ŞEVVAL AYI ORUCU VE DİĞER NAFİLE İBADETLER

ŞEVVAL AYI ORUCU

VE DİĞER NAFİLE İBADETLER 


Peygamberimiz (S.A.V.) buyurmuşlar ki: “Her kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevval ayında altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!"[1]

 Bizim insanımız mütevekkil (Allah’a tevekkül etmiş) insandır. Eğer peygamberimiz bir konuda bir şey söylemişse ve bu konuda da bir ödülden bahsetmişse, peygamberimizin o söylediğini ödülü için değil de peygamberimiz söyledi diye yapar. İşte Müslüman milletler, şevval ayında tutulacak olan altı günlük orucu da bu yüzden alışkanlık haline getirerek nesiller boyu bu oruca böylece devam etmişlerdir.

Ramazandaki teravih namazının coşkusunu, namazlardan sonraki mukabele okuma ve dinleme coşkusunu şevval ayı orucuyla devam ettirmişlerdir.

Biz Rabbimizin rızasını umarak bu orucu tutacağız inşallah. Yani bu orucumuzla arzuladığımız şey Rabbimizi razı etmek. O ise bizi cennetini vermekle razı edecek. Bu onun için bir zorunluluk değildir. Onun rahmetinin, lütfunun, affının ve bereketinin eseridir. Onun şanının gereğidir.

Ramazan orucunun peşinden altı gün de şevval ayından oruç tutanlar 36 gün oruç tutmuş olurlar. Bununla, -peygamberimizin ifadesiyle- bir yıllarını oruçlu geçirmiş olurlar.

Âlimlerimizden bazılarız ramazan ayı orucundan sonra şevvalde tutulan altı günlük oruçla bir yıllık sevap nasıl kazanılacağını şöyle ifade etmişlerdir:

Her bir salih amelin karşılığı –Kur’an-ı Kerimde ifade edildiği üzere- on sevaptır. Madem ramazan ayı 30 gündür. Öyle ise ramazanda bir ay oruç tutan 300 günlük sevap kazanmış olur. 6 gün de şevvalden oruç tutarsa 60 gün sevap ta o eder. Toplam 360 gün olmuş olur.

Bizim için, tuttuğumuz oruçların günlerinin sayısı önemli. Ama ihlâsımız ondan daha önemli. Yani orucumuzu sırf Allah rızası için tutmuş olmamız lazım. Çok kıymet verdiğim yazarlardan Ahmet ŞAHİN’İN kitaplarından birinde şöyle bir menkıbe okumuştum:

Bir zamanlar çölde yaşayan iki adam varmış. Onlardan biri yolun kenarına bir taş yerleştirmiş, diğeri de o taşı kaldırmış. Her ikisi de Cenabı Allah’ın rızasını kazanmışlar. Bu nasıl olmuş?

Biri düşünmüş ki:

— Bu çölün ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da hayvanına binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyle ise şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar hayvanlarına binmek istediklerinde taşın üstüne çıkıp bineklerinin üzerine kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun. Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabbimiz ondan razı olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş.

Böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş:

— Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun. ..

İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı Allah’ın rızasını kazanmış, ümit ettiği sevaba nail olmuş.. Her ikisinin de niyeti samimi. Birisi sadece Allah rızası için taşı yolun kenarına yerleştirirken, diğeri de yine sadece Allah rızası için o taşı oradan uzaklaştırmıştır. Dolayısıyla her ikisi de Allah’ın rızasına nail olmuşlardır.

Demek bizim de şevval ayında tutacağımız oruçtan asıl maksadımız Rabbimizin rızası olmalı. Onun ihsanı, rahmeti boldur. Hatta sınırsızdır. Bizim kusurlu ibadetlerimizi ihlâsımıza binaen en güzel surette kabul eder. En güzel şekilde de mükâfatlandırır.

Ben sadece şevval ayı orucu değil, tüm nafile ibadetleri, çalışan bir insanın mesaiye kalmasına benzetiyorum. Normal çalışma saatleri, alınan maaşın karşılığı olduğu gibi farz olan ibadetler de adeta alınan nimetlerin karşılığıdır. Çalışma saatlerinden fazlasını çalışmak ise mesaiye kalmaktır ki, o saatlerin ücretleri ayrıca değerlendirilir ve ayrıca ödenir. İşte şevval ayında tutulan oruç dâhil, tüm nafile ibadetler ise farzlardan sonra mesaiye kalmaktır. Onların ücretleri de cennet te ödenecektir.

Çalışan biri mesai ücretleri dolgun ise niye mesaiye kalmasın ki. Mesela bin beş yüz lira maaşla çalışan biri günde iki saat mesaiye kalmakla maaşını on beş bin liraya çıkarabiliyorsa mesaiye kalmaması akılsızlık olmaz mı?

İşte altı günlük şevval orucuyla bir yıllık oruç sevabını kazanmak da bunun gibidir.

Şevval ayında tutacağımız altı günlük orucu ardı ardına tutmak da şart değildir. Şunu da ifade etmek gerekir ki, kaza borcu olanlar mümkün mertebe önce kaza oruçlarını tamamlamaları uygun olur. Bununla beraber, önce şevval orucunu sonra da kaza orucunu tutmakta bir sakınca yoktur.

Rabbim bütün ibadetlerimizi en güzel şekilde kabul ve bizi rızasına nail eylesin. Âmin.






[1] Riyaz-us salihin, III. cilt 1259 nolu hadis.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder