30 Nisan 2011 Cumartesi

EN'AM SURESİ



Onları,, o atesin başında durduruluP,,
"AH KEŞKE GERİ DÖNDÜRÜLSEK, RABBİMİZİN AYETLERİNİ YALANLAMAYIP MÜ'MİNLERDEN OLSAK"
Derken bir göRseN..!!

((En'am 27))

Cemaatle Namaz


694 - Soru: Ezanı işitip camiye gidemeyenler hemen namaza başlayabilirler mi? Söylenene göre kadın kılabilir, fakat erkekler kılamazmış. Doğru mu?Cevap: Bu hüküm, beş vakit namaz için değil, cuma namazı için geçerlidir. Kendisine cuma namazı farz olan bir kimsenin mazereti olsa, hastalığı bulunsa cuma namazı kılınmadıkça öğle namazını kılması mekruhtur. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm 200. madde)
695 - Soru: Camimizin arkasındaki yol, bir metre derinliktedir. Cuma ve bayramlarda cemaatin oradan imama uyması sahih ve caiz olur mu?Cevap: İmamın cemaatten en az bir arşın veya daha yüksek bir yerde tek başına durması, cemaatin de aşağıda kalması halinde kerahet varsa da imamın yanında cemaatten bazı kimselerin bulunması halinde bu kerahet kalkmaktadır.
696 - Soru: Evinde sabah namazının farzını kıldıktan sonra, aynı günün sabah namazını cemaat olarak kılmak için bir imama sabah namazında tekrar uyulabilir mi?Cevap: Bir farz kılındıktan sonra, farz niyetiyle ikinci bir defa cemaatle kılmak doğru değildir. Ancak, bazı farz namazların kılınmasından sonra cemaat olarak namaz kılanlara nafile namaz niyetiyle uyulabilirse de, bu hükümden sabah, ikindi ve akşam namazları müstesnadır. Ancak öğle ve yatsı namazlarının farzlarını kılmış bulunan bir şahıs, bu namazları kıldırmakta bulunan bir imama (nafile niyetiyle) uyabilir.
697 - Feyziye Fetvalarından: "Kadınların beş vakitte camiye gitmelerinde -fi zemâninâ- kerahet vardır" (H.Ec. c. 1/12)
Açıklama: Kadınların gerek gidiş-gelişte, gerekse mescidde bulunurken dini hükümlere riayet edemeyeceklerini dikkate alan İslam uleması, "Zamanımızda" ve "Beş vakitte" kayd-i ihtirazileriyle, kadınların her namazda cemaate gitmelerini kerahetten hali görmemişlerdir.
  Evet, saadet asrında kadınların beş vakit namaza ve hatta cuma ve bayram namazlarını katıldıklarını beyan eden haberler vardır. Lakin, Peygamber Efendimiz'in aralarında bulunduğu bir cemaat, İslami nurlar ve kalbi feyizler içinde yüzmekteydi. Dini hükümlerde gevşeklik ve ihmal göstermeleri şöyle dursun, İslami vazifelerde yarış ediyorlardı. Zamanımız halkı, onların gösterdiği dini gayreti aynen muhafaza edemediği ve gerekli hassasiyeti gösteremediği için kerahet hükmü verilmiştir.
698 - Soru: İmamdan sonra tekbir aldığımızda imam, Fatiha veya zammı sureyi okurken biz "Sübhaneke"yi okuyabilir miyiz?Cevap: İmam Fatiha'yı açıktan okumakta ise onu dinlemek gerekir. Sübhaneke okumayı terk ederiz. Şayet imam, gizli okumakta ise Sübhaneke'yi okuruz. (Aynı eser, madde 311-323)
699 - Soru: İmam olan bir zat, dört rekatlı bir farzda, üçüncü rekatte selam verse ne lazım gelir?Cevap: Cemaatin, bu imamı "Sübhanellah" diyerek uyarması gerekir. İmam durumu düzeltir ve namaza devam ederse, selamdan sonra sehiv secdesi yaparak namazı tamamlamış olur. Zira üçüncü rekat, selamın mahalli olmadığı için namaza bir zarar gelmez. Ancak, vacib olan selamı takdim ettiğinden dolayı sehiv secdesi gerekir. Her meselenin vukuu şeklinde kitaplarda bir bahis bulunmayabilir. Fakat umumi kaideleri gözden geçirip, bunun hangisine uyduğunu ve hangi kaide ile meselenin halli cihetine gidileceğini düşünüp ona göre hareket edilir. Şayet bahsi geçen imam, üçüncü rekatta zamansız olarak verdiği selamdan sonra namaza dönmeyecek olursa cemaatin namaza kendi başına devam etmesi mümkün değildir. Zira bir namazda hem imama uyma hem de tek başına namaz kılma şekli toplanamaz.
700 - Soru: İmam, tek cemaatle mihraba geçebilir mi?Cevap: Cemaat tek kişi olursa imamın sağına, birazcık sağ gerisinde durur. Bu durumda mihraba geçmesi doğru olmayacağından geri tarafa durması uygun olur.
701 - Soru: Bir imam namazı kıldırıp çıktıktan sonra, aynı vakitte ikinci bir cemaat toplanıp içlerinden birini imam yapsalar, o kimse imamın sarık ve cübbesini giyerek mihrapta namaz kıldırabilir mi?Cevap: İkinci olarak kılınacak namazın, mihraptan başka bir yerde eda edilmesi icap eder. Ancak sarık ve cübbeyi giymekte bir mahzur yoktur.
702 - Soru: Bir kimse imamdan önce rükua varsa namazı hakkında hüküm nedir?Cevap: O kimsenin imamdan önce rükua gidişi, imamın namaz caiz olacak kadar okumasından sonra vaki olur ve o rükuda iken imam ona yetişirse, rükuda her ikisi ortak olduklarından dolayı, namaz sahih ise de, imamdan önce rükua gittiği için mekruh olur. Şayet o kimse, imamın namazı caiz olacak kadar okumasından önce rükua gitmiş veya imam, o rükuda iken yetişmemiş ise, o kişinin namazı sahih olmaz.
703 - Soru: İmam, secdeyi uzatmış olduğundan dolayı, ona uyan bir kimse başını secdeden kaldırsa ve imamın secdede olduğunu görünce tekrar secdeye varsa, namazın hükmü nedir?Cevap: İmam secdede iken ona uymuş kimselerden birinin, sorunuzdaki tatbik şekli ile iki defa secde etmesi, o kimsenin ikinci secdesi için yeterli değildir. İmamla birlikte tekrar secde etmesi gerekir. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, s. 487)
704 - Soru: İmam, imam olmaya niyet etmediği zaman kadının ona uyması sahih olur mu?Cevap: Olmaz. İstanbul gibi büyük şehir cami imamlarının, arkasına her zaman kadın cemaat geleceği düşünerek "Ene imamün limen tebeani" demeyi ihmal etmemeleri yerinde bir hareket olur.
705 - Soru: İmama uymuş bir kimse, rükuda üç defa "Sübhane Rabbiye'l-azim"i tamamlayamadan imam başını kaldırırsa ona uyan kimse ne yapar?Cevap: O da başını kaldırıp imama tabi olur.
706 - Soru: İmama uyan kimse, ikinci oturuşta tehiyyatı tamamlamadan önce imam selam verecek olsa muktedi nasıl hareket eder?Cevap: Önce tehiyyatı bitirir, sonra selam verir. Zira namazın hürmeti kendisi hakkında bakidir ve tehiyyat ile selam verme vaciblerinin bu suretle toplanması mümkündür.
707 - Soru: İmam olan kimse, yalnız kadın cemaate namaz kıldırabilir mi?Cevap: Evet, kıldırabilir. Şayet bu imama uyan kadınlar, o kimsenin akrabası, ailesi ve kızı gibi yakınları değilse, dedikodu ve fitneye sebep olmaması için kadınların perde gerisinde olmaları münasip olur.
708 - Soru: Bir kimse imam olup hanımına farz namazları kıldırabilir mi ve bir odada kılmalarında bir mahzur var mı?Cevap: Bir erkeğin imam olup karısına namaz kıldırmasında hiçbir mahzur yoktur.
709 - Soru: Bir kimse, camide, farzı kendi başına kılmak için namaza başladıktan sonra, bu namaz cemaatle kılınmaya başlansa, kendi başına namaz kılan, başladığı namazı bozacak ve imama uyacak diyorlar. Bu doğru mu?Cevap: Namazı bozmayı mubah kılan bir sebep veya özür olmaksızın, başlanmış bir namazı bozmak haram ise de, sualinizde anlattığınız şekil, eski bir camiyi yenilemek için yıkmak kabilinden bir hareket olmakta ve namazı bozup imama uymak müstehap bulunmaktadır.
  Cemaatle namaz kılınan bir camide, vaktin farzını tek başına kılmaya başladıktan sonra, aynı farz cemaatle kılınmaya başlansa, imam iftitah tekbirini aldığı zaman, kendi başına namaz kılan kimse henüz secdeye varmamış ise hemen namazı keser ve imama uyar. Bu, namazı sevap yönünden daha kamil halde eda için olmaktadır. Kıldığı rekatı secde ile tamamlamış ise, farzın dört rekatlı olup olmamasına göre hüküm de değişik olmaktadır. Şöyle ki: Kıldığı farz namazı ise, bir rekatı tamamlamış olduğuna göre, diğer rekatı da kılacak olsa farz tamam olacağından, cemaati kaçırmış olacaktır. Sabah namazının farzından sonra nafile kılmak mekruh olduğu için, imama nafile olarak uymak mümkün olmayacaktır. Bu sebeple, kıldığı ve secde ile kayıtladığı iki rekatı, bir selamla yarıda kesip imama uyar. Bir rekatını tamamladığı akşam namazı ise, ona ikinci bir rekat ilave etmeden namazı selamla kesip uyar. Zira, bir rekat daha kıldığı takdirde namazın ekserisi kılınmış olacağından ve ekseriyet için hükmü kabul olduğundan, cemaati kaçırmış olacaktır. Bu sebeple tek rekattan ayrılıp imama uyar. Kılınacak namaz dört rekatlı ise, namaz kılan, kıldığı ve secde ile tamamladığı birinci rekata bir rekat daha ilave eder ve tehiyyatı okuyup selam verir ve farzı kılmak üzere imama uyar. Önceki iki rekat nafile olur. Eğer üç rekat kılmış haldeyken farz kılınmaya başlansa, kendi namazının ekserisi kılınmış olduğu için dörde tamamlar. Eğer kılınan namaz öğle ve yatsı ise, nafile olarak imama uyabilir. İkindi namazı ise, imama nafile niyeti ile uyamaz. Çünkü ikindi namazının farzını kıldıktan sonra nafile kılmak mekruhtur. Namaz kılan bu kimse, dört rekatlı farzın üçüncü rekatma kalkmış ve henüz üçüncü rekatın secdesine varmadan önce o farz için ikaamet olunmuşsa, ayakta iken veya oturuverip selam verir ve imama uyar. Kıldığı iki rekat, kendisi için bir nafile olur. Şayet namaz kılanın başladığı farz değil de nafile bir namaz ise, onu iki rekata tamamlayıp selam vermedikçe namazı kesemez. Şayet o farz, cenaze namazı ise ve nafile ile meşgul olduğu takdirde bunu kaçıracak ise, iki rekatı tamamlamadan kesip imama uyar. Çünkü cenaze namazının yerini tutacak başkaca bir namaz yoktur. Yukarıda kestiği nafileyi sonra kaza etme imkanı vardır. Öğle namazının sünnetini kılmaya başladıktan sonra farz için kaamet getirilse, sünneti iki rekata tamamlayıp tehiyyatı okuyup selam verir, sonra imama uyar. Öğlenin farzından sonra ilk sünneti dört olarak kılar ve son sünneti de ayrıca kılar. Bu uygulama ikindi sünneti kılarken olsa, ikindinin farzından sonra sünnet kılmak mekruh olduğundan, farzdan sonra sünnet kaza edilmez. Yatsı namazından sonra bir engel bulunmadığı için, sünneti kesip de farza durulmuş ise, yatsının farzından sonra sünneti kaza etmekte bir mahzur yoktur.
710 - Soru: Bir kimse camiye geldiğinde müezzinin ikamet etmesi zamanı ise ise sünnete durmasında bir mahzur var mıdır?Cevap: Kerahet vardır. Kişi camiye gittiği zaman müezzinin ihlas okuduğunu ve umumi durum itibariyle farza başlanacağını anlayınca sünnetle meşgul olmayıp imama uyması gerekir.
711 - Soru: İmam farza başladığı sırada camide bulunan kimse, farzı kaçırma korkusu yoksa sünnetle meşgul olabilir mi?Cevap: Bu kimsenin, caminin içinde sünnet kılmakla meşgul olmayıp hemen imama uyması gerekir. Cami dışında ise rekatı kaçırma korkusu olduğundan yine imama uyar. Bundan sabah namazının sünneti müstesna bulunmaktadır. Onu kılmak gerekir. Sabah namazının sünneti ile meşgul olurken farzı kaçırmaktan korkarsa sünneti terk edip imama uymak gerekir. Çünkü sabah namazını cemaatle kılmanın sevabı, sabah namazının sünnetinden daha fazladır.
712 - Soru: Bir kimse camiye girdiği zaman imamı kade-i ahirede bulsa ona uyması gerekir mi? Halbuki farzı bitmiş durumdadır.Cevap: Cemaatin faziletine yetişmek başka bir iş, cemaate yetişmek ayrı bir iştir. Bu itibarla, imamı kade-i ahirede bulan kimse, ona uyarsa cemaat sevabına erişir.
713 - Soru: İmama uyan kimse, imamdan önce rükudan veya secdeden başını kaldırmış olsa ne yapması gerekir?Cevap: Geri dönmesi gerekir. Çünkü imamdan önce başını kaldıran kimse, kendi başına hareket etmekten çekinmelidir. Geriye dönmekle rükuu iki, secdesi üç olmuş sayılmaz.
713 - Soru: İmama uyan kimse kade-i ahirenin dua ve salevatlarını tamamlamadan imam selam verecek olsa bu kimse ne yapar?Cevap: İmama uyması vacib olur, salevat ve duaları okuması ise sünnettir. Bunlardan birini terketmek zorunda kalan için sünneti terk, vacibi terkten ehven olduğundan onları okumakla meşgul olmayıp imama tabi olarak selam verir.
714 - Soru: İmama uyan kimse, rüku veya secde tesbihlerini üçe tamamlamadan imam başını kaldırmış olsa, o kimse nasıl hareket etmelidir?Cevap: İmama tabi olacaktır. Tesbihleri tamamlayıvermesini söyleyen de vardır.
715 - Soru: İmam, selam verip farzdan çıktıktan sonra son sünneti nerede kılmalıdır?Cevap: Kendisine nisbetle sol tarafa çekilerek orada kılması müstehabtır. Onun sol tarafı mihrabın sağı olmaktadır. Böylelikle o sağını tercih etmiş bulunmaktadır.
716 - Soru: İmam namazı bitirince mihrapta yüzünü ne tarafa dönmelidir?Cevap: Kendisinin karşısındaki cemaatten namaz kılan varsa, ona yüzünü dönmüş olmamak için sağını veya solunu kıbleye çevirmek suretiyle oturmalıdır. Şayet o kimse ile imamın arasında oturmakta olan bir kimse varsa, imamın cemaate dönmesinde bir mahzur kalmaz. Namaz kılan böyle bir kimse yok ise, o zaman yüzünü cemaate dönmesi münasip olur. Bununla beraber yüzünü sağa veya sola çevirmesinde de bir mahzur bulunmamaktadır.
717 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmamın tekbirinin işitilmesi için müezzinin tekbirine ihtiyaç olan bir yerde, müezzin (imama) uymayarak, sadece ilan maksadı ile iftitah tekbirini alıp daha sonra iktida etse, dışardan müezzinin tekbirine iktida edenlerin namazları sahih olmaz" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Müezzinin ilan için aldığı tekbire uyulamaz. Zira kendisi namaza başlamadıkça, namazın dışında kabul edilir. Namaz kılanın, namazda olmayana tabi olması, ibadetini ifsad eder. İmamın sesi, mevcut cemaat tarafından duyulmuyorsa müezzin tarafından tebliğ yapılır; imamın sesi duyulduğu takdirde tebliğde kerahet vardır.
718 - Feyziye Fetvalarından: "Yağmur duasında, cemaatle kılınacak sünnet bir namaz yoktur" (H.Ec. 1/13)
Açıklama: Bu fetva, yağmur duasında tek başına nafile namaz kılmayı engellemiş değildir. "Cemaatle kılınacak" ve "Sünnet" olarak ifa edilebilecek bir namazın olmadığını beyan etmektedir.
719 - Abdürrahim Fetvalarından: "Camii şerifin içinde (cemaatle) namaz kılındıktan sonra "ikinci bir" cemaatle namaz kılmakta beis yoktur" (H. Ec. 119)
720 - Abdürrahim Fetvalarından: "Diğer bir mahallenin mescidinde namaz kılmaktan kendi mahallesindeki mescidde namaz kılmak evla olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Bir kimsenin evi camiye uzak olsa bile cemaate devamdan kalmamalıdır. Bu uğurda atılan her adım ile bir hatanın bağışlanacağı ve bir de sevap verileceği müjdelenmiştir. Ancak, kişinin evine yakın olan camiye gitmesi, sevap bakımından uzaktaki camiye gitmesinden evladır.
721 - Abdürrahim Fetvalarından: "Camiye (açılan) penceresi bulunan bir odadan, kadınların camideki imama uymalan sahihtir" (H.Ec. 1/11)
722 - Abdürrahim Fetvalarından: "Gizli okunan namazlarda, imama yakın olan birkaç kişinin imamın okumasını duymaları ile cebir (açıktan okuma) yapmış sayılmaz" (H.Ec. 1/14)
723 - Abdürahim Fetvalarından: "İmam tekbir almadan secdeye varsa, cemaat secdeye vardıklarında tekbir alırlar" (H.Ec. 1/14)

Ezan-Kaamet-Müezzinlik





674 - Soru: Köyümüzde hususi olarak vazifelendirilmiş bir müezzin yok. Kim olursa bu vazifeyi yapmaktadır. Ön sırada veya arka sırada yapılıp yapılmayacağı üzerinde münakaşa oluyor. Müezzinin mutlaka geride oturması şart mıdır? Cevap: Böyle bir şart yoktur. Yalnız cuma günü iç ezanının "Minber" önünde okunması sünnet bulunmaktadır.
675 - Soru: Ezanı, caminin içinde okumak mekruh mudur?Cevap: Etrafa duyurulması bakımından ezanın caminin dışında ve yüksekçe bir yerde okunması bir sünnettir. Beş vakit namazların cemaatle edasını halka duyurmak bakımından caminin dışında okunması münasiptir. Münferiden eda veya kaza namazı kılacak kimseler, ezanı, başkasına duyurmak için değil, sadece kendi namazının sünnetini yerine getirmek maksadı ile okuyacağından cami içinde okunmasında bir mahzur göremiyoruz. Halka ilan kasdi ile okunan ezan, cuma namazının dışındaki namazlar için cami içinde okunmaz. (Nimetü'l-İslam, s.54)
676 - Soru: Ezan-ı Muhammediye'yi bir teypten hoparlöre vermek, bu suretle halkı namaza çağırmak caiz midir?Cevap: Böyle bir davranış asla ve hiçbir suretle caiz olamaz. Ezan, farz namazlar için sünnettir. Tek başına namaz kılacak olan bu vazifeyi bizzat kendisi eda eder. Cemaatle kılınacak namazlarda ise, onlar adına bu işi içlerinden bir münasibi veya vazifeli olan müezzin ifa eder. Bu takdirde diğerlerinin ezan okumasına ihtiyaç kalmaz. Her iki halde, namaz kılmakla mükellef olan Müslüman bir erkeğin bizzat ezan okuması icap eder. Teypteki şeyler bir sesin yansımasından ibarettir. Onunla ezan okunmuş sayılmaz.
677 - Soru: Ezanda iki cümle arası bir sekte ile fasl edilir deniliyor ve şöyle izah ediliyor: "Bundan ilk tekbirler müstesnadır ki, onun sektesi iki tekbirden sonra olur, yani dört ikiye ayrılır." Bu hususu açıklar mısınız?Cevap: Sekte, sesi keserek biraz durmak demektir. Yani "Eşhedü en la ilahe illallah" denilince biraz durulacak, sonra aynı lafız bir defa daha söylenecek. "Eşhedü enne Muhammeden Resulullah" denilince gene biraz durup sonra aynı cümle bir defa daha tekrarlanacak. "Hayye alessalah" denilip biraz durulacak. Bundan sonraki her cümlede bu duraklama gösterilecektir. İlk tekbirlerin bundan müstesna tutulması, bir tekbir alıp duraklama gösterilmeyecek de iki defa "Allahü ekber, Allahü ekber" denilip ondan sonra sekte (duraklama) yapılacak. Manalarına dikkat edilirse, cezimle sekte arasında bir uyuşmazlık yoktur. Cezim, kelimenin sonuna hareke vermemek; sekte ise cümlenin sonunda sesi kesip biraz duraklamaktır.
678 - Soru: Ezan okuyan kimse, "Hayye alessalah" derken yüzünü sağ, "Hayye alel felah" dediği sırada yüzünü sola dönüyor. Bunun hikmeti nedir?Cevap: Ezanda duyurmak ve ilan kasdi vardır. Ezanın lafızlarından da davet mahalli olan bu cümlelerde yüz sağ ve sola döndürülmektedir. (Nime-tü'1-İslam, l. kısım, 5. 55)
679 - Soru: Ezanı camide mikrofonla okuyup minareye vermek caiz midir?Cevap: Ezanın yüksek bir yerde okunması, ezanla ilgili bir sünnettir. Bu itibarla mikrofon ile okunsa bile yine minareye çıkılarak okunmalıdır.
680 - Soru: Ezanda 'Cezm' yapılmayıp geçilmek istendiğinde üstün ile mi, yoksa ötre ile mi geçilmesi lazımdır?Cevap: Esasen ezanın meczum olarak okunması gerekir. Bilfarz, vasl edilecek olsa, meftuh (üstün) olarak vasi edilir. (Nimetü'l-İslam, Kitabü's-Sa-lat, s. 52)
681 - Soru: İstimâu'l-melahi ma'sıyetün ilh. Hadis-i Şerifi izah eder misiniz? "Lezzet alan küfürdedir" diye biten bu hadise göre lezzetin tezahür şekli hangi halde baliğ olan küfürdür?Cevap: Sünen-i zevaid kısmına girmektedir.
682 -Soru: Cami içinde ezan okunur mu?Cevap: Cuma gününde hutbe ezanından başka, cami içinde ezan okunmaz. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s. 54)
683 - Soru: Ezanın sahih olmasında aranan şartlar kaçtır ve nelerdir?Cevap: Ezanın sahih olmasının şartı yedidir:
1- Okuyanın Müslüman olması. Gayrimüslimin okuyacağı ezan sahih olmaz.
2- Temyiz (ezan okuyacak kimsenin iyiyi kötüden ayırt edecek durumda) olması.
3- Ezanın kelimeleri arasındaki tertibe riayet edilmesi. Yani bunlardan herhangi birini öne alıp diğerini arkaya bırakmak sahih değildir.
4- Ezanın kelimeleri arasında tevali. Bu kelimeler arasında uzun bir müddet sükut etmek veya konuşmak, ezanın sıhhatine zarar verir ve baştan okumak gerekir.
5- Vaktin girmiş olması.
6- Cemaat için okunan ezanın açık okunması. Kişinin kendi nefsi için okuyacağı ezanda açıktan okunması şart değildir.
684 - Soru: Kaamet getiren müezzin "Hayye alessalah" mı diyecek, yoksa bunların sonuna "ti"şeklinde bir ibare getirip "Hayye alessalati" mi diyecek?Cevap: Kelimenin sonunu "cezm" ederek, "Hayle alessalah" demelidir. Çünkü ezan ve ikaamet cezm ile okunacaktır. (Nimetü'l-İslam, l. ks. s. 52)
685 - Soru: Ezan-ı Muhammedi okunurken selam vermek caiz midir?Cevap: Ezan okunurken selam vermek doğru değildir. Şayet selam veren olursa ezanın bitmesine kadar beklemeli, daha sonra "Ve aleykümü's-selam ve rahmetullah" demelidir.
686 - Soru: Cemaat içinde müezzin bulunmazsa, imam olan kişinin hem imamlık hem de müezzinlik yapmasının caiz olup olmasını beyan ediniz.Cevap: Müezzin bulunmadığı zaman, imamın kamet getirmesi ve diğer müezzinlik vazifelerini yapması caiz ve hatta efdaldir. İmam-ı Azam böyle yapardı. (Nimetü'l-îslam, s. 46)
687 -Soru: Ezan-ı Muhammedi'de "Eşhedü enne seyyidena Muhammeden Resulullah" demekte bir mahzur var mıdır?Cevap: Böyle bir ilave doğru olmaz. Zira ezanın elfazı, tevkifidir. Gelişi güzel ne ilave, ne de çıkarma yapılamaz. Bizim dikkat edeceğimiz husus, mana yönünden yakışan elfazı eklemeye kalkışmak değil, dinimizin esaslarına aynen riayet edip, eksiklik yapmadığımız gibi bir fazlalık da katmamaktır.
688 - Soru: Kadınlar gizli bir şekilde ikamet getirseler ne lazım gelir? Ne için ikamet getirmezler?Cevap: Ezan da ikamet de farz namazların eda ve kazasında sadece erkekler için sünnettir, kadınların gizli olarak ikamet getirmeleri sünnete aykırı (bid'at) olur. (Nimetü'l-İslam, Kitabü's-Salat s. 59)
689 - Soru: Nimet-i İslam adlı kitapta ezan ve ikamet hususundaki Hadis-i Şerifte (Cezm) kelimelerinin anlamının ne demek olduğunu beyan eder misiniz?Cevap: "Cezm" demek, cümlelerin sonuna hareke getirmeyip, yani "Allahü Ekberu" şeklinde okumayıp "Ekber" tarzında bitirmek demektir. (Nimetü'l-îslam, s. 52)
Allahü Ekber, Allahü Ekber
Eşhedü en lâilahe illallah
Eşhedü enne Muhammeden Resulullah
Hayya alessalah
Hayya alel felah
okunuşları gibi.
690 - Soru: Cemaatle farz namaz kılınan bir camide başka bir kimsenin farz kılması halinde tekrar kaamet getirmesi gerekir mi?Cevap: Gerekmez. Çünkü, bir camide kılınacak bir vakit namaz için bir ezan ve bir de kaamet meşru kılınmıştır. Bunlar da eda edildiğine göre, kılınacak diğer namazlar için ezan ve kaamet gerekmez. (Nimetü'l-İslam, l. kısım, s. 61)
691 - Behce Fetvalarından: "Kadınlara ezan ve ikaamet lazım değildir" (H. Ec. 1/8)
Açıklama: Farz namazların edası ve kazası için ezan ve ikaamet erkekler için sünnettir. Kadınlar bu hükmün dışında tutulmuşlardır.
692 - Abdürrahim Fetvalarından: "Müezzinin, tekbirlerde "Lahn ve teğanni" etmesi caiz olmaz" (H.Ec. 1/14)
Açıklama: Lahn, irabta hata etmek ve değiştirmek manalarına gelmekte; teğanni ise, şarkı söylercesine nağmeler yapmak anlamını ifade etmektedir. Bir müezzinin, ezan okuduğu sırada bu gibi lüzumsuz şeylere heveslenmesi caiz değildir.
693 - Behce Fetvalarından: "İmama uyan bir müezzin, cemaate ilan için, yüksek sesle tekbir alsa namaza zarar vermez" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Müezzinin yaptığı bu işe "tebliğ" denilmektedir. Cemaat çok olduğu sırada yapılabiir. Bu hizmeti görecek kimse, aldığı tekbirleri, sadece ilan maksadıyla almamalı; iftitah tekbiri veya intikal tekbiri olarak almalıdır. Bu tebliği yapacak kimse tekbir ve selamları aynen ve açıktan söyler. Sadece rükudan kalkar iken "Rabbena leke'l-hamd" der.

Tilavet Secdesi


665 - Soru: Bir secde ayetinin meali okunduğu zaman secde etmek gerekir mi?Cevap: İhtiyaden secde etmek lazımdır.
666 - Soru: Bir imam, namazda secde ayetini okusa, secdeyi namazdan sonra mı yapar, yoksa namazda cemaatle birlikte mi yapar?Cevap: Namaz içinde yapar. Okuyacağı Kur'an-ı Kerim secde ayetiyle sor buluyorsa namazın secdesi ile tilavet secdesi de yerine gelmiş olur. Şayet okuması daha devam edecekse secdeye varıp, tilavet secdesini yapar, daha sonra kalkıp kıraate devam eder.
667 - Soru: İmama uymuş bulunan bir kimse, kendiliğinden secde ayetini okusa secde etmesi vacib olur mu?Cevap: Olmaz.
668 - Soru: Cemaatin önünde, namazdan önce, tilavet secdesi bulunan ayeti okudum. Namazdaki insanların da kim olduğunu bilemiyorum. Bu durumda ne yapmam gerekir?Cevap: Durumu cemaate ilan edip tilavet secdesi yapmalarını açıklarsınız.
669 - Soru: Kerahet vaktinde namaz kılmanın mekruh olduğunu biliyoruz. Ancak tilavet secdesi yapılabilir mi?Cevap: Kerahet olmayan vakitlerde okunmuş bir secde ayetinin secdesi kerahet vaktinde yapılamaz. Kerahet vakti içinde okunmuş ise kerahet vaktinin çıkmasına tehir etmelidir. Cemaat karşısında okunduğunda dağılma sebebiyle unutup yapamamaları ihtimal dahilinde bulunduğundan, kerahet vaktinde okunan ayetin secdesini kerahet vakti içinde yapmak caiz görülmüştür.
670 - Soru: Kitabımız Kur'an-ı Kerim'i okurken tilavet secdelerini okuduğumuz vakit hemen ifa etmemiz lazım mı, yoksa biraz daha okuduktan sonra yerine getirmemizde bir mahzur var mı?Cevap: Bir zaruret bulunmadıkça, tilavet secdesinin tehiri tenzihen mektuhtur. Şu hususa dikkat çekmek isteriz: Namaz içinde okunan tilavet secdesini tehir etmeden ifa etmek vacibtir. Bu secdenin namaz içinde yapılması ve geciktirilmemesi gerekir. Namaz dışında okunacak ayetin secdesi ise fevri (acele) değildir. Yani hemen yapılması lazım değildir. Bir zaman sonra yapılması da eda sayılır. Ancak tehir etmemek evladır.
671 - Behce Fetvalarından: "Tuti (doğan) kuşu, secde ayetini okusa (duyan kimse üzerine) secde vacip olmaz" (H.Ec. 1/13)
672 - Behce Fetvalarından: "Secde ayetini hecelemek suretiyle okuyan kimse üzerine secde lazım olmaz" (H.Ec. 1/13)
Açıklama: Secde ayetini, hece hece, "Yes-cü-dû-ne" şeklinde kopuk kopuk ifadelerle okumakla secde lazım gelmez.
673 - Soru: Radyo veya teypten dinlenen secde ayetleri için secde etmek icap eder mi?Cevap: İstihsanen tilavet secdesi etmek gerekir. İhtiyata uygun olan yol budur.

Namazların Sonundaki Tesbihat



657 - Soru: Mahallemize bir imam geldi. Hiçbir zaman namazdan sonra tesbih çekmiyor. Bunu bir türlü anlayamadık. Bu hususta bizi aydınlatmanızı rica ederiz.Cevap: O imamın hangi müessesede yetiştiğini inceleyiniz ve gidip hocasına -veya hocalarına- ve bir de böylesine vazife veren merciye sorunuz.
658 - Soru: Bazı kişiler, "Bir çekimlik tesbihi ele alıp oynamak günahtır. Fakat otuz iki adet olursa bir şey olmaz" diyorlar. Bu söz doğru mudur?Cevap: Bu iddiaların dini ve ilmi bir dayanağı yoktur. Her iki iddia da yanlıştır.
659 - Soru: Tesbih kimden kalmıştır. Bazı kimseler Veysel Karani Hazretleri'nden kalmıştır diyorlar. Bu iddia doğru mu? Peygamber Efendimiz (sav) zamanında tesbih kullanılıyor muydu, yoksa parmaklar ile mi bu vazife görülüyordu?Cevap: Tesbihin Üveys-i Karani Hazretleri'nden kaldığına dair bir rivayete rastlamış değiliz. Peygamber Efendimiz'in(sav) asrında "tesbih" adı verilen aletin kullanıldığına dair bir beyan yoksa da, okunan virdlerin çakıl taşı veya çekirdeklerle sayıldığı, Tirmizi'nin Sa'd İbni Ebi Vakkas'dan(ra) rivayet ettiği Hadis-i Şeriften anlaşılmaktadır. (Riyazü's-Salihin tercememizin 1439 rakamlı Hadis-i Şerifîne bakınız) Bu hususta şunu ifade etmek isteriz: Tesbihleri parmakla saymak azimet, tesbih adı verilen şeyi kullanmak ise ruhsattır.
660 - Soru: Namazdan sonra çekilen tesbihleri, elle mi yoksa adı verilen aletle mi saymak evladır?Cevap: Elle saymak evladır. "Tesbih" adı verilen aleti çekmek de caizdir.
661 - Soru: Cenaze varken, farz namazların peşinde tesbih çekilmiyor. Bu hususta ne dersiniz?Cevap: Cenazeyi defin hususunda acele etmek gerektiğinden dolayı böyle yapılmaktadır. Tesbih çekilmesi sünnet, cenaze namazı ise farzdır. Onu öne almak gerekir. Tesbihi daha sonra kendi kendine çekmek de mümkündür, çekmelidir.
662 - Soru: Abdullah bin Ömer (ra), "Ben, Resulullah'ı (sav) tesbihleri (sağ elin parmakları ile) sayarken gördüm" diye rivayet etmektedir. Bir de Yasir kızı Humeyda Yüseyre'den, Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Sizin üzerinize tesbih, tehlil ve takdis (ifade eden virdleri okumak) lazımdır. Onları parmakla sayınız. Zira onlar, sahibinin yaptıklarından sorguya tabi tutulacaklardır. (Şahidlik yapmaları için) sorguya çekileceklerdir. Gaflet etmeyin ki rahmeti unutursunuz." Bu Hadis-i Şerifler, Peygamber (sav) Efendimiz'in tesbihleri parmak ile saydığını ve ashabına da parmakla saymalarını emrettiğini açıkça ortaya koyduğu halde, tesbih kullanınca bu emir ihmal edilmiş olmuyor mu?Cevap: Okunan tesbihleri el ile saymak daha faziletlidir. Abdullah bin Ömer'den (ra) rivayet edilen Hadis-i Şerif ve onu takip eden Hadis-i Nebeviden anlaşılan hususu budur. Meseleye "Evlanın tesbiti" yönünden bakılacak olursa, varılacak sonuç başka türlü olamaz. Tesbih kullanmanın caiz olup olmadığı yönünde meseleye bakıldığı zaman, Hadis-i Şeriflerle ilgili kitaplar, tasavvufi sahada yazılmış eserler ve fıkhi kitaplar dikkat süzgecinden geçirildiğinde, tesbih kullanmanın caiz olduğu görülmektedir. Hatta virdi okuyacak kimse, yanılmaktan ve hata etmekten kendini emin bulmuyorsa tesbih kullanmanın evla oduğu ifade edilmektedir. Allame Şihab İbni Hacer Hazretleri de böyle fetva vermiş bulunmaktadır. Evliyaullahın ekserisi tesbih adı verilen aleti kullanmıştır. Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri'nin elinde tesbih görülmüş ve kendisine "Senin gibi bir zat, elinde tesbih mi tutuyor?" denilmiş. O, "Rabbime ulaştığım bir yolu terk edemem" cevabını lütfetmiş.
  İbni Asakir, Tarih'inde tahric etmektedir: Ebu Müslim Havlani Hazretleri'nin elinde bir tesbih bulunur ve onunla virdlerini okurmuş. Bir gece uykudan kalktığında tesbihin elinde dönmekte olduğunu görmüş. Tesbihi koluna dolamış, bakmış ki tesbih kolunda da dönmekte ve ondan şu tesbihat işitilmekte imiş: "Ya münbite'n-nebat, ya daime's-sebat! Bunun üzerine Ebu Müslim, hanımına hitaben, "Ya Ümm-i Müslim gel, gel? Şu acayip duruma bak" diye seslenmiş. Kadın geldiğinde, tesbih hala dolaşmakta imiş. Zevcesi oturduğu zaman tesbih durmuş. Okunacak virdin fazla olması halinde, hata ve yanılma ihtimali galip bulunduğu için, hataya düşmemek maksadı ile tesbih kullanmanın evla olduğu yukarıda belirtilmiş bulunmaktadır. 5-10 tesbih okuyan kimse için, bunların sayısını şaşırmak mümkün olabilir. Eslaftan öyle zatlar bilinmektedir ki, okuduğu vird onbinleri bulmaktadır. Onlardan birkaç misal vererek mevzumuzu zenginleştirmek isteriz. Şöyle ki:
  Ebu Hüreyre (ra), oniki bin tesbih okumadan yatağına girip yatmazdı. Ashabtan Ebu'd-Derda (ra), bir günde yüzbin tesbih okurdu. Halid bin Madan, bir günde kırk bin tesbih okurdu. Bu durumlar dikkate alınınca, parmaklar ile tesbihi saymanın zorluğu daha açık olarak ortaya çıkar.
  Tesbih kullanmakta bir kerahet olsa idi, onu Peygamber Efendimiz (sav) yasaklardı. Yasaklanma olmamış, sadece fazileti üstün tesbihatın okunması tavsiye edilmiştir.
663 - Soru: Namazların peşinde veya başka zamanlarda tesbih, hamd, tekbir, vird ve zikir okurken tesbih adı verilen aleti çekmek bid'ad mıdır?Cevap: Bir şeyin bid'at olması için dinimizde yeri olmaması gerekir. Halbuki Resulullah (sav), okunan tesbihleri çekirdek veya çakıl taşı ile sayanları gördüğü halde bunu yasaklamamıştır. Men etmeyişi, tesbih çekmenin takriri bir sünnet olduğunu ortaya koymaktadır. Tesbih kullanmanın bid'at olduğunu iddia eden kimsenin sözü, ilmi bir esasa dayanmamaktadır.
  Hakim ve Taberani, mü'minlerin annesi Safiyye (ra)'den şöyle rivayet etmektedir: "Benim önümde dört bin çekirdek bulunduğu halde Resulullah (sav) yanıma girdi ve "Ey Huyey kızı, bunlar nedir?" buyurdu. Ben, "Onlarla (okuduğum) tesbih (leri tadad) ediyorum (sayıyorum)" dedim. Bunun üzerine "Baş ucuna dikildiğim zamandan beri, ben bundan daha çok tesbih okudum" dedi. Ben, "Ey Allah'ın Resulü(sav), onu bana öğretiniz" dedim. Resul-i Ekrem(sav), "Sübhaneallahi adede ma haleka min şey'in" (tesbihidir)" buyurdu.
  Peygamber (sav) Efendimiz, zevcesini çekirdekleri kullanmaktan men etmemiş, ancak faziletçe daha üstün bir tesbihi haber vermişti. Yasaklanmayışı, bunları kullanmada Takrir-i Nebevi olmaktadır. Bu husustaki misal bundan ibaret de değildir. Sâd bin Ebi Vakkas (ra)'ın rivayet ettiği diğer bir hadis-i şerif de bu hususu teyid etmektedir. Şöyle ki: Sa'd (ra) Resulullah (sav) ile birlikte bir kadının yanına girmişler. Kadının önünde çekirdekler veya çakıl taşları bulunuyordu. O, bunlar ile tesbih ediyordu. Resul-i Ekrem; "Sana bunlardan daha kolay -veya daha faziletli- olanını haber vereyim mi?" buyurdu. (Sonra) şöyle devam etti: "Gökte yarattıklarının sayısınca Allah'a tesbih ederim, yerde yarattıklarının sayısınca Allah'ı tenzih ederim, yer ve gök arasındakilerin sayısınca Allah'ı tesbih ederim. Yarattığı şeyler sayısınca Allah'a tesbih ederim." "Allahu Ekber" de bu şekilde, "El-hamdülillah" da bu tarzda, "La-ilahe illallah" da bu şekilde "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" da bu tarzda okunacaktır.
Bu Hadis-i Şerifde okunan tesbihleri çekirdek veya ufak taşlarla saymanın caiz olduğuna delil teşkil etmektedir. Zira Peygamber Efendimiz (sav) bunları kullanmayı inkar etmemiş, faziletçe daha üstün olanı tavsiye etmiştir. Erbabına gizli değildir ki, inkar ve yasaklama ayrı bir iş, daha üstün değerde olanı tavsiye ayrı bir husustur.
  Bir mezheple mukayyed bulunmayan Şevkani, bu Hadis-i Şerifleri tesbih kullanmanın caiz olduğuna delil olarak göstermektedir.
8 - Soru: Ashabtan tesbih kullanan olmuş mudur?Cevap: Tesbihin yerini tutan ve okunan virdin tesbitine yarayan şeyleri kullanan olmuştur. Şöyle ki:
a) Sa'd bin Ebi Vakkas'ın (ra), çakıl taşlarını, evradın sayılarını hatırlamada kullandığı ve bu şekilde tesbihatta bulunduğu rivayet olunmaktadır.
b) Ashabdan Ebu'd-Derda (ra) bir kese içinde Acve hurmasının çekirdeklerini toplamıştı. Duha namazı kılındıktan sonra bunları birer birer keseden çıkararak okuduğu tesbihleri sayar ve onların tükenmesine kadar virdine devam ederdi.
c) Ebu Said eI-Hudri (ra) de çakıl taşı kullanarak tesbihatta bulunurdu.
d) Deylemi Müsned-i Firdevs (ra) de Hazret-i Ali (ra)'den merfu olarak "Tesbih ne güzel hatırlatıcıdır" hadisini nakletmektedir.
e) Ebu Hüreyre (ra), üzerinde iki bin düğüm atılmış bir ipi vardı. Bunlarla tesbihte bulunmadan önce uyumazdı.

Kıraat


632 - Soru: Bir namazın birinci rekatinde bir surenin sonundan okuyan kimse, ikinci rekatinde başka bir surenin sonundan okuyabilir mi? Böyle yapmasında bir kerahet var mıdır?Cevap: Bu şekilde okumakta herhangi bir mahzur ve mekruh yoktur.
633 - Soru: Namaz kılan bir kimse, ikinci rekatte birinci rekatte okuduğu sureden daha üstten bir sure okusa, mekruh işlediğini anlayıp ilk rekatte okuduğu surenin önündeki bir sureyi okursa bu kimseye secde-i sehiv lazım gelir mi?Cevap: Okumaya başladığı sureyi bırakmaz. Böyle bir yanılmadan dolayı da sehiv secdesi gerekmez. Zira bu gibi tertibe riayetsizlik, tenzihen mekruhtur.
634 - Abdürrahim Fetvalarından: "Fatihayı okuduktan sonra bir surenin sonundan birkaç ayet okunsa kerahet yoktur" (H.Ec. c. 1/10)
Açıklama: Bu yanılma ile, manada fahiş bir bozukluk olmamakla vacip yerine gelmiş olur. Okunan kısmın, bir surenin evvelinden, orta veya sonundan seçilmiş olmasında kerahet yoktur.
635 - Behce Fetvalarından: "İmam (namazda Kur'an okurken) tutulsa, cemaatten biri de okunan yerden imamı feth (hatayı düzeltme)de bulunduğunda, imam okuyup tamamlasa namazları fasid olmaz" (H.Ec. I/11)
Açıklama: İmam, Kur'an-ı Kerim'den ezberinde olan en pişkin yerleri okumalı; yanıldığı yeri doğrultmaya cemaati mecbur bırakmamalıdır. Şayet namaz caiz olacak kadar okumuş ise rükua varmalı, aksi halde bir başka yerden okumalıdır. Buna da imkan bulamazsa cemaat içinden biri, imamın yanlışını söyler, o da bu ikaza uyarak hatasını düzeltirse namazları fasid olmaz.
636 - Soru: Bazı kimseler, namazdaki acemiliği yüzünden, okuyacağı sureyi daha bitirmeden rükua varmakta ve bu yüzden surenin bir kısmı, rükuda bitmektedir. Bunda dini bir mahzur var mıdır?Cevap: Kıyamdan başka bir yerde Kur'an okumak mekruhtur. Bu noktadan hareketle rüku ve secdede Kur'an okunmasının kerahati anlaşılmaktadır. Bu iş de mekruhtur.
637 - Soru: Sabah namazının farzını kılarken, ikinci rekatte unutarak, Kur'an okumadan rükua giden kimsenin nasıl hareket etmesi gerekir?Cevap: Rükudan kalkıp Kur'an okumayı yerine getirip tekrar rükua gitmesi gerekir. Eğer Kur'an okumazsa namazı fasid olur.
638 - Abdürrahim Fetvalarından: "Yatsı namazının ilk sünnetinde, ka'de-i uladan ayağa kalkınca "Sübhaneke", "Euzü" ve "Besmele" okuması gerekir" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Her namaza başlandığında Sübhaneke okumak sünnet olduğu gibi, sünnet-i gayri müekkede bulunan ikindi ve yatsı namazlarının sünnetleri ile Teravih namazında ka'de-i uladan kalkınca Sübhaneke okumak ve peşinden Euzü Besmele çekmek sünnettir.
639 - Soru: Bazı camilerde ilk sünnet ile farz arasında, yani kametten önce, üç defa ihlas okunuyor. Bu sıra namaz kılanlar da oluyor. Okumak caiz midir?Cevap: İhlas okunmasına dair emredici bir hüküm yoktur. İhlas okunmasında ecir vardır, fakat bahsettiğiniz gibi, adet haline getirip okumak yerine terki daha evladır.
640 - Soru: Namazda alışkanlık haline gelmiş bir huyum var. Her sure için besmele çekiyorum. Bu davranışım sakıncalı mı? Bir de namazda okunacak Fatiha'ya "Euzü ve Besmele" ile mi başlanılacak, yoksa yalnız besmele kafi mi?Cevap: Hanefi mezhebine göre, namazda sure okumaya başlarken besmele okunmaz. Namazın ilk rekatinde, Sübhanekeden sonra "Euzü" ve "Besmele" okunur. Daha sonraki rekatlarda sadece "Besmele" okumak kafidir.
641 - Soru: Namazdan sonra Ayetü'l-Kürsi'yi okuyanca bazı kimseler tesbihe üflüyorlar. Bu neden yapılmaktadır ve yapılması şart mıdır?Cevap: Böyle bir şart yoktur. Tesbihe üflenmesi de yanlıştır. Şayet üfleyecekse, Huu, diye kendi göğsüne üflemesi münasip olur.
642 - Soru: Namazda zammı sure okurken takıldım. Geriden aldımsa da okuyamadım. Başka bir sure okuyabilir miyim? Okursam bir şey lazım gelir mi?Cevap: Namaz caiz olacak miktarda okumuş iseniz rüküa gidersiniz. Şayet hiç okumamış iseniz ezberinizde olan başka bir yerden okursunuz. Bundan dolayı bir şey lazım gelmez.
643 - Soru: "İmam ve Müezzin, Cemaat ve Cemiyetler Hakkında Birkaç Uyarı" adlı kitapta beş vakit namazların sünnetleriyle farzı arasında ihlas okunmasının bid'at olduğu yazılı. Bu konuda bizi aydınlatınız.Cevap: Bir zamanlar Çorum uleması da bid'at olduğunu söylemiş ve onların sözleri diğer Osmanlı uleması tarafından kabul edilmişti.
644 - Soru: Namazların farzlarında okunacak Kur'an-ı Kerim'in miktarını belirtirken çözemediğimiz bir tabir var. "Tıval-i mufassal", "Evsat-ı mufassal" ve "Kısar-ı mufassal" tabirleri hangi sureleri içine almaktadır?Cevap: "Tıvâl" kelimsi tavil'in cemilenmiş şeklidir. Tavil ise "Uzun" manasına gelmektedir. "Mufassal" lafzı ise, fasıllan çok olan manasına gelmektedir. Bu sureler şöyle tasnif ve tesbit edilmiş bulunmaktadır: "Tıval-i mufassal", Sure-i Hucürat'dan Büruc Suresi'ne kadar olan surelerdir. Tarık Suresi'nden "Lem yekun" suresine kadar olan surelere "Evsat-ı mufassal" adı verilmektedir. Bundan itibaren nihayete kadar olan surelere ise "Kısar-ı mufassal" denilmektedir.
645 - Soru: Bir kimse, Sübhaneke'den sonra Fatiha'yı okumadan rükua gitmiş olsa nasıl hareket eder?Cevap: Geri kalkıp, önce Fatiha'yı, onu takiben sure veya ayetlerden caiz olacak miktar Kur'an okumayı yerine getirir ve tekrar rüku yapar. Evvelki rüku muteber olmamıştır. Şayet rüku tekrarlanmazsa namaz fasid olur. Çünkü rüku gibi mükerrer olmayan rükünler arasında tertibe riayet farzdır. Önce kıraet sonra rüku ifa edilmesi lazımdır.
646 - Soru: Farz namazların ancak iki rekatinde kıraat farz kılındığı halde, nafilelerin her rekatinde farz olmasının hikmet-i sebebi nedir?Cevap: Nafilelerin her iki rekati müstakil bir namazdır. Bu sebeple her rekatinde kıraat farz kılınmış olmaktadır.
647 - Soru: Vitir, Hanefi mezhebine göre, vacib bulunduğu halde neden her rekatinde kıraat farz olmaktadır.Cevap: Vitir namazının sünnet olduğu ictihadında bulunan müctehidlere göre, her rekatinde kıraatin farz olmasının sebebi açıktır. Vacib olduğu ictihadında olan müctehidlere göre, her rekatinde kıraatin farz olması ihtimali dikkate alınmış ve ihtiyatla hareket edilmiş olmaktadır.
648 - Soru: İmamla namaz kılarken selam vereceğimiz sırada imam selama başlayasıya kadar olan vakit içerisinde "Rabbena" duasını tekrar tekrar okuyabilir miyim?Cevap: Okuyacağınız dua ve tesbihatı çabuk bitirip de tekrarlamak yerine ağır ağır okuyup imama ayak uydurmanız daha münasip bir hareket olur.
649 - Soru: Sabah namazından sonra okulan "Lev enzeina" ayetlerinden önce üç kere okunan "Euzü billahissemiıl-alimi mineşşeytanirracim" şeklindeki istiâze neye istinaden okunmaktadır?Cevap: Tirmizi'nin Ma'kıl bin Yesar'dan rivayet ettiği bir Hadis-i Şerife müsteniden okunmaktadır. Hadis-i Şerifte şöyle ifade edilmektedir; "Kim sabaha erdiğinde üç defa "Euzü billahissemiıl alimi mineşşeytanirracim" der ve sure-i Haşrin sonundan üç ayet okursa, Allah (cc) da buna karşılık olarak yetmiş bin meleği (o kimseye) müvekkel kılar."
650 - Soru: Bir imamımız var. Namaz kıldırırken iyice dikkat ediyorum. Fatiha'daki "İyyake" kelimesini tek ya ile okuyor. Kendisini uyarıyorsak da, "İmam bildiğini okur" kabilinden bir değişiklik olmuyor. Bu imamın arkasında kıldığımız namazlar fasid olur mu? Cevap: Bu şekilde okuması doğru olmamakla beraber, namazı bozacak seviyede bir yanlış değildir. Zira, şeddesiz bir harfi şeddeli olarak okumak veya şeddesiz bulunan bir kelimeyi tek harf olarak telaffuz etmek namazı ifsad etmez. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 439)
651 - Soru: Bir imam, "Semia..." yerine "Semie" okusa hüküm nedir?Cevap: Böyle bir okuyuş doğru olmamakla beraber namazı ifsad etmez. Kalın okunacak bir harfi ince, ince okunacak bir harfi kalın okumakta umum belvâ vardır. (Büyük İslam İlmihali, Namazla ilgili bölüm, madde: 439)
652 - Soru: İmamın okuyuşunda namazı bozan bir hususu cemaat cahil olup anlayamasalar iktida eden cemaatin namazı fasid olur mu olmaz mı?Cevap: Cemaatin, cahilliği bir mazeret sayılamaz. Namaz bozulmuş olur.
653 - Soru: Bir kimse Kur'an-ı Kerim'i okurken "sin" ile peltek "se"yi ayırt edemiyor. Bu kimsenin imamlık yapması sahih ve caiz midir?Cevap: İmamlığın şartlarından biri de dilde bu gibi özürlerin bulunmamasıdır. Bu itibarla, bahsi geçen kimsenin imamlık yapmaması gerekir.
654 - Soru: Bir kimse namaz kıldırırken surede veya ayette (f) yerine (vav), (ha) yerine (hı) okusa, esre yerine üstün, üstün yerine ötre okusa namazı sahih olur mu?Cevap: Namazın sahih veya fasid olduğu, manada bozukluk olup olmamasına bağlıdır. Siz bunu bir örnekle belirtmediğiniz için kesin bir şey söylememiz mümkün değildir.
655 - Soru: Bir kimse, giyilmesinde kerahet bulunan ipek takke ile namaz kılacak olsa namazı fasid olur mu?Cevap: Namazı fasid olmaz. Ancak kerahet olan bir şeyi ihtiyar ettiğinden dolayı edebe aykırı hareket etmiş olur.
656 - Soru: İmamdan önce secdeye giden kimsenin namazı hakkındaki hüküm nedir?Cevap: İmama uyan bir kimse secdeye, imam başını rükudan kaldırdıktan sonra varmış ve imam, o secdede iken yetişmiş ise, imamın ve muktedinin secdedeki ortaklıkları sebebiyle, o kimsenin namazı sahih ve fakat imamdan önce secdeye vardığı için mekruh olur. Eğer imam, o kimse secdede iken onun secdesine yetişmiş olmazsa bu kimsenin namazı sahih olmaz. (Nimetü'l-İslam, s. 486)

Namaza Engel Olan Şeyler


606 - Soru: Bir Müslüman, din kardeşinin "dinine" sövse, hem de bu söven şahıs namaz kılıyor, bir mahzur var mıdır?Cevap: Dine söven kimse dinden çıkar ve imanını kaybeder.
607 - Soru: Bir işletmede çalışan işçi, patronun haberi olmadan namazını kılacak olsa, kabul olur mu? Olursa sevabı patronun mu yoksa kılanın mı?Cevap: Namaz Allah'ın emri olup, kılınması başkasının iznine bağlı değildir. Patron müsaade etmese bile namazı gene de kılmak gerekir. Namazın sevabı elbette kılanındır .İş sahibi namazı kılmaya müsaade ve teşvik ediyorsa hayra delalet ettiğinden dolayı ona da sevap olur.
608 - Soru: Bazı kimseler, "Bir kişi, içkili iken namazını kılabilir ve camiye gelebilir. Çünkü içkinin günahı ayrı, namazın sevabı ayrıdır" diyorlar. Dinimizin hükmü nasıldır?Cevap: Meseleyi mücerret olarak ele almak gerekirse günahın işlenmesinden doğan sorumluluk ile vazifenin yapılmasından doğacak fayda ayrı ayrı şeylerdir. Ancak müşahhas bir örnekle ileri sürülen iddialar yanlış telakkilere yol açar ve inancı zayıf, bilgisi az kimseleri şaşırtabilir. Bu gibi meseleleri ilmi mehafilde ele almak doğru ise de her yerde herkesin konuşması doğru görülemez.
609 - Soru: Bir kimse nafile namaz kılarken anne veya babası kendisini çağırsa namazı bozar da onlara cevap verir mi?Cevap: Anne ve babası onun namazda olduğunu biliyorsa, icabet etmemekte bir beis yok ise de bozması evla görülmüştür. Şayet kendisini çağıran baba ve annesi, onun namazda olduğunu bilmeyerek çağırmış ise, nafile namazı bozup ona icabette bulunması vacib olur.
610 - Soru: Farz namazı kılmakta olan bir kimseyi annesi veya babası çağırmış olsa, namazını bozup onlara cevap verebilir mi?Cevap: Farz namazı bozmak, bir zaruret sebebiyle olmaktadır. Anne veya babası "imdat" dilemiş ise, o zaman namazı bozup onlara cevap verebilir. Fakat, böyle bir durum olmadığı zaman, farz namazı kesip cevap vermesi doğru olmaz. Namaz hali kulun Rabbinin davetine icabet etme halidir. Bu icabet, bir kulun çağırması sebebiyle yarıda kesilemez.
611 - Soru: Namaz kılan bir mü'mine bir gayri müslim gelip kendisine İslam dinini telkin etmesini istese namazı kesip ona İslamiyet'i telkin etmesi caiz olur mu?Cevap: Evet, namazı kesip ona İslam dinini telkin etmek caiz olur.
612 - Soru: "Temiz olmak şartı ile pijama ile namaz kılmakta mahzur yoktur" deniyor. Hasan Arıkan Hoca'nın Muhtasar İlmihali'nde ise, namazın mekruhları arasında "Büyükler meclisine girilmeyecek elbise ile namaz kılma"nın yer aldığı görülüyor. Buna göre pijama ile namaz kılma hakkında söylenecek başka bir şey var mı?Cevap: Evet, söylenecek bir izah vardır. Şöyle ki: Bizim beyanımız ile Hasan Arıkan Hoca'nın Muhtasar İlmihali'ndeki izah arasında bir uyuşmazlık ve çelişme yoktur. Namazın mekruhları arasında yer alan "Siyab-ı bizle içinde namaz kılmak" ifadesi görülmektedir. "Bizle" kirden sakınılmayan hor elbise, büyüklerin huzuruna varılamayacak kirli elbise demektir. Namazda müstehap olan mutad giyiniştir. Gecelikler, yani pijama, giyilmesi mutad bulunan bir elbisedir ve onunla namaz kılmakta bir mahzur ve mekruh yoktur. Yeter ki temiz olsun. Bu hususta Hacı Mehmed Zihni Efendi merhumun Nimet'ül-İslam adlı kiabının "Kitabü's-Salat'ında yer alan namazın mekruhları bahsinde 56 rakamlı mekruhun (7) nolu haşiyesinde gerekli ve doyurucu bir açıklama vardır. Gerekirse oraya da bakabilirsiniz.
613 - Soru: Ben, bir seccade buldum. Kıymetli bir şey olduğu için ilk bakışta anlaşılmakta. Ben her ne kadar ilan etmiş isem de sahibi çıkmadı. O günden bu güne üzerinde namaz kıldım. Camiye koysam durdurmazlar. Ben bu seccadenin kıymetini versem, camiye veya bir hayır kurumuna o parayı hibe etsem olur mu? Şimdiye kadar bu seccadenin üzerinde kıldığım namaz kabul olur mu olmaz mı?Cevap: Emanet olarak elinizde bulunan bu seccadenin sahibini bir sene araştırın. Bu müddet dolduktan sonra, bir camiye verin. O olmazsa bir fakire temlik ettikten sonra o kimse satarsa ondan alın. Kıymet takdirini siz kendiniz yapmayın. Verdiğiniz adam, seccadenin fiyatını öğrensin ve sizden isteyeceği parayı buna göre söylesin. Aranızda icap ve kabul yerine geldikten sonra parayı verir ve seccadeyi o kimseden satın alırsınız.
614 - Soru: Bir evde fotoğraf varsa namaz olmaz diye okudum. Evdeki sandık içinde veya kıblenin gayrisinde olursa namaz sahih olur mu? Fotoğraf namaz kılanın üzerinde (yani cebinde) olursa ne olur?
Cevap: Namaz kılınan evde fotoğraf olsa namaz olur. Ancak namaz kılanın önünde, sağ veya sol tarafında olursa, namaz mekruhtur. Kapalı yerde olursa mekruh olmaz. (Büyük İslam İlmihali, Namazın Mekruhları, 48. madde)
615 - Soru: Bir kimse camide belirli bir yerde namaz kılmayı adet haline getirse ve hep orada namaz kılmış olsa bunda bir mahzur var mı?
Cevap: Mescidlerin her tarafı aynı fazileti haizdir. Bu itibarla, muayyen bir yerde namaz kılıp başka yerde kılmamak, sanki, oradan başka bir yerde namaz kılmak caiz değilmiş gibi bir kanaatin uyanmasına sebep olabilir. Bundan dolayı böyle bir yer tahsis edip devamlı orada kılmakta kerahet vardır.
616 - Soru: Bir kimse namaz kılarken altına bez bağlanan ve bu bezleri kirletmiş olan bir çocuk, namaz kılanın kucağına gelip otursa, bu pisliği sebebiyle namazı fasid olur mu?
Cevap: Eğer o çocuk, tutmaksızın kendi oturabiliyorsa ve onun altındaki pislik, namaz kılanın üstüne geçmiyorsa o kimsenin namazı bozulmaz. Çünkü namaz kılan onu yüklenmiş sayılmaz. Bu sebeple, namaz için şart olan temizlik kaybolmuş sayılmaz.
617 - Soru: Bazı kimseler, namaz kılacağında, takke bulamadıkları için başının etrafına mendil ve benzeri bir şey veya kaşkol dolamaktadırlar. Bu sırada başının tepesi ise açık kalmaktadır. Böyle olunca başı örtme sünneti yerine gelmekte midir?
Cevap: Başın üstü örtülmedikçe bu sünnet yerine gelmiş olmaz. Başın etrafını kapatıp üstünü açık bırakacak şekilde mendil veya kaşkol dolamakta kerahet vardır. Bu hususta ölçü, başın üstünün açık kalmasıdır. Kerahet de bundan doğmaktadır. Yoksa kaşkol dolamak mekruh sayılmamıştır.
618 - Soru: Bazı kimseler, secdeye giderken pantolonunu çekmektedirler. Bunda bir mahzur var mı?Cevap: Bu iş, az bir fiil ile oluyorsa kerahet vardır. Amel-i kesir (çok iş) ile yapılırsa namazı ifsad eder.
619 - Soru: 90 kilometrelik veya daha uzak bir mesafedeki şehre gitmek üzere yola çıkan bir kimsenin 30-40 kilometrelik bir yolculuktan sonra aniden geriye dönmesi gerekse, bu dönüş sırasında namazını seferi olarak mı kılar, yoksa tam olarak mı eda eder? Cevap: Geriye dönmeye karar vermekle, seferilik niyeti bozulmuş olacağından, namazını, yani dört rekatli farzları tam kılar. (Büyük İslam İlmihali, Namaz bahsi md. 277)
620 - Soru: Kısa kollu gömlekle ve takkesiz namaz kılmak ne derece caizdir?Cevap: Namazı kolları açık ve imkanı varken takkesiz kılmak mekruhtur. Bu hususta daha geniş bilgi almak için Ö.N. Bilmen'in Büyük İslam îlmihali adlı kitabının Namazla ilgili bölümünde yer alan (5) ve (47.) maddelerim dikkatle okumanızı tavsiye ederiz.
621 - Soru: Bir arkadaşım var. Beş vakit namazını hiç kaçırmıyor ve fakat rüşvet alıp yiyor. Buna ihtiyacı olduğu için mi alıyor, bilmiyoruz. Bu kimsenin namazı kabul olur mu?Cevap: Bir kimsenin rüşvet alması asla helal değildir. İhtiyacının bulunması onun rüşvet almasına müsaade olarak gösterilemez. Hiçbir çare kalmadığı zaman, ihtiyacını giderecek bir miktar şey dilenilir ve fakat rüşvet alınamaz. Kılacağı namazlar önce kabul olunur, daha sonra (kıyamet günü) ibadetlerinin sevabı, üzerinde bulunan kul hakları karşılığı, hak sahiplerine verilir.
622 - Soru: Yaşları 35-45 olan birtakım arkadaşlar da aynen rüşvet yiyorlar. Hiç de namaz kılmıyorlar. Bunlar diyorlar ki: "Biz rüşveti terk edemiyoruz ki namaz kılalım." Namazımız kabul olmaz diye kılmak istemiyorlar. "Her ikisi de bir arada yürürse biz de namaza başlayalım" diyorlar. Bu hususta ne dersiniz?Cevap: Namazı değil, rüşveti terk etmelidirler. Bu kimselerin sorumluluğu iki kattır. Namazı duyarak ve feyzine doyarak kılacak olurlarsa namaz kendilerini bu gibi kötülüklerden alıkoyacaktır.
623 - Soru: Bu arkadaşların düşüncesi, günah işleyen bir kimse namaz kılmamalıdır, diyorlar. Zira kabul olunmayacağı kanaatini taşımaktadırlar. Her gün tevbe edip de tekrar günah işleyince o namaz kabul olur mu? Cevap: Günah, nefse köleliktir. İbadet ise Allah Teala'ya kul olmaktır. Rabbimize kulluğumuz arttıkça nefsin esaretinden sıyrılmış ve kurtulmuş oluruz. Akli kanaatler ile dini meseleleri hükme bağlamak, her zaman geçerli değildir. Din, akla göre hareket olsaydı mestin üstüne değil altına mesih daha uygun olurdu.
624 - Soru: Bir gelin, kayınbabasının ve çelebisinin yanında namaz kılabilir mi?Cevap: Bir kadının, tesettüre tam riayet etmek şartı ile, kayınpederinin ve çelebisinin (kayınbiraderinin) yanında namaz kılmasında bir mahzur yoksa da, kadının evin içinde münasip bir yeri namazgah olarak seçip ibadetlerini orada eda etmesi daha münasiptir. Zira bu şekilde davranması kadınlık durumuna daha elverişlidir.
625 - Soru: Bir gavurun kullandığı elbiseyi daha sonra bir Müslümanın giymesi doğru olur mu, bu elbise ile namaz kılması caiz midir?Cevap: Tertemiz yıkadıktan sonra kullanılabilir.
626 - Soru: Hayvan resmi bulunan bir gömlek ile ve canlı resmi bulunan bir yerde namaz kılınır mı?Cevap: Böyle bir gömlek, kişinin üzerinde iken kılınan namaz bozulmaz ise de bunu giymemek evladır. Evin içindeki resim, kıble istikametinde veya secde yerinde bulunuyorsa namaz mekruhtur. Diğer mahallerde bulunması halinde namazı engellemezse de rahmet meleklerinin içeriye girmesine engel olur.
627 - Soru: Kızların kaneviçe ile işlemiş oldukları seccadelerde veya hacdan getirilen cami resimli seccadeler üzerinde namaz kılmak caiz midir?Cevap: Evet, caizdir.
628 - Soru: Memur olan bir kimseye, işveren "Namaz kılmayacaksın" diyor. Namaz kılmasına müsaade etmezse işi terk etmesi lazım gelir mi?Cevap: Evet, işi terk edip namaz kılmasına engel olmayacak bir yer araması gerekir. Namaz, Allah'ın emridir. Kulun direktifleriyle asla terk edilemez. Namaz için iş terk edilir ve fakat iş için namaz katiyen bırakılmaz.
629 - Soru: Kauçuk üzerinde namaz kılmakta bir mahzur var mıdır?Cevap: Kauçukun maddesi temiz olduğu için, ondan yapılmış bir seccade üzerinde namaz kılmakta bir mahzur yoktur. Yumuşak olması bakımından düşünülüyorsa, başın yerin sertliğini hissetmesi gerekir. Sünger gibi bir şey üzerine secde edildiği zaman, yerin sertliği anlaşılırsa secde caiz olur.
630 - Abdürrahim Fetvalarından: "Üzerinde dirhem miktarı fidişi bulunurken namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/9)
Açıklaması: Ölmüş bulunan hayvanların diş, tırnak ve boynuz gibi uzuvları, üzerinde et, deri ve sinir gibi şeyler bulunmadıkça temizdirler. Bu sebeple üzerinde fildişi, boynuz ve benzeri şey varken namaz kılmak kerahetsiz caiz görülmüştür.
631 - Behce Fetvalarından: "Üzerinde dirhemden fazla "misk" mevcut iken namaz kılsa sahih olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Misk, kedi veya geyiğin vücudundan hasılolan ve ıtriyata maya teşkil eden bir maddedir. Misk, temiz olduğu için, o üzerimizde iken namaz kılmakta bir mahzur yoktur.

Kıratta Yanılmalar


601 - Netice Fetvalarından: "Namaz kılan kimse (yanılarak) vezzalimine eadde lehüm azaben elimen yerine, ecran azimen okusa namazı fasid olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Bu yanılma ile manada fahiş bir bozukluk olmaktadır. Şöyle ki: "(Allah) zalimler için elimli bir azab hazırlamıştır" manasına gelen ayette "...onlar için büyük bir ecir (sevap) hazırladı" manası ifade eden bir yanlışlık doğmaktadır. Manada meydana gelen bu bozukluk, namazın bozulmasına yol açmaktadır.
602 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam, TE harfi ile "Ve ma edrake mahiyyet" şeklinde okusa, namazı fasid olur" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Ayet-i kerimenin doğru olan okunuşu "Mahiyeh"dir. Bunun "Mahiyet" şeklinde okunması, manayı ve dolayısıyla namazı fasid eder.
603 - Behce Fetvalarından: "Namaz kılan kimse, her zaman Fatiha'dan sonra belirli bir sure veya ayeti okumaya devam etse, kerahet vardır" (H.Ec. c. 1/12)
Açıklama: Bir sureyi okumaya devam, ondaki fazilete ehemmiyet verildiğini ihsas ederken, diğer surelerin bu faziletten mahrum bulunduğu vehmini uyandırır. Bu itibarla, beş vakit namazda hep aynı sure ve ayetleri okumayı adet haline getirmemek gerekir. Bir de şu hususu belirtmek isteriz: Peygamber (sav) Efendimiz'in bazı namazlarda okumayı tavsiye buyurduğu veya bizzat okuduğu surelerin, namazda okunmasında kerahet düşünülemez. Kerahet, her namazda hep aynı sureyi veya ayeti okuyup, onların dışında kalanı okumamaktadır.
604 - Behce Fetvalarından: "Namaz kılan kimse (Asır suresini okurken) ve tevasaf bissabr'de sat harfinden sonraki be harfini esre ile ve ra harfini de sakin olarak "es-Sabir" şeklinde okusa namazı fasid olmaz" (H.Ec. 1/11)
Açıklama: Böyle bir okuyuş doğru değilse de namazı bozacak mahiyette görülmemektedir.
605 - Abdürrahim Fetvalarından: "İmam (Fatiha'daki) en'amte kelimesini "en'amce veya "enamhe şeklinde okusa imamlık yapması caiz olmaz" (H.Ec. 1/11)

Namazın Kılınışı


566 - Soru: Namazda rükua varıp doğrulduktan sonra, yani "Semiallahü limen hamideh" dedikten sonra "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini cemaat mi söyler yoksa tek başına kılan da söyleyecek mi?
Cevap: Rükudan kalkarken söylenen "Rabbena ve lekel hamd" cümlesini hem cemaat olan hem de tek başına namaz kılan söyler. (Büyük İslâm İlmihali, namazla ilgili bölüm 142/4)
567 - Soru: Biri anneden doğma, diğeri de küçük yaşta iken ahras, kulağı işitmez ve dili söylemez iki kimse var. Bunlar namaz kılması lâzım olan yaşa geldiler. Bu dilsiz kimselerin namazı nasıl kılacağını açıklar mısınız? Bunlar ,diğer ibadetlerle de mükellef mi?
Cevap: Dilsiz olan Müslüman çocukları da, ergenlik çağına girdiklerinde, ibadetle mükellef bulunmaktadırlar. Namaz gibi, Kur'an okuma ve tekbir alma mecburiyeti bulunan bir ibadette, namaza kalben niyyet ederek başlar. Dilini oynatması lâzım gelmez. (Feteva-i Hindiye c. 1, s. 72) Namaza başladıktan sonra kâfi miktarda kıyamda durur. Usul-i dairesinde rüku ve secdeleri yapar. Namazın ka'de-i ülâ ve ka'de-i ahiresinde oturup sonunda da selâm verir. (İbni Abidin c. 1, s. 411)
568 - Soru: Bazı kadınlar, çapa tarlasında oturarak namaz kılıyorlar. Kıyama muktedir oldukları halde bu caiz mi?
Cevap: Tarlada çalışan kadınların, farz namazları oturarak kılmaları asla caiz değildir. Farz olan kıyam terk edilmiş olacağından namaz fasid olur. Ayakta çalışmaya kudreti bulunan ve bunda bir mahzur görmeyen bir kadının, namazı ayakta kılmasında bir engel olmaması gerekir. (Mecmua-i Cedide, s. 25)
569 - Soru: Farz namazların üçüncü ve dördüncü rekâtlerinde Fatiha okumayı unutsak ne yapmak gerekir?
Cevap: Farz namazların üçüncü ve dördüncü rekâtlerinde Fatiha okumak sünnettir. Unutarak okunmaması halinde namaz tamamdır. Bir şey (sehiv secdesi) lâzım gelmez.
570 - Ali Efendi Fetvalarından: "Gasp olunmuş bir evde, sahibinin rızası olmaksızın, namaz kılmak mekruhtur" (H.Ec. 1/8) Açıklama: İbadet ile kabahat, birbirinin zıddı olan faaliyetlerdir. Gasp kabahati ile elde edilen evde, sahibinden izin almadıkça kılınacak namaz mekruh olur.
571 - Abdürrahim Fetvalarından: "Yaz günü, zaruret olunca mescidin dış tarafında namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/8) Açıklama: Sıcak ülkelerin yaz günlerinde, cami içinin çok sıcak olması, cemaatin fazla terlemesine ve bunalmasına yol açar. Bu sebeple, huzur içinde namaz kılabilmek için, caminin dışında cemaatle namaz kılmaya fetva verilmiş bulunmaktadır.
572 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zımmi" (gayrimüslim bir şahıs) Müslümanlar için cami inşa ettirip vakfetse ve namaz kılmak için izin verse, sahih ve caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Gayrimüslim bir şahıs, cami yapmaktan dolayı sevap elde edemez. Ancak, sahih olan husus, onun yaptığı camii vakıf hale getirmesidir.
573 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Hamam içinde temiz bir yerde namaz kılmak kerahetsiz caiz olur" (H.Ec. 1/9)
574 - Behce Fetvalarından: "Kesilmiş bulunan bir kedinin derisi tabaklanmadan önce üzerinde namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Kesme işi, kedinin derisinin temiz duruma gelmesi için yeterlidir. Tabaklanma işi, ölmüş hayvanın derisini temizlemek için gereklidir. Fetva, bu müsadeyi ve aradaki farkı ortaya koymaktadır.
575 - Abdürrahim Fetvalarından: "(İçinde) hiç kâfir kalmamış, uzun bir zamandan beri halkı Müslüman olan köydeki kiliseyi, hazine vazifelisi (defterdarlık) başkasına satsa, o şahıs da camiye çevirse caiz olur" (H.Ec. 1/14)
576 - Feyziye Fetvalarından: "Üzerinde resimler olup fakat secde yerinde (resim) bulunmayan sergi (seccade) üzerinde namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Bu fetva, canlı bir varlığın resminde mahzur olmadığını değil, secde yerinde resim bulunmadıkça namazda kerahet olmayacağını ifade etmektedir.
577 - Soru: Üzerinde Kabe resmi bulunan seccade üstünde namaz kılmak mahzurlu mudur?
Cevap: Değildir. O şekil, Kabe'nin aslı değil ancak resmidir. Yine de kaçınmak lâzımdır. En azından ayak altına gelmemesine dikkat etmelidir.
578 - Soru: Almanya'da dokunan halılara yüzde bir domuz tüyü karıştırılıyor. Bu halı kullanılabilir mi ve üzerinde namaz kılınır mı?
Cevap: Eğer dediğiniz gibi ise, onun üzerinde namaz kılınmaz. Zira domuzun her şeyi necistir ve namaz kılınan yerin de her türlü pislikten temiz olması gerekir. Böyle bir halıyı kullanmaktan ise başka bir döşeme kullanmak daha münasip olur.
579 - Soru: Gömlekle namaz kılarken, kimlik kartımız cebimizden secde edeceğimiz yere düşüyor. Resimli olduğu için üzerine secde etmemiz caiz olur mu?
Cevap: Secde mahalline düşmüş olan resimli kartın (kimlik cüzdanının) resmi üzerine secde etmemeli, onu bir eliyle itip sonra secdeye varmalıdır.
580 - Soru: Namaz yol üstünde mi yoksa sahipli bir tarla içinde mi kılınmalıdır?
Cevap: Sahibinden izin almadıkça bir adamın tarlasında namaz kılmak, kerahatten hali görülmemektedir. Bilhassa tarla sürülmüş ve ekilmiş ise. Bu gibi halde yolun münasip bir yerinde kılmak daha uygun olur.
581 -Soru: Bazı levhaların üzeri camla kapatılmış ve fakat canlı resmi bulunduğunda bir mahzur olup olmadığını ve namaza zarar verip vermediğini açıklayınız.
Cevap: Kıble istikametinde olursa namaza zarar verir. Ancak üzeri bir bezle tamamen kapatıldığında namaza bir zararı olmaz. Fakat meleklerin girmesine engel olur.
582 - Soru: Suret olan yerde namaz olmaz. Bazı saatlerin üzerinde çok küçük resim var. Dikkatli bakınca belli olmaktadır. Namaz olur mu?
Cevap: Üzerinde resim bulunan şeylerin, namaza mani teşkil etmesi için, namaz kılanın karşısında olması gerekir.
Soru: Kadınların kırda namaz kılmalarında bir mahzur var mıdır? Bazı hocalar kılamaz diyorlar, siz ne dersiniz?
Cevap: Namaz vakti geldiğinde, kırda çalışan bir kadının namazını kılmasında hiçbir engel yoktur. Hem de bu namazı ayakta kılması gerekir.
583 - Soru: Namazda tadil-i erkanın ne demek olduğunu açıklayınız.Cevap: Tadil-i erkan; namazların kıyam, rüku ve secde gibi rukünlerini tam bir sükunet ile ifa etmektir. Kıyamda kıraeti tamamladıktan sonra, rükua vardığında her uzuv bir sükunet hali alıp izdırap halinde bulunmamalıdır. Rükudan kalkarken vücut dimdik bir vaziyet almalı ve en az bir tesbih miktarı (Sübhane Rabbiye'l-azim diyecek kadar) ayakta durmak, daha sonra secdeye varıp aynı sükunet hali üzerinde secdeyi tamamlamaktır. İki secde arasında bir tesbih miktarı oturmak da tadil-i erkandandır.
584 - Soru: Tadil-i erkanın hükmü nedir?Cevap: İmam Ebu Yusuf'a göre farzdır. İmam-ı Azam ve İmam Muhammed'e göre vacibdir.
585 - Soru: Namaz içinde zammı sure okurken, bir sureden bir sureye geçiş anında kalpten besmele çekilmeyecek olsa bir mahzuru var mıdır?Cevap: Hanefi mezhebi mensupları için, namazda surenin evvelinde besmele okumak yoktur. Okunmasına dair hüküm bulunmayınca, bunun kalpten geçirilmesi diye bir mükellefiyet de yoktur.
586 - Soru: Sabah veya öğle namazlarındaki iki rekatli sünnetleri dört kılmak daha faziletlidir diyorlar. Böyle bir şey var mı?Cevap: Sabah namazının sünneti iki rekatten fazla kılınamaz. Ancak öğle ve yatsı namazlarının son sünnetlerini dört rekat kılmak müstehabtır.
587 - Soru: Bir namazın her iki rekatinde aynı sureyi okumakta bir kerahet var mı?Cevap: Kıldığı namaz nafile ise bir kerahet yoktur. Zira nafilelerdeki hüküm geniştir. Şayet bu tatbikatı farz namazında yapmış ise bakılır, eğer başka bir sure bilemediği veya unutmuş olduğundan yapmış ise yine kerahet yoktur. Ezberinde birden fazla sure olduğu halde ve kasten böyle yapmış ise kerahet vardır.
588 - Soru: Hanefi olan bir kimsenin imamın arkasında kıldığı sırada Fatiha'nın sonunda açıktan "Amin" demesinde bir mahzur var mı?Cevap: "Amin" demek sünnet ise de, sesi yükseltmek mekruh görülmektedir.
589 - Soru: Sabah namazının farzında birinci rekatte okunan Kur'an ikinci rekatte okunandan ne nisbette uzun olacaktır?Cevap: Sabah namazının farzında okunması gerekenin üçte ikisini birinci rekatte; üçte birini de ikinci rekatte okumak gerekmektedir. Peygamber Efendimiz'in (sav) zamanından beri uygulanması devam eden usul budur. Sabah namazının vakti, halkın uykuda bulunduğu bir zaman olduğundan, Müslümanların cemaate yetişebilmeleri hikmetinden dolayı birinci rekatte uzun okunmaktadır.
590 - Soru: Namazda ellerin bağlanmasında nasıl bir zaman ve ölçü konulmuştur?Cevap: Hangi kıyamda zikr-i mesnun, Sübhaneke ve diğer dualar veya Fatiha ve surenin okunması devam ediyorsa, ellerin bağlanması da devam eder. Bu hikmet ve ölçü esas alınarak, cenaze namazının dördüncü tekbiri alındığında okunacak başkaca bir şey kalmadığı için eller salınmakta daha sonra selam verilmektedir.
591 - Soru: Rükudan kalkarken okunan "Semiallahü limen hamideh"deki semia fiili işitme manasına mı gelmektedir?Cevap: Hayır, o manada kullanılmış değildir. Bu fiilin manası "kabul ederdir". "Allah hamd edenin hamdini kabul eder" demektir. Peygamber Efendimiz'in bir Hadis-i Şerifinde de bu kelime kabul manasında kullanılmış bulunmaktadır. Hadis-i Şerifin metni şudur: "Allahümme inni euzü bike min ilmin la yenfeu ve min kalbin la yahşeu ve min nefsin la teşbeu ve min duain la yüsmeu" Buradaki la yüsmeu, "kabul olunmayacak (duadan Sana sığınırım)" demektir.
592 - Soru: Farz namazların son iki rekatında Fatiha'dan sonra zammı surenin okunmamasının sebebi nedir?Cevap: Farz namazlarının üç ve dördüncü rekatlarında kıraat farz olmayıp, sadece Fatiha okumak sünnettir. Bu sebeple sure okumak gerekmez.
593 - Soru: Bir kimse, namaz kılarken rüku tekbirini rükua vardıktan sonra alsa veya "Semi Allahü limen hamideh" cümlesini rükudan tamamen kalktıktan sonra söylemiş olsa bundaki dini hüküm nedir?Cevap: Böyle bir hareket mekruhtur. Çünkü bu cümleleri mahallinden gayri bir yerde işlemiş olmakta ve mahallinde yapmayı terketmektedir.
594 - Soru: Bir kimse kıldığı namazın ilk rekatinde Kur'an-ı Kerim'in son suresini okumuş olsa ikinci rekatte nereden okuması lazımdır?Cevap: Fatihadan sonra, Sure-i Bakara'dan okunması münasip olur. Hatim sırasında Sure-i Nas'ı okuduktan sonra Fatiha okuyup ardından Bakara suresinin baş tarafını okumak da bunun namaz dışındaki tatbik ve sünnet olan şekli olmaktadır.
595 - Soru: Namaz kılan bir kimse, ilk rekatte okuduğu sureden sonra bir sure atlayarak okur ise bunda kerahet olduğunu biliyoruz. Fakat arada kalan sure uzun olursa bunda da kerahet var mıdır?Cevap: Uzun sure, iki kısa sure hükmünde olduğundan, bunda kerahet yoktur. (Nimetü'l-İslam, Namazla ilgili bölüm, 321)
596 - Soru: Namazda, Fatiha'dan sonra "Amin" kelimesini sesli olarak söyleyenler oluyor. Bunda bir mahzur var mı?Cevap: İmam, kıraeti açıktan okuyacak olursa, Hanefi mezhebinde olanların "Amin" lafzını "Gizli" olarak söylemesi sünnete uygun görülmüştür. Diğer mezheplerin tatbikatında bazı farklılıklar varsa da sorunuzun dışında kaldığı için oraya geçmiyoruz.
597 - Netice Fetvalarından: "Başlanmış bulunan bir namazın her rekatinin evvelinde (Fatiha) okumaya başlamazdan önce "Besmele" okunur" (H.Ec. c. 1/8)
598 - Soru: Bir kimse namaz sırasında Fatiha veya sureleri okurken gözlerini kapatsa bir mahzur var mıdır?Cevap: Evet vardır. Böyle bir hareket mekruhtur.
Behce Fetvalarından: "Namaz kılan kimse" (peltek "se" ile okuyacağı) El-Kevser yerine (sin harfi ile) el-kevser okusa namazı fasid olur" (H.Ec. c. 1/11)
599 - İbni Nuceym Fetvalarından: "Namaz kılan kimse, veleddaalliin kelimesinde veya başka yerde "dad" harfini, kudreti olduğu halde "zı" olarak okusa, namazın fasid olması racih görülen

Namaz Kılınacak Yerin Uygunluğu


548 - Netice Fetvalarından: "Tabaklanmış bulunan yırtıcı hayvana mahsus bir post üzerinde namaz kılmak caizdir" (H.Ec. I/8)
Açıklama: Necis olan şeylerin dini bakımdan temizlenme usul ve yolları vardır. Bu usullerden biri de derilerin tabaklanmak suretiyle temizliğidir. Domuz derisinden başka her hayvanın derisi, usulü dairesinde tabaklanmakla temizlenir ve onun üzerinde namaz kılmak caiz olur.
549 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kabristana karşı pencereleri bulunan bir mescidde namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Kabri, karşısına alarak namaz kılmak, mekruhtur. Fakat mescidin penceresinden kabristanın görülmesi, kabre karşı namaz kılmak sayılmaz ve böyle bir namazda kerahet yoktur.
550 - Ali Efendi Fetvalarından: "Gasp olunmuş bir evde, sahibinin rızası olmaksızın, namaz kılmak mekruhtur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: İbadet ile kabahat, birbirinin zıddı olan faaliyetlerdir. Gasp kabahati ile elde edilen evde, sahibinden izin almadıkça kılınacak namaz mekruh olur.
551 - Abdürrahim Fetvalarından: "Yaz günü, zaruret olunca mescidin dış tarafında namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Sıcak ülkelerin yaz günlerinde, cami içinin çok sıcak olması, cemaatin fazla terlemesine ve bunalmasına yol açar. Bu sebeple, huzur içinde namaz kılabilmek için, caminin dışında cemaatle namaz kılmaya fetva verilmiş bulunmaktadır.
552 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zımmi" (gayrimüslim bir şahıs) Müslümanlar için cami inşa ettirip vakfetse ve namaz kılmak için izin verse, sahih ve caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Gayrimüslim bir şahıs, cami yapmaktan dolayı sevap elde edemez. Ancak, sahih olan husus, onun yaptığı camii vakıf hale getirmesidir.
553 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Hamam içinde temiz bir yerde namaz kılmak kerahetsiz caiz olur" (H.Ec. 1/9)
554 - Behce Fetvalarından: "Kesilmiş bulunan bir kedinin derisi tabaklanmadan önce üzerinde namaz kılmak caiz olur" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Kesme işi, kedinin derisinin temiz duruma gelmesi için yeterlidir. Tabaklanma işi, ölmüş hayvanın derisini temizlemek için gereklidir. Fetva, bu müsadeyi ve aradaki farkı ortaya koymaktadır.
555 - Abdürrahim Fetvalarından: "(İçinde) hiç kafir kalmamış, uzun bir zamandan beri halkı Müslüman olan köydeki kiliseyi, hazine vazifelisi (defterdarlık) başkasına satsa, o şahıs da camiye çevirse caiz olur" (H.Ec. 1/14)
556 - Feyziye Fetvalarından: "Üzerinde resimler olup fakat secde yerinde (resim) bulunmayan sergi (seccade) üzerinde namaz kılmakta kerahet yoktur" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Bu fetva, canlı bir varlığın resminde mahzur olmadığını değil, secde yerinde resim bulunmadıkça namazda kerahet olmayacağını ifade etmektedir.
557 - Soru: Üzerinde Kâbe resmi bulunan seccade üstünde namaz kılmak mahzurlu mudur?Cevap: Değildir. O şekil, Kabe'nin aslı değil ancak resmidir. Yine de kaçınmak lazımdır. En azından ayak altına gelmemesine dikkat etmelidir.
558 - Soru: Almanya'da dokunan halılara yüzde bir domuz tüyü karıştırılıyor. Bu halı kullanılabilir mi ve üzerinde namaz kılınır mı?Cevap: Eğer dediğiniz gibi ise, onun üzerinde namaz kılınmaz. Zira domuzun her şeyi necistir ve namaz kılınan yerin de her türlü pislikten temiz olması gerekir. Böyle bir halıyı kullanmaktan ise başka bir döşeme kullanmak daha münasip olur.
559 - Soru: Gömlekle namaz kılarken, kimlik kartımız cebimizden secde edeceğimiz yere düşüyor. Resimli olduğu için üzerine secde etmemiz caiz olur mu?Cevap: Secde mahalline düşmüş olan resimli kartın (kimlik cüzdanının) resmi üzerine secde etmemeli, onu bir eliyle itip sonra secdeye varmalıdır.
560 - Soru: Namaz yol üstünde mi yoksa sahipli bir tarla içinde mi kılınmalıdır?Cevap: Sahibinden izin almadıkça bir adamın tarlasında namaz kılmak, kerahatten hali görülmemektedir. Bilhassa tarla sürülmüş ve ekilmiş ise. Bu gibi halde yolun münasip bir yerinde kılmak daha uygun olur.
561 - Soru: Bazı levhaların üzeri camla kapatılmış ve fakat canlı resmi bulunduğunda bir mahzur olup olmadığını ve namaza zarar verip vermediğini açıklayınız.Cevap: Kıble istikametinde olursa namaza zarar verir. Ancak üzeri bir bezle tamamen kapatıldığında namaza bir zararı olmaz. Fakat meleklerin girmesine engel olur.
562 - Soru: Suret olan yerde namaz olmaz. Bazı saatlerin üzerinde çok küçük resim var. Dikkatli bakınca belli olmaktadır. Namaz olur mu?Cevap: Üzerinde resim bulunan şeylerin, namaza mani teşkil etmesi için, namaz kılanın karşısında olması gerekir.
563 - Soru: Kadınların kırda namaz kılmalarında bir mahzur var mıdır? Bazı hocalar kılamaz diyorlar, siz ne dersiniz?Cevap: Namaz vakti geldiğinde, kırda çalışan bir kadının namazım kılmasında hiçbir engel yoktur. Hem de bu namazı ayakta kılması gerekir.
564 - Soru: Kabristanda namaz kılmanın mekruh olduğunu biliyoruz. Peygamberlerin kabirleri de bu hükme dahil midir?Cevap: Peygamberlerin kabirleri bu hükmün müstesnası bulunmaktadır. Onların cesed-i mübareklerini diğer cenazelere teşbih mümkün değildir. Çakıl taşı ile mücevherin hükmü nasıl farklı ise peygamberin diğer insanlardan bir farkı mutlaka vardır. Kabe-i Muazzama'nın, Hacer-i Esved ve Zemzem kuyusu kısmı arasında yetmiş tane peygamber mefdun bulunduğu güvenilir kaynaklarda ifade edilmektedir. Altın oluğun alt kısmında Hz. İsmail'in annesi Hacer'in kabri bulunduğu bilinen gerçeklerdendir. Bahsi geçen yerlerde namaz kılmaktaki efdaliyyet izahtan vareste bulunmaktadır.
565 - Soru: Hamamda namaz kılmakta bir mahzur var mıdır?Cevap: Önce bu hamam tabirinin üzerinde biraz durup sonra sorunuzla ilgili hükmü açıklamak yerinde olur. Namaz kılmanın mekruh olduğu yer hamamın yıkanılan kısmıdır. Orası pisliği giderme ve yıkıntıların döküldüğü mahal bulunmaktadır. Soyunma mahalli olan cam bölmelerde ve hamamcının ücret aldığı masa taraflarında namaz kılmakta hiçbir kerahet yoktur.

Tahiyyat

514 - Soru: "Tahiyye" selâmlamak manasına gelmektedir. Namazların oturuşlarında okunan tehiyyat da bu manaya mı gelmektedir?Cevap: Tahiyyat, asıl itibariyle selamlamalar manasına gelmektedir. Burada "her türlü kavli ibadetler" dille yapılan her türlü ibadet kast olunmaktadır. Peygamber Efendimiz(sav), Rabbani bir ilhamla bunları okuduğunda, Cenab-ı Hak, bu selama mukabele buyurup "Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh" cümlesiyle mukabele lütfunda bulunmuştur. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz(sav) de "Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin" diye Rabbimizin selamına mukabele etmiştir.
515 - Soru: Bu tahiyyat diğer mezheplerde de aynen okunmakta mıdır?Cevap: Hanefi mezhebinde olanların okuduğu bu tahiyyat, ashabtan Abdullah bin Mes'ud (ra)'dan rivayet olunan tahiyyat olup Hanbeli mezhebinde çok küçük bir farkla aynen okunmaktadır. Şöyle ki: "Eşhedü en-lailahe illallah" ya da "Vahdehü la şerike leh" kelimelerini ziyade etmekte ve sonunda salevat okunmaktadır.
Maliki mezhebi mensuplarının okudukları tahiyyat ise şöyledir: "Ettehiyyatü lillahi, ezzekiyyatü lillahi, ettayyibatü esselevatü lillahi. Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh. Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin, eşhede en lailahe illallahü vahdehu la şerika lehü ve eşhedü enne Muhammed Abdühü ve Resulüh."
Şafii mezhebi mensuplarının okudukları tahiyyat da şöyledir: "Ettehiyyatü, el-mübarekatü, essalevatü, ettayyibatü lillahi, Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh. Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin. Eşhedü en-lailahe illallah ve eşhedü enne seyidena Muhammeden Resulullah. "Şafii mezhebinde olanların okuduğu bu tahiyyat, ashabtan Ebu Musa ve İbni Abbas (r.a.e.) hazeratının rivayet ettikleri tahiyyat olmaktadır. (el-Fıkıh ala mezahib'l-erbea c. l, s. 165-166)
516 - Soru: Ka'de-i ahirede farz olan oturmak mıdır, yoksa tahiyyat okumak mıdır?Cevap: Tahiyyat okumak farz değil vacibtir. Oturmak farzdır ve bunda ulemanın icmai vaki olmuştur. Ancak bu oturmanın miktarında değişik beyanlar varsa da biz Hanefilere göre "tahiyyat okuyacak kadar" oturulması gerekmektedir. Bir insan, namazın secdelerinden birini unuttuğunu ka'de-i ahireyi yaptıktan sonra hatırlasa, bu secdeyi ifa eder ve ka'deyi tekrar yapar ve sonunda sehiv secdesi gerekir. Kade-i ahire, rükünleri nihayete erdirmek için meşru olduğundan en sonunda ifa edilmesi gerekmektedir.
517 - Soru: Bir kimse kade-i ahirede teşehhüd okuyacak kadar otursa ve fakat Ettehiyyatü'yü okumadan selam verse nasıl hareket etmesi gerekir?Cevap: Önce tahiyyatı okuması, daha sonra selam verip, sehiv secdesi yapması gerekir.
518 - Soru: Bir kimse, tahiyyatı secdede okuyup sonra kalkıp otursa ve selam verse ne lazım gelir?Cevap: Teşehhüdü mahallinden başka bir yerde okuduğu için namazın sonunda sehiv secdesi yapması gerekir.
519 - Soru: Sünnet'i istihfaf ile (hafife alarak) terk etmenin sonucu nedir?Cevap: İstihfaf, izaha muhtaç bulunan bir kelimedir. Bir kimsenin istihfafı o sünnetin şariin nazarında ihtimam olunmayan bir şey olduğu zaman ile olursa "günah" olur. Şayet bu hafife alma şarii istihfaf olursa küfürdür. (Ni-metü'l-İslam, s. 153)
520 - Soru: Teşehhüdde parmak kaldırmak hakkında bilgi verir misiniz?Cevap: Bu, namazın sünnetlerindendir. Sağ elin baş parmağı ile orta parmağı halka haline getirilerek "La ilahe" derken şehadet parmağını kaldırır, "İllallah"ta indirir. (Nimetü'l-İslam, l. ks, s. 167-168)
521 - Behce Fetvalarından: "Tahiyyatta (otururken) özrü bulunmadığı halde sağ ayağını dikmemek, sünneti terketmek olur" (H.Ec. 1/11)
522 - Soru: Bir kimse sünnet-i müekkede veya farz namazların birinci teşehhüdünde "Allahümme salli ve barik"i okumuş olsa ne yapmalıdır, namaz sahih midir?Cevap: Farz olan namazda kıyamı geciktirdiği için (sünnet-i müekkede ise farz olan kıraati geciktirmiş olacağı için) sehiv secdesi yapması gerekir. Böyle bir hal namazı bozmayacağından ibadet sahihtir

Setri Avret


496 - Soru: Vücut hatlarını belli eden dar pantolonla namaz kılınır mı? Bu hususu açıklar mısınız?Cevap: Kılınabilir. Fakat pantolonların geniş yapılmış olanını giymek takvaya ve ahlaka daha uygun olur.
497 - Soru: Giyilen elbisenin dar olması halinde altındaki uzuv belli olsa setr-i avret bozulmuş sayılır mı?Cevap: Kumaşın kalın olması sebebiyle altı görülmüyorsa, darlığı sebebiyle altındaki uzvun belli olması setr-i avrete mani değildir.
498 - Soru: Bir erkek, başka elbise bulunmaması halinde ipek elbise giyerek namaz kılsa o namaz sahih olur mu?Cevap: Olur. Onun giyilmesinin haramlığı, başka bir elbise bulunması halindedir. İpekten başka bir elbise olmayınca, onunla tesettür ederek namaz kılmak sahihtir.
499 - Soru: Çıplak insan, giyecek hiçbir şey bulamasa, bulanık akan bir suyun içine girip namaz kılsa olur mu, o kimse bu namazı nasıl kılacaktır?Cevap: Evet, bulanık suyun içine girip namazını ima ile kılması caizdir.
500 - Soru: Çıplak bir kimsenin ağaç yapraktan ile avret mahallini kapatıp namaz kılması caiz olur mu?Cevap: Evet, olur.
501 - Soru: Bir imam, cübbe mevcut olduğu halde ve bir özür de bulunmaksızın, sırf üşendiğinden dolayı, dar ve kısa bir pardesü ile namaz kıldırsa ne derece mahzuru vardır?Cevap: Bunda bir mahzur olmaz. Ancak evlayı terketmiş olur.
502 - Soru: Kısa kollu gömlekle namaz kılmakta veya imamlık yapmakta bir sakınca var mı?Cevap: Kerahatten hali değildir.
503 - Soru: Erkeğin avret sayılan uzuvları hangileridir?Cevap: Tenasül uzvu ve etrafı, husyeler, defi hacet mahalli ve etrafı, arka taraftaki kaba etler, iki uyluklar (dizler uylukların içinde kabul edilmektedir), göbek ile kasığın arası.
504 - Soru: Kadın, namazdaki tesettürünü nasıl yerine getirecektir?Cevap: Kadının namazda farz olan tesettürü yüz, eller ve ayakları hariç vücudunun tamamı, hatta baştan sarkan saçlarını da içine almaktadır. Avret olan uzuvlardan birinin dörtte biri, namaz içinde, üç tesbih miktarı (diğer bir ifade ile bir rükün eda edecek kadar) açılsa namazın sıhhatine mani olur.
Bir kadın, elbise bulunduğu halde giymeyip, kimsenin bulunmadığı bir yerde ve karanlık bir odada çıplak olarak namaz kılsa, fıkıh bilginlerinin ittifakı ile namaz sahih olmaz. Altını gösteren elbise veya başörtüsü ile kılınacak namaz caiz değildir. Baş ve vücudun örtülmesi demek, üzerine bir şey koymak değil, altını göstermeyecek kalınlıkta dokunmuş bir kumaşla kapatılması demektir.
Avret olarak kabul edilmiş uzuvlardan biri açık olduğu halde bir rükün eda edilecek olsa, namazın bozulacağı hususunda icma vardır.
505 - Soru: Başı açık namaz kılmakta kerahet tezellül kasdı ile olduğu zaman kalkar mı?Cevap: Böyle bir hüküm ve istisna vardır. Fakat tezellülün manasını herkesin kavraması ve bilhassa cahillerin idraki zor bir iştir. Sonra tezellül kalbi bir bulgudur. Dışta bunu tesbit edebilmek oldukça güç bir iştir. Bu sebeple, namazda başın örtülü bulundurulmasını ihtiyar, ihtiyat yönünden tezellülü tesisden daha kolaydır.
506 - Soru: Bir erkek, giyeceği gömleği olduğu ve giymeye de gücü bulunduğu halde üst tarafına bir şey giymeden namaz kılacak olsa namazı bozulur mu?Cevap: Böyle bir hareketin namazı bozması kadınlara mahsustur. Erkek yaptığı zaman namaz bozulmaz ise de bunda kerahet vardır. Çünkü, giyecek elbise ve giymeye güç bulununca böyle namaz kılmak ilahi huzurda laubalilik olur.
507 - Soru: Bu sayılan uzuvların hepsi bir uzuv mu kabul edilmekte, yoksa ayrı ayrı birer uzuv mu sayılmaktadır?Cevap: Bu uzuvların hepsi ayrı bir uzuv olarak avret mahalli sayılmaktadır. Bu uzuvlardan herhangi birinin dörtte biri, üç tesbih miktarı açık kalsa kadının namazı bozulmuş olur.
508 - Soru: Bir kimsenin bir tek elbisesi olup başkaca giyecek şeyi olmasa, bahsi geçen elbise de pislenmiş bulunsa ve o pisliği temizlemeye elverişli su ve benzeri bir şey de bulunmasa, bu kimse namazını çıplak olarak mı, yoksa bu elbiseyle mi kılacaktır?Cevap: Çıplak olarak namaz kılmak yerine, pislik bulaşmış elbise ile namaz kılmayı tercih gerekir. Elbisesindeki pisliği temizleme mükellefiyeti zaruret halinde kalkar. Bu kimse, elbisenin pisliğini yıkayamadan kıldığı namazı iade etmez. Çünkü mükellefiyet, bulunan güç ve takat nisbetinde olmaktadır.
509 - Soru: Üstündeki pisliği yıkamak için elbisesini çıkardığında, avret mahallini örtecek bir şeyi olmayan ve insanlardan hali bir mekan da bulamayan kimse nasıl hareket eder?Cevap: O elbise ile namazını kılar. Bir kimsenin yanında avret mahallini açmak, kesinlikle caiz değildir. Müslümanlar avret mahallini başkasının yanında açmaktan nehy olunmuşlardır. Pisliği temizlemek ise, emrolunduğumuz bir iştir. Rabbimizin emri ile yasağı bir arada aynı zamanda toplandığı zaman yasağı yapmamak evladır.
510 - Soru: Dörtte üçü pis bulunan bir elbiseden başka avret mahallini örtecek elbise bulamayan kimse, avret mahalli açık olarak namaz kılabilir mi?Cevap: Bazı mahallerde dörtte bir, tamamının hükmünü taşır. Avret mahallinin örtülme zarureti karşısında, elbisenin dörtte birinin temiz olması, tamamının temiz olması gibi kabul edilerek bu elbise giyilir ve onunla namazını eda eder. Hatta elbisenin dörtte birinden daha az bir yeri temiz olsa bile, onunla namaz kılmak çıplak namaz kılmaktan daha sevimlidir. Pis olan bir elbise ile tesettür ederek namaz kılmakta, her ne kadar temizliği zaruretle ihlal etmiş olmak varsa da, setr-i avret şartı yerine gelmiş ve aynı zamanda namazın kıyam, rüku ve secdeleri gereği gibi ifa olunmuş bulunduğundan, çıplak kılmaktan bu cihet daha faziletlidir.
511 - Soru: Avret mahallinin ancak bir kısmım örtebilecek kadar bir bez parçası bulan kimse bununla kabil olduğu kadar tesettür etmek durumunda mıdır?Cevap: Bir şeyin tamamı idrak edilemezse tamamı da terk edilmez, diye bir söz vardır. Avret mahallinin bir kısmım örtecek kadar bir şey bulan kimse onu kullanmalı, onunla edep yerlerinin ön ve arka kısımlarım örtmelidir. Her iki tarafını örtmeye yetişmemesi halinde, bazı ilim erbabı, rüku ve secde halinde arka tarafın görünmemesi için onunla arka tarafındaki edep yerlerini kapamalıdır, demişler; bir kısım ilim adamları da açık bulunan avret mahallinin kıbleye gelmemesi için ön tarafın örtülmesini tavsiye etmişlerdir.
512 - Soru: Kadının giyeceği elbise ile İslami tesettürün kamil bir manada yerine gelmesi için, elbisede aranacak vasıflar nelerdir?Cevap: Elbisenin kumaşı, altını gösterecek kadar ince olmamalı; kalın kumaştan yapılsa bile, vücuda tıpa tıp uyacak kadar dar olmamalı ve erkeğe mahsus bir giysi olmamalıdır. Bu hususa açıklık getirmek için, saadet asrından ve Peygamber Efendimiz'in (sav) hanesinden örnekler sunmak istiyorum. Hazret-i Aişe (ra) validemizin kızkardeşi Esma (ra), bir gün Hazret-i Aişe (ra)'nın evine gelmişti. Üzerinde ince bir elbise vardı. Peygamber (sav) onu bu halde görünce hemen başını aksi istikamete çevirdi ve "Ya Esma, bir kadın, hayız (görecek yaş)a ulaştığı zaman şunlardan başka bir yerinin görülmesi iyi olmaz" buyurarak yüz ve ellerini işaret etti.
  Hazret-i Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman'ın kızı Hafsa, halası Hazret-i Aişe'nin yanına gelmişti. Başındaki örtü, ince olduğu için altını göstermekte idi. Hazret-i Aişe, dini bir hiddet ile, kalktı ve yeğeninin başındaki örtüyü alıp yırttı ve onun yerine altını göstermeyen bir örtü verdi.
  Akılların muallimi, vicdanların mürebbisi ve iki cihan serveri bulunan Peygamber Efendimiz(sav), ince elbise giyen kadınları, "giyinmiş çıplaklar" diye vasıflamış olup, onların akıbetlerini bildiren Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Ateş ehlinden iki sınıf vardır. Onları (dünyada) göremiyorum: Biri, yanlarında sığır kuyrukları gibi kamçılar bulunan bir kavimdir. Onlarla halkı döverler. (Diğeri): Giyinmiş çıplaklardır. Başkalarını eğri yola sokan, kendileri de (haktan) meyletmiş bulunan, başları deve hörgücü gibi birtakım kadınlardır. Bunlar cennete giremezler ve oranın kokusunu alamazlar. Hakikat cennetin kokusu şu kadar (uzak) yoldan hissedilir.
513 - Soru: Kadının erkeğe karşı tesettürü nasıl olmalı ve bu hususta nelere dikkat göstermelidir?Cevap: Bir kadının, kendisine yabancı olan bir erkek ile oturup kalkması haram bulunmaktadır. Ancak şahidlikle veya hakimin karşısına çıkma zamanında zaruret miktarınca erkeğe görünmesine dinimiz müsaade etmiştir. Zaruretler miktarla tayin olunacağından, zaruret miktarından fazla açılmanın haram olacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
  Mü'min kadınların otel, dershane, park, bahçe, ziyafet meclisi, çarşı ve pazar gibi yerlerde yabancı erkeklerle birlikte bulunmasında zaruret bulunmadığı için karışık bir şekilde oturup kalkmaları haramdır. Buhari ve Müslim'in ittifakla rivayet ettikleri bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Kim Allah'a (cc) ve ahiret gününe inanırsa, kendisine helal olmayan ve yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın. (Aksi halde) üçüncüleri şeytan olur."
Buhari ve Müslim'in naklettiği diğer bir Hadis-i Şerifte açıklandığına göre, Resulullah (sav) bir gün, "(Yabancı) kadınların yanlarına girmekten sakının" buyurdu. Ensardan bir adam, "Kadının, kocası tarafından olan erkek hısmı (hakkında) görüşünüz nedir?" dedi. Resul-i Ekrem (sav), "Bu erkek (ile başbaşa kalmak), ölüm (sebebi)dir" buyurdu. Cemiyet içinde İslam'ın emrettiği bu kaidelere riayet etmemekten nice felaketler vukua gelmektedir. Bunların önüne geçilmesi, dinimizin emirlerine harfıyyen uymakla mümkündür.
  Fetva kitaplarının tetkikinde, fitne korkusu olduğu zaman bir kadının süt itibariyle oğlan kardeşine, kız kardeşinin kocasına, kayın biraderine görünmesinin caiz olmayacağı ifade edilmiştir. Enişte ve kayın biradere görünmenin yasaklığında herhangi bir şart yoktur. Fitne korkusu, ancak süt kardeş hakkında kullanılan bir kayd-ı ihtirazidir. Böyle bir tehlike mevcut olduğu zaman bir kadının, kendi süt oğluna da görünmesi yasaklanmıştır. Genç bir kadın, erkekler arasında yüzünü açmaktan men olunur. Bu, kadının yüzü avret olmasından değil, fitne korkusu bulunduğu içindir.
  Erkeğin kadına bakması haram olduğu gibi, kadının da erkeğe bakması haramdır. Bazı ilim erbabı, Mescid-i Nebevi'de harbelerle oynayan Habeşileri, Hazret-i Aişe validemizin seyretmesini, kadının erkeğe bakmasında bir mahzur olmadığına delil olarak göstermeye çalışmışlarsa da, Abdü'l-Vehhab Şarani, bu vak'anın hicab ayeti gelmezden önce cereyan ettiğini açıklamaktadır.
Ümmü Seleme (ra) validemizin naklettiği bir Hadis-i Şerif, bu hususu vüzuha kavuşturmaktadır. Hicab ayetinin gelmesinden sonra, günün birinde Zevcat-ı tahirattan Ümmü Seleme ve Meymune validelerimiz, Resulullah (sav)'in huzurunda oturuyorlar idi. Ashabtan her iki gözü âmâ bulunan Abdullah bin Ümmü Mektum, hane-i saadete geldi. Resulullah Efendimiz(sav), zevcelerine hitaben, "Örtünüze bürününüz" buyurdu. Bahsi geçen validelerimiz, "Ey Allah'ın Resulü(sav), o âmâ değil mi? Bizi görmez ve tanımaz" dediler. Resul-i Ekrem(sav) şöyle buyurdular: "Sizler de mi âmâ sınız? Siz onu görmüyor musunuz?"
  Resulullah Efendimiz'in (sav) zevcelerinin, Muhammed ümmetinin anneleri olduğu ayet ile sabit iken ve gelen sahabinin gözleri âmâ bulunduğu halde böyle buyrulunca, tamamen yabancı ve gözleri açık erkeklerin nazarına kendini arz eden bir kadın için asla bir mazeret kabul edilemez.
  Allah'ın emirlerine riayette, mü'minlerin anneleri, diğer kadınlardan daha dikkatli bulunurlardı. Tabiin'den gözleri hiç görmeyen İshak, Hazret-i Aişe (ra) validemizin ziyaretine gelir ve huzuruna kabul olunurdu. Hazret-i Aişe (ra), bu zatı huzuruna kabul edeceği zaman başını örter, gözü gören bir erkekten tesettür edercesine dikkat gösterirdi. İshak bir gelişinde Hazret-i Aişe (ra)'ya, "Ben âmâ olduğum halde, benden de tesettür ediyorsunuz. Halbuki ben sizi göremiyorum" demişti. Hazret-i Aişe (ra), "Evet, gerçi sen beni göremiyorsun, ama ben seni görüyorum" demişti.
  İslam'ın sarsılmaz ölçülerine uyan kimse, doğru yoldan sapmaz. Hak'dan sonra sapıklıktan başka ne vardır? Cihanın mürebbii vicdanı bulunan Hazret-i Muhammed (sav), erkek ve kadın münasebetlerini açık ve seçik oarak tanzim ve tavzih ederken, bu vazifenin inceliklerini gün ışığına çıkarmıştır. Kim hak yolda sabit olmak isterse hiçbir tevile kalkışmadan bu hükümlere harfiyen riayet göstermelidir. Bu yüce emirlerin inceliklerini bizim aklımız kavrayamasa da onlarda pek çok hikmetler vardır.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı