815- İhrama girecek kişinin gusletmesi sünnettir.
Babasından rivayetle Zeyd b. Sabit (Radiyallahu anh) anlatıyor: "Zeyd b. Sabit (Radıyallahu anh) Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ihrama girmek için dikişli elbiselerden soyunduğunu ve guslettiğini gördü."
(Sünenu't-Tirmizî, Bab: Ma cae fi'l-iğtisali i'nde'l-ihrami, 16, no:830)
816- Hayız ve nifaslı kadınlarında ihrama girmeleri durumunda gusletmeleri sünnettir.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e isnat ettiği Hadis-i Şerif'te İbn Abbas (Radiyallahu anh) anlatıyor: Nifas ve hayız olan kadınlar yıkanır ihrama girer ve Beytullah'ı tavaf etme dışında bütün vazifeleri yaparlar. Temizlenince de Beytullah'ı tavaf ederler.
(Sünenu't-Tirmizî, Bab: Ma cae ma takzi'l-haizu mine'l-menasiki, 100, no:945)
817- İhrama girecek olanın; bıyıklarını kısaltması,
818- Tırnaklarını kesmesi,
819- Koltukaltı ve kasık tüylerini gidermesi,
820- Hanımı ve cariyesi yanındaysa kendini namahremden daha iyi koruyabilmek için ihrama girmeden cinsel ilişkiye girmesi,
821- Daha niyet etmeden dikişli elbiseleri çıkarması,
822- İhram için gusül sünnetini yapma imkânı olmayanın ihram için abdest alması,
823- Misvak kullanması,
824- Gusül sonrası saçlarını taraması,
825- İhram namazını ihram elbiselerini giydikten ve güzel koku süründükten sonra kılması,
826- Bu namazın birinci rekâtında Kafirun, ikinci rekâtında ihlas suresini okuması,
827- Mikatta mescit varsa bu namazı oradaki mescitte kılması,
828- Namazdan sonra oturarak ve kıbleye dönerek hac veya umre niyetini yapmak için, "Allah'ım ! Senin rızan için hac veya umre yapmaya kastettim, onu bana kolay et ve onu benden kabul et" diyerek niyet edip telbiye getirmesi,
829- Telbiyeden sonra Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e salat ve selam getirmesi,
830- İhram telbiyesinden sonra dua etmesi,
831- Ne için telbiye getirmişse telbiye sonuna onu eklemek; söz gelimi "lebbeyke bi'l-hacci" veya "lebbeyke bi'l-umreti" demesi,
832- Kastettiği hac veya umreyi niyet esnasında ve dualarında söylemesi sünnettir.
(Molla Ali el-Kâri el-Mesleku'l-Mütekassit fi'l-Menseki'l- Mütevassit, ihramın müstehapları)
833- İhrama girerken ve ihramdan çıkıp farz tavafı yapmadan önce güzel koku sürmek sünnettir.
Hazreti Aişe (Radiyallahu anh) anlatıyor: Ben, Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ihrama girmeden önce de ihramı için, Beytullah'ı tavaf etmeden önce de ihramdan çıktığı için koku sürerdim.
(Müslim, Bab: Et-tîbu li'l-muhrimi i'nde'l-ihrami,7, no:33)
Semure (Radiyallahu anh) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular: Beyaz elbiselerinizi giyiniz. Zira bunlar daha temiz ve daha güzeldir. Ölülerinizi de onlarla kefenleyiniz.
(Sünenu'n-Nesâî, Bab: Eyyû'l-kefeni hayrun, no: 1907)
835- Erkeklerin ihram için alt giysi olarak, giyecekleri izar, üst giysi olarak giyecekleri rida ve ayaklara üstü açık terlik giymeleri sünnettir. Böyle bir terlik bulamaması halinde pabuç ya da mestlerini ön taraftan keserek giymesi sünnettir.
...İbn Ömer (Radiyallahu anh) anlatıyor: Bir adam Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ihramlı kimse hangi elbiseleri giyemez? diye sordu. Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi: "Ne don ne gömlek ne de bornoz giyemez. Sarık saramaz. Alaçehre veya safran çiçeğiyle boyanmış elbisede giyemez. Sizden biri, alt ve üst peştamal ile terlik giyerek ihrama girsin. Ancak terlik bulamayan kişi, topuklardan aşağı olacak şekilde keserek mest giysin" buyurdu.
(Müsnedu Ahmed bin Hanbel: Müsnedu Abdillah b.Ömer, no: 4899)
836- İmkânı olan için hac ihramına Zilhiccenin dördüncü günü sabahı girmek sünnettir.
İbn Abbas (Radiyallahu anh) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashabı dördüncü günün sabahında hac için telbiye getirmeye başladılar. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) beraberinde hedy bulunanlar müstesna hepsinin umre için telbiyeyi getirmesini emir buyurdular.
(el-Buhârî, Bab: Kem kame'n-Nebiyyu (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) fi haccetihi, 3, no:1035
837- Medinelilerin Zü'l-Huleyfe'den ihrama girmeleri sünnettir.
Salim b. Abdillah (Radiyallahu anh) anlatıyor: Babasının (Radiyallahu anh) şöyle dediğini işitmiş: Sizin Beydanız, Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e iftira ettiniz şu yerdir. Ama Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ancak mescid yanında yani Zü'l-Huleyfe'de ihrama girmiştir.
(Müslim, Bab: emru'l-Medîneti bi'l-ihrami min indi mescidi Zi'l-Huleyfe,4 no: 23)
838- Zü'l-Huleyfe'de geceleyip, mescidinde namaz kılmak sünnettir.
Abdullah İbn Ömer (Radiyallahu anh) anlatıyor: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) haccının iptidasında Zü'l-Huleyfe'de geceledi. Ve oranın mescidinde namaz kıldı.
(Müslim, Bab: es-salatu fi mescidi Zi'l-Huleyfe 6, no:30)
839- İhrama girerken telbiye getirmek ve iki rekât nama kılmak sünnettir. Şayet mekruh vakit ise namazı sonraya bırakır.
İbn Şihab (Radiyallahu anh) anlatıyor: Gerçekten bana, Salim b. Abdillah b. Ömer, babasının (Radiyallahu anhum) şöyle dediğini haber verdi: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i başını yapışkan bir maddeyle taramış olarak telbiye getirirken dinledim, şöyle diyordu: "Senin emrindeyim Allah'ım ! Senin emrindeyim. Senin emrindeyim, Senin emrindeyim; Senin ortağın yoktur.
Senin emrindeyim; bütün hamd, nimet ve hükümranlık Senindir" Bu kelimelerden fazla bir şey söylemiyordu.
Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) şöyle diyordu: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Zü'l-Huleyfe'de iki rekât namaz kılar, sonra Huleyfe Mescidinin yanında hayvanı kendisini kaldırarak doğrulttu mu bu kelimelerle telbiye yapar."
Yine Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) şöyle derdi: "Ömer b.Hattâb (Radiyallahu anh) Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şu kelimelerden ibaret olan telbiyesini yapar ve: "Senin emrindeyim Allah'ım! Senin emrindeyim. (Böyle nida ederse semadan bir münadi ona şöyle seslenir:) "İste (dilediğini) saadetler olsun sana. Hayır, senin yed-i kudretindedir. Senin emrindeyim . Bütün rağbetler ve amel yalnız sanadır." derdi.
(Müslim, Bab:Et-telbiyetü ve vasfuha ve sıfatuha, 3, no: 2871)
840- Telbiye olarak şunu söylemek sünnettir.
Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) anlatıyor: Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle telbiye yapardı. Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, lebbeyke La şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülke lâ şerike leke
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ، لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ، إِنَّ الْحَمْدَ، وَالنِّعْمَةَ، لَكَ وَالْمُلْكَ، لاَ شَرِيكَ لَكَ“
"Senin emrindeyim Allah'ım! Senin emrindeyim. Senin emrindeyim; Senin ortağın yoktur. Senin emrindeyim; bütün hamd, nimet ve hükümranlık senindir, hiç bir ortağın yoktur"
(el-Buhârî, Bab: Et-telbiyetü, 26, no:1549)
841- Hac ve umre yolculuğuna başlarken ya da yolculuk esnasında telbiyeyi tekrarlamak sünnettir.
Cabir b. Abdillah (Radiyallahu anh) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) devesi ayağa kalkıp kendisini dümdüz doğrulttuğu zaman telbiye getirirdi." demiştir.
(el-Buhârî, Bab: Men ehelle hine's-tevet bihî rahiletuhu, 2, no:1515)
842- Telbiyeyi aşikâr söylemek sünnettir.
Babasından rivayetle Hallâd (Radiyallahu anhum) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular: "Cebrail bana geldi ve ashabıma telbiyede seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu."
(Sünenu't-Tırmizî, Bab: Ma cae fi raf-i's-savti bi't-telbiyeti, 15, no:829
843- Bir yere gittiğinde, bir yerden geldiğinde, bir tepe aştığında, bir tepeden indiğinde olumsuz bir şeyle karşılaştığında, namazların akabinde, gece, gündüz, seher vakti yani elinden geldiğince telbiye getirmek sünnettir.
Nafi' Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh)den rivayetle anlatıyor: Abdullah b. Ömer (Radiyallahu anh) hayvan üzerinde, yere indiğinde ve yatarken telbiye getiriyordu.
(Müsnedü'ş-Şafii tertibi's-Sindi, Bab: Er-Rabiu'fima yelzemu'l-muhrime i'nde telebbusihi, no: 796)
844- Telbiye sonrasında Allah Teâlâ'ya dua edip af dilemek sünnettir.
Salih b. Muhammed b. Zaide, Umare b. Huzeyme b. Sabit'ten O da babasından (Radiyallahu anhum), O da Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) den şöyle rivayet etmiştir: Telbiyesini bitirdiği zaman Allah Teâlâ'dan razı olduğu cenneti ve rahmetiyle kendisini cehennemden kurtarmasını isterdi.
(Müsnedü'ş-Şafii tertibi's-Sindi, Bab: Er-Rabiu'fima yelzemu'l-muhrime i'nde telebbusihi, no: 797)
845- İhramlıyken her namazın peşine ve mübarek bir mekâna geldiğinde telbiye getirmek sünnettir.
İmam Malik (Rahimehullah) anlatıyor: Bazı âlimler: "Her namazın peşinden ve her yüksek yerde telbiye getirilmesi müstehaptır."diyorlardı.
(Muvatta Malik, Bab: Rafu's-savti bi'l-ihlali, no: 1202)
846- Kadınların yüksek sesle telbiye getirmemeleri sünnettir.
Rebi' (Rahimehullah) bize haber verip dediğine göre; Şafii (Rahimehullah) şöyle demiş: Kadının telbiyesi erkeğin telbiyesi gibidir. Şu kadar var ki; kadın telbiyede sesini yükseltmez. Çünkü ilim sahiplerinin büyük çoğunluğu bu görüştedir. Ayrıca kadınlar, erkeklerden örtünmelerini gerektiren her durumda edepli davranmak ve örtünmeyle emrolunmuşlardır.
(El-Beyhakî, Marifetu's-Sünen ve'l-Âsâr, Bab: Telbiyetü'l-mer'eti ve ihramuha, no:2818)
847- Şeytan taşlama, hayvan kesme ve başı tıraş işlerini bu sıra üzere yapmak sünnettir.
848- Min'ya vardığında önce büyük şeytanı taşlamalı..
849- Sonrasında kurban kesmeli
850- Ardından da tıraş olup ihramdan çıkmaya önem vermek sünnettir. Bu sıranın gözetilmemesi durumunda bir ceza gerekmez. Bu görüş İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed (Allah onlara rahmet etsin)e göredir. Bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Abdullah b. Amr b.el-As (Radiyallahu anhum) anlatıyor:
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i Mina'da yükünün yanı başında dururken gördüm. O'na bir adam geldi ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi ben traş olmayı hayvan kesmekten önce zannediyordum. Bundan dolayı hayvanımı kesmeden tıraş oldum.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) "Kes, zorluk yok" dedi. Sonra başka biri geldi ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi! Ben hayvanı kesmeyi şeytanı taşlamaktan önce zannediyordum. Bundan dolayı şeytan taşlamadan hayvanımı kestim. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) "Taşla, zorluk yok" dedi.
Abdullah b. Amr b.el-As (Radiyallahu anh) şöyle dedi: Hangi şey ki vaktinden evvel yapılmış Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sorulmuştu. "Yap zorluk yok" demişti.
Abdurrezzak şöyle rivayet etti: Başka bir adam geldi ve şöyle dedi: Ben hayvan kesmenin şeytan taşlamakdan önce olduğunu zannediyordum . Bundan dolayı hayvanımı şeytan taşlamadan önce kestim. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) "Taşla zorluk yok" dedi.
(Müsnedu Ahmed b.Hanbel, no: 6887)
Ancak bu sıranın gözetilmesi İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed (Radiyallahu anh)e göre sünnet olsa da İmam Ebu Hanife (Rahimehullah)a göre vaciptir ve terk edilmesi durumunda kurban kesilmesini gerektirir.
(Ebu Bekir Muhammedb. Ahmed Şemsu'l-Eimme es-Serahsî, el-Mebsût)
851- İhramlıyken ölen kişiyi giydiği ihramıyla kefenlemek, ona koku sürmemek ve başını açık bırakmak sünnettir.
İbn Abbas (Radiyallahu anhuma) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e devenin yere çarpmasıyla ihramlı iken boynu kırılıp ölen bir adam getirdiler.
Bunun üzerine Rasûlulullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Onu su ve sidirle yıkayınız, alt ve üst peştamalıyla da kefenleyiniz ve de koku sürmeyiniz. Başını da örtmeyiniz. Çünkü Allah Teâlâ kıyamet gününde onu telbiye getirir halde diriltecektir."
(el-Buhârî, Bab. Sünnetü'l-muhrim iza mate, 32, no: 1752)
Kaynak: 4000 Maddede Cem Edilen SÜNNET MÜSTEHAB VE EDEPLER (1.CİLT), İHRAM SÜNNETLERİ sa:279-280-281-282-283-284-285-286-287-288
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder