FATİHA SURESİ 3-4 AYETLERİ, RAHMAN,RAHİM,CEZA GÜNÜNÜN SAHİBİ

FATİHA SURESİ 3-4 AYET-İ KERİMELERİ TABERİ TEFSİRİ 
Rahman: "Rahmeti, esirgemesi bütün yaratıklarını kapla­yan" demektir.
Rahim: "rahmeti ve bağışlaması, özellikle müminleri kapsa­yan" elemektir. Allah tealanın bu iki sıfatının mânâları, besmele izah edilirken açıklanmıştır. Bu sıfatların, besmelede zikredildikten sonra, Fatihada da tekrar edilmeleri, besmelenin, fatihadan bir âyet olmayıp kendi başına müstakil bir âyet olduğunu göstermektedir. Zira, Allah tealanın kitabında, aralarında fasıla bulunmaksızın, aynı lafızlarla tekrar'eden iki âyet mevcut değildir.
Ceza Gününün Sahibi: "Sahip" diye tercüme edilen "Mâlik" kelimesi üç şekilde okunmuştur:
Birinci okunuş şekli:Melik'tir. Anlamı ise "Hükümdar, mülk sa­hibi" demektir. Bu okunuş şekline göre âyetin mânâsı şöyledir: "Varlıkların, he-"saba çekilip ceza veya mükâfat!andınlacaklan kıyamet gününün hükümdarı, ve tek sahibi yalnızca Allah'tır. Dünyadaki gibi bir kısım zorbalar, orada hüküm­darlık, mülk sahibi olma iddiasında bulunamayacaklar, böbürlenemeyecekler ve herhangi bir zulüm ve tasallutta bulunamayacaklardır. Dünyadaki zorba hüküm­darlar, âhirette, gerçek hükümdar olan Allah'ı görünce, kendilerinin, küçük ve zelil kimseler olduklarını, büyüklük ve azametin, mülk ve hükümranlığın ise yalnız Allah'a ait olduğunu kesin olarak anlayacaklardır. Allah teaîa bu hususu başka bir âyette şöyle beyan etmiştir. "O gün insanlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli değildir. "Bugün hakimiyet ve mülk kimindir?" diye so­rulur. [33]
Bu kelimenin ikinci okunuş şekli Mâlik'tir. Mânâsı ise "Hüküm verme hakkına sahip veya ktyamet gününü getirmeye gücü yeten" demektir. Abdullah b. Abbas, bu okunuş şeklini şöyle izah etmiştir. "İnsanların cezalandı­rılacakları veya mükâfatlandıracakları kıyamet gününde hüküm verme yetkisi, sadece Allah'a aittir. Dünyada olduğu gibi o gün, Allah'ın dışında hiç bir kimse . hüküm veremeyecektir."
Abdullah b. Abbas, bu şekildeki izahından sonra şu âyetleri okumuştur. "Cebrail ve meleklerin saf saf dizildikleri gün Rahman olan Allah'ın izin verdiği ve doğru konuşan hariç, onun huzurunda kimse konuşamaz. [34]"O gün kendi­lerini Allah'ın huzuruna davet edene uyacaklar, kimse yan çizemeyecektir. Rah­man olan Allah'ın azameti karşısında sesler kısılacak, fısıltıdan başka hiçbir şey işitmeyeceksin.'[35] (Melekler) ancak Allah'ın razı olduğu kimseye şefaat ede-bilirler..." [36]
Taberi, birinci okunuş şeklinin şu sebeplerden dolayı tercihe şayan oldu­ğunu söylemiştir: Hükümran ve mülk sahibi olmak aynı zamanda karar yetkisi­ne sahib olmayı ve hüküm verme gücünde olmayı da kapsar. Halbuki Maük kelimesi, "Hüküm verme yetkisini haiz." şeklinde izah edildiği takdirde, hükümranlığı ve mülk sahipliğini ifade etmez. Âyetleri daha kapsamlı mânâda almak elbetîeki daha uygundur. Diğer yandan, bu âyetten önceki âyetlerde, Al­lah teaîa bütün âlemlerin rabbi, yani kendisine itaat edilen efendisi, düzeltip ıs­lah edeni ve sahibi olduğunu beyan etmiştir. Hemen o âyetin sonunda da aynı anlamı değişik bir kelime ile ifade etmesi elbetteki ilahi kelama uygun değildir. Bu itibarla "Melik" şeklindeki okunuş biçimini esas alıp kıyamet gününde bütün mülkün ve hükümranlığın ona ait olduğunu söylemek "Mâlik" şeklindeki kıraati esas alarak "Kıyamet gününde hüküm vermeye sadece o yetkilidir." demekten daha evladır.
Bu kelimenin üçüncü okunuş şekli ise  Mâlike'dir. Mânâsı ise "Ey kıyamet gününün sahibi" demektir. Âyeti bu şekilde okuyanlar, bundan sonra gelen âyetle bu âyet arasında bağlantıyı kuvvetlendirmek için böyle okumuşlar­dır. Zira bunlara göre bu ve bundan sonra gelen âyetlerin mânâsı şöyledir: "Ey, kıyamet gününün sahibi, ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dile­riz..."
Taberi, bu okunuş şeklinin de tercihe şayan olmadığını beyan etmiş, daha sonra gelen âyetlerle irtibatı kuvvetlendinne gerekçesinin doğru olmadığını zik­retmiştir. Zira Abdullah b. Abbas, Cebrailin, Allah tealanın, Resulullaha "Ey Muhammed, de ki: âlemlerin rabbi olan, rahman ve rahim olan ve kıyamet gü­nünün sahibi olan Allah'a hamdolsun. Ey Muhammed, yine de ki: "Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz." şeklinde emrettiğini söylediğini ri­vayet etmiştir. Böylece bu okunuş şekline ihtiyaç kalmamıştır.
Ceza Günü: "Ceza günü" diye tercüme edilen "Yevmiddin" ifadesindeki "Din" kelimesinin mânâsı "Cezalandırma ve amelle­rin karşılığını verme" demektir. Şu âyet-i kerimelerde geçen "Din" kelimesi de bu anlamdadır." Hayır, hayır doğrusu siz, dini yalanlıyorsunuz." Yani, ceza­landırılmayı yalanlıyorsunuz. [37]"Eğer cezalandınlmayacaksanız ve şayet sözü­nüzde sadıksaniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize[38]
Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ud, Katade ve İbn-i Ciireyc de bura­daki "Din" kelimesinden maksadın, "Cezalandırma ve hesaba çekme" olduğunu söylemişlerdir. Abdullah b. Abbas'm şöyle dediği rivayet edilmiştir. "Yevmiddin" demek, "Yaratıkların hesaba çekildiği gün" demektir ki o da "Kı­yamet günüdür." Allah, o gün yaratıklara, yaptıkları amellerin karşılığını vere­cektir. Hayıra hayır, şerre de şer karşılığını verecektir. Ancak, affettikleri müs­tesnadır. Çünkü emir onundur." Zira Allah teala şöyle buyurmuştur: "... İyi bili­niz ki, yaratmak ve emretmek ona mahsustur... [39]
KAYNAK
[33] Mü'minûn suresi, 40/16
[34] Nebe" suresi, 78/38
[35] Tâhâ suresi, 20/108
[36] Enbiya suresi, 21/28
[37] İnfitar suresi, 82/9
[38] Vakıa sıırcsi, 56/86-87
[39] A'raf suresi, 7/54
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 1/81-84.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder