Yunus AytaçTartışma
- Dün 21:49
BİLGİ VE DÜŞÜNCE PLATFORMU originally shared:
Bu yazı lüks lokantalardaki 150 gr. ete dünyanın parasını ödeyenlere. Bayatladı diye ekmeği çöpe atanlara. Tabağında yemek artığı bırakanlara. İki gün üst üste aynı yemeği yedim diye eşine bağıran erkeklere. Annesinin hazırladığı kahvaltılığı beğenmeyip çöpe atıp okul kantine dadanan öğrencilere. Evine çalışıp getirdiği erzağa bakıp burun kıvıran ev hanımlarına. Önüne getirilen yemeği bağıra çağıra zorla yiyen evlatlara. Şu anki haline şükretmeyip isyan edenlere, her zaman daha fazlasını isteyenlere. İnsan olmayı unutan fertlere bir ders bir nasihat bir ibret olsun diye yazılmıştır.
Değerli dostlar. Hiç bir şeyin farkında olmadan yaşayıp gidiyoruz işte. Hiçbir zaman başkasının yerine kendimiz koyup düşünmeden ''Açılar icinde kıvranıyorum...O kadar çok sıkıntım var ki sormayın...Malım yok evim yok..Araba alamıyorum.....Sevdiğim beni terk etti.. Vs.. Kendimize ne kadar çok dert ve sıkıntı veriyoruz değil mi? Etrafımızda bizden daha çok sıkıntı içinde olan insanları görmüyoruz yada görmek istemiyoruz.
Şimdi sizlere sormak istiyorum. Hayatınız da hiç açlıktan ağladınız mı? Hayatınız boyunca hiç aç kaldınız mı? Öyle bir kaç saatliğine açlıktan bahsetmiyorum. Şöyle 24 saat boyunca aç kalıp da, kurt gibi acıktığınız ve bulduğunuz her şeyi yiyebilecek kadar iştahlı olduğunuzu düşünün. Bu açlığın vermiş olduğu hisle sokakta bulabileceğiniz çöpleri karıştırdığınızı düşünün.
Dışarıda çöplerden bulabileceğin o bayat üzeri yeşillenmiş kupkuru ekmeği bile, hiç tiksinme belirtisi göstermeden ve hiç yüzünüzü buruşturmadan yiyecek kadar aç olduğunuzu hesaplayın. Ama bunu bile bulamıyorsunuz.Yiyecek hiçbir şey yok. İşte Afrika' da açlık böyle bir his. Şimdi kısa süreliğine bir düşünün ve o insanların yerine kendinizi koyun. Sorgulayın. Vicdan muhasebesi yapın.
Bakın şu çocuğun haline. Açlık. Evet açlık çok kötü bir imtihandır. Çünkü biz yaşamadık. Çünkü biz bunları düşünecek kadar aç olmadık ki. Çoğumuz yemek yedikten sonra Elhamdüllillah demeden sofradan kalkan insanlarız. Halbuki bu çocuklar gibi dünyada kim bilir ne kadar açlıktan ağzı kokan, açlıktan ağlayan, açlıktan kemikleri sayılan, yeterli beslenemediği için hastalıktan kıvranan binlerce masum çocuk vardır.
Açlık bugünü ve geleceği tehdit eden ciddi bir sorundur. Açlık insanlığın uykusunu kaçıran olgulardan biridir. Dünya nüfusunun önemli bir kısmı bu sorunla yıllardır karşı karşıyadır. Dünyanın hiç azımsanmayacak kadar büyük bir kesimi açlık, yoksulluk, sağlıksız koşullar gibi problemlerle çok zor şartlar altında yaşamlarını devam ettirmektedirler.
İşte 7 milyar nüfusa sahip küreselleşmeye çalışan koca dünyanın tüyleri ürperten utanç tablosu
Dünyada her 5 saniyede bir çocuk
Her bir 10 dakika 120 çocuk
Her bir saatte ise 720 çocuk
Her yıl İstanbul'un nüfusunun yarısı kadar çocuk açlıktan ölmektedir.
Dünyada bugün için 1 milyarı aşkın insan AÇ' tır.
Yeterli gıda tüketim olanağı bulamayan 5 yaşın altındaki çocuk sayısı 200 milyon
Güvenli su tüketimi olanağı bulamayan insan sayısı 1.2 milyar
Sağlık hizmetlerinden yararlanamayan insan sayısı yaklaşık 2 milyar
Yukarıdaki verilere baktığımızda dünyadaki en büyük katliamının ne olduğunu anlamak çok da zor olmasa gerek. Açlık..Hiç beyninizi sorguladınız mı? Hiç düşündünüz mü? Dünyada her yıl açlıktan ölenlerin sayısını. Ben cevap vereyim. Toplam 11 milyon. Evet yanlış duymadınız tam 11 milyon. Şimdi düşünelim. Dünyada bir yılda hangi sebepten bu kadar çok insan ölebilir. Deprem mi hayır. Savaş mı hayır. Salgın hastalık mı hayır. Doğal afetler mi, fırtınalar mı, tsunamiler mi hayır. Hepsinin istatistiklerine bakın açlıktan ölen insanların sayısının binde bir kadar değildirler.
Açlık insanoğlunun başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Açlığın yol açtığı sorunlar sayılmayacak kadar çoktur. Hastalıklar, ölümler, iş gücü ve üretim kaybı, verimsizlik, zihinsel gelişim sorunları, ruhsal çöküntü, suç işleme ve şiddet kullanma eğilimin artması bunlardan bazılarıdır. Açlık sorununu çözmemiş bir toplumun sosyal huzurunu sağlaması, kalkınma yolunda hızla ilerlemesi, uluslararası alanda kendi menfaatlerini gözeten politikalar izleyebilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak barış ve huzur içinde bir dünya ortaya koyabilmenin ön koşularından biri de açlık sorunun çözülmesidir.
Dünya ve özellikle insan hakları ihlalini, olmaz olduk yerlerde arayan gelişmiş ülkeler, insanın yaşamı için en temel hak olan gıdaya ulaşma hakkı ve açlıkla mücadelede duyarsız kalmaya devam ettikçe problem daha da büyümektedir. Çünkü gelişen dünyanın ve kullandıkları teknolojinin hedefi açlığı önlemek değil , silahla yatırım yapmak, savaş alanları açmak ve ürettiği gıdayı silah olarak kullanmaktadır.
Dünyanın bir bölümü sefahat ve israf içerisinde yüzerken diğer bölümünde açlığın hüküm sürmesi çocuk ve insanların kitleler halinde telef olması doğrusu insanlık adına , medeni olduğunu iddia eden ülkeler ve insanlar adına utanılacak bir durumdur. Şunun için
Afrika' da milyonlarca insan açlık çekip bir lokma ekmek için yollara dökülürken diğer taraftan gelişmiş ülkelerdeki gıda israfı çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerde tüketim merakı yüzünden her yıl 220 milyon tondan fazla gıda, paketi bile açılmadan çöpe atılıyor. Dünya bankasından alınan raporlara göre gelişmiş ülkelerin çöplerine atılan yiyecek maddeleri dünyada açlıktan ölen insanların 15 katını beleyecek durumda.
Bir taraftan 15 milyon insanın ekmek, su gibi en temel ihtiyaçları karşılanamıyor ve her geçen saat açlıktan yüzlerce çocuk ölüyor. Fakat gene aynı dünyada şişmanlıktan ve aşırı kilolardan şikayetçi insanlar var. Zayıflamak için tonlarca para harcıyorlar. Amerika da zayıflama ve obezite için harcanan para yılda 40 milyar doları geçiyor. Hal böyle olunca bunun kendisi başlı başına bir sektör. Devlet politikaları bu sorunu çözmeye değil, şirketlerin bu sorundan kar edebilmesini teşvik eden bir mantığa dayanıyor. Zayıflama cihazlarına muazzam yatırımlar yapılıyor. Diğer taraftan diyet ürünleri sektörü her geçen gün çığ gibi büyüyor. Dünyanın bir ucunda hastalar için teknolojinin son tedavi imkanları kullanılırken, diğer ucunda Afrika' da hala milyonlara insan açlıktan, susuzluktan sağlık hizmetlerine ulaşamadığından ölmektedir.
Peki Amerika daki golf sahalarının sulanması için harcanan su miktarının Afrika ülkelerindeki su sorununu büyük oranda çözebilecek düzeyde olduğunu biliyor muydunuz?
Peki yeryüzünden açlığı kazımak için gerekli paranın yılda 30 milyar dolar olduğunu ve bunun dünyada 8 günde yapılan askeri harcamalara eşit olduğunu biliyor muydunuz?
Amerika da insanlar iphone almak için saatlerce sırada beklerken Afrika bir yudum temiz su için insanlar günlerce sırada bekleyebiliyor.
Sonuç olarak batı her ne kadar bunlara yapay çözümler sunsa da ve insanların gözünü boyamaya kalksa da izlediği politikalar Afrika'daki açlığın ve kıtlığın her anlamda en önemli sebebidir. Medeni ülkeler yıllarca sömürdükleri iliklerine kadar indikleri milletlere yüzyıllarca düzelmeyecek seviyede geri kalmışlık ve yoksulluk bıraktılar. Oysaki onların refah düzeyi ve zenginliklerinde bu insanların da hakkı var. Önce onlardan kepçe kepçe aldılar. Sonra bazen kaşıkla verip, çoğu zaman da verir gibi yapıp insanlık dersi verdiler tüm dünyaya.
Batı bugün bile bahsettiği özgürlük ve demokrasi anlayışıyla Afrika' daki açlığı da kendi lehine, kendi çıkarları doğrultusunda yürütebilmek için önemli bir propaganda malzemesi olarak seçmiştir.
Bu dünyanın kanayan bir yarası ve büyük ayıbıdır. Bu yüzden insan olarak onlara her bakımdan sorumluyuz. Bizler çoğu zaman bir parça kuru ekmeği bulamamış bir Peygamberin ümmetiyiz. Efendimizin, sahabelerin ve atalarımız yokluk günlerine mukabil, bizler yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda bir hayat sürüyoruz. Midemiz dolu olsa da doymayan gözlerimiz var. Elimiz neye atsak nimet, nereye baksak tüm varlığıyla önümüze serilmiş sanki. İstisnalara sözüm yok. Ama toplumda yarın ne yiyeceğim endişesi taşıyan neredeyse kimse yok. Dolaplarımız yiyecek dolu. Çocuklarımız artık kolay kolay hiçbir yiyeceği beğenmiyorlar. Fakat bizler hiçbir zaman olmadığı kadar şükürsüz ve nankörüz. Oysa dün hayal bile edilemeyen her şeye sahibiz.
Şimdi size soruyorum. Yukarıda resimlere bakın bir düşünün.
Bugün Allah'a şükrettiniz mi?
Yemek bulup yiyebildiğimiz için.
işe gidebildiğimiz için.
Bir evimiz olduğu için.
İçeride sıcacık yatağımızda yatabildiğimiz için.
Ve daha nice sayısız nimet.
Sonuç olarak israf edenler evinde önüne koyulan yemeği beğenmeyip burun kıvıranlar evindeki yiyeceklerin bozulmasına göz yumanlar ya da kişisel çıkarları uğruna fiyat arttırmak için kamyonlar dolusu sebze ve meyveyi çöpe atmaktan korkmayan insanlar açlık sınırında yaşayan, açlıktan annelerin kucağında can veren minicik çocukların varlığını hiç hesaba katmazlar mı?
Senede 15 milyon çocuğun yiyecek bir lokma ekmek bulamadığı için öldüğü bu dünayada bu durumu görmezden gelerek yaşamak çok büyük haksızlık ve zülumdur. Vicdanlı ve içinde Allah korkusu olan insana düşen görev yeryüzündne açlık silininceye kadar gayret etmek, çaba göstermek gerek toplum olarak israfı önleyerek, açlıkla mücadele eden insanlar için mücadele etmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder