40-.......Ebû Musa'dan: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Kur'ân okur mü'min kimsenin benzeri, tadı güzel, kokusu güzel turunç -portakal- meyvesi gibidir. Kur'ân okumaz mü'minin benzeri, tadı güzel ve fakat kokusu olmayan hurma gibidir. Kur'ân okuyan fâcir kimsenin benzeri, kokusu güzel, tadı acı rey hâne otu gibidir. Kur'ân okumayan fâcir kişinin benzeri ise tadı acı, kokusu yok Ebû Cehil karpuzu gibidir" [51].
41-....... Abdullah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbn Umer'den işittim, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Geçmiş ümmetlerin müddetlen içinde sizin müddetiniz, ancak ikindi namazı ile güneşin batması arasındaki müddet gibidir. Sizin meseliniz ile Ya-hûdîler ve Hristiyanlar'ın meseli, birtakım işçiler tutan şu kimsenin meseli gibidir: O kimse:
— Gündüzün yarısına kadar benim için birer kırat yevmiyeye karşılık kim çalışır? dedi.
Yahudiler çalıştı.
Sonra:
— Gündüzün yarısından ikindiye kadar birer kırat yevmiyeye kim çalışır? dedi.
Hrıstiyanlar çalıştı.
Sonra sizler ikindiden akşama kadar ikişer kırat ikişer kırat yevmiye ile çalışıyorsunuz. Eski ümmetler:
— Biz çok çalıştık, az ücret aldık, dediler. Allah:
— Hakkınızdan eksilttim mi? buyurdu.
— Hayır, dediler. Allah:
— İşte bu, benim fadlımdır ki, ben onu dilediğime veririm, buyurdu [52].
Kaynaklar
[51] Buhârî bu hadîsi Sahih1 İvün. başka yerlerinde de getirmiştir. Hadîsin bâb ismine münâsebet ciheti, güzel kokunun varlığı ve yokluğunun Kur'ân'la beraber dev-retmesidir. Bu da iyiden ve kötüden çıkan, diğer bütün sözler üzerindeki şerefine delâlet etmiştir (İbn Kesîr).
[52] Bunun bir rivayeti Namaz Vakitleri Kitabı, "İkindiden bir rek'âte erişen kimse bâbı"nda geçmişti. Hadîsin bâb ismine münâsebeti, bu ümmetin, müddetinin kı-sahğıyle beraber, müddetleri uzun olmasına rağmen geçmiş ümmetlere üstün olmasıdır. Nitekim Yüce Allah: "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız..." (Âlu îmrân: 110) buyurdu.
Müsned'de ve Sünen'de, Behz ibn Hakîm'den; o da babasından şu hadîs gelmiştir. Dedesi şöyle demiştir. Rasûlullah (S): "Sizler yetmiş ümmete ağır basıyorsunuz, sizler Allah'a göre o ümmetlerin en hayırlısı ve en keremlisisiniz" buyurdu.
Son ümmet bu yüksek şerefe ancak bu Azîm Kitâb olan Kur'ân bereketiyle zafer bulmuştur. Öyle Kur'ân ki, Allah ona, indirdiği her kitâb üstünde bir şeref vermiş, onu Öncekini koruyucu, neshedici ve hitâma erdirici kılmıştır. Çünkü geçmiş olan her kitâb yeryüzüne bir defada toptan inmiştir. Bu Kur'ân ise, hem kendisine, hem de indirildiği ümmete olan şiddetli i'tinâdan dolayı vakıalara göre parça parça indirilmiştir. Böylece her bir iniş, geçmiş kitâblardan bir kitabın inişi gibidir.
Geçmiş ümmetlerin en büyükleri Yahudiler ve Hristıyanlar'dır. Yahûdîler'e gelince, Allah onları Mûsâ zamanından îsâ zamanına kadar kullandı. Hristiyanlar' da îsâ'dan, Muhammed'i peygamber göndermesine kadar kullandı. Sonra da Muhammed Ümmeti'ni kıyametin kopmasına kadar kullandı. Bu son ümmetin zamanı, gündüzün sonuna benzetilmiştir. Ve Allah geçmiş ümmetlere birer kırat ücret verdi, bu ümmete ise ötekilere verdiğinin iki katı olarak, ikişer kırat ikişer kırat ücret verdi. Buna karşı o ümmetler: Ey Rabbimiz! Bize ne oldu ki amelce biz çoğuz, ücretçe biz azız? dediler. Allah: Ben sizin ücretinizden herhangi birşey eksilttim mi? buyurdu. Onlar: Hayır, dediler. Allah: İşte bu benim fadlımdır -yânî size verdiğimin üstünde olan bu ziyâdelik, benim dilediğime verdiğim bir şeydir-, buyurdu. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurdu: "Ey îmân edenler, Allah'tan korkun, O'nun Peygamberi'ne de îmân edin ki, Allah size rahmetinden iki (kat) nasîb versin. Sizin için yürüyeceğiniz bir nûr lütfetsin. Sizi mağfiret eylesin. Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder