HAMD ALEMLERİN RABBİNE MAHSUSTUR, FATİHA 2.AYET


2-4-  Hamd, âlemlerin rabbi, merhamet eden, bağışlayan ve ceza gü­nünün sahibi olan Allah'a mahsustur.
Hamd ve şükür, sadece, şanı yüce olan Allah'a mahsustur, Allah'tan baş­ka tapınılan herhangi bir şey buna layık değildir. Zira Allah, kullarına sayılama­yacak kadar çok nimet vermiştir. Onun nimetlerinin sayısını hiç bir kimse yete­rince bilemez.
HAMD: Allah'ı güzel isim ve sıfatlarıyla (övmektir.
ŞÜKÜR: Allah'ı, verdiği nimetlerden dolayı övmektir. Taberi
burada zikredilen "Hamd" kelimesinin, "Şükür" kelimesiyle eş anlamda olduk­larını söyleyerek el-Hamdülillah'a şu şekilde mânâ vemıiştir: 
"Kendisine itaat edilmesi için bütün vasıtaları sağlaması, emirlerinin yerine ge­tirilmesi için mükellef olanların vücut organlarını müsait bir şekilde yaratması, layık olmadıkları halde onlan dünyada çeşitli nimetlerle nzıklandırmasi ve on­lara, içi nimetlerle dolu olan ebedi cennete götürecek yolu göstermesi gibi sayı­sız nimetleri karşılığında, şükredilmek, sadece Allah'a mahsustur. Onun dışında herhangi bir yaratığa ait değildir.
Taberi, Abdullah b. Âbbas ve Hakem b. Umeyr'den de "Hamd" kelimesi­nin, "Şükretmek" mânâsına yorumlandığının nakledildiğini rivayet etmiştir. Dehhak, Abdullah b. Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder: "Elham­dülillah" demek, Allaha şükretmek, ona boyun eğmek, onun nimetlerini, hida­yetini, bizi yoktan var etmesini kabul ve ikrar etmektir."
Hakem b. Umeyr, Resulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: 
"Sen, Elhamdülillah! Rabbilâlemin" dediğinde Allah'a şükretmiş olursun. O da sana olan nimetlerini artırır."
Ka'bul Ahbar ise "Elhamdülillah"ın, Allah'ı övmek olduğunu rivayet et­miştir. Bunun, bir nimet karşılığında olup olmadığına dair herhangi bir şey zik-retmemiştir.
Taberi, "Elhamdü" kelimesinin ;el takısının, umum ifade etmesi için geldiğini bu itibarla "Elhamdülillar'ın, bütün övgü ve şükürler Allah'a mahsustur." demek olduğunu zikretmiştir.
Taberi diyor ki: 
-"Eğer sorulacak olursa ki: "Bütün âlemlerin rabbi olan Allah'a hamdolsun" ifadesini ve bundan sonra gelen ifadeleri bizzat Allah teala söyleyerek kendini övüyor ve bizlerin de böyle yapmamızı öğretiyor, eğer böyle ise 
-"Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz." ifadeleri nasıl izah edilecektir? Zira Allah, yardım isteyen değil, yardım eden, ibadet eden değil.kendisine ibadet edilendir. Yoksa bunlar, Cebraile veya Muhammed'e, söyleme­leri emredilen ifadeler midir? Cevaben denilir ki: 
-"Bütün bunlar Allah'ın kela­mıdır. Allah bunlarla kendisini övmüş, kullarına da bu şekilde kendisini övme­lerini öğretmiştir. Ve onlara demiştir ki: 
"Deyin ki: "Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz..." Burada takdir edilen "Deyin ki" ifadelerinin, âyetlerin başında açıkça zikredilmemesi, Arapçanin, kısaltmaya ve veciz ifade­ye önem verme özelliklerindendir. Zira Arapçada bir mânâ, cümlenin bir kısım kelimelerini düşürmek suretiyle de ifade edilebilirse, düşürülmesi mümkün olan kelimeler düşürülür ve kısa bir şekilde ifade edilir. Burada da durum böyle ol­muştur. Nitekim, Abdullah b. Abbas, "ElhamdüliIlah'i şöyle izah etmiştir.. 
"Cebrail Muhammed'e dedi ki: 
"Ey Muhammed, de ki; "Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur."
Kaynak
Taberi tefsiri

Yorum Gönder

0 Yorumlar