19.11.2018 saat:06:26 Sabaha kadar oturup yazdım okuyup öğrenin ve Allah Razı olsun diye dua etmeniz yeterli.. Allah cümlemizin Mevlid Kandilini mübarek eylesin..
Tevbe Suresi 128. ayeti kerimede..
لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.
Gecelerin en yücesi bu gecedir. Kadir gecesinden bile yüksek ve âlâ bu gecedir. Zira bu gece olmasa, bu geceyi şereflendiren zat olmasa idi.. Ne arz, ne kürsi, ne levhi-mahfuz, ne de insan olmayacaktı. Her şey onun için var oldu. Onun Hak katındaki yerini gösteren, binlerce ayetten sadece biri, Duha suresi 1-2 ayette
Duha'ya yemin ederim..."
Dikkat edin; Ey Hz. Muhammed'i sevenler ! Bu yemin eden kim?
Yerin göğün haliki, her şeye Kadir olan Allah! Hangi Duha vaktine yemin ediyor biliyor musunuz? İşte bu gecenin Duha vakti ki..
Bu Duha vaktinde Habibi Muhammed (sav) dünyaya gelmiş alem onun vücudu ile nura gark olmuştur. İşte Allah-ü Teâlâ habibinin dünyaya geldiği Reğaip gecesinin sabahına yemin ediyor.
Sultan Amine (ra)Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) ağrısız sızısız dünyaya getirdiğinde önemli hadiseler oldu;
1- Kisra'nın sarayının 14 burcu biranda yıkıldı.
2- Save gölü kurudu.
3- Mecusilerin (ateşe tapanların) bin yıldır hiç sönmeyen ateşleri söndü.
4- Taberiye Gölü'nün suları taştı.
5- Kâbe de bulunan putların hepsi yüz üstüne kapanmıştı lât, Uzzâ ve Menat denilen üç büyük put paramparça oldu.
6- Kâbe'nin duvarlarından ses gelip;
"Müjde! Bu gece cihanın güneşi doğdu, yakında bizi putlardan müşriklerden kurtaracak. Onun ümmeti bizi yalınayak tavaf edip Hakka kavuşacaklardır!" diye ilan olundu.
7- Alemler nura garg olmuş, kâhinlerin dili tutulmuştu.
8- Dağlar, taşlar, ağaçlar secde etmişti.
Bu gece ne olmuştu bütün müşrikler şaşırmışlardı. Allah'ın Habibi dünyaya geliyordu.
Hz. Amine (ra) diyor ki: Muhammedime hamile olduğumu anladığım zaman Receb ayı idi. Bir gece bulunduğum odaya ansızın bir zat girdi. Ben bu zatı hiç görmemiştim. Yüzü güzel cismi latif idi. ben korktum ürperdim. Benim kalbime nazar edip karnımdaki o masumu işaret etti.
"Esselamu aleyke Ya Ahmed! " diye selam verdi."
"Ya seyyidi siz kimsiniz?" dedim.
"Ben Adem Safiyyim. Sana müjdeye geldim. Ya Amine ! Allah'ın sevgilisine hamilesin!" dedi ve kayboldu.
İkinci ay Şaban ayı olduğunda yine bir gün ansızın, bir zat göründü. Nur içinde idi. Bana ve karnımdaki yavruma işaret edip;
"Esselamu aleyke ya gayetel-mahbub, Esselamu aleyke ya nihayetel-matlub! dediğinde ben korku ile ona;
"Siz kimsiniz? "deyince
"Korkma ya Amine! Ben Şit Nebiyyim sana müjdeye geldim Ya Amine ! Nebiyyi-cemil ve Rasüli-celile hamilesin. dedi ve kayboldu.
Hamileliğimin üçüncü ayında, yine bir gün ansızın içeri vakarlı ve nurlu bir zat girip, kalbime nazar edip;
"Esselamu aleyke ya müzemmilü, Esselamu aleyke ya müddessiru. diye selam verdi.
Ben ona hitaben,
"Ya Seyyidi, kimsin?" dediğinde
"Ben İdris peygamberim sana müjde olsun! Sen cümle peygamberlerin imamı olan nebiyyi-zişan aleyhi salavaturrahman hazretlerine hamile oldun." dedi ve kayboldu.
Dördüncü aydı. Bir gün ansızın esmer renkli güzel bakışlı yüzü nurlu, bir zati akdes bana göründü. Kalbime nazar edip, karnımda olan yavruma işaret etti;
"Esselamu aleyke ya Saffetel-halk" diye selam verdiğinde ben;
"Ya seyyidi kimsiniz?" dedim.
"Benden korkma! Ben Nuh Peygamberim (AS)dedi. Sana müjde ve beşerata geldim. Müjde olsu ya Amine! Seni Nebiyyil-Memduh, Sahıbul-Nasrı-vel Futuh olan Nebiyyi Zişana hamile olmakla tebşir ederim. " dedi.
Beşinci ay olduğunda.. Yine bir gün, hüsnü mükemmel yüzü münevver bir zat, bana görünüp kalbime nazar ederek hamlime işaret etti.
"Esselamu aleyke Zeynel Mürselin, Esselamu aleyke Ya Hatemen-Nebiyyin!" dedi. diye selam verdiğinde;
"Siz kimsiniz ? diye sordum"
O zatı-münevver "Ben Hud Peygamberim. Sana beşerat ve müjdeye gönderildim. Müjde ve beşerat olsun Ya Amine! Sen Nebiyyil-Mahmud, Sahibul-Keremi Velcud olan Allah'ın Habibine hamile oldun." dedi.
Altıncı ay olduğunda bana yine bir zatı nurani görünüp, sadrıma nazar etti. Karnımdaki yavruma işaret edip;
"Esselamu aleyke Ya Rasulallah, Esselamu aleyke Ya Habiballah! diye selam verdiğinde ben o zata;
"Siz kimsiniz?" diye sordum.
"Ben Halilullah İbrahim peygamberim sana tebşirata ve müjdeye gönderildim. Müjdeler olsun Ya Amine! Sen Nebiyyül-Celil Sahibi Vechul-cemil olan, peygamberin Ahir zamana hamilesin." dedi ve kayboldu.
Yedinci ayda yine bir hüsnü melih ve vechi sabih zat bana görünüp kalbime nazar, karnımdaki hamlime işaret ederek;
"Esselamu aleyke Ya Nebiyyallah, Esselamu aleyke Ya Safiyallah." deyip selam verdi. Ben kendisine kim olduğunu sorduğumda;
"Ben İsmail Nebiyyim, sana müjdeci gönderildim. Müjde olsun Ya Amine! Sen Nebiyyil-Melih, Sahibün-Nesebi, Sahih Vellisanül-Fasih Velkadrur-Recih olan bir peygambere hamilesin." deyip kayboldu.
Sekizinci ay olduğunda, yine bir zatı münevver göründü. Uzunca boylu yüzü nurlu idi. Benim kalbime nazar, karnımdaki yavruma işaret ederek,
"Esselamu aleyke Ya Habiballah-ul Gaffar, Esselamu aleyke Ya Rasulallah-il Cebbar" diye selam verdi.
Ben o zata kim olduğunu sorduğumda;
"Ben Musa peygamberim. Sana müjde ve beşerat olsun, Ya Amine! Sen şu Nebiyyillezi-Ünzile-Aleyhil-Kur'an ve Yukemmiluhürrahman Seyyidi Veledi Adnan olan peygamberi ahir zamana hamilesin" dedi ve kayboldu.
Dokuzuncu ay olduğunda bana bir zat göründü: Saftan elbisesi vardı.Yüzü nurlu idi. Kalbime nazar edip rahmimde olan masuma işaretle;
"Esselamu aleyke Ya Nebiyallah, Esselamu aleyke Ya Rasulallah, deyip selam verdi. Ben ona kim olduğunu sorduğumda;
"Ben Meryem oğlu İsa'yım. Mesih'im. Sana müjde ve beşerata gönderildim. Sana müjde ve beşerat olsun Ya Amine ! Sen Rahmetellilâlemîn olan Mahbubu Huda'ya hamilesin ve bu hamlini doğurma zamanı çok yaklaştı hazır ol." dedi ve kayboldu.
Hz. Amine Rasul-i Ekreme hamile olduğunda; o seneye kadar Mekke'de kıtlık vardı. Şiddetli bir rüzgar ortalığı kasıp kavuruyordu. Hak Teâlâ Onun hürmetine bereket verdi. Rüzgar durdu, yağmurlar yağdı, O seneye Fetih senesi dediler. Hamile kadınlar, hep erkek doğurdular. (Kız çocuğu doğarsa öldürülmesin diye Rabbimiz o sene tüm kadınlara erkek evlat vermiştir.)
Efendimizin doğumu yaklaşınca Abdulmuttalip oğlu Hz. Abdullah'ı yanına çağırdı.
"Evladım, senin doğacak olan bu mükerrem evladın, hakkında ben acaip bir rüya gördüm. Bütün ehli-kitap (Hristiyan-Yahudiler), bu sene ahir zaman peygamberinin zuhurunu haber veriyorlar. Bu peygamberin Arabi, Kureyşi ve Mekki olacağını bildiriyorlar. Bana rüyamda bir zat görünüp Abdullah'dan olacak ve Amine'den doğacak torununun ismini Muhammed koyacaksın, dedi. Bizim kavmimizde şimdiye kadar Muhammed isminde kimse yoktur. Zannedersem bu doğacak çocuk ahir zaman peygamberidir. Alametler bunu göstermektedir. Bütün Arap kavmi içinde ve belki bütün insanlar arasında da malumdur. Ehli kitap bu zatı akdesin dünyaya teşrifini beklemekte, hurma mevsimidir Medine'ye git hurma al. Onun teşrifi için ihtimam lazım. Hazırlıklı olmak lazım. Cenabı Abdullah Medine'ye hurma almaya gitti. Dönüşte ölüm erişti. Habibullah babadan yetim kaldı. Daha anasının karnında idi. Bütün melaike teessür edip ağladılar.
"Ey bizim Rabbimiz! Senin indinde cümle kuralların aziz, mükerrem, bütün alemleri onun hürmetine halk ettiğin Habib-i Ekremini ana karnında iken yetim etmenin sırrı hikmeti nedir? Ya Rabbena ! Bize bildir!" dediklerinde Hak Teâlâ buyurdu ki;
"Ey meleklerim! Babanın vazifesi evladını terbiye edip edeplendirmek eğitmek içindir. Benim Habibime Benden başka kimsenin terbiyesine gerek yoktur. Onu ben terbiye edip eğiteceğim. Onun muhafızı benim. Onu ben koruyacağım. Onun hafızı ve yardımcısı benim. Bundan başka her çocuk babasını baba diye yardım çağırıp imdat ve yardım istedikleri halde;
Habibim Muhammed
"Ya Rabbi!"
diye bana nida edip imdat istesin. Benden gayrısından yardım istemesin diye onu yetim bıraktım.
Resul Aleyhisselâtu vesselam efendimiz bir hadisi şeriflerinde:
"Muhakkak beni Allah terbiye etti ve en güzel terbiye ile.." buyurdu.
Hz.Abdullah vefat ettiğinde, bir sürü koyun beş deve, bir de emzikli Habeşi cariye ki ismi Ümmi-Eymen'di. Bütün kalan mirası bu kadardı.
Resul Aleyhisselâtu vesselam efendimiz dünyaya teşrif edince, bu Hz. Ümmi-Eymen adındaki cariyeden süt emmiş, bu kutlu cariyeye Habibi Ekremin süt anası şerefini almıştı. Sonra Halime hatun hazretlerinden süt emip ikinci süt annesi Halime hatun olmuştur.
Hz. Amine (ra) buyuruyorlar ki:
"Ben Muhammedime hamile iken diğer hamile kadınların gördüğü elemleri görmedim. Hamile olduğumu anladığım zaman karnımdan daima güzel kokular gelir ve gece olduğunda zikir, teşbih sesleri duyardım. Bana yerlerden ve göklerden bir takım sesler gelip (Ya Amine müjde sana sen hayrel beşere hamilesin.) derlerdi. Vakta ki yavrum karnımda altı aylık oldu. Rüyamda bana bir zat gelip;
"Ya Amine! Sen cümle alemlerin en hayırlısına hamilesin. hamlini doğurduğun zaman, adını Muhammed tesmiye eyle. diye tembih eyledi." diyor.
İbn-i Abbas (ra)'tan rivayet olundu ki ;
"Semadan melekler nazil olup Hz. Amine'nin etrafını sardılar. Sultan Amine'yi ortaya aldılar. Ta ki ona hiç bir zarar erişmeye... O meleklerden bir melek nida eyleyip dede ki:
"Ya Amine ! Ben sana karnında olan veledi(çocuğu) hayır ve bereketle müjdelerim. Zira o evladı mükerrem cümle Rasullerin seyyidi ve imamıdır. Allah-ü Teâlâ'nın Evveli ve Ahirinin üzerine hüccettir. Bu masum doğduğunda, bu dua ile onu yaratana sığındır.
Bismillahirrahmanirrahim.
Bismillahi estevdi uke uızzü bil vahidi min şerri külli haasidiv ve gaaimiv ve gaaıdin anissebili haaidün alel fesadi caahidun fe külli halkın fasidim min nafizin ev aafiziv ve külli cinnimmaridiy yeehuzu bilmeraası di fi darii gılmevaarıdi laa ye zurrunehü velaa yedaünehüfi yegazativ velaa me naamivvezaane velaa megaa miyyedüllahi fevga eydiihim ve hicabillahi düüne aadetihim.
İşte bu duayı çocuğun üstüne oku, dedi. Hz. Amine ben uyandığımda bu duayı başucumda gümüş bir sahife üzerinde yazılı buldum." diyorlar.
İslam alimleri bu duayı hangi sabiye yazıp üzerine assalar cümle afattan korunmuş emin olur buyurmuşlardır.
Peygamberimiz (sav) Efendimiz pazartesi sabahı Duha vaktinde alemi şereflendirdiler.
Mekke'den Mediye pazartesi günü hicret etmiştir.
Medine'ye teşrifleri pazartesiye denk gelmiştir.
Maide suresinin nüzulü pazartesi günüdür.
Miraca yükselmesi pazartesi günüdür.
Mekke'nin fethi pazartesi günüdür.
Peygamberimiz (sav) Rebiülevvel ayının 12.günü ve pazartesi duha vaktinde doğmuştur. Bu ay yağan yağmurların mübarek ve şifalı olmasına sebeptir. Peygamberimizin doğduğu gece kabe ikiye ayrıldığı için Kureyş çok korkmuşlar ve türlü türlü yorumlar yapmışlar. Kimisi Hz. Amine'nin babası vefat ettiği için ki Arabın sayılı kişilerindendi. Efendimiz doğduğunda onun vefat haberi Mekke'ye yayılmıştı.
Kureyş bunu tartışırken Kâbe'nin içinden işittikleri bir seda;
"Ey cemaati Kureyş ! Kâbe bir kimsenin ölümüne sebep yapılmadı. Lakin dünyanın nuru, ahiretin şerefi, Muhammed bin Abdullah ana karnından dünyaya gelmek üzeredir. İşte bu şereften ikiye bölündüm." diye seda işittiler.
Allah-ü Azimüşşan meleklerine;
"Habibimin doğduğu gecenin sabahı göklerin bütün kapılarını açınız. Cenneti süsleyiniz. Cennetin bütün deracatlarını ve kapılarını açınız gösteriniz." Ferman eyledi.
O gün güneş daha bir parlaktı.
Hazreti Amine diyor ki:
"Muhammedimi doğurmak üzereydim. Yanımda erkek kadın kimse yoktu. Kayınpederim Abdulmuttalip Kâbe'yi tavafa gitmişti. Acaip bir şey bana göründü. Bir seda işittim ve korktum. Bir beyaz kuş zuhur edip benim göğsümü sıvadı, korku benden gitti. Bir elem-keder kalmadı. Bana bir kase beyaz şerbet içiridiler. Kalbim pür nur oldu, uzun boylu gayet güzel bir takım kızlar gördüm. Mekke halkından değildiler. Etrafımı sardılar ben içimden;
"Evde kimse yoktu bunlar nereden geldi? diye düşünürken onlardan biri bana;
"Ben Hz. İbrahim'in ailesi Sara'yım" diğeri tebessüm edip; "Ben Hz. İsa'nın annesi Meryem'im" Diğeri bana sevgi gösterip;
"Ben Firavun'un ailesi olup Hz. Musa'ya iman eden Asiye'yim. Bunlarda cennet hurileridir." dediler.
"Teşrif edecek olan Nebiyyi-Mükerreme saygı göstermek ağırlamak, onu karşılamak için geldik." dediler. Her an ve her anda evvelkinden daha ziyade ve şiddetli sadalar gürültüler duyardım. Lakin bende korku kalmamıştı. Gökten yere kadar bir beyaz ipek perde indirildi. Beni bu muazzam perde ile cinlerden setrettiler. Bölük bölük kuşlar geldi gagaları yeşil zümrütten ve kanatları yakuttan idi. Bana yaklaştılar, ta göğsüme gagaları ile kanatları ile dokundular. Sanki beni öpüyorlardı. Sonra etrafımda tavaf ediyorlardı. Hak Teâla gözümden perdeyi kaldırdı. Bütün alemi bana gösterdi. Dünyanın şarkı ve garbını (doğusu-batısı) gördüm.
Üç sancak şerif getirdiler. O sancaklardan birini doğuya birini batıya diğerini de Kâbe'nin üstüne diktiler. Semada âdemler gördüm(insanlar). Ellerinde cevahirden leğen ibrikler ve altın taslar olduğu halde boşlukta hareket ediyorlardı. O anda Muhammed'im zahmetsiz ve meşakkatsiz doğdu.
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali Muhammad ve sahbihi ve sellim."
Baktım gözleri sürmeli, göbeği kesik ve sünnetli. Beyaz bir örtüye sarılmış mübarek başını yere, secdeye koymuş ve mübarek sağ elinin şehadet parmağını kaldırmış Hak celle alâya kendisini alçaltarak yalvarıyor eğilip dinledim. O küçücük ağzı ile
"Eşhedü ellailahe illallah ve enni resulillah. Allah-ü ekber-kebirâ vel-hamdü-lillahi-kesiyrâ fe subhannallahi bükratevve esilâ. Allahümme ümmeti! ümmeti! ümmeti!" diye yaratanına kendini alçaltarak dua ve yalvarıyordu.
Peygamber (sav) efendimizin halası Hz. safiye şöyle anlatıyor.
"Ben o gece Hz. Amine'nin odasına girdiğimde henüz doğum yapmıştı ki, bir nur zahir oldu.(göründü) Odayı pür nur etti. Altı alamete delile şahit oldum.
1- Doğduğu saat hemen secdeye kapandı.
2- Başını kaldırıp açık ve güzel bir lisanla "La ilahe illallah ve enni rasulillah." dedi.
3- Büyük azim bir nur göründü.
4- Ben onu yıkamak istediğimde bir ses bana "Ya Safiyye! Zahmet çekme biz onu yuumuş pak etmişizdir. (Yıkadık pakladık) dedi.
5- Sünnetli ve göbeği kesik idi.
6- Beze sarmak istediğimde ipek bir kumaşa sarılmış ve arkasında bir mühür gördüm. (Tebah bahya Muhammed. Ente haysurun tevecceh haysü şi'te inneke mensurun La ilahe illallah Muhammed Rasulullah) yazılı idi. Çünkü; secde etti; dudaklarının oynadığını gördüm. ben dahi kulağımı mübarek ağzına tuttum. (Ümmeti ! Ümmeti!) Rabbine dua ediyordu.
Ey müminler! Bir tefekkür edelim. Anasından doğduğu andan itibaren bizi Hak Teâlâ'dan isteyen Resul-i Ekrem efendimize, evlatlarına ezvacına (hanımlarına) ashabına, ensarına ve ahbabına bol salât ve selam okuyup onu her şeyimizden fazla sevmedikçe, imanımız kâmil bir iman olmaz. Şeriatına sünnetine tabi olmamız gerekmez mi?
Sevgili Peygamberimizin anneleri Amine hatun rivayet ediyorlar ki:
"Oğlum Muhammedi doğurduğum vakit, hemen secdeye varıp "Ya Rab! Ümmetim ümmetim !" Niyazını yapmakta iken semadan bir beyaz bulut bana doğru indi. Ve bulutun içerisinden at kişnemesi benzeyen sesler geliyordu. O bulut Muhammedimi bürüdü ve gözümden kayboldu.
Bir münadi;
"Muhammed (as) bütün şarkı (doğuyu) ve garbı (batıyı) gezdirip tavaf ettirin deryalara ummanlara denizlere ithal ettirin (daldırın ki bütün yerler ve denizlerde olan mahlukat teşriflerini duysunlar. Şeklini şemâilini ve vasfını bilsinler. Doğumundan haberleri olsunlar. Bütün dünyada şirk küfür isyan edenleri korkutucu uyarıcı ve bütün iman ihlas ve itaat ehline de müjdeci geldi." diye nida ediyorlardı.
Bir an geçtikten sonra ol bulut açıldı. Oğlum Muhamed'imin bir yeşil ipek örtüye sarılmış, üzerinden su damladığını gördüm. Ansızın bir ses işittim ki:
"Bak! Bak.. Muhammed (as) bütün dünyayı, doğudan batıya kadar gezdi. Bütün dünya ehli ona muti ve aşık oldu. Dini cümle dinler üzerine galip olur." dedi. bu sözleri duyduktan sonra oğlum Muhammed'e baktım. Mübarek yüzü ayın on dördü gibi nur olmuş, kendisinden misk ve güzel kokular geliyordu. Onu cennet kokularıyla kokulamışlardı. Üç güzel kişi zuhur etti. Bu üç kişinin kanatları vardı. Birisinin elinde altından ibrik, diğerinin elinde yeşil zümrütten bir leğen ve üçüncüsünün elinde beyaz bir kumaş vardı. o ipek kumaşı açtı. İçinden bir mühür çıkardı. O mühüre bakanların gözleri kamaşırdı. Muhammed (as) ol ibrikten dökülen cennet suyu ile o zümrüt leğende yedi kere yıkadılar. O nurlu mühür ile iki küreği arasına mühürlediler. ol mühürü şerifi o ipeğe sardılar sonra o üç zattan birisi oğlum Muhammed (as) kanadı altına aldı, bir miktar tuttu ve sonra bana verdi. O ipek kumaşı elinde tutan melek Muhammed (as)'ın kulağına gizli, bir çok sözler söyledi ve iki gözünün arasını öptü ve
"Tûba leke Yâ Muhammed! Sen bütün kalplerde heybetli ve hürmetli oldun. Sana ve senin ümmetine nusret (yardım)verildi. Şark ve garp senin ümmetine fetih olundu. Denizlerde cezireler, kaleler ve beldelerin anahtarları senin ümmetine bahş oldu !" dedi.
İbni Abbas (ra) diyor ki:
"Peygamberimizin (Sav) doğduğu o mübarek gecede Kâbe'de olan bütün putlar yüz üstü düştü ve kırıldı. Hatıftan bir seda peyda olup Kureyş'teki putperest müşriklere helak ve azap olsun. Bu akşam muhakkak sadıkıl-vadül emin olan Nebiyyi Zişan hazretleri geldi. Lattı Uzza ve diğer putların cümlesi helak oldu. İblis hapis oldu ve cennet türlü türlü ziynetle süslendi." diyordu. O gece Kâbe'de bulunan kandiller kendiliğinden yandı ve cenneti aliyatta olan huriler melekler birbirlerine müjde edip Rasulün büyüklüğünü müjdelediler. Yeryüzünde insanlar ve cinniler diğer bütün mahlukatta birbirine müjdelediler.
" Hak Teâla seni daima mesrur eylesin Ya Muhammed !.. Allahu- Azümüşşan, senden daha üstün bir kul yaratmadı. Melekler senin doğumuna sevindiği gibi hiç bir kulun doğumuna ferahlanmadılar." diye nida olundu. Bütün deryalardaki mahlukat peygamberi birbirine müjdelediler. Efendimizin dedesi olan Hz. Abdül-Muttalip Kâbe'de idi. Amine hazretleri bir haber gönderip:
"Bir erkek torunu oldu. Gelsin torununu görsün." diye davet ettiğinde hz. Abdul-Muttalip geldi ve dedi ki:
"Ben Kâbe'de idim. Kâbe-i Mükerreme'nin duvarları titreyip ferahlarından birbirlerine seslendiler:
"Bizi putlardan temizleyecek olan Nebiyyi âhir zaman doğdu ve cihana teşrif eyledi." ben bu sözleri Kâbe'nin duvarlarından duyduğumda, taaccüp eyledim ve bildim ki, senin doğurduğun bu mübarek evladımın şanı pek büyüktür." dedi. Sonra "Oğlum Muhammed'ime, şevkat nazarı ile baktım ve Allah'a hamdü senalar olsun. Bana böyle kadri yüce, şerefi âli bir torun ihsan eyledi." dedi.
Efendimizin (sav) vücudu şeriflerinden çıkan o güzel koku bütün Mekke şehrini miski amber dolmuş gibi kokutmuştu.
Efendimizin amcası Ebu Leheb uyuyordu. Yüksek sedalarla uyandı. Evinin içi miski amber dolmuştu. Cariyesi Süveybe'ye hitaben: " Bu sedalar nedir? Bu miski amber kokuları nereden geliyor? Öğren bana haber ver." dedi.
Süheybe evden dışarı çıktı. Sedaların ve müjdelerin ne olduğunu öğrenip Ebu Leheb'in yanına döndü ve :
"Ya Eba Leheb! Müjde size olsun! Kardeşiniz Abdullah'ın bir oğlu oldu. Bu güzel kokular o doğan muhterem yavrunun vücudu şeriflerinin kokusudur. Bu sedalar yer ile gök arasında olan mahlukatın müjde ve tebşirat sedasıdır."
Eba Leheb cariyenin bu sözlerinden sevinip cariyeye hitaben:
"Ya Süveybe! Bana bu müjdeyi verdin, bende seni azad eyledim." dedi. Süveybe emzikli idi. "Kardeşimin oğluna git, meme ver." diye emretti.
Hz. Amine peygamberimizi sadece yedi gün emzirdi. Yedi günden sonra efendimiz diğer süt annesi Halime efendimize süt verinceye kadar Süveybe hatun emzirmiştir.
Abbâs -radıyallâhu anh- şunları anlatır:
Kardeşim Ebû Leheb’i ölümünden bir sene sonra rüyamda gördüm. Kötü bir hâlde idi:
“Sana nasıl muâmele edildi?” diye sordum. Ebû Leheb:
“Muhammed’in doğumuna sevinerek Süveybe’yi âzâd ettiğim için Pazartesi günleri azâbım biraz hafifletilmektedir. O gün baş parmağımla işâret parmağım arasındaki küçük bir delikten çıkan su ile serinlemekteyim.” cevâbını verdi. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, Kâhire 1993, II, 277; İbn-i Sa’d, I, 108, 125.)
İbn-i Cezerî şöyle der:
“Ebû Leheb gibi bir Peygamber düşmanı, Allah Rasûlü’nün doğduğu gün sırf kavmî hislerle gösterdiği sürûr sebebiyle cehennemde azâbı hafifletilirse, Peygamber Efendimiz’in doğduğu geceye hürmet gösterip Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi aşkına gönlünü ve sofrasını açan bir mü’minin Hak katında ne tür lutuf ve keremlere nâil olacağını bir düşünmek îcâb eder!..
Yapılması gereken, Allah Rasûlü’nün doğdukları ayda bol bol mânevî sohbetler yapıp feyz tâzelemek, mübârek ayın rûhâniyetinden istifâde edebilmek için ümmete ziyâfetler vermek, fakir, garip, yetim, çâresiz ve kimsesizlere her türlü iyiliği yaparak mahzûn gönülleri şâd etmek, onları sadakalarla sevindirmek ve Kur’ân okuyup okutmaktır…”
Emine Kaya..
Kaynak Muzaffer Ozak hz. İrşad kitabı.. Mevlidin fazileti bölümü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder