2054 - Soru: Bir erkek, hamli önlemek için azil yapsa ve buna da kadının rızası olsa veya ana karnındaki çocuğu canlanmadan önce düşürse bunda bir mahzur var mı?
Cevap: Azil, cinsi münasebette meninin dışarıya bırakılması suretiyle çocuk olmasını önlemeye denir. Bu meselenin ilk defa ortaya çıkışı Beni Mustalık harbi sırasında olmuştur. İslâm askerleri esir aldıkları cariyelerden fidye (cesaretten kurtuluş bedeli) almak arzu ediyorlardı. Hamile kalırsa satılamayacakları için azlin hükmünü Resulullah (sav)'dan sordular. Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) buyurdular ki: "Bunu yapmanızda üzerinize bir vebal yoktur. Zira Allah'ın (cc) Kıyamet Gününe kadar yaratmayı yazdığı (takdir buyurduğu) her nefs muhakkak vücut bulacaktır" (Muvatta Şerhi Zükerani c. 3/277)
Hadis-i Şerife dikkat edilirse, "Yapmanızda üzerinize bir vebal yoktur" denilmiştir. Bu cevaz cariyeler için ve bir zaruret karşılığında verilmiştir. Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine mani teşkil etmese de, hür zevcelerde azl'in cevazı, kucakta küçük çocuğun bulunması ve süt anne tutmaya kocanın maddi durumunun müsait olmaması sebebiyle ve kadının da rıza göstermesi şartı ile verilmiş bulunmaktadır. Böyle bir mazeret bulunmadıkça azilde kerahet vardır. Ebu Said (ra)'in rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte buyurulmuştur ki: "Biriniz bunu (azli) ne için yapıyor! Zira yaratılmış hiçbir şey yoktur ki onun yaratanı Allah'tır" (Tuhfet'ül-ahvezi c. 4. s. 291)
Ashabın alimleri ve diğer ilim erbabından birçokları azilde kerahet olduğunu ifade etmektedirler. (Tuhfet'ül-ahvezi c. 4, s. 291) Şu hale göre, zaruret olduğu ve kadının müsaadesi de bulunduğu zaman mubah görülmüştür. Dinimizce makbul sayılan bir zaruret mevcut olmadıkça kerahet olduğu ifade edilmiştir. Çocuk düşürmeye gelince, anne rahminde teşekkül etmiş bir yavruyu düşürmek veya kürtaj yaptırmak asl olarak yasaktır. Zamanımızda bu gibi teşebbüsler, ya çocuğun ayak bağı olacağı veya kadının vücut yapısının güzelliğini bozacağı veyahut fakirlik korkusu sebebiyle yapılmaktadır. Önce şunu ifade edelim ki, çocuk ayak bağı değil, gönül bağıdır. Anne ve babayı birbirine bağlayan "Habl'ül-medved"tir. Sokak ve zevk kadınlarında, güzellik kalıpta aranmakta ise de asıl güzellik kalpte ve ruhta teşekkül eden manevi hasletlerdir. Fakirlik mevzuuna gelince: Cenab-ı Hakk'ın Rezzak-ı Alem oluşuna itimadı olan kimseler, açlık korkusu ile böyle bir fenalığa teşebbüs edemezler. Bir Ayet-i Kerimede şöyle buyurulmaktadır: "Çocuklarınızı fakirlik korkusu ile öldürmeyin. Onları da sizi de biz rızıklandırırız. Hakikat, onları öldürmek büyük bir suçtur" (Sure-i Nisa: 31)
Çocuk daha dünyaya gelmeden önce annesinin göğsünde süt yaratan Mevlâmız, onu bir damla su iken unutmayan Rabbimiz, teşekkül etmiş bir insan olarak dünyaya gelmesinden sonra aç bırakır mı?
Sırf vücut güzelliğini muhafaza için bu cinayeti irtikap eden kimsenin canavardan ne farkı kalır.
Çocuk düşürmek, dinen kabul edilebilecek bir zarurete dayanmadıkça, cinayet sayılmaktadır. Bu sebeple, bu suçu işleyene tazir cezası vardır. Ancak, mevcut bulunan hakiki bir özür sebebiyle, henüz uzuvları teşekkül etmemiş ve bir kan pıhtısı halinde bulunan bir cenin, annesinin hayatını tehlikeye düşürecek sıhhi bir sebepten dolayı tıbbi bir müdahale neticesinde aldırılabilir. Bu şartlar bulunmadıkça böyle bir hareket cinayet irtikap etmek olur. (Hukuku İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c. 3. s. 156)
Gene bunun gibi, bir kadın, kucağındaki çocuğun emme müddeti içinde tekrar hamile kalacak olsa ve kocasının süt anne tutmaya mali gücü bulunmasa ve bu yüzden kucağındaki çocuğun hayatı tehlikeye düşecek olsa, henüz vücut uzuvları teşekkül etmeyen ve kan pıhtısı halindeki hamli düşürmek caizdir. Zira yüklenmiş bulunduğu şey, henüz insan olarak teşekkül etmemiş ve sadece donmuş bir kan parçası halinde bulunmaktadır. Kucaktaki çocuk ise, hayat bulmuş tam bir insandır. Onun hayatını kurtarmak için kan pıhtısı halindeki hamli düşürmekte mahzur görülmemiştir.
Böyle bir zaruret bulunmakla beraber, gebelik müddetinin yüzyirmi günü aşmamış olması da şarttır. Bundan sonra çocuğu düşürmek asla caiz değildir. Böyle bir teşebbüs, hayattaki bir çocuğu öldürmek gibidir. Zira bir hayatı kurtarmak için ikinci bir canlıyı feda etmek caiz değildir.
Anne karnında ters, yan vaziyette ve ölü bulunan bir çocuğun, annesinin hayatı için tehlike arzetmesi karşısında, tıbbi müdahale ile alınması caiz görülmüştür. Böyle bir durumda çocuk canlı bulunuyorsa, ters veya müstaraz vaziyette bulunan o yavruyu kürtaj ile değil, annesinin karnından sezaryen adı verilen ameliyat ile alınması hususunda cevaz verilmiştir. (Hülasat'ül-Ecvibe c. 2, s. 163)
Gebelik tahakkuk ettikten sonra, henüz canlanacak kadar bir müddet, yani yüz yirmi gün geçmemiş olsa bile, sebepsiz yere onu düşürmek caiz değildir. Bu husus, fıkıh kitaplarımızda açıkça ifade edilmiştir. Canlandıktan sonra artık bu teşebbüs caiz değildir.
2055 - Soru: Sakal bırakmak isteyen bir kimse, karısını ikna edemiyor. Bu halde bıraksa ailesiyle arasında huzursuzluk meydana gelecek. "Karım razı olmasa da ben sakal bırakırım" diyerek ailesiyle huzursuz olması caiz midir?
Cevap: Sakal bırakmak, kadının müsaadesine dayanmamaktadır. Şayet böyle bir şey olsaydı, yüzde kaç Müslüman sakal bırakabilirdi? Bir erkek, karısına, yüzünün derisini değil, kalbinin içerisini sevdirmelidir. Buna muvaffak olabilirse, kadın ne sakala karışır ne de dini bir hususa engel olmaya kalkışır. Eğer o kadın Müslüman ise, hangi hakla Peygamberin Sünnetine engel olmaktadır?
2056 - Soru: Çocuk olmasını önlemek için, kadınların, rahimlerine alet koydurtmakta dinen bir günah var mıdır?
Cevap: Çocuk olmasını önlemek için bu süfli o nisbette alçaltıcı tedbirden başka ve edebe daha uygun bir yol (meninin dışarıya bırakılması) ihtiyar edilebilir. Kadını doktorun önüne yatırıp -velev ki doktor da kadın olsun- en mahrem yerlerini göstermeye ve el sürdürtmeye rıza göstermek caiz değildir. Kadını bir zevk aleti derecesine indirmek, ondaki ince duyguları aşındırır ve ruhunu rencide eder.
2057 - Soru: Çocuk henüz teşekkül etmeden önce aldırtmakta bir mahzur var mı?
Cevap: Ana rahmindeki cenin canlandıktan sonra onu düşürmek ve aldırtmak asla caiz değildir. İsterse kadının hayatını kurtarmak için bir durum mevzu-i bahs olsun. Zira bir hayatı kurtarmak için başka bir hayata kıymak caiz değildir. Çocuk canlanmadan önce uzuvlar henüz teşekkül etmemiş ve bir kan pıhtısı halinde iken aldırtmaya gelince, dinen kabul edilen hakiki bir özür sebebiyle olursa caiz görülmekte ise de bir zaruret olmadıkça buna müsaade yoktur. (Hukuk-i İslâmi-yye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c. 3, s. 156)
2058 - Soru: Bir adam eşi ile cinsi münasebette bulunurken besmele çekebilir mi?
Cevap: Evet. (Keşfu'l-Gumme, c. 2, s. 77)
2059 - Soru: Bir kimse, arefeyi bayrama bağlayan gece ailesi ile cinsi münasebette bulunabilir mi? Bunda bir günah var mı?
Cevap: Bunda bir günah yoktur. Fakat o geceyi ibadetle geçirmek evlâdır.
2060 - Soru: Cinsel mukarenette bulunan bir kimse, cenabet halde iken tekrar ailesi ile cinsi yakınlıkta bulunabilir mi?
Cevap: Evet bulunabilir. Ancak, avret mahallini yıkaması ve abdest alması müstehabtır. (Büyük İslâm İlmihali, Taharet bahsi, madde: 196/13)
2061 - Soru: Helâline yaklaşmasında daimi sancı olduğundan dolayı, ailesinin isteği ile "olur" fetvasını da aldıktan sonra, ailesine livata yapan şahsa şer'an ne lâzım gelir, açıklar mısınız?
Cevap: Livata, hiçbir zaman ve hiçbir suretle caiz olamaz. Kesinlikle haramdır. Böyle bir fetvayı hangi sapık ve hangi echel vermiş? Bir adamın karısı hasta ise tedavi ettirmelidir. Tedavisi mümkün olmazsa ve iyileşmesi tıbben kabil değilse, yeni bir evlilik yoluna gidilmeli ve fakat asla böyle çirkin bir yol tutulmamalıdır. Livatanın şer'i cezası tazir yoluyla olup, bu da hakimin takdirine bırakılmış bulunmaktadır.
2062 - Soru: Kadın, hangi hallerde kocasına karşı gelebilir?
Cevap: Erkek, hanımından dinimizin yasak kıldığı bir şeyi, meselâ başını açmasını, kendisiyle birlikte içki içmesini, erkek arkadaşlarıyla el sıkışmasını ve buna benzer şeyleri isterse kadın ona karşı koyabilir.
2063 - Soru: Müslüman bir erkek, hamile olan zevcesi ile doğuma kaç gün kalasıya kadar cima yapabilir? Kaç gün kalınca da bu mukarenete son vermek gerekir?
Cevap: Dini hükümlerde böyle bir müddet tesbit edilmiş değildir. Dikkat edilecek husus, kadının sağlık durumudur. Bu cihetten bir engel bulunmadığı zaman başkaca bir mânâ yoktur.
2064 - Soru: Kadın, kocasıyla cinsi münasebetten sonra gusül abdesti almadan çocuğunu emzirebilir mi?
Cevap: Göğüsünü yıkadıktan sonra çocuğuna süt verebilir. Ancak en kısa zamanda gusül abdestini almalıdır.
2065 - Soru: Suni ilkah usulü ile çocuğu olmayan bir kadına ilkah yapılması doğru mudur?
Cevap: Bu ilkahta kullanılan sperm, başka bir erkeğe ait ise bu teknik yolla zinadır ve doğacak çocuk zina ürünüdür.
Kadının kocasına ait ise, bu da caiz görülemez. Zira tedavi ve ameliyat yolu ile çocuk olmasını önleyen engeli ortadan kaldırma çarelerini araştırmak gerekirken, kadını bir erkeğin önüne yatırıp, bir inek ve bir kısrak gibi, onu hayvanlar seviyesine indirmek, bir çocuk kazanalım derken bir kadının ruhunu, iffet ve utanma duygularını örseletmek doğru görülmez.
2066 - Soru: Hayız veya lohusa halinde bulunan bir kadına kocası cinsi mukarenette bulunacak olsa dini hükmü nedir?
Cevap: Eğer hayzın ilk günlerinde iken böyle bir yaklaşma vuku bulmuş ise bir sarı lira tasadduk etmesi gerekir. Hayzın son günlerinde vaki olmuş ise yarım altın tasadduk etmesi gerekir. Diğer bir izah tarzına göre, kan siyah renkte ise (koyu ise) bir altın, sarı ise yarım altın lira sadaka vermesi gerekir.
2067 - Soru: Türkiye'de aile planlaması denilen bir şey var. Yani bir babanın 3 çocuğu var. Dördüncüsünün olmasını istemiyor. İstemeyişinin sebebi, geçim sıkıntısı. Planlama ile bunun (çocuk olmasının) önüne geçilebilir mi?
Cevap: Sağlık yönünden böyle bir tedbiri gerektiren sebep yoksa buna tevessül etmek caiz değildir. Çocuğu besleyememe endişesi buna sebep olamaz. Çocuk doğmadan önce onun emeceği sütü halk eden Cenab-ı Hak, doğduktan sonra da onun rızkını verecektir. İslâm'da Kadın ve Aile kitabımızdan bu bahsi okumanızı tavsiye ederim.
2068 - Soru: Bir erkek, hata ve kaza ile, karısının göğsünden süt emse, bundan sonra o aile süt kardeşi olur mu?
Cevap: Süt emmenin azami müddeti iki yıldır. Bu müddet çıktıktan sonra emmek ile süt anne ve süt evlâtlığı tahakkuk etmez. Bu itibarla, bir erkek, herhangi bir sebeple olursa olsun, karısının sütünü emmiş olsa onunla arasında süt anne ve süt evlâtlığı tahakkuk etmez ve zevciyet hayatını devam ettirmelerine bir engel teşkil etmez.
2069 - Soru: Erkek, yıkanmakta bulunan ailesine su dökebilir mi? Bunda bir mahzur var mı?
Cevap: Yardım maksadı ile dökebilir. Bunda herhangi bir mahzur yoktur.
2070 - Soru: Kurbana 10-15 gün kala ailesiyle cinsi mukarenette bir mahzur var mı?
Cevap: Hayır. Akla gelen mahzur, hacca giden ve ihramlı bulunan kimse içindir.
2071 - Soru: Bir kadın, normal hayız veya nifas gününü bitirmiş. Temizlenmeden kocası ile buluşabilir mi?
Cevap: Hayzın azami müddeti on, nifasın azami müddeti kırk gündür. Hayzın ve nifasın kesilmesi bu müddetleri doldurmak suretiyle olmuş ise cinsi mukarenet derhal helâl olur. Fakat bu müddetlerden önce kesilmesi halinde, kadın yıkanmış olmalı veya üzerinden bir namaz vakti geçmelidir. Aksi halde cinsi mukarenet helâl olmaz. (Büyük İslâm İlmihali, Taharetle ilgili bölüm, madde 128)
2072 - Soru: Ben evli bir kadınım. Babamdan kalma bir miktar malım var. Kocam bu malıma bakarak evin ihtiyaçlarını ihmal ediyor. Sebep olarak da benim zengin olmamı ileri sürüyor. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Evli bir kadının nafakası, kocasına aittir. Kadın zengin olsa ve kocası fakir bulunsa da hüküm aynıdır. Kadının nafakasını temin vazifesinde kocanın zengin olma şartı yoktur. Erkek, fakir olsa bile nafakayı temin etmeli; buna imkân bulamadığı zaman borç alarak temin edip bu dini vecibeyi yerine getirmelidir.
2073 - Soru: Kur'an kursunda okuyan bir oğlum var. Kocam oğlunun nafakasını temin etmiyor. Oğlumun kurs masraflarını, kitap ve diğer ihtiyaçlarını ben karşılamaya çalışıyorum. Bu hususta kendisi ile münakaşa yaptığımız oluyor. Kocam şöyle söylüyor: "Oğlum artık büyüdü. Onun nafakasını temin kendisinin görevidir. Hem sen zenginsin, onun masraflarını da sen karşıla." Bu hususta haklılık hangimizin tarafında ise bilmek istiyorum. Açıklar mısınız?
Cevap: Kocanız bu iddiasında da yanılmaktadır. Tahsil gören erkek çocuklar büyük yaşta olsalar bile, nafakaları babalarına aittir. Annenin zengin olması, babanın üzerindeki bu mükellefiyeti kaldırmaz. Bu onun vazifesi olmaktadır.
2074 - Soru: Bir kadının kocası, karısının kardeşi ile küs bulunduğu gibi, ailesinin de konuşmamasını istiyor. Acaba kadın, kocasının sözünü tutacak mı? Yoksa dinlemeyip kardeşi ile konuşacak mı?
Cevap: Erkek, dinimize aykırı bir istekte bulunup da kardeşi kardeşle konuşmaktan alıkoyamaz. Ancak, karısına, "Kardeşinin evine yılda bir defadan fazla gitme" diyebilir. Fakat, "Onun evine hiç gitmeyeceksin ve onunla asla görüşmeyeceksin" diyemez.
2075 - Soru: Bir kadın ile koca, bazı sebeplerden dolayı ayrıldılar. Bunların çocukları annenin mi olacak yoksa babanın mı?
Cevap: Çocuğun nafakası babaya aittir. Kimin yanında kalacağı kaza merciince tesbit edilir.
2076 - Soru: Benim ruhum zevcemi sevmiyor. Ne yapmam lâzım?
Cevap: Hanımın inancında küfre varan bir itikat bozukluğu ve namusuna leke düşürecek bir ahlâksızlığı yoksa geçim yollarını araştırınız. Her kadının kendine göre zaafları ve kusurları bulunabilir. Zevcenizin sevmediğiniz yönleri varsa, hoşnut olacağınız taraflarının bulunacağı da muhakkaktır.
2077 - Behce Fetvalarından: "Kadın, dini meselelere dair müşkilini kocasına sorduğunda bilmese ve bilenden de öğrenip karısına haber vermese, kadın, kendisini bir alime gidip sorarak müşkilini çözer. (Buna dini) müsaade vardır." (H.Ec. 2/1647)
Cevap: Azil, cinsi münasebette meninin dışarıya bırakılması suretiyle çocuk olmasını önlemeye denir. Bu meselenin ilk defa ortaya çıkışı Beni Mustalık harbi sırasında olmuştur. İslâm askerleri esir aldıkları cariyelerden fidye (cesaretten kurtuluş bedeli) almak arzu ediyorlardı. Hamile kalırsa satılamayacakları için azlin hükmünü Resulullah (sav)'dan sordular. Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) buyurdular ki: "Bunu yapmanızda üzerinize bir vebal yoktur. Zira Allah'ın (cc) Kıyamet Gününe kadar yaratmayı yazdığı (takdir buyurduğu) her nefs muhakkak vücut bulacaktır" (Muvatta Şerhi Zükerani c. 3/277)
Hadis-i Şerife dikkat edilirse, "Yapmanızda üzerinize bir vebal yoktur" denilmiştir. Bu cevaz cariyeler için ve bir zaruret karşılığında verilmiştir. Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine mani teşkil etmese de, hür zevcelerde azl'in cevazı, kucakta küçük çocuğun bulunması ve süt anne tutmaya kocanın maddi durumunun müsait olmaması sebebiyle ve kadının da rıza göstermesi şartı ile verilmiş bulunmaktadır. Böyle bir mazeret bulunmadıkça azilde kerahet vardır. Ebu Said (ra)'in rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte buyurulmuştur ki: "Biriniz bunu (azli) ne için yapıyor! Zira yaratılmış hiçbir şey yoktur ki onun yaratanı Allah'tır" (Tuhfet'ül-ahvezi c. 4. s. 291)
Ashabın alimleri ve diğer ilim erbabından birçokları azilde kerahet olduğunu ifade etmektedirler. (Tuhfet'ül-ahvezi c. 4, s. 291) Şu hale göre, zaruret olduğu ve kadının müsaadesi de bulunduğu zaman mubah görülmüştür. Dinimizce makbul sayılan bir zaruret mevcut olmadıkça kerahet olduğu ifade edilmiştir. Çocuk düşürmeye gelince, anne rahminde teşekkül etmiş bir yavruyu düşürmek veya kürtaj yaptırmak asl olarak yasaktır. Zamanımızda bu gibi teşebbüsler, ya çocuğun ayak bağı olacağı veya kadının vücut yapısının güzelliğini bozacağı veyahut fakirlik korkusu sebebiyle yapılmaktadır. Önce şunu ifade edelim ki, çocuk ayak bağı değil, gönül bağıdır. Anne ve babayı birbirine bağlayan "Habl'ül-medved"tir. Sokak ve zevk kadınlarında, güzellik kalıpta aranmakta ise de asıl güzellik kalpte ve ruhta teşekkül eden manevi hasletlerdir. Fakirlik mevzuuna gelince: Cenab-ı Hakk'ın Rezzak-ı Alem oluşuna itimadı olan kimseler, açlık korkusu ile böyle bir fenalığa teşebbüs edemezler. Bir Ayet-i Kerimede şöyle buyurulmaktadır: "Çocuklarınızı fakirlik korkusu ile öldürmeyin. Onları da sizi de biz rızıklandırırız. Hakikat, onları öldürmek büyük bir suçtur" (Sure-i Nisa: 31)
Çocuk daha dünyaya gelmeden önce annesinin göğsünde süt yaratan Mevlâmız, onu bir damla su iken unutmayan Rabbimiz, teşekkül etmiş bir insan olarak dünyaya gelmesinden sonra aç bırakır mı?
Sırf vücut güzelliğini muhafaza için bu cinayeti irtikap eden kimsenin canavardan ne farkı kalır.
Çocuk düşürmek, dinen kabul edilebilecek bir zarurete dayanmadıkça, cinayet sayılmaktadır. Bu sebeple, bu suçu işleyene tazir cezası vardır. Ancak, mevcut bulunan hakiki bir özür sebebiyle, henüz uzuvları teşekkül etmemiş ve bir kan pıhtısı halinde bulunan bir cenin, annesinin hayatını tehlikeye düşürecek sıhhi bir sebepten dolayı tıbbi bir müdahale neticesinde aldırılabilir. Bu şartlar bulunmadıkça böyle bir hareket cinayet irtikap etmek olur. (Hukuku İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c. 3. s. 156)
Gene bunun gibi, bir kadın, kucağındaki çocuğun emme müddeti içinde tekrar hamile kalacak olsa ve kocasının süt anne tutmaya mali gücü bulunmasa ve bu yüzden kucağındaki çocuğun hayatı tehlikeye düşecek olsa, henüz vücut uzuvları teşekkül etmeyen ve kan pıhtısı halindeki hamli düşürmek caizdir. Zira yüklenmiş bulunduğu şey, henüz insan olarak teşekkül etmemiş ve sadece donmuş bir kan parçası halinde bulunmaktadır. Kucaktaki çocuk ise, hayat bulmuş tam bir insandır. Onun hayatını kurtarmak için kan pıhtısı halindeki hamli düşürmekte mahzur görülmemiştir.
Böyle bir zaruret bulunmakla beraber, gebelik müddetinin yüzyirmi günü aşmamış olması da şarttır. Bundan sonra çocuğu düşürmek asla caiz değildir. Böyle bir teşebbüs, hayattaki bir çocuğu öldürmek gibidir. Zira bir hayatı kurtarmak için ikinci bir canlıyı feda etmek caiz değildir.
Anne karnında ters, yan vaziyette ve ölü bulunan bir çocuğun, annesinin hayatı için tehlike arzetmesi karşısında, tıbbi müdahale ile alınması caiz görülmüştür. Böyle bir durumda çocuk canlı bulunuyorsa, ters veya müstaraz vaziyette bulunan o yavruyu kürtaj ile değil, annesinin karnından sezaryen adı verilen ameliyat ile alınması hususunda cevaz verilmiştir. (Hülasat'ül-Ecvibe c. 2, s. 163)
Gebelik tahakkuk ettikten sonra, henüz canlanacak kadar bir müddet, yani yüz yirmi gün geçmemiş olsa bile, sebepsiz yere onu düşürmek caiz değildir. Bu husus, fıkıh kitaplarımızda açıkça ifade edilmiştir. Canlandıktan sonra artık bu teşebbüs caiz değildir.
2055 - Soru: Sakal bırakmak isteyen bir kimse, karısını ikna edemiyor. Bu halde bıraksa ailesiyle arasında huzursuzluk meydana gelecek. "Karım razı olmasa da ben sakal bırakırım" diyerek ailesiyle huzursuz olması caiz midir?
Cevap: Sakal bırakmak, kadının müsaadesine dayanmamaktadır. Şayet böyle bir şey olsaydı, yüzde kaç Müslüman sakal bırakabilirdi? Bir erkek, karısına, yüzünün derisini değil, kalbinin içerisini sevdirmelidir. Buna muvaffak olabilirse, kadın ne sakala karışır ne de dini bir hususa engel olmaya kalkışır. Eğer o kadın Müslüman ise, hangi hakla Peygamberin Sünnetine engel olmaktadır?
2056 - Soru: Çocuk olmasını önlemek için, kadınların, rahimlerine alet koydurtmakta dinen bir günah var mıdır?
Cevap: Çocuk olmasını önlemek için bu süfli o nisbette alçaltıcı tedbirden başka ve edebe daha uygun bir yol (meninin dışarıya bırakılması) ihtiyar edilebilir. Kadını doktorun önüne yatırıp -velev ki doktor da kadın olsun- en mahrem yerlerini göstermeye ve el sürdürtmeye rıza göstermek caiz değildir. Kadını bir zevk aleti derecesine indirmek, ondaki ince duyguları aşındırır ve ruhunu rencide eder.
2057 - Soru: Çocuk henüz teşekkül etmeden önce aldırtmakta bir mahzur var mı?
Cevap: Ana rahmindeki cenin canlandıktan sonra onu düşürmek ve aldırtmak asla caiz değildir. İsterse kadının hayatını kurtarmak için bir durum mevzu-i bahs olsun. Zira bir hayatı kurtarmak için başka bir hayata kıymak caiz değildir. Çocuk canlanmadan önce uzuvlar henüz teşekkül etmemiş ve bir kan pıhtısı halinde iken aldırtmaya gelince, dinen kabul edilen hakiki bir özür sebebiyle olursa caiz görülmekte ise de bir zaruret olmadıkça buna müsaade yoktur. (Hukuk-i İslâmi-yye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c. 3, s. 156)
2058 - Soru: Bir adam eşi ile cinsi münasebette bulunurken besmele çekebilir mi?
Cevap: Evet. (Keşfu'l-Gumme, c. 2, s. 77)
2059 - Soru: Bir kimse, arefeyi bayrama bağlayan gece ailesi ile cinsi münasebette bulunabilir mi? Bunda bir günah var mı?
Cevap: Bunda bir günah yoktur. Fakat o geceyi ibadetle geçirmek evlâdır.
2060 - Soru: Cinsel mukarenette bulunan bir kimse, cenabet halde iken tekrar ailesi ile cinsi yakınlıkta bulunabilir mi?
Cevap: Evet bulunabilir. Ancak, avret mahallini yıkaması ve abdest alması müstehabtır. (Büyük İslâm İlmihali, Taharet bahsi, madde: 196/13)
2061 - Soru: Helâline yaklaşmasında daimi sancı olduğundan dolayı, ailesinin isteği ile "olur" fetvasını da aldıktan sonra, ailesine livata yapan şahsa şer'an ne lâzım gelir, açıklar mısınız?
Cevap: Livata, hiçbir zaman ve hiçbir suretle caiz olamaz. Kesinlikle haramdır. Böyle bir fetvayı hangi sapık ve hangi echel vermiş? Bir adamın karısı hasta ise tedavi ettirmelidir. Tedavisi mümkün olmazsa ve iyileşmesi tıbben kabil değilse, yeni bir evlilik yoluna gidilmeli ve fakat asla böyle çirkin bir yol tutulmamalıdır. Livatanın şer'i cezası tazir yoluyla olup, bu da hakimin takdirine bırakılmış bulunmaktadır.
2062 - Soru: Kadın, hangi hallerde kocasına karşı gelebilir?
Cevap: Erkek, hanımından dinimizin yasak kıldığı bir şeyi, meselâ başını açmasını, kendisiyle birlikte içki içmesini, erkek arkadaşlarıyla el sıkışmasını ve buna benzer şeyleri isterse kadın ona karşı koyabilir.
2063 - Soru: Müslüman bir erkek, hamile olan zevcesi ile doğuma kaç gün kalasıya kadar cima yapabilir? Kaç gün kalınca da bu mukarenete son vermek gerekir?
Cevap: Dini hükümlerde böyle bir müddet tesbit edilmiş değildir. Dikkat edilecek husus, kadının sağlık durumudur. Bu cihetten bir engel bulunmadığı zaman başkaca bir mânâ yoktur.
2064 - Soru: Kadın, kocasıyla cinsi münasebetten sonra gusül abdesti almadan çocuğunu emzirebilir mi?
Cevap: Göğüsünü yıkadıktan sonra çocuğuna süt verebilir. Ancak en kısa zamanda gusül abdestini almalıdır.
2065 - Soru: Suni ilkah usulü ile çocuğu olmayan bir kadına ilkah yapılması doğru mudur?
Cevap: Bu ilkahta kullanılan sperm, başka bir erkeğe ait ise bu teknik yolla zinadır ve doğacak çocuk zina ürünüdür.
Kadının kocasına ait ise, bu da caiz görülemez. Zira tedavi ve ameliyat yolu ile çocuk olmasını önleyen engeli ortadan kaldırma çarelerini araştırmak gerekirken, kadını bir erkeğin önüne yatırıp, bir inek ve bir kısrak gibi, onu hayvanlar seviyesine indirmek, bir çocuk kazanalım derken bir kadının ruhunu, iffet ve utanma duygularını örseletmek doğru görülmez.
2066 - Soru: Hayız veya lohusa halinde bulunan bir kadına kocası cinsi mukarenette bulunacak olsa dini hükmü nedir?
Cevap: Eğer hayzın ilk günlerinde iken böyle bir yaklaşma vuku bulmuş ise bir sarı lira tasadduk etmesi gerekir. Hayzın son günlerinde vaki olmuş ise yarım altın tasadduk etmesi gerekir. Diğer bir izah tarzına göre, kan siyah renkte ise (koyu ise) bir altın, sarı ise yarım altın lira sadaka vermesi gerekir.
2067 - Soru: Türkiye'de aile planlaması denilen bir şey var. Yani bir babanın 3 çocuğu var. Dördüncüsünün olmasını istemiyor. İstemeyişinin sebebi, geçim sıkıntısı. Planlama ile bunun (çocuk olmasının) önüne geçilebilir mi?
Cevap: Sağlık yönünden böyle bir tedbiri gerektiren sebep yoksa buna tevessül etmek caiz değildir. Çocuğu besleyememe endişesi buna sebep olamaz. Çocuk doğmadan önce onun emeceği sütü halk eden Cenab-ı Hak, doğduktan sonra da onun rızkını verecektir. İslâm'da Kadın ve Aile kitabımızdan bu bahsi okumanızı tavsiye ederim.
2068 - Soru: Bir erkek, hata ve kaza ile, karısının göğsünden süt emse, bundan sonra o aile süt kardeşi olur mu?
Cevap: Süt emmenin azami müddeti iki yıldır. Bu müddet çıktıktan sonra emmek ile süt anne ve süt evlâtlığı tahakkuk etmez. Bu itibarla, bir erkek, herhangi bir sebeple olursa olsun, karısının sütünü emmiş olsa onunla arasında süt anne ve süt evlâtlığı tahakkuk etmez ve zevciyet hayatını devam ettirmelerine bir engel teşkil etmez.
2069 - Soru: Erkek, yıkanmakta bulunan ailesine su dökebilir mi? Bunda bir mahzur var mı?
Cevap: Yardım maksadı ile dökebilir. Bunda herhangi bir mahzur yoktur.
2070 - Soru: Kurbana 10-15 gün kala ailesiyle cinsi mukarenette bir mahzur var mı?
Cevap: Hayır. Akla gelen mahzur, hacca giden ve ihramlı bulunan kimse içindir.
2071 - Soru: Bir kadın, normal hayız veya nifas gününü bitirmiş. Temizlenmeden kocası ile buluşabilir mi?
Cevap: Hayzın azami müddeti on, nifasın azami müddeti kırk gündür. Hayzın ve nifasın kesilmesi bu müddetleri doldurmak suretiyle olmuş ise cinsi mukarenet derhal helâl olur. Fakat bu müddetlerden önce kesilmesi halinde, kadın yıkanmış olmalı veya üzerinden bir namaz vakti geçmelidir. Aksi halde cinsi mukarenet helâl olmaz. (Büyük İslâm İlmihali, Taharetle ilgili bölüm, madde 128)
2072 - Soru: Ben evli bir kadınım. Babamdan kalma bir miktar malım var. Kocam bu malıma bakarak evin ihtiyaçlarını ihmal ediyor. Sebep olarak da benim zengin olmamı ileri sürüyor. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Evli bir kadının nafakası, kocasına aittir. Kadın zengin olsa ve kocası fakir bulunsa da hüküm aynıdır. Kadının nafakasını temin vazifesinde kocanın zengin olma şartı yoktur. Erkek, fakir olsa bile nafakayı temin etmeli; buna imkân bulamadığı zaman borç alarak temin edip bu dini vecibeyi yerine getirmelidir.
2073 - Soru: Kur'an kursunda okuyan bir oğlum var. Kocam oğlunun nafakasını temin etmiyor. Oğlumun kurs masraflarını, kitap ve diğer ihtiyaçlarını ben karşılamaya çalışıyorum. Bu hususta kendisi ile münakaşa yaptığımız oluyor. Kocam şöyle söylüyor: "Oğlum artık büyüdü. Onun nafakasını temin kendisinin görevidir. Hem sen zenginsin, onun masraflarını da sen karşıla." Bu hususta haklılık hangimizin tarafında ise bilmek istiyorum. Açıklar mısınız?
Cevap: Kocanız bu iddiasında da yanılmaktadır. Tahsil gören erkek çocuklar büyük yaşta olsalar bile, nafakaları babalarına aittir. Annenin zengin olması, babanın üzerindeki bu mükellefiyeti kaldırmaz. Bu onun vazifesi olmaktadır.
2074 - Soru: Bir kadının kocası, karısının kardeşi ile küs bulunduğu gibi, ailesinin de konuşmamasını istiyor. Acaba kadın, kocasının sözünü tutacak mı? Yoksa dinlemeyip kardeşi ile konuşacak mı?
Cevap: Erkek, dinimize aykırı bir istekte bulunup da kardeşi kardeşle konuşmaktan alıkoyamaz. Ancak, karısına, "Kardeşinin evine yılda bir defadan fazla gitme" diyebilir. Fakat, "Onun evine hiç gitmeyeceksin ve onunla asla görüşmeyeceksin" diyemez.
2075 - Soru: Bir kadın ile koca, bazı sebeplerden dolayı ayrıldılar. Bunların çocukları annenin mi olacak yoksa babanın mı?
Cevap: Çocuğun nafakası babaya aittir. Kimin yanında kalacağı kaza merciince tesbit edilir.
2076 - Soru: Benim ruhum zevcemi sevmiyor. Ne yapmam lâzım?
Cevap: Hanımın inancında küfre varan bir itikat bozukluğu ve namusuna leke düşürecek bir ahlâksızlığı yoksa geçim yollarını araştırınız. Her kadının kendine göre zaafları ve kusurları bulunabilir. Zevcenizin sevmediğiniz yönleri varsa, hoşnut olacağınız taraflarının bulunacağı da muhakkaktır.
2077 - Behce Fetvalarından: "Kadın, dini meselelere dair müşkilini kocasına sorduğunda bilmese ve bilenden de öğrenip karısına haber vermese, kadın, kendisini bir alime gidip sorarak müşkilini çözer. (Buna dini) müsaade vardır." (H.Ec. 2/1647)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder