25 Nisan 2011 Pazartesi

SÜMAME İBNU USÂL

SÜMAME İBNU  USÂL


-Kureyş'e  ekonomik  ambargo geliyor!..-
Artık ekonomik ambargo Kureyş'e geliyor...
Hicret'in yedinci senesinde, Rasûîüllah (s.a.v.), Allah'a davet çer­çevesini genişletmeye karar vermişti. Arap ve Arap olmayan devlet başkanlarından sekizine mektup yazdı. İslâm'a davet etmek üzere, bu mektupları onlara gönderdi.
Mektup yazdığı kişiler arasında, Sümâme İbnu Üsâl de vardı.
Bu garipsenecek, bir şey değildi. Çünkü Sümâme, Câhüiyye'de Arap hükümdarlarındandı.
_    Hanife oğullarının efendi kişilerindendi.
Emirlerine karşı gelinmeyen Yemâme hükümdarlarından birisiydi, Sümâme, Peygamberin (s.a.v.) mektubunu küçümseyerek aldı.
İtibar ve şeref sahibi oluşu onu suç işlemeye itmişti. Bu yüzden o, kulaklarını, hakk ve hayır çağrısına tıkamıştı.
İçindeki şeytan, onu Allah'ın Rasûiünü (s.a.v.) öldürmeye ve onun­la birlikte, davetini de toprağa gömmeye teşvik etti. Peygamberi (s.a.v.) öldürmek için fırsat kollamaya başladı. Sonunda, onun bir dal­gınlığını yakaladı. Eğer Sümâme'nin amcalarından birisi, son anda onu kararından vazgeçirip, Allah da Peygamberini (s.a.v.) onun kötülüğün­den korumasaydi, bu çirkin hareketini  nerdeyse tamamlayacaktı.
Fakat Sümâme, Rasûiüllah'a (s.a.v,) kötülük yapmaktan vazgeç-mişse de, ashabından vazgeçmemişti. Onlara kötülük yapmak için fır­sat gözetleyip duruyordu. Hatta, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) ashabından bir­kaçını yakalayıp onları en kötü biçimde öldürmüştü. Bu sebepten, Ra-sûlüllah (s.a.v.) onun kanını helâl kılmış ve bunu, ashabı arasında açık­lamıştı.
Bir müddet sonra, Sümâme İbnu Üsâl, Umre yapmaya karar ver­di. Kabe etrafında tavaf etmek ve putlara kurban kesmek arzusuyla, Mekke'ye gitmek üzere yola çıktı...
Sümâme, yolda Medine'ye yakın bir yerdeyken, başına hesapta olmayan birşey geldi.
Başına gelen olay şu idi : Rasûlüliah'ın (s.a.v.) seriyye'lerinden biri, Medine'ye bir baskın tehlikesini ve herhangi bir düşmanın kötü­lük yapmasını önlemek için etrafta dolaşıyordu.
Seriyye Sümâme'yi -onun kim olduğunu bilmeden- yakaladı. Onu Medine'ye getirdiler. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bizzat kendisinin esirin durumunu öğrenmesi ve onun hakkında yapılması gerekeni emretme­sini beklemek için, onu mescidin bitişiğindeki esirlerin tutulduğu yere
bağladılar.
Rasûlüliah Mescide gitmek üzere evden çıktı. Esirlerin tutulduğu yerde, Sümâme'yi bağlı olarak gördü. Ashabına dedi ki :
«— Kimi yakaladığınızı biliyor musunuz?»
«— Hayır, ya Rasûlüliah! (s.a.v.)» dediler. Rasûlüliah (s.a.v.]
«—- Bu, Sümâme ibnu Üsâl el-Hanefi'dîr. Ona güzel davranınız», buyurdu. Sonra, Rasûlüliah (s.a.v.) ailesine dönüp, şöyle dedi :
«— Evdeki yemekleri toplayıp, Sümâme ibnu Üsâl'e gönderiniz».
Ayrıca, sabah akşam devesinin sağılıp, sütünün ona verilmesini emretti...
Rasûlüliah, onunla görüşüp konuşmadan önce, bunların hepsi ye­rine getirildi.
Rasûiüllah (s.a.v.), Sümâme'yi İslâm'a ısındırmayı arzu ederek ya-nına geldi ve şöyle dedi :
«— Ne düşünüyorsun, görüşün nedir? Ey Sümâme!» Sümâme şöy­le cevap verdi :
«— Ben iyilik düşünüyorum. Ey Muhammed!..
Eğer öldürürsen, daha önce, sizden bazılarının kanını akıtmış bi­rini öldürmüş olursun...
Eğer affetme lûtfunda bulunursan, size teşekkür edecek birine lütufta bulunmuş olursun...
Eğer para ve mal istersen istediğin kadar sana verilecektir».
Rasûlüllah (s.a.v.), onu iki gün kendi haline bıraktı. Yiyecek, içe­cek ve deve sütü götürülmesine devam ediliyordu. Sonra Rasûlüllah (s.a.v.) ona gelip dedi ki :
«— Görüşün nedir? Sümâme!» Sümâme yine şöyle cevap verdi :
«— Benim görüşüm, daha önce söylediğim gibidir. Eğer affetme iütfunda bulunursan, sana teşekkür edecek birine lütûfta bulunmuş olursun...
Eğer öldürürsen sizin kanınızı akıtmış birini öldürmüş olursun... Eğer mal ve para istersen, iste, dilediğin kadar verilsin».
Rasûlüllah, [s.a.v.) onu yine kendi haline bıraktı ve ertesi gün gelip şöyle dedi :
«—Şimdi ne düşünüyorsun? Ey Sümâme!» Sümâme:
«— Daha önce söylediğim gibi-düşünüyorum... Eğer affetmek lüt-funu gösterirsen bunu teşekkürle karşılayacak birine iyilikte bulun­muş olursun-... Eğer öldürecek olursan, sizin kanınızı dökmüş birini öldürmüş olursun... Eğer mal ve para istiyorsan, sana dilediğin kadar veririm. Rasûlüllah (s.a.v.) ashabına dönüp dedi ki :
tılar.
Sümâme'yi serbest bırakın...» İplerini çözüp, serbest bırak-
Sümâme, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) mescidinden ayrılıp gitti. Medine civarındaki Bakî'ye yakın suyu olan bir hurmalığa vardığında, devesi­ni çöktürüp oranın suyuyla güzelce temizlendi. Sonra, aynı yoldan mes­cide geri döndü. Mescide varınca, müslümanlann karşısına geçip :
«— Allah'tan başka tanrı olmadığına ve Muhammed'in, (s.a.v.) onun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim», dedi. Rasûiüliah'a yö-nelip :
«— Ey Muhammed (s.a.v.): Vallahi, önceden, yeryüzünde bana, senin yüzünden daha sevimsiz bir yüz yoktu... Şimdi senin yüzün ba­na bütün yüzlerin en sevimlisi oldu.
Bana göre, senin dîninden daha sevimsiz bir dîn yoktu. Şimdi se­nin dînin, benim için dînlerin en sevimlisi oldu.
Benim için, senin memleketinden daha kötü bir memleket yoktu. Şimdi ise, senin memleketin, benim için bütün memleketlerden daha hoştur», dedi. Sözüne şunu da ilâve etti :
«— Ben ashabından bazılarını öldürmüştüm. Şimdi bana ne gerek­mektedir?»  Rasûlüllah  (s.a.v.) şöyle buyurdu
«— Sana bu yüzden ceza verilmeyecektir, Sümâme! İslâm daha önce işlenmiş küfür ve günahı siler».
Müslüman olması sebebiyle, Allah'ın ona vereceği hayır ve mü­kâfatı müjdeledi. Sümâme sevinip dedi ki:
«— Yemin ederim, senin ashabından öldürdüğüm kadar, müşrik­lerden de öldüreceğim. Canımı, kılıcımı ve benimle beraber olanları senin ve dînin üstün gelmesi için ortaya koyacağım». Sonra şöyle dedi :
«— Ey Allah'ın Rasûlü! (s.a.v.) Senin atlıların beni, umre yapmak isterken yakaladılar. Şimdi ne yapmamı uygun görürsün?» Rasûlüllah (s.a.v.) da şöyle cevap verdi :
«— Umreni eda etmek için git. fakat Allah ve Rasûlünün (s.a.v.) yolu üzere veda et». Yapacağı umrenin usûlünü ona öğretti.
Sümâme niyetettiği umreye gitti. Mekke'nin içine girdiği zaman gür sesiyle :
«— Lebbeyk Allahümme Lebbeyk... (Emrindeyim, Allah'ım! Em­rindeyim...)
— Lebbeyk, lâ şerike leke, lebbeyk...» (Emrindeyim, senin orta­ğın yoktur, ben senin emrindeyim...)
«— înne'l-hamde ven-ni'mete leke ve'l mülk...» (Hamd, nimet ve mülk sana aittir.)
«— Lâ şerîke lek...» (Senin hiç ortağın yoktur...) diyerek durdu.
Böylece o, yeryüzünde Mekke'ye telbiyede bulunarak (Lebbeyk diyerek) giren ilk müslüman oldu.
Kureyşli'ler telbiye sesini duyunca öfke ve dehşetle koştular. Kı-Iınçlarını kınlarından sıyırdılar. Kendilerine ocaklarında sataşan kişiyi yakalamak İçin sesin geldiği tarafa doğru yürüdüler.
Halk, Sümâme'nin yanına geldiğinde, o telbiyede bulunarak sesi­ni yükseltti. Kureyş gençlerinden biri, onu okla öldürmek istedi. Elle­rini tutup, engel oldular ve dediler ki :
«— Sen, bunun kim olduğunu biliyor musun?»
«— Bu Yemâme hükümdarı Sümâme ibnu Üsâl'dir».
«— Eğer ona bir kötülük yaparsanız onun milleti bizden gıda yar­dımını keser ve bizi açlıktan öldürürler». Halk, kılınçlarmı kınlarına so­kup Sümâme'ye geldiler ve şöyle dediler:
«— Neyin var Sümâme?»
«— Kafayı bozup kendinin ve atalarının dînini mi terkettin?»
«— Kafayı filân bozmadım ama, en hayırlı dîne girdim. Muham-med'in (s.a.v.) dînine girdim», diye cevap verdi. Sonra sözüne şöyle devam etti:
«— Bu Kabe'nin Rabbi'ne yemin olsun ki, ben Yemame'ye dön­dükten sonra, en sonuncunuz Muhammed'in (s.a.v.) dînine girinceye kadar, size Yemâme'den ne bir buğday tanesi veya ne de başka bir yardım gelir».
Sümâme ibnu Üsâl Kureyş'lileı-in gözü önünde, Rasûlüllah'in fs.a.v.) kendisine öğrettiği şekilde umre yaptı...
Putlara değil, Allah'a yaklaşmak için kurban kesti ve ülkesine dön­dü. Halkına. Kureyş'ten erzağı kesmelerini emretti. Onun emrini tutup, Mekke halkına bütün yardımlarını kestiler.
Sümâme'nin Kureyş'e koyduğu ambargo gittikçe arttı. Fiatlar yük­seldi. İnsanlar arasında açlık çoğaldı. Sıkıntıları son noktasına geldi. Hatta, kendilerinin ve çocuklarının açlıktan ölmelerinden korktular.
Bunun üzerine, Rasûlüllah'a (s.a.v.) şu mektubu yazdılar:
«Bildiğimize göre sen, yakınlarından ilgiyi kesmez ve böyle olma­ya teşvik edersin...
İşte sen, aramızdaki ilgiyi kestin, babaları kılıçla, çocuklarını aç­lıktan öldürdün.
Sümâme İbnu Üsâl, bizden erzağı kesti ve böylece bize zarar ver­miş oldu. Eğer uygun görürsen, ihtiyaç duyduğumuz şeyi, bize gönder­mesini ona yaz».
Rasûlüllah (s.a.v.), Sümâme'ye, onların yiyeceklerini kesmemesi­ni yazdı ve o da ambargoyu kaldırdı.
Sümâme İbnu Üsâl —hayatı boyunca—> dînîne ve Peygamberinin (s.a.v.) sözüne sadık kaldı. Rasûlüllah (s.a.v.) vefat edince, Araplar Allah'ın dîninden gruplar halinde tek tek çıkmaya başladılar.
Hanîfe Oğulları kabilesi içinde, Müseyiimetü'l-Kezzab ayaklandı. Onları kendisine inanmaya davet ediyordu. Sümâme, ona karşı gelip, halkına şöyle dedi :
«— Ey Hanîfe Oğulları! Aydınlığı olmayan bu karanlık işten sa­kınınız.
Vallahi, bu sizden alıp götürdüğü kimseler için, Allah'ın takdir et­tiği bir bedbahtlık, alıp götüremediği kimseler için de büyük bir de­nemedir.
Ey Hanîfe Oğullan! Aynı anda iki peygamber olmaz. Muhammed Allah'ın elçisidir. Ondan sonra, başka peygamber (s.a.v.) yoktur ve ona denk bir peygamber [s.a.v.) de yoktur». Sonra, onlara şu âyetleri okudu :
«Hâ mîm, Kitabın indirilmesi, güçlü ve bilgin olan Allah katından-dır. O, günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lûtfu bol olandır. Ondan başka tanrı yoktur, dönüş onadır».  [1]
Sözüne şöyle devam etti :
Şu Allah kelâmı nerede, Müseylime'nin uydurup, âyet dediği şu sözler nerede?
«Ey kurbağa! Öteceğin kadar öt. Sen ne içecekten mahrum eder­sin, ne de suyu bulandırırsın».
Sonra, halkından İslâm üzere kalanları topladı. Allah yolunda ci-hâd ve yeryüzünde Allah'ın adını yüceltmek için, dinden dönenlerle dövüşmeye gitti.
Allah, Sümâme İbnu Üsâl'e hayır ihsan etsin.
Ona Allah'tan korkanlara vaad edilen Cennet'i ikram etsin.[2]





[1] Mü'min Sûresi, Ayet  1-3
[2] Sümâme İbn Usal hakkında  geniş  bilgi  için aşağıdaki  eserlere bakınız;
1- İbn Hacer, el-İsabe fî temyizi's-Sahabe, J/204. (Mustafa Muhammed baskısı).
2- İbn Abdi'l-berr, el-İstîab  fî esmai'l-ashab,  I/305-309.
3- İbn  Hİşam, es-Siretu'n-nebeviyye, es-Sakanın tahkiki,  (Fihristlere bakınız). ez-Ziriklî, el-A'lâm, M/86.
Dr. Abdurrahman Re’fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/48-54.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı