11 Mart 2021 Perşembe

Enfal suresi 50.ayet-i kerime

 



  • وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ 
    ﴿٥٠

  • Ve lev terâ iz yeteveffelleziyne kefer-ül-melâi'iketü yadribûne vücûhehüm ve edbârehüm ve zûku azab-el-harıyk ..
    El-Enfall: 50 (Katlolunan katirlerin melekler canlarını alırken, ateşten değneklerle yüzlerine arkalarına vurarak: 
    «Tadın yakıcı ateş azabını, ki bu ateş cehennemin mukaddimesidir •. » dediklerini görmeliydin .. ) Bu kafirler, rahat yataklarında dahi yatsalar, bu azabın şiddeti ile yerlerinden ok gibi fırlayarak azaptan kaçmak isterler. Fakat kurtulmanın imkanı yoktur, bu şiddetli azabı çeke çeke ölürler ve böyle ölmekten de kurtulamazlar. Bazı ahmaklar da: - Öldü, kurtuldu.. diyorlar. Halbuki, dünyada çektiği azap, ahiret azabı yanında hiç mesabesindedir. Zira, ayet-i celilede de işaret buyurulduğu gibi, meleklerin bu şiddetli azabı; e bed i azabın başlangıcıdır. 







8 Mart 2021 Pazartesi

Hz. Ebû Bekir İslâm’a Girişi

 


Hz. Ebû Bekir risaletten önce Hz. Muhammed (sav.) ile dost idi. Câhiliye devrinin kötü işlerinden uzak dururdu. Nesep ilmine vakıftı. İyi bir hatip olarak bilinirdi. Rüya tabirinde de mahareti vardı. (2) 

Doğru ve iyi huylu bir tacirdi. Bilgisi, tecrübesi, güzel komşuluğu ve arkadaşlığındaki vefakârlığı ile tanınmıştı. (3) 

İslâm’dan önceki dönemde Mekke Site devletinde önemli meselelerin görüşüldüğü müşavere heyeti arasında olup Eşnak (diyetler) görevi ondaydı. Mahiyeti itibarıyla bu önemli bir görevdi.(4)

Dolayısıyla hatırlı ve itibarlı biriydi. Klâsik kaynaklarda nakledildiğine göre Cenâb-ı Hak, Hz.Muhammed’e nübüvvet vazifesini verdiği günlerde Hz. Ebû Bekir ticarî maksatla Yemen taraflarına gitmişti. Ukbe b. Ebî Muayt, Şeybe, Ebû Cehil, Ebu’l-Bahterî gibi Kureyş ileri gelenleri onun dönüşünü kolladılar; şehre döndüğü sırada ise Hz. Ebû Bekir’in etrafını çevirerek ve bir çeşit baskı kurarak Hz. Muhammed’in peygamberliği konusunda onu uyardılar, söylenenlere inanmaktan, atalarının dinini bırakmaktan sakındırdılar. 

Hz. Ebû Bekir onları tatlı sözlerle başından savdıktan sonra doğruca Hz. Peygamber’in yanına gitti. Onunla görüşüp konuştu, işittiklerini tahkik etti. Hz. Peygamber ona durumu anlattı ve kendisinin peygamber olduğunu bildirerek onu Allah’a imana ve kendisine vahiy ile haber verilenleri tasdike davet etti. Kaynakların ittifakla belirttiğine göre Hz. Ebû Bekir tereddüt etmeksizin müslüman oldu.(5) 

Nitekim, Hz. Peygamber bir hadisinde, “Ben, Ebû Bekir dışında müslüman olmasını teklif ettiğim herkesten bir zorluk gördüm. Ebû Bekir’e gelince; o, teklifimi tereddüt etmeden kabul etti...” buyurarak buna açıklık getirmiştir.(6) 

Buharî’de yer alan bir rivayette de Ammâr b. Yâsir (ra.) şöyle diyor: 

 “Ben, Resûlullâh (sav.)’i ilk gördüğümde onun beraberinde ilk müslüman olarak beş köle, iki kadın ve bir de Ebû Bekir vardı.”(7)

Muhammed b. Ömer’in nakline göre Hz. Peygamber’e peygamberlik vazifesi verildikten sonra İslâm’a ilk giren kişi ve Affan b. Müslim’in haberine göre de Hz. Peygamber’le hür ve yaşça büyük erkeklerden ilk namaz kılan kişi Hz. Ebû Bekir’dir.(8) 

Hz. Ebû Bekir’in kızı

 Esmâ da: “Babam ilk müslüman olan kişidir.”(9) diyerek bu gerçeğe işaret etmiştir. Peki, acaba Ukbe b. Ebî Muayt, Ebû Cehil ve yandaşları Ebû Bekir’in ticaret yolculuğundan dönüşünü niçin gözlemişlerdi? Henüz şehre girmeden onun yolunu niçin kesmişlerdi? Yoksa onun İslâm’a gireceğinden endişe mi duyuyorlardı? O da kendileri gibi atalarının dinine bağlı değil miydi? Bu hususta tereddüt mü ediyorlardı? Bu sorulara belki tatminkâr cevaplar bulunamayabilir. Ancak, Hz. Ebû Bekir’in İslâm’dan önceki devirde de birtakım cahilî hayat tarzının dışında kalması ve Hz. Muhammed (sav.) ile öteden beri sürüp gelen şahsi dostluğu belki de onları kuşkulandırmıştı, uyarılmadan Hz. Peygamberin yanına ulaştığı takdirde ona inanıp bağlanacağından korkmuşlardı. Gerçekten de korktukları başlarına geldi. Üstelik uyarıları ters tepki yaptı. Çünkü Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber’i onlardan iyi tanıyor, doğruluğundan endişe etmiyordu. Dolayısıyla onların menfi propagandası Ebû Bekir’i hemen Hz. Peygamber’in meclisine sevketti ve orada İslâm’la şereflendi.


 Kaynaklar

2 Hersekli Mehmed Kâmil, Metâliu’n-Nücûm, I, 20; Süyûtî, Tarîhu’l-Hulefâ, s.31. 

3 İbn Hâcer, el-İsâbe, II, 342. 

4 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III, 310; Süyûtî, Tarîhu’l-Hulefâ, s.31.  

5 el-Buhârî, el-Câmiu’s-Sahîh, İstanbul 1315, Fedâilü Ashâbi’n-Nebî, 5; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III, 310-313. 

6 Buhârî , Fedâilü Ashâbi’n-Nebî,5. 

7 Buharî, Menâkıbu’l-Ensar, 29. Haberde geçen beş köle: Bilâl-i Habeşî, Zeyd b. Hârise, Âmir b. Füheyre, Ubeyd b. Zeyd, Ebû Fükeyhe. 

8 Bk. İbn Sa‘d, Tabakât, III, 171-172; Zeyd b. Erkam kanalıyla gelen sahih bir habere göre de Hz. Peygamber’le (kendi grubu içinde) ilk namaz kılan Hz. Ebû Bekir’dir. Bkz. Süyûtî, Tarîhu’lHulefâ, s.33. 


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı