"Dua, İbadetin Ta Kendisidir"
Dua İbadetin Ta Kendisidir !
Tirmizî'nin rivayet ettiği bu sahih hadis, duanın sadece Allah'a yapılan önemli bir ibadet olduğunu gösterir. Bu anlamda Allah'tan ayrı olarak bir pey-f gambere veya bir evliyaya namaz kılmak caiz olmadığı gibi yine bir peygamber veya evliyaya dua edilerek onlardan yardım istenmez.
1- Bir Müslüman'ın niyetinde Allah'ın yardım ettiğine inanarak: "Medet yâ Rasûlallah, yardım eyle ey evliya zat!" demesi, Allah'tan başkasına yapılan dua ve ibadettir. Bunun örneği Allah'a şirk koşan şu adamın sözüne benzer: "Benim niyetim Allah'ın tek bir ilâh olduğudur." Bu söz kabul edilemez. Çünkü onun bu sözü niyetine terstir. Niyet olan inanç ile ağızdan çıkan sözün birbirine uyması gerekir. Yoksa bu, şirk veya inkâr olur ki, bunu da Allah ancak tev-be ettikten sonra bağışlar.
2- Eğer bir Müslüman: "Benim niyetimde o peygamber veya evliya beni Allah'a ulaştıran birer aracıdır. Nasıl ki ben, bir padişahın huzuruna aracı olmaksızın çıkamıyorsam, aynı şekilde aracı olmadan Allah'ın huzuruna da çıkamam" derse, yaratıcı olan Allah'ı, zalim olabilen bir padişaha benzetmiş olur ki bu benzetme de küfürdür. Zira Allah Teala zatını, sıfatlarını ve fiillerini mahlukata benzetmekten beri kılarak şöyle buyurmaktadır:
"O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.
Şura: 11
Bu âyete göre Allah'ı mahlukata benzetmek şirk ve küfürdür. Peki nasıl oluyor da Allah'ı zalim olabilen bir insana benzetiyorlar? Allah o zalimlerin söyledikleri şeylerden münezzehtir, son derece yücedir ve uludur.
3- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında yaşayan müşrikler de Allah'ın yaratıcı ve rı-zık veren olduğuna iman ediyor bununla birlikte, fakat Allah'a yaklaşmak için put şeklinde canlandırdıkları evliyaları aracı kılıp onlara dua ediyor ve onlardan yardım istiyorlardı. Allah ise onların bu aracılığına razı olmuyor, aksine bunun küfür olduğunu onlara şöyle buyurarak belirtiyordu:
"O'nu bırakıp kendileri bir takım dostlar edinenler: 'Onlara sadece bizi Allah'a yakınlaştırsınlar diye kulluk ediyoruz' derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez."
Zümer: 3
Oysa Allah kullarına yakındır, onların dualarını işitir. Bunun için bir aracıya ihtiyacı yoktur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
"Kullarım sana, beni sorarlarsa: Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm.
Bakara: 186
4- Cahiiiyye dönemindeki müşrikler ancak zor durumda kaldıklarında tek olan Allah'a dua ederlerdi:
"Her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar."
Yunus: 22
Mutlu ve dertsiz oldukları zamanlarda ise putlarla temsil ettikleri evliyalara yalvarmaktaydılar. İşte bu yüzden Kur'an onların kafir olduklarını belirtmektedir.
Günümüzde iyi hallerinde de zor durumlarında da Allah'tan ayrı olarak peygamber ve salih kimselere dua edip yalvaran ve yardım isteyerek medet uman bazı Müslümanlara ne demeli!!? Onlar Allah'ın şu âyetini okumuyorlar mı?:
"Allah 7 bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarmalarından habersizdirler. İnsanlar bir araya toplandıkları zaman da, yalvardıklanna düşman kesilirler ve onlara yaptıkları ibadetleri inkâr ederler."
Ahkâf: 5-6
5- İnsanların bir çoğu Kur'an'da zikri geçen müşriklerin taştan putlara yalvararak dua ettiklerini zannederler. Oysa bu yanlıştır. Çünkü Kur'an'da adı geçen o putlar, daha önce hayatta yaşamış salifo kimselerdir.
Buhârî, "Dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suvâ'dan, Yeğus'tan, Ye'ûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin" (Nuh: 23) âyeti hakkında İbn Abbas radıyallahu anh'ın şöyle dediğini rivayet ediyor: "Bu isimler Nuh (as)'in kavminde yaşamış saiih kimselerin adlarıdır. Bu kimseler ölünce, Şeytan onlara oturdukları meclislerine putlar dikmelerini fısıldamış ve onlar da bu putlara bu isimleri vermişlerdi. Böyle yaptılar. Önceleri onlara ibadet etmiyorlardı. Daha sonra gelen nesillerde İlim ortadan kalkınca bunlara ibadet etmeye başladılar."
6- Allah Teala, peygamber ve evliyalara dua ederek yardım isteyenlerin yaptıklarını reddederek şöyle buyurmaktadır:
"De ki: Allah'ı bırakıp da ilâh olduğunu ileri sürdüklerinize istediğiniz kadar yalvann. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler. Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar; O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır."
İsra: 56-57
İbn Kesîr bu âyetin tefsiri hakkında özet olarak şöyle diyor: Bu âyet Allah'tan ayrı olarak cinlere ibadet eden ve onlara dua ederek yardım isteyen bir grup insan hakkında inmiştir. Bu cinler daha sonra Müslüman olmuştur. Başka bir görüşe göre bu âyet insanlar içinde İsa (as) ve meleklere ibadet eden bir grup hakkında inmiştir.
Bu âyet Allah'ın dışında bir başkasından, ister peygamber olsun ister evliya, dua ederek yardım istemeyi reddetmektedir.
7- Bazı insanlar, Allah'tan başkasından yardım istemeyi caiz sayarak şöyle diyorlar: "Gerçekte kendisinden yardım istenilen sadece Allah'tır. Peygamber veya evliyadan yardım istemek, aynı: "Bana ilaç şifa verdi", "Beni doktor iyileştirdi" demek gibi mecaz anlamındadır."
Bu söz Kur'an'da bulunan İbrahim aleyhisse-lam'ın şu sözü ife reddedilir:
"Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur. Beni yediren ve içiren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur."
Şuarâ: 78-80
Bu âyetlerin hepsinde hidayet, rızık ve şifayı verenin sadece Allah olduğu bilinsin diye "O" zamiri ayrı nazil olarak vurguda bulunulmuştur. İlaç şifa için bir sebeptir, yoksa şifa veren değildir.
8- İnsanlardan çoğu ölü kişiden yardım istemek ile hayatta yaşayan kişiden yardım istemeyi ayırt edememektedir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Diriler ile ölüler bir olmaz."
Fâtır: 22
"Kendi tarafından olan, düşmana karşı ondan yardım istedi."
Kasas:15
Buradaki ikinci ayet düşmanına karşı korunmak için Musa aleyhisselam'dan yardım isteyen kişiyi anlatmaktadır. Musa hayattadır ve ona yardım etmiştir. Ayetin devamıysa şöyledir:
"Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu."
Ölülerden yardım istemeye gelince, bu kesinlikle caiz değildir. Çünkü ölü kimse kendisinden yardım isteyeni işitemez. Eğer işitse bile acizliğinden dolayı yardım edemez. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Eğer onlara yalvanrsaniz sizin yalvanmanızı işitmezler. İşitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koşmanızı reddederler?"
Fâtır: 14
(Bu âyet ölülerden yardım istemenin şirk olduğunu açıkça beyân etmektedir.)
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın yanısıra yalvardıkları putlar hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltilecekler!-ni de bilmezler."
Nahl: 20-21
9- Sahih hadislerde geçtiğine göre, insanlar kıyamet günü peygamberlere gelip şefaatçi olmalarını isteyecekler. En sonunda Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip kurtulmaları için şefaatçi olmasını isteyecekler. O da: "Bana şefaat etme hakkı verilmiştir" diyerek yüce arşın altında secdeye kapanacak ve Allah'tan hesabın çabuk görülüp insanların kurtulmalarını İsteyecektir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den istenilen bu şefaat, O'nun diri olup insanlarla konuştuğu bu durumda olacaktır.
10- Diri kimseden yardım istemekle ölü kimseden yardım istemek arasındaki farkı gösteren en büyük delil, kuraklık anında Hz. Ömer'in yaptığı şeydir. O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in amcası Abbas'tan kendileri için dua etmesini istemiş, ama o an ahireîe intikal etmiş durumda bulunan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den yardım istememiştir.
11- Tevessül ve istiğase arasında büyük fark olmasına rağmen ilim iddiasında bulunan bazı kişiler tevessülü istiğase gibi görmektedirler. Oysa doğru olan tevessül, Allah'a yaklaşmak için kendi yaptığı ameli vasıta edinmektir. Şöyle denildiği gibi: "Allah'ım, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selîem'e olan sevgimiz sebebiyle bizi zor durumdan kurtar." İstiğase ise Allah dışında başkasından yardım istemektir.
Şöyle denildiği gibi: "Ya Rasulullah, bizi zordurum-dan kurtar." Bu kişinin kendi ameli olan Rasulullah sevgisi ile tevessül etmesidir. Ancak kendisi ile hiçbir ilişiği olmayan ve kendi fiillerinden biri olamayacak bir şeyi vasıta edinerek Allah'a dua edemez. Bu sö-zü söylemek caiz değildir, büyük şirktir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar veremeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun."
Yunus: 106
(Ayette geçen zalimlerden kasıt, müşriklerdir.)
"De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam. De ki: Doğrusu ben kendi başıma size ne zarar verme, ne de fayda sağlama gücüne sahibim."
Cin: 20-21
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurmaktadır: "Bir şey istediğinde yalnız Allah'tan iste, yardım istediğinde de yalnız O'ndan iste."
Tirmizî rivayet etmiş ve hasen-sahih demiştir. [11]
KAYNAKLAR
[11] Muhammed Cemil Ziynü, İslam Gençligine Öğütler, Guraba Yayınevi:15-24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder