Fethu'r-rabbani 62. Meclis 4.sohbetinden

 


Allah’ım sabır, Allah’ım af. Allah’ım, bize yardım et!


Bir kimsenin elinde bulunana tamamen önünde eğilirsen, Hak sa­na darılır. Bir kimse, zengine malı için tevazu gösterir, karşısında iki büklüm olursa, din bağının üçte ikisi kopar.


Sen, bütün talebini halka bağladın, yarın Hakk’ın divanına o yüzle çıkacak ve utanacaksın.


Bir adam görmüştüm; hâli vakti iyiceydi. Ama insanlardan bazı şeyler talep ederdi. Yine birinden almış olacak, ipekten bir cübbe sattığını gördüm. Yirmi beş altına satmıştı. Peşine düştüm. Dövme aşı -keşkek- yiyen bir Zât’ın önüne dikildi. O zat dayanamadı, yedi­ğinden ona da verdi. Artık sırası geldiği için: “Sen biraz önce, yirmi beş altına cübbe sattın; bu hâlin ne?” dedim. Bana döndü, şöyle dedi: “Senin yüzünden sanatımı bırakamam; bunu terk mi edeyim istiyorsun? Hayır, yapamam!”


* * *

Bir zat velayet hâlinin sonuna varırsa ona kutubluk hâli verilir. O, bu hâli ile halkın işlerini üzerine alır. O, bu hâlinde halkın cüm­lesine muadil imana sahiptir. O iman sayesindedir ki, halkın işlerini yüklenir.


Hak Teâlâ, benim uzakta oluşuma ve zahirde giydiğim libasa bakmaz. Asıl libas, ölümden sonra giyilecek olan libastır. Üzerimde gördüğünüz güzel libas bir kefen sayılır. Bu benim için güzel oldu, ama nelerden sonra? Katı giydim, kuru yedim ve aç kaldım. On­dan sonra.


Ey Bağdat ehli, benim meşguliyetim yalnız siz değilsiniz. Sizden başkası ile olurum. Akıllı olunuz, her şeyi yerinde anlamaya gayret ediniz.


Ey yer ehli, gök ehli ve sizin bilemediğiniz diğer yaratılmışlar, bu hâliniz tam bir safiyete gitmiyor. Bu gördüğünüz zahir hâlinin doğruladığı bir iç âlem vardır. O iç âlemin de doğruladığı bir dış hâl var.


Sana söz yok; putlarını parçala ve tek Allah’a bağlan. Rabbin bir, sevdiğin bir, yârin bir olmalı. Kalbin tam birlik âlemine geçmeli. Hakk’ın yakınlık otağı kalbinde ne zaman kurulacak? Kalbin ne za­man meczup olacak? Sırrın O’nun yakınlığına ne zaman erecek? Ve sen halkı benliğinden silip Hakk’ın Zât’ına ne zaman ulaşacaksın?


Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: “Bir kimse, bütün varlığı ile Allah’a bağlanırsa her derdine o yeter ve bir kimse varını yoğunu dünya bilirse Hak ona dünyayı salar; dünya da, onun üzerinde akla gelmedik oyunlarını icra eder.”


Allah katında olana nail olmak için O’na bağlanmak icap eder. Kalpten O’na bağlanmadıktan sonra işler yolunu bulmaz.


Allah, şöyle buyurur: “Bir kimse, herhangi bir işi yapar, onunla Ben’den başkasını dilerse, Bana şirk koşmuş olur. Eline ne geçer ki, Ben onların hepsinden üstünüm.”


İhlâs, iman sahibinin arsası sayılır; yapılan işler ise, onların ağa­cıdır. Ağaçlar değişebilir, ama arsa değişmemeli.


Her bina takva hâli üzerine yükselir.


Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in yukarıdaki hadis-i şerifine itiraz yollu: “Ben Allah’a tam bağlandığım hâlde bana yardım etmiyor!” de­nirse, onun cevabı şu olur:


Peygamber boşa kelâm etmez; kabahati kendinde ara.


* * *

Yorum Gönder

0 Yorumlar