17 Aralık 2010 Cuma

GÜNAH, ZÜMER SURESİ 53. AYET-İ KERİME

 

GÜNAH


Yirmi Beşinci Ayet

قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذينَ اَسْرَفُوا عَلى اَنْفُسِهِمْ لَاتَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّهِ اِنَّ اللّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَميعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحيمُ

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” [285]

قُلْ De ki يَا Ey عِبَادِىَ kullarım الَّذينَ اَسْرَفُوا haddi aşan عَلى aleyhine اَنْفُسِهِمْ nefisleri لَاتَقْنَطُوا ümit kesmeyin مِنْ رَحْمَةِ rahmetinden اللّهِ Allah'ın اِنَّ Çünkü اللّهَ Allah يَغْفِرُ bağışlar الذُّنُوبَ günahları جَميعًا bütün اِنَّهُ Şüphesiz ki هُوَ O الْغَفُورُ çok bağışlayan الرَّحيمُ çok esirgeyendir

Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Bu âyetin Kur'anda en ümitli âyet olduğu söylenir. Bununla beraber dikkat etmek lâzım gelir ki, bu ümit, günaha teşvik için değil en günahkâr kimseleri bile bir an evvel tevbe teşvik için olduğu ikinci ve üçüncü âyette apaçıktır. Bunun sebebi nüzulünde bir kaç rivayet vardır. Ata ibni Yesardan olan rivayete göre Hz. Hamza (r.a)'ın katili Vahşî hakkında Medine'de nâzil olmuştur.[286]

Nasıl yorumlarsak yorumlayalım, bu bütün günahları içine alan, Allah'ın geniş rahmet deryasıdır. Bu, Allah'a dönüş çağrısıdır. Bu, sapıklık çölünde kör, yalnız başına kalmış, uzaklara düşmüş savurgan günahkâra bir çağrıdır. Arzu, umut ve Allah'ın bağışlamasına güvenme çağrısıdır bu. Yüce Allah, kullarına merhametlidir. Onların acizliğini ve zayıf olduklarını, içten ve dıştan bünyeleri üzerine etki eden faktörleri çok iyi bilmektedir. Şeytanın her konuda onları avlamak için tetikte beklediğini, bir açıklarını kolladığını, onları saptırmak için bütün yolları kullandığını, piyade ve süvari askerleriyle onlar üzerine akınlar düzenlediğini, bu iğrenç eyleminde çok ciddi olarak çalıştığını bilmektedir. Bunun yanında insan denen varlığın zayıf bir bünyeye sahip, çok zavallı bir yaratık olduğunu, kendisini bağlayan ipin elinden kaçması ve yapıştığı kulpun kopmasıyla çabucak yere serileceğini de bilmektedir. Onun bünyesine yerleştirilen görevlerin, eğilimlerin ve ihtirasların dengesinin çabucak bozulabileceğini, onu sağa sola çarptırabileceğini, günaha sokabileceğini ve buna karşı onun sağlıklı dengeyi koruma konusunda zayıf düştüğünü de bilmektedir.

"De ki: "Ey kendilerine kötülük edip, aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir."

İsyânkarlıkta aşırı gittiği, günahlara daldığı, korunmuş sahadan kaçtığı ve yoldan saptığı halde insan ile huzur veren, tatlı rahmet ve O'nun diriltici, hoş görünümlü gölgeleri arasında hiçbir engel yoktur. Onunla bunların hepsinin arasında tövbeden başka bir şey yoktur. Tek engel, tövbedir. Girenlere engel olan hiçbir kapıcının bulunmadığı ve oraya dalan kimsenin bir başkasından izin almaya mecbur olmadığı açık kapıya dönüş yapmak yeterlidir.

Yukarıdaki ayeti kerime Yüce Allah'ın rahmetinden umudumuzu kesmememizi ifade buyururken, aşağıdaki hadisi şerif ise cennete gitmenin tek yolu vardır o da Rahmanın Rahmetinden ümit kesmeden tevbe etmektir.

Yüce Allah cümlemize Rahmanın rahmetinde ümit var olarak hayatımızı idame ettirmeyi nasip etsin. 



Yirmi Beşinci Hadis

 قَالَ رَسُولُ للّهِ: لَوَْ أنَّكُمْ لاَ تُذْنِبُونَ لَذَهَبَ اللّهُ تَعالى بِكُمْ وَخَلَقَ خَلْقاً يُذْنِبُونَ فَيَغْفِرُ لَهُمْ.

Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâlâ sizi gönderir (helak eder) ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği  kimseler yaratırdı."[287]

قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) للّهِ Allah: لَوَْ Eğer أنَّكُمْ siz لاَ تُذْنِبُونَ hiç günah işlemeseydiniz لَذَهَبَsizi gönderir اللّهُ Allah تَعالى Teâlâ بِكُمْ sizi وَ ve خَلَقَ yerinize خَلْقاً yaratırdı يُذْنِبُونَ günah işleyecek فَيَغْفِرُ mağfiret edeceği لَهُمْ kimseler

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Beyhaki “Şuabu’l-İman’da, Abdullah b.Amr’dan şöyle dediğini rivayet eder:
إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا “Yer şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı zaman.” [288]
Ayeti nazil olunca, Hz. Ebu Bekir (r.a) (orada) oturuyordu. Sonra birden ağlamaya başladı. Hz.Peygamber (a.s) buyurduki: “Ey Ebu Bekir seni ağlatan nedir?” Ebubekir:
“Bu sure beni ağlattı “ dedi. Hz. Peygamber (a.s) buyuyrdu ki:
“Eğer siz affolunacak günah işlemeseydiniz ve hata etmeseydiniz Allah Teala günah işleyecek, hata edecek ve günahları bağışlanacak bir kavim yaratırdı.”[289]     

Af ve mağfiret bahsinin günah, tevbe gibi başka bahislerle de ilgisi vardır. Bilhassa günah mefhumu olmak üzere bu tabirlere, geçmiş bahislerde zaman zaman temas edilmiştir. Esasen bunları birbirinden ayrı mütalaa etmek mümkün değildir. Sözgelimi insan günah işleme fıtratında yaratılmıştır, ama tevbe emredilmiştir. Cenab-ı Hakk tevbe edenleri sevmekte ve tevbeleri kabul etmekte, günahkârı affetmektedir. Böylece kul da kulluğunu anlamak suretiyle manevi yükseklik kazanmaktadır. Şu halde bu mefhumları, İslam'ın bu meseledeki umumi telakkileri çerçevesinde kavramaya çalışmak daha uygun olacaktır.

İnsanoğlu, hayvan ve melek dediğimiz iki sınıf şuur ve hayat sahipleri arasında orta bir mevkidedir: Hayvanlar, şehvet (arzular)  sahibi fakat aklı olmayan bir tabaka teşkil ederler. Akılları olmadığı için davranışlarını tabiî insiyaklarla -ki buna içgüdü diyoruz- yürütürler, bu yüzden sorumlulukları yoktur. Melekler ise, şuur ve hayat sahibi olmakla birlikte şehvetleri yoktur. Onların şerre kabiliyetleri de yoktur. Verilen vazifeleri yaparlar. Dereceleri ne düşer ne de yükselir, hep sâbit kalır. İnsanlar ise, orta bir tabakadır.

Sonuç olarak, Allah hususunda aldananların vehmettikleri gibi, günah işlemekte devam edenlere teselli mevcut değildir. Zira, Peygamberler aleyhimüsselam, insanları günahlara batmaktan kurtarmak için gönderildiler.

Hadis, Allah Teâlâ’nın affını, günahkârları tevbeye teşvik için onlara olan mağfiretini beyan etmektir. Öyleyse hadisten murad olan ma'nâ şöyle olmalıdır: Allah Teâlâ, muhsin olanlara vermeyi sevdiği gibi, günahkar olanları da affetmeyi sevmektedir. Buna, Allah'ın birçok ismi delalet eder: "Gaffâr, Halîm, Tevvâb, Afüvv” gibi. Yahut, kullarını tek bir şey üzere yaratmamıştır, nitekim melekler günah işlemekten uzak olarak yaratıldığı halde, insanlar farklı meyillerle yaratılmıştır. Bir kısmı hevaya meyyaldir, onun gereklerini yapma durumundadır. Allah, bu fıtratta olanları hevaya uymaktan kaçınmakla mükellef kılar ve ona yaklaşmayı yasaklar. Heva ile mübtela ettikten sonra tevbeyi öğretir. Eğer ibtilaya rağmen hevaya uymazsa ecri Allah'a aittir. Eğer yolu şaşırırsa, önünde tevbe vardır.
KAYNAKLAR 
[285]  Zümer,39/53
[286] M.Hamdi Yazır, a,g,e. S, 4134
[287]  Müslim, Tevbe, 9; Tirmizî, Daavât 105.
[288]  Zilzal, 99/1.
[289] Suyuti, “Esbab’u Vurudi’l Hadis” S, 185 Hadis No:208.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı