13 Aralık 2010 Pazartesi

DUA

 

DUA


On Altıncı Ayet

قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبّى لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا

“(Resûlüm!) De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır!” [192]

قُلْ De ki مَا ne diye يَعْبَؤُا değer versin? بِكُمْ size رَبّى Rabbim لَوْلَا olmasa دُعَاؤُكُمْ Duanız فَقَدْ kesinkes كَذَّبْتُمْ yalan saydınız فَسَوْفَ artık يَكُونُ olacaktır لِزَامًا kaçınılmaz

Ayetin Nuzulü ve Açıklaması
Furkan suresi Mekke'de nazil olup 68,69 ve 70 ayetleri Medine'de nazil olmuştur. Sadedinde olduğumuz ayet buna göre Mekke'de Müslümanlara moral vermek için nazil olmuştur.[193]
"De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?" [194]
Bu ifadede peygamber efendimiz (a.s)’a yönelik bir dayanak, bir destek anlamı var:
"De ki; Rabbim size ne diye değer versin?"
Ama ben O'nun yanında ve O'nun himayesindeyim. O, benim Rabb'imdir, ben O'nun kuluyum. O'na inanmadan, O'nun has kullarına katılmadan, ne değeriniz olabilir ki? Siz cehennem yakıtısınız?

Sizler Allah'ın ayetlerini yalanladığınız için azap, hiç yakanızı bırakmayacaktır. [195]

Râzi, Yüce Allah, Resulüne: "Dua ve ilticanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi?" demesini emretmiştir. Bu ifadeyle de, kendi yüce zatının, kulların ibadetinden müstağni olduğunu, onları ancak kendi taatlarından faydalanmaları için mükellef tuttuğunu anlatmıştır.[196]

Bu girişten sonra duanın tanımına ve nerde nasıl dua edileceğini izah etmeye çalışalım.

Dua: Seslenmek, çağırmak, yardıma çağırmak, Allah'a yalvarmak, O'ndan dilekte bulunmak, O'na yakarmak.

Dua, insanda fıtrî bir olgudur. Bu sebepledir ki, bütün dinlerde mevcuttur. Üstün bir varlığa inanan her insan şu veya bu şekilde dua eder. İnsanlar hayatları boyunca, üstesinden gelemeyecekleri birçok şeylerle karşılaşmakta, keder, sıkıntı, acz ve ümitsizliklere maruz kalmaktadırlar.

Dua ettikten sonra insan gönlünde bir ferahlık ve serinlik hisseder. İsteğinin yerine getirileceği konusunda ümidi artar. Bu yönüyle dua, insana bir şifa ve rûhî bunalımlara karşı koruyucu bir sağlık tedbiridir. Bu nedenledir ki, dua etmeyen toplumlar rûhen çökmüş toplumlardır.

Duanın muhteviyatı, Allah'tan istenen meseleyle ilgili olmalıdır. Meselâ yemek duası ayrıdır yolculuğa çıkıldığında yapılacak dua ayrıdır... Birçok konuda Hz. Peygamber (a.s.)'den nakledilmiş dualar mevcuttur. Kur'ân-ı Kerim'de geçmiş peygamberlerin duaları zikredilir. Dua bu me'sur dualarla yapılabileceği gibi, kişinin kendi gönlünden kopanın anlatımı da olabilir. Ancak belli davranışlarda; meselâ kabir ziyaretlerinde, yemeklerden sonra, helâya girerken, yeni bir elbise giyerken, yolculuğa çıkarken... Hz. Muhammed (a.s.)'den nakledilmiş dualarla dua etmek hem sünnet, hem de daha güzeldir.

Dua eden kişi gönülden etmeli, duasında iyi şeyleri isteyerek kendisi de o doğrultuda çaba sarfetmelidir. Kişi duasında samimiyetini tavırlarıyla da ortaya koymalıdır. Meselâ duasında Allah'ın emirlerine itaat eden samimi bir müslüman olmayı ifade ediyorsa, hareketleriyle de böyle bir müslüman olma çabası içerisinde olmalıdır.

Yukarıdaki ayet, dua etmeye teşvik ederken, aşağıdaki hadis ise duanın ibadet olduğunu ve onun terkinin mümkün olmadığını vurgulamaktadır. Çünkü ibadetsiz din, din olmaz. Duasız ibadet ise ibadet olmaz. Yani eksik olmuş olur.
Yüce Allah cümlemize ibadetlerimizi dua ile nihayete erdirme gayretini ihsan etsin.



On Altıncı Hadis

قَالَ رَسُولُ للّهِ: الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ،

Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Dua, ibadettir." [197]

قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) للّهِ Allah الدُّعَاءُ Dua هُوَ الْعِبَادَةُ ibadettir

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Ebu Dâvud, Nu'mân İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâbı (radıyallahu anhüm ecmain) sordular: Rabbimiz yakın mıdır, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yüksek sesle taleblerimizi söyleyelim?" Bunun üzerine şu âyet indi: "Kullarım sana benden sorarlarsa, (söyle ki) ben yakınım. Dua edenin duasına, bana dua ettiği takdirde icâbet ederim." Sonra Hz. Peygamber (a.s): "Dua ibadettir" diye buyurdu. [198]

Hadisin sebebi Vürûdunu tespit ettikten sonra şimdide çeşitli duaları izah eldim.

İstihâre: Hayır dileme, yapmak istediği bir şeyin kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için iki rekât namaz kılıp dua ederek rüyasında manevî bir işaret almak amacıyla uykuya yatma.

Bir iş yapılmak istenildiğinde istihâre yapmak menduptur. Hz. Peygamber, Ashab-ı kirama önemli işlerinde istihâreye başvurmalarını telkin buyurdu.

 -عن جابر رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال : كَانَ رَسولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُعَلِّمُناَ اسْتِخَارةَ فِي ا‘ُمُورِ كُلِّهَا كَمَا يُعَلِّمُنَا الـسُّورةَ مِنَ الْقُرْآنِ: إِذَا هَمَّ أحَدُكُمْ بِا‘َمْرِ فَلْيَرْكَعْ رَكْعَتَيْنِ مِنْ غَيْرِ الفَرِيضَةِ، ثُمَّ لْيَقُلِ: اَللَّهُمَّ إِنّي أَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ، وَأسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ،  وَأَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ؛ فَإِنَّكَ تَقْدِرُ وََ أَقْدِرُ، وَتَعْلمُ وََ أَعْلَمُ، وَأَنْتَ عََّمُ الْغُيُوبِ. اَللَّهمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا ا‘َمَرَ خَيْرٌ لِي ف  دِينِي وَمَعَاشِي وَعَاقِبَةِ أَمْرِي، أَوْ قَالَ عَاجِلِ أَمْرِي وَآجِلهِ فَاقْدُرْهُ لِى ويَسِّرهُ لي، ثُمَّ باركْ لي فيهِ، وإن كُنْتَ تَعْلمُ أنَّ هذا ا‘مْرَ شَرٌّ لِي   فِي دِينِي وَعَاقِبَةِ أمْرِي، أَوْ قَالَ: عَاجِلِ أَمْرِي وَآجِلِهِ، فَاصْرِفْهُ عَنِّي عَنْهُ، وَاقْدُرْ لِي الْخَيْرَ حَيثُ كَانَ،ثُمَّ رَضِّنِي بِهِ قَالَ: وَيُسَمَي حَاجَتَهُ.

-Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, Kur'an'dan bir sûre öğrettiği gibi her işte istiharede bulunmamızı öğretirdi. Derdi ki: "Biriniz bir işi yapmaya arzu duyduğu zaman, farzlar dışında iki rek'at namaz kılsın, sonra şu duayı okusun: "Allahım, senden hayır taleb ediyorum, zira sen bilirsin. Senden hayrı yapmaya kudret taleb ediyorum, zira sen vermeye kadirsin, Rabbim yüce fazlını da taleb ediyorum. Sen her şeye kadirsin, ben âcizim. Sen bilirsin, ben câhilim. Sen gayıbları bilirsin. Allahım, eğer biliyorsan ki bu işi bana dinim, hayatım ve sonum için -veya hal-i hazırda ve ileride demişti- hayırlıdır, bunu bana takdir et ve yapmamı kolay kıl. Sonra da onu hakkımda mübarek kıl. Eğer bu işin, bana dinim, hayatım ve âkıbetim için -veya hal-i hazırda ve ileride dedi- zararlıdır; onu benden çevir, beni de ondan çevir. Hayır ne ise bana onu takdir et, sonra da bana onu sevdir!"Hz. Câbir dedi ki: "Bu duadan sonra yapacağı işi zikrederdi."[199]


Hacet Duası
ـ وعن ابن مسعودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: عَلَّمَنَا رَسُولُ اللّهِ  خُطْبَةَ الْحَاجَةِ: إنَّ الْحَمْدَ للّهِ، نَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ، وَنَعُوذُ بِاللّهِ مِنْ شُرُورِ أنْفُسِنَا وَسَيِّئَاتِ أعْمَالِنَا. مَنْ يَهْدِهِ اللّهُ فََ مُضِلَّ لَهُ، وَمَنْ يُضْلِلِ اللّهُ فََ هَادِيَ لَهُ؛ وَأشْهَدُ أنْ َ إلهَ إَّ اللّهُ وَأشْهَدُ أنَّ مُحَمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ. يَا أيُّهَا الّذِىنَ آمَنُوا اتَّقُوا اللّهَ الّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَا‘رْحَامَ إنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيباً)ـ1(. يَا أيُّهَا الّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وََ تَمُوتُنَّ إَّ وَأنْتُمْ مُسْلِمُونَ. يَا أيُّهَا الّذِىنَ آمَنُوا اتّقُوا اللّهَ وَقُولُوا قَوًْ سَدِيداً يُصْلِحْ لَكُمْ أعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظِيماً.

İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize hâcet duasını öğretti. Şöyleydi: "Hamd Allah'a mahsustur. O'ndan yardım dileriz, O'ndan af talep ederiz, nefsimizin şerlerinden, amellerimizin kötülerinden O'na sığınırız. Allah kime hidayet verirse onu saptıracak yoktur. Allah kimi de saptırmışsa, onu da hidayete erdirecek yoktur. Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna da şehadet ederim. Ey iman edenler, adını zikrederek birbirinize talepte bulunduğunuz Allah'tan ve aranızdaki akrabalık bağın(ı koparmak)tan korkun! Şurası muhakkak ki Allah üzerinizde murâkıbtır"[200] "Ey iman edenler! Allah'tan hakkıyla korkun. Sakın ha Müslümanlar olmaktan başka şekilde ölmeyin."[201] "Ey iman edenler Allah' tan korkun ve sağlam bir söz söyleyin. Tâ ki Allah sizin işlerinizi salaha çıkarsın ve günahlarınızı da affetsin. Kim Allah ve Resûlü'ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur."[202]

Yağmur Duası (İstiska)
Yağmurun uzun zaman yağmadığı kuraklık zamanlarında, Allah'ın yağmur yağdırması için bir belde ahâlîsinin topluca dua etmeleri. Fıkıh dilinde yağmur duasına "istiskâ" denilir. "İstiskâ", yağmur talebinde bulunmak anlamına gelir.

Yağmur duası sünnettir. Hem Peygamberimiz hem de onun Raşid halîfeleri yağmur duasında bulunmuşlardır.

Yağmur duasının peşi peşine üç gün ve yerleşim bölgesi dışında olması müstehaptır.

Yağmur duasına gitmeden önce, sadaka verilmeli, günahlardan tevbe edilmeli, dargınlar barışmalı, haksız olarak alınan şeyler sahiplerine geri verilmelidir. Yağmur duasına çıkarken oruçlu olmak, mütevazi ve muhtaç bir tavır takınmak uygun olur.

Müslümanlar dua edilecek yere vardıklarında, önce iki rek'at namaz kılarlar. Namazın cemaatla kılınması menduptur. İmam, namazdan sonra kalkar ve cemaata karşı bir konuşma yapar. Namaz ve hutbenin bulunuşu, Ebû Yusuf ve Muhammed'in görüşleridir. İmam-ı Azam'a göre; yağmur duası sadece dua ve istiğfardan ibarettir; namaz ve hutbe yoktur.

Yağmur duasında namaz kılınmış ve hutbe okunmûşsa, hutbeden sonra; bunlar olmamışsa, doğrudan imam ayağa kalkar ve yönünü kıbleye çevirir. Cemaat onun arkasında kıbleye karşı ve oturarak dururlar. İmam, Allah'a dua eder, cemaat de "amin" der. Hz. Peygamberden nakledilen, yağmur duası için özel dualar vardır. Dua ederken bunların okunması daha uygundur.[203]

Dua ayakta yapılır. Dua edilirken kıbleye dönülür. Dua edilirken Allah'tan af istenir, yağmur istenir. Duanın üç gün peşipeşine yapılması müstehabdır.

Yağmurun gecikmesi sebebiyle eski elbiseler giyilir. Başlar öne eğilir, mütevazi bir tavır takınılır. Yaya olarak dua yapılacak yere gidilir. Duadan önce sadakalar verilir, fakirlere yardım yapılır. Haksızlık yapılmışsa helâllik dilenilir, müslümanlar için af istenilir.

Müslümanlar kendi çocuklarını ve ehil hayvanlarını yanlarına alırlar. Annelerle, yavruları birbirlerinden ayırırlar. Zayıflara, güçsüzlere dua ettirirler. Cemaatta onların yaptığı duaya "âmin" diyerek karşılık verirler.

Yağmur yağmaya başlayınca da bunun nişanesi olarak Yüce Allah'a şükredilir. Yağmur yağarken "Allahûmme sayyiben nafıan" (bunu hakkımızda yararlı bir yağmur kıl) denilir. Gereğinden fazla yağınca da "Allahümme havaleyna ve la aleyna" (Ya Rab! Bunu zarar vermeyecek yere yağdır. Bizim üzerimize yağdırma) diye dua edilir.

Yemek Duâsı
Hz. Peygamber (a.s), yemeklerden sonra pek çok dua yapmıştır. Bu sebeple yemek duası ile ilgili oldukça çok hadis-i şerifler mevcuttur. Bu duaların bir kısmını birleştirerek okumakta fayda vardır şöyle ki:
"Bize yediren, içeren, Müslüman olmayı nasib eden Allah'a hamdolsun."[204]
"Âllah'ım! Bize bu yediğimiz yemek sebebiyle bereket ver, hakkımızda bu yemeği mübarek kıl. Bize bu yemekten daha hayırlı olanını yedir."[205]
"Bize rızık ver, sen rızık verenlerin en hayırlısısın."[206]
 “Sarfedilen güç ve kuvvet bana ait olmadığı halde bu nimeti bana yediren, bana rızık olarak takdir buyuran Allah'â hamd olsun."[207]
KAYNAKLAR
[192]  Furkan,25/77
[193]  M.A.Sabuni, a,g,e. 3/1653.
[194] Furkan,25/77.
[195] S.Kutup, a,g,e. 10/570.
[196] Râzi, a,g,e. 17/291.
[197] Ebu Dâvud, Salât 358; Tirmizî, Tefsir 2, Daavât 2; İbnu Mâce, Duâ 1.
[198]  Bakara,2\186; Cami'u'l-Usûl'de bu rivâyetin daha genişi geçer.
[199] Buhari, Da'avât 48; Teheccüd 25, Tevhîd 10; Ebu Dâvud, Salât 366; Tirmizî, Salât 394; Nesâî, Nikâh 27; İbnu Mâce, İkâmet, 188.
[200] Nisa, 4\1
[201] Âl-i İmrân, 3\102
[202] Ahzâb 70-71; Ebu Dâvud, Nikâh 33; Tirmizî, Nikâh 16; Nesâî, Cum'a 24
[203] İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar, 2, 184; Kâsânî, Bedâiu's-Sanâi, I, 282; Ö. Nasûhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 272 vd.; A. Hamdi Akseki, İslâm Dini, 192
[204] Ebû Dâvud 3, 475
[205] Tirmizî, Daavat, 55
[206] Maide, 5/114
[207] Tirmizî, Davet, 56

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı