SELEM Senedi ( Sipariş ) Kredisi


Selem; para peşin, mal veresiye olmak üzere yapılan alışveriş sözleşmeleridir. Bu, kitap, sünnet ve icma ile sabit ve caizdir.
"Selem; para peşin, mal veresiye yapılan senetleşmedir" demek; Yani birkaç ay sonra üretilecek buğday, peynir, kumaş vb. şeylerin, o günkü piyasa değerinden daha düşük bir fiyatla satılıp peşin parası alınarak, karşılığında taahhüt edilen malın üretildikten sonra ödenmesidir.
Bu durumda peşin para veren alıcı (tüketici) ucuza mal almış olacak. Bu parayı tüketiciden veya bankadan peşin ve faizsiz kredi olarak alan müteşebbis ise üretimi gerçekleştirmek ve işini genişlettirmek imkanı bulacaktır.
Ancak, selemin, faiz şüphesinden uzak kalması ve meşru sayılması için şu şartları taşıması gerekir:
1 - Para peşin olarak ödenmelidir.
2 - Malın veresiye (en az bir ay gibi bir müddet sonra) verilmesi gereklidir.
3 - Peşin ödenen paranın cinsi ve miktarı mutlaka belirtmelidir. (45 Osmanlı altını, 2000 ABD doları, 3000 Alman markı, 700 milyon TL. gibi)
4- Peşin alınan para karşılığında sonradan verilmesi taahhüt edilen malın,
a - Cinsi (buğday - peynir - kumaş gibi )
b - Nev`i ( yerli buğday, kaşar peyniri, yazlık terlen kumaş gibi)
c - Miktarı (300 kg., 5 teneke, 170 m. Gibi)
d - Sıfatı (süper, iyi, orta, düşük kalite gibi ) her halde belirtilmiş olmalıdır.
5 - Malın teslim edileceği yerin ve zamanın gösterilmesi şarttır.
6 - Bu malın kararlaştırılan mekan ve mevsimde piyasada bulunur cinsten olması lâzımdır.
7 - Selem yapılan iki bedelin (paranın ve malın) faiz illetine karışmaması için farklı cins ve miktarda olması esastır.
Bütün bu şartların faize dönüşmemesi için aşağıdaki esasların da uygulanması gerekir. Bu esaslar İbni Abbas (ra) Hazretlerinin selem ayeti dediği, Bakara 282 ve 283. ayetlerinde açıklanmıştır.
Şöyle ki:
1 - Selemin mutlaka yazılması (selem senedi veya sipariş senedi şeklinde)
2 - Bu senedin devlet teminatı altında bulunması, yani resmi olması
3 - Bu senetlerde alacaklının değil, sadece borçlunun belirtilmesi,
4 - Selem senetlerinin "Hamiline" şeklinde düzenlenmesi,
5 -Taahhüt edilen malın belirlenen yer ve zaman, miktar ve evsafta teslim edilmemesi halinde bunu tazmin etmek üzere yeterli bir ipotek alınması ve teminat gösterilmesi.
6 - Selemle satışa konu olan malın şartlara ve standartlara uygunluğunu kontrol edecek bir teşkilatın bulunması gerekir.
İlk bakışta selemin (para peşin, - biraz ucuz sayılarak - mal veresiye alışverişin) faize benzediği zan ve iddia edilir. Bu asla doğru değildir.

 

Başka bir kaynak aşağıda sunulmuştur.

 

KİTÂBU'S-SELEM

(Selem Akdi Kitabı)

1- Bilinen Ölçekte Selem Babı [1]


1-.......İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S)Medîne'ye geldiğinde insanlar selem suretiyle bir ve iki sene va'deli - râvî İsmâîl ibn Uleyye: Yâhud iki yıl veya üç yıl va'deli demiştir, diye şekkli söyledi- hurma alışverişi yaparlardı. Bunun üzerine Rasûlullah: 

"Her kim hurmada selem suretiyle alışveriş yaparsa ölçeği belli, tartısı bel­li mikdârda selem yapsın" buyurdu.
Bize Muhammed (ibn Selâm?) tahdîs edip şöyle dedi: Bize İs­mâîl, İbnu EbîNecîh'ten bu hadîsi: "Mikdân bilinen ölçekte ve bili­nen tartıda (olarak yapsın)" şeklinde haber verdi [2].

2- (Tartılacak Şeylerde) Bilinen Bîr Tartıda Olarak Yapılan Selem Babı


2-.......İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Medine'­ye geldiğinde, Medîneliler selem suretiyle iki sene ve üç sene va'deli hurma alışverişi yapıyorlardı. Peygamber: "Kim herhangi bir şeyde selef suretiyle alışveriş yaparsa bilinen ölçekte, bilinen tartıda olarak bilinen bir müddete değin akdetsin" buyurdu.
Bize Alî ibnu Abdillah tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Bana İbnu Ebî Necîh: "Bilinen bir ölçekte, bilinen bir müddete kadar olarak yapsın " buyurdu, diye tahdîs etti.

3-.......Ebu'l-Minhâl şöyle demiştir: Bentbn Abbâs(R)'tan işit­tim şöyle diyordu: Peygamber (S) Medîne'ye geldi ve "Selem, bili­nen ölçekte, bilinen tartıda ve bilinen müddete kadar olur" buyurdu [3].

4-.......Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: BanaEbu'l-Mucâlid'in oğlu Muhammed yâhud Abdullah haber verip şöyle dedi: Bir kerre Ab­dullah ibnu'ş-Şeddâd ibni'1-Hâd ile Ebû Mûsâ el-Eş'ârî'nin oğlu ve Küfe tabiî kaadısı Ebû Burde Âmir, selem hakkında (yânı selem yo­luyla akdedilen alışverişte satıcının yanında satılan malın aslı bulun­mazsa bu selemin caiz olup olmaması hakkında) ihtilâf ettiler. Bu mes'elenin çözümü için beni Abdullah ibn Ebî Evfâ(R)'ya gönderdi­ler. Ben de gidip ona bunu sordum. O cevaben: Biz Rasûlullah za­manında, Ebû Bekr ve Umer devirlerinde buğday, arpa, kuru üzüm ve hurmada selem yoluyla muamele yapardık, dedi. Ve ben bu mes'-eleyi Abdurrahmân ibnu Ebzâ(R)'a da sordum. O da İbnu Ebî Evfâ gibi cevâb verdi [4].

3- Satilan Malın Aslı Yanında Bulunmayan Kimseye Yapılan Selem (Akdinin Hükmü) Babı


5-.......Bize Ebû'l-Mucâlid'in oğlu Muhammed tahdîs edip şöyle dedi: Abdullah ibnu Şeddâd ile Ebû Burde beni Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya gönderdiler ve: Ona, Peygamber zamanında Peygamberdin sahâbîleri buğdayda selem yaparlar mıydı? diye sor, dediler. Gidip sordum. Abdullah (R): Biz Şâm ahâlîsinin zirâatçısıyle bilinen bir öl­çekte (ölçülmek üzere) bilinen bir va'deye kadar buğdayda, arpada, kuru üzümde selem yoluyla alışveriş muamelesi yapardık, dedi. Ben ona: Selem, satılacak malın aslı yanında olan (yânî kendi mülk ve tasarrufunda bulunan) kimseye mi (hâsstır)? diye sordum. Abdullah ibn Ebî Evfâ: Bizler Şâm zirâatçilerine, malın aslına mâlik olup ol­madıklarını hiç sormazdık, dedi.
Sonra o ikisi beni Abdurrahmân ibn Ebzâ'ya da yolladılar. Ben gidip ona da bu mes'eleyi sordum. O: Peygamber'in sahâbîleri, Pey­gamber zamanında selem akdi yaparlardı. Fakat biz sahâbîler Şâm zirâatçtlerine, bize zahire verecek ekinleri var mıdır, yoksa yok mu­dur diye sormazdık, dedi [5].

6- Bize İshâk ibn Şâhîn tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hâlid ibnu Abdillah eş-Şeybânî'den; o da Muhammed ibn Ebî Mucâlid'den bu hadîsi tahdîs etti. O: Biz onlarla buğdayda ve arpada selem muame­lesi yapardık, demiştir. Ve Abdullah ibnu'l-Velîd, Sufyân es-Sevrî'den: O bize eş-Şeybânî tahdîs etti deyip, ve zeytin yağı alışverişinde de se­lem muamelesi yapardık dedi, diye söylemiştir. Ve yine bu isnâdla bize Kuteybe ibn Saîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Cerîr ibnu Abdil-hamîd, eş-Şeybânî'den tahdîs etti ve burada: "Buğdayda, arpada, kuru üzümde" diye söylemiştir [6].

