31 Mart 2013 Pazar

Geçimsiz kocanın hakkı





Sual:
Huysuz bir kocaya da dinin emrettiği şekilde mi davranmalıdır? CEVAP Zalime de, mazluma da dinin emrettiği şekilde hareket edilir. İyilik eden, hanımını üzmeyen kocanın nesine sabredilir? Kadın huysuz olursa, kocası sabreder, kocası huysuz olursa hanımı sabreder. Bu imtihanda sabreden çok sevap alır. Kötülük eden, kendine eder.

Mazlumların, sabredenlerin yardımcısı Allah’tır. Allahü teâlâ, kimsenin hakkını kimsede koymaz. Sabredenlere sayısız mükafat verir.

Karı-koca birbirinin kötü huylarına sabretmelidir! Hadis-i şerifte, (Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Eyyüb aleyhisselam gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hazret-i Asiye gibi sevaba kavuşur) buyuruldu. (İ.Gazali)

Kur'an-ı kerimde de, Allahü teâlânın sabredenlerle beraber olacağı ve sabredenlerin mükafatlarının hesapsız verileceği bildirilmiştir. (Enfal 46, Zümer 10)

İyi insan, yalnız başkalarına kötülük etmeyen kimse demek değildir. Başkalarından gelen kötülüklere de güzel sabreden kimsedir.

Allah Eşlerle Güzel Geçim Nasip Etsin İnşaAllah..




İmam-ı Azam Ebu Hanife rh.a.'in arkadaşlarından, o dönemin hadis ve kıraat âlimlerinden Süleyman A'meş, bir gece evinde eşiyle tartışmış ve hanımını biraz incitmişti. Buna rağmen tartışmadan hemen sonra hanımıyla tekrar konuşmak istemiş, ama hanımı kocasına kırgın olduğu için, adamın sözlerini cevapsız bırakmıştı.

Adam öfkeyle:
-Niçin bana cevap vermi yorsun? diye hanımını bağırıp, azarladı. Fakat bir cevap alamadı.
A'meş'in kızı babasına:
-Bu gece olmasa da, yarın sabah konuşur seninle, dediyse de adamın öfkesi dinmedi:
-Eğer bu gece benimle konuşmazsa, benden kesin boş olsun, dedi.
Kızcağız da annesini konuşması için ikna etmeye çalıştı. Ama annesi inat etti, konuşmamakta direndi.Karısının konuşmamakta kararlı olduğunu gören A'meş'in ise az önce öfkeyle ettiği yeminin ciddiyeti aklına geldi, söylediğine pişman oldu. Eşiyle boş olmaktan kurtulmak için care düşünmeye başladı. Gecenin bir yarısında giyinip evden cıktı. Doğru Ebu Hanife Hazretlerinin evine gitti. Ebu Hanife onu içeri alıp derdini sordu. A'meş karısıyla olan hadiseyi anlattı, dert yandı:
-Bu kadın bu tavrıyla benden kurtulup kaçmak istiyor. Beni sıkıntıya sokmasından korkuyorum. Kendisi çocukların annesidir. Onu boş olmaktan kurtarıp beni rahatlatacak bir care var mı? diye sordu.
Ebu Hanife:
-Üzme kendini. Allah'ın izniyle bir care bulunur, dedi.
Ebu Hanife, A'meş'in oturduğu yerdeki mescidin müezzinine haber gönderip yanına çağırdı. Bu gece sabah ezanını henüz vakti girmeden okumasını tenbihledi. A'meş de evine dönüp, ezanı beklemeye başladı. Daha sabah olmadan okunan ezanı duyan A'meş'in hanımı, sabah oldu da boşanması gerçekleşti zannederek konuştu:
-Oh be! dedi. Senden kurtuldum, kötü huylu herif!
A'meş ise kıs kıs gülerek cevap verdi:
-Henüz sabah olmadı. Sen de konuşup yeminimi bozdun. Bize çare gösterenden Allah razı olsun.

Yusuf Yavuz
Semerkand dergisinden alınmıştır.

ümmetinin nefesleri sayısınca milyonlar salât ve selâm olsun..



 Salât ve selâm o nurânî zâta olsun ki, o zât, Rahmân ve Rahîm’den ve Arş-ı Âzamdan gelen Furkân-ı Hakîmin kendisine indiği Efendimiz Muhammed’dir. Ümmetinin iyilikleri sayısınca milyonlar salât ve milyonlar selâm üzerine olsun. Risaleti Tevrat, İncil ve Zebur’da müjdelenen; nübüvveti irhâsatla, cinlerin hâtifleriyle, insanlık âleminin evliyalarıyla, beşer kâhinleriyle müjdelenen; bir işaretiyle ay’ı parçalayan Efendimiz Muhammed’e, ümmetinin nefesleri sayısınca milyonlar salât ve selâm olsun. Davetine ağaçların koşup geldiği, duâsıyla yağmurun hemen iniverdiği, sıcaktan korumak için bulutların ona gölge yaptığı, bir ölçek yemeğiyle yüzlerce insanın doyduğu, parmaklarının arasından üç defa kevser gibi suların çağladığı, onun hürmetine Allah’ın, kertenkeleyi, ceylânı, ağaç kütüğünü, zehirli keçinin kolunu, deveyi, dağı, taşı ve toprağı konuşturduğu, Miracın sahibi olan ve gözü asla şaşmayan o büyük miraç mu’cizesinde rüyetullaha mazhar olan Efendimiz ve Şefaatçimiz Muhammed’e, Kur’ân’ın ilk inmeye başladığı andan zamanın sonuna kadar onu okuyan her bir okuyucunun okuduğu her bir kelimenin hava dalgalarının âyinelerinde Rahmân’ın izniyle yansıyan bütün kelimelerinin bütün harfleri sayısınca, milyonlar salât ve selâm olsun. Bütün bu salâvatlardan her biri hürmetine bizi bağışla, ey İlâhımız, bize merhamet et. Âmin.
 Mesnevi-i Nuriye

Vaktin evvelinde, Kâbe’yi hayalen nazara almakla namaz kılmak mendubdur ki, Mesnevi-i Nuriye--Risale-i Nur



Remz
Arkadaş! Vaktin evvelinde, Kâbe’yi hayalen nazara almakla namaz kılmak mendubdur ki, birbirine giren daireler gibi Beytin etrafında teşekkül eden safları görmekle, yakın saflar Beyti ihata ettikleri gibi, en uzak safların da âlem-i İslâmı ihata etmiş olduğunu hayal ile görsün. Ve o saflara girmekle, o cemaat-ı uzmâya dahil olsun ki, o cemaatin icmâ ve tevatürü, onun namazda söylediği her dâvâya ve herbir sözüne bir hüccet ve bir burhan olsun.
Meselâ: Namaz kılan اَلْحَمْدُ ِللهِ dediği zaman, sanki o cemâat-i uzmâyı teşkil eden bütün mü’minler “Evet, doğru söyledin” diye onun o sözünü tasdik ediyorlar. Ve bu tasdikler, hücum eden evham ve vesveselere karşı mânevî bir kalkan vazifesini görür. Ve aynı zamanda, bütün hasseleri, lâtifeleri, duyguları o namazdan zevk ve hisselerini alırlar. Yalnız musallînin Kâbe’ye olan şu hayalî nazarı, kasdî değil, tebeî bir şuurdan ibaret bulunmalıdır.
Mesnevi-i Nuriye--Risale-i Nur

Vesvese ve evham zulmetleri, Mesnevi-i Nuriye--Risale-i Nur




Remz
Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm. Her bir sünnet veya bir hadd-i şer’î, zulmetli dalâlet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda, insan zerre miskal o sünnetlerden inhiraf ve udûl ederse, şeytanlara mel’ab, evhama merkeb, ehval ve korkulara ma’rez ve dağlar kadar ağır yüklere matiye olacaktır.
Ve keza, o sünnetleri, sanki semâdan tedellî ve tenezzül eden ipler gibi gördüm ki, onlara temessük eden yükselir, saadetlere nâil olur. Muhalefet edip de akla dayananlar ise, uzun bir minare ile semâya çıkmak hamakatinde bulunan Firavun gibi bir firavun olur.
Mesnevi-i Nuriye--Risale-i Nur

30 Mart 2013 Cumartesi

Sahabeden Amr İbnü'l Cemuh r.a. Hazretleri, İslâm ile şerefelenmesi



Sahabeden Amr İbnü'l Cemuh r.a. Hazretleri, İslâm'dan önce Medine'nin önde gelen şahıslarındandı. Ağaçtan yaptığı 'Menaf' adlı bir puta büyük saygı duyardı. Üç oğlu ise müslüman olmuştu.

Bir gece Amr b. Cemuh'un oğulları, bir arkadaşlarıyla birlikte Menaf'ı yerinden aldılar, götürüp bir lağım çukuruna attılar. Kimseye görünmeden de geri döndüler. Sabahleyin saygı için putuna giden Amr, onu yerinde bulamadı...

- Yazıklar olsun size! Bu gece tanrımızı kim çaldı? diye söylenmeye başladı. Bağıra çağıra, çevresine tehditler savurarak putunu aramaya koyuldu. Sonunda onu bir çukurda başaşağı devrilmiş olarak buldu. Kaldırıp temizledi, güzel kokular sürdü ve eski yerine koyarak şöyle dedi:

- Bu işi yapanı bir bilebilsem, onu perişan ederdim...

Ertesi gece gençler yine putu çalıp, bir gün önceki gibi yaptılar. Sabah olunca adam yine onu aradı ve pislikler içinde buldu. Alıp temizledi, güzelce kokulayıp yerine koydu.

Gençler ertesi gece yine aynısını yaptılar. Amr'ın sabrı taşmıştı. Yatmadan önce puta gitti, kılıcı boynuna taktı ve dedi ki:

- Ey Menaf! Bu işi sana kimin yaptığını bilemiyorum. Şayet sende bir hayır varsa, al sana kılıç! Artık sen kendini koru!

Gençler, yaşlı Amr'ın derin uykuya daldığını anlayınca, putun boynundan kılıcı attılar. Evin dışına götürdüler ve bir köpek leşine bağlayıp bir lağım kuyusuna atıverdiler.

Adam uyanıp putunu bulamayınca, yine aramaya başladı. Bu kez de bir lağım kuyusunda, üstelik bir köpek leşine bağlı ve yüzüstü devrilmiş vaziyette buldu. Fakat bu defa onu çukurda olduğu gibi bıraktı ve şöyle dedi:

- Vallahi sen tanrı olsaydın, köpek leşine bağlı olarak bu kuyuda böyle bulunmazdın!

Amr müslüman oldu. Canını, malını ve çocuklarını Allah yolunda Rasulullah s.a.v.'in hizmetine verdi.

İslam Dininde ahlakın büyük bir önemi vardır. İslâm'ın gayesi,


İslam Dininde ahlakın büyük bir önemi vardır. İslâm'ın gayesi; insanları güzel ahlak sahibi
yaparak olgunlaştırmaktır.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.S.) şöyle buyurmuştur.
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.
Bir müslümanın değeri, ahlakının güzelliği ile ölçülür. Bu konuda, Hz. Peygamber, kendisine en sevimli olanların, güzel ahlak sahipleri olduğunu bildirmiş. ''Allah katında en sevgili kullar kimlerdir?'' sorusuna da, ''Ahlakı en güzel olanlardır" cevabını vermiştir

Sevgi ve Merhamet

Sevgi ve Merhamet Ahlâkî davranışların temelinde insan sevgisi önemli yer tutar. Bu sebeple olgun müslüman olabilmenin şartlarından biri de bu sevgidir.

Kalbi sevgi ile dolu olan Hz. Muhammed (S.A.S.).şöyle buyuruyor'
"Birbirinizi sevmedikçe olgun mü'min olamazsınız."
Kalblerdeki sevginin göstergesi insanlara iyilik yapmak, şefkat ve merhametle muamele etmektir.
Hz. Muhammed (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Merhamet edenlere, Allah da merhamet eder."
İslam'da sevgi ve merhamet sadece insanlığı değil; bütün yaratıkları içine alır. Hz. Muhammed (S.A.S.) "Bir kediyi aç bırakarak ölümüne sebep olan kadının azap göreceğini, susayan bir köpeğe acıyarak su içiren günahkar bir kişinin de bu davranışı ile Allah (c.c.) tarafından bağışlandığını" haber vermiştir

ALLAH DOSTUNU IMTIHAN ETMEK ISTEYENDEN DAHA AHMAK KIM OLABILIR Kİ





ALLAH DOSTUNU IMTIHAN ETMEK ISTEYENDEN DAHA AHMAK KIM OLABILIR KI

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şemsi Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler Şems-i Tebrîzî;
"Sorun!" buyurdu. İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı.
Sormaya başladı:
"Allah var dersiniz ama görünmez göster de inanalım."
Şems-i Tebrîzî hazretleri;
"Öbür sorunu da sor!" buyurdu.
O;
"Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azâb eder mi?" dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"Peki öbürünü de sor!" buyurdu.
O;
"Âhirette herkes hakkını alacak yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar karışmayın!" dedi.
Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu. Soru sormaya gelen felsefeci derhâl zamânın kâdısına gidip dâvâcı oldu.
Ve;
"Ben soru sordum o başıma kerpiç vurdu." dedi.
 Şems-i Tebrîzî;
"Ben de sâdece cevap verdim." buyurdu.
Kâdı bu işin açıklamasını istedi. Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı:
"Efendim bana Allahü teâlâyı göster de inanayım dedi. Şimdi bu felsefeci başının ağrısını göstersin de görelim."
O kimse şaşırarak;
"Ağrıyor ama gösteremem." dedi.
 Şems-i Tebrîzî;
"İşte Allahü teâlâ da vardır fakat görünmez.
 Yine bana şeytana ateşle nasıl azâb edileceğini sordu. Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı.
Yine bana;
"Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz." dedi. Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyâda küçük bir mesele için hak aranırsa o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?" buyurdu

Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız (Leyl 5-7).



.Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor:
"Biz bir cenaze vesilesiyle Baki'u'l-Ğarkad'da idik. Derken yanımıza Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm çıkageldi ve oturdu. Biz de etrafında (halka yapıp) oturduk. Elinde bir çubuk vardı. Çubuğuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra:
"Sizden kimse yok ki, şu anda cennet veya cehennemdeki yeri yazılmamış olsun!" buyurdular.
Cemaat:
"Ey Allah'ın Resûlü, dedi.
Öyleyse hakkımızda yazılana itimad edip ona dayanmayalım mı?"
"Çalışın, buyurdular.
Herkes kendisi için yaratılmış olana erecektir.
 Cennetlik olanlar, saadet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır.
Şekâvet ehli olanlar da şekâvet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır!"
Sonra şu ayeti tilavet buyurdular.
 (Mealen)
"Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız" (Leyl 5-7).

Buhari, Tefsir, Leyl, Cenaiz 83, Edeb 120, Kader 4, Tevhid 54; Müslim, Kader 6, (2647); Ebu Davud, Sünnet 17, (4694); Tirmizi, Kader 3, (2137), Tefsir, Leyl, (3341).

Misvâk kullanmanın on beş faydası vardır.


resim netten alıntı



Misvâk kullanmanın on beş faydası vardır. Bunlar; sekerât-ı mevtte (son nefeste) Kelime-i şehâdeti söylemeye sebeb olur, dişlerin etlerini pekiştirir, safrayı keser, balgamı ve ağız kokusunu giderir, Allahü teâlâ ondan râzı olur, baş damarlarını kuvvetlendirir, gözleri nûrlanır, hayrı ve hasenâtı (iyilikleri) çok olur, sünnet ile amel etmiş olur, ağzı temiz olur, fasîh-ul-lisân yâni güzel konuşmaya vesîle olur, şeytan gamlanır, misvâklı olarak kılınan iki rek'at namazın sevâbı, misvâksız olarak kılınan yetmiş rek'at namazın sevâbından daha çok olur. (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî)

Hazret-i Ömer zamânında Şam civârında bir kal'a muhâsara edildi. Öğleye kadar kal'a feth edilemedi. Hazret-i Ömer gadaba geldi. İslâm askerlerini huzûruna çağırdı.
"Kal'a feth edilemedi. Kâfirler İslâm askeri karşısında bu kadar dayanamazdı. Aramızda birisi bir kusur işlemiş olmasın" buyurdu. Askerler hayret edip, tövbe ve istiğfâr etmeye başladılar. O sırada bir kişi ağlayarak hazret-i Ömer'in huzûruna geldi.
"Ey mü'minlerin emîri! Bu gece teheccüde kalktığım zaman karanlık olduğu için misvâkımı aradım, fakat bulamadım. Bu sebeble misvâksız namaz kıldım. Sizin aradığınız kusuru ben işledim" dedi. Hazret-i Ömer ona; "Tövbe ve istiğfâr etmeye devâm et" buyurdu. O da tövbe ve istiğfar okumaya başladı. Bir saat sonra kal'a fetholundu. (Evliyâlar Ansiklopedisi)

“Rabbin sana ne darıldı, ne de seni bıraktı.” (DUHA-3)


 “Rabbin sana ne darıldı, ne de seni bıraktı.” (DUHA-3) Bu ayet beni çok etkiliyor..

Diyelim başınıza istemediğiniz bir olay geldi..Yıkık, perişansınız.. Kimse ile görüşmek istemiyorsunuz. Çoğunluk size küsmüş gibi. Yalnızsınız.
“Herkes benden uzak, herkes bana kırgın” düşüncesi içinde çöküntü yaşıyorsunuz. Yalnızlığınızın karanlık mağarasına şu ayet bir güneş gibi doğuyor:

“Rabbin sana ne darıldı, ne de seni bıraktı” (Duha-3)
Kim kırılırsa kırılsın, kim darılırsa darılsın, kim terk ederse etsin. Rabbim terk etmiyor, kırılmıyor ya.. ne gam! .. Bu ne büyük ferahlık değil mi?..

29 Mart 2013 Cuma

Cuma günü neler yapabilirim?



Cuma günü neler yapabilirim?
Cuma günü yıkanmak ve güzel koku sürünmek sünnettir

”Her Müslüman, Cuma günü yıkanmalı, misvaklanmalı ve güzel koku sürünmelidir.” (Buharî)



“Cuma namazı için gusletmek, güzel koku sürünmek, yeni, temiz giyinmek, saç, tırnak kesmek sünnettir. Tırnakları Cuma namazından önce veya sonra kesmek sünnettir. Namazdan sonra kesmek efdaldir.” (Dürr-ül-muhtar)




Cuma günü tırnak kesmek sağlığa sebeptir

Peygamber Efendimiz:
“Cuma günü tırnak kesmek şifaya sebeptir.” buyurmuştur. (E.Şeyh)

Cuma gününe perşembeden hazırlanmak sünnettir

“Cumaya perşembe gününden hazırlanın!” (Hatib) 



Cuma günü gusletmek günahların affına vesiledir

“Cuma günü gusledenin günahları affolur.” (Taberani)

Cuma günü ilim meclislerine gitmek faziletlidir

“Cuma sabahında veya ikindi namazından sonra ilim meclislerine gitmelidir. Cuma günündeki şerefli saat gelip çattığı zaman, kendisinin hayırlı bir işte olması gerektir.” (İmam-ı Gazali)


Cuma günü sadaka vermek müstehaptır

“Cuma günü çokça salat ü selam okumak ve sadaka vermek müstehaptır. Bu günde fakirlere verilen sadaka kat kat fazlasıyla kabul edilir.” (İmam-ı Gazali) 


Cuma günü Cuma namazına kadarki zamanı ahiret işlerine ayırmak gerekmektedir

“Cuma gününü ahiret işlerine tahsis edip, o günde bütün dünyevi meşgalelerden imtina etmeli, bolca tesbih-u tehlil ve zikir yapmalıdır.” (İmam-ı Gazali)



Cuma günü Cuma namazından sonraya kadar yolculuk tavsiye edilmemiştir!“Cuma gününde herhangi bir sefere çıkmamalı ve sefer ihdas etmemelidir. Çünkü Allah’ın Resulünden: “Cuma gecesinde sefere çıkan bir kimseye iki meleği beddua ederler.” Buyurduğu rivayet edildi. Cuma günü sabah olduktan sonra sefere çıkmak ise haramdır. Ancak çıkmadığı takdirde arkadaşlarından geri kalacağı mevzu bahisse, o zaman hüküm değişir.” (İmam-ı Gazali)

“Cuma namazından sonra, yedi defa ihlâs ve muavezeteyn okuyanı (felak-nas), Allah-ü Teâlâ, bir hafta, kazadan, beladan, kötü işlerden korur.” (İ.Sünni)


Cuma günü kehf suresi okunmasının fazileti yüksektir

“Cuma gecesi Kehf suresi okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki Cuma arasında işlediği günahlar da affolur.” (Tergib)

Cuma günü duhan suresi okuyana cennette köşk ihsan edilir

“Cuma günü veya gecesi Duhan suresini okuyana Cennette bir köşk ihsan edilir.” (Taberani)

Cuma günü Yasin suresini okumak günahların affına vesiledir"Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın, günahları affedilir." (İsfehani)

Cuma günü tesbih namazının kılınması faziletlidir

Peygamber Efendimiz’in amcası Hz. Abbas; “Her Cuma gününde tesbih namazını kıl.” diye tavsiyede bulunmaktadır. (İhya-ı Ulum’id-din)


Cuma günü getirilen salâvatları Peygamber Efendimiz vesilesiz bizzat kendisi aldığını haber vermiştir“Cuma günü ve geceleri üzerime (yüz defa) salâvat getirenin, Allah-u Teâla otuzu dünyaya yetmişi ahirete olmak üzere yüz hacetini kabul eder.”

“Ömrünü boş yere heba eden kişinin kaybettiği zamanı telafi edebilmesi için salâvat ile meşgul olması lazımdır. Eğer bütün ömrünü ibadet ile geçirmiş olsan bir defa salâvat getirsen, getirdiğin salâvat bütün ibadetlerden daha ağır gelirdi.”

“İ'lem Eyyühel-Aziz! Cam, su, hava, âlem-i misal, ruh, akıl, hayal, zaman vesaire gibi, tecelli, timsal ve akislere mahal ve mazhar olan çok şeyler vardır. Maddiyat-ı kesifenin timsalleri hem münfasıl, hem ölü hükmündedirler. Çünkü asıllarına gayr oldukları gibi, asıllarının hasiyetlerinden de mahrumdurlar. Nuranîlerin timsalleri ise, asıllarıyla muttasıl ve asıllarının hasiyetlerine malik ve asıllarına gayr değillerdir. Binaenaleyh Cenab-ı Hak şemsin hararetini hayat, ziyasını şuur, ziyadaki renklerini duygular gibi yapmış olsa idi, senin elindeki âyinede temessül eden şemsin timsali seninle konuşacaktı. Çünkü o, timsalinde oldukça harareti, ziyası, renkleri olurdu. Hararetiyle hayat bulurdu. Ziyasıyla şuurlu olurdu. Renkleri ile de duygulu olurdu. Böyle olduktan sonra, senin ile konuşabilirdi. Bu sırra binaendir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü vesselam kendisine okunan bütün salâvat-ı şerifelere bir anda vâkıf olur.” (Mesnevi-i Nuriye) 

İMAMI AZAM VE KADILIK



İMAMI AZAM VE KADILIK

Zamanında İmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu.
Abbasi Halifesi Me'mun İmam-ı Azam'ı Kufe'ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı. İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi.
- Ben kadılık yapamam, dedi.
Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadılık yapacak bulunamazdı. Bu nedenle Halife sert çıktı:
- Yalan söylüyorsun, sen kadılık yaparsın!
İmam-ı Azam akan suları durduracak şu cevabı verdi:
- Eğer ben yalan söylüyorsam, yalan söylediğim için kadılık yapamam, çünkü yalancıdan kadı olmaz. Eğer "yapamam" dediğim zaman doğru söylüyorsam, sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki halde de kadılık yapamam,

28 Mart 2013 Perşembe

Cumanız Mübarek olsun


عَنْ أبي هُرَيرَةَ، رَضِيَ الله عَنْهُ، قالَ: قالَ رسولُ الله صلى الله عليه وسلم: خَيْرُ يَوم طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ يَوْمُ الجُمُعَةِ: فِيهِ خُلِقَ آدَم، وَفيه أُدْخِلَ الجَنَّةَ، وَفِيهِ أُخْرِجَ مِنْهَا.
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve yine o gün cennetten çıkarıldı


Herkese Hayırlı Cumalar..

Yolunacak Kaz




Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdilli kıyafet gezmeye karar vermiş.Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.
 Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
 Padişah, ihtiyarı selamlamış.

" Selamünaleyküm ey piri fani..."

" Aleykümselam ey serdar'i cihan...

" Padişah sormuş.

" Altılarda ne yaptın ?"

" Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor...

" Padişah gene sormuş.

" Geceleri kalkmadın mi ?"

" Kalktık. Lakin, ellere yaradı.

" Padişah gülmüş.

" Bir kaz göndersem yolar mısın ?"

" Hem de cıyaklatmadan..."

Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar.
 Padişah baş vezire dönmüş.

" Ne konuştuğumuzu anladın mı ?"

" Hayır padişahım..." Padişah sinirlenmiş.

" Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.

" Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.

" Ne konuştunuz siz padişahla...

" Adam, baş veziri şöyle bir süzmüş.

" Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."

Baş vezir, yüz altın vermiş.

" Sen padişahı, serdar'i cihan, diye selamladın. Nasıl anladın padişah olduğunu?"

" Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."
 Vezir kafasını kaşımış.

" Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek."
 Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.

" Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.

" Vezir bir soru daha sormuş...

" Geceleri kalkmadın mı ne demek ?

"Adam bir yüz altın daha almış.

" Çocukların yok mu diye sordu.
 Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim.

" Vezir gene kafasını sallamış.

" Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek...

" Adam gülmüş.

" Onu da sen bul..."

22 Mart 2013 Cuma

Cennete Giden Merdiven heykeli ???





İspanyol sanatçı bozuntusu Eugenio Merino‘nun ‘Cennete Giden Merdiven’ adını verdiği heykelin , ibadet halindeki bir Müslüman, Hristiyan ve Yahudi‘nin yanyana değil de üst üste konularak tek parça yapılmış
Heykel fuarın ilk gününde 50.000 Euro karşılığında Belçikalı Yahudi bir sanat koleksiyoncusuna satılmış.
Bence sipariş üzerine de yapmış olabilir..

Hangi dinden olursan ol dinden nemalanmak çok tehlikeli ve sonradan bir özür yetmez..

Daha detaylı bilgi için alttaki linki tıklayın..
http://www.e-kalem.com/gunluk/cennete-giden-merdiven-heykeli-stairway-to-heaven/

18 Mart 2013 Pazartesi

Cennetteki Gelinler ve Ziyafetleri, Gunyet'üt-Talibin


Öbür alemde cennet ehli için gelinler olacaktır. Bu sebeple düğün şenlikleri ve ziyafetler olacaktır.
Gelinler cennete davet edilenler içindir. Zira, İzzet sahibi Yüce Allah, iyi kullarını selam yurduna davet etmiştir. Bu kulların; orada tenleri tazelenecek, kendilerine sonsuz ömür verielecektir.
Cennetteki düğün şenlikleri, oradaki damatlar için olacaktır.
Cennetteki ziyafetler ise.. ziyaretçilerine verilecektir.
Çünkü, cennetlikler kendi aralarında birbirlerini ziyaret edecekler; bu vesile ile ağırlanacaklardır.
Orada ülfet yerlerinde oturup konuşacaklar ve tuba ağacının gölgesinde toplantılar yapacaklardır.
Cennetlikler, peygamberleride ziyaret edip göreceklerdir.
Meleklerle dahi, oturup sohbet edeceklerdir.
Allah'ın selamı onların üzerine olsun.

(Rabb'im cennetine alsın bizleri inşaAllah..)

Kaynak: Gunyet'üt-Talibin 12. Bölüm -Takva

sayfa:464 (Esseyyid Abdulkadir Geylani Hz.)

Yazan: Emine Kaya

14 Mart 2013 Perşembe

Şüphesiz bu iki namaz (yatsı ve sabah namazları), münafıklara en ağır gelenleridir.


Ubey b. Kab (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

Bir gün Rasulullah (s.a.v.) bize
sabah namazını kıldırdıktan sonra:
-“Filan kişi var mı?” diye sordu. Hayır, dediler.
-“Peki filan var mı?” Yine: Hayır, dediler.
Arkasından şöyle buyurdu:

-“Şüphesiz bu iki namaz (yatsı ve sabah namazları), münafıklara en ağır gelenleridir. Eğer bu iki namazda neler olduğunu bilseydiniz, dizleriniz üzerinde emekleyerek dahi olsa yine bu
namazlara gelirdiniz. Muhakkak birinci saf meleklerin saf tutması gibidir. Eğer onun ne kadar faziletli olduğunu bilseydiniz ilk safta durmakta birbirinizle yarışırdınız. Şüphesiz bir kişinin bir diğeriyle birlikte namaz kılması
tek başına namaz kılmasından daha üstündür. İki kişi ile namaz kılması tek bir kişi ile birlikte namaz kılmasından daha üstündür. Namaz kılanların sayısı çoğaldıkça aziz ve celil olan Allah da onu daha çok sever.”

Ahmed, Müsned, V, 140
Ebu Davud, I, 152
Nesâî, II, 104
İbn Huzeyfe, II, 370
İbn Hibban
Sahih, III, 350

Her kim varlığını Hakk’a ibadete ve O’nun yolunda hizmete adarsa, hadisi şerifi




İmran bin Husayn (radiyallahü anh) hazretleri, Efendiler Efendisi (aleyhissalâtü vesselam)’ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

 Her kim varlığını Hakk’a ibadete ve O’nun yolunda hizmete adarsa, Cenab-ı Allah da o kulunun her ihtiyacını karşılar ve onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır.
Kim de tamamen dünyaya dalar, Rabbini unutursa, Allah da onu dünya yurdunun mihnetleri ve meşakkatleriyle başbaşa bırakır.

Kaynak
(Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, 10/303; Taberâni, el-Mu’cemü’s-sağîr, 1/201)

13 Mart 2013 Çarşamba

Çok Faydalı Bilgiler


Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde,midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini…

• Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağ ırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını…

• Yemek yerken yemeğin ortasında su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindirilmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine katkıda bulunduğunu ve midede doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu…

• Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu..

• Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına neden olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğini…

• Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini..

• Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğünü önlediğini ve savunma mekanizmasını güçlendirdiğini…

• Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona neden olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (ör: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (ör: teheccüd namazı) vazodilatasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini…

• Bütün bunların, 1600 sene evvel Peygamberimiz (sav) in yaptığı
ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu...BİLİYOR MUYDUNUZ ?

9 Mart 2013 Cumartesi

Kan Kardeşim Olurmusun ?


 Bu yayını  http://www.besparasiz.net alıp kopyaladım inşaAllah hayırlara vesile oluruz...


Herkese merhaba arkadaşlar..Öncelikle tüm kadınların kadınlar gününü kutluyorum..Hergün kadınların günü diyerek asıl konuma geçiyorum.

Bu yazıyı bir sosyal sorumluluk projesi adına yazıyorum ...Beşir Derneği'ni birçoğunuz duymuşsunuzdur..Bir çok sosyal projede en önde giden güvenilir derneklerden birtanesi..Açıkçası benim güvendiğim tek dernek diyebilirim..



Beşir derneği ve kızılay işbirliğiyle  benim ve tahmin ediyorum herkesin hoşuna gidecek bir projeye daha imza atmışlar..

Kampanyanın adı "Kankardeşim "..

Proje aslında günün birinde bizimde başımıza gelebilecek bir kaza yada hastalık durumunda , kana ihtiyacımız olduğunda anında birçok kişinin telefonuna kan ihtiyacı talebiniz ulaşacak ve gelme durumu olanlar anında size ulaşıp gelebileceklerini haber verecekler..Aynı şekilde başkalarına kan lazım oluncada sizin telefonunuza msj gelecek ve müsaitseniz gelen msj daki telefonu arayıp gidebilecek durumdaysanız haber verebileceksiniz..

Kısacası sistem böyle..Sistem size yakın oturan guruba anında mesaj gönderecek..Bunun için sisteme üye olmanız yeterli olacaktır..

Ben hemen sisteme bağışçı olarak kaydımı yaptırdım..Allah aratmasın ama herşey başımıza gelebilir..Daha önce kan bulma sıkıntısı yaşadığım için bu durumları iyi bilirim..

Ben belki yarım anlatmış yada yanlış bilgi vermiş olabilirim ,o yüzden BURADAN detaylı bilgileri öğrenebilirsiniz..

Bağışçı olmak istiyorsanız BURADAN sisteme kaydınızı yaptırabilirsiniz..

http://www.kankardesim.org/    Gönüllü kan bağışçıları bekliyor arkadaşlar..

Haydi Türkiye Kankardeş Olmaya !

 Sende Katıl, Kana İhtiyacın Olduğunda Aradığın kana Bir SMS ile Ulaş.

Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır.




Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.
Tirmizî, Birr, 36.

Esmau’l-Hüsna


Esmau’l-Hüsna

بِسْمِ اللهِ الرَّحمن الرَّحِيم
إِنَّ الْحَمْدَ ِللهِ نَحْمَدُهُ وَنَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ وَنَعُوذُ بِاللهِ مِنْ شُرُورِ أَنْفُسِنا وَمِنْ سَيِّئاتِ أَعْمَالِنا، مَنْ يَهْدِهِ اللهُ فَلا مُضِلَّ لَهُ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلا هادِيَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ.
يا أَيُّها الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ حَقَّ تُقاتِهِ وَلا تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ.
ياأَيُّها الناَّسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ واحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْها زَوْجَها وَبَثَّ مِنْهُما رِجالاً كَثِيراً وَنِساءً وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي تَساءَلُونَ بِهِ وَالأَرْحامَ إِنَّ اللهَ كانَ عَلَيْكُمْ رَقِيباً.
ياأَيُّها الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فازَ فَوْزاً عَظِيماً.
أَمَّا بَعْدُ: فَإِنَّ أَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللهِ وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ صلي الله عليه وسلم وَشَرَّ الأُمُورِمُحْدَثَاتُهَا وَكُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلالَةٌ وَكُلَّ ضَلالَةٍ فِي النَّارِ
.

Hutbetu’l-Hace

Şüphesiz hamd, Allah içindir. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülerinden O’na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.
Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) O’nun kulu ve rasulüdür.
“Ey iman edenler! Allah’tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak Müslümanlar olarak ölün!”
Âl-i İmran 102

“Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden korkun! Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının! Şüphesiz Allah, üzerinizde gözetleyicidir.”
Nisa 1

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın! Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”
Ahzab 70, 71

Bundan sonra; Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır! Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir, her dalalet ateştedir!
Müslim 867, Nesei 3/188

Allah’ın Güzel İsimleri

Allah’ın güzel isimleri, kendisi için özel alametlerdir. Allah-u Teâlâ Kitabında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de sünnetinde onları bize bildirmiştir. Bu isimlerden her biri bir sıfata veya sıfatlara delalet eder. Onlardan her isim kendi mastarından ayrılmadır.
Mesela el-Alîm, el-Kadîr, es-Semi, el-Basîr vb. isimler onlardan birkaç tanesidir. el-Alîm ilim mastarından ayrılmadır. O kelime Allah’ın ilim sıfatına delalet etmektedir. Diğer isimlerin durumu da böyledir. Bütün isimlerin ve sıfatların manalarını kendisinde cem eden isim şüphesiz “Allah” kelimesidir.
Allah’a has isimlerin O’nun sıfatı olmasına hiçbir mani yoktur.

Mesela: Allah-u Teâlâ’nın “Rahman” ismi aynı zamanda O’nun mübalağalı rahmet sıfatıdır. Allah’ın bütün isimleri O’nun sıfatlarının üzerine delalet eder ve onların hepsi övgü sıfatlarıdır. Allah’ı isimlerinde birlemek, O’nun kendini isimlendirdiği her isme imanı gerektirir. Aynı zamanda o ismin delalet ettiği manaya da imanı gerektirir.
Mesela: Kur’an’da “Rahim” Allah’ın ismi olarak zikredilmiştir. Biz bu ismin Allah’a ait özel bir ad olduğuna iman ederiz. Bu ismin Allah’ın rahmet sahibi olduğuna delalet ettiğine de iman ederiz. Kur’an ve sahih sünnette varit olan Allah’ın bütün isim ve sıfatlarına itikadımızın böyle olması gerekir.
Allah’ın İsimlerinin Adedi

Allah’ın doksan dokuz ismi olduğu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih olarak rivayet edilen hadisle bilinmektedir.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim onları sayarsa cennete girer, Allah tekdir, teki sever’ buyurdu.”
Buhari 6410, 7392, Müslim 2677/5, 6

Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Ey Allah’ım! Kendini isimlendirdiğin, Kitabında indirdiğin veya katındaki gayb ilminde kendine sakladığın sana ait bütün isimlerle sana dua ediyorum. Kur’an’ı gönlümün baharı, kalbimin cilası yap. Onunla hüznümü, gam ve kederimi gider...”
Ahmed 1/391, Taberani Mucemu’l-Kebir 10352

Hadislerde zikredilen Allah’ın isimlerini saymaktan murat, onları ezberlemek, manasını anlayıp öğrenmek ve onlarla Allah’a tevessül ederek dua etmektir!
İsim ve Sıfat Tevhidinin Delilleri

Bu nevi tevhidin delilleri Kur’an ve Sahih Sünnette çoktur, hatta Kur’an’da Allah’ın güzel isimlerinin ve yüce sıfatlarının olmadığı ayet yok gibidir. Allah’ın isim ve sıfatlarına şamil en önemli surelerden biri İhlâs sûresidir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun Kur’an’ın üçte biri olduğunu söylemiştir.
“De ki: O Allah birdir. Allah sameddir. Kendisi doğurmamıştır ve doğurulmamıştır! Hiçbir şey O’nun dengi olmamıştır.”
Samed: Her şey varlığını ve bekasını O’na borçludur. Her şey O’na muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir! Her şeyin başvuracağı, yardım dileyeceği tek varlık O’dur!
İhlas 1, 3

Bu yüce sûre, kemal sıfatların hepsini Allah’a ispat ederken noksan sıfatların hepsinden de Allah’ı tenzih etmektedir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Kur’an’da en büyük ayet olduğunu söylediği Ayete’l-Kürsi’de Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Allah kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır! Daima diri ve yaratıklarını koruyup idare edendir. Kendisini ne bir uyuklama ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur.
O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun ilminden kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar’ O’nun Kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez! O yücedir büyüktür.”
Bakara 255

 Müellif
Muhammed Salih el-Useymin

7 Mart 2013 Perşembe

Efendimizin günlük hayattaki sünneti seniyyesi..



Mustafa Özşimşekler hocaefendi..

1. Hayırlı işlerde Sağ tarafı , adi işlerde sol tarafı kullanmak.
 2. Yemekten önce  elleri yıkamak.
 3. Yemeğe besmele ile başlamak, Allah'ın sonsuz ikram ve nimetlerini tefekkür ederek Yemek, sonunda da hamd etmek.
 4. Yemekte tabağın kendi önümüze gelen tarafından Yemek.
5. Yerde  Sofra bezinin üstünde Yemek. İhtiyaç oldugu takdirde Masada da yenilebilir.
6. Yemeğe sofradakiler ile beraber başlamak.
 7. Acıkmadıkça yememek, tam doymadan yemeği bırakmak.
 8. Tabağa az yemek koydurtup artik bırakmamak.
 9. Sofrada Sağ dizi dikip, sol dizi makyajını yatırmak.
10. Saf ipek ve saf Altın Ümmet-i Muhammed'in erkeklerine haram kılınmıştır.
11. Selamı yaymak. Selam, kelamdan önce  gelir.
12. Eve girince ilk söz selam vermek olmalıdır ev halkına.
13. Selamla Birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunmak.
14. Musafaha ile Birlikte, hürmet, Samimiyet ve şefkate vesile olan kucaklaşmalar yapılabilir. Nefsí hisleri uyandıracak sarılmalar caiz değildir.
15. Musafahada ilk önce  eli uzatan çekmemelidir. Biz çekersek buluşmadan memnuniyetsizlik manası çıkabilir.
16. İlmiyle amil din adamları ile Adil "" devlet başkanlarının eli öpülür, beşeri hisleri fade Olmuş yaşlı hanımlara Selam verilebilir, gerekirse eli de öpülebilir. Yeter ki fitneye sebep olmasın.
17. Hediyeleşmek ve gelen hediyeye aynıyla  daha güzeliyle karşılık vermek.
18.  Az gülmek, gülünce kahkaha ile değil, tebessüm ederek gülmek. Mütebessim Olmak.
19. Çogu Zaman susmak, tefekkür etmek, ihtiyaç olunca konuşmak.
20. Tane tane, Orta bir ses tonuyla konuşmak. Çok mühim şeyleri Üç defa Tekrar etmek.
21. Konuşmaya Allah'ın adıyla başlamak ve Allah'ın adıyla bitiriceksin.
22. Nefsi ve dünyalık bir konu için  öfkelenmemek. önce hak zayi olduğunda ve uhrevi meselelerde, Allah ve din Hakkı için  öfkelenmek.
23. Doğru sözle şaka ve Mizah yapmak.
24. Boş İşler (malayani) ile iştigal etmemek.
25. Yatağa  yatınca  Sağ tarafına yatmak, Sağ yanağını Sağ avucunun içine koymak ve o günün muhasebesini yapmak.
26. Yüzükoyun yatmamak.
27. Yatağa girdiğinde avuçları açık olarak birleştirerek İhlas, Felak ve Nas surelerini okuyup avucunun içine üfleyip  bütün  vücudunu sıvazlamak, bunu üç defa tekrarlamak.
28. Beyaz giymek.
29. Mest giymek.
30. Ayakkabı giyerken  sağdan başlamak, çıkarırken de  soldan çıkarmak.
31. Takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.
32. Soğan ve sarımsak kokusuyla ve meclislere yaklaşmamak
33. Üzerinde Kudsi kelimeler ve ayetler Yazılı Eşya ile tuvalet ve pis yerlere girmemek.
34. Misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. Misafir ve ziyaretçileri Temiz bir kılık kıyafetle karşılamalı.
35. Aksırınca Sesi az yükseltip, "Elhamdülillah" demek. de Böyle diyene "Yerhamükellah" demek. Bize dediklerinde "Yehdina ve yehdikümüllah" diye Cevap vermek.  Üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve mukabele gerekmez.
36. Esnemeyi mümkün oldugu kadar gizlemek. Ağzı elle kapayarak gidermeye Gayret etmek. Namazda * Ne zaman esneme gelirse, ayakta iken Sağ elin, diğer hallerde iken  sol elin tersi ile ağzı kapatmak münasip Olur.
37. Davete icabet ve hediyeyi Kabil etmek.
38. Kapıyı Üç defa vurmak, Cevap verilmezse Geri dönüp Gitmek. "Kim o?" Diye sorulduğunda, "Benim." Dememek, kendimizi Açık bir şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. Kapının tam karşısında durup içeriyi gözleme durumunda bulunmamak. Biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti görmekten içtinap etmek.
39. Ayakta bevletmemek. Tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. Hadiste Kabir azabının çoğunun idrar saçıntısından İleri geldiği bildirilmiştir. Tuvalete ihtiyaç için oturduğu Vakit ön ve arkanın kıbleye Karşı dönük olmaması gerekir.
40. Banyo yapılan yere bevletmemek. Çünkü vesvesenin çoğu bundandır.
41. İnsanların istifade ettiği gölgeliklere, Yol ve Yol kenarlarına, Çeşme ve pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. Hadiste, bunu yapanların lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.
42. Kasık ve Koltuk alti temizliğine titizlik göstermek. buraları tıraş etmelidir Buralardan ayrılan parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken bu Tür temizlik caiz olmayıp sünnete Uygun değildir.
43. Büyük ve Umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.
44. Mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak. Diyanet İşleri Başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle BİR hüküm mevcuttur: "Misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki kötü kokunun giderilmesi ve mikropların. Bunu Temin eden Erek ağacından Baska fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.
 45. Emin ve Muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle uymak.
46. Cömertlik. "Cömert Allah'a yakın, cimri  Allah'a uzaktır. Cömertlik kokusu cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. Kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker."
47. Çok tefekkür etmek. "Tefekkür gafleti izale Eder. Ölümü tefekkür etmek fani lezzetleri acılaştırır. Eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir."
48. Borçlanmalarda Durumu yazıyla  bir şahitle tevsik etmek. Böyle bir tedbir bilmek istiyorum Ve bilmek itimatsızlık sayılmaz. Anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere Yol açacak boşluklar bırakılmamalıdır. Durumu net olarak tespit etmek lazımdır.
49. BİR yakını vefat eden Müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak. "Allah merhuma rahmet etsin." Şeklinde dua yapılır. Taziye ziyareti üç gün içinde yapılır. Üç günden sonraki ziyaretlerde vefatı hatırlatıp hüznü deşmek Uygun Olmaz. Evinden cenaze çıkan kimseler üzüntüden dolayı Yemek hazırlayıp Sofra kuramazlar. Bunun için vefalı komşular BİR müddet arifesinde Yemek getirirler bir araya gelirler. Böylece hüzünlerine Ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar. Cenaze Sahibi Üç Gün kendisine kolayca erişilebilecek bir Ortam hazırlar ve böylece kardeşlerinin taziyede bulunabilmelerine imkan tanınmış olur.
50. ölmuş kimseleri hayırla Yad etmek.
51. Mevtanın ardından Yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamamak. Böyle yapmak kadere itiraz ve Cenabı Hakkın takdirini itham etmek olur.
52. Sekerat halindeki hastalara "La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah." Şeklinde telkinde bulunmak. Hastanın dudaklarını Temiz ve Islak bir bezle sulandırıp kurumamasını sağlamak. Ölüm vaki olup son nefes verilince, okumalar durdurulur ve cenazenin uzağında devam edilebilir. Çenesinin Açık kalmaması için Mendil ve benzeri şeylerle Başa bağlanır. Gözleri açık ise  kapatılır.
53. Kabirleri Ziyaret etmek. Gafleti dağıtır ve uhrevi tefekküre vesile Olur. Kabristanın kapısına yaklaşınca, Kabir halkına gizlice Selam verilir. "Ey Kabir sakinleri, esselamu aleyküm. Sizler Bizden bir defa geldiniz, bizler de sizleri takip edeceğiz.  Allah'tan af ve mağfiret dileriz." Şeklinde Selam ifade edilebilir.  Ziyaret edilecek merhumun ayakucu tarafından yaklaşılır. Yüzüne müteveccihen  kıbleye Karşı durulur. Kur'an ve dualar okunabilir. Ziyaret esnasında mezarları çiğnemek mekruhtur. Şayet geçip Gitmek için  Baska müsait Yol yoksa, merhuma sevap hediye edilerek, geçilebilir. Mezar üzerindeki yeşillikler yolunmaz, çiçekler ekilir bilakis. Kurumuş otlar ayıklanır.
54. Hasta akraba, dost ve arkadaşları Ziyaret etmek. Onlara teselli ve ümit vermek. Ziyareti Uzun tutmamak. Hastanın hoşa gitmeyecek hallerini Baska Yerde anlatmamak.
55. Sıla-i rahimde bulunmak. "Akrabayla alakayı Kesen bir kimsenin bulunduğu meclise Allah'ın rahmeti inmez."
56. Zemzem suyunu hürmeten ayakta ve kıbleye Karşı dönerek içmek.
57. Anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve Hayır dualarını almak.
Fi Emanillah!

Mahmut Esat TOZAL

2 Mart 2013 Cumartesi

Yatsı namazını, gecenin yarısından sonraya bırakmak yanlıştır..


İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular:

Yatsı namazını, gecenin yarısından sonraya bırakmak ve bunu yaparken de teheccüd namazına vesile kılmak gerçekten çok büyük yanlıştır.

Zira yatsı namazını bu vakitte kılmak, Hanefî âlimlerine göre (Allah onlardan razı olsun) mekruhtur. Mekruh ile harama yakın olanı, tahrîmen mekruhu kast ettikleri açıktır.

Zira Hanefî âlimleri yatsı namazını gece yarısına kadar kılmayı mübah görmüşler, gece yarısından sonra kılmanın da (tahrimen) mekruh olduğunu söylemişlerdir. Mübâh’ın mukabili olan mekruh da tahrîmen mekruhtur.

Şâfiîlere göre bu vakitte yatsı namazını kılmak asla câiz değildir.

Bunu, teheccüd namazına kalkmak ve bu vakitte manevi zevklerin ve cemiyetin husûlüne vâsıta olması için yapmak gerçekten çok büyük yanlıştır. Bunlar için, sadece vitir namazını bırakmak yeterlidir.

Hatta bu, müstehaptır. Böylece hem vitir namazı müstehab bir vakitte eda edilmiş, hem de teheccüd namazı ve manen uyanık olma maksadı yerine getirilmiş olur…
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbâni 1/29)

Siz kabirdekiler cumayı bilir misiniz?



 FAKİH Anlatıyor:
-Babam bana şöyle anlattı:
 -Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazını kılmak üzere mescide gitmek için yola çıktı. Kabristana uğradı. Kendi kendine şöyle dedi:
-Tan yeri ağarıncaya kadar kalayım.
Kabristanın içine girdi. İki rekat namaz kıldı. Bir kabre dayandı. Gözlerine uyku geldi. Şöyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çıkmışlar, halka halka olup oturmuş, konuşuyorlar.
Bir de baktı ki,onlardan ayrı, kirli elbiseli bir genç, bir köşede, üzüntülü bir halde oturuyor. Onu yanlarına oturtmuyorlar. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dağıldı. Herkes kendi tabağını aldı; sonra kabrine girdi. En sonuna bu genç kaldı.
O da üzüntülü bir halde, kalktı; kabre girmek istedi. Hemen ona sordum:
-Hey Allah'ın kulu, sende gördüğüm bu üzüntü neden? Sonra gördüğüm bu hâl nedir?
Bana şöyle dedi:
- Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü?
- Evet, gördüm, deyince şöyle anlattı:
- O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hediyeleridir. Onların adına verdikleri sadaka, yaptıkları dua, cuma geceleri onlara gelir.
Daha sonra şöyle dedi:
- Ben, Sindli biriyim. Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çıktık. Basra’ya gelince öldüm. Bundan sonra anam evlendi. Kendisinin bir oğlu olduğunu ve öldüğünü kocasına anlatmadı. Dünyaya daldı. Ne bir işaretle ne de bir sözle beni andılar.
Ölümümden sonra beni hatırlayan kimse olmayınca üzülmek bana haktır.
Sordum:
-Senin ananın evi nerede?
Onun yerini bana anlattı.
Sabah oldu Namazımı kıldım. Sonra gittim. O kadının evini sordum, buldum.
Yanına gittim,izin istedim. Kendimi ona tanıttım, kapıdan:
-Ben Sâlih Meri'yim, dedim. İzin verdi, içeri girdim.
Şöyle dedim:
-Benim söyleyeceğim söz, senin söyleyeceğin söz hiç kimse tarafından duyulmamalıdır. Böyle istiyorum.
Ona yaklaştım, aramızda bir perde kaldı.
Şöyle sordum:
-Sana Allah'tan rahmet dilerim, çocuğun varmı?
-Yoktur.
Tekrar sordum:
-Daha önce bir çocuğun olmuş muydu?
Derin bir nefes aldı, sonra şöyle dedi:
-Benim bir genç oğlum vardı, öldü.
Bunun üzerine durumu ona anlattım. Ağlamaya başladı.
Sonra şöyle dedi:
-Ey Salih! O benim ciğerparem, kalbim idi. İçim onun yuvası olmuştu. Göğüslerimden ona süt içirdim. Kucağım onun sığınağı idi.
Daha sonra çıkardı bana bin dirhem verdi. Ve şöyle dedi:
-O sevdiğim göz nurum için bunları dağıt. Kalan ömrümde onu duadan unutmayacağım. Onun için sadaka vereceğim.
Gittim, o bin dirhemi dağıttım.
Ertesi cuma geldi. Cumaya gitmeyi istedim. Yine kabristana uğradım.İki rekat namaz kıldım, sonra bir kabre dayandım. Yine dalmışım. Baktım ki, bir cemaat yine çıkmış. Bu arada o genci gördüm. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Sevinçli ve mesrurdu.
-Ey Salih! Allah bizim için seni mükâfatlandırsın. Gönderdiğiniz hediye bize geldi.
Ona dedim ki:
-Siz kabirdekiler cumayı bilir misiniz?
Şöyle anlattı:
-Evet biliriz. Havadaki kuşlar bile onu bilir. Cuma günü için birbirlerine şöyle derler:
-Bu faziletli gün için, selâm,selâm...

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı