25 Eylül 2015 Cuma

Kıyamet gününde, Dert verilip belaya uğratılanlar da getirilir




Bahar Derviş
MODERATÖRHADİSİ ŞERİFLER
- 06:56

Kıyamet gününde şehitler getirilip, hesap için durdurulur. Sadaka verenler getirilip, hesap için durdurulur. Dert verilip belaya uğratılanlar da getirilir, ancak onlara ne mizan kurulur ve ne de divan. Kendilerine yağmur gibi sevaplar yağdırılır. Bela ehlinin elde ettiği bu sonsuz ödülleri gören mahşer halkı, “ah keşke dünyada iken biz de hastalansaydık da cesedlerimizi makaslarla kesseydiler”, diyerek onların elde ettikleri mükafatlara imreneceklerdir.
Hadis-i Şerif (Taberani,Mu’cemul-Kebir).

23 Eylül 2015 Çarşamba

Arife Gününün Fazileti, ARİFE GÜN VE GECESİ OKUNACAK DUA




Arife Gününün Fazileti
Günlerin en faziletlisi arefe günüdür. Faziletçe cumaya benzer. O, cuma günü dışında yapılan yetmiş hacdan faziletlidir. Duaların en faziletlisi de arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de: Lailahe illallah vahdehu la şerike lehu. (Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, O'nun ortağı da yoktur) sözüdür." (Muvatta, Hacc 246)

Hazreti Aişe (ra) anlatıyor:

"Allah, hiçbir günde, arefe günündeki kadar bir kulu ateşten çok azat etmez. Allah mahlukata rahmetiyle yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve:
"Bunlar ne istiyorlar?" der." (Müslim, Hacc 436)
Resulullah(sav):

"Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah'ın kıymet verdiği bir gündür." diyerek Allahu Teâlâ'nm kıymet verdiği günü hürmet ederek bilinçli bir şekilde yaşamaya gayret etmemizi istemiştir. Hürmet, verilen nimeti idrak etmekle ve verileni bilmekle, görebilmekle başlar. Arefe gününü günahlara girmeden oruçla, duayla, istiğfarla geçirmek kullarını arefe gününde bağışlayacağını müjdeleyen Allahu Teâlâ'ya hürmetin ve şükrün bir ifadesidir. (Deylemi)


Hazreti Ömer (r. a) ile Yahudi arasında geçen konuşmada arefe gününün önemini göstermektedir:

Hazreti Ömer'in halifeliği zamanında Yahudilerden birisi: "Ey Ömer, siz bir âyet okuyorsunuz ki, o âyet bize inseydi o günü bayram olarak kutlardık." dedi.
O âyet, Maide sûresinin üçüncü âyetiydi. Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştu:
"Bugün, sizin dininizi kemale erdirdim ve size nimetimi tamamladım."
Bu âyet, hicri onuncu yılda, Veda Haccı'nda, arefe günü olan cuma günü ikindiden sonra, Peygamber Efendimiz Arafat'ta "Adba" adındaki devesinin üzerinde vakfede iken nazil olmuştu. Deve vahyin ağırlığına dayanamayarak yere çökmüştü.
Hz. Ömer'e Yahudiden hangi âyet olduğunu öğrenince şöyle dedi:

"Biz o günü ve o gün bu âyetin Hz. Peygambere (sav) nail olduğu yeri biliriz. Cuma günü arefede bulunuyordu." demiş ve o günün bayramımız olduğuna işaret ederek arefe gününün önemini belirtmiştir.

Arefe günü, Hazreti Âdem (as) ile Hazreti Havva'nın Arafat'ta buluştukları gündür.


Tevriye, arefe gününden bir önceki güne denir. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle, buyurmuştur:

"Tevriye günü oruç tutan ve günah söz söylemeyen Müslüman cennete girer."
Bugün tutulan oruç, bin gün nafile oruca bedeldir. Aynca geçmiş ve gelecek yılda yapılan tövbelerin kabul olmasına da sebep olur.



Arefe günü oruç tutmak da çok sevaptır. Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

"Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselâmdan, Sûr'a üfürülünceye kadar yaşamış bütün insanların sayısının iki katı kadar sevap yazılır."
"Arefe günü tutulan oruç, bin günlük nafile oruca bedeldir."
"Aşure günü orucu bir yıllık, arefe günü orucu da, iki yıllık nafile oruca bedeldir."
Arefede tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihâd için verilen iki bin ata bedeldir."

"Arefe günü tutulan oruç, biri geçmiş, biri de gelecek yılın günahlarına kefaret olur."


Arefe günü özellikle bin adet İhlas okumak büyük zatlar tarafından tavsiye edilmiştir. Hadis-i şeriflerde İhlas sûresini okumanın kul borcu hariç diğer günahların affedilmesine vesile olacağı söylenmiştir.

"Arefe günü Besmele ile bin İhlas okuyanın günahları affedilir ve duası kabul olur."


"Peygamber (sav) arefe akşamı ümmetinin affedilmesi için dua etti. Duasına, 'Muhakkak ki ben zalimden başkasını mağfiret ettim.' diye cevap verildi. 'Zalimden ise mazlumun hakkını alırım.' buyruldu. Resul-i Ekrem:
'Ey Rabbim, dilersen mazluma cennette mükafatını verir zalime de mağfiret edersin.' diye dua etti ise de Arafat'ta bu duasına Allahu Teâlâ'dan kabul gelmedi. Sabah vakti Müzdelife'de aynı duayı tekrarladı. Bu defa duası kabul edildi. Resulullah memnuniyetinden ve sevincini belli ederek güldü. Bunun üzerine Ebu Bekir ve Ömer (ra):
'Anam babam size feda olsun, bu saatte siz gülmezdiniz, sizi güldüren nedir?' diye sordu. Resulullah(sav):

'Allah'ın düşmanı İblîs, Allahu Teâlâ'nın duamı kabul ederek ümmetimi affettiğini anlayınca toprağı alıp başına çalmaya ve vay sana helak oldun diye feryada başladı. İşte Şeytan'ın görmüş olduğum bu feryadı beni güldürdü, buyurdu."


Arefe gününe saygılı olmalı, o gün hacılar Arafat'ta vakfe yapıp dua ederken manen onların yanında olduğumuzu hissederek dualarına iştirak edilmelidir. Böyle bir günde bizi günaha sokabilecek her şeyden uzak kalmak gerekmektedir.



"Günümüzde arefe, bayramın bir önceki günü olduğu için dünyalık telaşların en yoğun olduğu bir gün olarak yaşanmaktadır. Oysa ki arefe insana verilen en kıymetli vakitlerden biridir.



Bugünler ibadet ve affedilme günleridir. Hacıların Arafat'ta "Lebbeyk (Buyur Rabbim)" diyerek dil, ırk, ten ayırımı yapılmaksızın bir araya geldiği mahşer gününü hatırlatan, kulluğun Allahu Teâlâ'ya dualarla, telbiyelerle arz edildiği en kıymetli zaman dilimidir. Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

"Duanın faziletlisi, arefe günü yapılanıdır." (Beyheki) "Allahu Teâlâ, arefe günü kullarına nazar eder. Zerre kadar imanı olanı affeder."


Allahu Teâlâ bazı geceler duaların reddedilmeyeceğini Peygamber Efendimize (sav) bildirmiştir.

Rahmet kapılarının açıldığı dört mübarek gece şunlardır:

1- Fıtr (Ramazan) Bayramı gecesi,

2- Kurban Bayramı gecesi,

3- Terviye gecesi (Zilhicce ayının 8. gecesi),

4- Arefe gecesi, (Isfehani)

Arefe gününü ve gecesini ibadetle geçirmek çok faziletlidir. Saadet-i Ebediyye'de arefe gecesini ibadetle geçirenin cehennemden azat olacağı söylenmiştir.


Arefe günü günahlardan uzak kalanın da bağışlanacağı Resulullah (sav) tarafından müjdelenmiştir.

"Arefe günü Resulullahın (sav) yanında bulunan bir genç, kadınları düşünüyor ve onlara bakıyordu. Resulullah (sav) eliyle birkaç defa gencin yüzünü kadınlardan çevirdi. Genç yine onları düşünmeye başladı. Resulullah (sav):

- Kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, bugünde herkesin kulağına, gözüne ve diline sahip olursa günahları bağışlanır, buyurdu." (Müsned)

Arefe Günü Yapılması Tavsiye Edilenler:

1- Arefe gününün sabah namazının farzından sonra teşrik tekbirleri getirilmeye başlanmalıdır.

2- Arefe günü oruç tutulmalıdır.

3- Arefe gününe hürmet edilmeli, günaha girmemeye dikkat edilmelidir.

4- Arefe günü çok dua ve istiğfar edilmelidir.

5- Arefe günü 1000 âdet İhlas-ı şerif okunmalıdır.

--
ARİFE GÜN VE GECESİ OKUNACAK DUA

Bilindiği üzere mübarek gün ve gecelerimizden biri de bayram gecesi ile bayram günüdür. Resûl-i Ekrem Efendimiz arife gecesinde şu duâyı okuyana Cenâb-ı Hak istediğini vereceğini beyân buyurmuştur. Duâ şudur:

“Sübhânellezi fi’s-semâvâti arşuhu. Sübhanellezi fi’n-nâri sultânühu. Sübhanellezi fi’l-kubûri kadâuhu. Sübhanellezi fi’l-hevâi rûhuhu. Sübhânellezi raa’s-semâe bigayri amedin. Sübhânellezi vadaa’l-arda. Sübhânellezi lâ melcee illâ ileyhi.”

İmam-ı Tirmizi Resûl-i Ekrem Efendimiz’in “Duânın hayırlısı arife günü yapılan duâdır” buyurarak Peygamberlerin arife günü duâsını şöyle okuduğunu haber verir:

-Lâ ilâhe illâllahü bve lehü’l-hamdü ve hüve alâ küli şey’in kadir.
Buhâri’de geçen bir hadisten öğrendiğimize göre arife günü şu duayı okuyan şeytanın tasallutundan kurtulur kendini muhafaza altına almış olur.

“Allahümme’c’al fi kalbi nûran ve fi basari nûran. Allahümme’şrah li sadri ve yessir li emri…”
“Allah’ım kalbimi gözümü gönlümü nûrlu kıl. Allah’ım kalbime genişlik işlerime kolaylık ver.”

17 Eylül 2015 Perşembe

KURBAN KESILMEZSE PARASI NASIL ÇIKAR O KIŞIDEN


KURBAN KESILMEZSE PARASI NASIL ÇIKAR O KIŞIDEN

Okuyunuz lütfen=

Yıl 2010 ve kurban bayramı yaklaşıyordu. Evim kira ve üç evladım da okuyordu.
Dört ayrı bankaya kredi borcum vardı. Nasıl olduysa 5 kredi kartımın hepsinin limiti dolu idi. Ancak asgari ödemelerini yatırabilecek durumdaydım. Ne olursa olsun kurban kesmemiz gerektiği anlatılıyordu. Kurban kesmek istiyordum ama zor geçiniyordum, nefes alamaz hale gelmiştim sanki…
Her kurban mevzu olduğunda mevzuyu alttan almamaya çalışıyorum. Ancak bir taraftan da çocuğunuz hastalansa, işiniz bozulsa, bir dileğiniz olsa çözüm olarak şifa niyetine kurban tavsiye edilmesini de çok anlayamıyordum. Hatta kurban konusunu işleyenlerin bizi anlamadığını düşünerek sitem ediyordum.
Kurban yaklaştı ve geldi. Tabii, daha önceki senelerde kurban kesiyordum ama ödemede çok zorlanıyordum. Ödeyene kadar neredeyse ikinci kurban geliyordu.
Ödemeyi geciktirdiğim için sıkıntıya giriyordum.
2010 yılı kurban bayramı yaklaştığında beklemediğim bir yerden para geldi. Ama öyle çok da değil. Ne kurbana tam yetiyor ne de diğer konulara. Ama yine de kurban alınabilir bir meblağ var elimde. Ancak bir taraftan da durumunuz ortada, bize düşmez diyordum. Netice de kesmemeye karar verdim. Yurt dışında kurban ucuz olduğu için oraya göndereyim diye düşündüm, düşünürken de o fırsatı da kaçırdım…
Eldeki para nasıl bitti?
Kurban hizmeti bitti ve ikinci gününün akşamı eve gittim. Hanım “ Ocak arıza yaptı gaz kaçırıyor! Hemen bir şey yapmamız lazım!” dedi. Tamirinden anlayan bir arkadaşı çağırdım. Hortumunu değiştirdi. Hortum parasını 25 lira olarak verdik. Tamir için ücret almadı. Ama düzelmedi ertesi gün koku devam etti.
Yeni ocak aldık ve ona da 225 lira verdik. Bayram sonrasında tamirciye götürdük belki başka bir yerde kullanırız diye ama tamirci arızasının bulunmadığını söyledi.
Bayram bitti ertesi gün dolandırıcıya 200 lira kaptırdım. O da ayrı bir hikâye…
Basireti bağlanır ya bazen insanın, göremez olur, öyle olmuştum. Dolandırıcı tam 2 saat tiyatro yaptı. Tanımadığım uzak bir akrabam olduğuna, üstelik doktor olduğuna inandırdı. Beni 2 saat içinde 8 sefer sarılıp öptü, 200 lirayı hak etti.
Ara toplam: 450 etti.
O günün akşamı akrabaları ziyaretten döndük. Hanım, oğlumuzu muhakkak psikiyatra götürmemiz gerektiğine beni ikna etti. Sonradan bakıyorum da burada da basiretim bağlanmıştı. Aslında daha önce hastaneye psikiyatra götürmüştük.
Ayrıca belediyenin doktoruna da 3 defa gitmişti. Hiçbiri, bir şey bulamamıştı. Ama biz bu sefer ünlü bir doktora götürdük. 400 lira da ödeme yaptık. Tabii doktor 4 seans yaptı. Sonunda bize “Aslan gibi bir çocuk bir şeyi yok.” dedi.
Yekûn 850 lira.
Kurban kaç paraydı?
Daha bitmedi
Konuyu yazmaya karar verdiğimde okurların bu kadar da olur mu? diyebileceğini düşünerek bu bölümü yazmak istemiyordum. Ancak hakikati perdelemenin manası yok diye düşündüm.
Süleyman Hilmi Tunahan (k.s)’nin kurban kesmeyenler için kendisinden veya ailesinden bu kurban kanı kadar kan çıkar meselesi vardı. Kurban sonrası bende bir hastalık peyda oldu. Adı su fıtığı (hidrosel).
Anlatmak istemediğim bu kısımdı. Takriben bayramdan üç ay sonraydı.
Doktorlar muhakkak ameliyat olmanız lazım, dediler. Ameliyat olmaya karar verdim. Beni üç defa ameliyat için hazırlayıp ertelediler. Her seferinde tahliller için altı tüp kan verdim. Toplamda ise 18 tüp kan vermiş oldum. Ancak boşuna çıktı. Daha sonra ameliyat olmama gerek kalmadan rahatsızlığım geçiverdi.
Daha en başında “Param yok ki nasıl cebimden çıkacak?” diye düşünmüştüm.
Rabb’im daha büyük bir imtihana tabii tutmadan bana göstermiş oldu. Merak etmeyin bu yıl dersimi iyi aldım. Ben kurbanımı öyle ya da böyle keseceğim inşaAllah. Siz de kesmenin yollarını arayın…
Kaynak:
İnsan ve Hayat Dergisi
Eylül 2015
Sayı: 67 Sayfa: 16



Rabbim maddi hiçbir menfaat göz etmeden sırf Rızası için kurbanını kesip hem dünyada hemde ukbada nasiplenenlerden olabilmeyi nasip eylesin. Amin...

Günahın zararı nasıl giderilir?




Günahın zararı nasıl giderilir?

Bazen de kişi bu sıkıntıdan kurtulmak için günahını unutmak ister, kendisini dünya meşgalelerine vurur, hatta yeni yeni günahlar işler. Peygamber Efendimiz buna işaretle, günahın şarap içmek gibi sarhoşluk verdiğini, yani kişiyi gaflete ve umursamazlığa sürüklediğini bildirmektedir. Çünkü günahın kalpte bıraktığı iz, verdiği zarar, zamanla kalbi duygusuzlaştırır. Zaten günahın asıl zararı da budur.

Bu sebepledir ki Resulullah (s.a.v): “Bir günah işlediğiniz zaman, onu yok edecek bir hayır amel yapın.” buyurmaktadır. Nitekim Peygamberimiz kendisine başvurup, “Ben günah işledim” diyen kişiye “Annene iyilik yap. O da yoksa teyzene iyilik yap” diye tavsiyede bulunmuştur. Abdest almanın, beş vakit namaz kılmanın, nafile namaz kılmanın, günah kirlerini gidereceğini bildiren hadisi şerifler vardır.

Bu hadisi şerifler bize şunu düşündürmektedir: Demek ki insan günah sebebiyle kendisi hakkında fena düşüncelere ve vesveselere kapıldığı zaman, hemen bir iyilik veya ibadet yapmalıdır ki kalbine iyiliğin sevinci ile birlikte yeni bir ümit doğsun. Böylece günah Allah ile kul arasına giren bir ümitsizlik perdesine sebep olmasın.

Yine İslâm’da günahını itiraf etmek tavsiye edilmez. Aksine Peygamberimiz “Allah’ın örttüğü bir günahı açığa vurmamak gerektiğini” bildirmiştir. Kişi günahını açığa vurdukça bunu benimser, arsızlaşır. Öyleyse tamamen vazgeçebileceğini zannetmese bile kişi en azından günahını gizli tutmalıdır ki, bir gün olup vazgeçmeyi ümit edebilsin.

Tövbeyi asla ertelememeli

Bunun yanında, Müslümanlar tövbeyi asla ertelememelidir. Velev ki tövbeye sadık kalmak mümkün olmasa bile yine de tövbe edilmelidir. Hz. Ebu Bekir’den rivayet edilen bir hadiste Resulullah buyurdular ki: “İstiğfar eden kimse, günde yetmiş kere de tövbesinden dönse günahta ısrar etmiş sayılmaz.”
(Tirmizi, Daavât 119)

Elbette burada kastedilen istiğfar, samimiyetle pişmanlık duyup affedilmeyi istemektir. Kişi samimiyetle pişman ise zayıflığı sebebiyle tekrar günaha dönüyor olsa da Allah affeder. Ancak kişinin günahını ehemmiyetsiz görerek devam ederken, dilinin ucuyla “tövbe, estağfirullah” deyip geçmesi, gerçek manada tövbe değildir.

Bilhassa bile bile ve isteyerek haram lokma ve kul hakkı yemeye devam etmek, kişinin tövbesinin kabul olmasına mani olabilir. Çünkü haram lokma ile beslenen vücut, salih ameller işlemeye yönelemez. Maneviyatı zayıfladığı için buna kuvvet bulamaz. Ayrıca Allahu Teâlâ kul haklarını affetmeyeceğini, bunların bizzat hak sahiplerine ödenmesi icap ettiğini bildirmektedir.

Bununla birlikte, yine de kişinin tövbeden yüz çevirmesindense tövbe ve istiğfara devam etmesinden fayda umulur. Ne de olsa insan inandığı ve diliyle söylediği sözden etkilenir. Diliyle affedilmeyi talep etmeye devam eden kişinin, sonunda affedilmek için hatadan vazgeçmeye azmetmesi umulur. Bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz, hiçbir şart koşmadan tövbe ve istiğfar etmemizi tembih etmektedir.


Gülistan dergisinden... 

Dikkat, günah normalleşiyor!





Dikkat, günah normalleşiyor!

Geçtiğimiz günlerde bir sohbet esnasındaydı; anne, delikanlılık çağındaki oğlundan dert yanıyordu:

— Oğlum zamanını televizyon karşısında, bilgisayar başında geçiriyor. Onu ikaz ediyorum: “Oğlum, müstehcen sözler, günahı tasvir eden manzaralarla dolu olan bu tür şeyleri seyretme, günah işlemiş olursun. Hem, ömrünü boşa harcamak da israftır, günahtır. Ömrünün hesabını vereceksin” diyorum, ama kulak asmıyor. Zaman zaman bana cevap yetiştiriyor ve diyor ki: “Aman anne! Elalem neler yapıyor. Ben ne yapıyorum ki? Sadece televizyon seyrediyorum.”

Bunun benzerini sadece gençler değil, belki yetişkinler de söylüyor yahut içinden geçiriyor. Ahir zamanda Müslüman olmanın, günahla, kötülükle mücadele etmenin zorluğunu en yakınlarımızdan nefsimize kadar her yerde yaşıyoruz.

Peygamber Efendimizin kıyamet alâmetleri hakkındaki hadisi şeriflerinde haber verdiği zamanları idrak ediyoruz. Günahların alabildiğine yaygınlaştığı, haramların helâl sayılarak alenî işlendiği günlerdeyiz. Etrafımıza baktığımızda, Allah’ın çirkin görüp insana yakıştırmadığı pek çok ‘fahşa’ ve ‘münker’in normalmiş gibi işlendiğine şahit oluyoruz.

Böyle bir zamanda yaşamanın en büyük fitnesi olarak, biz de tesir altında kalıyoruz. En azından günahlara karşı hissetmemiz gereken nefret duygusu aşınıyor. Bir Müslüman’a yakışan duygu hali, Allah için sevmek, Allah için buğzetmek olduğu halde, kalplerimizde Allah’ın buğz ettiği çirkinliklere karşı hissetmemiz gereken tiksinti ve nefreti hissedemez hale geliyoruz.

Lâğım işçilerinin burunlarının kötü kokuya alışması gibi bizim de kötü davranışlara karşı tepkimiz azalıyor. Yavaş yavaş gözümüz her çirkinliğe ve hayâsızlığa alışıyor. Kalplerimizi gaflet bürüyor, sanki iman şuurumuz ve takva hissimiz, davranışlarımız üzerindeki tesirini yitiriyor.

Herkes günahkâr olsa da…
Bize ne oluyor?

Her ne kadar büyük günahları bilerek, isteyerek işlemesek bile, artık alışkanlık peyda ettiğimiz türden günahlar gözümüzde küçülüyor. Belki de nefsimiz, etrafımızda işlenmekte olan günahlara bakıp kendi günahlarını küçük görüyor. Hatta başkasının günahı onun için bir perde, bir bahane, bir sığınakmış gibi kendisine paye çıkarıyor.

“Canım, ben ne yapıyorum ki? Elalem daha neler neler yapıyor. Benimkisi o kadar da önemli bir günah değil ki!” demeye başlıyor.

Sanki hâşâ Allah’ın melekleri büyük günahları yazmaktan yorulacak da bizimkini küçük görüp yazmaya değer bulmayacakmış gibi bir gaflet istilâ ediyor kalbimizi… Yahut “Allah’ın cehenneminde bize yer kalmayacak da bu sayede kurtulacakmışız” zannediyoruz.

Belki de şeytan bizi Allah’ın rahmetiyle kandırıyor.
“Allah merhametlidir. Bak, bir sürü insan her türlü günahı işlediği halde onlara bol rızık veriyor. Nasıl olsa seni de affeder.” diye aldatıyor.

Evet, doğrusu Mevlamız çok affedicidir, tövbe edenleri affetmeyi sever. Bize günahımız sebebiyle ümitsizliğe düşmememizi bildiriyor. Ne kadar günahımız olsa da tövbe edersek bağışlayacağını bildiriyor. Ama öte yandan Rabbimiz, Resulü vasıtasıyla gönderdiği vahyinde, hiç ummadığımız şeylerden hesaba çekileceğimizi de haber veriyor. Bir gün amel defterleri elimize verildiğinde: “Bu nasıl bir kitap, büyük küçük demeyip her şeyi kaydetmiş.” diyeceğimizi de hatırlatıyor.

Gülistan dergisinden...

16 Eylül 2015 Çarşamba

İmam-ı Azam hazretlerine ; ''Namaza nasıl girmek lazımdır?





İmam-ı Azam hazretlerine ;

''Namaza nasıl girmek lazımdır?'' denilince buyurmuştur ki:
''Kıyamet günü Allahü Tealanın huzuruna varıyormuş gibi, Allahü Tealanın huzurunda olduğunu ve kimin huzuruna çıkmakta olduğunu unutmadan girmek lazımdır.''

Hz. Peygamber efendimiz (s.a.v.), üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin..







Halim Yücel
MODERATÖRHADİSİ ŞERİFLER
- 20:21


İlk olarak DamLa NuRDaN paylaştı:

Hz. Peygamber efendimiz (s.a.v.), üzerinde kul hakkı bulunan kişilerin, hak sahibi olan mazlumlardan helallik almalarını öğütlemiştir. Bunun yapılmaması durumunda haksızlık yapan kişinin salih amellerinin, haksızlığı ölçüsünde alınarak hak sahibine verileceğini, eğer verilecek salih amel bulunamazsa o zaman da mazlumun günahlarının zalime yükleneceğini belirtir (Buhari, Mezalim, 10). Yine Peygamberimiz (s.a.s.), imkanı olduğu halde zamanı gelmiş bir borcu ödemeyenlerin kul hakkını ihlal ettiğini şöyle ifade eder: “Ödeme gücü olan zengin kişinin, ödemeyi ertelemesi zulümdür” (Buhari, Havale, 1).

Görüldüğü üzere kul hakkı, kişinin Cennet ya da Cehennem’e gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır. Allah’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebali vardır. Çünkü böyle bir günahın Allah tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmemektedir. Çünkü ilahi adalet, bunu gerektirir. Veda hutbesinde Rasulüllah (s.a.s.) “Ey insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır (dokunulmazdır)” (Buhari, Hacc, 132) buyurmuştur.

Kim, ödemek arzusu ile insanların malını alır ise,




SERDEN GEÇERHADİSİ ŞERİFLER
- 17:34

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, ödemek arzusu ile insanların malını alır ise, Allah (onun borcunu) ona bedel eda eder. Kim de telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telef eder."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Buhari, İstikraz 2

Meymune (ra) fazlaca borca giriyordu.




SERDEN GEÇERHADİSİ ŞERİFLER
- 17:35

Meymune (ra) fazlaca borca giriyordu. Ailesi bu meselede müdahale edip ayıpladılar. Şu cevabı verdi: Borcu bırakmayacağım. Ben dostum ve can yoldaşım aleyhissalatu vesselam'ı şöyle söylerken dinledim: "Bir borçla borçlanan bir kimsenin ödeme niyetinde olduğunu Allah bilince, onun borcunu Allah mutlaka dünyada iken öder."
Ravi: İmran İbnu Huzeyfe
Kaynak: Nesai, Buyu 99, (7, 315); İbnu Mace, Sadakat 10, (2408)

Onun borcundan vazgeçiverin..




SERDEN GEÇERHADİSİ ŞERİFLER
- 17:37

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar vardı. Halka borç verirdi. Borçluları arasında fakir görürse hizmetçilerine: "Onun borcundan vazgeçiverin, böylece Allah'ın da bizim günahlarımızdan vazgeçeceğini umarız" derdi. Allah da onun günahlarından vazgeçti."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Buhari, Sulh 10; Müslim, Müsakat 19, (1557); Nesai, Buyu 104, (7, 318)

Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) Ey Allah'ın Resülü, dedim, şâyet Kadir gecesine tevâfuk edersem nasıl dua edeyim?



Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü, dedim, şâyet Kadir gecesine tevâfuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi:
"Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affeedicisin, affı seversin, beni affet."
Amin. ......Amin. ......Amin. .......Ecmain. ....
Tirmizî, Da'avât 89, (3508).


Kütüb-i Sitte
ALLAHÜMME SALLİ ALÁ SEYYİDİNA MUHAMMED'İN VE ALÁ ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED ( S.A.V. )

14 Eylül 2015 Pazartesi

Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), secdelerinde şunları söylerdi




Halim Yücel
MODERATÖRHADİSİ ŞERİFLER
- 22:30


İlk olarak Halim Yücel paylaştı:

Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) hazretleri anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), secdelerinde şunları söylerdi: "Allahümmağfirli zenbi küllehu, dıkkahu ve cüllehu, evvelehu ve âhirehu, sırrahu ve alâniyyetehu. (Allahım! Büyük-küçük birinci sonuncu, gizli-açik, bütün günahlarımı mağfiret buyur. "

Müslim, Salât 216, (483); Ebu Dâvud, Salât 152, (878).


Kütüb-i Sitte
ALLAHÜMME SALLİ ALÁ SEYYİDİNA MUHAMMED'İN VE ALÁ ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED ( S.A.V. )

Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yatağına girdiğinde okuduğu dualardan




Halim Yücel
MODERATÖRHADİSİ ŞERİFLER
- 22:31


İlk olarak Halim Yücel paylaştı:

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yatağına girdiği zaman şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran AIIah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"

Müslim, Zikr 64, (2715); Tirmizi, Daavât 16, (3393); Ebü Dâvud, Edeb 107, (5053).


Kütüb-i Sitte
ALLAHÜMME SALLİ ALÁ SEYYİDİNA MUHAMMED'İN VE ALÁ ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED( S.A.V. )

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu




Halim Yücel
MODERATÖRHADİSİ ŞERİFLER
- 22:31


İlk olarak Halim Yücel paylaştı:

Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".

Ebu Dâvud, Edeb 108, (5061).


Kütüb-i Sitte
ALLAHÜMME SALLİ ALÁ SEYYİDİNA MUHAMMED'İN VE ALÁ ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED ( S.A.V. )

12 Eylül 2015 Cumartesi

EL-BÂİS İSMİNİN ANLAMLARI VE ÖZELLİKLERİ





Asu Asude
SAHİBİESMA-ÜL HÜSNA
- 14:41

EL-BÂİS İSMİNİN ANLAMLARI VE ÖZELLİKLERİ

Seçip ortaya çıkaran.
Bâis, ölüleri dirilten, her canlıyı ölümünün ardından yeniden dirilten demektir. Meselâ kışın ölmüş gibi âdetâ cansız gibi görünen bitkileri ve bâzı hayvanları baharda yeniden canlandırması ve onlarda yeni şeyler yaratması.
Peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten.
Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen.
Sebepleri yaratan ve ölüleri diriltendir. İhtiyaçlarma göre insanlara peygamberler gönderendir.

Bâis İsminin Faziletleri, Sırları ve Zikri
Günde Zikir Sayısı : 573

Kuvvetli irade ve alacaklarını almak için okunur.

Ya Bâ’is ismini zikreden kişiden gaflet ve şiddet kalkar. Okuyanda Allah korkusu meydana gelir. İbadet ve taatını isteyerek, severek yapar. Dert ve sıkıntılarından kurtulup, huzura erer. Düşman ve zalimlerin şerrinden kurtulmak için günde 573 defa Ya Bais, zikredilir. İftiradan kurtulmak için 7073 defa okunur.

Aleyhine dua etmeyin..



Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Nefslerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de dua etmeyin. Ola ki, Allah'ın duaları kabul ettiyi saate rastgelir de, istediğiniz kabul ediliverir."
Ebû Dâvud, Salât 362.(1532).


Kütüb-i Sitte
ALLAHÜMME SALLİ ALÁ SEYYİDİNA MUHAMMED'İN VE ALÁ ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED ( S.A.V. )

Azaları Yıkarken..



Azaları Yıkarken
1- Önce abdest almağa şu şekilde niyyet eder:
Neveytü en eteveddaa li-eclissalâti ve liref ’ıl hadesi takarruben illallâhi Teâlâ
“Niyyet ettim abdestsizliği giderip namaz kılmak ve Allahu Teâlâ’nın rıza- sına yaklaşıp hoşnutluğuna kavuşmak için abdest almağa.”
2- Elleri yıkarken Eûzü besmele ile şu duayı okur:
Elhamdülillâhi’l-lezî caalel-mâe tahûran ve caalel-islâme nûrâ
“Suyu temiz ve temizleyici, İslâmı nur kılan Allahu Teâlâ’ya hamd ü senâlar olsun.”
3- Ağzına su verirken şu duayı okur:
Bismillâh, Allâhümmeskınî min havzi-Nebiyyike ke’sen lâ ezmeü ba’dehû ebedâ
“Allah’ım! Bana sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed aleyhisselâmın Havz-ı Kevseri’nden içir ki, ondan sonra bir daha hiç susuzluk duymaya- yım (susamayayım).”
4- Burnuna su verirken şu duayı okur:
Bismillah, Allâhümme erihnî râihate’l-cenneti verzuknî min naîmihâ velâ turihnî râihatennâr.
“Ey Allah’ım! Bana cennet kokusunu duyur. Nimetleriyle rızıklandır. Bana cehennem kokusunu duyurma.”
5- Yüzünü yıkarken şu duayı okur
Bismillâh, Allâhümme beyyız veçhî yevme tebyaddu vücûhün ve tesveddü vücûh
“Ey Allahım! Bazı yüzlerin ak ve bazı yüzlerin simsiyah (kara) oduğu kıyâmet gününde yüzümü ak et”.
6- Sağ kolunu yıkarken şu duâyı okur:
Bismillâh, Allâhümme âtınî kitâbî biyemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ.
“Ey Allahım! Kitabımı (amel defterimi) sağ tarafımdan ver. Hesâbımı kolay- laştır. (Kıyâmet gününde, hesâb gününde hesâbımı kolay eyle)”
7- Sol kolunu yıkarken şu duâyı okur:
Bismillâh, Allâhümme lâ tûtinî kitabî bişimâlî velâ min verâi zahrî velâ tuhâsibnî hisâben şedîdâ.
“Ey Allah’ım! Kıyamet gününde kitabımı solumdan ve arkamdan verme. Beni zor bir hesâb ile hesâba çekme.”
8- Başına mesh ederken şu duâyı okur:
Bismillâh, Allâhümme ezıllenî tahte zılli arşike yevme lâ zille illâ zıllü arşik.
“Ey Allah’ım! Arşının gölgesinden başka gölge bulunmadığı günde, beni arşı- nın gölgesinde gölgelendir.”
9- Kulakları mesh ederken şu duâyı okur:
Bismillâh, Allâhümmec’alnî minel-lezîne yestemiûnelkavle feyettebiûne ahseneh
“Ey Allah’ım! Beni, sözü dinleyip de en güzeliyle amel eden (en güzeline uyan) kullarından eyle”.
10- Boynu mesh ederken şu duâyı okur:
(Bismillâh, Allâhümme â’tık Rakâbetî minennâr).
“Ey Allah’ım! Boynumu ateşten âzâd eyle.” (Yâni, cehennem ateşinden boy- numu koru, muhafaza eyle).
11- Sağ ayağını yıkarken şu duâyı okur:
Bismillâh, Allâhümme sebbit kademeyye alessıratı yev- me tezûlü fîhi’l-akdam
“Ey Allah’ım! Ayakların kaydığı günde, sırât üzerinde ayaklarımı sabit eyle (kaydırma)”.
12- Sol ayağını yıkarken şu duâyı okur;
Bismillâh, Allâhümmec’al sa’yî meşkûren ve zenbî mağfûren ve amelî makbûlen ve ticâreten len tebûr)
“Ey Allah’ım! Çalışmlarıma şükür, günahlarımı bağışlanmış, amelimi kabûl eyle. Ticâretimi helâlinden kazanmayı bana nasib eyle”.
13- Abdest bittikten sonra şu duâyı okur:
Bismillâh, Allâhümmec’alnî minettevvâbîne vec’alnî mine’l-mutetahhirîne vec’alnî min ibâdike’s-sâlihîne vec’alnî minellezîne lâ havfün aleyhim ve lâhüm yahze nûn
“Ey Allah’ım! Beni, çokça tevbe edenlerden, hatâ ve kirlerden iyice temizleyip arınan salih kullarından eyle. Beni kendileri için hiç korku, hüzün ve keder olmayan kullarından eyle.”
AMİN. .....AMİN. ......AMİN. ....ECMAİN. ....

7 Eylül 2015 Pazartesi

Efendimiz Muhammed'e, ümmetinin hasenatı adedince milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun.



Rahmânü'r-Rahîmden, Arş-ı Âzamdan gelen Furkan-ı Hakîmin kendisine indiği Efendimiz Muhammed'e, ümmetinin hasenatı adedince milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun.

Risaleti Tevrat, İncil ve Zebur'da müjdelenen; nübüvveti irhâsâtla, cinlerin hâtifleriyle, insanlık âleminin evliyalarıyla, beşerin kâhinleriyle müjdelenen; bir işaretiyle ay parçalanan Efendimiz Muhammed'e, ümmetinin hasenâtı adedince milyonlar salât ve selâm olsun.

Davetine ağaçların koşup geldiği, duâsıyla yağmurun hemen iniverdiği, sıcaktan korumak için bulutların ona gölge yaptığı, bir ölçek yemeğiyle yüzlerce insanın doyduğu, parmaklarının arasından üç defa kevser gibi suların çağladığı, onun hürmetine Allah'ın, kertenkeleyi, ceylânı, ağaç kütüğünü, zehirli keçinin kolunu, deveyi, dağı, taşı ve toprağı konuşturduğu, Miracın sahibi ve gözünün asla şaşmadığı o mu'cize-i kübrâda ruyetullaha mazhar olan Efendimiz ve Şefîimiz Muhammed'e, Kur'ân'ın ilk indiği zamandan kıyamete kadar onu okuyan herbir okuyucunun okuduğu herbir kelimenin hava dalgalarının aynalarına Rahmân'ın izniyle yansıyan bütün kelimelerinin bütün harfleri adedince, milyonlar salât ve selâm olsun.
Bütün bu salâvatlardan herbiri hürmetine bizi bağışla, ey İlâhımız, bize merhamet et. Âmin.

Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur Külliyatı
On Dokuzuncu Söz
On Üçüncü Reşha

6 Eylül 2015 Pazar

Allah'a giden yol sevgiden geçer


Allah'a giden yol sevgiden geçer.
Sevmek, Allah ile özdeş bir anlam taşır.
Sevgi varsa, orada ruhunuz vardır.
Ruhunuzun bir hasletidir sevgi, en büyük hasletidir.
Ve sevgi varsa, ruhunuz varsa; orada Allah vardır.
Öyleyse, etrafınızdaki insanları seviyorsanız, bilin ki Allah’ı da seviyorsunuz.
Eğer etrafınızdaki insanlardan nefret ediyorsanız, Allah'a olan sevginiz az demektir.

Ne zaman ki çevrenizdeki insanlara karşı, onlar size nasıl davranırsa davransınlar, sempatiyle yaklaşıyorsanız. Onlara karşı duyduğunuz sevgiyi hissediyorsanız kalbinizde... Onlar size kötü davranabilirler, yanlış yapabilirler; buna rağmen, o insanları sevebiliyor musunuz? işte o zaman siz Allah’ı seven ve Allah tarafından sevilen birisisiniz. Bu, sevginin dışa vuruşudur.

Allahû Tealâ sevmenızi istiyor, nefret etmenizi değil! Allah’ın yolunda sevgi vardır. Kinin, nefretin, düşmanlığın kalbinizden sökülüp atılması, Allah’ın temel emridir. insanların kalbinden kini, nefreti, buğzu aldığını söylüyor; aldığı seviyeye ulaşmış olan bir kişinin kalbinden, bunların hepsinin alındığını söylüyor.

Sevgi Allah’ın bir muhteşem ni'metidir.
Sevgiyi geliştiren temel faktör, Allah'a karşı onun var olması.
Allah’ı seveceksiniz... Daha çok seveceksiniz... Daha çok seveceksiniz... Hoşlanmadan başlayan bir merdiven üzerınde; hoşlanmadan sevgiye, sevgiden aşka, aşktan hayranlığa yürüyeceksiniz. Allah'a karşı, bunu duyarsınız.
Sonunda duyacağınız şey, hayranlıktır. Küçüğün, büyüğe hayranlığı söz konusudur. Aşağıda olanın, yukarıda olana hayranlığı söz konusudur.
Rütbesi küçük olanın, rütbesi büyük olana hayranlığı söz konusudur.

Hayranlıkta eşitlik yoktur. Öyleyse, Allah'a karşı son duyacağınız his, en üst noktada hayranlıktır. O'nun her şeyine hayran olursunuz. Size yaptığı, sizin üzerinizde vücuda getirdiği her şeyin, muhteşem bir dizayn olduğunu ve sadece sizi mutlu etmeye yönelik olduğunu yaşarsınız. Tek bir hedefi vardır; hepinızi ayrı ayrı mutlu kılmak... Ama dikkat edin ki; size ulaştıracağı her şeyi, sizin iradenızle, sizin talebinız üzerine ulaştırmak ister. Sebepleri O halkeder. Sebeplere sarılmak ve güzeli aramak...

Sevgi; o, sizin seçiminizdir. Sevmeyi, iç dünyanız istemelidir. Dikkat edin! Sakın, sevgi ile arzuyu birbirıne karıştırmayın. Sevgi, ruhunuzun hasletidir; ihtiras, nefsinizin afetidir. Arzunun şekilenmiş bir dizaynı... Dikkat edin! Allah yolunda, geçerli olan ruhunuzun hasletleridir. Ruhunuzun hasletlerı...

Muhakkak ki Allah’ı sevdiğiniz zaman, bütün perdelerin adım adım kalkacağını göreceksiniz, yaşayacaksınız. Sevginiz, zikrinize paralel bir seyir takip eder. Zikrinizin artışı, sevginizin artışıdır. Zikrinizin artışı, Allah'a karşı duyduğunuz sevgiyi mutlaka arttıracak olan bir özelliği taşır. Bu ise Allah'tan yansıyarak, reflekte edilerek başka insanların üzerine dönüşür, onları da seversiniz.

Bir gün göreceksınız ki; sizi sevmeyenleri de sevmişsiniz. Bir gün göreceksınız ki; sizden nefret edenler de sizin sevginizin içinde yer alır; onları da seversiniz. Bu öyle bir dizayn ki; sevdikçe sevilirsiniz.

Hepinızi çok ama çok seviyorum...

5 Eylül 2015 Cumartesi

Allah Aşkı


Uzmanların tanımlarına göre aşk, insanın ayaklarını yerden kesen, içinde şiddetli heyecanlar yaşamasına vesile olan bir duyguymuş. Böyle bir durumda insanın sabah yataktan kalktığı anda ilk aklına gelen, âşık olduğu kişi olurmuş. Gece yatmadan önce onu düşünür, her girdiği ortamda ondan bahsetmek istermiş. Bütün planlarını, âşık olduğu kişiyi düşünerek ve onu da dâhil ederek yaparmış. O kişi için pek çok şeyden, hatta sevdiklerinden dahi vazgeçebilirmiş.
Bütün bu bilgiler ışığında Allah'a duyduğunuz aşkı düşünün. Yukarıda sayılanların hepsini Allah’a karşı gerçekten hissediyor musunuz?
Sabah kalktığınız anda aklınıza ilk gelen Allah mı?
Gün içinde sürekli O'nu düşünüyor musunuz?
Her girdiğiniz ortamda O'ndan bahsetmek istiyor musunuz?
Yaptığınız bütün planları Allah'ın hoşlanacağı şekilde düzenliyor musunuz?
O'nun razı olmayacağı, hoşlanmadığı tavırlardan sakınıyor musunuz?
Gece uyumadan önce O'nu düşünüyor ve anıyor musunuz?
Allah'a duyduğunuz aşktan dolayı pek çok şeyden ve hatta sizinle bu konuda mücadele eden kişilerden kopup uzaklaşabiliyor musunuz?
"Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48)
Elbette bütün bunları hisseden herkes, Allah aşkını yaşıyor demektir. Geri kalan tüm yaratılmışlara duyulan aşk ve sevgi de, Allah'ın birer tecellisi olduğu için gerçekleşmelidir. Allah’tan bağımsız bir şekilde bir beşere aşk duymak ve o kişiyi Allah’tan daha fazla düşünüp daha önde tutmak açıkça şirk koşmak anlamına gelir ki “Allah, Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz.” (Nisa Suresi, 116).
Bu durumdaki kişiler ölüm melekleri ile karşılaştıklarında güç durumda kalmamak için, yaratılan her şeyi Yaratandan bağımsız olarak değil, O’nun tecellisi olduğu için sevmelidirler.
“Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular" diyecekler…” (Araf Suresi, 37)
Hiç tükenmeden, kişiye acı vermeden, tutkuyla ve daimi bir mutlulukla yaşanacak tek aşk Allah aşkıdır. Allah’tan bağımsız yaşanan tüm aşklar ise insanı bir süre sonra mutsuzluğa ve bunalıma sürükler. Bu durumdaki kişi yalnızca karşısındakinin istekleri doğrultusunda bir hayat sürerek bir nevi köleleşir. Oysa Allah aşkı, insanı tüm dünyevi bağımlılıklardan özgürlüğe kavuşturur.
Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 29)
Yalnızca Allah’a kul olarak zincirleri kırabilmek dileğiyle…
Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Ra'd Suresi, 28) 

2 Eylül 2015 Çarşamba

EL-CELÎL İSMİNİN ANLAMLARI VE ÖZELLİKLERİ




Asu Asude
SAHİBİESMA-ÜL HÜSNA
- Dün 16:58

EL-CELÎL İSMİNİN ANLAMLARI VE ÖZELLİKLERİ

Hiddetli.
Celîl, büyüklük ve ululuğu pek yüce olandır. Azamet sâhibi olan, ululuk sâhibi olan demektir.
Yücelik ve ululuk sahibi.
Celal ve azamet sahibi olan.
Büyüklük ve ululuğu pek yüce olandır. Sıfat ve-isimleriyle her türlü büyüklük kendine ait olandır.
Celîl İsminin Faziletleri, Sırları ve Zikri
Günde Zikir Sayısı : 5329

Bir zalimi zorbayı zelil etmek için okunur.

Ya Celil ismini zikreden insanlar arasında sevgi, saygı ve hürmet görür; heybetli ve güçlü görünür. Kimse kötü gözle bakamaz, düşmanları onu görünce korkuya kapılır. Bu ismi zikreden kişide manevi bir güç meydana gelir. Zalimleri dize getirir. Kimse kötülük yapamaz. Tehlikeli yerlerde emin olur. Okuyanın ahlakı düzelir.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı