28 Temmuz 2011 Perşembe

Niğbolu Savaşı, Bir Haçlı Ordusuyla Savaş,Sultan Yıldırım Bayezid

Niğbolu Savaşı-Bir Haçlı Ordusuyla Savaş Avrupa tarih­lerinde adı geçen savaşın, yazılışı şöyledir: Macar kralı Sigis-mund, Bayezid Han'a Anadolu dönüşünde bir elçilik heyeti gönderdi. Bu heyet Osmanlı padişahına, hangi hakla Bulgaristanı zabt ve tahrip ettiğini, Sigismund'un öğrenmek istedi­ğini sordu. Bayezid ise; bir tek harf dahi söylemeden elçiîik heyetine salonundaki oklarla diğer silahları gösterdi.
Fakat aynı zamanda Tuna nehrinin kuzeyinden kendisinin aleyhine büyük bir fırtınanın kopmak üzere olduğunu anladı. Mühim olan tedariklerini yapıp, aynı zamanda İstanbul üze­rindeki muhasarayı devam ettirmek istediyse de kuzeyden gelmekte olan tehlikeli taarruza engel olmak için İstanbul muhasarasını kaldırdı. Macaristan'dan batıdaki ülkelere doğ­ru atılan yardım feryatları, bu defa duyuldu. Macaristanm Garan yani Estergon piskoposu Mikola Dokaniza'nın baş­kanlığında, Fransaya gönderilen bir Macar elçilik heyeti, kral 6. Şarl tarafından iyi karşılandı. Fransadan Kont dö Mareşal Busiko, Dolarnarş ve diğerleri silahlandılar. Burgonya Dukasının oğlu Korkusuz jan, bu haçlı ordusunun reisi olarak seçildi. Babası ise; oğluna mü­şavir olmak üzere, yanına Filip dö Bar ile Amiral Jan jö Vi-ye'deni ve bir kaç daha muteber kimse ile takviye etti. Bun­ların yanında ayrıca şövalyeler ve ücretli asker vardı. Piyade ve süvari olarak, on-oniki bin kişi kadar vardılar.
Almanyadan Kont Platinrober, Kont Dö Silli bir çok şöval­ye ve bunlardan başka, Belçika, Flaman, Lüksenburg, İsviç­re, İngiliz haçlıları ile birleştiler. Venedikliler bir çok yardım ile birlikte gemiler gönderdiler. Rodos şövalyeleri donanma­larını gönderdiler. Polonyadan, ülahdan, CJlah beyi Mirce ile yardımcı asker geldi. Velhasıl bütün Avrupa ve batı dünyası­nın hükümetleri arasındaki kavgalar bir tarafa bırakılarak, Macaristan ile Kostantiniye'yi kurtarmak için anlaşmayı be­cerdiler. Bunların tamamı Macaristanm Budin, veya Bud'da birleştiler. Sigismund Macar ve Ulah askerini burada topladı.

Sultan Bayezid Yalnız Başına Sultan Bayezid, hareketini düşmana sezdirmeyerek, Niğbolu üzerine gelmiş ve altı saat uzakta durarak, düşman hakkında bilgilenmek için Evranos beyi bir miktar askerle göndermişti. Evranos bey, Niğbolu et­rafındaki çok kalabalık düşman ordusunu görünce kendi varlığını hissettirmeden ihtiyatla hareket ederek, Bayezid'in yanına dönüp düşmanın çok kalabalık ve kuvvetli bir görün­tü verdiğini anlattı.
Padişah ise, Niğbolu kumandanı Doğan bey'in ne yap­makta olup, hal ve durumunu herkesten çok merak etmek­teydi. Onun yanına göndermek istediği kimselerin bu kadar kalabalık bir düşman hattının içinden geçip, vaziyeti öğrenip haber getirme imkansızlığını görünce. Bu işi ancak kendisi­nin yapabileceği kararına vardı. Ancak bu kararını divanda gündeme getirse erkan-ı devletin razı gelmeyeceği apaçıktı. Hiç bir şeyden gözü yılmayan padişah, yıldırım hızıyla giden atına karanlık bir gecede atladığı gibi düşman hatlarına sür­dü. Kimseye görünmeden veya görünse bile kimsenin içine bir şüphe düşürmeden
Niğbolu kalesinin karşısına kadar geldi. Koca padişah, gök gürültüsünü andırır bir sesle:
-Bre, Doğan! Doğan!
Diyerek iki defa haykırdı. Kale içinde padişahın sesini işi­ten Doğan bey kulaklarına inanamayıp şaştı. Bu bir kulak çınlaması değildi. Bizzat padişahın sesiydi. Kale dışından gelmişti. Padişah bu sırada kale dışından tekrar seslendi. Do­ğan bey, kalenin duvarı üzerine hemen koştu. Padişah ile yüzyüze bulundukları halde konuşmaya başladılar. Bir iki haftadan beri düşman gerek, Tuna nehrinden, gerek karadan kaleyi sarıp tazyik etmekteydi. Padişahın imdada yetişece­ğinden bütün inancıyla emin olan gaziler, savunma yapmak­tan yüz çevirmedikleri gibi, kalenin sağlamlığı ve zahire açı-sındanda bir sıkıntısı olmadığı şeklinde bilgiyi Doğan beyden haber alınca, padişah hazretleri gayet memnun olarak sağ salim ordugaha dönüş yaptı.
Meğer padişahın Doğan bey ile konuşmasını düşmanın öncü karakolları işiterek bir süvarinin kale içinde bulunanlar­la haberleştiği krallarına kadar bildirmişferse de tayin edilen adamlar o süvariyi ele geçirmek için pek çok arama yapmış-larsada ele geçirememişlerdir. (Mufassal)
Sultan Bayezid'ın Esirleri Hazreti padişah, Fransız esirler­den fidye olarak ikiyüzbin florinialdıktan sonra onlara bir şa­hin ve pars avı göstermek arzusunda oldu.
Bu avda, yedibin doğancı ve altıbin köpek yer aldı. Kö­peklerin elbiseleri canfesden, parsların tasmaları mücevher­lerle kaplı idi. Padişah, Korkusuz Jan'a:
-Aleyhime silah kullanmaman için sana yemin teklif et­mek istemem. Eğer vatanına dönüşünde, yine benimle sa­vaşmak istersen beni harp meydanında daima karşında bu­lursun. Çünkü ben, savaş ve fetih için doğmuş bir adamım. Demiştir. (Tarih-i CImumi-Ernest Levis)
İstanbul'un Hali Şehir içinde bir cami, müslüman mahke­mesi ve islam mahallesi kurmak, onbin duka altını vergi ola-rak vermek şartıyla yapılan antlaşmayı kabul eden impara­tor, 2. Manuel değildi. Onun, yeğeni 7. Jandı.
Manuel yine batıdan bir imdad olmazsa imparatorluğun mahv olduğuna kani olarak, İtalyan Prensleri vasıtasıyla, Pa-pa'ya Venedik, Fransa ve İngiltere krallarına yardım mektup­ları gönderdi. Bu mektuplarda yalnız Fransa kralı ö.Şarl, hüsnü kabul gösterdi. Niğbolu savaşında esir düşen, fidye ödiyerek kurtulabilen Mareşal Buvesiko'yu binikiyüz kişi ile yolladı. Bu heyetin içinde asilzade şövalyeler de vardı. Buve-siko; Çanakkale boğazından geçip İstanbul'a vardı. Kendini büyük bir tezahüratla alkışlayıp kurtarıcı saydılar. İmparator­luğun başkomutanı oldu. hatta İzmit önlerine kadar yürüdü. Ancak bozguna uğradı. Riva kalesini ele geçirip orada bulunan ahaliyi katliam etti. Ne varki bunlar boşa yapılmış hare­katlardı. Emanue! batıdan kuvvetli bir yardım bulmak mak­sadıyla hükümeti 7. Jan'a bırakıp Avrupaya gitti. Venedik'e, İtalya'nın başlıca şehirlerine, Paris'e Londra'ya uğradı. Fran­sa'da iki sene kaldı. Fakat Bayezid Han İstanbul'u sıkıştır­makta idi. Emanuel'in istediği imdad ona, batıdan gelmedi. Asyanın ortalarından geldi. Timurlenk, Osmanlı Ülkesini çiğ­nemek için hazırlanıyordu.
Sultan Bayezid Ankara savaşında esir düşünce, imparator İstanbul'daki camii yıktı. Müslümanları dışarıya attı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı