Abdullah b. Ebu Bekir’den:
“Sab. Muaz (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e: Ya Rasülullah! Sana bir çardak yapmayalım mı= hiç olmazsa altında rahat oturursun. Biz de senin yanında bir takım süvarileri bıraktıktan sonra düşmanla karşılaşmaya çıkarız. Cenab-ı Hak eğer bizi üste çıkarıp onarı yenilgiye uğratırsa ne ala. Yok eğer diğer ihtimal olarsa o zaman hiç olmazsa yanında kalan süvarilerle birlikte bizimle beraber savaşa çıkmayanların yanına dönersin. O zaman onlar seni korur. Ve seninle beraber savaşa çıkarlar. Zira onların içinde öyle kimseler vardır ki bizim sana olan bağlılık ve sevgimiz, onlarınkinden fazla ve hayır ile dua etti. Sonra da Rasülullah (s.a.v.)’a altında istirahat edeceği bir çardak yapıldı.
Bir gün Efendimiz (s.a.v.)’i ziyaret ettiğimde yüzünün rengi soluk gördüm. Ya Rasülullah! Babam sana feda olsun. Benzin niçin solmuştur? Diye sordum.
Üç gündür bir canlının yiyebileceği herhangi bir şey karnına girmemiştir. Buyurdu. Bunun üzerine hemen kalkıp gittim ve develerini sulamakta olan bir yahudiye rastladım. Ona kovası bir hurmaya olmak üzere su çektim kuyudan. Efendimiz (s.a.v.) yanına döndüğün zaman ben de bir miktar hurma birikmişti. Bana bu hurmaları nereden getirdin? Diye sordu. Ona durumu anlattım. Ey Ka’b! Beni seviyor musun? Buyurdu. Babam sana feda olsun, seni sevmez olur muyum? Dedim. Beni seven kimseye yoksulluk, selin kendi yatağındaki akışından daha hızlı olarak yol alır, senin başına bir bela gelecektir. Ona karşı kendin için bir ilah hazırla, buyurdu. Bundan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ka’b’ı ortalıkta göremedi ve –Ka’b ne yapıyor? Birkaç gündür gözükmüyor diye sordu. Ona: -hastadır, dediler. Bunun için kalkıp Ka’b’ın yanına hazır bulunan annesi de- Cennet sana kutlu olsun, dedi. Efendimiz (s.a.v.): Allah’ın nam ve hesabına konuşan bu kadın kimdir? Diye sordu. Ka’b’ın annesidir, dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): Ey Ka’b’ın annesi, sen ne bilirsin? Belki senin oğlun kendisine yararı bulunmayan bir laf söylemiş ve yaptığı iyilikler Allah (c.c.) yolunda olmadığı için ona bir yarar sağlamamıştır, buyurdu.
Rasülullah (s.a.v.) sevgisi ile ilgili bir mülahaza
“Eğer Adem (a.s.), cennete, yediği memnu (meyvenin cezası olarak yeryüzüne indirileceğini ve kendi sulbünden Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi bir insanın geleceğini bilseydi, o memnu ağacı dallarıyla birlikte hepsini yerdi” denilmiştir.
Ka’b b. Alkame’den
Garefe b. Haris el-Kindi (r.a.): Efendimiz (s.a.v.)’in Ashabındandı. İkrime b. Ebu Cehil ile birlikte Yemen’de mürtetlerin savaşında bulunmuştu. Bir gün Mısır’da Mendegun adında bir Hıristiyan yanından geçerken, Hıristiyan’ı Müslümanlığa davet etti. Zımmi ise Müslümanlığı kabul etmediği gibi bir de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e küferedek sövdü. Bunun üzerine Garefe (r.a.)’de hristiyanı dövdü ve burnunu kırdı. (bir rivayette öldürdü). Olay Mısır valisi Amr b. As’a intikal etti. Amr b. As, Garefe’ye: biz onlara teminat vermiş bulunuyoruz, dedi. Garefe’de : Allah (c.c.) bizi onlara, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e alenen sövsünler, dini duygularımızı incitsinler diye teminat vermekten muhafaza buyursun, dedi.
Eslem’den
“Ömer b. Hattab, Efendimiz (s.a.v.)’in kerimesiz Fatıma’yı ziyaret ederek:
Ey Fatıma! Yemin ederim ki, Rasülullah (s.a.v.)’ın senden çok, herhangi bir kimseyi sevdiğini görmedim. Onunu için benim de -yemin ederim ki- insanlar içinde babandan sonra en sevdiğim kimse sensin, dedi.
Hıbban, mensup olduğu kabilenin birkaç yaşlısından:
“Bedir günü Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabın saflarını elindeki bir çubukla düzeltirken Adiy b. Neccaroğulları kabilesinden Sevad b. Guzeyye’nin yanından geçti. Sevad, saftan biraz ileride durmuştu. Efendimiz (s.a.v.), çubuğu Sevad’ın karnına dürterek: safa gir, dedi. Sevad: Ya Rasülallah! Sen beni incittin. Halbuki Cenab-ı Hakk seni adil ve hakkaniyet icra etmek için göndermiştir. O halde senden kısas almam için bana imkan vermelisin, dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) ona hemen karnını açtı. Sevad (r.a.)’da Efendimiz (s.a.v.)’i kucaklayıp karnını öpmeye başladır. Efendimiz (s.a.v.): Sevad, bu nedir? Niçin böyle yapıyorsun? Buyurdu. Sevad: Ya Rasülallah! biz savaşa gidiyoruz. Sağ kalıp kalmayacağımı bilemiyorum. Ölümümden önce derimin senin derine değmesini istedim, dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) onu bu davranışını hoş karşılayıp ona dua etti
İbrahim b. Abdurrahman b. Abdu’l-kaariy’den
“Abdullan b. Ömer (r.a.), elini Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in oturduğu minberin baş ayağı üzerine koyduktan sonra kaldırıp alnı üzerine koyardı”
Yezid b. Abdullah b. Kuseyt’ten
“Ashab-ı kiram’dan kaç kişiyi gördüm, cemaat dağıldıktan sonra, sağ elleri ile minberin kabir tarafına düşen topuğundan tutar ve yüzlerini kıbleye çevirerek dua ederlerdi.
Asım b. Muhammed babasından
“ibn-i Ömer (r.a.)’nın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den söz edip de gözlerinin yaşarmadığını işitmedim
Müsenna b. Said ez-Zari’den:
“Enes b. Malik (r.a.): Rüyamda sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i görmediğim bir geçe yoktur” diyor ve ondan sonra ağlıyordu.
Yavuz Sultan Selim’in Hicaz seferi dönüşü hilafetle birlikte getirtmiş olduğu mukaddes emanetlerin muhafaza edildiği Hırka-i Saadette sabahtan akşama kadar Kur'an- Kerim okunurdu. Hafızlar okurlardı. Bu emri Yavuz vermişti. Ve 50-60 yıl önce müze oluncaya dek bu iş devam etmişti. Şimdi mükedder Kur'an- Kerim sesine hasret Yavuz’unun bekliyor.
Abdurrahman b. Haris b. Ebu Hürdas es-Sülemi (r.a.)’den;
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanında idik. Abdest almak için su istedi. Getirdikleri zaman elini suya daldırarak abdest aldı. Biz de arkasından hemen koşup kabın içinde kalan sudan avuçlarla aldık. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): niçin böyle yapıyorsunuz? Diye sordu. Allah (c.c.) ile Peygamberinin sevgisini kazanmak için, dedik. Eğer Allah (c.c.) ile Peygamberinin sizi sevmesini istiyorsanız, size güvenilip teslim edilen herhangi bir şeyde hıyanet etmeyin. Konuştuğunuz zaman doğru söyleyin ve size komşuluk yapanlara iyi davranın, buyurdu.
Abdurrahman b. Ebu Leyla babasından:
“Üseyd b. Hudayr, iyi, güler yüzlü ve şakacı bir kimse idi. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanında konuşup şaka yaparken, Efendimiz (s.a.v.) böğrünü dürttü. Üseyd: Ya Rasülallah! Sen beni incittin, dedi. Efendimiz (s.a.v.), benden kısas al, dedi. Üseyd: senin üstünde gömlek var ben ise çıplak idim, dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) gömleğini çıkarttı. O da hemen Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i kucaklayıp:
Anam babam sana feda olsun. İşte ben bunu istiyordum, diyerek Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i öpmeye başladı.
Zühri’den:
“Ensar’dan doğruluğunda şüphem bulunmayan birisi bana şöyle dedi: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) abdest aldığı zaman ashab koşuşup onun abdest sularını yüz ve gözlerine sürerlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onlara. Niçin böyle yapıyorsunuz? Diye sordu. Ashab: bu teberruken yapıyoruz. Dediler. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu.
Kim Allah (c.c.) ile peygamberin kendisini sevmelerini istiyorsa, doğru konuşsun, emanete hıyanet etmesin ve komşusunu in itmesin
Zühri’den:
Abdullah b. Huzafe (r.a.)’yi şakacıdır ve boş şeylerle uğraşmaktadır, diye şikayet ettiler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
Abdullah’tan vazgeçin (‘onu bırakın). Abdullah, Allah ve Rasülünü gerçekten seven bir kimsedir, buyurdu.
Ebu Davud’dan:
“Ebu zerr el-Gıfari (r.a.): Ya Rasülallah! Kişi bir takım kimseleri sever, fakat onların yaptığı gibi yapmaz, dedi. Efendimiz (s.a.v.). Ya Ebu Zerr, sen kimi seversen onunla berabersin, buyurdu. Ebu Zerr (r.a.) Ya Rasülallah! Ben Allah (c.c.) ve Rasülünü severim dedi. Efendimiz (s.a.v.) kuşkun olmasın ki, sen kimi seversen onunla berabersin, buyurdu.
Ebu Zerr (r.a.) bu sözünü bir daha tekrarladı. Efendimiz (s.a.v.) de yine aynı cevabı verdi.
Sizden hiçbiriniz beni canından, malından, evladından, ana-babasından ve bütün insanlardan daha ziyade sevmedikçe iman etmiş olmaz.
Abdullah b. Zübeyr (r.a.)’dan
Rasül ü Ekrem bir zaman idrarının bulunduğu bir tabağı ona vermiş ve sakın bir şey yapmayasın dedi. O ise dökmek için diye çıktığı evin dışındı, hemen o idrarı içmiş, midesine indirivermişti. Ve misk gibi kokuyordu buyuruyordu.
Kadı Iyaz, Şifa-i Şerif Edra (r.a.)’dan
“Bir gece Efendimiz (s.a.v.)’in nöbetini tutuyordum. Bir ara birinin yüksek sesle Kur'an- Kerim okuduğunu işittim. O sırada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dışarı çıktı. Ona: Ya Rasülallah! Bu adam riyakardır, dedim. Efendimiz (s.a.v.): Bu adam Abdullah b. Zübeyr iken Rasülullah (s.a.v.): Onu incitmeyin. Allah onu incitmesin. O öyle bir kimsedir ki, Allah (c.c.) ile peygamberini gerçekten severdi, buyurdu.
Mezarını kazarken de: O’na geniş bir mezar kazın. Cenab-ı Hakk, ona genişlik versin, diye dua etti. Ashabdan biri: Ya Rasülallah! Görülüyor ki, sen onu için çok üzülüyorsun, dedi. Efendimiz (s.a.v.): Evet. Çünkü o, Allah iye Peygamberini severdi, buyurdu.
Enes (r.a.)’dan:
Adamın biri Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e : Ya Rasülallah! Kıyamet ne zaman kopacak? Diye sordu. Efendimiz (s.a.v.): sen kıyamete ne hazırladın? Buyurdular. Adam: Hiçbir şeyim yoktur. Ancak şu var ki. Ben Allah (c.c.) ile onun Rasülünü çok severim, dedi. Efendimiz (s.a.v.): sen sevdiğin kimselerle berabersin, buyurdu. Bunun üzerine biz oradakiler Efendimiz (s.a.v.)‘in bu sözüne o kadar sevindik ki, o güne kadar hiçbir şeye böyle sevinmemiştik. Enes (r.a.) diyor ki: Ben Efendimiz (s.a.v.)’i Ebubekir ve Ömer (r.a.)’ı sevdiğim için onlarla beraber olacağımı umarım.”
Yine Enes (r.a.)
Rivayetinde: Adam: Ya Rasülallah! Kişi vardı ki ber kişiyi salih amelliri için sever, fakat kendisi o amelleri yapmaz, dedi. Rasülullah (s.a.v.): el mer’u mea men ehabbeh buyurdular.
Muaz b. Cebel (r.a.)’dan
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.), beni Yemen’e gönderdiği zaman bir takım tavsiyelerde bulunmak üzere benimle beraber bir miktar yürüdü. Ben binmiştim, kendisi benim yanımda yaya yürüyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sizlerini bitirdikten sonra: Ya Muaz!, bil ki birbirimizi bir daha göremeyiz ve şu mescidimle kabrimin yanından geçersin, buyurdu. Bunun üzerine ağladım. Sonra dönüp yüzünü Medine’ye doğru çevirdi ve : “Kim, nerede olursa olsun takvadan ayrılmazsa işte o kimse insanlardan bana en yakım olandır,” buyurdu.
Bir başka senetle da Asım b. Humeyd’den: Efendimiz (s.a.v.), Muaz’a : Ağlama Muaz! Zira ağlamak şeytanın işidir, buyurdular.
Abdullah b. Revaha
Hz. Aişe’den:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Cuma günü minberde oturarak cemaate : Oturun, derken Abdullah b. Revaha onu bu sesini Beni ........Ganın semtinde işitti ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in emrine uymak üzere hemen olduğu yere oturdu. Onun bu davranışını sonradan öğrenen Efendimiz (s.a.v.) de bundan hoşlanıp ona: Allah (c.c.) senin kendisine ve Peygamberine olan itaat isteğini arttırsın, diye dua etti.
Sefine (r.a.)’dan:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hacamat ile kendinden kan aldırdı ve bana Bu kanı götür. Hayvan, kuş ve insanların yetişemediği bir yere gün, buyurdu.
Ben de kendisinden ayrıldıktan sonra içtim ve döndükten sonra kendisine içtiğimi söyledim
O da güldü.
Ebu Hurayre’den:
Rasulullah (a.s.) buyurdular ki;
Ümmetimin beni en çok sevenlerinden bazıları, benden sonra gelecek bir takım insanlardır. Bunlardın her biri, ailesini ve malını feda ederek beni görmüş olmayı arzu edeceklerdir.
Saçlarını zayi etmemeleri
Enes (r.a.) anlatıyor:
Peygamberimizi saçlarını kestirirken gördüm. Berber saçları keserken, sahabiler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in etrafında dört dönüyor, yere bir tek kıl bile düşürmeden bütün saçları topluyorlardı.
Talha b. Bera Huseyn b. Vahvah el-Ensari’den;
“Talha b. Bera (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i gördükçe etrafında dolanıp el ve ayaklarını öpen bir delikanlı idi. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e Ya Rasülallah! Ne istersen bana emret. Hiçbir emrinizi kırmam, dedi. Talha genç olduğu için onun bu sözü Efendimiz (s.a.v.)’in hoşuna gitti. Ve ona: öyleyse git babanı öldür, dedi. O da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in emrini yerine getirmek için hemen yerinden fırlayıp dışarı çıktı. Fakat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu arkasından çağırarak: gel, gel! Ben yakınlık bağını çiğnetmek için gönderilmedim. (diğer rivayette. Dinimizde yakınlık bağını kesmek yoktur. Fakat ben dine olan bağlılığında bir kuşku olmamasını istediler. Buyuruyorlar. Talha (r.a.) bundan sonra hastalandı. O sırada mevsimin kış idi. Efendimiz (s.a.v.) soğuk ve bulutlu bir günde ona uğradı. Ve yanından kalktıktan sonra ev halkına: ben onda ölüm alametleri görüyoruz. Öldüğü zaman bana haber verin ki, cenazesinde hazır bulunup, cenaze namazın kıldırayım, dedi. Fakat Efendimiz (s.a.v.) daha salim b. Avfoğulları mahallesine varmamışken Talha (r.a.) vefa etti. Ve arkasından da gece bastı. Ayrıca kendisi de: beni Rabbime çabuk kavuşturmak için hemen gönün. Efendimiz (s.a.v.)’i de çağırmayın. Zira benim yüzümden Yahudilerin bir su-i kastına uğramasından korkarım, dediği için Efendimiz (s.a.v.)’e haber vermeden gömdüler. Ve ancak sabah öldükten sonra Rasülullah (s.a.v.)’ı haberdar ettiler o da gider kabrinin üzerinde durdu ve ashab arkasında saf bağladıktan sonra ellerini havaya kaldırarak: Ey Rabbim onu güler yüz ve sevinçle karşıla diye dua etti.
Hayat’s-Sahabe, c.2, s. 480 (el-karz; c.VII, s. 50, el-isabe cII, s227)
Hüreym b. Fatik sehl b. Hanzele el-Abşemi (r.a.)’dan
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bana: şu Hüreym b. Fatik el-Esedi ne iyi bir adamdır. Eğer o uzun saçı ve yerde sürünen elbisesi olmasıydı, dedi.
Hüreym (r.a.)’da, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, hakkında böyle söylediğini duyunca makası alıp saçını kulaklarının ve elbisesinin de bacaklarının ortasına kadar kesti.
Rasulullah sas ashaptan birisinin evine bir münasebetle gider, kapıyı çalar, selam verir. Evdekiler de ‘kim o?’ derler. Efendimiz sas selamı tekrarlar, ama selama cevap gelmez. Tekrar selam verir yine aynı şekilde selam alınmaz, alındığı duyulmaz. Bu şekilde üç kez selamı tekrarladı efendimiz, ancak üçüncü kez cevap geldi selamına.
‘Ve aleykesselam ve rahmetullahi ve berakaatühü ya rasulallah.’
Efendimiz onlara bunun sebebini sordu, ‘Niçin ilk ve ikinci kez olan selamlarıma cevap vermediniz?’ ‘Ya Rasulallah! Biz senin selâmını içimizden gizlice alıp cevap verdik ki birkaç kere tekrar edesin selamı da Allah Senin selâmın vesilesiyle evimize bereketler indirsin istedik.’
Ebubekir ( Radiyallahi Anh) ayağa kaltı ve mescidi Haram’da bulunanları yüksek sesle İslam dinine davet etti.
Henüz başlamıştı konuşmasına. Derhal sağdan soldan sataşmalar oldu, çeşitli sesler onun sesini bastırdı.
Söyletmeyin şu sabiiyi, verin cezasını.
Kısa zamanda Hz. Ebubekir’in sesi kesildi, utbe ayağındaki ayakkabılarla onun yüzüne vuruyor, karnını tekmeliyordu. Kavgi fazla sürmedi. Yerde baygın yatan Ebubekir’in burnu yüzünden ayırdedilmez hale gelmişti. Bu arada Mescid-i Haram’da, kendi kabilelerin arasına yerleşen Müslümanlara da hücum edilmiş onlar da hırpalanmıştı.
Hz. Ebubekir’i evine taşıdılar. Kendinden geçmişti. Ara sıra ona sesleniyor fakat cevap alamıyorlardı. Saatler geçti, gün batarken birkaç kelime mırıldandığı görüldü
Rasulullah ne haldedir?
Akrabalarının canı sıkıldı. Ölüp gidiyorsun hala O’nu düşünüyorsun.annesi Ümmü’l-Hayr ayılınca ona birşeyler yedirmek istedi. O Efendimiz ( Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem )' i sordu. Cevap almadan yiyemiyordu. İyi olduğu haberi getirilince yemek yiyebildi.
BOYKOT
Eldeki yiyecekler pek az yenilmesine rağmen tükendi. Müthiş bir açlık başladı. Sabahleyin aç kalkanlar bir tek lokma yiyemeden akşamı buluyor, yine sabaha aç kavuşuyorlardı. Hayvanlar aç, insanlar açtı. Açlıktan dermansız kalan küçücük yavruların iniltileri, feryatları etraftan duyuluyor, sağda solda bulunana ağaç yaprakları yeniyor, kabuklar kemiriliyor, deri parçaları dişler arasında çiğneniyordu. Bulunabilen her çeşit hayvan leşi hiç düşünmeden pişirilip sofraya konuluyordu.
Osman b. Maz’un boykota maruz kalmamıştı. Fakat müminlerin çektikleri sıkıntıları görünce dayanamadı ve rahatı bırakıp Efendimiz ( Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem )' in ve ashabın yanına gitti.
Hz. Ebubekir ; Efendimiz ( Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem )' e dünyanın temessülü, soğuk su......
Uhut’ta bir aralık Efendimiz ( Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem )' in öldüğü şayiası yayılmıştı. Kalbi ızdırap içerisinde Medine’den bir kadın koşarak uhuda gelmişti. O 6 km’lik mesafeyi koşarak kat etmiş nihayet uhuda yaklaştığında birisi Sümeyra işte baban şurada doğranıp biçildi. O babasına bakmıyor devamlı Eyne Rasulallah diyordu. Birkaç adım ilerde birisi Sümera işte evlatların ikisi de burda şehit olmuş yatıyor kan-revan içerisinde, o evlatlarına da bakmıyor Rasülallah nerede diyordu. Biraz sonra kocası Abdullah’ın naşını gösteriliyor, o yine nerede Rasülallah nerede diyordu. Zira Efendimiz ( Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem )' siz bir dünyada ber evladı, babayı neyliyem diyordu. Sonra kan revan çerisinde Efendimiz ( Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem )' izi bulmuştu. Birkaç metre kala kendini yere attı. Yeri öpe öpe Efendimiz ( Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem )' izin yanına kadar gitti. Ve dudaklarından şu söz döküldü.
“Küllü musibetin ba’de zalike celal ya rasulallah”
|