28 Aralık 2010 Salı

YALNIZLIK ALLAH'A MASUSTUR, AL-İ İMRAN SURESİ 103. AYET-İ KERİMENİN AÇIKLAMASI

YALNIZLIK ALLAH'A MASUSTUR


Otuz İkinci Ayet

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّهِ جَميعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ اِذْكُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ ايَاتِه لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

"Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz düşman idiniz de o, kalplerinizin arasını uzlaştırdı. Onun nimeti sayesinde ıslah olup kardeş oldunuz. Siz, ateş çukurunun tam kenarında idiniz, o, sizi oradan kurtardı. Doğru yola erişesiniz diye işte Allah, ayetlerini size böylece açıklar. "[338]

وَاعْتَصِمُوا sarılın بِحَبْلِ ipine اللّهِ Allah'ın جَميعًا Toptan وَلَا تَفَرَّقُوا ayrılmayın وَ Ve اذْكُرُوا düşünün نِعْمَتَ nimetini اللّهِ Allah'ın عَلَيْكُمْ üzerinizdeki اِذْكُنْتُمْ Hani siz idiniz de اَعْدَاءً düşman فَاَلَّفَ uzlaştırdı بَيْنَ arasını قُلُوبِكُمْ kalplerinizin فَاَصْبَحْتُمْ ıslah olup بِنِعْمَتِه Onun nimeti sayesinde اِخْوَانًا kardeş oldunuz وَكُنْتُمْ Siz idiniz عَلى شَفَا tam kenarında حُفْرَةٍ çukurunun مِنَ النَّارِ ateş فَاَنْقَذَكُمْ o, sizi kurtardı مِنْهَا oradan كَذلِكَ işte يُبَيِّنُ böylece açıklar اللّهُ Allah لَكُمْ size ايَاتِه ayetlerini لَعَلَّكُمْ erişesiniz diye تَهْتَدُونَ Doğru yola

Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Bu ayetin Evs ve Hazreç hakkında nazil olduğu rivayet edilir.[339]

Yahudilerden birisi Evs ve Hazreç'ten bir topluluğa rastlar. Onların uzlaşmaları ve ittifakları yahudinin hoşuna gitmez. Yanında bulunanlardan birisine yanlarına gidip oturmasını ve "Buâs Günü"ndeki savaşlarını hatırlatmasını söyler. Adam söylenenleri yapar. Böylece toplulukta bulunanların nefislerinde hamiyyet duygusunu canlandırır. Birbirine kızar ve birbirlerine düşerler. Cahiliyyedeki armalarıyla birbirlerini çağırıp silahlarını isterler ve "Harre" denilen yerde buluşmak üzere sözleşirler. Bu durum Resulullah'a haber verilince yanlarına gelip onları sakinleştirdikten sonra "Ben aranızda olduğum halde cahiliyye davası mı?" buyurur ve arkasından yukardaki ayet-i kerimeyi okur. Bunun üzerine her iki taraf da pişman olur. Barışıp birbirlerine sarılarak silahlarını bırakırlar. Allah ta onlardan hoşnut olur.

İşte böyle! Allah onlara açıklıyor onlar da hidayete eriyordu ve böylece ayetin devamında onlar hakkında varid olan yüce Allah'ın şu sözü gerçekleşmiş oldu:
"Allah size ayetlerini işte böyle açık açık anlattı ki doğru yolu bulasınız." [340]

Ancak ayet-i kerimenin kapsamı bu olaydan çok daha geniş boyutludur. Ayet-i kerime surenin akışı içinde kendisinden önce ve sonra gelen ayetlerle beraber müslüman safları parçalamak ve her aracı kullanarak aralarına fitne ve ayrılığı yerleştirmek için yahudilerden kaynaklanan bir çabanın varlığını belirtiyor. Bu yüzden Kur'an-ı Kerim, sürekli olarak müslümanları, ehl-i kitaba itaat etmekten, onların hile ve desiselerine kulak vermekten ve onlar gibi ayrılığa düşüp parçalanmaktan sakındırıyor. Bu sakındırmalar, Medine'deki müslüman cemaatin karşılaştığı yahudi tuzaklarının şiddetine ve sürekli ayrılık, şüphe ve kargaşa tohumları saçtıklarına işaret etmektedir. Yahudilerin her zamanki uğraşılarıdır. Bugün, yarın, her zaman ve mekânda müslüman saflar arasında aynı işlevini sürdürecektirler.[341]

İnsan sosyal bir varlıktır. Tek kaldığı zaman sosyal dengesini kaybeder. O zaman da delilik veya beyhudelik damgasını taşımak zorunda kalır.

İslam gibi yüce bir dinin müntesiplerine yalnızlık yakışmaz. Çünkü dini ibadetlerin çoğu toplu yapmakla kabul olan veya cemaat halinde yapıldığı zaman sevabı daha çok olur.

Yüce Allah cümlemize dinimizi topluca ifa etme şartlarını ihsan etsin.



Otuz İkinci Hadis

قَالَ رَسُولُ للّهِ: لَوْ يَعْلَم النَّاسُ مِنَ الْوَحْدَةِ مَا أعْلَمُ مَا سَارَ رَاكِبٌ بِلَيْلٍ وَحْدَهُ.

Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Eğer insanlar yalnızlıktaki (mahzuru) benim bildiğim kadar bilselerdi, hiçbir atlı tek başına bir gecelik olsun yol yapmazdı."[342]

قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) للّهِ Allah لَوْ Eğer يَعْلَم bilselerdi النَّاسُ insanlar مِنَ الْوَحْدَةِ yalnızlıktaki مَا kadar أعْلَمُ benim bildiğim مَا سَارَ yol yapmazdı رَاكِبٌ hiçbir atlı بِلَيْلٍ bir gecelik olsun وَحْدَهُ tek başına

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Suyuti, Bu hadisin Vürûdu için üç hadis getirir.[343]

a-Said İbnu'l- Müseyyeb (rahimehullah) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şeytan tek başına olanla, iki kişi beraber olana sıkıntı verir. Eğer üç kişi olurlarsa onlara sıkıntı veremez."[344]

b- Amr İbnu Şuayb (r.a) tarikinden naklediyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Bir atlı bir şeytandır, iki atlı iki şeytandır, üç atlı bir gruptur."[345]

c- Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Bir sefere üç kişi beraber çıkınca birini emîr (başkan) yapsınlar."[346]

Hadis, tek başına seyahat etmemeyi tavsiye etmektedir. Ancak şârihler: "Zaruret ve maslahat halinde yalnız başına yolculuğun câiz olduğunu belirtirler. Şöyle ki bazı durumlar vardır ki bir kimsenin tek başına hareket etmesini gerektirir: Casus gönderme, öncü çıkarma gibi. Sünnetten de bazı örmekler rivayet edilmiştir. Kerahet bunun dışındaki hallerle ilgilidir.

Bu hadis yolculukla ilgilidir. Yani "Tek başına seyahat edenle iki arkadaş olarak seyahat edenlere şeytan sıkıntı verir, üç kişi beraber seyahat ederlerse sıkıntı veremez" demektir.

Bunun manası şudur. Yalnızlık ve yeryüzünde tek başına seyahat şeytanın işidir. Bu amele insanı şeytan sevkeder ve ona şeytan çağırır. İki kişi için de durum aynıdır. Ancak üç kişi olursa o zaman bir cemaat teşkil ederler.

Yalnız başına yolculuk yapan kimse yolda ölecek olsa, yanında onu yıkama, teçhiz ve defin gibi cenazesi ile alakalı işleri görecek kimsesi olmaz. Keza malı mülkü üzerine vasiyetini tevdi edeceği ve terekesini ailesine götürecek, ölümü hakkında onlara haber getirecek birisi olmaz. Keza yolculuğunda kendisine yardımcı olacak kimseden de mahrumdur. Üç kişi olurlarsa bazı külfetli işlerde, korunmada birbirlerine yardım ederler, namazlarını cemaatle kılıp, cemaat sevabından hisselerini alırlar.

Bu hadiste şu hususa delil vardır. Eğer iki kişi, aralarındaki bir mesele hakkında hüküm vermesi için üçüncü bir şahsı hakem tayin etseler, bunun hükmü infaz edilir.

Böyle bir emire itaat gerekir, ancak bu emirin hudud ahkâmını tatbik etmeye veya ta'zir cezası vermeye yetkisi yoktur. Sadece yolculuk umuruyla ilgili kararlar almada şer'i izne sahiptir
KAYNAKLAR
[338] Âl-i İmrân, 3/103.
[339] Suyûtî, ed-Durru'l-Mensûr, 11,287; İbn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'ân’il-Azim, 2/74.
[340] Âl-i İmrân, 3/103.
[341] S.Kutup, a,g,e. 3/103.
[342] Buhârî, Cihâd 135; Tirmizî, Cihâd 4.
[343] Suyuti, “Esba-il Vürudi’l- Hadis” S,197.
[344] Muvatta, İsti'zân 36.
[345] Muvatta, İsti'zân 25; Ebû Dâvud, Cihad 86; Tirmizî, Cihâd 4.
[346] Ebû Dâvud, Cihâd 87.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı