olduğunu gördüm. Geçemeyeceğimi anlayınca, oradaki ağaçlara, hemen bir sandal olup, beni geçirmelerini emrettim. Onlarda sandal olup beni geçirdiler, bu yüzden geç kaldım, özür dilerim, dedi.
Bu cevap karşısında kahkahalarla gülmeye başlayan dinsiz bilgin:
- Hey akılsız çocuk! Hiç ağaç kendi kendine sandal olur mu? deyince, birden bire ciddileşen Ebu Hanife:
- Asıl aklı olmayan sensin! Bir sandalın bile kendi kendine yapıldığını kabul etmiyorsun da, şu uçsuz bucaksız alemin kendi kendine var olduğunu nasıl iddia ediyorsun? diye karşılık verdi.
Bu güzel buluş karşısında şaşırıp kalan inançsız bilgin:
- Beni gafil avladın küçük! Pekala şu varlığını iddia ettiğin Allahı göster de inanalım, dedi.
Ebu Hanife eline bir bardak süt alarak, dinsiz bilgine sordu:
- Yağ ve peynir neden yapılır?
- Tabii sütten yapılır.
- Öyleyse, şu sütün içinde bulunan yağ ve peyniri göster bakalım!
Dinsiz bilgin iyice şaşırmıştı.
- Elbette bu sütün içinde yağ ve peynir vardır, fakat görünmez dedi.
Dinsizi en zayıf yerinden yakalayan Ebu Hanife yerinden doğrularak:
Şu sütün içinde yağ ve peynir olduğunu kabul ettiğin halde onları gösteremiyorsun da, Yüce Allahı “ İşte Allah” diye göstermemi benden nasıl istiyorsun? dedi.
Bu inandırıcı cevaplara rağmen hala Allahın varlığına inanmayan adam:
- Son soruma da cevap verirsen, üstünlüğünü kabul edeceğim.
Madem ki “ Allah vardır” diyorsun, şu anda o ne yapmaktadır? diye sordu. Bir an düşünen küçük bilgin:
- Bulunduğun kürsüden aşağı in, sorunun cevabını orada vereceğimdiyerek dinsizin indiği kürsüye çıktı ve :
- Şu anda Allah, senin gibi bir dinsizi bu kürsüden aşağı indirerek, benim gibi küçük bir kulunu çıkardı, deyince, dinsiz bilginin konuşacak dermanı kalmamıştı. Binlerce insanın karşısında “ Kelime-i Şahadeti” getirerek müslüman oldu.

Ya Rabbi! Senin sevdiklerini, sevmediklerinden nasıl ayırt edeceğim?




GÜLŞAH AYDINGÜZEL SÖZLER
- 22:41


Bazı kitaplarda bildirildiğine göre, Hazreti Musa (aleyhisselam) Allah-u Zülcelal’e:
— Ya Rabbi! Senin sevdiklerini, sevmediklerinden nasıl ayırt edeceğim? diye sordu. Allah-u Zülcelâl:
— Ey Musa! Ben sevdiklerime iki alamet bağışlarım, buyurdu. Hazreti Musa (aleyhisselam):
— Ya Rabbi! Bu alametler nedir? Deyince, Allah-u Zülcelâl şöyle buyurdu:
— Ey Musa! Birinci alamet olarak, ona beni zikretmeyi ilham ederim de böylece göklerde ve yeryüzünde onu anarım. İkinci alamet olarak da onu haramlardan ve gazabımdan uzak tutarım ki azabıma ve belama çarpılmasın. Buna karşılık nefret ettiğim kula da iki alamet veririm. Birinci alamet olarak, beni zikretmeyi unuttururum. İkinci alamet olarak da onu nefsinin arzuları ile baş başa bırakırım ki haramlarıma düşerek gazabıma uğrasın da azabıma ve belalarıma çarpılsın.
Hazreti Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah’ı zikretmek, kalplere şifadır.” (Deylemi)
“Size Allah’ı çok zikretmenizi emrediyorum. Peşine düşman düşen kimse, nasıl bir kaleye sığınarak ondan kurtulursa kul da şeytandan ancak Allah’ın zikri ile kurtulur.” (Tirmizi, Hakim)

SEÇME SALAVATLAR







SEÇME SALAVATLAR
ALLAHumme Salli ala Ruhi seyyidina Muhammedin fil'ervahi ve salli ala cesedi seyyidina Muhammedin fil'ecsadi ve salli ala kabri seyyidina Muhammedin filkuburi. ALLAHhumme belliğ minni tehiyyeten ve selama."
Ey ALLAHım! Ruhlar içinde sevgili peygamberimiz Hz.Muhammedin ruhuna, cesedler içinde Hz.Muhammedin (A.S.V) cesedine, kabirler içinde Hz.Muhammedin (A.S.V.) kabrine salatu selam eyle. ALLAHım, benim selamımı sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.V.)'in aziz ruhuna vasıl eyle (ulaştır).
40 gün sabah namazından sonra okuyanın istediği hayırlı bir iş gerçekleşir 40 gün sabah namazından sonra okuyanın istediği hayırlı bir iş gerçekleşir .

Allahümme salli ala seyyidina muhammedin abdike ve rasulike ve haliylike ve habiibike salaten ergabiha merakiyel ihlasi ve enalü biha ğayetel ihtisası ve sellim tesliymen adede ma ahata bihi ilmüke ve ehsahü kitabüke küllema zekera kezzakirune ve ğafele an zikrihil ğafilun.
53 Salavat-ı tefriciyye "Salavat-ı tefriciyye - günde en az 41 kere okunulduğunda hastalara şifa verir

25 Nisan 2015 Cumartesi

Fernand Grenard, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu için




61. Sultan Oğuz HanİLGİNÇ GERÇEKLER
- 01:47



Atilla hakasya originally shared:

Fernand Grenard, Osmanlı Devleti'nin kuruluşu için; "Bu yeni imparatorluğun kuruluşu, insanlık tarihinin en büyük ve en şaşılacak olaylarından biridir" der ve devam eder;
"Onların kaderlerindeki en büyük olağanüstülük 'başlangıçları' oldu; böylesine büyük bir netice için çok küçük olarak işe başladılar."
Söğüd'ün bağrında sessiz sedasız çimlenen bu filiz kısa zamanda etrafına dal budak saldı ve kökleşti. Öyle ki Avusturya elçisi Busbecg'in ifadesiyle "karşılarına çıkmanın çılgınlık sayıldığı bir güç" haline geldiler.
Dünyanın dört bir tarafında başaklar verecek olan bu muhteşem devletin tohumları alp-erenler, gazi-dervişler ve garip-yiğitler tarafından atılmıştır.

24 Nisan 2015 Cuma

Hz. Ömer (ra) göre takva nedir?




Emre öztürkGÜZEL SÖZLER
- 20:38


Hz. Ömer (ra) takva kelimesinin ne anlama geldiğini kendisine sorduğunda Ubey Bin Ka’b (ra) ona şu karşılığı verir:

•Sen dikenli yolda hiç yürümedin mi?

•Yürüdüm.

•O zaman ne yaptın?

•Paçalarımı sıvayıp dikenlere basmamaya dikkat ettim.

•İşte takva odur.

Üç kişi gelir İmamı Azama üç soru sorarlar..




61. Sultan Oğuz Han

- 16:13


ÜÇ KİŞİ İMAM-I AZAM HAZRETLERİNE BİRER SORU SORDULAR,
İŞTE BÜYÜK İMAM'IN VERDİĞİ BİRBİRİNDEN GÜZEL CEVAPLAR

1- BİZE ALLAH’I GÖSTEREBİLİRMİSİN?

2- CEHENNEM ATEŞ OLDUĞUNA GÖRE, ATEŞTEN YARATILAN CİNLER VE ŞEYTANLAR ORADA NASIL AZAP GÖRECEKLERDİR?

3- HEM KAZA VE KADERE İNANMAMIZI İSTİYORSUN, HEMDE İNSANIN İRADESİNDEN BAHSEDİYORSUN. HALBUKİ, İNSAN HER ŞEYİ MECBUREN YAPAR, KENDİ İRADESİ YOKTUR.

BU SORULARI ALAN BÜYÜK İMAM, ELİNE ALDIĞI BİR AVUÇ TOPRAĞI SORANLARIN YÜZLERİNE ATTI.



ÜÇÜ DE BU DAVRANIŞINA TEPKİ GÖSTERDİLER.

İMAM-I AZAM BUNUN ÜZERİNE ŞÖYLE DEDİ:


1- ALLAH’I GÖRMEDİĞİ İÇİN İNKÂR ETMEYE ÇALIŞAN ADAM! TOPRAĞIN YÜZÜNDE MEYDANA GETİRDİĞİ ACIYI GÖREBİLDİN Mİ? DAHA YÜZÜNDEKİ ACIYI GÖRMEZKEN ALLAH’I GÖREMEDİĞİN İÇİN NASIL İNKÂR EDERSİN?


2- YA SEN İKİNCİ SORUNUN SAHİBİ! BİLDİĞİN GİBİ İNSAN TOPRAKTAN YARATILMIŞTIR.
AMA BİR AVUÇ TOPRAK SENİN YÜZÜNÜ AÇITMAYA YETTİ. DEMEK Kİ CEHENNEMİN ATEŞİ DE ATEŞTEN YARATILAN VARLIKLARI YAKABİLİR.

3- İNSANIN İRADESİNİ İNKÂR EDEN ADAM!

MADEM BENİM İRADEM YOK, NE DİYE YÜZÜNE ATTIĞIM TOPRAK İÇİN BENDEN ŞİKAYETCİ OLUYORSUN?


ALDIKLARI BU CEVAPLAR KARŞISINDA ŞAŞKINA DÖNEN ADAMLAR NE DİYECEKLERİNİ BİLEMEDEN ORADAN UZAKLAŞTILAR…

Bir avuç toprak bunu doyurur




 -  11:33
 
  Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adam, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu.Tevafuken oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona, “Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim” dedi 
Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı.
k takıldı.Hükümdar balıkçıya, “Ne yapalım, rızkın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı” diyerek alıp sarayına götürdü
Saraya varınca adamlarına, balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti Kemiği terazinin kefesine koydular, öbür kefesine de altın koymaya başladılar Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminlerin on misli üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi.Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu.Bunda bir sır olduğunu anladılar Bir bilgeyi çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular Bilge kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu:

“Bu kemik açgözlü bir insanın göz çukurudur Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz Çünkü doymaz Ama bir avuç toprak bunu doyurur”
Nitekim bir avuç toprak alıp terazinin kefesine koydu ve kemik yukarı kalkıverdi....
(Alıntı)
 

23 Nisan 2015 Perşembe

Aşkınız cemal olsun efendim





ɑẕʀɑ sєçєʍ νµsℓɑтGÜZEL SÖZLER
- 15:53


“Merhaba!!” yerine
“Aşk olsun!!”
Derviş de “Aşkınız cemal olsun efendim!!” diye mukabele eder…
Bu sefer topluluk “Cemaliniz nur olsun!!” dediğinde,
derviş “Nurunuz aynı olsun!!” der ve böylece selamlaşma biter….

22 Nisan 2015 Çarşamba

ALLAH'DAN EN ÇOK ALİMLER KORKAR




HABİBTİ T.İLGİNÇ GERÇEKLER
- 09:38
#Namaz


BiR HiKAYEM VAR OKURMUSUN (BiR HiKAYEM VAR OKURMUSUN) topluluğunda ilk olarak HABİBTİ T.paylaştı:

ALLAH'DAN EN ÇOK ALİMLER KORKAR

Yezîd bin Kümmeyt (rh.) anlattı:
İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a.) Allah’tan çok korkardı. Bir gece yatsı namazında müezzin “İzâzülzile” sûresini okudu. Ebû Hanîfe (r.a.) onun ardında idi.

Namaz bitip insanlar çıktı. Ona baktığımda derin düşünceler ve tefekkür içinde buldum. “Kalkayım da kalbi benimle meşgul olmasın” diyerek çıktım. Bu sırada kandilin yağı pek az kaldığından söndürmedim.

Sabah namazı vaktinde geldiğimde onu ayakta şöyle derken buldum:

“Ey zerre miktarı hayır işleyene hayrının karşılığını veren;

Ey zerre miktarı şer işleyene onun karşılığını veren Allâh’ım. Kulun Nu‘mân’ı cehennemden kurtar. Huzûruna getirdiği fena amellere karşılık sen onu geniş rahmetine koy.”

Sonra ezan okudum. Kandil ise hâlâ yanıyordu. Beni görünce:

“Kandili almak mı istiyorsun” dedi.

“Sabah namazı için ezân okudum” dedim.

“Gördüklerini gizle, kimseye söyleme” dedi. Sonra gecenin başındaki abdestiyle bizimle sabah namazını kıldı.
Allâh c.c ondan razı olsun!

Alnı Secdede Donmuştu




HAK YOLUNDA SAVAŞANLARTartışma
- 00:33
#Mevlana


Alnı Secdede Donmuştu

Hz. Mevlânâ"da Hz. Peygamber (s.a.)"in Hayatından Bazı Yansımalar

Hazreti Mevlânâ her Allah dostu gibi Hz. Peygamber (sav)"e meftûn idi.

“Men hâk-i reh-i Muhammed Muhterem; Eğer çi cân dârem”

“Hayatta olduğum sürece ben, Hz. Muhammed (sav)"in yolunun toprağıyım” özlü sözleriyle bu keyfiyeti billurlaştırmıştı.

Şüphesiz Abdulhakim Arvâsi Hazretlerinin de ifadesiyle; “Hz. Muhammed (s.)"i sevenler, O"nun çektiğini çekerler,” dediği gibi, hayatında gerçekleşen bazı olaylar O"nu sevenlere de bir şekilde nasibkâr olarak yansır. Fakir buna; “seven, sevdiğinin kaderini paylaşır” ifadesiyle açıklık getirmek isterim. Bu yazımda Hz. Mevlânâ"dan Hz. Peygamber Efendimiz (s.)"in yaşadıklarına paralellik arz eden çarpıcı olduğuna inandığım bazı örnekleri arz etmek istiyorum. Şimdi bu örnekleri bereketini umarak görelim.

1. Sultan Veled, babasının gece Rabbiyle baş başa kalmaktan çok hoşlandığını kaydeder. Tıpkı Hz. Peygamber Efendimiz (sav) gibi O yüce Rasül"ün günlük 5 vakit namazı vasatî 1.5-2 saati bulurdu. Kendisine farz, ümmetine müekked sünnet olan Teheccüd namazını da 3-6 saat kadar bir zaman zarfı içinde kılardı. Yani teheccüdü günlük beş vaktin en azından iki misli daha uzundu. Uzun uzun ayakta durur, mübarek ayakları şişerdi. Secdelerde uzun uzun kalırdı. Bir keresinde annemiz Hz. Aişe (r.anha), uzun bir süre alnını secdeye koymuş hareketsiz duran Hz. Rasülüllah (sav)"i vefat mı etti endişesiyle, O"na doğru eğilip eliyle dokunduğunu ve “Ümmetî” duasıyla için için ağladığını ve secde yerinin ıslandığını görür.

O"nun manevi mirasçısı Hz. Mevlânâ da soğuk Konya kışlarından birinde gece Karatay Medresesine gider orada sabah namazına kadar teheccüd namazı kılar. Oğlu Sultan Veled, babasının biraz gecikmesi üzerine endişelenerek hemen medreseye gider. Orada gördüğü manzarayla irkilir. Babası, alnını medresenin taş zeminine koymuş için için ağlamakta derin derin niyazlar etmektedir. Omzundan tutup kaldırmak ister; fakat kaldıramaz; başı yere yapışmış gibidir sanki.

Biraz dikkatli bakınca kandil ışığı altında hayretle, Mevlânâ"nın gözyaşlarının donarak alnını taşa yapıştırdığını görür. Hemen bir ibrikle ılık su getirip secde yerine dökerek buzları çözer ve “Babacığım, sabah namazı vakti geldi” diyerek onu yavaşça ve hürmetle yerden kaldırır. O sırada derin bir vecdle kendinden geçmiş Mevlânâ dalgın gözlerle oğluna, “Yavrum beni Rabbimden ayırdın” anlamında “Yavrum bize kıydın” der. Çünkü Mevlânâ, Mesnevî"de seher vaktinde dökülen ihlaslı gözyaşlarının kalbe hayat veren nisan yağmurları misâli olduğunu belirtir. Daha çok ağlayanların kalplerinin daha diri olacağını ifade eder.

Bugün her üç Amerikalıdan birinin evinde Mevlânâ"nın seçme şiirlerinin bulunduğu kaydedilir. Amerika"da Rûmi Merkezlerinden birinde Mesnevî dersleri veren ama ibadet yönü, dindarlığı hemen hemen sıfır olan Türk asıllı bir Amerikalı derse gelen Amerikalı bir öğrencisine hayretle şu itirafta bulunur:

“Ben Mevlânâ"nın dini yönünü, ibadetini, Kur"an"a ve Peygamber"e olan inancını hiçbir zaman anlatmamama rağmen, derslerime gelenler, nasıl oluyor bir türlü anlamıyorum, Mevlânâ"nın dinine girip Müslüman oluyorlar.”

2. Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) Medine sokaklarından birinde gezmektedir. Birden sokakta oynayan çocuklar şakacıktan Peygamber Efendimiz (s.)"in etrafını kuşatıp bir halka içine alırlar; “Seni esir aldık; artık bizim esirimizsin” derler. Rahmet Peygamberi (sav) bu yavruların oyununu bozmaz. O da onlara katılır;

“Tüh” der “Şimdi Ben esirim; halim nice olacak, vah Bana!”

Çocuklar; “Esirlikten bir şartla kurtulabilirsin” deyince O mânâ abidesi Peygamber (sav)

“Kurtulmam için ne yapmam gerekiyorsa söyleyin yapayım” karşılığını verir. Çocuklar

“Ya Rasulullah ancak fidye verirsen kurtulursun” diye şartlarını söylerler.

O da “Ama üzerimde verecek pek fazla şey yok” diye mukabele eder. Çocuklar:

“Ne varsa üzerinde ver, razıyız” derler.

Hz. Rasulullah üstünü başını yoklayıp çocuklara yetecek kadar hurma çıkarır ve onlara verir. Onlar da “Artık tamam hürsün” deyip Rasulullah (sav)"ı serbest bırakırlar.

Peygamberimiz bu durum karşısında tebessüm ederek:

“Kardeşim Yusuf gibi pek ucuza gittim” der. “Onu yanlarında alıkoymak istemedikleri için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.” (Yusuf, 12/20).

Bu olayın aynısı Hz. Mevlânâ"nın da başından geçmiştir. Hz. Mevlânâ bir gün Medreseden dönerken, sokakta oynayan çocuklar hemen onu daireye alırlar ve

“Tamam, artık bizim esirimizsin kurtuluş yok” derler.

Hazret, hafifçe bir tebessümle ellerini kaldırarak onların bu oyununa katılır.

“Vah bana! Esir düştüm” der. Sanki üzülmüş gibi yaparak;

“Peki kurtulmam için ne yapmam gerek, esaretten nasıl kurtulabilirim?” der. Çocuklar “Ancak fidye verirsen seni serbest bırakırız; yoksa esirimiz olarak kalırsın” derler.

Hz. Mevlânâ üstünü başını yoklar cebinden dokuz ceviz çıkarır.

“Bunları versem kurtulur muyum?” diye karşılık verir.

Çocukların da hedefi zaten böyle bir şey olduğundan hemen cevizleri alarak Mevlânâ"nın yanından ayrılırlar. Hazret onların ardından tebessümle bakarak aynen Hz. Rasul (s.) gibi “Yusuf Peygamber gibi ucuza gittik” diyerek Yusuf sûresi 20. ayete telmihte bulunur. “Onu yanlarında alıkoymak istemedikleri için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.” (Yusuf, 12/20).

3. Hz. Rasûlallah (s.) bir gün Mescid-i Nebevî"de ashabıyla sohbetteyken, ansızın içeri bir deve girer. Çiğnenmemek için herkes bir kenara kaçar. Peygamber Efendimiz sükûnetini bozmaz, yerinde oturmaya devam eder. Deve soluk soluğa, gözlerinden yaşlar akarak hemen Peygamberimiz (s.)"in önüne gelir diz çöker, başını saadet burcu Hz. Peygamber"in dizlerine koyar. Hz. Rasulûllah (s.) nurlu ve huzur dolu mübarek elleriyle korktuğu belli olan hayvancağızı teselli edercesine tatlı tatlı okşar.

Ashab “Ya Rasûlallah! Devenin sıkıntısı nedir?” diye sorar. O da

“Sahipleri kesecekmiş, korkup kaçmış. Gördüğünüz gibi bize sığındı!” der.

Tam o sırada ellerinde bıçakla devenin sahipleri mescide gelirler. Rasulullah (sav)"dan develerini isterler. O da

“Niçin keseceksiniz?” diye sorar. “Kesip etini satacağız!” derler. Peygamberimiz

“Etini satınca elinize ne kadar geçer?” diye sorar. Onlar da “Şu kadar miktar!” diye miktarını söylerler.

Bunun üzerine Efendimiz onlara o kadar para ödeyerek hayvanı satın alır. O hayvan ölene kadar Medine ovalarında özgürce yaşar ve otlar. İnşallah Rabbim de bizlere deve gibi şefaat tacıyla taçlanmak nasip eder. Amin.

Hz. Mevlânâ"nın da başından benzer bir olay geçer. Medresede ders verirken birden içeri korku içinde bir sığır girer. Herkes kaçışır. Sığır doğruca Mevlânâ"nın önüne gidip diz çöker ve başını onun kutlu dizlerine kor. Mevlânâ bu korku içindeki hayvanın başını elleriyle tatlı tatlı okşayarak teskin eder. Talebeleri ne olduğunu sorduklarında “Sahipleri kesmek istemiş o da korkup kaçmış, bize sığındı” der. Çok geçmeden Medrese"ye ellerinde bıçaklarıyla, hayvanın sahipleri çıkagelir. Özür dileyerek Mevlânâ"dan hayvanlarını isterler. O da

“Ne yapacaksınız kesince?” diye sorar. Sahipleri

“Ey Mevlânâ! Kesip etini satıp para kazanacağız” derler.

Mevlânâ hayvanın etini sattıklarında ellerine ne kadar para geçeceğini sorar. “Şu kadar akçe!” diye bir meblağ söylerler. Mevlânâ

“O ücreti size ödesem, bu mübareği bana bırakır mısınız?” diye hayvanı satın almak ister. Onlar da bu teklifi kabul ederler. Hz. Mevlânâ, Peygamber Efendimiz (s.)"in deveyi satın alarak kurtardığı gibi, o sığırı para ödeyerek satın alır ve azâd eder. O hayvan ölene kadar Konya ovasında özgürce dolaşır.

Bu üç olaydan çıkarılacak sonuç bizce şudur: Bir kimse, sevdiğinin kaderini paylaşır kabilinden olmak üzere sevenle, sevilenin hayatında ortak olarak bazı hadiseler yaşanır. Bu, bizce sevgideki sadakatin bir göstergesidir. Hz. Mevlânâ çok sevdiği Hz. Peygamber (sav)"in başından geçen olayların bir kısmını az çok benzeriyle yaşamıştır. Biz burada bunlardan çarpıcı bulduğumuz sadece üçünü naklettik. Bu durum Hz. Mevlânâ"nın, Hz. Peygamber (sav)"e bağlılığının ve sadakatinin hangi seviyede olduğunu gösterir. Çünkü Mevlânâ"ya göre âşık, her yönüyle maşukunda fenâ bulmadıktan sonra henüz aşkın hakikatine yükselebilmiş değildir. Sevgideki bu tür sırrî tecelliler dikkate alınarak, Allah ve Rasulullah (sav) sevgisini artırmanın yollarını aramalıyız. Allaha kul ve Peygamberine (s.) ümmet olmanın kaçınılmaz şartı sanırım budur. Zira sonunda “Kişi ahirette sevdiğiyle beraber olacaktır.” Vesselam.

15 Nisan 2015 Çarşamba

Elif Olmak




MURAT ALTAYGÜZEL SÖZLER
- 22:52



" Elif Olmak "

elif" olmak zordur
cünkü "elif" olmak
yuvarlak bir dünyada dik durmanın
dik ve önde belki acıyla
ama vazgeçmeden durmanın
dünya ne kadar dönerse dönsün
olduğu yerde kalmanın adıdır "elif" olmak

zordur "elif" olmak
"elif" olmak hep vurulmaktır
"elif" olmak yalnızca "elif" olmaktır

"elif" demeden hiçbir şey denilemez
ben "elif" dedim
artık her şeyi söyleyebilirim*

Dostum, "elif" olmayı dilemişim sanırım bir vakt-i seherde, bir
cesaretle….zor( luğunu) bilmemişim o zamanlarda; dilemişim..yar'ı n
huzurunda bir "elif" misali durabilmeyi dilemişim; oysa şimdilerde
dizlerimin bağı çözülür; diz çökerim..be'ye meylederim; "başlasın bu
cümle artık!" derken yine "elif" misali kalıveririm bir bir'in
huzurunda..yine zorlukla, yalnızca, yalın-ca…

"elif" olmak zor imiş!

Ama her elif'in yanında akvâ olan'ın yardımı, yar'lığı var imiş!!

Dostum, bilir misin "elif " olmaya talip olmak nedir, bilir misin
insan nasıl "elif" olur? dilersin o'ndan sadece o'nun yar-lığını,
dilenirsin…o' nun kucağından başka mekanlar sana soğuk gelir, üşürsün
bir ağustos sıcağında..yürüdüğün yollar sana yabancı gelir; bildik
mekanlar sıkar seni..tanımadığın sîmalar sana âşina gelir,
tanımadığın kişiler senin niyazına girer; tanıdıkların ise yabancı
nazarlarla bakarlar sana. hikmetine eremediğin hallerle örülür
hayatın; susmayı seversin; sükûtu seversin; sükûtu hal edinenleri
seversin…

Dostum, bilir misin, "elif" bağlanmaz kendisinden sonraki harfe…
sadece kendinden önceki harfe bağlanır; en önceki'ne belki de..sen,
dünyana sonradan girenlere sıkıca bağlandığın vakit "elif" olmaz
adın..sanırsın ki o zaman üzerindeki zorluklar kalkacak; ama herkes
yüklenir üzerine..yardı msız yar'lar doluşur dünyana.."yardı mıyla
gelen yar" gitti diye…

Aklımın al(a)madığı hallerin eteğinde gezinir dururum; belki aklım
acziyetiyle susabilmeyi öğrenir diye..başımı tâ yüreğime kadar eğer,
dinlerim o kısık fısıltıyı şimdilerde…

Dostum, şimdilerde "elif" der susarım; elimi bileğime koyar dinlerim
nabzımı..atışları , dünyadaki hiç kimsenin isminde artmaz…yüreğim
dünyadaki kimsenin isminde titremez; bu belki de lütuftur,
yar'dandır …bu, belki de "elif "olmanın gereğidir.

Allahu a'lem…

"elif" olmayı dileten de "var"imiş dostum;

"yar" olmayı dileyen imiş…

Dün öldü bugün canveriyor




_Hüseyin Taha_ _Küskü_GÜZEL SÖZLER
- 19:57


Dün öldü bugün canveriyor;

yarın henüz doğmadı,

zamanın kıymetini bilin,

ömrü boş işler peşinde harcamayın,

şöhretten sakının,

insanlar bugün över, yarın söverler,

ölçünüz allah rızası olsun.

şükredin bütün azalarınız ile
şükrederek gerçek şükreden'lerden olun,

sadece dil ile şükreden kimsenin şükrüaz olur

gözün şükrü bir hayır gördüğü anda ibret almak

şer gördüğünde ise örtmektir.

Kulağın şükrü bir hayır işittiği zaman onu ezberlemek,

şer işittiği zaman onu unutmaktır.

Ellerin şükrü haram'a uzanmamaktır.

Midenin şükrü helal yemek

ayakların şükrü harama gitmemektir

kim böyle yaparsa gerçek şükredenlerden olur....

öfkelenmeyin öfke ve şehvet insanı küfre götürür.

Kişi gazabını yenmedikçe takva sahibi olamaz

sabredin, sabır güzeldir, susmak sabırdandır.

Makamların en yükseği fakirliğe sabretmektir

dünya ahiret rahatınız için kötü ahlak sahibleri ile görüşmeyin

ey müminler nefsinizin kölesi olmayın

Dua




Halit YıldızDUALAR
- 08:13


🍀🌹BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM 🌹🍀

وَالصَّافَّاتِ صَفّاً

فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراً

فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراً

إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ

Sâffât suresi 1-2-3-4. Ayet:
Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (ALLAH'ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.....

🍃🌹🌹🌹ELHAMDÜLİLLAH 🌹🌹🌹🍃

Bizleri yaratan ve bizlere her türlü nimeti veren insanlığın en karanlik döneminde bir hidayet rehberi olarak HZ.MUHAMMED(sav)'i gönderen Alemlerin Rabbi ALLAH(c.c)'a sonsuz hamd-ü senalar onun sevgili kulu ve Peygamberine(sav) salat-ü selamlar olsun..!
ELHAMDÜLİLLAH...

ALLAH C.C rahmeti merhameti bereketi hidayeti sevgisi gönüllerinize olsun

HAYIRLI SABAHLAR....
Değerli arkadaşlarım.....
kardeşlerim......

GÜNÜMÜZ HAYR OLSUN
KAZANCINIZ BEREKETLİ OLSUN.....
Huzurlu sağlıklı bereketli sevdiklerinizle mutlu günler geçirmeniz dileklerimle
Her güzellik gönlünüzce güzel olsun.
Bâki olan ALLAH C.C EMANETSİNİZ selam dua ile sağlıcakla kalınız.

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Allâhümme yâa mukallibe'l-kuluub, sebbit kalbii alâa diynike ve taatike'l-islâm...

Ey kalbleri döndüren (kalblere hükmeden) ALLAH'ım; benim kalbimi dinin ve İslâmî itâatın üzerine sâbit kıl.


ALLAH ' ım !
Hayırlısı ile senden niyaz ediyorum
ALLAH'ım!
Senin dileğin ne ise benim arzum da odur.
Senden istenen şeylerin hayırlısını, duanın hayırlısını, kurtuluşun hayırlısını, işlerin hayırlısını, sevabın hayırlısını, hayatın hayırlısını, ölümün hayırlısını istiyorum. Beni dinimde sabit kıl, mizanda sevaplarımın ağır gelmesini nasip eyle, imanımı gerçek eyle, derecelerimi yükselt, namazımı kabul eyle, günahımı bağışla...
şüphesiz dualarımızı işiten ve kabul eden sensin rabbim hayırlısı ile duamı kabul buyur Âmin
Essâlâtü vesselâmü âleyke yâ seyyidinâ l evveline vel âhirin Ve selâmün alâl mürselîn velhamdulillâhi rabbîl âlemîn. .
Cümlemize inşaAllah. 

13 Nisan 2015 Pazartesi

HACCA GİDENLERDEN ABDURRAHMAN AFFEDİLMEDİ!




Mehmet Mustafa PayasTartışma
- 22:17
#Hadis

HACCA GİDENLERDEN ABDURRAHMAN AFFEDİLMEDİ!
Mâlik bin Dînâr Hazretleri bir yıl hacca gitti.
Haccını tamamladığı gece rüyâsında bir ses işitti:
"Yâ Mâlik! Hacca gidenlerden Muhammed oğlu Abdurrahmân affedilmedi." dedi.
Sabahleyin çevresinde Muhammed oğlu Abdurrahmân'ı aramaya başladı.
Sordukları kimse ona: "Aradığın kimse Kur'ân ehlidir...Her yıl hacca gelir." dediler.
Araya araya onu bir köşede Kur'ân okurken buldu...Abdurrahmân onu görünce bir âh çekip bayıldı...Daha sonra şöyle dedi:
"Beni rüyânda gördün. Bana, Allahü teâlânın beni affetmediğini söylemeğe geldin değil mi?"
Mâlik bin Dînâr Hazretleri çok şaşırdı...Ona hayret edip sordu:
"Sâlihlerden birine benziyorsun. Çok merak ettim. Acaba, Allahü teâlâ seni niçin affetmiyor...Ne günâh işledin?"
"Bir Ramazan ayının ilk gecesi idi. İçki içip sarhoş olmuştum.Bu sırada babam beni aramış ve bir yerde yatar bulmuş. Beni çekince ben de sarhoşluktan ona vurup bir gözünü çıkarmışım. O da bana bedduâ etmiş. Ertesi günü ayılınca neler yaptığımı büyük bir üzüntü ile öğrendim. Bütün içki küplerini yok ettim. Kölelerimi âzât ettim.Yaptıklarıma pişman olup, doğru yola girdim.Her yıl böyle hacca gelir duâ ederim...Fakat, her seferinde sizin gibi birisi rüyâmda: "Allah seni affetmedi." diye söyler."
Tekrar ağlamaya başladı.
Onun bu hâline Mâlik bin Dînâr acıdı, babasını sorup yerini öğrenerek onun yanına gitti.Babası o büyük âlimi görünce şöyle karşıladı:
"Hoşgeldin yâ Mâlik!"
"Beni nasıl tanıdın?"
"Bugün Allahü teâlâya duâ edip, seni görmeği dilemiştim."
"Seni ziyâretimin bir sebebi var."
"Buyurun bir isteğiniz varsa hemen yerine getiririm."
"Farzet ki kıyâmet kopmuş, oğlun Abdurrahmân'ı tutup Cehennem'e götürüyorlar...Onu bu hâlde görsen üzülmez misin?"
Bunu duyunca babası ağlamaya başladı. Daha sonra kendine gelip dedi ki:
"Sen şâhit ol ki, oğlumun kusurunu affettim ve ona hakkımı helâl ettim."
Daha sonra Mâlik bin Dînâr, ondan izin alarak oğlunun yanına gidip müjdeyi verdi:
"Baban senin suçunu bağışladı. Biraz sonra seni görmeye gelecek."
Bunu duyunca Abdurrahmân ağlayarak tekrar bayıldı.
Bu sırada babası geldi.
Mâlik bin Dînâr'a ricâ etti.
"Oğlumu affettim. Öbür âleme yakın zamanda göçeceğini zannediyorum...Şehâdet getirip rûhunu teslim etsin."
Mâlik Hazretleri, şehâdeti telkin etmeğe başladı.
Fakat Abdurrahmân cevap vermiyordu.
Nihâyet gözlerini açıp, karşısında babasını görünce ona yalvaran bir sesle dedi ki:
"Babacığım ne olur, gel sende benim gözümü çıkar ki, kıyâmete kalmasın!"
Babası:"Ey gözümün nûru!..Ben suçunu bağışladım...Senden râzı oldum." dedi.
Bu sırada Abdurrahmân iki defâ şehâdet getirdi.
Mâlik bin Dînâr ona sordu:
"Hâlin nasıldır?"
"Baygın halde iken başucumda elinde topuz olan bir melek durup bana:""Baban senden râzı değil!..Bu topuzla senin başına vuracağım" dedi.
Az sonra, başka bir melek gelip yeşil bir mendille gözlerimin yaşını sildi ve dedi ki: "Şehâdet getir! Baban ve Allahü teâlâ senden râzı oldu." dedi.
Bunları söyler söylemez rûhunu teslim etti.
Mâlik bin Dînâr hazretleri sâlih kimseleri sevmeyi anlatır ve onlara düşman olmaktan sakındırırdı.
Bu hususta:"İnsan, kendisi sâlih olmadığı halde sâlihlerin şeref ve haysiyetine dil uzatacak olursa, başka günahı olmasa bile bu ona yeter!" buyurdu.
ALEMLERE RAHMET.COM SİTESİNDEN ALINTIDIR..
Allahım bizleri annemiz ve babamızdan hayır duası alan , çocuklarımıza hayır duası eden kullar eylesin....Allahım bizi evladımıza külfet evlatlarımızıda bizlere külfet değil.ailemizi zürriyyetimizi göz aydınlığı eyle.. .Allahım dualarımızı dualarınızı kabul ve makbul etsin..

SEYYİDÜL İSTİĞFAR DUASINI FAZİLETİNİ BİLİYORMUSUNUZ




Metin yiğitDUALAR
- Dün 22:10
#Allah


SEYYİDÜL İSTİĞFAR DUASINI FAZİLETİNİ BİLİYORMUSUNUZ
Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente ...halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ’dike mes’tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû’ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû’ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi’rahmetike yâ erhamer’râhimîn”

Ma’nâsı: “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur.”

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir).” buyurdular. (Buhari) 

12 Nisan 2015 Pazar

Duru Yazilar: Lokman Suresi 15. Ayetin Sebebi Nuzulu,

Duru Yazilar: Lokman Suresi 15. Ayetin Sebebi Nuzulu,: İmam-ı Begavi (Rahmetullahi Aley) Meâllimü

HER MÜSLÜMANIN BİLMESİ GEREKEN SORULAR VE CEVAPLARI:




D. karasuGÜZEL SÖZLER
- 11:15



D. karasu originally shared:

HER MÜSLÜMANIN BİLMESİ GEREKEN SORULAR VE CEVAPLARI:

1. Allah kaçtır? : Allâh-ü Te'âlâ birdir.

2. Rabbin kimdir, seni kim yarattı? : Rabbim, beni yaratan Allâh-ü Te'âlâ' dır.

3. Dinin nedir? : İslâm'dır.

4. Kitabın hangi kitaptır? : Kur'ân-ı Kerim'dir.

5. Kıblen neresidir? : Kıblem Kabe-i Muazzama'dır.

6. Kimin kulusun? : Allâh-ü Te'âlâ' nın kuluyum.

7. Kimin zürriyetindensin? : Hz. Adem aleyhisselamın zürriyetindenim.

8. Kimin milletindensin? : Hz. İbrahim aleyhisselamın milletindenim.

9. Kimin ümmetisin? : Hz. Muhammed aleyhisselamın ümmetiyim.

10. Müslüman mısın? : Elhamdülillah Müslümanım.

11. Müslüman kime denir ? : Allâh-ü Te'âlâ'yı bir kabul eden, Kur'ân-ı Kerimkitabı ve Hz. Muhammed Mustafa'yı (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) peygambe olarak kabul eden kişiye denir.

12. Ne zamandan beri müslümansın? : Cenab-ı Allah'ın ruhlarımızı yaratıruhlarımıza hitaben “Ben sizin Rabbınız değil miyim (Elestü birabbiküm) ?diye sorduğunda “Evet Rabbimizsin (Bela)” diyerek kabul ettiğimiz zamanda(Galû Bela'dan) beri müslümanım.

13. Allâh-ü Te'âlâ'nın varlığı ve birliğine akli delilin nedir? : Bu alemin varlığı valemdeki düzenin hiç bozulmadan devam etmesidir.

14. Allâh-ü Te'âlâ'nın zatı hakkında düşünce caiz midir? : Caiz değildir. İnsanıidraki zatını anlamaktan acizdir, ancak sıfatları hakkında düşünülür.

15. Peygamberimiz kaç tarihinde doğdu? : Miladi 20 Nisan 571 pazartegünü ( Rebiül Evvel ayı 12 - Fil yılı ) doğdu.

16. Peygamberimiz kaç tarihinde vefat etti ?: Miladi 8 Haziran 632 Pazartegünü (Rebiül Evvel ayı 12 - Hicri 11 yılı ) vefat etmiştir.

17. Peygamber efendimiz nerede doğdu ? : Mekke-i Mükkereme'de doğdu.

18. Peygamberimiz kabri nerededir? : Kabr-i Şerifi Medine-i Münevvere dRavza-i Mutahhara'dadır.

19. Peygamberimizin kaç adı vardır? : Güzel isimleri çoktur MuhammedMuhammed Mustafa, Ahmed, Mahmud, Hamid.

20. Peygamberimizin en çok anılan isimleri nedir? : Hz. Muhammed Mustafdır (Sallallahu Aleyhi vesellem).

21. Peygamber efendimizin babasının adı nedir? : Abdullah' tır.

22. Peygamber efendimizin dedesinin adı nedir? : Abdülmuttalip' tir.

23. Peygamber efendimizin annesinin adı nedi ? : Amine hatundur.

24. Peygamber efendimizin süt annesinin adı nedir?: Halime hatundur.

25. Peygamberimiz kaç yaşındayken kendisine fiilen peygamberlik geldi? : 40 yaşında geldi.

26. Fiilen kaç sene Peygamberlik yaptı?: 23 Sene Peygamberlik yaptı.

27. Peygamberimiz kaç yaşında vefat etti? : Hicri 63 yaşında vefat etti. (Miladi hesap : 61 Yaşında vefat etti. )

28. Peygamberimizin kaç kızı vardır ? : 1. Zeynep (r.a.) 2.Rukiye(r.a.) 3.Ümmü Gülsüm(r.a.) 4. Fatıma (r.a.) dır.

29. Peygamberimizin kaç oğlu doğdu? :1.Kasım (r.a.) 2. Abdullah(r.a.) 3.İbrahim (r.a.)

30. Peygamberimizin Mübarek hanımlarını (yani Ezvacı tahirat) sayınız : Hz.Haticetül Kübra(r.a.), Hz.Sevde(r.a.), Hz.Aişe (r.a.), Hz.Hafsa(r.a.), Hz.Zeynep binti Huzeyme (r.a.), Hz.Ümmü Seleme(r.a.), Hz. Zeynep binti Cahş(r.a.), Hz.Cuveyriye (r.a.), Hz.Ümmü Habibe(r.a.), Hz.Safiyye(r.a.), Hz.Meymune(r.a.), Hz.Mariye (radiyallahü anhünne) validelerimiz, bunlardan Hz.Hatice (r.a.) validemiz Peygamber efendimizin ilk zevcesidir. Efendimizden 15 yaş büyük olup 25 sene beraber hayat sürmüştür.

31. Peygamberimizin 53 yaşına kadar tek hanımla evli olup 53 yaşından sonraki evliliklerini izah edermisiniz? : Peygamberimiz kabilelerin islamiyete bağlanmalarının temini, kadınlara ait hükümleri kadınlar vasıtasıyla yaymak, bazılarını sefaletten kurtarmak bazılarının da iffet ve namuslarını korumak için onlarla evlenmiştir. Asıl hikmet ve gaye kadınlar vasıtasıyla islamı yaymaktır.

32. Peygamber efendimizin en son vefat eden hanımı kimdir? : Hz. Aişe(r.a.) annemizdir.

33. Gelmiş ve gelecek insanların en yücesi kimdir? : Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi vesellem dir.

34. Peygamber efendimizin kaç torunu vardır? : Hz.Hasan (r.a.) Hz.Hüseyin (r.a.) dır.

35. Hz.Hasan(r.a.) ve Hz.Hüseyin(r.a.) kimin çocuklarıdır? : Hz. Ali(r.a.) ve Hz. Fatıma (r.a.) ın çocuklarıdır.

36. Peygamber kime denir? : Allâh-ü Te'âlâ'ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ için vazifelendirdiği zatlara denir.

37. İlk insan ve ilk peygamber kimdir ?: Hz.Adem aleyhisselamdır.

38. Allâh-ü Te'âlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sayısı kaçtır? Peygamberimizden yapılan bir rivayete göre 124.000 dir. Bir rivayete göre de 224.000 dir.

39. Kur'ân-ı Kerimde isimleri geçen peygamberleri sayınız : 1.Adem(a.s.) 2.İdris (a.s.) 3.Nuh (a.s.) 4.Hud (a.s.) 5.Salih (a.s.) 6.İbrahim (a.s.) 7.Lûd (a.s.)
8.İsmail (a.s.) 9.İshak (a.s.) 10.Yakup (a.s.) 11.Yusuf (a.s.) 12.Eyyup (a.s.) 13.Şuayb (a.s.) 14.Musa (a.s.) 15.Harun (a.s.) 16.Davud (a.s.) 17.Süleyman (a.s.) 18.Yunus (a.s.) 19.İlyas (a.s.) 20.Elyesa (a.s.) 21.Zülkifil (a.s.) 22.Zekeriya (a.s.) 23.Yahya (a.s.) 24. Uzeyir (a.s.) 25.Lokman (a.s.) 26.Zülgarneyn (a.s.) 27.İsa (a.s.) ve 28. Hz.Muhammed Mustafa (Sallallahu Alâ nebiyyina ve aleyhim ecmain hazretleridir). (Uzeyir, Lokman ve Zülgarneyn (a.s.) için bazı bilginler veli demişlerdtir.)

40. Melek nedir? : Allâh-ü Te'âlâ nın nurdan yarattğı, ve Allâh-ü Te'âlâ nın bütün emirlerini yerine getiren ve istedikleri şekle girebilen daima ibadet eden günahsız varlıklardır.

41. Meleklerin peygamberleri hangileridir?: Cebrail (a.s.) , Mikail (a.s.) , İsrafil (a.s.), Azrail (a.s.) dır.

42. Allâh-ü Te'âlâ' nın kitapları kaçtır?: 4 Büyük kitap, 100 suhuf vardır. Büyük kitaplar: 1. Tevrat: Musa (a.s.), 2. Zebur: Davud (a.s.) 3.İncil: İsa (a.s.) ve 4. Kur'ân-ı Kerim : Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimize inmiştir.

43. Suhuf (Sayfalar) kaç tanedir ? :100 suhuf (sayfa) vardır. 10 u Adem (a.s.), 50 si Şît (a.s.), 30 u idris (a.s.), 10 u da İbrahim (a.s.) a inmiştir.

Hekimoğlu Ali Paşa Camii,




Ayşen DeğerRESİMLER VE VİDEOLARIMIZ
- 08:21
#Cami



İstanbul Esintileri (Tartışma) topluluğunda ilk olarakAyşen Değer paylaştı:

Hekimoğlu Ali Paşa Camii,
http://www.istanbulmuftulugu.gov.tr/camilerimiz/tarihi-camilerimiz/1099-hekimoglu-ali-pasa-camii.html
İstanbul'un Fatih ilçesinde, Davutpaşa mahallesinde Kızılelma caddesi ile Hekimoğlu Ali Paşa caddesi kavşağında Osmanlı döneminden kalma bir camidir. 1734-1735 yılları arasında inşa edilmiştir. Üç kere sadrazamlık yapmış olan Hekimoğlu Ali Paşa adına yapılmıştır. Mimarları Çuhadar Ömer Ağa ile Hacı Mustafa Ağa'dır.

Cami, tekke, türbe, şadırvan, kütüphane, sebil ve çeşme'den oluşan bir külliyedir. Cami, baldakenli merkezi mekân geleneğine uygun yapılmıştır. Yüksek bir subasman üzerindeki caminin 3 avlu kapısı, 3 cami kapısı olup yapı kesme küfeki taşından yapılmıştır. Giriş kapısı taş kemerlidir ve sülüs kitabede Cihangirli Mustafa Efendi'nin hattıyla İshak Efendi'nin şiiri yer alır. Bu cümle kapısı üzerindeki fevkani yapı kütüphanedir. Kütüphanenin eserleri Süleymaniye Kütüphanesi'ne aktarılmıştır. Doğu kapısı kırma çatılı bir sundurmayla kaplıdır ve cami kapılarına yedi sekiz merdivenle çıkılır. Avlu taş döşemelidir ve çimenli bahçeleri çam ve çınar ağaçlarıyla kaplıdır. Şadırvan, mermer hazneli sekiz sütunla taşınan ahşap çatılıdır ve üzeri kiremit döşelidir. Şadırvanın yapında türbe bulunmaktadır. Türbede Abdal Yakub, Şeyh İbrahim sol bölümdeki sandukalarda yatar. Sağ bölümde Hekimoğlu Ali Paşa, karısı Muhsine Hatun ve ailesi yatmaktadır. Avlu cephesi ahşap sundurmalı olan türbenin kapı alınlığında talik yazılı kitabesi vardır. Avluda su terazisi ve bir kuyu bulunmaktadır.

Sebil cümle kapısı, şadırvan, türbe hizasında yer alıp iki caddenin köşesinde kubbeli bir yapıdır. Dilimli, beş cepheli, kubbeli, beş pencereli sebilin madeni şebekelerini bir kitabe kuşatır.

Cami anakubbesi 6 filayağına yaslanır, onikigen kesitli sivri kemerleri vardır. Pandantif ve mukarnaslı geçişle 6 yarım kubbe ile harimi yanlara doğru genişler. Beşer sıralı pencereler 100'den fazladır. İnce ve tek şerefeli minaresi sağda, son cemaat yerine bitişiktir. Minare kürsüsünde Halifezade İsmail'in güneş saati görülür.

Caminin kuzey giriş kapısından harime girildiğinde, harim mihrap dışında üç yönden mahfille çevrilidir ve galeri maksurelere sağ ve soldan döner Hekimoglu Ali Pasa Camiimerdivenlerden çıkılır. Mahfil, mermer korkulukludur (Çobanoğlu, 1998:169). Ana avize büyük değildir. Girişte ve yanlarda ayakkabılıklar bulunmaktadır.

Mukarnaslı ve rokoko-klasik sanatlı mihrap sarkıtlı yaşmaklı, iki sütunçeli, iki kabartma dolgulu ve kahverengi tonlarında bezemelidir. Üstünde iki yanda Kadiri eşrefi tacı ortada bir gül bulunur. Mihrap alanı harimden 30 cm yüksekte kare bir alandır. Sol duvarında ahşap yeşil renkli hünkar mahfili asılı gibi durur. Sol duvarda bir Kabe tasviri resmi, sağ duvarda yine bir Kabe tasviri çinisi vardır. Mihrabı sağdan sola kuşatan Kütahya çinisi üzerinde celi sülüs hatla Ayetül Kürsi yazılıdır.

Mermer minber, mukarnaslı tepelikte ajurlu taçla biter. Ahşap kürsü soldaki sütuna bitişiktir. Duvarlar, mahfile kadar hatlı mavi çiniyle kaplıdır.

Son cemaat yeri 6 sütunludur ve pencereleri arasında mihrap nişi ile barok bağdadi balkonlar vardır. Cami içinde kuzeyde iki çeşme vardır. Ayrıca avluda pencereli duvarlara gömülü 4 çeşme daha vardır ancak çeşmeler kurutulmuş, sebil yanındaki büyük çeşmenin iki yanındaki küçük çeşmeler kırılmıştır.

11 Nisan 2015 Cumartesi

Bugünü Düşünürüm, Dün Geçti, Yarın Var Mı? Gençliğe de Güvenemem; Ölen Hep İhtiyar Mı?




Nurullah Şahin نورالله شاهين‎‎GÜZEL SÖZLER
- 10:17


- Bugünü Düşünürüm, Dün Geçti, Yarın Var Mı? Gençliğe de Güvenemem; Ölen Hep İhtiyar Mı?
- ''Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise, senin elinde senet yok ki ona mâliksin. Öyle ise, hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil; lâakal günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at.'' RNK

8 Nisan 2015 Çarşamba

ÖMRÜN BEREKETLENMESİ




Gülnur AyHADİSİ ŞERİFLER
- 13:27


HADİSİ ŞERİF ÖMRÜN BEREKETLENMESİ
Bir hadisi şerifte efendimiz sallallahualeyhivesellem “İyilik ömrü artırır, sadaka günâhları giderir ve kötü ölümden korur.” [Taberânî] buyurmaktadır. Başka bir hadisi şerifte ise; “Her iyilik sadakadır.” [Tirmizî] buyrulmaktadır ozaman bu iki hadisişeriften çıkartılacak genel mana şöyledir: “sadaka ömrü uzatır günâhları giderir ve kötü ölümden korur.” Peki sadaka ömrü uzatır da ayeti kerimede buyrulan:
وَلِكُلِّ اُمَّةٍ اَجَلٌ فَاِذَا جَاءَ اَجَلُهُمْ لَايَسْتَاْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ
“Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an onu erteleyebilirler, ne de onu öne alabilirler.” (A’RAF suresi 34. ayet)
Ayeti kerimesinde buyrulan bu manayla hadisi şerifin manası çelişiyormu? Hayır ! ozaman bu ömrün uzamasından maksat nedir ömrün uzamasından maksat yani ömrün bereketlenmesidir. Ömrün bereketlenmesi nasıl olur? Insan yine eceli ne ise aynı ecelinde ölür fakat ömrü bereketlenir Allah teala sadakaya çok sevap verir insan da vermiş olduğu sadakalardan edindiği aşırı sevapla daha ermediği yıllar da da sanki ibadet etmiş gibi sevap kazanır mesela bir örnek verecek olursak bir adam 80 yıl yaşamış ve hic namaz kılmamış, ibadet yapmamış ama ölümünden iki yıl önce hidayet olmuş ibadete başlamış ise o, adam ahirette iki yıl yaşamış gibi gözükür ve onun tüm ömrü de iki yıldır zaten fakat bir adam da çok sadaka veren biriyse ve ömrü de 60 yıl ise bu adam sadaka verir, sadaka verir, sadaka verir taki ona 180 yıl ibadet yapmış gibi sevap verilir sonra bu kişi yine sadaka vermeye devam eder sevapları birikir ve 200 yıllık ibadet sevabına ulaşır ve bu kişi sadaka vermeye devam ettikce 300, darken 400, derken 500 yıllık ibadet sevabına ulaşır böylece insanın ömrü uzamış olur fakat eceli uzamaz ömrü uzar bereketlenir daha ermediği ve eremiyeceği yıllarda da ibadet yapmış olur, yani daha ermediği ve eremeyeceği yılların sevabını alır ahirette de tüm ümmetler bakarlar ve derler ki aa! Nekadar uzun yaşamış orada senin yaptığın ibadete göre yaşadığın yıl belli olur hatta aynı ümmetten muhammet ümmetinden kimseler de çok sadaka verenlere bakıp muhammet ümmetinin ömrü kısaydı 100 yılı geçmez idi bu kimseler nekadar uzun yıllar yaşamış da hic birisine şahid olmamışız derler halbuki onların ömrünün uzunluğu verdikleri sadakadan dolayı daha henüz ermedikleri yılların veya yüzyılların yada devirlerin yahut çağların sevabını edinerek sanki o, zamanlara kadar yaşamış da ibadetle günlerini geçirmiş dolayısıyla ömürleri uzun olmuş olur. Kısacası henüz ermedikleri ve eremeyecekleri yılların sevabına ermiş onları kazanmış ve dolayısıyla eremedikleri o, yıllarda da yaşamış olurlar.

Gözyaşı Nimeti




Emine KonyaİLGİNÇ GERÇEKLER
- 00:27


Gözyaşı Nimeti
Hz......Adem (a.s) cennetten indirilmesine sebep olan zelleye bulaştığı için nice zaman ağlamış, ta ki gözyaşları yanaklarında iz bırakana kadar.Tenini yakmıştır akan tuzlu su, zelle işlemekten yanan kalbi gibi.

Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik,eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz." (Araf ,7/23) duası dilinde zikir olmuştur,gözyaşlarıda yanaklarından aşağıya süzülürken.

Hz......Yakub öldü sandığı oğlu için durmaksızın ağlamaktan gözlerinin nurunu kaybetti. Ağlamısından rahatsız ahaliden uzaklaşmak için sığındığı ve ağladığı o kulübeye de Külbe-i aHz.....ân denmiştir(hüzün kulübesi).

Hz...... Yusuf da babası Yakub’dan uzak kaldığı için o kadar ağladı ki, zindanda olanlar rahatsız oldular ve şöyle dediler: “Ey Yusuf! Ya geceleri ağla gündüzleri sus veya gündüzleri ağla geceleri sus!” Hz...... Yusuf (a.s) geceleri veya gündüzleri ağlama hususunda onlarla anlaştı.

-"RABBİM BANA İSTEMEMEYİ İSTEYEBİLMEYİ NASİB ET" duası dilinde,gözü yaşlı, tam bir teslimiyet içinde Rabbine sığınış.

Yıllar sonra kavuştuklarında Hz...... yusuf soruyor;

“Ey babacığım! Gözlerini kaybedinceye kadar niçin bana ağladın? Kıyametin bizi bir araya getireceğini bilmez mi idin?” dedi. Bunun üzerine Yakup(A.S):
“Evet biliyorum ama, dinin senden gider bu aramızda perde olur da ebediyen görüşemem, diye korktuğum için ağladım. Yoksa senin TEVHİD üzere olduğunu bilseydim bir damla bile göz yaşı dökmezdim.” dedi.

Bakara - 235 Evlilik Ayeti





ihsan EfeAYETLER
- 06:04


Böyle kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda size bir vebal yoktur. Allah biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız. Fakat meşru bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan iddet sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin (kesin karar vermeyin). Bilin ki Allah gönlünüzdekini bilir. Öyle ise O'nun azabından sakının. Yine bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşaktır.(Bakara - 235)

ALLAH CELLE KULLARINI SAŞIRTMASIN




OFLU FIRTINAİLGİNÇ GERÇEKLER
- Dün 22:51
#Allah

ALLAH CELLE KULLARINI SAŞIRTMASIN. Zamanın birinde İsrailoğullarından biri vardı, adam kendini ibadete vermişti. Çoluk çocuk sahibi idi. Günün birinde ailece aç kalırlar. Tamamen çaresiz kaldığı için yiyecek bir şeyler bulup getirsin diye karısını dışarıya gönderir.

Kadın bir tüccarın evine varır, çoluk çocuğuna yedirecek bir şeyler ister. Tüccar, kadına «olur, fakat önce bana kendini teslim et» diye teklif eder. Kadın hiç bir cevap vermeden çıkar, evine döner. Yavrularını «anneciğim! Açlıktan öleceğiz, bize yiyecek bir şey ver» diye feryad eder durumda bulur.

Geri çıkarak tekrar tüccarın yanına varır, yavrularının acıklı durumu nu anlatır. Tüccar «istediğim olacak mı?» diye sorar. Kadın «evet» der.

İkisi başbaşa kalınca kadının mafsalları (eklemleri) öylesine titreme-ye başlar ki, azaları yerlerinden çıkacak gibi olur. Tüccar «ne oluyor sa-na» diye sorar. Kadın «Allah'dan korkuyorum» diye cevap verir.

Aldığı cevap üzerine kendine gelen adam «sen şu sıkışık durumuna rağmen bu günahtan dolayı Allah'dan korkuyorsun, oysa asıl benim korkmam gerekir» diyerek yapacağı işten vazgeçer. İstediklerini vererek kadını gönderir. Kadın kucağındaki yiyecekler ile yavrularına döner. Çocukların sevinci sonsuzdur.

Bu sırada ulu Allah'dan tüccar hakkında Hz. Musa'ya (A.S.) vahiy gelir. Allah «falan, oğlu filâna bütün günahlarını affettiğimi söyle» diye bildirir;

Bunun üzerine Hz. Musa (A.S.) tüccarı bulur, ona «mutlaka Allah ile aranızda sır kalan bir hayır işlemiş olmalısın» der. O zaman tüccar kendisine yoksul kadınla arasında geçenleri anlatır. Hz. Musa (A.S.) «işte bu yüzden Allah, geçmiş bütün günahlarını bağışladı» diyerek tüccara müjdeyi verir

Rivayete göre Peygamber'imiz (S.A.S.) demiştir ki: << Ulu Allah şöyle buyurur: Şu iki korku ile iki gün aynı kulumda blraraya getirmem. Dünyada benden korkanın Ahiretini emin kılarım. Bu-na karşılık dünyada iken benim korkumu yüreğinde taşımayanları Kıyamet günü korkuya düşürürüm.»

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor:
İnsanlardan değil, benden korkunuz» . Diğer bir Âyette de şöyle buyurur:
Eğer müminseniz, onlardan değil, benden korkunuzu....

7 Nisan 2015 Salı

BİR ALİMİN NASİHATLERİ




D. karasuGÜZEL SÖZLER
- 18:10
#Allah



D. karasu originally shared:

Hz. Muhammed (S.A.V.) - Taberani - Parça parça kesilsen de, yakılsan da, Allah‘a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme.
Kim ki farz olan namazı bilerek terk ederse,
Allah ‘ın koruması ondan uzaklaşmıştır.

BİR ALİMİN NASİHATLERİ

Emanete ihanet etmeyin..
Halinizden şikayet etmeyin..
Büyüğünüze emretmeyin..
Boş şeylerde ısrar etmeyin..
Cahillerle sohbet etmeyin..
Nefesinizi boşa tüketmeyin..
İnsanları bekletmeyin..
Etrafınızı kirletmeyin.
Hayatinizi mahvetmeyin..
Kimseye minnet etmeyin.
Insanları yüzüne karşı methetmeyin.. Kimseye küfretmeyin..
Kötülüğe meyil etmeyin..
Malınızı boşa sarf etmeyin..
Sırrınızı açık etmeyin..
Her seyi merak etmeyin..
Suçunuzu inkar etmeyin..
Şerefinizi kaybetmeyin..
Vatanınızı terk etmeyin..
İyiliğe niyet edin..
Büyüklere hürmet edin..
Sıkıntıya sabredin.
Aza kanaat edin..
Sözünüzde sebat edin..
Bildiğinizle amel edin..
Hatanızı kabul edin..
Yaramaz ise def edin..
Varken tasarruf edin..
Alimlerle sohbet edin..
Nefsinizle inat edin..
Sofranıza davet edin..
Zararlıysa men edin..
Seviyorsanız ifade edin..
Kalpleri fethedin..
Misafire ikram edin..
Muhtaca yardım edin..
Bilseniz de istişare edin..
Tehlikeye dikkat edin..
Hakkı teslim edin..
Unutacaksanız kaydedin..
Esirgemeyin lütfedin..
Gariplere merhamet edin..
Kazanmaya gayret edin..
Çalışanı takdir edin..
Başarıyı tebrik edin..
Mazereti kabul edin..
Her an tevekkül edin..
Hastaları ziyaret edin..
Çocuğunuzu terbiye edin..
Herkese tebessüm edin..
Güvenseniz de kontrol edin..
İnanmayana ispat edin..
Fakirleri gözetin..
Hayır için sarf edin..

Esselam can kaedeşim.hayırlı akşamlar

5 Nisan 2015 Pazar

Allah'a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar Sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında şahitlerdir




AŞKI CAFERAYETLER
- 16:34
#Allah

Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla
- Allah'a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennemliklerdir.
- Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah'ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.
- Rabbinizden bir mağfirete; Allah'a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış olup, genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
- Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.
- Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez. ( Hadîd, 19-23 )

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı