Kışla-Mektebi Osmanlılar Hristiyan tebanın haklan hususunda nasıl davranırlardı? Ya hükümetlerini yerinde bırakarak yani ipka ederek, vergiye bağlardı. Yahud haraca keserlerdi. Haraca kesilenler, Öşür ve gümrük vergileri verdikten başka, savaşta alınan esirler, Yeniçeri yetiştirmeye kifayet etmezse
Bunlardan devşirme alırlardı. Sultan Murad zamanında devşirmelere "Acemi Oğlanları" denilmiştir. Bunlar Orhan Gazi zamanında olduğu gibi hemen Yeniçeri içerisine verilmez ayrıca talim ve terbiye edilirlerdi. Hatta Edirne'nin zaptından sonra, büyük büyük kışlalar yaptırılarak, buralara yerleştirilmişlerdir. Bu kışlalar o zamanlar için askeri bir mektep sayılırdı. Çünkü acemi oğlanları oralarda; yedi sene istihdam olunarak, askerlik ilmi öğrenirler ve bu mesleğin zorluklarına karşı eğitilirlerdi. Kendilerine bir askere lazım olan maharet, beceri, ahlak öğretilirdi. Vakti geldiğinde ocaklara çıktıklarından artık iyi bir asker olmuş sayılırlardı. Yeniçerilerin, dünyanın her tarafına yayılmış ünleri, namları, zafer ve nusrata erişleri bu mekteblerde verilen eğitimlerin neticesinde mükemmel bir asker olarak yetişmiş olmalarından dolayıydı.
Acemi oğlanları, Yeniçeri, Sipahi, Silahdar ve "Bölük-ü Erbaa" tabir olunan Ülufeciyan yemin ve Yesar (maaşlı sağ ve sol) Gureba-i Yemin ve Yesar (garib yiğit sağ ve sol bölükleri), Azablar, (bekâr askerler) bölüklerine kayd olunurlardı. ülufeciyan demek vazifeleri belli olan asker demektir. O zamanın usulünce ikiye aylıp, bir kısmı ordunun sağ bir kısmı ise sol tarafında bulunurdu.
Gureba ise, memleketleri başşehre pek uzak olan garibler idi. Garibler; beyler sınıfı olup, sipahi ve silahdarlar ise akıncılık, çapulculuk, karakol hizmetlerinde ve düşman karşısında piyadelerin muhafazasıyla hücum işlerinde kullanılan süvarilerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder