8- Tirmizî'nin Ebu Ümâme'den onun da Rasûlullah (sa)'tan rivayetinde o şöyle buyurmuştur:
“Çalgıcı (çalıp söyleyen) cariyeleri satmayın, satın almayın, onlara çalgıcılığı öğretmeyin. Onların alıp satılması ile yapılan ticarette hayır yoktur. Onların satılmasından alınan bedel de haramdır.” İşte bunun gibisi hakkında "İnsanlardan bilgisizce Allah yolundan saptırmak için Hakkı boş sözlerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır..." âyeti nazil oldu.[1]
İbn Kesîr bu hadisin ravileri arasında bulunan Ali ibn Yezîd'in, onun şeyhinin ve ondan rivayette bulunan ravinin de hep zayıf raviler olduğunu kaydetmiştir.[2]
13. Hani Lokman da oğluna demişti, ona öğüt veriyordu: Oğulcuğum, Allah 'a şirk koşma. Hiç kuşkusuz Allah 'a şirk koşmak çok büyük bir zulümdür.
Daha önce (En'âm Sûresi, 82 âyetinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere Ebu Davud et-Tayâlisî'nin kendi isnadıyla Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayetinde o şöyle anlatıyor:
"İman edenler ve imanlarını zulümle bulaştırmayanlar var ya, işte onlarındır emniyet..." (En'âm, 6/82) âyeti nazil olunca sahabe:
"Hangimiz imanını zulümle karıştırmaz ki!?" diye sızlandılar da: "Oğulcuğum, Allah'a şirk koşma. Hiç kuşkusuz Allah'a şirk koşmak çok büyük bir zulümdür." âyet-i kerimesi nâzîl oldu.[3]
Ve buradaki zulmün herhangi bir zulüm, bir haksızlık olmayıp bu zulümle Allah'a şirk koşmanın kastedildiği beyan edildi de sahabe rahatladı.[4]
14. Biz insana ana ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu zorluk üstüne zorlukla taşımıştı. Sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür. Bana ve ana-babana şükret. Dönüş ancak Bana'dır.
15. Eğer o ikisi (anan-baban) seni, hakkında bilgin olmıyan bir şeyi bana ortak koşmaya zorlıyacak olurlarsa onlara itaat etme ve onlarla dünyada ma'rûf üzere birlikte ol. Bana dönenlerin yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yine Bana'dır ve o zaman Ben, size, yaptıklarınızı bildireceğim.
Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Bu âyet-i kerimelerin nüzul sebebinde meşhur olan, Sa'd ibn Ebî Vakkâs hakkında ve annesi Hamne bint Ebî Süfyân ibn Ümeyye onu dininden döndürmeye çalıştığı zaman nazil olduğudur. Şöyle ki:
Ebu Davud ibn Ebî Hind'in Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayetinde o şöyle anlatıyor:
"Eğer seni, hakkında bilgin olmıyan bir şeyi bana ortak koşmaya zorlıyacak olurlarsa onlara itaat etme ve onlarla dünyada ma'rûf üzere birlikte ol..." âyet-i kerimesi benim hakkımda indi. Ben, anneme karşı iyi davranan birisiydim. Müslüman olunca annem bana:
"Ey Sa'd, bu sonradan ihdas ettiğin din de nedir? Ya bu dini bırakacaksın ya da ölünceye kadar yemiyeceğim, içmeyeceğim de insanlar "Annesinin ölümüne sebep oldu." diye seni ayıplıyacaklar." dedi. Ben:
"Ey anneciğim, yapma; çünkü ben asla dinimi bırakacak değilim." dedimse de yemeden içmeden bir gün ve gece geçirdi. Sabaha çıktığında açlıktan iyice bunalmıştı. Ben:
"Allah'a yemin olsun; bin tane canın olsa, hepsi de birer birer çıksa ben yine bu dinimi hiçbir şey için bırakacak değilim." dedim. Benim bu kesin tavrımı görünce yedi, içti ve işte Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[5]
2- Daha önce (Mâide, 5/91 ve Enfâl, 8/1 âyetlerinin nüzul sebebinde) de geçtiği üzere Müslim'in, Sahih'inde Sa'd ibn Ebî Vakkas'm oğlu Mus'ab'dan rivayetinde o şöyle demiştir: Onun (Sa'd ibn Ebî Vakkas) hakkında Kur'ân'dan âyetler nazil oldu.
Bir keresinde Sa'd'ın annesi "O dininden dönünceye kadar onunla konuşmamaya, yememeye, içmemeye yemin etmiş ve:
"Sen, Allah'ın sana ana-babanı tavsiye ettiğini iddia ediyorsun. İşte ben annenim ve sana bunu (girmiş olduğun
Muhammed'in dinine küfretmeni, ondan dönmeni) emrediyorum." demiş. Üç gün yemeden içmeden durmuş ve nihayet açlık ve susuzluktan bayılmış. Umara adındaki oğlu kalkmış ve annesine su içirmiş. Ayılınca Sa'd'a beddua etmeye başlamış da bunun üzerine Allah Tealâ: "Biz, insana ana-babasına güzel davranmasını tavsiye ettik. Eğer seni Allah'a ortak koşmaya zorlarlarsa..." âyet-i kerimesini indirmiş.
Sa'd der ki:
"Allah'ın Rasûlü (sa) (Bedr günü) büyük bir ganimet elde etmişti. Ganimetlerin içinde bir kılıç gördüm, aldım ve Allah'ın Rasûlü (sa)'ne götürüp:
"Bu kılıcı bana ver. Benim savaştaki halimi ve buna liyakatimi biliyorsun" dedim.
"Onu aldığın yere geri koy." buyurdular. Efendimizin yanından ayrıldım ve ganimetlerin toplandığı yere gittim. Kılıcı ganimetlerin içine atacakken nefsim beni kınadı ve atmamı söyledi de geri döndüm ve Rasûlullah (sa)'ın yanına gelerek tekrar
"Bu kılıcı bana ver." dedim. Sesini biraz daha yükselterek:
"Onu aldığın yere geri koy." buyurdular da akabinde Allah Tealâ: "Sana ganimetleri sorarlar..." (Enfâl, 1) âyet-i kerimesini indirdi.
Bir keresinde hastalanmıştım, Allah'ın Rasûlü (sa)'ne haber gönderdim, yanıma geldi,
"Bırak malımı dilediğim gibi bölüştüreyim." dedim. Kabul etmedi.
"Yarısını dilediğim gibi bölüştüreyim." dedim, onu da kabul etmedi.
"Hiç olmazsa üçte birini istediğim gibi taksim edeyim." dedi, sustu. Daha sonra üçte bir caiz oldu.
Bir gün ensar ve muhacirlerden bir grup gördüm. Bana:
"Gel sana yedirelim, içirelim." dediler. Bu, içki haram kılınmazdan önceydi. Bir bahçede idiler. Yanlarına gelip oturdum. Kızarmış bir deve başı ve bir tulum içki vardı. Onlarla birlikte yedik, içtik. O mecliste muhacirler ve ensar anıldılar. Ben:
"Muhacirler ensardan daha hayırlıdır." dedim. Adamın birisi kalktı etini yediğimiz deve başının iki çene kemiğinden birini alarak bana vurdu ve burnumu yardı. Rasûlullah (sa)'a geldim ve olanları haber verdim de Allah Tealâ benim hakkımda ve içki konusunda "Hiç şüphesiz içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytanın işinden birer murdardırlar..." (Mâide, 5/90) âyet-i kerimesini indirdi.
Hadisin başka bir rivayetinde Sa'd'ın: "Benim hakkımda dört âyet nazil oldu." dediği ilâvesiyle onunla konuşmamaya, yeme ve içmemeye yemin eden annesi ile ilgili kısımda şu fazlalık vardır: "Ümmü Sa'd'a bir şey yedirmek ve içirmek istediklerinde ağzını bir sopa ile zorla açık tutup yiyecek ve içeceği ağzına döküyorlarmiş."[5]
15. "... Ve Bana yönelenlerin yolunu tut."
Bu âyet Ebû Bekr (r.a.) hakkında inmiştir. Ata, İbn Abbas'tan rivayet ederek şöyle dedi:
"Hz, Ebû Bekr müslüman olduğu vakit, ona Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas, Osman, Talha ve Zübeyr geldiler ve dediler ki:
"Sen Muhammed'e iman edip ve O'nu tasdik mi ettin?" Ebû Bekr de:
"Evet" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.)'a gittiler, iman ettiler ve O'nu tasdik ettiler. Allah Teala da bu âyeti indirdi.[6]
20. Görmez misiniz ki Allah göklerde olanları da yerde olanları da sizin buyruğunuza vermiştir. Gizli ve açık olarak nimetlerini size bolca vermiştir, insanlar arasında hiçbir bilgisi olmadan, hiçbir rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken Allah hakkında mücadele edenler vardır.
Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
1- Mücâhid der ki: Bir yahudi Hz. Peygamber (sa)e geldi ve:
"Ey Muhammed, bana Rabbından haber ver, nedendir o?" dedi de bir yıldırım düştü ve onu yakıp öldürdü. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu. Bu nüzul sebebi daha önce Ra'd Sûresinde de geçmişti.[3]
2- İbn Abbâs'tan rivayete göre ise "Melekler Allah'ın kızlarıdır." diyen en-Nadr ibnu'l-Hâris hakkında inen âyetlerdendir.[7]
27. "Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa ve yedi misli deniz de yedekte bulunup yazılsa yine de Allah'ın sözleri bitmezdi. Doğrusu Allah güçlüdür, Hakim'dir."
Kaynaklar
[1] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Lokman, 31/1, hadis no: 3195. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699.
[2] İbn Kesîr, Tefsîru'1-Kur'âni'l-Azîm, VI,334. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699.
[3] Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Minhatu'l-Ma'bûd fî Tertibi Musnedi't-Tayâlisî Ebî Dâvûd, 11,18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699.
[4] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699-700.
[5] Ibnu'i-Esîr, Usdu'i-Ğâbe, II,368. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/700.
[6] Müslim, Fedâilu's-Sahâbe, 43-44. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/700-701.
[7] Senedi yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 288. Vahidî, age. s. 245. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/701-702.
[3] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/702. [4] Kurtubî, age. XIV,50. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/702.
[7] Senedi yoktur. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 288. Vahidî, age. s. 245. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/701-702.
[3] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/702. [4] Kurtubî, age. XIV,50. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/702.
[1] İsnadı cidden çok zayıftır. Sennedde ismi geçen şahıslar için bakılabilecek eser: Hafız; et-Takrib: 2/253, 1/533. İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 287. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699.
[1] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Lokman, 31/1, hadis no: 3195. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699.
[1] İbn Kesîr, Tefsîru'1-Kur'âni'l-Azîm, VI,334. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699.
[1] Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Minhatu'l-Ma'bûd fî Tertibi Musnedi't-Tayâlisî Ebî Dâvûd, 11,18. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699.
[1] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/699-700.
[1] Ibnu'i-Esîr, Usdu'i-Ğâbe, II,368. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/700.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder