28 Şubat 2013 Perşembe

Sizden biri Kur'an'ın üçte birini okumadıkça, sakın uyumasın




Hz. Ebu Hüreyre (ra)'tan rivayetle;
Efendimiz (sav) buyurdular ki:

"Sizden biri Kur'an'ın üçte birini
okumadıkça, sakın uyumasın."
Dediler ki: "Buna nasıl güç yeter?"
Buyurdu ki:
"Kulhuvallahu ehad, Kul euzu birabbil felak,
Kul eûzü birabbinas'ı okumaya güç yetmez mi?"

(Beyhaki/Şuab)

Siz benim ashabımsınız, benim asıl kardeşlerim, beni görmeden iman edenlerdir


Efendimiz (s.a.v) bir konuşmasında;
‘Kardeşlerimle buluşmayı çok özlüyorum’ der.
Sahabe sorar;
‘Ya Rasulallah, biz sizin kardeşleriniz değil miyiz’?
-Efendimiz;
‘Siz benim ashabımsınız, benim asıl kardeşlerim, beni görmeden iman edenlerdir’ buyururlar...

(Hadis-i Şerif / Enes Bin Malik'in (r.a) rivayetidir)

26 Şubat 2013 Salı

Peygamberimiz sevgi tanimlamasi KÖRDÜĞÜM..



Hz. Aise sordular :
" Ey Allahin Resulu beni seviyor musun ? "
Resulullah Sallalahü Aleyhi ve Sellem :
" Evet ya Aişe, tabii Seviyorum "
Hz. Aişe bununlada yetinmiyordu ve hemen soruyor :
" Beni nasil seviyorsun ? "
Peygamberimiz sevgi tanimlamasini yapiyordu sevgili esine. İçten, samimi ve hayran kalinan bir ifadeyle:
" Kördügüm gibi.. "
Sevgiye bakin aşka bakin. Açilmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi sevgi.
Hz. Aişe Peygamberimize sık sık sorardi :
"Ey Allahin Resulu, Kör dügüm ne alemde ? "
O yüce Resul cevap veriyordu :
" Ilk günkü gibi !! "
Salât ve Selam O'na olsun

23 Şubat 2013 Cumartesi

Hakkımızda belki bu hayırlıdır




Çölde, yaşayan bir bedevinin bir horozu, bir köpeği ve bir de merkebi vardı. Horoz, sabahları öter, onları namaza uyandırırdı. Bir gün tilki horozu alıp götürdü. Çoluk çocuğu üzüldü. Bedevi, hakkımızda belki bu hayırlıdır diyerek onları teselli etti. Bir kurt, yüklerini taşıyan merkebini parçaladı. Bedevi, üzülen çoluk çocuğunu yine, belki hakkımızda hayırlısı budur diyerek teselli etti. Bir müddet sonra kendilerine bekçilik eden köpekleri de öldü. Bedevi yine ailesini teselli etti.

Bir sabah gördüler ki, ilerideki birkaç çadırda yaşayanlar, esir alınarak götürülmüş. Hayvanlarının sesleri, merkep anırması, horoz ötmesi ve köpek havlaması çadırda yaşayanları ele vermiş. Bedevinin hayvanları olmadığı için onların varlığından haberdar olamamışlar.

İHTİYARLIK KAÇ YAŞINDA BAŞLAR?



Pasteur kuduz asısını bulduğunda 60 yaşındaydı...

Mimar Sinan, Süleymaniye camisini bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye camisini tamamladığında ise 86 olmuştu...

Galileo, ayın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı...

Charlie Chaplin, 76 yaşında film yönetmenliği yaparak hala işinin başındaydı...

Goethe, en büyük eseri Faust'u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti. 83'dü...

Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir.
İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır.

Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.

Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesi, hedeflerinin olmamasıdır. Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların, ideallerin teslim edilmesi adeta ruhu buruşturur.

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, halbuki hedeflerine götüren yolu yürümedikçe yaşlanırlar.

İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.
Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.

Tabiri caiz ise yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar. Nefesiniz daralır ancak görüş alanınız genişler.

Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır.
DERLEYEN +yahya evirgen

YAĞMURDAN SONRA OLUŞAN O MÜKEMMEL KOKUNUN NEDENİ




Bircok insan yağmur sonrası oluşan o mükemmel kokunun toprağın kendisine has bir özellik olduğunu düşünür.
 Halbuki yağmur sonrası hissedilen güzel kokuların kaynağı ACTİNOBACTERİA grubu icinde yer alan bazı bakterilerdir.
 Toprakta yaşayan en kücük canlılardan olan bu bakteriler en cok nemli ve karanlık ortamlarda yaşarlar.  Cevre koşularının gelişmeleri icin uygun olmadığı kurak dönemlerde 'SPOR' adı verilen özel yapılar üretirler. Sporlanma bazı bakterilerin  kendilerini kötü ve olumsuz koşullardan korunmasını sağlayan bir savunma mekanizmasıdır.
Yağmurdan sonra duyduğumuz kokunun nedeni bu sporlardır.  Daha önce oluşmuş olan sporların kokusunu hava kuru iken hissedemezsiniz, ancak yağmur yağdığında hissedebilirsiniz.

 Bunun nedeni yağmur damlaları yere düştüğünde, toprakta önceden birikmiş olan 'SPOR'lar bir miktar yağmur suyunun da yardımıyla  havaya fırlamasıdır. Yağmur nedeniyle havada artan nem bu SPORLARIN kokusunun burnumuza kadar ulaşmasını sağlar. YANİ ASLINDA KOKUNUN KAYNAĞI TOPRAK DEĞİL TOPRAKTA YAŞAYAN  BU BAKTERİLERDİR.

VUCUDUNUZDA HANGİ İŞLEMLER YAPILIYOR


SİZ AŞAĞIDAKİ SATIRLARI OKURKEN VUCUDUNUZDA HANGİ İŞLEMLER YAPILIYOR  HEMDE BİZİM EN UFAK BİR MÜDAHALEMİZ OLMADAN

Bazı hücreler kanınızda bulunan su miktarını ölctüler. Bazı hücreler kanınızda bulunan şeker miktarını defalarca ölçtüler. Şeker miktarının dengelenmesi icin binlerce hücreniz ayrı ayrı calıştı.

Kemiklerinizden kana kalsiyum verilmesi sağlandı. Bazende tam tersi yapıldı  ve kanınızda bulunan fazla kalsiyum, kemiklerinizden kana geri karıştırıldı.

Ölen deri hücrelerinizin yerlerine yeni hücrelerin inşa edilmesi sağlandı. Bunu icin bazı hücrelerin bölünerek coğalması sağlandı.

Beden ısınızın ayarlanması icin trilyonlarca hücre mikro kalorifer gibi calıştı.
Her hücrenin calışma hızları tek tek denetlendi ve kontrol altına alındı.

Kanınızda ne kadar sodyum olduğu hücreler tarafından denetlendi ve bulunması gereken sodyum miktarı özel mekanizmalar sayesinde ayarlandı.

Kan basıncınızın tehlikeli bir şekilde yükselmesini ve düşmesini engellemek icin hücreler basınc ölcümleri yaptı ve gerekli önlemleri almak icin gece gündüz calıştılar.

Damarlarınızın etrafındaki kas hücreleri kimi zaman kasılarak damarları daraltılar, kimi zaman gevşeyerek damarları genişlettiler.

Böbreklerinizde bulunan bazı hücreler idrar sıvısı icerisinden bazen su bazen sodyum maleküllerini alıp kana karıştırdılar.

Ve bunlar gibi binlerce işlem vucuttaki muhteşem sistem vasıtasıyla gercekleştirildi.

Kısasacı vucudunuzda bulunan her nokta sizin yaşamızı devam ettirmek icin teker teker kontrol edildi, eksiklikler giderildi ve düzen sağlandı.

GAZLI İÇECEKLERİN ZARARLARI


                         
ASTIM: Gazlı içeceklerde bulunan sodyum benzoat maddesi, hazır gıda sektöründe koruyucu antimikrobiyal madde olarak kullanılan ve ürünün raf ömrünü uzatan kimyasal bir tuzdur. Bu madde potasyumun kullanabilirliğini düşürür. Araştırmalara göre vücudun sodyum benzoata gösterdiği reaksiyonlar egzama, astım ve kurdeşene neden olabilir.

DİŞ RAHATSIZLIKLARI: Gazlı içeceklerde bulunan asit ve şeker, diş minelerini zedeler. Oluşan diş çürükleri sinirlere, diş köküne veya dişin alt kısmında bulunan bölgeye ulaştığı zaman, dişözü dokusunun ölümüne sebep olabilir. Bu rahatsızlık, hemen tedavi edilmediği takdirde diş ve diş eti apsesine yol açar.

KALP RAHATSIZLIKLARI: Gazlı içecekler, birçok sağlık sorununa yol açan ve son zamanlarda yapılan ciddi araştırmalara konu olan yüksek dozda fruktozlu mısır şurubu içerir. Bu madde, aynı zamanda kalp hastalıkları ve diyabete sebep olan metabolik rahatsızlık risklerini yükseltir.

BÖBREK RAHATSIZLIKLARI: Gazlı içecekler, uzun vadede böbrek taşına ve diğer böbrek rahatsızlıklarına yol açabilen yüksek miktarda fosforik asit içerir.

ÜREME RAHATSIZLIKLARI: Gazlı içecek kutuları içeriğinde bol miktarda BPA maddesi bulunduran bir çeşit reçineyle kaplıdır. Bu madde aynı zamanda plastik şişelerde ve biberonlarda bol miktarda bulunan, iç salgı bezlerine zarar veren kanser yapıcı bir kimyasaldır. Erken ergenlik ve üreme sistemi rahatsızlıklarına yol açar.

AŞIRI ŞEKER YÜKLEMESİ: Gazlı içecek tükettikten 20 dakika sonra kandaki şeker oranı yükselir ve buna bağlı olarak insülin patlaması gerçekleşir. Artan hormon seviyesiyle karaciğer, vücutta bulunan şekeri hızlı bir şekilde yağa dönüştürür. 40 dakika sonra kafein hazmı tamamlanır. Gözbebekleri büyümeye başlar, kan basıncı yükselir ve buna bağlı olarak karaciğer, dolaşım sistemine daha fazla şeker pompalar. Beyinde bulunan adenozin alıcıları tıkanır ve vücuttaki rehavet hali ortadan kalkar. Gazlı içecek tükettikten 45 dakika sonra vücut dopamin üretimini artırır. Bu kimyasaldaki artış, beyinde bulunan ve zevk duygusunu üreten sinir ağını uyarır.

OSTEOPOROZ: Gazlı içecekler fosforik asit ve yüksek oranda fosfat içerir. Bu maddeler, uzun vadede osteoporoz riskini yükseltir ve kemik kırılmalarına yol açar. Fosfor idrarla dışarı atıldığı zaman, kemikleri onaran ve vücudun geri kalanı için önem arz eden kalsiyum maddesini de kendisiyle birlikte götürür.

OBEZİTE: Gazlı içecek tüketimi ve vücut ağırlığı arasındaki ilişkinin çok yüksek olduğu biliniyor. Yapılan araştırmalara göre tüketilen her gazlı içecek, obezite olma riskini 1.6 kere artırmakta. Kalp damar rahatsızlıklarının yüzde 70’i obeziteye bağlı. Meme ve bağırsak kanseri tanısı konan hastaların yüzde 42’si obeziteden mustarip. Safrakesesi ameliyatlarının yüzde 30’u obeziteden kaynaklanıyor.

DİYABET:  Daha fazla gazlı içecek tüketen kimselerin tip 2 diyabete yakalanma riski yüzde 80 daha yüksek.

Bunları biliyor musunuz?


*Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı kullanılır.
*Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
*Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır.
*Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
*İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.
*Kutup ayıları solaktır.
*Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır.
*Penguen yüzebilen ama uçamayan tek kustur.
*Yeni Zelanda, dünyadaki her türlü iklimin yaşandığı tek ülkedir.
*Zürafaların ses telleri yoktur.

4.Murad ve Derici güzel bir kıssadan hisse


4. MURAT VE DERİCİ

Birgün 4. Murat Sadrazamıyla birlikte tebdil-i kıyafet gezerken bir deri dükkanın önünde dururlar. Dükkan son derece kötü bir durumdaydı ve dericinin hali ise içler acısıydı.
İhtiyar derici sandalyesini çekmiş dükkanın önünde oturmaktadır.

Padişah: Selamın Aleyküm derici der. Derici şöyle gelenlere göz atar ve hemen toparlanarak:

-Aleyküm Selam Ya Cihan-ı Serdar der

Padişah: Yazı Kışa hiç katmadın mı?

Derici : Kattım ama hiç bir şey tutturamadım der..

Padişah: Peki geceleri hiç çalışmadın mı?

Derici: Çalıştım ama el aldı der.

Peki der Padişah sana bir kaz göndersem yolar mısın?

Derici yolarım der hem de hiç bağırtmadan..

Padişah dericinin yanından ayrılarak saraya döner. Sadrazam dayanamaz..

Haşmetlim der derici ile yaptığınız konuşmadan hiçbir şey anlamadım.

Padişah kızar Sadrazama dönerek.- Sen nasıl sadrazamsın der ne demek bir şey anlamadım. Derhal o dericinin yanına gideceksin ve ne konuştuğumuzu anlayacaksın. Eğer anlamazsan tez zamanda kelleni vurdururum der.

Korkuya kapılan sadrazam soluğu dericinin yanında alır.

Derici sadrazamın koşarak geldiğini görünce doğrularak.
—Hoş geldin der.

Sadrazam – Çabuk bana Padişahla ne konuştuğunuzu anlat der

Derici- Anlatırım ama bir kese altın vereceksin der

Sadrazam kelle korkusuyla kabul eder ve sorar

—Söyle bakalım gelenin padişah olduğunu nasıl anladın?

Derici- Padişah kılık değiştirmişti ama yeleğini değiştirmeyi herhalde unuttu üzerinde öyle kıymetli deriden yapılmış bir yelek vardı ki o yeleği ancak padişahlar giyebilirdi

Peki der sadrazam Yazı kış katmadın mı ne demek?

Derici- Anlatırım ama bir kese altın daha vereceksin der
Sadrazam mecburen kabul eder.
Derici- Padişah yazı kışa katmadın diye sordu yani yaz kış çalışıp kazanmadın mı ki sen ve dükkânın bu haldesiniz dedi bende çalıştım ama hiçbir şey tutturamadım dedim

Peki der Sadrazam. Geceleri hiç çalışmadın mı? Diye sordu

Derici -Anlatırım ama bir kese altın daha vereceksin der.
Sadrazam biraz da kızarak kabul etmek zorunda kalır.

Derici -Yani padişah geceleri çalışıp çocuk filan yapmadın mı özellikle oğlun yok muydu sana yardım edecek demek istedi. Bende yaptım ama oğlum olmadı kızlarım oldu onları da elin oğlu aldı dedim…

Peki der sadrazam Padişah sana bir kaz yollasam yolar mısın dedi o ne demek?..

İhtiyar derici elindeki altın keselerini şöyle hafifçe havaya atıp tuttuktan sonra…

Eeeee.. Onu da artık sen anla sadrazamım demiş…

Gıybetin Çeşitleri



Gıybetin Çeşitleri;
Gıybet değişik şekillerde gerçekleşebilir:
İnsanın bedeni ile ilgili kusurlarını söylemek

Bir kişi hakkında "Kördür, topaldır, keldir, şaşıdır,
kısa boyludur, uzun boyludur, çirkindir.." gibi kişinin
duyduğunda hoşlanmayacağı kusurlarını söylemek gıybettir.
Mesela, iki kişi evlendiklerinde damat tarafı; "Damat güzeldir,
gelin çok çirkindir." veya gelin tarafı; "Damat kısa boyludur veya
geline layık değildir." gibi sözler sarf etmektedirler.
Bu tür sözler gıybettir.

İnsanın elbisesiyle ilgili kusurlarını söylemek;

Bir kimse hakkında "Pantolonu kısadır, eteği uzundur,
elbisesi eskidir, ceketi kirlidir..." gibi kişinin duyduğunda
hoşlanmayacağı ayıplarını söylemek gıybettir.
Dünya işleri ile ilgili kusurlarını söylemek
Bir kimse hakkında "Terbiyesizdir, çok yer, çok uyur,
ailesi çok gezer, evi temiz değildir..." gibi kişinin duyduğunda
rahatsız olacağı sözleri söylemek gıybettir.

Ahlakı ile ilgili kusurlarını söylemek;

Bir kişi hakkında "Kötü huyludur, acizdir, zayıftır, korkaktır, cimridir,
öfkelidir..." gibi kişiyi rencide edici şeyleri söylemek gıybettir.

Asaleti ile ilgili kusurlarını söylemek;

"Annesi hizmetçidir, babası çöpçüdür, kapıcıdır, çiftçidir veya
ayakkabı boyacısıdır..." gibi kişiyi küçük düşürücü sözleri
söylemek gıybettir.

Dini işleri ile ilgili kusurlarını söylemek;

Bir kimse hakkında "Fasıktır, yalancıdır, anne ve babasına
itaat etmez, zalimdir, namaza tembeldir, daha Fatiha'yı bile
düzgün okuyamıyor, üçkâğıtçıdır, helal ve harama aldırmaz..."
gibi duyduğunda kişiyi rahatsız edecek kusurlarını söylemek gıybettir.
(Kırk Hadis Şerhi)

Gıybet sadece dil ile yapılmaz;

Dil ile söylemek, ancak başkasına Müslüman kardeşinin bir eksikliğini anlattığın ve hoşuna gitmeyen bir vasfını belirttiğin için haram olmuştur.
Bu bakımdan ta’rizen (gizlice) kendisinden bahsetmek, açıkça kendisinden bahsetmek gibidir. Bu hususta fiil de söz gibidir. İşaret, ima, dudak bükme, göz kırpma, yazı, hareket ve maksadı belirten her türlü söz, açıkça söylemek gibidir. O halde bunların tümü gıybet ve haramdır.

Aişe validemizin (ra) şu sözü ima ve işaret kısmındandır:
“Bizim evimize bir kadın geldi. Kadın gittikten sonra elimle kadının kısa boylu oluşuna işaret ettim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) bana şöyle dedi:
"Kadının gıybetini yaptın."  (İbn Ebi Dünya, İhya-u Ulumiddin)
Gıybeti dinleyen de yapan gibidir!..

Gıybet ne demektir? Ayet ve Hadis ile



Onun hakkında söylediğin onda varsa gıybet, onda yoksa iftiradır bunu unutmayalım..

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ ۖ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا ۚ أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ



Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

(Hucurat Suresi 12. ayet-i kerime)




Gıybet ne demektir?

Gıybetin çeşitleri nelerdir?
Hangi hallerde gıybet edilmiş olur?
Gıybet; hazır olmayan birisinin aleyhine konuşmak,
arkadan çekiştirmek, birisinin gıyabında hoşuna gitmeyen
bir şey söylemek demektir.
Gıybet; “Kardeşini hoşlanmayacağı bir şekilde anmandır”

Resulullah (asm) bir gün ashaba sordular:
“Gıybet nedir bilir misiniz?” Ashab:
“Resulullah (asm) daha iyi bilir.” dediler. Resulullah (asm) da:
“Kardeşinin (işittiğinde) hoşuna gitmeyecek şeylerle insanların
yanında bahsini yapmandır.” Sahabelerden birisi:

“Dediğim o (nâhoş) şeyler, kardeşimde varsa, ne buyurursunuz?” dedi. Resulullah (asm) şu açıklamayı yaptılar:
“Söylediklerin eğer onda varsa, onu (sadece) gıybet etmiş olursun.
Ama eğer bahsettiğin yoksa (sadece gıybet günahıyla kalmazsın)
ona iftira etmiş olursun.”

(Ebu Davud, Tirmizi, Müslim, Nesai)

22 Şubat 2013 Cuma

Cennete ve Cehenneme Girme Sebepleri, Cennetin, Cehennemin ve Dünyanın Yaratılış Sebebleri,Gunyet'üt Tâlibin'den


Bilesin ki..
Cehenneme girmenin başlıca sebebi: K ü f ü r d ü r ..
Orada azabın kat kat olması ve cehennemin dibini boylamanın sebebi ise.. yersiz ameller ve kötü huylardır.

Cennete girmenin başlıca sebebi ise: İ m a n d ı r..
Cennet nimetlerinin kat kat olması ve oranın yüksek dereceleri ise.. yararlı amellere ve güzel huylara bağlıdır.


Aziz Celil Allah cenneti yarattı; oradakilere sevap olması için, nimetlerle doldurdu..

Cehennemi yarattı. Oradakilere bir ceza olması için, içini afetlerle doldurdu.

Dünyayı da yarattı. Ancak dünyanın içini âfetlerle ve nimetlerle doldurdu. Ta ki dünyadakilere bir imtihan ve iptila ola...

Sonra Allah-ü Taâlâ halkı yarattı. Cenneti ve cehennemi de yarattı; ama halktan gizli olarak.. Onları halkına göstermedi..



Dünyada bulunan nimetler ve afetler, âhiret nimetinin ve azabının birer örneğidirler. Oradakilerin bir tadımlığıdır..

Allah-ü Taâlâ, yeryüzünde kulları arasından sultanlar yarattı. Bunlara öyle bir saltanat verdiki: Kalpleri onunla ürperte.. o saltanat sebebi ile insanlara sahib olalar.

Sultanların bu durumu ise..  Yüce Allah'ın iradesine, mülkün sahibi olduğuna, emrinin ve muamelesinin geçerlin olduğuna bir örnektir.

Allah-ü Teâla, bütün bunların haberini, bize kadar indirdi. Dünyanında ahiretinde misâllerini anlattı.
Gücünü, iradesini, ihsanını, yaptığı işleri, bir bir anlattı.
Üstte anlatılanların hemen her birine misaller getirdi.
Ve.. bu manadan olarak, şöyle buyurdu:

   وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ ۖ وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَ
  
  - " Bu misalleri, insanlara getiriyoruz.Ama o misallere, ancak bilgin kimselerin aklı erer." Ankebût Suresi 43 ayet-i kerime)

Yüce Allah'ı bilen âlimler, onun katından gelen misalleri anlarlar.
Misal şu demeğe gelir:
- Gördüğün bir şeyin şekli ve sıfatı..



Allah-ü Taâlâ, bu misalle görmediğin şeyi sana göstermek ister. Baş gözünle görmediğini, kalp gözünle sana göstermek diler. Böylece, baş gözünün göremediğini kalp gözün görür.

Bu misal iledir ki: Kalbin; kendisine anlatılan melekût haberini, iki cihanın değişik haberleini, sultanlar sultanı Yüce Allah'ın haberini akıl yolu ile anlar..

Dünyada ne kadar nimet, istek duyulan her ne şey var ise..bunların hemen hepsi:  Cennetteki nimetlerin birer örneği tadımlığıdır.

Örnekleri burada görülen bu nimetlerin dışında öyle nimetler vardır.ki; ne bir kulak duymuştur. Ne de, bir beşer kulunun kalbine onu hatırlatmak gelmiştir.

Bu üstün nimetlerin kullara isimleri söylenecek olsa.. o isimlerin bir yararını göremezler. Zira, onların nasıl olacağına akılları ermez..  Burada, onların bir benzerini görmeleri de mümkün değildir. Zira, dünyada onların bir benzeride yoktur.

Şöyle diyelim:
- Cennetin yüz derecesi vardır. Dünyada ise.. ancak o yüz derecenin ancak üç tanesi misal yollu anlatıldı..

Anlatılan o derece misalleri de: Altın, gümüş ve nurdur..
Bunların dışında kalan derecelere akıl ermez. Aklın,onlara idrâk edip kavraması da zordur.
Sonra..
Dünyada bulunan şiddet ve azap ise.. öbür âlemin şiddetine ve azabına birer örnektir.
Ancak, öbür âlemde çok çok şiddetler va azaplar vardır ki : Onlara akıl ermez.
Öbür âlemde, cehennem ehli için meydana gelecek azaplar; Yüce Allah'ın gazabından meydana gelir.
Cennet ehli için, orada zuhur edecek nimetler ise.. Yüce Allah'ın rahmetinden meydana gelir.

Allah'ın kullarından her kim, dünyasından mübah cinsibir şey alıp yer ise.. o yediği şeyin şükrünü de eda eder ise.. buradakinden daha ince ve daha değişik bir şekilde onun için cennete nimetler hazır olur..

Her kim, dünyada iken, kendisine mübah olmayan bir şeyi alıp yer ise.. cennete onun benzeri şeyleri nefsine haram etmiş olur.

Her kim, üstte anlatılanları yalan sayar ise.. onun için cennet ve onda bulunanlar kendisi için haram olur..

Kaynak: Gunyet'üt-Talibin 12. Bölüm -Takva
sayfa:463-464 (Esseyyid Abdulkadir Geylani Hz.)
Yazan: Emine Kaya 
 





Sözlü Resimli kartlar, Dini Yazılı resimler, Dini Yazılı Kartlar



































21 Şubat 2013 Perşembe

Talâk Suresi 5.ayet-i kerimenin tefsiri.. Esseyyid Abdulkadir Geylani hz. Gunyet'üt Tâlibin'den


Dünya hayatının bizi aldatmaması hakkında hep uyarı alıyoruz değil mi? Ayetlerde hadislerde... Allah bizi uyarıyor benim keremime güvenipte şeytan seni "Allah avf eder" diye gafa getirmesin.. aldanmayın aşağıdaki yazıyı lütfen anlayarak okuyalım.  Allah Razı olsun cümlemizden..


ذَٰلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنْزَلَهُ إِلَيْكُمْ ۚ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا


-"Bir kimse, Allah için takva sahibi olursa.. Onun günahlarını kapatır; sevabını da artırır." (Talâk suresi 5.ayet-i kerime)

Sonra, Allah-ü Taâla sana tenbihte bulunup ayıktırdı. Ta ki: Rabb'ın keremine güvenip kalmayasın; onu unutup gaflete dalmayasın. Gösterdiği yolu görmez; âyetlerini duymaktan yana da sağır olmayasın. Bilhassa, öğütlerini ve çekici emirlerini dinlemekten yana..

Üstte anlatılan manada, Allah-ü Taâla şöyle buyurdu.
 يَا أَيُّهَا الْإِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ

- "Ey insan, kerem sahibi Rabb'ına karşı seni ne alldattı?.." (İnfitâr Suresi 6.ayet-i kerime)


  يَا أَيُّهَا الْإِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ



- "O seni yarattı; seviyeli kıldı ve mutedil eyledi.." (İnfitâr Suresi 7.ayet-i kerime)



Yüce Allah, zatını keremle anlattı; ta ki: O'nun için yaptığın amellerden geri kalmayasın. O'nun yakınlığından kaçıp yarattıkları ile meşgul olmayasın..

Daha sonra, senin durumunu anlattı. Şöyleki:

Seni O yarattı. Hiç yokken vücud verdi. Hiç bir şey değilken seni hayata kavuşturdu. Muhtaç durumda iken, seni zengin eyledi. Zayıftın kuvvetlendirdi.

Daha önce, hiç bir şey görmüyordun; sana yarayan şeyi o gösterdi.

Bilgisizdin; sana pekçok şeyi belletti.

Sen, şaşırmış bir halde iken, sana hidayet edip doğru yolu gösterdi.

Şimdi soralım:

O'nun geniş rahmetini neden istemekten geri durup oturdun?.

Seni, Yüce Allah'ın taatına karşı tenbel bırakan nedir?.



Halbuki bu taat, sana dünya hayatında şeref verecek; âhirette ise saadete ulaştıracak; üstün derecelere çıkaracaktır.

Bu dünya hayatına razı mı oldun?.

Hayırlı şeyi verip düşük bir şeyi mi alıyorsun?. Bunun için mi, dünyayı ve dünya adamlarını tercih ettin?.

Dünyanın, sana görünen süsünde bir dayanma yoktur. Bilhassa firdevs cennetinin nimetlerine karşı.. Oradaki; peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle arkadaşlık karşısında dünya süsünün ne değeri olur ki?..

Şu ayet-i kerime, bilhassa anlattığımız manada önemlidir:


  أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ ۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ



- "Âhireti bırakıp dünya hayatına razı mı oldunuz?. Halbuki, dünya eşyası, âhiretinkinin yanında pek küçük kalır." (Tevbe Suresi 38.ayet-i kerime)

Diğer ayet-i kerimede ise Allah-ü taâlâ şöyle buyurdu:
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
 وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ 


- "Siz, dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Halbuki âhiret hayırlı ve daha devamlıdır." (Â'lâ Suresi 16-17.ayet-i kerimeleri)

فَأَمَّا مَنْ طَغَىٰ
وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَىٰ



- "Her kim azar da, dünya hayatını tercih eder ise.. cehennem onun evidir.." (Nâz'ât Suresi 37-38-39. ayet-i kerimeler)



Kaynak: Gunyet'üt-Talibin 12. Bölüm -Takva

sayfa:461-462 (Esseyyid Abdulkadir Geylani Hz.)

Yazan: Emine Kaya

Öğrencilerime ders verirken düşündüklerim


Öğrencilerime ders verirken düşündüklerimi paylaşmak istedim acizane..

Öğrencimle beraber bir dağa tırmanıyorum ama beraber..

O düşmeden  tuttuğu yerden elini sımsıkı tutup çıkmasında ona kuvvet olmaya çalışıyorum..

Ona dağı tırmanırken kolay yolları gösterip çıkışını kolaylaştırıyorum..

Bu dağ çok yüksek inişleri ve çıkışlarıyla..

Bu yolculukta diğer yol arkadaşlarına zarar vermemesini, onları dikkatli takip etmesini öğretiyorum..

Dağı tırmanmak kolay değil öyle anları vardırki tırnakların acır kanar ama susarsın yola tebessümle devam edersin..

Bu vazife dağların taşımaya gücü yetmediği bir kulluk vazifesidir..

Bir gün gelecek roller değişecek ben sırat yolunda sendelerken o benim elime kuvvet olacak..

Tam düşecekken beni tutacak "hocam sen bana Allah için sabırla Kur'an ve Sünneti öğrettin bu gün seni Rabb'im bırakmayacak gel beraber cennete girelim" diyecek.

Böyle düşüncelerle kendime sabır aşılıyorum buda merhametimi arttırıyor..

Bir müslüman inşa etmek kolay değil. Allah tüm eğitimcilere sorumluluk bilinci ve merhamet versin..

Başarı ihsan eylesin...

Amiin

Allah yar ve yardımcımız olsun kardeşlerim..

  

19 Şubat 2013 Salı

Sizden Gelenlere Cevap



Sorularınız veya sorunlarınızda çaresiz olarak bıraktığınız yorumlarınızı  ben cevaplamaya çalışrım ama  yorum bırakan arkadaşlar yorumlarınızın yayınlanmasını istemediğiniz zaman "yorumu sil" diye bir not bırakırsanız yorumunuzu yayınlamadan cevap veririm.. Allah yar ve yardımcımız olsun..

18 Şubat 2013 Pazartesi

Onlar ev de yapacaklar mı?


Onlar ev de yapacaklar mı?

Nuh aleyhisselam zamanında insanların ömürleri uzunmuş, 800 – 1000 sene yaşarlarmış. Bir kadının oğlu ölür. Kadın çok ağlar. Komşu kadınlardan birisi der ki:
- Niye bu kadar ağlıyorsun, Allahü teâlânın takdiri böyleymiş.
- Elbette öyledir, ben ona ağlamıyorum.
- Ya niye ağlıyorsun?
- Yavrum fazla gün görmedi diye, annelik şefkatiyle ağlıyorum.
- Oğlun kaç yaşındaydı?
- 275 yaşındaydı.
- İyi ama sen buna ağlıyorsun da, ahir zamanda gelecek ümmet ne yapsın, ömürleri 50-60 sene olacak.
- Ciddi mi söylüyorsun?
- Elbette.
- Allah Allah, onlar ev de yapacaklar mı?
- Hem de kaç tane yapacaklarmış.
- Ben onların yerinde olsaydım, çadırımın kazığını bile değişmezdim.


Vakit az kardeşler dünyalık elde ederek geçen bir ömrü kim ne yapsın?
Son nefese gelince geç kalınmış bir pişmanlık..
Rabb'inden mahcubiyetin ve eman dilenmek tek çare..
Kapısından kovulmakta var ama gidecek yoksa başka kapı..
Allahümme Salli Ala Seyyidena Muhammed..
Şefaat Ya RasulAllah..Şefaat Ya HabibAllah...Şefaat Ya NebiyAllah..




Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı