Fatiha Suresinin Muhtevası


Fatiha Suresinin Muhtevası


Bir ismi de "Ümmül Kur'an" yani (Kur'anın anası) olan fatiha, çok derin mânâlar ifade etmektedir. Onun ifade ettiği mânâları tam anlamıyla kavrayabil­mek oldukça güçtür ve onun yüceliğini ancak cenab-ı hak bilir.

Cenab-ı Hak bu sure-i celilede. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğini gösteren delilleri bir arada zikretmeyi dilemiştir.

Fatiha süresindeki, Allah'a hamd, onu yüceltme ve onu övme, Allah'ın büyüklüğünü ve hükümranlığını kullarına hatırlatmak içindir. Böyle bir hatırlat­ma yapılmıştır ki, Allah'ın lütuflan karşısında kullan onu ansınlar, nimetlerin­den dolayı ona hamdetsinler de Allah tarafından verilecek olan nimetlerin daha fazlasına layık olup, onun tarafından verilecek olan sevaplara hak kazansınlar.

Fatiha suresinde Allah'ın, kendisini tanıma nimeti verdiği ve itaat etmeye muvaffak kılma lütfunda bulunduğu kullarını zikretmesi ise, kullan üzerinde bulunan dini ve dünyevi bütün nimetlerin Allah tarafından verildiğini kendileri­ne belirtmek içindir.

Onları zikretmiştir ki, arzu ve isteklerini, tapınılan diğer putlara ve ilahla­ra değil sadece Allaha arzetsinler ve ihtiyaçlarını ancak ondan istesinler.

Yine fatiha suresinde, Allarım, kendisine isyan edenlerin başlarına getir­diği felaketleri, emrine karşı çıkanlara verdiği cezalan zikretmesi ise kullanın günah işlemekten sakındırmak, günah işledikleri takdirde cezadan kurtulamaya­caklarını ihtar etmek ve onlan bu hususta korkutmak içindir.

Aksi takdirde Allah, onların başlarına daha önce helak olan diğer ümmet­lerin başlarına gelen felaketleri getirir, onları da benzer cezalarla cezalandırır.

Sure-i ceiilede, kendilerine nimet verilenler, gazaba uğrayanlar ve sapık­lığa düşenlerden bahsedilmektedir. Bunlardan, kendilerine nimet verilenler, şüphesiz ki Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınan ve islamin bütün ve­cibelerini yerine getiren inanmış müminlerdir.

Gazaba uğramış olanlar ise, Yahudilerdir. Yahudiler, Allah tealanın ken­dilerine vermiş olduğu çok çeşitli nimetlere karşılık nankörlüklerinden vaz geç­memişler ve sonunda cenab-ı hakkın gazabını hak ederek çok kötü sonuçlarla karşılaşmış, büyük felaketler yaşamışlardır.

Sapıklığa düşenler ise Hiristiyanlardır. Cenab-ı Hak onlara kendi tarafın­dan bir Peygamber ve Hak bir din gönderdiği halde onlar o gerçek dinin esasla­rını tahrif etmek suretiyle Allah'a eş koşmuşlardır. Allah'ın kulu ve Peygamberi olan Hz. İsa'ya "Allanın oğlu" elemişler annesi Hz. Meryem'e iftiralarda bulun­muşlardır. İşte âyet-i kerimede ifade edilen "Sapıklar"da bunlardır. [6]
kaynak
[6] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 1/68-69.

Yorum Gönder

0 Yorumlar