Her gönül Rasûlullâh için hazırlanmalı ki Allah'a itaat etsin..
Cuma Sohbetlerimizden..
Her gönül bir Medine'dir ve oraya Rasûlullâh'ı yerleştirmek gerekir ki Allah'a itaat eden bir gönül olsun.. Oradan putları temizlemenin de bir üslubu olmalı öyle değil mi?
Mus'ab bin Umeyr gibi olmalı insan neden mi?
Medine'yi Şerefli Peygambere nasıl hazırladı?
İnsan hayret edemeden kalamıyor. Onun hayatına baktığınız da Peygamber Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem yanında çok değil üç yıl kadar kalmıştır. Henüz Kur'an'ın dörtte biri ve ahkam ayetleri bile nazil olmamışken ne anlattı Medine de?
Düşünmeden edemiyor insan !
Hz. Ali (kv) Peygamber Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem'in yanında büyüdü keza Hz. Ebubekir, hz Ömer ve hz Osman gibi yakın sahabeler hep peygamberimizle beraberdiler ama tereddütsüz Musab bin Umeyri gönderdi.
Bizim almamız gereken dersler olduğu kesin!
Sa'd bin Muaz kılıcını Mus'ab bin Umeyr'ın boynuna dayayıp
"Seni öldüreceğim Mekke'yi karıştırdığınız gibi burayı da karıştırmanıza fırsat vermem" dediğinde
"Bir dakika beni dinler misin? Belki bende faydalanacağınız bir şey vardır. Eğer yoksa yine öldür." diyerek kılıçtan daha keskin olan bir lisanı zarafetiyle dize getirmişti ve detaylı bilgi yok ne söyledi bilinmiyor ama Sa'd bin Muaz Müslüman oluyor.
Şurası bir gerçek Mus'ab bin Umeyr son anda "Allah'ım ihlasımı artır" diye dua ediyor ve kendisine kılıçla saldıran Sa'd bin Muaz'ın Müslüman olmasına vesile oluyor.
Demek ki İhlasımızda bir sorun var ki tesirimiz olmuyor..
Mekke'de ondan daha zarif daha güzeli olmayan bir genç ve peygamberimize en çok benzeyen sahabe.
Medine'yi kılıçla savaşla değil aşk dolu bir yürekle fethediyor. Zarafeti güzel ahlakı ve sabrı ile tamamlıyor. Peygamberimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Selleme bir yıl sonra mektup gönderiyor.
"Devletin ve ordun hazır gel Ya Rasulallah!"
Mus'ab bin Umeyr bir hoca değildi! Çok hadis de bilmezdi ama Allah ve Rasûlüne aşk ile dolup taşan yanan bir yüreği vardı. Cihad ruhuna sahip olmak için alim hoca müfessir ya da muhaddis olmaya gerek yok aşk dolu bir yürek yeter.
Buna en güzel örnek Mus'ab bin Umeyr'dir.
Mus'ab bin Umeyr bu günün Ferrari yarıştıran zengin Arap gençleri gibiydi lüks ve debdebeli bir hayatı vardı. Ta ki zengin arkadaşları yanında Muhammed diye birinin aleyhinde konuşuluncaya kadar.
"Neymiş efendim tahtadan taştan kendi yaptığınız putlara inanılır mı ?" gibi kötü konuşmaları onun gönül ufkunda soru işaretleriyle beraber büyük bir boşluk yaratmasına sebep olmuştu. Artık yalnız kalmayı seviyor ve Mekke sokaklarında yalnız dolaşıyordu.
Yine bir sabah dolaşırken demirci kölesi Habbab bin Eret onu gördüğünde kalbinde aşk ateşiyle "Allah'ım acaba Mus'ab'la konuşsam onun hidayetine vesile olabilir miyim?" diye yakarırken farkında olmadan demirin kızgın lav olmuş kısmını tutar.
Mus'ab bin Umeyr şaşkın gözlerle "Yanmıyor musun?" diye hayretler içinde sorunca
"İçimdeki aşk ateşinden bedenimdeki ateşi hissetmiyorum" der.
Ve aşk ile Rasûlullâhı anlatır. Onun gülüşünü bakışını yangınlarını sevdalarını her haline olan aşkını anlatır. Mus'ab bin Umeyr'in kalbine akar o ateş ve yangın..
"Beni O'na götür" der Dâru'l-Erkam'a giderler
Efendimiz tebessümle
"Hoş geldin Mus'ab! Hoş geldin İslam'a!" der..
Bir an sanki Efendimiz bize hitap eder gibi hissedebiliyor musunuz?
Gözlerinizi kapatıp hissedin..
Hoş geldin İslam'a diyor tebessümle bize..
Ey ümmetim izimden gel! der gibi..
Dizlerinin dibine oturan birer Mus'ab gibi "Bana İslam'ı öğret Ya Rasûlallâh !" diyebilmeliyiz ve aşk ile öğrencisi olmalıyız O'nun..
Günümüzde ona ümmet olmak Habbab'ın ateşi tutması gibi imanlarımız birer ateş misali tut tutabilirsen elinde, her an kayıp gidebilir.
İmtihanımız en yakın ailemiz bile olabilir. Tüm tepkilere aldırmamalıyız Mus'ab'ı öz annesi kelepçeledi ve kırbaçladı yolundan döndürmek için her işkenceyi yaptılar. Baktılar ki vazgeçiremiyorlar.
Ya Muhammed ya da servetin! dediler ve tereddütsüz Muhammed dedi.
Mus'ab gibi tereddütsüz İslam diyebilmeli Rasûlullâh'ın sünneti için mücadele etmeliyiz.
Mus'ab Habeşistan'a giden ilk muhacirlerden bugünkü Etiyopya Somali kıyamete kadar da mübarektir o topraklar. Açlıktan şehit oluyorlar ve tertemiz gidiyorlar Allah'ın huzuruna mübarek insanlar.. Zenginlikle beraber her türlü sapıklığın girdiği yer değil inşallah!
Habeşistan'a giden muhacirler dava ve rasûlullah'a olan aşklarıyla geri dönerler. Peygamberimiz Mus'ab'ın görünce gözyaşlarını tutamaz ashabı da..
Başını kaldırıp bakmaya kıyamadıkları nur abidesine "O bizim için tüm dünyayı terk etti. Ana-babasından bile geçti." der.
Peygamberimiz sav de yangının tam ortasında bir çıkış noktası ararken Taif'i dener ama Allah oraya nasip etmeyecektir şerefli Nebisine ebedi ev sahipliği yapmaya. Mekke'ye gelen hacıların çadırlarını gezer tevdide çağırır ama amcası hep ardında ona hakaretler ederken kimseyi inandıramaz sadece bir Medine'li bir genç Esad bin Zürare ve beş genç arkadaşı inanır Müslüman olurlar ve Medine'ye dönerler.
Bir sene sonra on iki kişi olarak döndüklerinde
"Ya Rasûlallah! Bize bir öğretmen ver İslamı Kur'anı öğretsin"
Habeşistan'dan gelen Mus'ab bin Umeyr'ı gönderir.
Sa'd bin Muaz ve Useyd bin Hudyr gibi Medine'nin iki büyük efendisinin Müslüman olmalarıyla tüm Medine artık bir İslam devleti olmaya hazırdır.
Ve Medine Şerefli Peygamberini ebedi misafir etmeye hazırdır. İslam devletinin manevi kurucusu Mus'ab bin Umeyr'dir.
Bedir savaşında galip olan Müslümanların büyük imtihanıdır Uhud savaşı..
Sancaktar olan Mus'ab bin Umeyr, peygamberimize çok benzediğinin farkındadır bunu şehadet için fırsata çevirir ve benzer bir zırh giyer bir aşk destanını yazar. Cennete parça parça gider.. önce sancağı tutan kolu sonra diğer kolu sonra da boynunu uzatır Rasûlullâhı korumak için..
Ve şehit olur.
O gün Hz Hamza ve Peygamberimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Selleme'in önünde yetmiş etten duvar şehit oldular.
Şu ayet nazil olur.
Ahzâb Suresi 23.ayet-i kerime
Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًاۙ
Bu mübarek sahabenin hayatını araştırıp okumanızı tavsiye ederim. Sohbetlerimizde bu mübarek sahabeden bahsetmek bile şereftir.
Şefaatini umuyor ve bekliyorum inşallah..
Hatalarımız affola Allaha emanet olunuz..
(Eğer yazım hatalarım var ise özür diliyorum)
Yazan Emine Kaya 07.07.2019 saat 03:04
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder