NASR SURESİ
Nasr suresi üç âyettir ve Medine'de nazil olmuştur. Enes b. Malik diyor ki:
"Resuİullah, sahabilerinden bir adama: "Ey filan evlendin mi?" dedi. Adam: "Hayır vallahi ya Resuİullah, benim evlenecek hiçbir şeyim yok." dedi. Resuİullah : "Sende yok mu?" dedi. Adam: "Evet
var." dedi. Resullullah:"O, Kur'an'ın üçte biridir." dedi ve buyurdu ki: "Sende yok mu?" Adam: "Evet var." dedi. Resullullah: "O, Kur'anm dörtte biridir, "dedi.[1]
Hz. Aişe diyor ki:
suresi indikten sonra Resulullah hiçbir namaz kılmadı ki onun içinde "Ey rabbim, seni teşbih eder ve sana hamdederim. Ey Alfahiıfa sen beni affet." demiş olmasın.[2]
Hadisin diğer bir rivayetinde de Resulullahın bu duayı, namazın rüku ve sücudlannda okuduğu rivayet edilmiştir.[3] O Abdullah b. Abbas diyor ki: suresi nazil olunca Resulullah:
-"Kendi ölümüm kendime bildirildi." buyurdu ve bu surenin indiği yılda ruhunun alınacağını beyan etmiş oldu.[4]
Said b. Cübeyr, Abdullah b. Abbas'ın şunları söylediğini rivayet ediyor:
- "Ömer, Bedir'e katılan yaşlı kişilerle birlikte beni meclisinde bulunduruyordu. Bazıları da bu durumdan dolayı kızar gibi oldular. Dediler ki:
- "Niçin bunu aramıza katıyorsun? Bizim, bunun kadar oğullarımız var."
Ömer dedi ki:
-"Bunun, sizin de bildiğiniz gibi belli bir mevkii vardır."
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Birgün Ömer yine beni davet etti ve onların içinde bulundurdu." Abdullah b. Abbas devamla diyor ki: "Ben, Ömer'in, beni onlara göstermek için ça-ğırdğını anladım. Ömer, Allah tealimin -"Allanın yardımı ve fetih geldiği zaman" kelamı hakkında ne diyorsunuz?" diye sordu.
Orada bulunanlardan bir kısmı:
"Bize zafer geldiği ve fetih lutfedildiği zaman Allaha hamdetmemiz ve ondan af dilememiz emrolunmuştur." dediler. Diğer bir kısmı ise sustu, hiçbir şey söylemedi.
Bunun üzerine Ömer bana:
-"Ey İbn-i Abbas, sen de böyle mi söylüyorsun?" dedi. Dedim ki:
-"Hayır." Dedi ki:
- "O halde ne diyorsun?" Dedimki:
-"Bu sure Resulullahın ecelidir. Allah bunu ona haber vererek buyurdu ki:
-"Allahın yardımı ve fetih geldiği zaman bu senin ecelinin alametidir. Rabbini hamd ile teşbih et ve ondan mağfiret dile. Şüphesiz ki o, tevbeleri çokça kabul edendir." Bunun üzerine Ömer dedi ki: "Ben de bundan ancak senin söylediğin manayı anlıyorum."[5]
- Abdullah b. Abbas diyor ki: inince Resulullah Fatıma'yı çağırdı.
Ona: "Ölüm haberim bana bildirildi." dedi. Bunun üzerine Fatıma ağladı. Resulullah: "Ağlama. Çünkü bana ilk kavuşacak sensin." dedi. Bunun üzerine Fatıma güldü. Resulullahm hanımlarından bazıları da onun güldüğünü gördüler ve "Ey Fatıma önce ağladığını daha sonra da güldüğünü gördük." dediler. Fatıma: "O bana, ölümünün kendisine bildirildiğini söyledi. Ben bunun üzerine ağladım. Sonra o, "Ağlama çünkü bana ilk kavuşacak olan sensin." dedi. Bunun için de güldüm." dedi.
Resulullah buyurdu ki: "Allanın yardımı ve fetih geldiği zaman işte Yemen halkı geldi. Onlar, kalbleri en yumuşak insanlardır. İman Yemenlidir, Hikmet de Yemenlidir."[6]
Taberi'nin rivayetinde hadisin son bölümü şöyledir: "Yemen halkı geldi." Denildi ki: "Ey Allahın Resulü, Yemen halkı nedir?" Resululllah, "Onlar kalbleri ince, tabiatları yumuşak bir kavimdir. İman Yemenlidir, Fıkıh Yemenlidir, Hikmet Yemenlidir."
Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:
"Resulullah: "Allahı hamd ile tesbih ederim. Ondan af diler ve ona tevbe ederim." duasıni çok söyler oldu. Dedim ki:, "Ey Allahın Resulü, senin: "Allahı hamd ile tesbih ederim. Ondan af diler ve ona tevbe ederim." sözünü çokça söylediğini görüyorum." Resulullah: "Rabbim bana, ümmetimde bir alâmet göreceğimi bildirnişti. Onu gördüğümde: "Allahı hamd ile tesbih ederim. Ondan af diler ve ona tevbe ederim." sözünü çokça söyleyecektim. Ben onu gördüm. O da: "Allahın yardımı ve fetih (Mekke'nin fethi) geldiği zaman, insanların, Allahın dinine bölük bölük girdiklerini gördüğün zaman rabbini hamd ile teşbih et ve ondan mağfiret dile. Şüphesiz o, tevbeleri çokça kabul edendir." süresidir." dedi.[7]
Ümmü Seleme, Ebul Âliye, Amr b. el-Ass, Abdullah b. Mes'ud ve diğer müfessirler bu surenin inişinden sonra Resululullahın, Allahı hamd ile çokça tesbih ettiğini rivayet etmişlerdir.[8]
Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla.
1-3- Ey Muhammcd, Allahın yardımı ve fetih geldiği ve insanların, Allahın dinine bölük bölük girdiklerini gördüğün zaman, Rabbini hamd ile tesbih et ve ondan mağfiret dile. Şüphesiz o, tevbeleri çokça kabul edendir.
Ey Muhammed, Kureyşe karşı sana Allahın zaferi geldiği ve Mekke'nin fethedildiği zaman insanların ve Yemen halkının grup grup, Allahın dini olan İslama girdiklerini gördüğünde rabbini överek, layık olmadığı sıfatlardan tenzih et ve ondan mağfiret dile. Zira o, tevbeleri çokça kabul edendir.[9]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Tirmizi, K. Fadail el-Kuran, bab: 10, Hadis no: 2895
[2] Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sure: 110, bab: 1
[3] Bkz. Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sure: 110, bab: 1
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.I, S.217
[5] Buhari. K. Tefsir el-Kur'an. Sure: 110, bab: 3
[6] Darimi, K el- Mukaddime, bab: 14
[7] Müslim, K.es-Salah, bah: 220, Hadis no: 484
[8] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/254-259.
[9] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/259.
Nasr suresi üç âyettir ve Medine'de nazil olmuştur. Enes b. Malik diyor ki:
"Resuİullah, sahabilerinden bir adama: "Ey filan evlendin mi?" dedi. Adam: "Hayır vallahi ya Resuİullah, benim evlenecek hiçbir şeyim yok." dedi. Resuİullah : "Sende yok mu?" dedi. Adam: "Evet
var." dedi. Resullullah:"O, Kur'an'ın üçte biridir." dedi ve buyurdu ki: "Sende yok mu?" Adam: "Evet var." dedi. Resullullah: "O, Kur'anm dörtte biridir, "dedi.[1]
Hz. Aişe diyor ki:
suresi indikten sonra Resulullah hiçbir namaz kılmadı ki onun içinde "Ey rabbim, seni teşbih eder ve sana hamdederim. Ey Alfahiıfa sen beni affet." demiş olmasın.[2]
Hadisin diğer bir rivayetinde de Resulullahın bu duayı, namazın rüku ve sücudlannda okuduğu rivayet edilmiştir.[3] O Abdullah b. Abbas diyor ki: suresi nazil olunca Resulullah:
-"Kendi ölümüm kendime bildirildi." buyurdu ve bu surenin indiği yılda ruhunun alınacağını beyan etmiş oldu.[4]
Said b. Cübeyr, Abdullah b. Abbas'ın şunları söylediğini rivayet ediyor:
- "Ömer, Bedir'e katılan yaşlı kişilerle birlikte beni meclisinde bulunduruyordu. Bazıları da bu durumdan dolayı kızar gibi oldular. Dediler ki:
- "Niçin bunu aramıza katıyorsun? Bizim, bunun kadar oğullarımız var."
Ömer dedi ki:
-"Bunun, sizin de bildiğiniz gibi belli bir mevkii vardır."
Abdullah b. Abbas diyor ki: "Birgün Ömer yine beni davet etti ve onların içinde bulundurdu." Abdullah b. Abbas devamla diyor ki: "Ben, Ömer'in, beni onlara göstermek için ça-ğırdğını anladım. Ömer, Allah tealimin -"Allanın yardımı ve fetih geldiği zaman" kelamı hakkında ne diyorsunuz?" diye sordu.
Orada bulunanlardan bir kısmı:
"Bize zafer geldiği ve fetih lutfedildiği zaman Allaha hamdetmemiz ve ondan af dilememiz emrolunmuştur." dediler. Diğer bir kısmı ise sustu, hiçbir şey söylemedi.
Bunun üzerine Ömer bana:
-"Ey İbn-i Abbas, sen de böyle mi söylüyorsun?" dedi. Dedim ki:
-"Hayır." Dedi ki:
- "O halde ne diyorsun?" Dedimki:
-"Bu sure Resulullahın ecelidir. Allah bunu ona haber vererek buyurdu ki:
-"Allahın yardımı ve fetih geldiği zaman bu senin ecelinin alametidir. Rabbini hamd ile teşbih et ve ondan mağfiret dile. Şüphesiz ki o, tevbeleri çokça kabul edendir." Bunun üzerine Ömer dedi ki: "Ben de bundan ancak senin söylediğin manayı anlıyorum."[5]
- Abdullah b. Abbas diyor ki: inince Resulullah Fatıma'yı çağırdı.
Ona: "Ölüm haberim bana bildirildi." dedi. Bunun üzerine Fatıma ağladı. Resulullah: "Ağlama. Çünkü bana ilk kavuşacak sensin." dedi. Bunun üzerine Fatıma güldü. Resulullahm hanımlarından bazıları da onun güldüğünü gördüler ve "Ey Fatıma önce ağladığını daha sonra da güldüğünü gördük." dediler. Fatıma: "O bana, ölümünün kendisine bildirildiğini söyledi. Ben bunun üzerine ağladım. Sonra o, "Ağlama çünkü bana ilk kavuşacak olan sensin." dedi. Bunun için de güldüm." dedi.
Resulullah buyurdu ki: "Allanın yardımı ve fetih geldiği zaman işte Yemen halkı geldi. Onlar, kalbleri en yumuşak insanlardır. İman Yemenlidir, Hikmet de Yemenlidir."[6]
Taberi'nin rivayetinde hadisin son bölümü şöyledir: "Yemen halkı geldi." Denildi ki: "Ey Allahın Resulü, Yemen halkı nedir?" Resululllah, "Onlar kalbleri ince, tabiatları yumuşak bir kavimdir. İman Yemenlidir, Fıkıh Yemenlidir, Hikmet Yemenlidir."
Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:
"Resulullah: "Allahı hamd ile tesbih ederim. Ondan af diler ve ona tevbe ederim." duasıni çok söyler oldu. Dedim ki:, "Ey Allahın Resulü, senin: "Allahı hamd ile tesbih ederim. Ondan af diler ve ona tevbe ederim." sözünü çokça söylediğini görüyorum." Resulullah: "Rabbim bana, ümmetimde bir alâmet göreceğimi bildirnişti. Onu gördüğümde: "Allahı hamd ile tesbih ederim. Ondan af diler ve ona tevbe ederim." sözünü çokça söyleyecektim. Ben onu gördüm. O da: "Allahın yardımı ve fetih (Mekke'nin fethi) geldiği zaman, insanların, Allahın dinine bölük bölük girdiklerini gördüğün zaman rabbini hamd ile teşbih et ve ondan mağfiret dile. Şüphesiz o, tevbeleri çokça kabul edendir." süresidir." dedi.[7]
Ümmü Seleme, Ebul Âliye, Amr b. el-Ass, Abdullah b. Mes'ud ve diğer müfessirler bu surenin inişinden sonra Resululullahın, Allahı hamd ile çokça tesbih ettiğini rivayet etmişlerdir.[8]
Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla.
1-3- Ey Muhammcd, Allahın yardımı ve fetih geldiği ve insanların, Allahın dinine bölük bölük girdiklerini gördüğün zaman, Rabbini hamd ile tesbih et ve ondan mağfiret dile. Şüphesiz o, tevbeleri çokça kabul edendir.
Ey Muhammed, Kureyşe karşı sana Allahın zaferi geldiği ve Mekke'nin fethedildiği zaman insanların ve Yemen halkının grup grup, Allahın dini olan İslama girdiklerini gördüğünde rabbini överek, layık olmadığı sıfatlardan tenzih et ve ondan mağfiret dile. Zira o, tevbeleri çokça kabul edendir.[9]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Tirmizi, K. Fadail el-Kuran, bab: 10, Hadis no: 2895
[2] Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sure: 110, bab: 1
[3] Bkz. Buhari, K. Tefsir el-Kur'an, Sure: 110, bab: 1
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.I, S.217
[5] Buhari. K. Tefsir el-Kur'an. Sure: 110, bab: 3
[6] Darimi, K el- Mukaddime, bab: 14
[7] Müslim, K.es-Salah, bah: 220, Hadis no: 484
[8] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/254-259.
[9] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/259.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder