Zina ve Fuhuş Toplumun Temelini Sarsar


[ Zina ve Fuhuş Toplumun Temelini Sarsar ]

Değerli mü'minler!
İslâm dini semâvî dinlerin sonuncusu ve en mükemmelidir. Gayesi, Allah'ın en üstün yaratığı olan insanı dünya ve ahirrette mutlu kılmaktır. İslâmiyet, insanın bu mutluluğu elde etmesi için gerekli olan herşeyi emretmiş, onu bundan mahrum edecek herşeyi de yasaklamıştır. Zina ve fuhuş bu yasaklardan birisidir.
Zina aralarında meşrû bir evlilik olmayan, nikâh bağı bulunmayan kimselerin cinsî münasebette bulunmalarına denir.
İslâmiyet, evlenmeyi emrederken zinayı haram kılmıştır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

"Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz bir hayasızlıktır, kötü bir yoldur."1 buyurulmuştur.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar:

"Mü'minleri Allah Teâlâ'dan daha çok fenalıklardan koruyan kimse yoktur. Bunun için Allah Teâlâ açık kapalı fuhşiyati (zinayı) haram kılmıştır.''2
Zina ve fuhuşun ahlâkî, sıhhî, içtimâî ve hukukî pek çok zararları vardır.
Toplumların çekirdeğini aile teşkil eder. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. Çocuk fıtrî gelişmesini de ahlâk ve terbiyesini de önce buradan alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Bu yuva için en büyük tehlike ise zina ve fuhuştur. Zina ve fuhuş önce ailenin teşkilini engeller. Kurulmuş olan ailenin ise dağılmasına ve perişan olmasına sebep olur.
Zina, insanın sağlığını da bozar. Pek çok zührevî hastalıkların kaynağının zina ve fuhuş olduğu tıbben sabit olmuştur. Hatta bugün insan sağlığını tehdit eden AIDS hastalığı da çoğunlukla tenasül organları yoluyla bulaşmaktadır.
Zina ve fuhuşun yaygın hale geldiği toplumlarda ölüm olaylarının çoğalacağını haber veren Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bu noktaya dikkatimizi çekmiştir. Zina ile ana rahmine düşen çocukların çoğu kerre doğumları engellenir. Dünyaya gelenler ise ortada kalarak perişan olur. Anne ve baba şefkatinden mahrum kalır. Zaman zaman bu çocuklardan cami kapılarına bırakılanlar toplumu dehşete düşürür. Çocuğuna sonsuz şefkat ve merhametle dolu ve çocuğu için her fedakârlığa katlanan anneyi, çocuğunu cami kapısına bırakmasına zorlayan, bu yüz kızartıcı kötülüktür. Böylece zina ve fuhuş insanı en büyük özelliğinden, sevgi ve merhamet duygusundan yoksun hale getirir.
Zina ve fuhuş, hangi toplumlarda yaygın hale gelmişse o toplumu çökertmiştir. Bugün, güçlü gibi görünen bazı toplumların zina ve fuhuş yüzünden büyük sarsıntı içinde oldukları ve zaman geçtikçe de bu sarsıntının daha da artarak o toplumları güçsüz hale getireceği kaçınılmazdır.
Ashab-ı Kiram'dan bazılarının zinanın sonuçlarıyla ilgili şu sözleri de dikkate değerdir.
"Zinadan sakının. Çünkü zinada üçü dünya ile üçü de ahiret ile ilgili olmak üzere altı kötü haslet vardır:
Dünya ile ilgili olanlar:
- Rızık ve kazançtaki bereketi kaldırır.
- Ömrü kısaltır.
- İnsanların nefretini mûcip olur.
Ahiret ile ilgili olanlar da:
- Allah Teâlâ'yı öfkelendirir.
- Hesabı şiddetlendirir.
- Cehennem'e girmeye sebep olur.''3
Bunun içindir ki İslâm, zinayı yasaklarken ona götüren vesileleri de dikkate almıştır.
Bir kadınla bir erkeğin yalnız bir odada başbaşa kalmalarını hoş görmez. Çünkü bu suizanna sebep olur. Durumu müsait olanların hemen evlenmelerini emreder. Evlenmenin gereksiz masraflarla zorlaştırılmamasını öğütler. Bir takım yanlış değerlendirmelerde ifade edildiği gibi çocuk sahibi olmanın insanı fakir yapmayacağını, bilakis evlenenlerden fakir olanları Allah Teâlâ'nın zengin yapacağını bildirir. Kendisini haramdan korumak kasdiyle evlenmek isteyenlere yardımcı olunmasını emreder.
Diğer taraftan zinaya götürecek mukaddimleri de zinadan sayar. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz:

"Allah Adem oğluna zinadan nasibini takdir etmiştir. Hiç şüphesiz Adem oğlu (ezelde mukadder olan) bu akibete erişecektir. Göz zinası (mahremi olmayan kadına şehvetle) bakmaktır. Dil zinası da (zevkle) görüşmektir. Nefsin de zina temenni ve iştihası vardır. (Bu arzu da nefsin zinasıdır) Tenasül organı ise bu uzuvların hepsinin arzularını ya gerçekleştirir (fiile dönüştürür) yahut (bırakarak) yalanlar,"4 buyurmuşlardır.
Hadis-i Şerifte Resûlüllah (s.a.v.) bir noktaya dikkatimizi çekiyor. O da göz, dil gibi organlarla kazanılan küçük hataları tenasül organı fiile dönüştürmedikçe ve bunlar birer hayal halinde kaldığı sürece bunlar zina sayılmıyor ve bu küçük hatalara zina günahı terettüp etmiyor. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

"Ufak tefek kusurlar dışında günahın büyüklerinden ve hayasızlıktan kaçınanlara gelince, şüphesiz Rabbın, affı bol olandır,"5 buyurulmuş ve bu tür hataların büyük günahlardan kaçınmak kaydiyle bağışlanacağı bildirilmiştir.
Zina ve fuhuş büyük günahlardan olduğu gibi, iffetli kadınlara zina ve fuhuş isnadı da büyük günahlardandır.
Zina ve fuhuş, beşerin nezih hayatını kirleten bir seyyie olduğu içindir ki Kur'an-ı Kerim, Resûlüllah Efendimize biat etmek isteyen kadınlardan uymaları gerekli hususlardan birisinin de iffetlerini korumaları olduğunu bildirir. Nitekim:
"Ey Peygamber , inanmış kadınlar;
- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak,
- Hırsızlık yapmamak,
- Zina etmemek,
- Çocuklarını öldürmemek,
- Elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek,
- Maruf hususunda sana karşı gelmemek üzere biat etmeye geldikleri zaman biatlerini kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir,''6 buyurulmuştur.
Bu husus yalnız kadınlardan değil, erkeklerden de istenmiştir. Nitekim Yesrip (Medine)'den gelip Resûl-i Ekrem Efendimizle Mekke'nin kenarında Akabe denilen yerde buluşan ve Peygamberimizin telkinlerini dinledikten sonra müslüman olmak isteyenlere Peygamberimiz şöyle demiştir:

"Allah'a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocukları öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiç bir yalanla bühtan ve iftirada bulunmamak, doğru işte isyan etmemek üzere bana biat ediniz..."7
Zina ve fuhuş, mü'minin manevi duygularını zedeleyeceği için, olgun iman ile bir arada bulunmasının mümkün olmadığı Resûl-i Ekrem Efendimiz tarafından bildirilmiştir.


"Zina eden kişi zina ettiği sıra (tam ve olgun bir) mü'min olduğu halde zina etmez."8
Evet, zina büyük günahlardandır, olgun iman ile bir arada barınmaz. Fakat onu işleyeni de imandan çıkarmaz. Esasen yalnız bu değil günahların hepsi böyledir, onları işleyen kimse günah olduklarını inkar etmedikçe imandan çıkmaz, günahkâr oIur. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz:

"Bana Cebrail (a.s.) geldi ve müjde verdi: "Her kim Allah'a ortak koşmadan ölürse cennete girer,'' dedi. Ben Cebrâil'e: Hırsızlık etse de zina etse de mi?'' dedim. O, "Evet hırsızlık etse de zina etse de'' diye cevap verdi.9
Evet günah imanın aslını değil, kemalini olumsuz şekilde etkiler. Olgun mü'minler tarif edilirken Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Mü'minler o fazilet sahipleridir ki (şirk gibi) günahın büyüklerinden ve (zina gibi) açık kötülüklerden çekinirler ve öfkelendiklerinde (darıldıkları kimselerin) kusurlarını örterler."10


"Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan günaha girmiş olur."11
En büyük fazilet, kişinin heva ve hevesine kapılmayarak iradesine hakim olmasıdır. Böyle olan kimse Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmış olur. Bunlar cennete girmeyi ve Allah Teâlâ'nın büyük Iütuflarına ermeyi hakederler. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:


"Kim Rabbinin azametinden korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa varacağı yer şüphesiz cennettir,"12 buyurulmuştur.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de şöyle buyurmuşlardır:



"Her kim ağzın iki kemiği arasındaki dilini ve iki dudağı arasında bulunan (edep yerini) kötülükten korumayı bana temin ederse ben de o kişiye cenneti temin ederim''13.

"Kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına saygı gösterirse kendisine'' "hangi kapıdan istersen cennete gir'' denir.14
Allah korkusu sebebiyle iffetini koruyanlar kıyamet günü Arş'ın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insandan biri olacaktır. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu yedi sınıf insanı şöyle tadat buyurmuşlardır:


"Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ onları (Arş'ının) gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmayan günde (kıyamet gününde) gölgesinde gölgelendirecektir.
- Adil hükümdar,
- Allah'a ibadet ederek yetişen genç,
- Gönlü mescidlere bağlı olan kimse,
- Allah için sevişen, O'nun için bir araya gelen, O'nun için birbirinden ayrılan iki kimse,
- Kendisini mevki sahibi güzel bir kadın (meşrû olmayan ilişkiye) davet ettiği halde "Ben Allah'tan korkarım'' diyen kimse,
- Sol elinin verdiğini sağ eli duymayacak kadar gizli sadaka veren kimse,
- Tenha bir yerde Allah'ı anarak gözleri boşanan kimsedir.''15

DİPNOTLAR
1 İsrâ, 32.
2 Buhari, Nikâh, 107; Müslim, Tevbe, 5.
3 İsmail Hakkı, el-Bursevî, Tenviru'l-Ezhân min Tefsir-i Ruhi'l-Beyan, c. II, s. 342, Beyrut, l988.
4 Buhari, İstizan, 12; Müslim, Kader, 5.
5 Necm, 32.
6 Mümtehine, 12.
7 Buhari, İman, 11.
8 Buhari, Eşnibe, 1.
9 Buhari, Tevhid, 33.
10 Şûrâ, 37.
11 Furkan, 68.
12 Naziât, 40.
13 Buhari, Rikak, 23.
14 el-Münzirî, et-Terğib ve't-Terhip, III, 52 (Hadisi, Ahmed ve Taberânî rivâyet etmişlerdir.)
15 Buhari, Ezan, 36.

Yorum Gönder

0 Yorumlar