EL-ALİM (C.C.)




“Her şeyi en iyi bilen ve her şeyin künhüne vâkıf olan.”

Allah (Azze ve Celle) Alîm'dir. Hem nasıl Alîm?

Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Binlerce sene evvel ne olduğunu bildiği gibi, binlerce sene sonra ne olacağını da bilir. Olmuşları nasıl hiç eksiksiz biliyorsa, olacak hadise­leri de, olmuşlar kadar mükemmel bilir. Öyle ki, zamanın ilk başladığı tarihten, yine zamanın sonuna kadar olmuş veya olacak her şey Yüce Allah'ın ilminde her lâhza hazırdır.

Bütün insanların, meleklerin, cinlerin ilmi bir araya gelse, Allah Teâlâ'nın ilminin yanında denizdeki bir dam­la mesabesindedir. Meselâ: İnsanlar çok kere şu şöyle alîm, böyle alîm derler. O kişinin ilmi kendisi gibi insanlar arasında ileridir. Allah ilmi karşısında ise zerre bile ola­maz.

İlmi olmayan bir zât, bunca mahlukatı nasıl yaratıp idare edebilir ki? Bütün âlem O'nun yaratmasıyla var olduğu gibi, onun tâyin ettiği güne kadar devam edebilir. Ondan ne bir fazla, ne bir eksik olur. Yine dünyanın ne kadar günü vardır, ne kadarı geçip gitmiştir hepsi Cenâb-ı Hakkın ilmindedir.


Dünyamıza şu ana kadar milyarlarca insan geldi gitti. Belki daha milyarlarca insan gelecek. İşte kimin, ne zaman, nerede dünyaya geleceğini, kaç sene yaşayacağını, nerede öleceğini, kabirde başına neler musallat olacağını veya nasıl bir akıbete uğrayacağını kemâliyle bilmektedir O. İnsanlar her şeyi bilmez, ancak O'nun bildirdiği ka­darını bilirler. Yine insanların görmesi de öyle. Âlemde o kadar çok varlık var ki, biz onların hepsini göremiyoruz. Meselâ, melekleri göremiyoruz. Halbuki melekler bizi görüyor. Yani herkes O'nun dilediği ve takdir ettiği ka­darını görür.

Bir insan ne kadar âlim olursa olsun, yine de bilmediği hadsiz hesapsızdır. Allah'ın izniyle insanlar çok şeylere vâkıf olabilirler. Ne var ki her şeyi bilmeleri mümkün değildir. Dünyada insanlığın en büyük belâsı olan kansere Âdem evladı çare bulamamıştır. Eğer her şeyi bilmiş olsa, bu belanın kökünü kurutmaz mı? Belki zamanla onun da şifası bulunacak... Yine binlerce senedir binlerce insan fe­zanın sırrını araştırıyor ve gördükleri karşısında akıllar hayretinden parmağını ısırıyor. Demek ki Allah'ın ilminin nihayeti yoktur, kudretinin nihayeti olmadığı gibi...

Bütün ilimler Allah Teâlâ'yı bilmek içindir, sen Allah'ı bilmezsen, bu nice okumaktır?

Evet:



Bu âlemde kâmil bir akla yoldaş et aklı,

Hep kendi düşüncenle olamazsın sen haklı!..



İnsanlar çok kere bildiği şeyleri unutur. Ve yine bazan da bildiği şeyde yanılır. Fakat, âlemlerin Rabbi Allah hiçbir şeyde yanılmaz, hiçbir şey ona gizli kalmaz.

Yine insanlar içinde ilmi olanlar, olmayanlar vardır. Bir âyetin ifadesiyle:

“Allah'tan, kulları içinde, sadece âlimler korkar.” [95]



Allah Teâlâ'yı bilenler, hiç bilmeyen cahiller gibi olur mu? Yüce Allah'ı celâl ve cemâliyle, kemal sıfatıyla bilen ilim sahipleridir. Onlar da derece derecedir. Herkesin bilgisi bir olmadığı gibi, zekâsı da bir değildir. Bir kulun Allah'a dair ilmi ne kadar mükemmel ise, korkusu da o nisbette mükemmel olur. Bu korku, insanı rabbinden uzaklaştıran bir şey değil, aksine rabbine yaklaştıran bir sebeptir. Onun için Nebiyy-i Zîşan (s.a.v) efendimiz:

“Ben sizin Allah'tan en çok korkanınız ve en çok muttaki olanınızım.” [96] demiştir. Çünkü, insanlar içinde Allah Teâlâ'yı en iyi bilen O'dur. O halde gönlümüzü rabbimizin dergâhına açalım ve ona iltica edelim:

“Ey her nevi gizli ve gaybi şeyleri bilen (Rabbim),

Ey her çeşit günahı affeden,

Ey her nevi aybı örten,

Ey bütün sıkıntıları gideren,

Ey kalbleri değiştiren,

Ey kalbleri süsleyen,

Ey kalbleri nurlandıran,  

Ey kalblerin tabibi olan,

Ey kalblerin habibi olan,

Ey kalblere ünsiyet veren! Seni tenzih ve tesbih ederiz. Senden başka ilâh yoktur, sen emansın; bizi cehennem ateşinden halâs et.” [97]

Kaynak

[95] Fâtır: 35/28.

[96] Buharî.

[97] Cevşenü'l-Kebîr. Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 129-132.



Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Vaktim oldukça senden güzel bilgiler öğreniyorum,
    ALLAH razı olsun canım.

    YanıtlaSil