7-.......Bize Amr haber verip şöyle dedi: Ben Ebu'l-Bahterî et-Tâî'den işittim, şöyle dedi: Ben İbn Abbâs'a hurma ağacının meyve­sinde yapılacak selem akdinden sordum. O: Peygamber (S), kendi­sinden yenilinceye kadar ve tartılıncaya kadar hurma ağacının meyvesinin satışından nehyetti, dedi. O adam (belki Ebu'l-Bahterî): Tartılacak olan, hangi şeydir (çünkü ağaç üzerindeki hurmayı tart­mak mümkin değildir)? dedi. İbn Abbâs'ın yanındaki bir adam: Ko-rununcaya (veya tahmin edilinceye) kadar, dedi.
Ve Muâz et-Temîmî şöyle dedi: Bize Şu'be, Amr'dan tahdîs etti. Ebu'l-Bahterî şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs'tan işittim; o, Peygam ber (S) nehyetti, diyerek .yukanki hadîsin benzerim söyledi [7].

4- Hurma Ağacknın Meyvesi) Hususundaki Selem Babı


8-.......   Ebu'l-Bahterî  şöyle  demiştir:   Ben  Abdullah  ibnu Umer(R)'e, hurma ağacının meyvesi hususundaki selemin hükmünü sordum. îbn Umer: Hurma ağacının meyvesinin, yemeye elverişli olun­caya kadar satılması nehyolundu. Ve basılmış gümüş paranın veresi­ye olarak hâzır altınla satılması da nehyolundu, dedi. Ve ben îbn Abbâs'a da hurma ağacının meyvesi hususundaki selemi sordum. O da: Peygamber (S) hurma ağacı meyvesini, ağaçtan yenilinceye yâhud sahibi ağaçtan yiyinceye ve tartılıncaya kadar satmayı nehyetti, dedi [8].

9-.......Ebu'l-Bahterî şöyle dedi: Ben İbnu Umer'e hurma ağa­cının meyvesi hususundaki selem akdini sordum. İbn
Umer (R): Pey­gamber (S) yemeye elverişli oluncaya kadar meyve satmaktan nehyetti; gümüşü veresiye olarak hazır altınla satmaktan da nehyetti, dedi. Ve ben İbn Abbâs'a da bu mes'eleyi sordum. O da: Peygamber (S) hur­ma ağacının meyvesini, sahibi yiyinceye yâhud ondan yenilinceye ve tartılıncaya kadar satmaktan nehyetti, dedi. Ben tekrar: Tartılacak nedir? diye sordum. İbn Abbâs'ın yanında bulunan bir adam: Koru-nuncaya (veya tahmin edilinceye) kadar, dedi. [9].

5- Selem Akdinde Kefîuin Hükmü) Babı


10-.......Âişe (R): Rasûlullah (S) bir Yahudi'den bedelini sonra ödemek üzere hububat satın aldı da, ona kendine âid demirden ya­pılmış olan zırhını rehin verdi, demiştir [10].

6- Selem Akdinde Rehin Babı


11-....... el-A*meş tahdîs edip şöyle demiştir; Biz îbrâhîm en Nahaî'nin yanında selem akdindeki rehni müzâkere ettik. İbrahim şöyle dedi: Bana el-Esved, Âişe(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) bir Yahudi'den bedeli bilinen bir müddete kadar veresiye hububat satın almış, Yahûdî de Peygamber'den demir bir zırh rehin almıştır [11].

7- Bilinen Bîr Müddete Kadar Yapılan Selem Babı


İbn Abbâs, Ebû Saîd el-Hudrî, Esved ibn Yezîd, Hasen el-Basrî selemin muayyen bir müddete mahsûs    olmasına kaaildirler. İbn Umer de: Salâhı belirmemiş ekinde, olmadıkça, ^ bilinen bir fiatla sıfatlanmış hububatta bilinen bir müddete kadar selem yapmakta be's yoktur, demiştir [12],

12-.......İbn Abbâs (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Medine'ye geldi. Medîneliler meyveler hususunda iki ve üç sene va'deli selem yapıyorlardı. Peygamber (S) onlara: "Meyveler hususunda bilinen öl­çekte, bilinen va'deye kadar olmak üzere selem akdi yapınız" buyurdu.
Ve Abdullah ibnu'l-Velîd şöyle dedi: Bize Sufyân ibn Uyeyne tah-dîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Ebî Necîh tahdîs etti de "Bilinen öl­çekte ve bilinen tartıda olmak üzere" diye söyledi [13].

13-....... (Abdullah ibn Ebî Evfâ'nın kölesi, olan) Muhammed ibnu Ebî Mucâlid şöyle demiştir: Ebû Burde ile Abdullah ibn Şed-dâd, beni Abdurrahmân ibn Ebzâ'ya ve Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya yolladılar. Ben de gidip bu ikisine selef suretiyle satış akdinden sor­dum.İkisi de şöyle dediler:Biz Rasûlullah'ın beraberinde birçok ga-nîmetlere nail olurduk. Bize Şâm zirâatçilerinden bir takımları gelirler, biz de onlarla ta'yîn edilmiş bir müddete kadar buğday, arpa, kuru üzüm alım satımı hususunda selef akdi yapardık. İbnu Ebî Mucâlid dedi ki: Ben onlara: O Şâm zirâatçilerinin ekilmiş ekinleri var mıydı yâhud yok muydu? diye sordum. Onların ikisi de: Biz Şâm zirâatçi-lerine bize zahire verecek ekinleri var mı, yok mu diye sormazdık, dediler [14].

8-Dişi Devenin Doğurmasına Kadar Yapılan Selem Babı


14-.......Bize Mûsâ ibnu İsmâîl tahdîs edip şöyle dedi: BizeCuveyriye ibnu Esma, Nâfi'den haber verdi ki, Abdullah ibnu Umer şöyle demiştir: Câhiliyet devri ahâlîsi develeri (veya herhangi bir malı) habelu'l-habeleye (yânî gebe devenin dişi doğacak yavrusunun do­ğurmasına) kadar satış, alış muamelesi yaparlardı. Peygamber (S) bu akıbeti meçhul alışverişi yapmaktan nehyetti.
Hadîsin râvîsi olan Nâfi' bunu "Dişi devenin kendi karnındaki yavruyu doğurmasına kadar" diye tefsîr etmiştir [15].



[1] el'Câmi'u's-Sahîh'm el-Müstemlî rivayetinde Besmele böyle öne geçirilmiştir. Kuş-meyhenî rivayetinde ise "Kitâb" ile "Bâb" arasındadır. Nesefî "Kitâbu's-Selem"i hazfetmiş, "Bâb"ı tesbît eylemiş, Besmele'yi de "bâb"dan sonraya koymuştur (ibn Hacer).
[2] Selem ile Selef, vezin ve ma'nâca aynıdır. Her ikisi de teslim ve takdim ma'-nâsınadır. Mâverdî: Selef, Irak ehli lügati; Selem, Hicaz ehli lügatidir, demiş­tir. Kudurî: "Selem, İki bedelden birinin ta'cîlini, öbürüsünün te'cîlini tazammun eden akidden ibarettir" diye ta'rîf etmiştir. Seyyid Şerif:"Selem, semende der­hâl; müsemmende de muaccel olarak mülkiyeti îcâb eden bir akiddir" diye ta'­rîf etmiştir.
Selem'm halk dilindeki ta'rîfi de: "Peşin para ile veresiye mal almak" sûretinde bir vecizedir.
Bu alışverişe selem denilmesi, alım satım meclisinde malın parasının (re'su'l-mâl'in) peşin olarak teslim edilrnesindendir. Selef denilmesi de yine mal parası­nın öne geçirilmesinden dolayıdır.
Selem akdinin câizHğine Kur'ân'dan delil, el-Bakara: 282; müdâyene = Borçlanma âyetidir. İbn Abbâs:"Selem satışım Allah Kur'ân'da halâl kılmıştır" deyip, hüccet için bu müdâyene âyetini okumuştur. Bu âyette her iki nevi' satış zikredilmiştir. Biri hâzır bir malı peşin para ile elden ele satmaktır. Bunun tes­bît ve yazılmasında şer'î bir mecburiyet olmadığı bildirilmiştir. Yazılması emre­dilen satış, muayyen bir va'deye bağlanmış olduğu anlaşılan satıştır ki, bu da selem'dir.
Fakîhler örfünde satılan mala Müseliemün fîh, semen'e Re'su'l-Mâl, satı­cıya Müsellemün İleyh, müşteriye de Rabbu's-Selem ismi verilmiştir. 2 Bu hadîs, selemin ölçülen ve tartılan herşeyi şâmil olduğunu İfâde ediyor. Bu hadîsin sarîhliğinden dolayı hakkında selem akdi yapılacak mal, ölçülen şeyler­den olursa ölçüsünün, tartılan şeylerden olursa tartısının ta'yîni -ölçüler ve tar­tılar farklı olabileceği için- şarttır.
[3] Bu hadîsler, İbn Abbâs hadîsinin ayrı ayrı yollardan gelen rivayetleridir. Hadîs­lerin başlığa delîlliğİ açıktır. Bu hadîslerdeki "Selem, bilinen bir va'deye değin yapılsın" cümlesi, selemin sahîhliği için onun bir müddete, bir müblete bağlan­mış olmasını ifâde eder.
Bilinen müddetin ma'nâsı, eğer selem bir müddete bağlanmış olursa, bu va'denin zamanı ta'yîn edilsin demektir. Hattâ, tesliminde müşkillik bulunan malın teslîm edilme yeri de tesbît edilmelidir. Bu kayıdlar aldatmaları, zararları ve dolayısıyle ihtilâfları önlemenin hukukî yollan ve tedbîrleridir.
[4] Buhârî'nin bu hadîsi bu bâbda getirmesine hiçbir sebeb yoktur. Çünkü bâb, bi­linen ağırlıkta selem hakkındadır. Hâlbuki hadîste tartılacak şeylere delâlet eder birşey yoktur, denildi. Bu i'tirâza şöyle cevâb verildi: Bu hadîsin bundan sonra­ki bâbda gelecek tarîklerinin birinde: "Biz onlarla buğdayda, arpada, zeytin ya­ğında selem yapardık" lâfzı gelecektir. Bu ise tartılacak şeylerdendir. İşte Buhârî bu hadîste ona işaret etmiş gibidir (Aynî).
[5] Hadîsin başlığa delîlliği "Selem, satılacak malın aslı yanında olan kimseye mi hâsstır?" kavliyle "Biz Şâm zirâatçilerine bize zahîre verecek ekinleri var mı­dır, yok mudur diye sormazdık" sözündedir.
Selem yoluyla satılan malın aslı hububata nisbetle tarladaki ekilmiş ekin; meyveye nisbetle meyve ağacıdır
[6] Buhârî burada aynı hadîsin birkaç tarikini özetlemiş ve bu tarîklerde gelen se­lem maddelerini ayrı ayrı göstermiştir. Bu tarîklerin birinde zeytinyağı zikredil­miştir ki, bu susam yağı, şıra, pekmez... gibi akıcı mallarda da selemin cevazı için en metîn bir şer'î dayanaktır.
[7] Bu iki tarikteki ifâdelere göre yenilmek, tartılmak ve tahmin edilmek fiilleri mey­velerin salâhının meydana çıkmasından sonra olacaklardır. Bunun ma'nâsı mey­velerin salâhı meydana çıktığı zaman selem akdinin cevazıdır. Bundan sonraki bâb da bunu isbât edecektir (Kastallânî).
[8] Hadîsin bâb başlığına uygunluğu meydandadır. Zâten bu hadîs, bundan evvel geçen hadîsin başka bir tarikidir.
[9] Bu da aynı hadîsin bir başka tarîkidir. Bu hadîslerde hem îbn Umer'e, hem de îbn Abbâs'a aynı soru yöneltilmiş; her İkisi de aynı cevâbı vermişlerdir ki, bu husus, hadîsin kuvvetini gösterir. Yukarıda da söylendiği gibi, ağacı üzerindeki hurma meyvelerinin salâhları belirdikten sonra selem yoluyla satışlarının yapı­lacağı anlaşılmıştır.
Selem ve selefi, semen ve bedelde peşînen ve derhâl; metâ'da da müddet-lendirilmiş olarak mülkiyeti îcâb ve ifâde eden bir akiddir demiştir. Bu da satış gibi îcâb ve kabul ile tamam olur. Selem mikdârı, sıfatı ta'yîn edilebilen şeyler de sahih ve mu'teber olur. Ölçülebilecek şeyler ölçü ile, tartılabilecek olanlar tartı ile,|tnikdârlan ve müddetleri belli edilir. Sayılacak şeylerde sayı ile tesbît yapılır.
[10] Hadîsin başlığa delâleti ya kefaletle te'mînât kasd edilmesi yönündendir; şüb-hesiz rehin verilen şey borcun kefilidir, çünkü o şey borç için satılır; yâhud kefîl ve rehinin her ikisi de bir vesîka oluşları bakımındandır. Yâhud da Buhârî âdeti üzere hadîsin rehin hakkındaki tarîklerinin birinde gelen şu rivayetine işaret et­miştir: el-A'meş dedi ki; Biz İbrâhîm'in yanında selemde rehni ve kabîli müzâ­kere ettik... Bu hadîste rehin ve kefîl açıkça gelmiştir. Çünkü kabîl, kefîl demektir (Kastallânî).
[11] Hadîsin başlığa delâleti açıktır. Allah da Kur'ân'da: "Ey îmân edenler, ta*yîn i ;4'v edilmiş bir vakte kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın... Eğer bir se­fer üzerinde iseniz yâhud bir yazıcı da bulamadımzsa, o vakit borçludan alın-, -;6ş mtş rehinler de yeter..." (el-Bakara: 282-283) buyurmuştur.
Buradaki rehin umûmîdir; binâenaleyh buraya selem de girer. Çünkü se­lem de satış nevi'lerinden biridir.
İbn Battal şöyle demiştir: Nahaî'nİn Âişe hadîsiyle hüccet getirmesinin vechi, rehin semende caiz olunca, müsemmende de caiz olmasıdır. Müsemmen de malıdır, rehin de maldır; aralarında fark yoktur (Kastallânî).
[12] Buhârî, bilinen müddete kadar selemin câizliğine delîl için bâzı büyüklerin gö­rüşlerini getirdi. Bunların görüşlerini sırasıyla Şafiî, Abdurrazzâk, İbn Ebî Şey-be, Saîd ibn Mansûr senedli olarak rivayet etmişlerdir. İbn Umer'İn sözünü de İmâm Mâlik, el-Muvatta'da rivayet etmiştir.
[13] Hadîsin başlığa delîlliği "Bilinen bir müddete kadar" sözündedir. Bu hadîs "Bi­linen ölçekte olarak selem bâbı"nda da geçmişti.
[14] Bunun da başlığa delîlliği "İsmi konulmuş yânî ta'yîn edilmiş bir müddete kadar" sözündedir. Çünkü o, bilinmiş bir müddettir. Bu hadîs de yakında geçmişti
[15] Hadîsin başlığa uygunluğu "Habelu'l-habeleye kadar" sözündedir. Çünkü bu­nun ma'nâsı, yavrunun yavrulamasıdır. Nâfi' bunu dişi devenin doğurması di­ye tefsîr etmiştir. Bu hadîste, âdetle ma'rûf bulunan bir şeye isnâd edilmiş olsa bile, bilinmeyen bir müddete kadar selem yapmanın caiz olmadığı hükmü var­dır. İmâm Mâlik İse, bu yolda yapılan selemin cevazına kaail olmuştur.

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Merhaba,

    Damla Doğal Hayat Özel sayısını çıkarmak hazırlığı içindeyiz.
    Doğal yerler, doğal güzellikler, hayvanlar alemi… vb. konularla ilgili fotoğraflar, şiir, anı, gezi yazıları …vb. çalışmalardan; ayrıca çevreyi koruma çalışmalarından oluşacak Damla Doğal Hayat Özel Sayısı için katkılarınızı bekliyoruz.

    İnternet dünyasında dağlarla, ormanlarla; ırmaklarla denizlerle; yaban hayvanlarıyla ilgili bir çok çalışma var. Milli parklarımız, çevre çalışmalarımız da başlı başına kaynak teşkil etmektedir. Ancak “alıntı kurallarına” göre bu çalışmalardan yazının boyutuna göre bir iki paragraf alıp bağlantı kurabiliyoruz. Yazının tamamı için müsaade alma işi ile uğraşmak kolay olmuyor.

    Özel sayımızda sizlerin doğal hayatla ilgili çalışmalarına ( şiir, anı, gezi yazısı, öykü; fotoğraflar…vb.) yer vermek istiyoruz.
    20 Ekimden sonra çıkarmayı düşündüğümüz özel sayımıza yazı ya da fotoğraf göndererek katkı sağlarsanız mutlu oluruz.
    Mutluluk dileklerimizle.
    Sabahattin Gencal
    (Emekli öğretmen)

    YanıtlaSil
  2. Emine hanim ne kadar güzel bir blog acmissiniz böyle insallah takipcinizim hep...

    YanıtlaSil