7 Mayıs 2011 Cumartesi

MECZEE İBN-İ SEVR ES-SEDUSİ


«Meczee İbn-i Sevr düello yaparak yüz müşrik öldüren gözü pek bir yiğittir. Harp meydanlarında bu kadar kişiyi öldüren kimse ile kendini nasıl kıyas­layabilirsin?»[1]
İşte, Allah'ın lütfettiği zafere sevinerek Kadisiyye'nin tozunu üzer­lerinden silken Allah'ın şerefli ve kahraman askerleri.
Onlar şehid olan arkadaşları için yazılan sevaba gıpta etmekte­dirler.                                                                                            
Onlar Kadisîyye'ye denk başka bir harbi sabırsızlıkla beklemekte-
Onlar Kîsrâ'nın saltanatını kökünden devirmek için, Halife Ömer İbnu'l-Hattâb'ın harbe devam edilmesine dair emrini beklemektedirler.
Ve onların sabırsızlıkla bekledikleri şey gecikmemiştir.
İşte Faruk'un elçisi Medine'den Küfe'ye gelmektedir. Halîfe'den; Küfe valisi Ebu Musa'l-Eş'arî'nin ordusuyla hareket etmesi, Basra'dan gelen müslüman askerleriyle birleşmesi ve hep birlikte Ehvaz'a gidil­mesi emrini getirmektedir. Bundan gaye; Hürmüzan'ın[2] takip edilip ele geçirilmesi ve İran şehirlerinin incisi Tüster'in kurtarılmasıdır.
Halîfe'nin Ebu Musa'ya gönderdiği emrin içinde; Bekr oğullarının efendisi ve itaat edilen emîri, cesur süvari Meczee İbn Sevr es-Sedu-sî'yi yanına alması da vardır.
Ebu Musa'l-Eşarî, Halîfe'nin emrini müslümanlara duyurup orduyu, harbe hazırladı. Sol cenaha Meczee'yi verdi ve o Basra'dan gelen müslüman askerlerine katıldı. Allah yolunda savaşmak için hep birlikte yola çıktılar.
Müslümanlar, şehirleri kurtarıp kaleleri temizliyorlardı. Hürmüzan da önlerinde oradan oraya kaçıyordu. Nihayet Tüster şehrine ulaşıp orada saklandı. Hürmüzan'ın saklandığı Tüster, İran'ın en güzel, en hoş manzaralı ve en muhkem şehirlerindendi. Bunlardan başka o, tarihin derinliklerine inen eski bir medeniyete sahipti ve yüksek bir yerde kurulmuştu. Oradan Düceyi denilen büyük bir ırmak geçiyordu.
Şehrin üstünde, nehrin suyunu yerin altına kazdırdığı tünellerden yukarıya çıkarmak için Kral Sabur'un yaptırdığı şadırvan vardı.
Tüster şadırvanı ve tünelleri hayret edilecek yapılardandı. İri ve sağlam taşlarla yapılmış, sert demir sütunlarla takviye edilmiş ve kur­şunla kaplatilmişlardı.
Tüster'i büyük bîr sur da kuşatıyordu. Tarihçiler ondan şöyle bahsederler  :
Bu sur, yeryüzünde yapılan surların ilki ve en büyüğüydü. Daha sonra Hürmüzan, surun etrafına, geçilmesi mümkün olmayan büyük bir hendek kazdırıp gerisine İran'ın seçme askerlerini yerleştirmişti.
Müslümanlar Tüster hendeğinin etrafında ordugâh kurmuşlar ve" IS aydır onu geçememişlerdi.
Bu uzun süre içinde İranlılarla 80 defa çarpışmışlardı. Çarpışma­ların her biri iki tarafın süvarileri arasında düello ile başlıyor, sonra şiddetli bir savaşa dönüşüyordu.
Bu düellolara Meczee İbn Sevr de katılmış, akıllara durgunluk ver­miş ve dost düşman herkesi'hayrete düşürmüştü. Yüz düşman süvari­sini düello yaparak öldürmeye muvaffak olmuştu. Adı düşman safla­rında korku saçıyor, müslümaniara ise gurur ve kuvvet veriyordu.
İşte o zaman daha önce Meczee'yi tanımayanlar, Halîfe'nin bu yi­ğidin orduda niçin yer almasını istediğini anlamış oldular.
Bu 80 çarpışmadan birisinin sonunda müslümanlar düşmanlarına karşı kahramanca bir saldırıya geçtiler. İranlılar ise hendeğin üzerine kurdukları köprüleri kaldırıp şehre çekildiler ve sağlam kale kapılarını kapattılar. Müslümanlar uzun süre dayandıktan sonra çok kötü bir duruma düştüler.   İranlılar burçların   tepelerinden onları ok yağmuruna tuttular.    .
Surların üzerinde * herbîrînîn ucunda ateşle kızdırılmış çengeller olan demir zincirleri sarkıtmaya başladılar.
Müslüman askerlerinden birisi sura tırmanmak veya yaklaşmak istediğinde, onu çengefe takıp yukarı çekiyorlardı. Böylece vücudu ya­nıp eti dökülüyor ve yok olup gidiyordu.
Müslümanların sıkıntı ve üzüntüsü artmıştı. Allah'tan samîmi ola­rak sıkıntılarını gidermesini, onun ve kendi düşmanlarına karşı yardım etmesini istemeye başladılar.
Bir ara Ebu Musa'l-Eş'arî zabtetınekten ümidini kesmiş bir halde büyük Tüster surunu düşünürken önüne surun tepesinden atılan bir ok düştü. Bir de ne görsün, okun ucunda bir mektup. Mektupta şöyle ya­zılıydı :
«— Ey müslümanlar! Ben size güveniyorum. Kendime, malıma, aileme ve benimle beraber bulunanlara karşı da, sizden emin olmak isterim ve size şehre ulaşacağınız bir menfezi gösterebilirim».
Ebu Musa, oku atan kimseye emniyette olduğuna dair bir mektup yazıp okla onu gönderdi. Adam müslümanlann sözlerine sadık olduk­larını, ahde vefalılıklarım bildiği için müslümanlann verdiği teminata güvendi. Gece karanlığında gizlice onların yanına geldi ve işin haki­katini Ebu Musa'ya anlattı :
«— Biz halk arasında itibarı olan kimselerdik. Hürmüzan ağabeyi­mi öldürüp malını yağma etti ve ailesine zulmetti. Bana da kin besledi. Öyle ki kendime ve çocuklarıma karşı ondan emin değildim.
Sizin adaletinizi onun zulmüne, vefanızı onun hıyanetine tercih et­tim ve Tüster'e gireceğiniz gizli menfezi size göstermeye karar ver­dim. Yanıma cesaretli, akıllı ve iyi yüzen kimselerden birisini bana ver ki, ben ona yolu göstereyim».
Ebu Musa'I-Eşarî, Meczee İbn Sevr'i çağırttı ve meseleyi ona an­latıp şöyle dedi :
«—Bana kavminden akıllı, zeki ve yüzme bilen birisini bul». Meczee :
- Beni kabul etmez misin ey emir?» dedi.
Ebû Musa  :
«— Mademki istiyorsun,   Allah'ın   bereketiyle   sen  olabilirsin^ Sonra ona yolu bellemesini, kapının yerini öğrenmesini, Hürmüzan'ın yerini tesbit etmesini, şahsını  iyice tanımasını ve bunlardan  başka birşey yapmamasını tenbih etti.
Meczee İbn Sevr, gece karanlığında İranlı kılavuzuyla birlikte yo­la çıktı. Adam onu yerin altında nehirle şehri biribirine bağlayan bir tünele soktu. Tünel bazan genişliyordu, o zaman ayakta yürüyebiliyordu. Bazanda daralıyordu o zamanda yüzmeye mecbur kalıyordu. Böylece bazan eğiliyor bazan da ayakta durabiliyordu. Adam bu şekilde onu şeh­re varan menfeze götürdü ve ona kardeşinin katili Hürmüzan'ı ve giz­lendiği yeri gösterdi.
Meczee Hürmüzan'ı görünce, göğsünde sakladığı bir okla onu ölldürmek istedi. Ama çok geçmedi. Ebu Musa'nın başka bir şey yap­mamasını isteyen tenbihini hatırlayıp bu isteğini frenledi ve tan yeri ağarmadan geldiği yerden geri döndü.
Ebu Musa, yürekli, sağlam, dayanıklı, yüzmeyi çok iyi bilen 300 müslüman askerini hazırlayıp başlarına da Meczee İbn Sevr'i verdi. Onları uğurlarken bazr tavsiyelerde bulundu. Şehri kuşatmak için müs­lüman askerleri arasında tekbiri parola yaptı.
Meczee adamlarına, sudan geçebilmeleri için mümkün olduğu kadar, ağırlık yapacak olan elbiselerini hafifletmelerini emretti.
Yanlarına kılıçlarından başka birşey almamalarını da tenbih etti. Kılıçlarını da elbiselerin altında vücutlarına bağlamalarını tavsiye etti ve yatsıdan sonra yola çıktılar,
Meczee İbn Sevr ve onun cesur askerleri iki saatten bu yana, bu tehlikeli tünelin engelleriyle mücâdele etmekteydiler. Bazan onlar bu yokuşları altediyor, bazan da engeller askerleri altediyordu.
Şehre ulaştıran menfeze vardıklarında Meczee, tünelin adamların­dan 220 sini yuttuğunu ve kendisine 80 kişi kaldığını gördü.
Meczee ve arkadaşları şehre ayak basar basmaz kılıçlarını çıkarıp kalenin muhafızlarına saldırdılar. Sonra tekrar kılıçlarını elbiselerinin içlerine gizlediler. Daha sonra kapılara atılıp, tekbir getire getire aç­tılar. İçerdekilerin tekbirleriyle dışandakilerin tekbirleri birleşti.
Sabah vakti müslümanlar şehre saldırdılar. Onlarla, Allah'ın düş­manları arasında şiddetli bir savaş oldu ki, harp tarihi; korku, dehşet ve ölenlerin çokluğu yönünden böylesine pek az şahit olmuştur.
Savaş ayakta devam ederken Meczee İbn Sevr harp meydanında Hürmüzan'ı görüp ona doğru yürüdü. Kılıcıyla üzerine atıldı. Az sonra savaşanlar dalgası onu içine aldı ve aralarında kaybolup gitti. Son bir defa daha göründü, tekrar üzerine atıldı...
Meczee ve Hürmüzan kılıçlarıyla birbirlerine saldırdılar. Son dar­belerini indirdiler. Ancak Meczee'nin kılıcı isabet etmedi. Ama Hür-müzan'ınki ona isabet etti.
Yiğit, cesur ve kahraman Meczee, Allah'ın onun ellerinde ger­çekleştirdiği şeyle gözü aydın olarak harp meydanına yıkıldı. Müs­lüman ordusu harbe devam etti, tâ ki Allah onları muzaffer kılıncaya ve Hürmüzan onların eline esir düşünceye kadar. Müjdeciler fetih müjdesini Faruk'a haber vermek üzere Medine'ye gittiler.
Başında kıymetli taşlarla süslü tacı ve omuzunda altın ipliklerle nakışlı elbisesi olan Hürmüzan'ı Halîfenin görmesi için önlerinde gö­türüyorlardı.
Bununla birlikte müjdeciler yiğit süvari Meczee İbn-i Sevr için cak bîr başsağlığı götürüyorlardı.[3]




[1] Tarihçiler
[2] Hürmüzan: İran ordusunun  komutanıdır
[3] Meczee îbn Sevr hakkında geniş bilgi İçin aşağıdaki eserlere bakınız
1- Et-Taberi, Tarıhu'l-umem ve'i-mulûk,  İV/216, Onyedincİ senenin olaylar
2- Tarihu Halife İbn Hayyat,  1/117
3- Ez-Zehebî, Tarihu'l-İslâm, U/30
4- Yakut, Mu'cemu'l-buldan, Tuster
5- El-İsabe, biyografi  no: 773

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Boşanma Hakkında Detaylı Bilgiler