Fetih Suresi 20 ayetin nuzulü ve Hudeybiye Hadisi şeriflerde açıklamalı


Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:

عن مجمع بن حارثة الأ نصارى رَضِىَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]شَهِدْنَا الحُدَيْبِيَةَ مَعَ رسول اللّه (صلى الله عليه و سلم) فَلمَّا انْصَرَفْنَا عَنْهَا إذَا النَّاسُ يَهُزُّونَ الإبلَ. فَقُلْنَا مَا لِلنَّاسِ؟ فقَالُوا: أوحِىَ إلى رسولِ اللّه (صلى الله عليه و سلم) فَنَفَرْنَا مَعَ النَّاسِ نُوجفُ الإبلَ فَوَجَدْنَا رسول اللّه (صلى الله عليه و سلم) بِكُرَاعِ الغَمِيمِ وَاقِفاً عَلى رَاحِلَتِهِ. فَلمَّا اجْتَمَعَ النَّاسُ قَرَأ عَلَيْنَا: إنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحاً مُبِيناً. قالَ رَجُلٌ أفَتْحٌ هُوَ؟ قَالَ: نعم؛ وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ إنَّهُ لَفَتحٌ حَتَّى بَلَغَ: وَعَدَكُمُ اللّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةً تَأخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هذِهِ: يعنِى خَيْبَرَ، فلمَّا انْصَرَفْنَا غَزَوْنَا خَيْبَرَ فَقُسِّمَتْ عَلى أهْلِ الحُدَيْبِيَّةِ، وَكَانُوا ألْفاً وَخَمْسَمائةٍ مِنْهُمْ ثََثُمِائةِ فَارسٍ فَقُسِّمَتْ عَلى ثمَانِيَةَ عَشَرَ سَهْماً فأعْطِىَ الْفَارسُ سَهْمَيْنِ وَالرَّاجِلُ سَهْماً[. أخرجه أبو داود .

Kaynak : Ebu Davud, Cihad 155, (2736), Harac 24, (3015)



Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Hudeybiye sulhünde hazır bulunduk. (Sulh yapılıp) oradan döndüğümüz zaman, halk, develerini hızlandırarak (bir yere birikmeye) başladılar. Biz hayretle: "Bu insanlara ne oluyor, (niçin hayvanlarını hızlandırıp bir yere üşüşüyorlar?)" diye sorduk. "Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e vahiy gelmiş" dediler. Biz de, halkla birlikte harekete geçip develeri hızlandırdık, ilerleyince Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ı Kura'u'l-Gamim denen (Mekke ile Medine arasında Usfan'ın önünde bulanan) yerde bulduk. Devesinin üzerinde duruyordu. Halk toplanınca bize Fetih süresini tilavet buyurdular. Askerlerden biri: "Yani bu sulh bir fetih midir?" dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Evet!" deyip ilaveten: "Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim bu bir fetihtir" buyurdu. Süre-i celileyi okumaya devam eden Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Allah size, ele geçireceğiniz bol bol ganimetler vaadetmiştir. İman edenler için bir delil olması ve sizi doğru yola ulaştırması için bunları size hemen vermiş ve insanların size uzanan ellerini önlemiştir" mealindeki ayete kadar (Fetih 20) okudu. (Ayet'i kerimede işaret edilen acil ganimetle) Hayber kastediliyordu. Buradan ayrılınca Hayber'e gazveye çıktık. (Elde edilen ganimet) Hudeybiye'ye katılanlara taksim edildi. Bunlar bin beş yüz kişi idi. Bunlardan üç yüzü süvari idi. Ganimet on sekiz hisseye ayrıldı. Süvari olana iki, yaya olana bir hisse verildi."

Kaynak : Ebu Davud, Cihad 155, (2736), Harac 24, (3015)

Açıklama :
Hudeybiye Gazvesi'yle ilgili geniş bilgi 4266-4269 numaralı hadislerde gelecek. Ancak mevzuun anlaşılması için bazı kısa bilgiler vereceğiz.



 1- Hudeybiye Gazvesi hicretin altıncı yılında Zilkade ayında yapılmıştır. Esâsen Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) savaş için değil, umre için Mekke'ye müteveccihen yola çıkmıştı. Zülhuleyfe mevkiine gelince ihram giydiler. Gamîm nâm mevkiye kadar geldiler. Müşrikler burada karşılarına çıkıp daha ileri geçmelerine mâni oldular. Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'la müşrikler arasında elçiler teâti edildi. Kritik anlar geçirildi. Bu ara Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) antlaşma ümidini keserek bir ağaç altında "ölmeden dönmemek üzere" bütün mü'minlerden bey'at aldı. Arkadan gelen vahiy bu bey'attan Allah'ın razı olduğunu belirttiği için buna Bey'atu'r-Rıdvan denmiştir. Bu bey'at haberi müşriklere korku salmış ve sulh antlaşmasına râzı etmiştir.



 2- Yapılan antlaşmaya göre o yıl değil, müteâkip sene umre yapılacaktı, on yıl birbirleriyle savaşmayacaklar, Mekkeliler serbestçe Suriye'ye ticaret için gidebilecekler, Müslümanlara sığınan Mekkeli mühtediler, Mekke'ye iade edilecekler, Müslümanlardan Mekke'ye iltica edenler iâde edilmeyecekti.



 Umre için yola çıkan mü'minler, umre yapmadan dönmeye razı olamıyorlardı. Hele mültecilerin Mekkelilere iadesi pek ağırlarına gitmişti. Bu antlaşmadan hiç memnun değillerdi. Savaşmak bir çoğuna göre, daha iyi idi. Hazreti Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)'e başta Hazreti Ömer, pek çok sahâbe itiraz etmiş, memnuniyetsizliklerini üzüntülerini sözleriyle, davranışlarıyla ifâde etmekten çekinmemişlerdi.



 Bu hâlet-i ruhiye içinde dönüş yapılırken Fetih sûresinin, bu antlaşmayı "feth-i mübîn" ilân etmesi iyice şaşırtıcı olmuştu. Rivayette bir askerin, sûreyi tilavet etmekte olan Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)' ın kıraatini keserek: "Bu sulh bir fetih midir?" demesi bu şaşkınlığın ifadesidir.



 3- Sonradan bizzât Hazreti Ebur Bekir ve Hazreti Ömer'in de itiraf edecekleri üzere Hudeybiye antlaşması gerçekten bir feth-i mübin idi. Arkadan gelecek, Hayber, Mekke, Huneyn vs. fetihlerinin anahtarı, kapısı durumunda idi. Bu sulh sayesinde, yılardır kopmuş olan beşerî münâsebetler Mekkeli müşriklerle Müslümanlar arasında başlamış, İslâm'ın ne olup ne olmadığı sulh şartları içinde anlatılma ve fiilen gösterilme imkânına kavuşturulmuştu. Müslümanlığını gizliyerek artık ortaya çıkabiliyorlardı. Artık karşılıklı bir emniyet ve güven hissi gelmişti. Korkusuzca mü'minler müşriklerle karışabiliyor, münâkaşa edebiliyorlardı. Ebu Süfyan gibi lider durumundaki azılı İslâm düşmanları bile Medine'ye kadar serbestçe gelebiliyorlardı. Hâlid İbnu Velîd bu sulh esnasında Müslüman olmuştu. Hazreti Ebu Bekir'den başka herkesin hoş karşılamamakta ittifak ettiği bu sulh her çeşit menfi zevâhirine rağmen, gerçekten bir feth-i mübin idi.



 4- Ganimetinden söz edilen Hayber'in zabtı, Hudeybiye dönüşü, Medine'de 20 gün kadar kalındıktan sonra hareket edilerek gerçekleştirilen bir fetihtir. Rivayetler bir kısmının savaşılarak, bir kısmının sulh yoluyla fethedildiğini belirtirler.



 5- Ganimet taksiminde süvariler, atları veya develeri için de ayrı bir hisse alıyorlardı. Metinde Hayber ganimetinin on sekiz hisseye ayrıldığı ifade edilir. Mânası şudur: Bu rivayete göre, savaşa katılanlar 1500 kişidir. Bunlardan 300 tanesi atlı ve çift hisseli, 1200 tanesi yaya ve tek hisseli. Râvi, her 100 eşit payı bir hisse olarak tavsif etmektedir. Böyle olunca 12 yaya, 6 da süvari hissesi var demektir, toplam 18 yapar.



 6- Şunu hemen belirtelim ki, Hudeybiye Gazvesi'ni nakleden farklı muhtevalı başka rivayetler de var. Sıhhat yönüyle bu rivayet onların bazılarından zayıf olduğu için buradaki rakamlara itibar edilmemiştir. Daha mevsuk rivayetlere göre Hayber'de ele geçirilen ganimet 36 hisseye, yani 3600 paya ayrılmıştır. Bunun yarısı Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm) ve Müslümanlara ayrılmıştı. Bu miktar 1800 pay tutuyordu. Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm)'ın payı diğer mü'minlerden birinin payı kadardı.



 1800 paylık diğer yarı, Müslümanların umumî ihtiyaçları için ayrılmıştı.



 Hudeybiye Gazvesi'ne katılanlar 1400 kişi idi. Bunlar arasında 200 süvari vardı. Her bir at için iki hisse ayrılınca atlara 400 hisse ayrılmıştı. Bu şahısların payına ilave edilince 1800 yapıyordu. Böylece ganimetin yarısı 1800 hisseye taksim edilmişti. Netice itibâriyle piyadeler bir hisse alırken, süvariler üç hisse almıştı.



 Hudeybiye'de bulunduğu halde Hayber'e katılmayan sadece Câbir İbnu Abdillah (radıyallahu anh) vardı. Resûlullah (Aleyhissalâtu Vesselâm), ona da normal hisse ayırdı.



 Ebu Muâviye'nin rivayetine dayanan bu bilgiler ulemâca sahih kabul edilmiştir. Ebu Dâvud, yukarıdaki Mücemmî hadisindeki yanılgıya dikkat çekerek atlı sayısının Mücemmi'in dediği gibi, 300 değil, 200 olduğunu belirtir. Keza atlı 2 değil, 3 hisse almıştır. Biri şahsı için, ikisi atı için



Yorum Gönder

0 Yorumlar