Esmaü'l-Hüsna'nın Kula Kazandırdığı, Ma'nâ



“Hüvallâhüllezî lâ ilahe illâ hû.”
“O, öyle Allah'dır ki, kendisinden başka (ibadete lâyık) hiç bir İlâh yoktur.”
Evet. O Allah (Azze ve Celle), bütün kemal sıfatlarını zâtında toplayan, varlığı gerekli ve ulûhiyet kendi hakkı olan yüce zâttır ki “La ilahe illâ hû”  O'ndan başka İlâh, kulluk edilecek mâbud yoktur.
Yerler O'nun, gökler O'nun, ırmaklar, denizler, dağlar O'nundur. Mülkünde ortağı yoktur. Herşey O'nun kudret elindedir. O'na karşı durabilecek bir güç mevcut değildir.
“Er-Rahmân, Er-Rahîm, El-Melik.”
Çünkü O, Rahmân'dır, Rahîm'dir, Melik'tir. Cenâb-ı Hakkın azamet ve şanı dile getirildikten sonra, hemen sıfatları hatırlatılıyor. Dikkat ve nazarlar o cihete döndürülüyor ki, kul her lâhza O'nun keremine muhtaç olduğunu bilsin.
Aklı başında olan hiç kimse kalkıp diyemez ki “ben kendi yiğitliğimle âleme geldim.” Bütün yaratılmışların vücut bulması ancak Allahü Teâlâ'nın rahmetinin eseridir.
Yaratmak O'na mahsustur, ulûhiyyet yalnız O'nun hakkıdır. Aciz insanların elinden çıkan taş parçalarına veya bir yaratığa ulûhiyet isnat etmek felakete kapı açmaktır. Sonradan yaratılan bir şeyde mâbudluk hayâl etmek, Allahü Teâlâ'nın sonsuz kudretini ve kemâlini bi­lememenin neticesidir. Hatta Kur'an-ı Kerim bize haber veriyor ki, kıyamet gününde yüce Allah, Hazreti İsa'ya:
“Ey Meryem oğlu İsa, insanlara (Allah'ı bırakıp da beni ve anamı iki ilâh edinin) diyen sen misin?” [14] diye suâl edecek, o da “Sübhâneke mâyekûnü lî en ekûle mâleyse lî bihak = Seni tenzih ederim (Yâ Rab), hakkım ol­madık bir sözü söylemekliğim bana yakışmaz.”  cevabını verecek ve Ulûhiyyet hakkında Allah'a iftira eden hıristiyanlar ateş yurdunun yaranı olacaklardır.
Ey rahmeti, keremi sonsuz Rabbim! Şu anda biz sana, Resûl-i Kibriya (s.a.v)'nın duaların­da söylediği gibi niyaz ediyoruz:
“Allah'ım! Çocuğa kefil olur gibi bana kefil ol. Göz açıp kapayana kadar (dahî olsa) beni nefsime bırakma, yüzümü sana çevirdim, sırtımı sana dayadım, senden sana sığınmaktan başka çâre ve kurtuluş yoktur.” [15]
Evet. O'nu bilen ve O'nu bulan neyi kaybeder ki?
Allah'tır en büyük kudret sahibi,
Bin âlem yaratır bu dünya gibi!..
Şimdi “Haşr” sûresinin son üç âyetine nazarlarımızı döndürelim. Zaten “Esmâü'l-Hüsnâ” nın giriş kapısı da o.
“O, öyle Allah'dır ki kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. (O) gizliyi de bilendir, aşikârı da. O, çok esir­geyen, çok bağışlayandır.”
“O, öyle Allah'dır kî kendisinden başka hiçbir ilâh yokdur. (O) mülkü melekûtun yegâne sahibidir. Noksanı mûcib her şeyden pâk ve münezzehdir. Selâm ve selâmetin tâ kendisidir. Emn-ü eman verendir. Her şeye nigehbandır. Gâlib-i mutlakdır. Halkın hâlini kemâl-i salâha götürendir. Büyüklükde eşi olmayandır. Allah (müşriklerin kendisine) katmakda oldukları her ortaktan münezzehdir.”
“O, öyle Allah'dır ki vücûda getireceği her şeyi hik­meti muktezâsınca takdîr edendir. Onları var edendir. Varlıklara suret verendir.”
“En güzel isimler O'nun. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nu tesbih (ve tenzih) eder. O gâlib-i mutlaktır. Yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.”
Görüldüğü üzere bu mübarek âyetler Sultan-ı ezelînin kudret ve azametini dile getirmektedir. Allahü Teâlâ'yı en güzel ve kemâliyle anlatan yine Allah'ın kelâmıdır. Akıllar O'nun fazlının eteğine el eriştiremezler. Âlemde O'nu en iyi bilen O'nun şanlı Resulüdür. O da kendisine ikram edilen vahyin bereketiyle bilmektedir ve:
“Ben Allah'ı en iyi bileninizim.” [16] demiştir. Yine sahabilerine karşı: “Siz benim bildiğimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız ve yataklarınızda duramazdınız.” buyurmuştur. Kâinatın nuru ve Allah'ın sevgilisi, bu söz­leriyle, “akılların idrak edemeyeceği, idraklerin ulaşama­yacağı ve bütün mahlukatın ilimlerinin âciz olduğu” gibi lâfızlarla has bir mânâya işaret etmiştir.[17]
Daha evvelce de işaret ettiğimiz gibi Haşr sûresinin bu son üç âyetini okumak pek faziletlidir. Yine bu âyetlerin İsm-i A'zam olduğu da rivayet edilir.
Nihayetsiz olan mülkün seyyidi ve Allah'ın Resulü buyurmuşlardır ki:
“Kim gündüz veya gecede Haşr Sûresi'nin sonunu okur, sonra da o gündüz veya gecede ölürse, Allah ona cenneti vacib kılar.” [18]
Çünkü bu mübarek âyetler bize Allahü Teâlâ'yı kemal sıfatlarıyla anlatıyor. O'nun güzel isimlerinden desenler sunuyor. Onun nihayetsiz kudretini nazara veriyor.
Şimdi “Esmâü'l-Hüsnâ'nın gülistanından çiçekler de­metlemek vakti geldi. İşte ilk isim: Allah (Azze ve Celle).. [19]

kaynaklar
[14] Maide: 5/116.
[15] Müslim.
[16] Buhari.
[17] İslam Tasavvufu Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz.
[18] Tirmizî.
[19] Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 29-32.

Yorum Gönder

0 Yorumlar