Ahmed er Rufai Hz.Menkibeleri, eserleri, Rufai Tarikatı kolları





Ahmed er Rufai Hazretleri, çok farklı özelliklere sahipti. Peygamber (sav) Efendimize çok yakın idi. Ona herşeyi ile tutkundu. Cenab-ı Hakk, yaradılışında onunla kader birliği içinde yaratmış, bir takım hikmetlerle onun isminin müsemması kılmıştır.

* Dünyaya gelmeden annesi, dayısı Mansur el Bataihi'ye rüyalarında isminin Ahmed olması, müjdelenmiş ve emredilmiştir.
* Küçük yaşta peygamber efendimiz gibi yetim kalmıştır. 

* Nesli kız evladları ile devam etmiş,

* Erkek evladını küçük yaşta kaybetmiştir,

* Hayatında kendisine hakaret edilmiş, eziyet görmüş, o ise Peygamber (sav) Efendimiz gibi sabırla dua ile mukabelede bulunmuştur.

* Hasımlarına karşı tevazu göstermiştir.

Seyyid Ahmed er Rufai Hazretlerine, sıkıntı içinde dertli, ihtiyacı olanlar gelirler, ondan dua isterlerdi. Ayrıca ihtiyaçlarının karşılanması için kendisine gelenlere, mürekkep kullanmadan, parmağıyla kağıda bazı şeyler yazıp verirdi. Allah-ü Teala'nın izniyle, hacetleri istekleri hasıl olurdu.

* Bir kimse Seyyid Hazretleri'ne, hacetinin hasıl olması için geldi. O da parmağıyla yazdığı bir kağıdı ona verdi. Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra o kimse, tecrübe için aynı kağıdı tekrar getirip, Seyyid Hazretleri'ne hacetini anlatıp;

-"Efendim! Bu kağıda bir dua yazar mısınız? Dedi. O da;

-"Bu kağıda daha önce bir kerre yazı yazılmış. Bir daha yazarsak, yazılar bibirine karışır, okunmaz hal alır." buyurdular.

* Haddadiye köyünde çocukları doğduktan sonra ölen bir kadın vardı. 
O kadın;

-"Eğer doğacak çocuğum yaşarsa, onu Seyyid Ahmed er Rufai hazretlerinin hizmetine vereceğim." Diye vaad etti. Aradan zaman geçti, bir kız çocuğu oldu. Fakat çocuk kambur ve topaldı. Çocuk büyüdüğünde diğer çocukların alaylarına maruz kalıyordu. Seyyid Ahmed er Rufai bir gün bu çocuğun köyüne gitti. Halk, kendisini köyün dışında karşıladılar. Bunlar arasında, sakat çocukta vardı. Ahmed er Rufai hazretleri yaklaşınca, çocuk birden fırlayıp elini öptü ve 

-" Efendim! Siz, annemin de üstadısınız. Beni ne olur şu istihzalardan , alaylardan kurtarınız!" diye yalvardı. Onun bu yalvarışı Ahmed er Rufai hazretlerine çok tesir etti. Ve mübarek gözyaşlarını tutamadı. Başını ve sırtını okşayıp dua edince, çocuk şifaya kavuşup kamburluğu ve topallığı kalmadı. Bunu gören halk, Ahmed er Rufai hazretlerine 

- "Şeyh ül azca (topal kızın hocası)" lakabını verdiler.

* Seyyid Ahmed er Rufai hazretleri, herkese iyilik eder kimsenin kalbini kırmaz ve kin tutmazdı. Hiçbir zaman büyüklük taslamazdı. Çok mütevazi idi. Birgün yoldan geçen kendini bilmez bir grup, Ahmed er Rufai hazretlerine hakaret etmeye başladılar. Uygun olmayan sözler sarfettiler. Ahmed er Rufai hazretleri onların bu hakaretleri karşısında başını açtı, yerlere yüzünü sürdü, toprağı öptü. Onlara;
- "Benim hatalarımı ikaz edip, hatırlatan büyüklerim, efendilerim! Bu kölenizi bağışlayın" buyurdu. Sonra o kimselerin ayaklarına kapandı ellerini öptü ve
- "Ne olur, benden razı olunuz. Sizler çok yumuşak huylu kimselersiniz. Şüphesiz sizin bu yumuşaklığınız beni bu hale getirdi." Bu hal o kimseleri aciz bıraktı, ezildiler ne yapacaklarının şaşırdılar. Nihayet;
- "Senin gibi sabırlı bir kimse görmedik. Bu kadar hakaret ettiğimiz halde rengin bile değişmedi, tahamül ettin ve yine tevazu gösterdin." dediler.
Ahmed er Rufai hazretleri'de
-" Bende ki bu hal, sizin bereket ve himmetiniz sayesinde olmuştur efendim." buyurdu.

* Bir kimse Ahmed er Rufai hazretlerini çekemez, onu hep kötüler, aleyhinde konuşurdu. Onun yüksek hallerini inkar eder, hiç birini kabul etmezdi. Ahmed er Rufai hazretlerinin talebelerinden, kimi görse önceden hazırladığı mektubu eline verip, hocasına götürmesini tembih ederdi.
Ahmed er Rufai hazretleri'de mektubu açınca,
- "Ey Mülhid! Ey bid'atçı, ey zındık...gibi çok çirkin şeylerin yazılı olduğunu görürdü. Mektubu getiren talebesine bir miktar para verip o kimseye götürmesini söyler ve;
- "Sen benim sevap kazanmama vesile oluyorsun, Cenab-ı Hak sana hayırlar ihsan etsin, diye söylediğimi bildiriniz." derdi. Bu kimse uzun müddet, bu şekilde kötü hakaretlerine ve iftiralarına devam etti. Sonunda aciz kaldı. Ahmed er rufai'ye verdiği cevaplardan utanmaya başladı. Yaptığı hakaretlerden pişman olup tevbe etti. Özrünü beyan etmek üzere af dilemek için Ahmed er Rufai hazretlerinin huzuruna doğru hareket etti. Bulunduğu şehre yaklaşınca başını açtı, üzerinden örtüsünü çıkardı boynuna da bir yular taktı. Bir kimseyede bu yuları tutup, çeke çeke Seyyid hazretlerinin huzuruna götürmesini rica etti. Ahmed er Rufai hazretleri onu bu halde görünce,
- "Ey Kardeşim! Seni bu hale getiren nedir?" diye sorunca
- "Yaptıklarım." dedi. Seyyid Ahmed er Rufai
- "Ey Kardeşim! Yaptığınız sadece birer hayırdır." buyurdular. O kimse yaptıklarına pişman olduğunu bildirerek özür diledi. Özrü kabul edilince, Ahmed er Rufai hazretlerinin sadık talebelerinden oldu.

* Seyyid Ahmed er Rufai bir gece vakti evine döndüğünde, kapıyı açık bulur. İçeri girince kiler tarafından bir hırsızın yiyecek çalmak üzere olduğunu görür. Kendisini hırsız fark edince çok korkar ve Seyyid Ahmed er Rufai hazretleri hırsıza hitaben yumuşak bir sesle;

- "Evladım! Almak istediğin bu buğdayın öğütülmesi lazım bu ise zaman isteyen yorucu bir şey. Gel şu tarafa hazır öğütülmüş un var. Benimle gel sana ondan vereyim."der, hırsıza onu dolduracak torbası olup olmadığını sorar. Hırsız da evet var der ve kendisini korkarak takip eder. Un çuvalından torbayı iyice doldurup dışarı çıkarlar. Ümmü Abide'nin dışına çıkıncaya kadar beraberce yürürler. Seyyid Ahmed er Rufai (ks)'u eve geri dönmek için hırsızdan ayrılırken, ondan onu korkuttuğu için özür diler ve hakkını helal etmesini ister. Hırsızın olup bitenden duyduğu sözlerden gayet şaşırmış bir halde hakkını helal eder.
- "Oğlum benim gönlümü aldın. Allah'da senin gönlünü güzelleştirsin." diyerek hırsıza veda ederek geri döner. Duyduğu sözleri ve affedici hilm dolu davranışları bir türlü hafızasına sığdıramıyan hırsız ertesi gün, dergaha gelip tevbe eder ve Hz. Pir'in müritlerinden olur.
Seyyid Ahmed er Rufai'nin tasavvufta ki yeri irfan ağırlıklıdır. Ünvanı Sultan-ül Arifin'dir. Batini ilimlerde onu geçenin olmadığını, tüm tasavvufçular kabul etmişlerdir. Ledün ilminin büyük imamlarındandır. Fıkıh ilimlerinde de müctehid derecesindedir. Güzel ahlakta Darbımesel olmuştur.

Rufai'lik diğer birçok tarikat gibi çok sayıda kollara ayrılmıştır.

Başlıca kolları:
Sayyadiye, Ma'rufiye, Kelaliyye, Hariciyye, Nuriyye, Zeyniyye, Vasitiyye, Fenari-ye, Burhaniyye, Fazliyye, Cündeliyye, Cemiliye, Diriniye, Aslaniyye, Sebsebiyye, Aziziyye ve Kantaniyye'dir.
Seyyid Ahmed er Rufai insanların doğru yola kavuşmaları için pek çok eser yazmıştır.

Bunlardan bazıları şunlardır.
* El-Burhan-ül-Müeyyed
* Şerh-üt-tenbih
* El-Hikem-ür Rufaiyye
* En-Nizam-ül-Hasl li Ehl-il-ihtisas
* El-Akaid-ürRufaiyye'dir.

NOT:Nihayet bitirebildim...Şükürler olsun Rabbime..İnşaallah beni dualarınızda unutmayın...Şefaate nail oluruz inşaallah....Emine Kaya (Lütfen sitemizi kaynak gösterirseniz bizde sizden hoşnud ve razı oluruz. ALLAH CÜMLEMİZDEN HOŞNUD VE RAZI OLSUN.)

Yorum Gönder

0 Yorumlar