10- Onların kalblerinde hastalık vardır. Allah, bu hastalıklarını daha da artırmıştır. Yalan söylediklerinden dolayı, onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Onların kalblerinde. inançsızlık hastalığı vardır. O hastalık, Muhammedin Peygamberliğinden şüphe etmeleridir. Allah, müminlerin imanlarını artırdığı gibi onların da şüphe ve şaşkınlıklarını artırmıştır. Onlar için, acı veren, perişan eden bir azap vardır. Bu azap, inandıklarını iddia ederek yalan söylemeleri ve bunu, Allahı, Resulünü ve müminleri kandırmak için yapmalarından dolayıdır.
Âyet-i kerimede "Onların kalblerinde hastalık vardır." buyurulmaktadır. Buradaki hastalık, maddi bir hastalık olmayıp, mânevi bir hastalıktır. Yani itikad ve inanç hastalığıdır. Bu hastalığın mahiyeti de Hz. Muhammedin Peygamberliği ve Allah katından getirdiklerinin hak olduğu hususunda şüpheye düşmeleri ve şaşkınlık içinde olmalarıdır. Nitekim,
Abdullah b. Abbas, Abdurrahman b. Zeyd, Katade ve Rebi' b. Enes, âyetin bu bölümünü bu şekilde izah etmişlerdir.
Âyet-i kerimenin devamında "Allah, bu hastalıklarını daha da artırmıştır." buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat, "Allah teala, daha sonra farz kıldığı emirleri ve yasakladığı haramlarıyla münafıkların islam hakkında kalblerinde taşıdıkları şek ve şüphe hastalıklarını daha da artırmıştır." demektir. Bu hususta başka bir âyet-i kerimede "Kur'andan bir sure indiği vakit, kâfirlerden bazıları birbirlerine şöyle derler:
-"Bu sure hanginizin imanını artırdı?" Doğrusu inen sure iman edenlerin imanını kuvvetlendirir. Onlar bundan sevinç duyarlar." "Kalblerinde hastalık olanlara gelince: "Bu sure, onların murdarlıklarına murdarlık katar ve kâfir olarak ölürler. [37] buyurulmaktadır.
Abdullah b. Abbas. Abdullah b. Mes'ud, Katade, Ahdurrahim b. Zeyd, ve Rebi' b. Enes de, burada artırıldığı zikredilen hastalıktan maksadın, kalblerindeki şüphe olduğunu ve onun artırıldığını söylemişlerdir.
Ayet-i kerimenin sonunda:
"Onlar için can yakıcı bir azap vardır." buyurulmaktadır. Burada zikredilen Elîm kelimesi "Can yakıcı" diye tercüme edilmiştir. Taberi, bu kelimenin Mu'iimun yani acı veren" mânâsına geldiğini söylemiştir.
Ayet-i kerimede geçen ve "Yalan söylediklerinden dolayı" diye tercime edilen "Bima kânü yekzibün, ifadsi. Küfe âlimlerinin kıraati şeklidir. Taberi de bu kıraati tercih etmiştir. Medine, Hicaz ve Basralı âlimlerin çoğunluğu ise bu cümleyi "Bima kâmı Yükezzibıın" yani, "Yalanlamaları sebebiyle" şeklinde okumuşlardır.
Buna göre ayetin mânâsı şöyledir: "Münafıkların, can yakıcı bir azaba uğratılmalannın sebebi, onların, Muhammedin Peygamberliğini ve onun Allah tarafından getirdiklerinin hak olduğunu yalanlamaları sebebiyledir." Bu kıraati tercih eden âlimler
"Münafıkların sadece yalan söylemekle can yakıcı bir azabı hak etmeyeceklerini, bu azabı ancak Allah'ın Peygamberini ve kitabını yalanlayarak inkâra düşmekle hak edeceklerini söylemişlerdir.
Taberi bu son görüşe katılmadığını, birinci kıraatin daha sahih olduğunu ve âyete, ona göre mânâ vermenin daha doğru olacağını söylemiş, buna delil olarak ta diğer âyetlerde münafıkların yalan söylemeleriyle azaba uğratılacaklarının beyan edildiğini zikretmiştir. Nitekim, münafikûn suresinde şöyle buyurulmaktadır:
"Ey Muhammed, münafıklar sana geldikleri zaman "Biz şahadet ederiz ki, sen mutlaka Allah'ın Resulüsün." derler. Allah da bilir ki, elbette sen. onun Peygamberisin. Ve Allah şehadet eder ki, münafıklar muhakkak yalancıdırlar." "Onlar yeminlerini kendilerine siper edindiler. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoydular. Onların yaptıkları ne kötü bir şeydir. [38]"Onlar yeminlerini kendilerine siper yaptılar. İnsanları Allanın yolundan uzaklaştırdılar. Onlar için alçaltici bir azap vardır." [39]
Görüldüğü gibi Allah teala, burada zikredilen birinci âyette, münafıkların yalancı olduklarını zikretmiş, ikinci âyette ise, yeminlerini kendilerine siper edinerek yalan söylemeleri ve böylece insanları Allah'ın yolundan alıkoymaları yüzünden, onlar için alçaltıcı bir azap olduğunu beyan etmiştir. Bu surede de, münafıkların yalan yere "İman ettik" deyip müminleri aldatarak yalan söylemeleri sebebiyle can yakıcı bir azabı hak ettiklerini söylemek diğer âyetlerin ifadesine uygun bir ifadedir. Bu itibarla, bu mânâyı ifade eden kıraati tercih etmek yerindedir. [40]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder