Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kur'ân Üstâdları


Peygamberin Sahâbîlerinden Meşhur Olan Kur'ân Üstâdları Babı [30]


20-.......Mesrûk'tan: Abdullah ibn Amr, Abdullah ibn Mes'ûd'u zikretti de:

— Ben Abdullah ibn Mes'ûd'u sevmekte devam edeceğim; Pey­gamber'den: "Kur'ân'ı şu dört kimseden alınız: Abdullah ibn Mes'ûd'dan, Sâlim'den, Muâzi bin Cebel'den ve Ubeyy ibn Ka'b'dan" derken işittim, dedi [31].



21-.......Şakîk ibn Seleme tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdul­lah ibn Mes'ûd bir hutbe îrâd etti de şöyle dedi: Allah'a yeminle söylüyorum ki, ben Rasülullah'ın ağzından yetmiş küsur sûre almışımdır. Yine Allah'a yeminle söylüyorum ki, Peygamber'in sahâbîleri, be­nim onların en hayırlısı olmadığım hâlde Allah'ın Kitâbı'm en iyi bi­lenlerinden olduğumu muhakkak bilmişlerdir.

Şakîk dedi ki: Ben topluluk içindeki dâirelerde oturdum da ne söylüyorlar diye dinliyordum. İbn Mes'ûd'un sözünün gayrisini söy­leyen bir tek reddedici işitmedim.



22-.......Alkame şöyle dedi: Biz Hımıs'ta bulunuyorduk. İbn Mes'ûd Yûsuf Sûresi'ni okudu. Bir kimse:

—  Sûre böyle nazil olmadı, dedi. İbn Mes'ûd:

—  Ben Rasûlullah'ın huzurunda okudum da O bana "Güzel okudun" buyurdu, dedi.

Ve o şahısta şarâb kokusu buldu. Bunun üzerine:

—  Sen Allah'ın Kitâbı'nı yalanlamakla şarâb içmeyi bir araya mı topluyorsun? dedi ve o şahsa şarâb içme cezası uyguladı.


23-....... Mesrûk, şöyle dedi: Abdullah (R) şöyle dedi:

— Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemîn ile söylüyo­rum, Allah'ın Kitâbı'ndan hiçbir sûre inmedi ki, ben onun nerede in­dirildiğini bilir olmayayım; yine Allah'ın Kitâbı'ndan hiçbir âyet indirilmedi ki, ben onun ne hakkında indirildiğini bilir olmayayım.

Eğer Allah'ın Kitâbi'nı benden daha iyi bilir, kendisine develerin ulaş­tırabileceği bir kimsenin mevcûd olduğunu bileydim, muhakkak bi­ner, ona giderdim [32].



24-.......Katâde tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'e:

— Peygamber(S)'in zamanında Kur'ân'ı cem' edenler kimlerdir? diye sordum.

Enes:

— Dört kişidir; hepsi de Ensâr'dandır: Ubeyy ibn Ka'b, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd, dedi.

Bu hadîsi el-Fadl, Hüseyin ibn Vâkıt'tan; o da Sumâme'den; o da Enes'ten isnâdıyle rivayet etmesinde Hafs ibn Umer'e mutâbaat eylemiştir.



25-......Enes şöyle dedi: Peygamber (Sav) vefat etti. Kur'ân'ı şu dört kişiden başkası toplamadı:
Ebu'd-Derdâ, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd.

Enes: Ve biz, bu Ebû Zeyd'e vâris olduk, dedi (Çünkü bu Ebû Zeyd, Enes'in amcası idi ve zürriyet bırakmamıştı) [33].



26-....... İbn Abbâs dedi ki: Umer şöyle dedi: Alî bizim en iyi hüküm verenimizdir; Ubeyy de bizim en iyi okuyanımızdır. Bizler ise,

Ubeyy: "Ben onu Rasûlullah'ın ağzından aldım, binâenaleyh ben hiç­bir neshedici şeyden dolayı Rasûlullah'tan almış olduğum okuyuşu terketmem" der olduğu hâlde, Ubeyy'in kavlinden bir kısmını mu­hakkak terketmekteyiz. Ubeyy: Yüce Allah şöyle buyurdu: "Mâ nensaḣ min âyetin ev nunsihâ ne/ti biḣayrin minhâ ev miślihâ(k) elem ta’lem enna(A)llâhe ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)"(el-Bakara: 106), şeklinde okurdu [34].

Kaynak

[30] Yânî Kur'ân'ı ezberlemekle ve öğretmesine girişmekle meşhur olanlar. Bu "Kurrâ" lafzı selef örfünde Kur'ân hakkında tefakkuh eden.kimse için de kul­lanılırdı (İbn Hacer).

[31] Buhârî bunu el-Menâkıb Kitâbı'nda birkaç yerde getirmişti.

İşte bu dört zâtın ikisi ilk Muhacirler'dendir. Bunlar Abdullah ibn Mes'ûd ile Ebû Huzeyfe'nin himayesinde bulunan Sâlim'dir. Bu Salim, müslümanların ulularından ve değerlilerindendi. Peygamber'in Medine'ye gelmesinden önce in­sanlara imamlık yapardı. Bu dört kişiden diğer ikisi de Ensâr'dandır. Bunlar Muâz ibn Cebel ile Ubeyy ibn Ka'b'dır. İşte bu ikisi de hakkıyle büyük ve ulu iki zâttırlar. Allah hepsinden razı olsun! (İbn Kesîr).

[32] Burada arka arkaya gelen bu üç hadîs, İbn Mes'ud'la ilgilidir.

Bunların hepsi haktır, doğrudur. Bu sözler, kişinin bizzat kendisinden bil­mekte olduğu, bazen başkalarının bilemeyecekleri nevi'den olan haberlerden­dir. Kişinin böyle kendinden haber vermesi, bir ihtiyâç için ise caiz olur. Nitekim Yüce Allah da Yûsuf Peygamber'in Mısır ülkesinin sahibine karşı kendisinden bahsedip: "Beni memleketin hazîneleri üzerine me'mûr et. Çünkü ben onları iyice korumaya muktedirim, bilenim" (Yûsuf: 55) dediğini Yûsuf'tan haber ver­miştir, tbn Mes'ûd'u medh ve sena olarak Rasûluîlah'm: "Kur'ân'ı dört kişi­den okuyunuz..." buyurup da bu dördü saymaya İbn Mes'ud'la başlaması kâfidir (îbn Kesîr).

[33] Bu hadîsin zahiri,sahâbîlerden sâdece bu dört kişiden başkasının Kur'ân'ı cem' etmemiş olduğudur. Hâlbuki hadîsin ma'nâsı böyle değildir. Aksine, hakkında hiç şübhe edilmeyen hakikat; Kur'ân'ı Muhacirler'den dctoir çok kimselerin cem1 etmiş bulunduklarıdır.Belki Enes'in maksadı Ensâr'dan bu dörtten başkası Kur'­ân'ı cem' etmedi demektir. Ve işte bunun için muttafakun aleyh olan birinci rivayette Ensâr'dan bu dört kişiyi zikretmiş ve onlar da: Ubeyy ibn Ka'b'dır... diye saymıştır. Buhârî'nin yalnız olarak rivayet ettiği hadîslerden olan ikinci ri­vayette ise Ebu'd-Derdâ, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd vardır. Bunların hepsi meşhur kimselerdir. Ancak bu Ebû Zeyd meşhur değildir. Zîrâ o ma'rûf değildir ve ancak bu hadîste tanınmıştır. Onun isminde de İhtilâf edil­miştir; Vâkıdî: Onun ismi Kays ibnu's-Seken ibn Kays ibn Zeûrâ ibn Haram ibn Cündüb ibn Âmir ibn Ganem ibn Adiyy ibni'n-Neccâr'dır dedi. İbnu Nu-meyr ise: Onun ismi, Sa'd ibn Ubeyd ibni'n-Nu'mân ibn Kays ibn Amr ibn Zeyd ibn Umeyye'dir, Evs kabîlesindendir dedi. Bunlar Evs'ten Kur'ân'ı cem' eden iki kişidir denildi. Bunu Ebû Umer ibn Abdilberr hikâye etti. Bu ise uzak bir görüştür. Vâkıdî'nin kavli ise daha sahîhtir. Çünkü o zât Hazrecli'dİr. Zîrâ Enes: Biz ona vâris olduk, demiştir, onlar ise Hazrec kabîlesindendirler. Lâfızların birinde Enes: Ebû Zeyd benim amcalarımdan idi, demiştir. Katâde de Enes'in şöyle dediğini nakletti. Ben iki kabîle ile Evs ve Hazrec kabîleleriyle övünüyo­rum. Evs kabîlesi meleklerin yıkadığı Hanzala ibn Ebî Âmir bizdendir, an ce­mâatinin -yâhud arkadan esen rüzgârın- himaye etmiş olduğu Âsim ibn Sabit bizdendir, ölümünden dolayı Arş'ın titrediği Sa'd ibn Muâz bizdendir, şâhidli-ği iki erkeğin şâhidliğîne denk kılınan Huzeymetu'bnu Sabit bizdendir, dedi. Buna karşı Hazrec kabîlesi de: Bizden dört kişi var ki, bunlar Rasûluîlah'm za­manında Kur'ân'ı cem' etmişlerdir: Ubeyy ibn Ka'b, Muâz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Ebû Zeyd, dedi. İşte bunun hepsi Vâkıdî'nin sözünün sahîh olduğuna delâlet etmektedir. İşte bu Ebû Zeyd, bir kaç kişinin zikrettiğine göre Bedir'de hâzır bulunmuştur. Mûsâ ibn Ukbe (141) de ez-Zuhrî'den naklen: Ebû Zeyd Kays ibnu's-Seken, Hicret'ten sonra onbeşinci senenin başında Ebû Ubeyd Köprüsü gününde öldürüldü, demiştir.

Muhacirler'den de Kur'ân'ı cem' eden kimselerin bulunduğuna delîl şudur: Ebû Bekr es-Sıddîk ki, Rasûlullah onu, kendi hastalığı zamanında bütün Mu­hacirler ve Ensâr topluluğu üzerine imâm yapıp öne geçirmiştir. Hâlbuki Rasû­lullah: "Bir topluluğa onların içinde Allah'ın Kitâbi'nı en iyi okuyanları imamlık eder" buyurmuştur. Öyleyse eğer Ebû Bekr onların içinde Allah'ın Kitâbi'nı en iyi okuyan kimse olmuş olmayaydı, Rasûlullah onu sahâbîler topluluğu üzerine imâm yapıp öne geçirmezdi. Bu ifâde eş-Şeyh Ebû'l-Hasen Alî ibn İsmâîl el-Eş'arî'nin takrir ettiği muhakemenin mazmunudur. Bu takrir def edilemez ve bunda şübhe de olunamaz. Hafız İbnu's-Sem'ânî (615) bu hususta bir risale cem' etmiştir. Ben de bunun takririm Müsnedu'ş-Şeyhayn'da genişietmişimdir.

Kur'ân'ı tamâmıyle cem' eden Muhacirler'den biri de Usmân ibn Affân'-dır. O yakııjda zikredeceğimiz gibi Kur'ân'ı bir rek'âtte okumuştur. Bunlardan bir diğeri Alî ibn Ebî Tâlib'dir. Onun, Kur'ân'i İndiriliş sırasına göre cem' etti­ği söylenir. Biz bunu daha evvel takdîm etmiş bulunuyoruz. Onlardan bir diğeri Abdullah ibn Mes'ûd'dur. Onun: "Allah'ın Kitâbı'ndan hiç bir âyet yok ki, ben o âyetin nerede indiğini ve ne hakkında indiğini bilmiş olmayayım. Şayet Al­lah'ın Kitâbi'nı benden daha iyi bilir, ve kendisine bineklerin ulaştırabileceği bir kimse bileydim elbette binib o zâta giderdim" dediği de daha önce geçmişti.

Onlardan bir diğeri de Ebû Huzeyfe'nin himayesinde olan Sâlim'dir. O ne-cîb seyyidlerden ve nakîb imamlardan idi, Yemâme harbinde şehîden öldürül­müştür.

Yine onlardan biri, derya âlim, Rasûlullah'm amcası oğlu ve Tercemânu'l-Kur'ân olan Abdullah ibn Abbâs'tir. Mucâhid'in şöyle dediği yukarıda geçmiş­ti: Ben Kur'ân'ı iki kerre İbn Abbâs'a arz ettim, her bir âyetin yanında duruyor ve kendisine o âyetin ma'nâsım soruyordum.

Yine onlardan biri Abdullah ibn Amr'dir. Nitekim en-Nesâî ile İbn Mâce, İbn Cureyc'den; o da Abdullah ibn Ebî Muleyke'den; o da Yahya ibn Hakîm ibn Safvân'dan olmak üzere şu hadîsi rivayet etmişlerdir: Abdullah ibn Amr: Ben Kur'ân'ı cem' ettim ve her gece kıraat ettim. Benim Kur'ân'ı her gece oku­mam haberi Rasûlullah'a ulaştı da o: "Kur'ân'ı bir ay içinde okuyup hatmet" buyurdu demiştir. Râvî bu hadîsin tamamını böylece zikretmiştir (İbn Kesîr).

Enes ibn Mâlik'den "Kur'ân'ı sahâbîlerden dört kişiden başkası cem' etmedi" dediği şeklinde zikredilen bu hasr, kat'î olarak hatâdır. Bu hatânın râ-vîlerin birinden olması caizdir. Lâkin hadîsciler bu hadîsin senedinin sahîh ol­masına tâbi' olarak metnin sahîhliği İçin de bir vecih aramakla meşgul olmuşlardır. Hafız İbn Hacer, Fethu'l-Bârtfe bir çok ihtimaller îrâd ettikten sonra Enes'in bu sözüne cevâb olmak üzere muhakkıkların söyledikleri görüş­leri tamâmıyle almıştır. Nassı şudur:

el-Kâadi Ebû Bekr el-Bâkıllânî ve diğerleri Enes'in bu hadîsinden bir çok cevâblarla cevâb vermişlerdir. Birincisi: Bunun mefhûmu muhalifi yoktur, bi­nâenaleyh bunlardan başkalarının Kur'ân'ı cem' etmiş olmamaları lâzım gel­mez. İkincisi: Murâd, Kur'ân'ı nazil olduğu bütün vecihler ve kıraatler üzerine bu dört zâttan başkası cem' etmedi, demektir. Üçüncüsü: Kur'ân'dan, tilâveti­nin ardından nesh edilenleri ve nesh edilmemiş olanları bu dört kişiden başkası cem' etmedi demektir. Bu görüş ikinci görüşe yakındır. Dördüncüsü: Kur'ân'ın cem' edilmesinden murâd, diğerlerinin hilâfına vasıtasız olarak onu bizzat Ra-sûlullah'ın kendi ağzından almaktır. Buna göre bâzılarının Kur'ân'ı almaları bir vâsıta ile olması muhtemil olur. Beşincisi: Bunlar dâima Kur'ân'ı takrir et­me ve öğretme işiyle meşgul olmuşlardır da bundan dolayı böyle Kur'ân'ı cem' edenler olarak meşhur olmuşlardır. Ve yalnız bunların bu hâlini bilen kişiye, başkalarının halleri gizli kalmıştır da o kimse Kur'ân'ı cem' etme işini kendi bilgisine göre sâdece bu dört zâta hasretmiştir. Hâlbuki iş haddizatında böyle değildir. Yâhud da diğerlerinin gizli kalmalarına sebeb, onların riya ve kendini beğenme gailesinden korkmuş olmalarıdır, böyle tanınmamakla o gaileden emîn olunmuştur. Altıncısı: Cem'i ile murâd, yazmaktır. Binâenaleyh bu diğerleri­nin sırf hafıza ile ezberlemiş olarak cem' etmiş olmalarını nefyetmez. Buradaki dört kişiye gelince; onlar hem yazılı olarak, hem de sırf hafızadan ezberlemiş olarak Kur'ân'ı cem' etmişlerdir. Yedincisi:-Murâd, her bir insan Rasûlullah zamanında Kur'ân'ı ezberlemeyi tamamlaması ma'nâsıyle Kur'ân'ı cem' ettiği ni açıklamamıştır. Sâdece buradaki dört zât, diğerlerinin hilâfına bunu açıkla­mışlardır. Diğerleri bunu açıkça söylememiştir. Çünkü gerçekte sahâbîlerden her biri Kur'ân'ın cem'ini ancak Rasûlullah'm vefatı sırasında Kur'ân'dan en son âyet nazil olduğu ve tebliğ edildiği zaman tamâmiyle ikmâl etmişlerdir. Muhte­mil ki, bu en son âyete ve en son nazil olmuşa benziyen âyetlere, daha önce bü­tün Kur'ân'i cem' etmiş olan kimselerden sâdece bu dört zât hâzır olmuştur. Her ne kadar bu son nazil olan âyetlere, diğer âyetleri apaçık şekilde cem' et­memiş olan kimseler de hâzır bulunmuş iseler de. Sekizincisi: Kur'ân'ın cem'in-den murâd, dinlenip ona itaat edilmesi ve mûcebiyle amel olunmasıdır.

Ahmed, ez-Zühd'de Ebu'z-Zinâd tarîkinden şu hadîsi tahrîc etmiştir: Bir kimse Ebu'd-Derdâ'nm yanma geldi de: Benim oğlum Kur'ân'ı cem' etmiştir, dedi. Bunun üzerine Ebu'd-Derdâ da: Yâ Allah, gufranını taleb ederim, Kur'­ân'ı ancak onu dinleyip itaat eden kimse cem' etmiştir, dedi. Bu İhtimallerin çoğunda ve bilhassa sonuncusunda bir külfete giriş vardır. Ben bunlardan önce diğer bir ihtimâle imâ etmiştim, o da murâdm, bu dört kişiyi Evs'in karşısında, Hazrec kabilesi lehine isbât etmek olduğudur. Binâenaleyh bu hadîs, Evs ve Haz-rec kabîleleri dışındaki Muhâcirler'den ve onlardan sonra gelenlerden Kur'ân'ı cem' edenlerin mevcudiyetini nefyetmez. Bir de Enes bunlardan başkaları ken­disine gizli olmadığı halde maksadının sırf bunlarla ilgili bulunmasından dola­yı, sâdece bunlar üzerine iktisar etmiştir de denilmesi muhtemildir.

Birçok hadîslerden zahir olan şudur: Ebû Bekr, Peygamber'in hayâtında Kur'ân'ı ezbere biliyordu. Peygamber gönderildiği ilk Mekke yıllarında Ebû Bekr'in, kendi evinin avlusunda bir mescid bina ettiği, ve orada Kur'ân'ı de­vamlı okur olduğu geçmişti. Ebû Bekr'in okuduğu o Kur'ân metinleri her ne kadar Kur'ân'dan o zaman nazil olmuş bulunan metinlere hamledilirse de bu, vukuunda hiç şübhe edilemiyecek bir husustur. Buna Ebû Bekr'in, Peygamber'le Mekke'de bulundukları ilk sıkıntılı yıllarda dahî Kur'ân'ı Peygamber'den al­maya olan şiddetli hırsı ve gönlünü Kur'ân için boşaltması ve Peygamber'le Ebû Bekr'in biribirleriyle çok sık buluşup beraber olmalarını da ilâve etmelidir. Hattâ Aişe, hicret hadîsinde geçtiği gibi, Peygamber'in kendi evlerine sabah akşam gelmeyi i'tiyâd edindiğini söylemiştir. Müslim "Bir kavme, Allah'ın Kitâbı'nı en iyi okuyanları imamlık eder" hadîsini Sahîh'inde rivayet etmiş ve ben de o hadîse yukarıda işaret etmiştim. Ve yine Peygamber'in, kendi hastalığı sırasında kendi yerine imamlık etmesi için Ebû Bekr'e emrettiği de geçmişti ki, bu da Ebû Bekr'in, sahâbîler içinde Kur'ân'ı en iyi okuyan bir kimse olduğuna delâlet eder. Ve yine Alî'den de, kendisinin, Peygamhej'in ölümünün akabinde nuzûl sırasına göre Kur'ân'ı cem' etmiş olduğu haberi geçmişti.

en-Nesâî sahîh bir isnâdla Abdullah ibn Amr'dan tahrîc etti ki o şöyle de­miştir: Ben Kur'ân'ı cem' ettim ve onu her gece okudum. Benim bu okuyuşum Peygamber'e ulaştı. Bunun üzerine Peygamber, beni çağırdı da: "Kur'ân'ı bir ay içinde okuyup hatm eyle" buyurdu. Bu hadîsin aslı Buhârî ve Müslim'in Sa-hîh'lçn içindedir. Ve diğer bir hadîste İbn Mes'ûd'un ve Ebû Huzeyfe'nin hi­mayesinde bulunan Sâlim'in zikri de geçmişti. İşte bunların hepsi Muhâcirler'-dendir. Ebû Ubeyd, Peygamber'in sahâbîlerinden olan meşhur Kur'ân okuyucu­larını zikretmiş ve Muhâcirler'den dört Râşid Halîfeleri, Talha'yı, Sa'd'ı, İbn Mes'ûd'u, Huzeyfe'yi, Sâlim'i, Ebû Hureyre'yi, Abdullah ibn Sâib'i ve Abâdi-Ie'yi (Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Umer, Abdullah ibn Zubey£-Abdullah İbn Amr ibn Âs'ı); kadınlardan ise Âişe'yi, Hafsa'yı, Ümmü Seleme'yi saymıştır. Lâkin bunların bâzısı Kur'ân'm cem'ini ancak Peygamber'den sonra ikmâl et­miştir, binâenaleyh Enes hadîsindeki hasrı reddetmez.

Ebû Davud'un oğlu da Kitâbu'ş-Şerîa'da Muhacir okuyuculardan olmak üzere Temîn ibn Evs ed-Dârî'yi, Ukbetu'bnu Âmir'i, Ensâr'dan Ubâdetu'bnu's-Sâmit'i, Ebû Halîme diye künyelenen Muâz'ı, Mecma' ibn Hârise'yi, Fudâle ibn Ubeyd'İ, Mesleme ibn Mahled'i, ve diğerlerini saymış ve bunlardan bâzıları­nın Kur'ân'ı Peygamber'den sonra cem' ettiklerini tasrîh etmiştir. Kur'ân'ı cem' edenlerden biri de yukarıda geçtiği üzere Ebû Mûsâ el-Eş'arî'dir. Bunu Ebû Amr ed-Dânî zikretti. Sonraki âlimlerden bâzısı Amr ibnu'I-Âs'ı, Sa'd ibn Ubbâd'ı ve Ümmü Varaka'yı da sahâbîlerin okuyucularından saymışlardır. (Muhammed Reşid Rızâ) (Bu sayımlara göre sahâbîlerden Kur'ân'ı tamamiyle cem1 edib oku-yuşuyla da meşhur olan hafızların sayısı 29 oluyor. Bunlardan dördü kadın, 25'i erkektir).

[34] Bu hadîs, büyük olan bir kimsenin haddizatında hatâ olduğu hâlde bazen birşe-yİ doğru zannederek söyleyebileceğine delâlet etmektedir. İşte bunun için İmâm Mâlik şöyle demiştir: "Hiçbir kimse yoktur ki, sözünden bir kısmı alınır, bir kısmı da reddedilir olmasın. Bu hükümden ancak şu kabrin sahibinin (yânî Peygamber'in) sözü müstesnadır. O'nun sözlerinin hepsi makbuldür. Allah'ın sale-vâtı ve selâmı Üzerine olsun!"


Yorum Gönder

0 Yorumlar