25 Nisan 2011 Pazartesi

BERÂ İBNU MALİK ELENSARI

BERÂ İBNU MALİK  ELENSARI


İBerâ'yı müslüman ordularından   herhangi birine  komutan  yapmayın z Uılganlığı yüzünden askerleri helak etmesinden korkuyorum».[1]
»açları dağınık, toz toprak içinde, bedeni zayıf, kemikleri görü-»irisiydî. Gören ona bakmak istemez, sonra da ondan gözünü ka-itTdı.
akat o, katıldığı savaşlarda, arkadaşlarıyla müştereken öldürdük-rinden başka, tek başına müşriklerden yüz kişiyi öldürmüştü.
Bu kahraman, gözünü budaktan sakınmayan kişi   ki;   Hz. Ömer, jnun hakkında valilerine şöyle yazmıştır: «Atılganhğıyla, askerleri helak edeceğinden korktuğum için, onu müslüman ordularının başına ge-iirmenizi istemiyorum».
İşte bu kişi; Rasûlüllah'ın (s.a.v.) hizmetinde bulunan Enes İbnu lâiik'in kardeşi Berâ İbnu Mâlik el-Ensarî'dir.
Berâ İbnu Mâlik'in gösterdiği kahramanlıklar çoktur. Bu konuda Sözü fazla uzatmamak için onun kahramanlık hikâyelerinden sadece )ir tanesini sunuyorum.
Bu hikâye, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) vefat edip, Allah'a kavuştuğu an­lardan başlar. Şöyle ki : Arap kabileleri akın akın bu dine girdikleri gibi, 'ine Allah'ın dininden, o şekilde çıkmaya başlamışlardı. Mekke, Me-lîne ve Taif halkıyla imanları sağlam kimselerin meydana getirdiği ora-la buradaki birkaç guruptan başka, İslâm dîninde kimse kalmamıştı.
Hz. Ebûbekir, bu yıkıcı ve karanlık fitne karşısında dağ gibi dimdik durdu. Muhacirlerden ve Ensar'dan 11 ordu hazırladı. Bu ordula­rın komutanlarına 11 sancak verdi. Dinden dönenleri, doğruluk ve Hakk yoluna çevirmek, yoldan sapanları kılıç kuvvetiyle yola getirmek için, Arabistan'ın her tarafına bu orduları gönderdi.
Dinden dönenlerin en tehlikelisi ve sayıca en kalabalığı Müseyli-metü'l-Kezzab'ın taraftarları olan Hanîfe oğullarıydı.
Müseylime, kendi kavminden ve taraftarlarından 40.000 savaşçı toplamıştı.
Bunların çoğu, Müseylime'ye inandıklarından değil de sırf onu tutmuş olmak için, yanında yer almışlardı. Bazıları şöyle diyordu :
«— Ben Müseylime'nin yalancı, Muhammed'in doğru olduğuna inanıyorum. Fakat Müseylime, bize Muhammed'den daha sevimlidir».
Müseylime. İkrime İbnu Ebî Cehl'in komutasında, karşısına çıkan ilk müslüman ordusunu yenmiş ve geri püskürtmüştü.
Bunun üzerine, Hz. Ebûbekir, Halîd İbnu'I-Velîd komutasında ikinci bir ordu gönderdi. Ensar ve Muhacirler'in büyükleri de bu orduda yer almıştı. Bunların öncü kuvvetleri arasında da Berâ İbnu Malik el-Ensarî ve bir grup müslüman vardı.
İki ordu Necid'de Yemame denilen yerde karşılaştı. Az sonra, Mü­seylime ve taraftarları ağır bastı. Müslümanlar bozguna uğradılar. Hat­ta Müseylime'nin taraftarları, Halici İbnu'l-Velîd'in çadırına kadar gelip, onu yıktılar. Eğer kurtarmasalardı, nerdeyse karısını öldüreceklerdi.
İşte o anda, müsiümanlar büyük bir felâketin eşiğinde olduklarını anladılar. Eğer Müseylime'ye yenilirlerse, o günden sonra bir daha İs­lâm bayrağının asla yükselmeyeceğîni ve Arabistan'da, tek ve ortağı olmayan Allah'a hiç ibâdet edilmeyeceğini farkettiler,
Halid askerlerine koşup, onları yeniden düzene soktu. Muhacirleri Ensâr'dan, bedevileri diğerlerinden ayırdı. Oğullarıyla birlikte savaşan babaları bir sancak altında topladı.
İki ordu arasında, benzeri görülmemiş çok şiddetli bir savaş oldu Müslümanlar olağanüstü kahramanlıklar gösterdiler.
İşte Ensâr'ın sancağını taşıyan Sabit İbnu Kays. Ölüme hazırlanı­yor. Kefenini giyiyor. Yere bir çukur kazıyor. Bacaklarının yarısına ka^ dar oraya iniyor. Sancak elinde, orada dikiliyor ve nihayet şehîd oluyor..
İşte, Hz. Ömer'in kardeşi Zeyd fonu'! Hattab.. O, şöyle bağırmakta­dır :
«Ey insanlar! Döğüşürken dişlerinizi sıkın. Düşmanınıza öyle vu­run. İleri gidin...
Ey insanlar! Vallahi, bundan sonra, Müseylime yenilinceye veya ben Allah'a kavuşuncaya kadar asla konuşmayacağım. Benim öleceğim kesin artık...»
Bu konuşmadan sonra, düşmana hücum etti ve şehit oluncaya ka­dar kahramanca dövüştü.
İşte, Ebu Huzafe'nin azatlı kölesi Salim. O da muhacirlerin san­cağını taşıyor. Kavmi, onun güçsüz kalıp, dayanamamasmdan endîşe etmektedir. Ona şöyle dediler:
«— Düşmanın sana bir zarar vermesinden korkuyoruz». O da şöyle cevap verdi :
«— Eğer ben sancağı taşıyamıyacak olursam, en kötü Kur'ân ha­fızı olurum». O da, Allah'ın düşmanlarına kahramanca bir saldırıda bu­lundu ve yaralandı.
Fakat bütün bunların kahramanlıkları, Berâ'nınkinin yanında çok basit kalır.
Harp kızıştığı sırada, Halid, Berâ İbnu Malik'e dönüp dedi ki :
 «— Onlara yardım et, ya Berâ!» Berâ da kavmine dönüp :
«—• Ey Ensar topluluğu! Hiçbiriniz Medîne'ye dönmeyi düşünme­sin. Bugünden sonra, sizin Medîne diye bir şehriniz yok... Ancak tek olan Allah var... Birde cennet». Sonra, müşriklere hücum etti. Onunla birlikte müslümanlar da hücum ettiler. Düşman saflarını yarmaya ve Allah'ın düşmanlarının boyunlarını vurmaya başladılar. Müseylime ve taraftarları bozguna uğradılar. Bir bahçeye kaçıp, sığındılar. Bu bahçe o günden sonra; «Ölüm Bahçesi» ismiyle meşhur olmuştur. Çünkü o gün, orada pek çok kişi öldürülmüştür.
Bu «Ölüm Bahçesi», geniş ve yüksek duvarlı idi. Müseylime ve binlerce askeri içeri girdikten sonra, kapıları kapattılar ve duvarların üstüne çıktılar. İçerden, müslümanlann üzerine ok yağdırmaya başla-dılarV II
İşte böyle bir sırada, müslümaniarın gözünü budaktan sakınmayan kahramanı Berâ İbnu Malik ilerleyip şöyle dedi :
«— Arkadaşlar! Beni bir kalkanın üzerine koyun, Kalkanı mızrak­ların üzerinde kaldırın. Sonra beni bahçenin içine, kapıya yakın bîr ye­re fırlatın. Ya şehîd olurum, ya da kapıyı size açarım».
Berâ İbnu Malik bir kalkanın üzerine oturdu. Onun vücudu zayıf ve hafifdi. Müslümanlar, onun üzerine oturduğu kalkanı mızraklarla yük­seltip, binlerce kişinin bulunduğu «Ölüm BahçesUne attılar. Berâ, bir yıldırım gibi onların üzerine indi. Bahçenin kapısı önünde onlarla çar­pışmaya ve onların boyunlarını vurmaya başladı. 10 kişiyi öldürdükten sonra kapıyı açtı. Kendisinde 80 den fazla ok ve kılıç yarası vardı... Müslümanlarda duvar ve kapılardan «Ölüm BahçesUne girdiler. Du­varların üstündekilere de saldırdılar. Yaklaşık olarak 20 bin kişi öldür­düler. Müseylime'yi de yere serdiler.
Berâ İbnu Malik tedavi edilmek için evine götürüldü. Halid İbnu'l-Velîd, onun yaralarını iyileştirmek için bîr ay orada kaldı Allah'ın lût-fuyla iyileşti. İşte böylece, Berâ'nın vasıtasıyla müslümaniar büyük bir zafer kazanmış oldular.
Berâ İbnu Malik el-Ensari. «Ölüm Bahçesi»nde kaçırdığı şehîdliği arıyordu.
En büyük idealini gerçekleştirmek özlemi ve sevgili Peygambe­rine (s.a.v.) kavuşmak hasretiyle, savaştan savaşa koşuyordu. Niha­yet, İran'ın şehirlerinden Tüster'in fethi sırasında, İranlılar sağlam bir kaleye sığınmışlardı. Müslümanlar orayı kuşattılar. Kuşatma uzayıp, İranlılar sıkıştırılınca, surların tepesinden demir zincirler sarkıttılar. Zincirlerin ucunda ateşte kızdırılmış çelik kancalar takılıydı. Bu kan­calar, aşağıdaki müslümaniarın vücûtlarına yapışıp, onları ya ölü ya da ölmek üzereyken yukarıya çekiyorlardı.
Kancalardan birisi, Berâ'nın kardeşi Enes İbnu Malik'e takıldı. Berâ onu görür görmez kalenin duvarına tırmandı, kardeşini götüren zinciri tuttu. Kancayı onun vücûdundan çıkarmaya uğraşıyordu ki bu defa eli yanıp, duman tütmeye başladı. Elinin yanmasına aldırmayıp, kardeşini kurtardı. Eli, etsiz bir kemik haline geldikten sonra Berâ yere düştü.
Bu savaşta, Berâ İbnu Malik el-Ensarî şehîd olmak için Allah'a duâ| etti. Allah da onun duasını kabul etti. Yine bu savaşta şehîd düştü.
Allah, Berâ İbnu Malik'in yüzünü Cennet'te güzelleştirsin. Peygam-I beri Muhammed'le (s.a.v.} sohbetinden dolayı, Allah onun gözünü ay" din etsin[2]
  



[1] Hz. Ömer  (r.a.)
[2] El-Berâ İbn Malik el-Ensarî hakkında geniş bilgi için aşağıdaki eserler^ kınız:
1 - El-İsabe, biyografi no:  620.
2-EI-îstîâb (el-İsabe'nin hamisinde), 1/137.
3-Et-Tabakatu'l-Kubra, IEI/441; VII/17,121.
4-Taberî Tarihi; Onuncu ciltteki fihristlere  bakınız.
5-EI-Kâmil fî't-tarîh i Fihristlere bakınız.
6- İbn Hişam, es-Sîretu'n-nebevîyye i Fihristlere bakınız.
7- Hayatu's-sahabe : Dördüncü ciltteki fihristlere bakınız,
8- Şît Hattab, Kadetu Fethi Faris,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı