29 Haziran 2015 Pazartesi

A`râf / 80, 81. Ayet Meâli



A'raf 80 ve 81 ayetlerin meali şerifi

وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ 


A'raf 80 meali: Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”

إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ

A'raf 81 meali:“Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.”

28 Haziran 2015 Pazar

HASTALIKLAR GÜNAHLARA KEFARETTİR



Metin yiğit
MODERATÖRHADİSİ ŞERİFLER
- 10:18

HASTALIKLAR GÜNAHLARA KEFARETTİR
Ebu Hureyre ve Ebu Said radıyallahu anhüma'nın anlattıklarına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:
"Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü'minin günahından bir kısmını mağfiret buyurur."
Buhari, Marda 1; Müslim, Birr 52, (2573); Tirmizi, Cenaiz 1, (966).

27 Haziran 2015 Cumartesi

Çorum Ziyeretlerimden birkaç kare..


 Benden dua isteyenlere çok dua ettim..

Büyük Şeyhimin Kabri Şerifleri Allah şefatlerine nail eylesin..
 Büyük Şeyhlerimden Hafız Ebu Bekir Sıdkı Hazretleri
Büyük Şeyhlerimden Allah himmet ve bereketlerini üzerimizden eksik etmesin..amiin..


Gafil kafaya bir tokmak ve bir ders-i ibrettir


[Gafil kafaya bir tokmak ve bir ders-i ibrettir.]
Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup, dünyaya talib bedbaht nefsim! Bilir misin neye benzersin? Deve kuşuna... Avcıyı görür, uçamıyor; başını kuma sokuyor, tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda. Avcı görür. Yalnız o, gözünü kum içinde kapamış, görmez.
Ey nefsim! Deme: "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. Derd-i maişetle sarhoştur." Çünki ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
Hem deme: "Ben de herkes gibiyim." Çünki herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır. Hem kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız gayesiz göremezsin. Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin?
Sözler - 169

26 Haziran 2015 Cuma

Bakara, 2/204-205ayetlerin açıklması




!!MUTLAKA OKUYUN!!
Değerli kardeşimiz;
İlgili ayetlerin meali şöyledir:

“İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider. Üstelik sözünün özüne uyduğuna Allah’ı da şahit gösterir. Halbuki gerçekte o, düşmanların en yamanıdır.

Senin yanından ayrılınca, ülkede fesat çıkarmaya çalışır, Ürünleri ve nesilleri mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette fesadı (bozgunculuğu) sevmez.” (Bakara, 2/204-205)

Bu ayetin nüzul sebebi hakkında müfessirlerin farklı görüşleri vardır. Ancak bir ayetin nüzul sebebi hususi de olsa manasının umumi olmasına engel değildir.

Ayette meal olarak yer alan“ürünler”den maksat, başta tahıl ürünleri olmak üzere insanların faydalandığı her türlü gıda ve meyvelerdir. Nesilden maksat ise,insanlık soyudur, zürriyetidir, neslidir. Ayette gerek ürün manasına gelen “el-Hars”, gerek zürriyet, soy manasına gelen “en-Nesl” kelimelerinin “el”takısı almış olmaları, bu iki hususun kapsamının olabildiğince genişliğine katkı sağlamaya yöneliktir. Bu geniş kapsamı dikkate aldığımızda, zaman üstü evrensel bir mesaj olan Kur’an’ın bu iki unsur hakkındaki ifadesini şöyle anlayabiliriz:

- İnsanların dünya hayatı gıda ve meyvelerin varlığına bağlı olarak devam eder. Bunları yok eden kimse insanların bu hayatına kastetmiş sayılır. Ahiret hayatının düzgün işlemesi için ise Allah ve resulünün belirlediği hayat çizgisinin takip edilmesi gerekir. İnsan neslinin bu manevi hayatını bozan ve onları dinsizlik çukuruna atanlar, insanlık camiasının ebedi geleceği olan bu ahiret hayatına kastetmiş sayılırlar.Allah bu tür bozguncuları sevmez.

- Bu gün başta nükleer, kimyasal silahlar olmak üzere, insanları öldürürken aynı değişik bombalarla çevreyi tahrip ediyorlar. Diğer yandan insanların neslini devam ettirecek olan genç nesilleri savaşlara sokarak öldürdükleri gibi, yeryüzünün verimli arazilerini bozup mayın tarlalarına çeviriyorlar. Bu bozguncuların yaptıkları tahribatın cezası elbette büyük olacaktır.

- Keza, insanların ebedi hayatının kurtuluşunun garantisi olan iman ve kulluk şuurunu yeni neslin zihninden tamamen silmeyeçalışan her türlü zındıka komitelerinin faaliyetleri bu ayetin tehdidine maruz kalmaya mahkumdur. Bu cezalar sadece ahirette değil, aynı zamanda dünya hayatını da kendilerine zindan eder.

Nitekim, Türkiye’de ekilen dinsizlik tohumları 1971’de karşılarına anarşi olarak geri dönmüştür. Bediüzzaman hazretlerinin “O tarihte (1971’de) dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra, şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbette tokatları dehşetli olacak.” (Asa-yı Musa, 88) diyerek, Felak suresinin bir işaretinden istihraç ettiği hakikat aynen olduğu gibi çıkmıştır.

Ve Türkiye’de, dinden uzaklaştırılmış bir atmosferde yetiştirilen bir nesil, maalesef anarşist olup dünya hayatının güvenini de lezzetini de altüst etmiş ve hala etmeye devam etmektedir.

Bu anarşi diğer İslam ülkeleri için de, diğer dünya ülkeleri için de söz konusudur. Materyalist felsefenin amentüsünü yazanlar birinci ve ikinci dünya savaşlarını çıkartıp her yeri cehenneme çevirdiler. Ve o gün de, bu gün de arşa yükselen mazlumların -iniltili-ahı “zalimler için yaşasın cehennem!” lavlarıyla haykırmaya devam etmektedir.

Selam ve dua ile...

25 Haziran 2015 Perşembe

Tuvalete takke ile girmek



Tuvalete takke ile girmek. Affınıza sığınarak bir insan tuvalete girdiği zaman idrar asiti ilk önce saç diplerine etki ettiği için saç dökülmesinse sebep olur o yüzden takke ile girmek sünnettir. İmam- ı Rabbani derki ben makamı velayette mesafe katederken en parlak en nurlu veliler; Peygamberimizin(a.s.m) sünnetine uyanlar velilerdi..

Sath-ı Arz (yeryüzü) bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber...


Evet, o bürhanın şahs-ı manevîsine bak: Sath-ı Arz (yeryüzü) bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber... O bürhan-ı bahir(açık delil) olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatib, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri(zikir halkasının başı)... Bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya taravettar semereleri(taze meyveleri) bir şecere-i nuraniyedir(nurani bir ağaç) ki; herbir davasını, mu'cizatlarına istinad eden bütün enbiya ve kerametlerine itimad eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar. Zira o, ﻻ‌َٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻻ‌َّ ﺍﻟﻠَّﻪُder, dava eder. Bütün sağ ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nuranî zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icma' ile manen "SADAKTE VE BİL-HAKKI NATAKTE" derler. Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesabsız imzalarla teyid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın.

23 Haziran 2015 Salı

Seni seviyorum, yâ Rasûlallah!



GAVS-I A'ZAM SEYYİD ABDÜLKADİR GEYLANİ (KS)


Bir adam Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e geldi:

“Seni seviyorum, yâ Rasûlallah!” dedi. Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“O hâlde fakirlik hâline razı ol!” Bir kişi yine geldi:


“Ben Allah’ı seviyorum!” dedi. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buna da şunları söyledi:

“O hâlde, belâ gömleğini giy. Allah ve Peygamber sevgisini fakirlik hâli ve belâ takip eder.”...

Sultan Abdulkadir Geylani k.s
Fethu'r Rabbani

İmam Efendinin Muhteşem Vefatı


Bir imam efendi varmış, namazını tadil-i erkana uyarak kılmaya çok dikkat edermiş, cemaati hayranmış imam efendiye.

İmam efendi, birgün cemaate öğle namazı kıldırırken, öğlenin sünnetinde sağına selam verirken, ak sakallı bir ihtiyar görür.


Sola selam verir, hemen sağına döner, bakar ki ihtiyar yok.

Farza geçer, farz namazda da aynısı olur.

İmam efendi, şaşkındır.

Son sünnete durur, tam sağa selam verecek, ihtiyar yine orada.

Sola selam vermeden, sorar:

Amca sen kimsin, necisin..?

Namazda sağa selam verirken varsın, sola selam verip, geri baktığımda yoksun..?

İhtiyar adam:

Eğer beni merak ediyorsan, peşine cemaatini de al bir karanlık sokak var, orayı geç.

Orada korkunç mu korkunç bir sokak var, orayı da geç.

Ondan sonra, yeşil bir kapı çıkacak önüne.

O kapının üzerinde '' LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULALLAH '' yazıyor.

O kapıdan gir beni orada bulacaksın, kim olduğumu ancak o zaman söylerim.

İmam efendi, hemen cemaate dönüp:

Benim başımdan böyle böyle bir iş geçti, hadi benle geliyor musunuz..?

Cemaat, çok sevdikleri imamlarını yalnız bırakmaz.

Önce, karanlık sokaktan geçerler.

Korkunç sokağa gelince, imam efendi arkasına bir bakar ki, cemaatten kimse kalmamış.

Sokak o kadar korkunçmuş ki, hepsi kaçmışlar.

İmam efendi, o sokaktan geçmiş ve yeşil kapıyı görmüş, kapının güzelliği gözlerini kamaştırmış.

Üzerinde ''LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULALLAH'' yazıyormuş.

Hemen içeri girmiş, içerisi o kadar güzelmiş ki, imam efendi büyülenmiş.

İhtiyar adam, orada bir koltukta imamı bekliyormuş.

İmam efendi, hemen sormuş:

Dediklerini yaptım, dediğin sokaklardan geçtim, fakat cemaatim korkunç sokağa gelince, beni bırakıp kaçtılar.

Şimdi bana söyle bakalım, sen kimsin..?

Yaşlı adam gülümseyerek, imam efendiye:

Ben Azrail'im (a.s) ve sen öğlenin sünnetinde, sağa ilk selam verdiğinde beni gördün ya, işte o zaman tereyağından kıl çeker gibi ruhunu, bedeninden aldım, ama sen bunu anlayamadın bile.

Karanlık sokak var ya, orası senin tabutun.

Cemaat seni omuzlayıp getirdi, sonra o korkunç sokağa yani kabrine koydular.

İmanın o kadar kuvvetli ki, hakkıyla kıldığın namazlar ve yaptığın görevin, seni oradan hiç korkmadan geçirdi.

Burası da "CENNET-İ ALÂ" dilediğin gibi yaşa. .!

ALLAH HERKEZE BÖYLE ÖLÜMLER NASİP ETSİN İNŞALLAH...↓

Güzel Bir Kıssa




OFLU KARA FIRTINADUALAR
- 18:27

Adamın biri kalkmış camiye gitmek üzere temizce giyinmiş yola çıkmış..!
 Giderken yolda düşmüş, kalkıp üstünü silkeleyip evine dönmüş..!

Elbisesini değiştirip temiz kıyafetlerle tekrar yola çıkmış..!

Yeniden düşmüş, yeniden eve gidip üstünü değişip yola çıkmış..!

Yolda giderken elinde lamba ile onun yolunu aydınlatan bir adam görmüş..!

 Beraber mescide doğru ilerlemişler..!Düşen adam lambayı tutana namazı kendisinin kıldırmasını söylemiş kabul etmemiş..! Lambayı tutan adam
Düşen adam niçin istekli olmadığını namaz kıldırmayı kabul etmediğini sorunca lamba tutan adam kendisini şeytan olduğunu söylemiş..!
Düşen adam şok olmus ve neden kendine ışık tutup yolunu aydınlattığını sormuş..!

Şeytan demiş ki;
Seni düşüren bendim..! Mescide gitmemen için ve sen birinci defa düştüğünde eve gidip elbiseni değişip tekrar mescide doğru çıkınca ALAH senin tüm günahlarını affetti..!
Ben seni ikinci defa düşürdüm sen tekrar üşenmedin eve gidip elbiseni değiştin.. !
Tekrar yola çıktın bu defa Allah senin geçmiş ehli beytinin günahlarını bağışladı..!
Ben korktum ki 3. Düşmende Allah dünyadaki tüm müslümanların günahlarını bağışlayacak..!

O sebeble senin güvenli bir şekilde mescide ulaşman için lambayla yolunu ben aydınlattım...!

Bir iyilik yapacaksan zorluklarından dolayı o işi yapmaktan asla vazgeçme bunun karşılığında ne kadar mükafat kazanacağını tahmin bile edemezsin..! 🌷

Senin takvan aileni ve milletini felaketlerden korunmasına vesile olur..!

Bunları yap ve Allah 'ın zaferini gör...!

 Bütün hamd ve övgüler ancak Allah'adır..!
 Kuranı taşıdığında şeytanda baş ağrısı olur..!
 Onu açtığında şeytan yıkılır..!
 Onu okuduğunda şeytan solar ve bayılır..!
 Onla amel ettiğinde şeytan yanından kaçar..!

Veeeeee

Bu mesajı kimseye gönderme diye kulağına fısıldar şeytan..! 😈

 Sen Dinleme

3 Tane Salavat Çekip
Israrla paylaşımı devam ettirir misin⁉
Toplu salavat çekme başlatılmıştır..!
O yüzden sen de sevabına nail ol istedim...!

Hayır Bidiklerimizde Şer, Şer Bidiklerimizde Hayır Olabilir





Hayır Bidiklerimizde Şer, Şer Bidiklerimizde Hayır Olabilir

Allahu Teala ruhları bedenden almakla görevlendirdiği ölüm meleği Azrail’e (aleyhisselama) sorar:
–Ey Azrail! Bunca zamandır kullarımın canlarını alıyorsun. Ruhları bedenden alma zamanında en çok kime merhamet duydun, en fazla kime öfkelendin?

Azrail (a.s.):
–Ey Rabbim, her şeyi sen bilirsin ve her şey Sana malumdur. Bir defasında deniz üzerinde fırtınaya tutulan bir geminin suya dökülen bütün bireylerinin ruhunu almıştım. Fakat bu sırada kucağında küçük yavrusuyla bir tahta parçasına tutunmuş, suya bir dalıp bir çıkan annenin de ruhunu kabzedip, küçük yavrusunu tahta üzerinde sağ salim bıraktığım zaman, su yüzünde annesiz kalan bu yavrucağa çok acımıştım. Onun acıklı hali, beni uzun zaman üzmüştü.

Allah tekrar sorar:
Ey Azrail! Bu en çok acı duyduğun bir olaydır. Bir de en çok sevinç duyduğun bir olayı anlatır mısın? Kimin ruhunu sevinerek aldın.

Azrail bu soruya da şöyle cevap verir:
–Filan yerde zâlim bir hükümdar vardı; etrafını kasıp kavuruyor, halkı inim inim inletiyordu. İşte bu zâlimin ruhunu almam için emir verildiğinde ona doğru giderken derinden bir neşe duydum. O zâlimin canını alırken duyduğum sevinç kadar, hiçbir vakit sevinç duymadım.

Nice sırlar ve hikmetler sahibi Allah bu defa, Azrail’e bir soru daha sorar:
“Ey Azrail! O canını alırken sevinç duyduğun zâlim kimdi, biliyor musun?” buyurur.
Azrail:
“Sen bilirsin ey Rabbim!” der.
Allah:
“İşte ruhunu alırken büyük sevinç duyduğun o zâlim, vaktiyle bir tahta üzerinde bıraktığında büyük üzüntü duyduğun o çocuktu.” buyurur.

Nitekim Allahu Teala Kur’an’da şöyle buyurur, mealen:
“Sevmediğiniz bir şey sizin için iyi ve sevdiğiniz bir şey de sizin için kötü olabilir. (Gerçeğin ne olduğunu) siz bilmeseniz de Allah bilir.” (Bakara 216)

Bazen kendimiz için çok istediğimiz bir şeyin olmadığına üzülürüz. Ama nereden bilebiliriz ki o şey, bizim hakkımızda hayırlı olmayabilir? Onun içindir ki, daima Allah’tan hakkımızda hayırlı olanları istememiz gerekir.

Bir Kıssa:
Adamın birisi erkek evladı olmadığı için her türlü çareye başvurmuş ve bir gün bir dostu ona şöyle bir tavsiyede bulunmuş:
” Falan yerde bir türbe var. Orada Allah’a kırk gün ibadet eder ve o zatın hürmetine Allah’tan istersen duan kabul edilir inşallah.” der.
Adam o dostunun dediklerini bir bir yapar ve Allah o kimsenin dualarını kabul eder ve bir yıl sonra bir erkek çocuk verir.
Aradan yıllar geçer çocuk büyür bir delikanlı olur. Bir gün arkadaşları ile bir yerde sohbet ederken delikanlının babası onların sohbetlerini gayri ihtiyari olarak dinler. Delikanlının arkadaşları şöyle derler:
“Falan yerde bir türbe varmış. Orada kırk gün ibadet edenin duasını Allah kabul ediyormuş”
Genç delikanlı, arkadaşlarına:
-” O dediğiniz yer nerede? Ben de babamın ölmesi için dua edeceğimde” der.
Adam o zaman, Allah’tan her şeyin hayırlısını istemenin daha doğru olduğunu anlar.
Allah hakkımızda hayırlı olanları versin. Hayırsız olanlardan Allah’a sığınırız.
Vesselam.

22 Haziran 2015 Pazartesi

Çok güzel bir dua..


Peygamberimin İzinden


Hüseyin ÜnalDUALAR - 19:12

Allah'ım bizi saadet, selamet, Kur-an ve iman ehlinden eyle .Efendimiz Muhammed 'e (a.s.m) ailesine ve ashabına ,Kur-an' ın ilk indiği günden kıyametin kopmasına kadar , onu okuyan her bir okuyucunun, okuduğu herbir kelimenin, hava dalgalarının aynalarında Rahman' ın izniyle yansıyan bütün kelimelerin bütün harfleri sayısınca salat ve selam et. Hayırlı iftarlar dua ile 

21 Haziran 2015 Pazar

Her kim, bana ait olmayan bir sözü kasten söylerse,cehennemdeki yerine hazırlansın.



Suskun YüreğimHADİSİ ŞERİFLER
- 17:45

"Her kim, bana ait olmayan bir sözü kasten söylerse,cehennemdeki yerine hazırlansın."
Hz. Muhammed Mustafa
(Ebu Davud,Tirmizi,)
Allahın Selamı hep onun üzerine olsun...

ORUÇ TUTARKEN NAMAZ KILMAYI BAŞARMAK





ORUÇ TUTARKEN NAMAZ KILMAYI BAŞARMAK ( MAKALE )
Zoru seven millet ( Yazan Metin Yiğit )
Ramazan ayının içinde olduğumuz şu günlerde,bir kez daha ne kadar enteresan bir millet olduğumuza şahit oluyoruz.
Sahabeden birisi Rasulüllah ( sallallahü aleyhi vesellem ) efendimize : Dinin en önemli ameli hangisidir diye sorduklarında :
Vaktinde kılınan namazdır buyurmuşlardır. Yine bir başka hadiste buyurmuşlardır ki : Namaz dinin direğidir.
Farz ibadetler bir dinin temelidir. Hiç bir insan bu farzlara uymama hakkına sahip değildir. Zira insanın yaradılışındaki esas gaye kendisini yaradan Rabbine kulluk etmektir. Her kim Allahın emir ve yasaklarına muhallefet eder şirk koşarsa kafir olur.
Ramazan ayında olduğumuzu söylemiştik.Birçok arkadaşımızın din kardeşlerimizin oruçlu olduğunu görmekten mutluyuz.
Fakat namaz vakti gelince bu kardeşlerimizin önemli bir bölümü gözden ırak köşelerde ibadet etmek yerine yatıp uyumayı tercih etmelerini bir türlü aklım almıyor. Günün büyük bir bölümünü oruçlu olarak aç susuz geçirirken , ne yazıkki namaz için on dakikasını ayırmaya gelince su koyveriyor. Unutmayalımki Oruç da namazda bir müslümanın üzerine farzdır. Yine unutmayalımki tam olarak yapılmaya çalişılan bir ibadet bizleri günah işlemekten alı koyar. O halde kardeşlerim bir vakit daha geçirmeden haydi hep birlikte namaz için kıyama
Eminim tüm zorluklar gibi bunuda başarabilirsiniz.

Etiketler: Hangisi kolay, İkisi bir arada, Oruç ve namaz, Oruçmu namazmı

Dr.Masaru Emoto'nun Pirinç Deneyi mutlaka izleyin


Üç kap pirincin üzerini geçecek kadar su ekliyor.. Bir ay boyunca birinci kaptaki pirince "teşekkür ederim" ikinci kaptakine "sen bir aptalsın" üçüncü kaptaki ile ilgilenmiyor.. 
Bir ayın sonunda birinci kaptaki filiz veriyor çok güzel bir kokuyla beraber.. ikinci kaptaki kararıyor üçüncü kapta ilgilenilmeyen pirinç bozuluyor... Verilmek istenen ders Çocuklarla ilgilenilmeli koşulsuz sevgi vermeliyiz. Çünkü umursamamak en büyük zararı veriyor..
SEVDİKLERİMİZLE İLGİLENMELİ KOŞULSUZ SEVGİ VERMELİYİZ..

20 Haziran 2015 Cumartesi

Ramazan 1 Bu gün evde bir acaiplik var...




Ramazan 1
Bu gün evde bir acaiplik var.
Herkes sessizce işine okuluna gidiyor.
Annem ‘Zeynep hadi sana kahvaltı hazırlayalım’ dedi.
Kimse yemek yemiyor, su içmiyor.
Ablam bile!

Ramazan 5
Önce diyet yaptıklarını sanmıştım.
İzledim hepsini.
Akşama doğru hepsi sessizleşiyor.
Sofrayı hazırlayıp ezanı bekliyorlar.
Onları böyle seyretmek, öyle hoş ki.
Başka zaman, susmak bilmeyen ablamın bu hali içten içe güldürüyor beni.
Ama gülmeye cesaretim yok.

Ramazan 9
‘Niye böyle yapıyorlar?’ Ablama sordum, ‘Büyüyünce anlarsın..’ dedi.
Zaten başka ne der ki,
Anneme sordum, Ramazan dedi.
Babama sordum, Oruç dedi.

Ramazan 11
Bu Ramazan ve Oruç isimli iki kişi, bizimkilere yeme-içme yasağı koymuş demek.
Arkadaşım Fatıma’ya sordum.
Onun ailesine gündüzleri yemek yemiyor su içmiyormuş.

Ramazan 14
Kaşık çatal sesleri, konuşmalar duydum.
Uyandım.
Babama haber vermeye koştum, yatağında yok!
Çaresiz, huysuz ablamın odasına koştum.
O da yok!
Korkmadım, Ben bu hırsızların hakkından gelirim!’ dedim.
Aldım elime paspasın sapını, aniden açtım mutfak kapısını.
Sopamı havaya kaldırdım öylece kaldım oracıkta.
Bizimkiler yemek yiyorlar!
Vay uyanıklar.
Gündüz Oruç ile Ramazan’dan korkup gece yiyorlar.
Birde üstüme gülüyorlar.
Korkaklar.

Ramazan 17
Önceleri, Oruç ile Ramazan’ı bulup şikayet etmeyi düşündüm.
Fakat ablamın yemek yemedikçe pamuk gibi yumuşadığını fark ettim.
Babam ile Annem de artık tartışmıyorlar.
O zaman devam.
Belli ki Oruç ve Ramazan iyi kalpli iki amca.

Ramazan 19
Her gün bize beyaz başörtülü teyzeler geliyor.
Oturup birlikte Kur’an okuyorlar.
Her zaman ki gibi mobilyadan, gelinden, kaynanadan, konuşmuyorlar.
Ellerini açıp herkese dua ediyorlar.
Sevim teyze de başını örtmüş.
Çok da yakışmış

Ramazan 22
Her şey aynen devam ediyor.
Televizyonlar bile uslu uslu konuşuyor.
Hepsi akşam ezan okuyor.
İftar iftar deyip bütün şehir birden yemeğe başlıyor.
Ne hoş.

Ramazan 24
Oruç’u merak ediyorum.
Geçen gün Ayşe teyzem Annemle konuşuyorlardı .
Şöyle şöyle yaparsam Oruç bozulur mu?
Yok böyle olursa Oruç kaçar mı?
Demek ki Oruç, çok duygulu birisi.
İnsanlar kötü bir şey yapınca bozuluyor.
Kötülüğü gördüğü yerden kaçıyor.
Oruc’u ve Ramazan’ı artık iyice merak ediyorum.
Onlarla tanışmaya can atıyorum.

Ramazan 25
Bu günlerde herkes Kadir gecesinden bahsediyor.
Şimdiye kadar gecesi olan bir adam göremedim.
Bu Kadir de kim?
Bin aydan hayırlı gecesi varmış.
O gece uyumamak, namaz kılmak, Kur’an okumak önemliymiş.

Ramazan 26
İftarı çok sevdim.
Akşam yemek yemeye İftar diyorlar.
Gece yemek yemenin adı da Sahur.
İftar sonrası eğlenceler oluyor.
Babam camilere götürüyor bizi.
Herkes sokaklarda, camide, neşe içinde.

Ramazan 28
Merak içinde beklerken uyuyakaldım.
Kadir, gecesiyle beraber gelmiş gitmiş.
Ben göremedim.
Anlayamıyorum.
Bu yüzden ağabeyimi çok özlüyorum.
Ablama soru sormaya kalksam, bana doya doya gülüyor.
Sonra da arkadaşlarına anlatıyor, birlikte gülüyorlar.
Sinir oluyorum.
Abim uzak bir şehirde üniversitede okuyor.
‘Abim ne zaman geliyor?’ diye aneme soruyorum.
‘Bayram gelsin, o da gelecek’ diyor.
Oruç, Ramazan, gece gelen Kadir’den sonra şimdide Bayram!..
Soramıyorum ‘Bayram kim?’ diye.
Neden o gelmeden abim gelemiyor?
Belki de abimin arkadaşıdır.
Çok özledim abimi.
Bayram’ı da alsın gelsin tanışalım.

Ramazan 29 / Arefe
Sonunda bir hanım ismi duydum.
Arife diyemiyorlar mı ne?
Arefe diyorlar.
Niye Arefe?
‘Arife’ olması gerekmiyor mu?
Yengemin adı gibi yani…
‘Arefe geliyor, daha temizliği bitirmedik.’ diyor Annem.
Demek ki Arife teyze çok titiz.
İyice telaşlandılar.
Bir Bayram diyorlar, bir Arefe, harıl harıl çalışıyorlar.
Temizlik yapılıyor.
Yemekler hazırlanıyor.
Anneme ‘Bayram ne zaman gelecek?’ dedim, ‘Arefe’den sonra’ dedi.
Demek ki Bayram ile Arefe evli değil.
Akraba da değil.
Kafam karma karışık.
Salih abim bi gelse de her şeyi bana anlatsa.
Ve Bayram geldi
Sabah kalktığımda, herkesi kahvaltıda yakaladım!.
Oruç öldü heralde diye düşündüm.
Gece Abim gece gelmiş.
Sevinçten haykırdım.
Çok özlemişiz birbirimizi.
Bütün olanı biteni bir güzel anlattım Abime.
Yüzüme bakarken, bana tebessüm ettiğini gördüm.
Ablama sormamakla ne iyi ettiğimi anladım.
Abimin tebessüm ettiği yerde, Ablam kahkaha atar.
Abime küser gibi yaptım, hemen gönlümü aldı.

Bana her şeyi baştan anlattı, bu sefer de ben gülmeye başladım.

Abimden söz aldım.
Kimseye anlatmayacak, konuştuklarımızı yazmak için izin istedi.
Ben de verdim..
Ramazan günlüğü işte böyle ortaya çıktı.
Abim buna bir de isim buldu: 5 Yaş Sendromu.
Sendromu anlamadım.
Ama olsun, Abime güveniyorum.
Gerçi Ablam’a göre 4 yaşındayım.
Annem 5 yaşında olduğumu söylüyor.
Babam daha 4 yaşından gün almadı diyor.
Abim bu konu beni aşar diyor.
Bayramı çok sevdim.
Ama Ablam tekrar o sinirli haline dönecek diye, Ramazanın gidişine çok üzüldüm.

Bizim için her gün Ramazan olsa!..

Ne iyi olur…

Şu mübarek Ramazan ayı, Kadir gecesini ihata ettiği için, kendisi de ömür içerisinde bir Kadir gecesidir ki, muvaffak olanın ömrüne bin ömür katar.

OKUDUYSANve BEĞENDİYSEN ,BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞIRMISIN?

18 Haziran 2015 Perşembe

Aşkın üç hali: -İnsanın oruçlu olması, -Oruçluyken namaz kılması, -Oruçlu ve namazlıyken Kur’an okuması . .





Aşkın üç hali: -İnsanın oruçlu olması, -Oruçluyken namaz kılması, -Oruçlu ve namazlıyken Kur’an okuması . .

Sahurun hepsi berekettir. Onu bırakmayın.. Velev ki biriniz bir yudum su olsun içsin. Çünkü sahura kalkanlara Allah (c.c) Ve Melekleri salat eylerler . . " - Hz. Muhammed ( s.a.v )

17 Haziran 2015 Çarşamba

Hoşgeldin Ya Ramazanı Şerif





سْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

Ahzab .35 - Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkekler, Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

ESSELAM EYY RABBİNE TESLİM OLMUŞ KURANI KALBİNE NAKŞETMİŞ ALLAH RASULÜNE TABİ OLMUŞ
MÜMİN VE MİMİNE KARDEŞLERİM
RAMAZANI ŞERİFİMİZ HAYIRLI MÜBAREK OLSUN
RABBİM CÜMLEMİZİ FEYZİNDEN BEREKETİNDEN NASİPLENDİRSİN İNŞALLAH.
ELHAMDÜLİLLAH ELHAMDÜLİLLAH HAMDOLSUN RABBİMİZE

Cenazeme gelir misin?...





Cenazeme gelir misin?...

Biliyorum, hiç beklemiyordun bu daveti. Birden geliverdi değil mi? Ansızın vurdu şakağına; saçaktan düşen buzdan kılıçlar gibi. Şaşırdın. Huzurunun göbeğine irice bir taş savruldu; halka halka titremede gönlünün düştüğü göl şimdi. Neşesi kaçtı vaktin; sevinçlerini pervane ettiğin mumlar titredi, bitti. Akrep ve yelkovanın ayakları dolandı; beklediğin “az sonra”lar havada asılı kaldı. Hüznün ölü kelebekleri kıpırdadı, sızılandı. Aşinâlığın tadı bozuldu; acının ketum, kekre sütunları devrildi göğsüne. Başını yasladığın uzun saatler, uzanıp uyuduğun bitmez günler vaadlerini yerine getiremeyeceklerini söylediler; yüzleri yerde, mahçup. Oyala(n)dığın ağaç gölgeleri çekildi üzerinden. Avunduğun/avuttuğun haz perdeleri parelendi. Gözlerini ıslatamadan giden yağmurlar elindeki şemsiyeyi uçurdu. Konforunu bozmamak için parmak uçlarına basa basa odana giren, kalbini kanatmadan usulca gidiveren uzak acılar yakana dolandı şimdi. “Daha dün konuşmuştuk ama…” diyorsun. “Ama nasıl olur!”lar çekip çekiştiriyor iki yakanı. “Hiç beklenmedik bir ölüm!” “Vakitsiz” “Erken!” “Sürpriz!”

İşine ara vereceksin bugün… Kocaman bir pürüz olup çıkıverdim karşına. Hızını kestim hayatının. Üzerine saldım kaygılarını. Köşe bucak kaçtığın korkulara sobelettim seni. Ölümle arana koyduğun duvarı yıktım. “Ölüm bize de yaklaşırmış/yakışırmış” dedin. “Ölmesi kanıksanmış, ölünesi bir yaştayız artık.” “Rahmetli…” sıfatını ismimin üzerine yumuşak bir şal gibi atıvereceksin.

İki yakasında da eksiğim İstanbul’un. Vapurların hiçbiri beklemiyor beni iskelede. Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi otoyolların.

Hayret! Ben öldüm bu defa… Şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen. Gitsen de bir gitmesen de bir, bir cenaze olacak cami avlularından birinde…

Seni bilmem ama ben bu cenazeye mutlaka gitmeliyim. Ayıp olur, çok ayıp… Davetlilerin yüzüne bakamam sonra. Dediği gibi şairin, bir musallâlık saltanatım bu benim. Başroldeyim.

Toprağa konulacak adam rolü benim. Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım. Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa. Üzerine toprak atılan adamı… Unutulmuşluklar altında yüzü erimeye bırakılan adamı… Hüzünlerin münasebetsiz müsebbibi olacak adamı… Ayakkabısı kendisini beklerken bağları çözülecek adamı…. Elbiseleri evden çıkarılacak adamı… Ben oynayacağım.

Yatağı soğuk kalacak adamı… Akşam eve dönmeyecek adamı… Kapıyı çalması beklenmeyecek adamı… Sofrada yeri olmayacak adamı… Adı telefon rehberinden silinecek adamı… Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı…. Ben oynayacağım. Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıraların eşiğinden yüz geri edilecek adamı… Resmine bakıp bakıp da ağlanacak (yoksa ağlanılmayacak mı?) adamı… “Adı neydi… Hani..!” diye yokluğu kanıksanacak adamı… Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı… Ben oynuyorum bugün… Sahnedeyim.

Beklerim.

En öndeki olmalısın ayakta duranların. En dik duranı.

İşte davetiyen:

Canını çok seven, her günün sabahında burada sonsuzca yaşayacağına yeniden kanan, her lezzetin tükenişinde ölümün yanına uğradığını unutan, her hazzın zirvesinde yakasındaki ölümlü etiketini isteyerek düşüren, her yaz sıcağında içi dünyaya iyiden iyiye ısınan, doğduğu yılın rakamının büyüklüğünün kendisini kabirden uzak tuttuğunu sanarak avunan, kalbinin her atışında ölümlerden döndüğünün farkında olmayan, damarlarının bir köşesinde ansızın geliverecek pıhtılardan yapılmış veda haberleri saklayan, ayrılıkların çatlaklarından giren hüzünleri ölümün nefesi gibi yudumlayan, sevenlerinin gözlerinin ışığına sığınarak ısınan, unutulmayı, yok sayılmayı en ürkütücü uçurum bilen, güzelliğini aynaların kırıklarında arayan, toprağa girmeye üşenen, uzun süredir aramızda yaşayan dostumuz, arkadaşımız, sırdaşımız, kardeşimiz, babamız, evladımız, şimdilik unutmayacağımızı umduğumuz, bir süre unutmaktan utanacağımız, sonra unutacağımız, en sonunda unuttuğumuzu da unutacağımız

Doğduğu gün yakalandığı fanilik hastalığından, uzun süredir yatalak olmasına yol açan “her nefis ölümü tadacaktır!” yarasından, ömür boyu sancısını çektiği amansız yaşama rahatsızlığından kurtulup aramızdan ayrıl[maya ayarlan]mıştır.

Cenazesi umulur ki en uzak zamanda, sızılarının köşe başlarında kılınan cenaze namazını takiben kaldırılacak, gözünden (belki gönlünden) uzak bir yerde unutuluş toprağına gömülecektir.

Senai Demirci

Hiçbir sorun veya hastalık olmadığı halde keyfi olarak bir gün oruç tutmayan kimse ne yapmalıdır?




D. karasuTartışma
- 15:13


İlk olarak D. karasu paylaştı:

Hiçbir sorun veya hastalık olmadığı halde keyfi olarak bir gün oruç tutmayan kimse ne yapmalıdır?

Oruca hiç başlanmamışsa bunun için sadece bir gün kaza orucu tutmak ve tevbe etmek gerekir.



Ramazanda bir mazeret olmaksızın tutulmayan oruçlar, gününe gün kaza edilir. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.s), Ramazan ayında kaçırılan bir gün orucun sevabına yetişmek için kişinin bir sene boyunca oruç tutsa yine de bu sevaba nail olamayacağını söylemiştir. Bunun için Ramazan ayında özürsüz olarak orucu terk etmek, büyük bir günah olduğu gibi, hem Ramazan ayına hürmetsizlik hem de bütün Müslümanlara karşı bir saygısızlıktır.


Mazeretsiz olarak Ramazan orucunu tutmamak büyük günah olup ayrıca bundan dolayı tevbe ve istiğfarda bulunmak gerekir. Ramazan ayı günahların affı için bir fırsattır. Diğer günlerde tutulan oruç kıymet itibariyle Ramazanda tutulan orucun yerini tutamaz.

15 Haziran 2015 Pazartesi

RIZIK KAYGISI,Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)


RIZIK KAYGISI

Dünyada yemyeşil bir ada vardı; orada da yalnız başına obur bir öküz yaşardı. Akşama kadar bütün ovada otlar, doyar; semirip şişerdi. Gece olunca
... “yarın ne yiyeceğim” diye düşünceye dalar, bu düşünce onu dertlendirirdi...
Sabah olunca görürdü ki ova yine yeşermiş, yeşillik, çayır, çimen, tabela kadar büyürdü.

Öküz, öküz açlığına tutulmuştu; akşama kadar tekrar bütün ovada baştanbaşa
otlar, bitirirdi. Derken, akşam oldu mu tekrar açlık korkusuna düşer; bu korkuyla titremeye başlar, yine korkusundan zayıflardı.

“Yarın yayım zamanı ne yiyeceğim, ne edeceğim?” diye düşünür dururdu.
Yıllardır, o öküz bu haldeydi işte. “Bunca yıldır bu yeşilliği otlar, bu çimenlikte yayılırım. Hiçbir gün rızkım azalmadı. Bu korku nedir, bu gönlümü yakıp yandıran gam nedir?” diye düşünmezdi bile.

İşte nefis, o “öküz”dür, yeşil ova da “dünya”. Nefis ekmek korkusu ile daima zayıflar durur. Sen nasıl rızka düşkün bir âşıksan, rızık da sahibine öyle düşkün bir âşıktır.

Dilesen de dilemesen de rızkın, senin aşkınla koşa koşa gelir, sana ulaşır.
Hz. Mevlâna Muhammed Celaleddin-i Rûmî (k.s.)

10 Haziran 2015 Çarşamba

bir kadın için örtü özgürlüğün ta kendisidir..





"Tesettür, bir kadının Müslüman olduğunun göstergesidir. Tesettür ama Allah’ın ve peygamberin emrettiği bir şekilde bürünülmüş olan tesettür,..!! bir kadın için en güzel nimettir. Zira, kadın toplumda tesettürü ile saygınlık görür. Anne olarak, eş olarak, toplumu oluşturan bir birey olarak itibara alınır; kadınlığı ve dişiliği ile değil.
Bizler ne kadar örtümüze sahip çıkarsak, ne kadar örtümüzün hakkını verirsek o kadar değerli, o kadar izzetli ve bir o kadar şerefli oluruz. 
Tesettür bir kimliktir! Allah’ın ayetlerini üzerinde taşımaktır, teslimiyettir, edeptir. Biz kendimize Hz. Fatıma’yı örnek olarak alalım ki (O Fatıma ki cenazesinin bile gece defnedilmesini vasiyet ediyor, haram bakışlar ona değmesin diye) toplum Hasan, Hüseyin ve Zeynepleri kazansın. “Kim Allah’ a ve Resulüne itaat ederse…’’ o kazanacak, o kurtuluşa erecektir inşa Allah..! Allah’ın ayetlerindeki ve Peygamber (SAV)’in sünnetindeki örtünme şekli yani tesettür, bir kadın için özgürlüğün ta kendisidir. Özgürlüğü kuşananlara ve Allah’ın ayetlerini üzerinde taşıyanlara selam olsun!"

YEMEK ADABI




YEMEK ADABI

İslâm dini, Müslümanın günlük hayatının düzenli bir şekilde olmasını istemiş ve bu hususu Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerle açıklamıştır.

Günlük yaşayış hakkında Peygamber Efendimiz (a.s)'den rivayet edilen Hadislerden pek çoğu yemek âdâbına dâirdir. Rasûlüllah (a.s) her işine Allah Teâlâ'nın ism-i şerifini zikrederek başlamayı severdi. Bu mübarek âdetleri, yemeğe başlarken de aynıydı. Yemekten evvel ellerini yıkamayı ihmal etmez, sağ eliyle ve önünden yerdi. Başlarken "Bismillâh" veya "Bismillâhirrahmânirrahîm" derdi (Buhârî, Et'ime, 2). Hz. Peygamber (a.s), yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutan kimsenin "Bismillâhi evvelehü ve âhırehü" demesini tavsiye buyurmuştur (Ebû Dâvud, III, 475).

Hz. Peygamber (a.s) yemeğin önünden yenmesini isteyerek, aynı tabaktan yemek yeniden bir sofrada, başkasının önüne uzanmanın çok çirkin olduğunu belirtmiştir. Sahabe,

"Yâ Rasûlüllah! Yiyoruz da karnımız doymuyor" diye sorduklarında Hz. Peygamber (a.s) "İhtimal ki ayrı ayrı yiyorsunuz"buyurdu; "Evet" karşılığını verdiklerinde Peygamber Efendimiz "Bir arada yeyiniz; besmele çekiniz, yemeğiniz bereketli olur" buyuruyorlar (Ebû Dâvud, İmâre, 20).

Yemek âdâbı konusunda dikkat edilmesi gereken diğer hususlar, maddeler halinde şöylece sıralanabilir:

a- Lokmayı, ağıza göre almalı ve iyice çiğnedikten sonra yutmalı;

b- Lokmayı, yutmadıkça ikinci lokmayı el uzatmamalı;

c-Ekmeği dişlerle koparmamalı;

d- Ağızda ekmek varken kimse ile konuşmamalı;

e- Yemeğin soğutulması için içine üflememeli;

f- Başkalarını tiksindirecek, iğrendirecek davranışlarda bulunmamalı;

g- Başkalarının lokmasına ve yemesine bakmamalı;

h- Lokmayı ağıza koyarken, başı tabağa doğru uzatmamalı;

ı-Yemekte israf etmemeli, lokmayı ve verilen yemeği bitirmeye çalışmalı;

i- Ağızdan bir şey çıkarmak gerekirse, yüzü sofradan çevirmeli ve o şeyi sol el ile olmalı;

j- Koparılan lokmayı yemeklerin içine banarken dikkat etmeli, parmakların yemeğe girmemesini sağlamalı;

k- Toplu yemek yenirken, herkesin yeyip bitirmesini beklemeli, daha önce sofradan el çekilmemeli ve kaldırılmamalı;

l- Yemeğe önce yaşça veya mevki yönüyle büyük olan kişinin başlamasını beklemeli;

m- Sokaklarda ve ayakta ekmek yememeğe dikkat edilmeli;

n-Ekmek kırıntılarının nimet olduğunu unutmamalı ve onlara gereken özen gösterilmeli;

o- Yemek yeme işi bitince Allah'ın verdiği bunca nimetle karşı bir şükür ifadesi olarak dua etmeli ve kısaca "Elhamdülillah" demeli ;

ö- Yemekten sonra eller iyice yıkanmalı, dişler fırça veya misvak ile temizlenmelidir.




YEMEK DUÂSI


Hz. Peygamber (a.s), yemeklerden sonra pek çok dua yapmıştır. Bu sebeple yemek duası ile ilgili oldukça çok hadis-i şerifler mevcuttur. Bu duaların bir kısmını birleştirerek okumakta fayda vardır şöyle ki:

"Bize yediren, içeren, Müslüman olmayı nasib eden Allah'a hamdolsun." (Ebû Dâvud III, 475). Âllah'ım! Bize bu yediğimiz yemek sebebiyle bereket ver, hakkımızda bu yemeği mübarek kıl. Bize bu yemekten daha hayırlı olanını yedir." (Tirmizî, Daavat, 55) "Bize rızık ver, sen rızık verenlerin en hayırlısını." (Maide, 5/114). Allahım! Biz senden nimetin tamamını, kusursuz ümmeti ve ayetin devamını istiyoruz." (Ebu Davud III, 501).

Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor: Rasûlüllah (a.s) şöyle buyurdu: "Yemeğini yedikten sonra şu şekilde duâ eden kimsenin geçmiş günahları bağışlanır"

"Sarfedilen güç ve kuvvet bana ait olmadığı halde bu nimeti bana yediren, bana rızık olarak takdir buyuran Allah'â hamd olsun"(Tirmizî, Daavât, 56).

Kim Allah’a kavuşmak isterse,




Enes BHADİSİ ŞERİFLER
- 21:49


Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Kim Allah’a kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim Allah’a kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmayı arzu etmez” buyurdu. Bunun üzerine ben:

- Yâ Resûlallah! Ölümü sevmediği için mi (kavuşmak istemez)? Öyleyse hepimiz ölümü sevmeyiz, dedim.

- “Hayır, öyle değil. Mü’mine Allah’ın rahmeti, rızâsı ve cenneti müjdelendiği zaman Allah Teâlâ’ya kavuşmak ister; işte o zaman Allah da ona kavuşmayı arzu eder. Kâfire Allah’ın azâbı, gazabı haber verildiği zaman Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz; Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz” buyurdu.

Müslim, Zikir 14-17. Ayrıca bk. Buhârî, Rikak 41; Tirmizî, Cenâiz 67, Zühd 6; Nesâî, Cenâiz 10; İbni Mâce, Zühd 31 

GECE OLUNCA OKUNACAK DUA




Metin yiğit
MODERATÖRHADİSİ ŞERİFLER
- Dün 22:03


GECE OLUNCA OKUNACAK DUA
Hz. Abdullah İbnu Ömer radıyallâhu anhümâ anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselam seferde iken gece olunca şu duayı okurdu:
"Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır. Senin de, sende bulunanların da sende yaratılmış olanların da, senin üzerinde yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım. Arslanın, iri yılanın, akrebin ve bu beldede ikâmet eden insilerin ve cinnilerin, İblis'in ve İblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırım."
Ebu Dâvud, Cihâd 80, (2603).

9 Haziran 2015 Salı

Cenaze Namazı Duâsının Anlamı




Cenaze Namazı Duâsının Anlamı :

Allah'ım bizim dirilerimizi ve ölülerimizi, yanımızda olanı, yanımızda olmayanı, küçüklerimizi ve büyüklerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı mağfiret eyle. Allah'ım bizim hayatta olanlarımıza islam'ı yaşamayı nasib eyle, Bize iman üzere ölmeyi nasib eyle.

Bilhassa şu hazır olan cenazeye huzur, rahat, rahmet ve mağfiret ve rızanı nasib eyle. Allah'ım bu kişi iyi birisi ise iyiliğini ziyade eyle. Eğer günahkar ise günahını bağışla, ona emniyet, müjde, keramet ve kurtuluş nasib et. Allah'ım onun kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe eyle, Cehennem çukurlarından bir çukur eyleme.
Rabbim Beni, Anne ve Babamı, mümin erkekleri, mümin kadınları, müslüman erkekleri, müslüman kadınları, yaşayan ve ölenlerini, hepimizi bağışla. Ey Merhametlilerin en Merhametlisi.

Eğer ölen çocuk ise bunu bize şefaatçi kıl. (çocuklara okunan duâya mahsus) Allahım! Sen onu bizim için önden gönderilmiş bir şefaatçi eyle ve bize ecir vesilesi ve ahiret hazırlayıcısı eyle. amin..

RAMAZAN

RAMAZAN

Kameri aylardan dokuzuncusunun ismi. Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, dinimizce yüce ve kutsal kabul edilen ay.

Ramazan, arapça bir kelimedir. Bu mübarek ay'a Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir:

1- Yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına "ramdâ" kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ay'ı da müminleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s); Kim inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır" (Buhârî, Savm, VI) buyurmuştur.

2- Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına olan "ramad" kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çeker, içi yanar. Kızgın yer orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, yok eder.

3- Kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için yalabık iki taşın arasına koyup döğmek anlamına olan "ramd" dan alınmıştır. Bu ay'a Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır (bk. M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, (t.y), I, 643-4).

Ramazan ay'ına "on bir ayın sultanı" denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1- Kur'an-ı Kerim'de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır.

2- Kur'an-ı Kerim bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; Ramazan ay'ı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur'an, bu ayda indirildi" (el-Bakara, 2/185) buyurmuştur.

3- Kur'an-ı Kerim'de, "bin aydan daha hayırlı" olduğu belirtilen Kadir gecesi bu ay içerisindedir.

4- Dinimizin beş temelinden biri olan oruç ibadeti bu ayda üzerimize farz kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de; "Sizden kim bu aya yetirirse oruç tutsun” (el-Bakara, 2/185) buyurulur. Ramazan ay'ı girince şartlarını taşıyan kimselere oruç farz olur (bk. Oruç). Ramazarı ayının girmesi iki durumdan biriyle sabit olur:

a- Ramazan hilalinin görülmesiyle (bk. Ru'yet-i Hilal),

b- Hilal her hangi bir sebepten dolayı görülemezse, Şaban ay'ı otuza tamamlanarak Ramazan orucuna başlanır. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Ramazan ayının hilalini görünce oruç tutunuz (Şevval ayının) hilalini görünce iftar ediniz, oruç tutmayı bırakınız. Şayet gök yüzü kapalıysa Şaban ayının günlerini otuza tamamlayınız" (Buhari, Savm, 5,11).

5- Fıtır sadakası vermek bu aya mahsus bir ibadettir (bk. Fıtır Sadakası).

6- Teravih namazı da bu ay'a mahsus ibadetlerimizdendir. Ebû Hüreyre (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Resulullah (s.a.s)'in Ramazan hakkında şöyle buyurduğunu işittim: Kim inanarak ve sevabını umarak Allah rızası için teravih namazı kılarsa geçmiş günahları bağışlanır" (Buhârî, Teravih,I; ayrıca bk. Teravih).

7- İtikafa girmek: Ramazan ay'ının son on gününde itikafa girmek sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan'ın son on gününde daha çok ibadet ve taatta bulunurdu. Hz. Âişe validemizden şöyle rivayet edilmiştir:

"Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının son on günü girince elini eteğini toplar, geceyi ihya eder ve ev halkını uyandırırdı" (Buhari, Kadr, V). Yine Hz. Âişe (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan'ın son on gününde vefatına kadar itikafa girdi. İrtihalinden sonra da zevceleri itikafa devam ettiler" (Buhari, İtikaf I).

8- Ramazan ayında Kur'an-ı Kerim'i okumak, hayır ve hasenatta bulunmak: İbn Abbas (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir: "Resulullah (s.a.s) insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ay'ı girip de kendisiyle Cebrail (a.s.) karşılaştığı zaman daha da artardı. Cebrail (a.s.) Ramazan ay'ı çıkıncaya kadar her gece Resulullah (s.a.s) ile buluşup, Resulullah (s.a.s) Kur'an'ı arzeder (okur) du. Resulullah (s.a.s) Cebrail (a.s) ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha faydalı olurdu" (Buhari, Savm, 7).

Hadis-i şeriften Ramazan ayında Kur'an-ı Kerim'i hatmetmenin sünnet olduğu anlaşıldığı gibi, gücü yetenlerin çokça sadaka vermeleri, hayır ve hasenatta bulunmalarının da sevap olduğu anlaşılmaktadır. Enes (r.a)'dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s)'e; "Hangi sadaka daha faziletlidir?" diye sorulunca, "Ramazan ayında verilen sadaka" buyurmuştur (Tirmizi, Zekat, 28).

Ramazan ay'ı dinimizce en faziletli ve mukaddes bir aydır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.s)'den bir takım hadis-i şerifler rivayet edilmiştir:

Ebû Hureyre (r.a)'dan Resulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ramazan ay'ı girince göklerin kapısı (başka bir rivayette Cennetin kapıları) açılır, Cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur" (Buhari, Savm, V).

Cabir b. Abdullah Resulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir":

1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teala ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah her kime (rahmet bakışıyla) bakarsa ona ebedi olarak azab etmez.

2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler,'Allah'tan bağışlanmalarını dilerler.

4- Allah Teala Cennetine emredip; "Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı" buyurur.

5- Gecenin sonu olunca, Allah hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri; "O gece Kadir gecesi midir?" deyince: "Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir" buyurdu (Beyhaki'den naklen et-Tergîb, II, 92).

Ubade b. es-Samit (r.a)'dan: Resulullah (s.a.s) Ramazan ay'ının yeni girdiği bir gün şöyle buyurdu:

"Size bereket ayı Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder. Allah bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allah'a hayır ameller takdim ediniz. Şaki, günahkar, bu ayda Allahın rahmetinden mahrum olan kimsedir" (Taberani'den naklen et-Tergîb, II, 99).

İbn Hüzeyme'nin naklettiğine göre Selman (r.a) şöyle anlatmıştır; Resulullah (s.a.s) bir Şaban ayının son gününde bize şöyle hitab etti:

"Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ay'ın gölgesi üzerinize bastı. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı nafile kıldı. O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır ay'ıdır, sabrın karşılığı ise Cennettir. O, yardımlaşma ay'ıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da birşey noksanlaşmaz. " Ashab; "Ya Resulullah! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz" deyince Resulullah (s.a.s):

Allah bu sevabı oruçluyu kuru bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt karışığı ile iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. O ayda köle ve hizmetçilerinin yükünü hafifleten kimseyi Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır" (et-Tergîb, II, 94-95).
Kaynak: Diyanet

8 Haziran 2015 Pazartesi

KABİRDE SUAL





RESULULLAH'TAN HİKÂYELER

KABİRDE SUAL

Berâ radıyallahu anh şöyle anlatıyor:

Ensârdan bir müslümanın cenazesinde çıktık, hazırlanmış olan kabre geldik. Cenaze, Kabrin içerisine konulunca, Peygamber aleyhisselâm oturdu. Biz de kendisinin etrafında toplandık. Sanki başlarımızda kuş varmış gibi hepimiz hareketsiz kalmıştık. Resûlullah aleyhisselâm elindeki bir sopa ile yeri çiziyordu. Birden başını kaldırdı ve iki yahut üç defa:

— < Kabir azabından Allah'a sığının, diye söylendikten sonra:

Mümin kabre konulduğunda, arkadaşları terkedip gittikleri zaman, onların ayak sesini işitir bir vaziyette, (Münker ve Nekîr denilen) iki melek gelir, kendisini oturturlar ve:

— Rabbin kimdir? diye sorarlar. Mümin:

— Rabbim Allah'tır, diye cevap verir. Melekler:

— Dinin nedir? diye sorarlar.

Mümin:

— Dinim İslâm, diye cevap verir. Melekler:

— İçinizde Allah tarafından gönderilmiş olan o zât kimdir? derler. Mümin:

— O zât Allah'ın Resulüdür, der.. Melekler:

— Bunu nereden öğrendin? diye sorarlar. Mümin:

— Allah'ın kitabını okuyup, ona îman ettim ve onu tasdik ettim, diye cevap verir.

İşte Allahü Teâlâ'nın «Allah îman edenleri dünya hayatında da, âhirette de sabit söz, yani kelime-î tevhîd ile sabit kılar.» (ibrahim Sûresi) mealindeki Âyet-i Kerîmenin mânâsı budur.

Sonra semâdan bir ses gelir:

— Kulum doğru söyledi. Ona Cennetten bir yer verin, Cennetten elbise giydirin ve ona kabrinden Cennete bakan bir kapı açın! diye söyler. Bunun üzerine o mümine Cennetin rahatlığından ve güzelliğinden verilir, gözünün gördüğü kadar kabri genişletilir.

Kâfir veya münafık ölü, kabrine konulduğu vakit, ruhu bedenine iade edilir. O iki melek gelir, kendisini oturtur ve: .

— Rabbin kimdir? diye sorarlar.

O kâfir veya münafık:

— Hah, hah, bilmiyorum, diye cevap verir.

Melekler: .

— Dinin nedir? diye sorarlar.

O:

— Hah, hah, bilmiyorum, diye cevap verir. Melekler:

— Aranızda Allah tarafından gönderilen o zât kimdir? diye sorarlar. O:

— Hah, hah, bilmiyorum, der.

Sonra semâdan bir ses gelir:

— Bu kâfir veya münafık yalan söyledi. Ona Cehennemden bir yer verin, ateşten elbise giydirin, ona kabrinden Cehenneme bakan bir kapı açın! diye söyler. Bunun üzerine o kimseye Cehennemin yakıcı rüzgârı ve sıcaklığı gelir. Kaburga kemikleri birbirine girinceye kadar kabri daraltılır. Sonra onun başına kör ve dilsiz bir zebani musallat edilir. Bu zebaninin demirden bir tokmağı vardır ki, dağa vurulsa dağı toz toprak haline getirir. Bu zebani o kimseye bu tokmakla öyle bir darbe indirir ki, insanlarla cinlerin dışında doğu ile batı arasında bulunan her mahlûk işitir. Ve böylece o kimse toprak haline döner. Sonra ruhu tekrar iade edilir.

7 Haziran 2015 Pazar

İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?




Bir gün bir derviş, Bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan genç bir kıza rastlamış... Bozkırın sıcağında yorgunluktan al al olmuş kızın yanakları. "Nereye gidersin?" Ne doldurdun kucağına?" diye soruvermiş derviş. Uzak bir tarlayı işare t etmiş kız. "Sevdiğim çalışıyor orada. O na elma götürüyorum demiş kız." Kaç tane ?" diye soruvermiş derviş. Kız şaşkın; "İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç? " usulca kırıvermiş elindeki TESBİHİ derviş''

Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki..




AŞKI CAFERHADİSİ ŞERİFLER
- 11:16


Hz. Ebu Hüreyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor." Bunun üzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu yaz nefesi, en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de kışta en şiddetli bulduğunuz soğuktur."
Buhârî, Bed'ül-Halk 10; Müslim, Mesâcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu Mâce, Zühd 38, (4319); Muvatta, Yükûtu's-Salât 27, (1,15).

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı