Beşeri münasebetlerde insanların birbirine olan ihtiyacı inkâr olunamaz. Alışverişte, alıcı ile satıcı arasında tam bir güven hasıl olmadığı zaman bir kefile şiddetle ihtiyaç duyulacağı zamanlar olur. Bu ihtiyacı hem alıcı hem de satıcı hisseder. Halka karşılık hayırhâhlık hisleri besleyen kimseler, onlara faydalı olmak için severek tasavvut etmek arzu eder. İşte bu gibi hallerde, gerek kefilin gerekse alıcı ve satıcının bilmesi ve dikkat etmesi gereken fıkhi meseleler vardır. Onlardan bir kısmını dile getirmek yerinde olur.
Kefalet, fıkıh ıstılahında, bir şeyin istenilmesi hakkında zimmeti zimmete ilâve etmektir. Yani bir malın veya bir kimsenin istenilmesi hususunda kendi şahsını başkasının zâtına ilave ederek, o kimse hakkında lâzım gelen isteme hakkını kendisi de iltizam ve taahhüt etmektir.
Kefalet binnefs: Bir kimsenin şahsını mahkemeye veya başka bir yere getirip teslim etmeyi iltizam etmektir.
Kefalet bil-mâl: Hariçte mevcut olan veya zimmette sabit bir malın verilmesine kefil olmaktır.
Kefalet-i mutlaka: Müddete bağlanması, hemen verilmesi veya taksitle ödenmesi gibi bir şart anılmaksızın yapılan kefalettir.
Kefalet-i mukayyede: Bir şeyin istenilmesinde bir kayıt ile kayıtlanmış olarak kefil olmaktır. Meselâ, falan kimse borcunu vermeden ölürse, o borca ben kefilim, denilmesi gibi.
Kefalet-i muallaka: Meşru ve kefalete elverişli bir şarta talik edilmiş bulunan kefalettir. "Ahmed efendi başka bir memlekete giderse bu borcuna ben kefilim" denilmesi gibi.
Kefalet-i muzafe: Gelecek bir zamandan itibaren makbul olmak üzere yapılan kefalettir. "Ben, gelecek ayın başından itibaren falanın borcuna kefil oldum" demek gibi.
Kefalet-i münecceze: Bir şarta bağlanmamış veya bir zamana muzaf kılınmamış bulunan kefalettir. "Borcun verilmesine zaman-i halde kefil oldum" demek gibi.
Kefalet-i muaccele: Kefaletin aktedildiği zamandan itibaren bir şeye kefil olmaktır. Başka bir izah tarzı ile, bir şeye acele olarak verilmek üzere kefil olmaktır.
Kefalet-i müeccele: Ödeme işinin müddete bağlanması kaydı ile kayıtlanmış olarak yapılan kefalettir. "Falanın borcunun şu zamanda ödenmesine kefil oldum" demek gibi. Diğer bir ifade ile, belirli bir müddetten sonra muteber olmak üzere yapılan kefalettir. "Falan kimsenin borcunu vermeye bir aya kadar kefilim" denilmesi gibi. Bu kefalet, bu sözün konuşulmasından itibaren bir ay geçtikten sonra başlar. Bu bir ay içinde kefilden bir istekte bulunulmaz. Çünkü bir müddetin dile getirilmesi bu isteğin tehirini temin içindir.
Kefalet-i muvakkate: Belirli bir zaman için yapılacak kefalettir. "Falanın borcunu vermeye bugünden şu güne kadar kefilim" denilmesi gibi. Son belirtilen günden sonra kefalet nihayet bulmuş olur.
Kefalet-i müteselsile: Bir haktan dolayı kefil olan şahsa diğer bir kimsenin, o kimseye de başka bir şahsın kefalette bulunması suretiyle yapılan kefalettir.
Kefalet-i müştereke: Bir hakkın verilmesine iki veya daha fazla kimsenin birlikte kefil olmasıdır.
Zamin: Kefil olan şahsa denir.
Kefil: Kendi zimmetini başkasının zimmetine ilave eden kimsedir.
Kefaletin rüknü, icap ve kabulden ibaret olmak üzere ikidir. Kefil oldum, kabul ettim ve zamin oldum demek gibi.
Kefilin teklif için kullandığı lâfızlar örfte bir şeyin ödenmesini veya teslim edilmesini taahhüt etmeye delâlet eden sözlerdir. "Şu şahsın borcunu veya şahsını teslim etmeye kefilim yahut kefil oldum" dese kefalet akdedilmiş olur. "Şu borca zaminim, şu borcun verilmesini iltizam ettim" sözleri de kefalet sayılır.
Örf ve âdette taahhüde delâlet etmeyen sözlerle ne mala ne de şahsa kefalet akdedilmiş olmaz. "Falan şahısta olan alacağını ben vereyim, filan kimsedeki alacağını ben alıvereyim, sen onu benden al, sen onu benden bil" gibi sözlerle kefalet münakid olmaz. Şayet bir şarta talik edilecek olursa, o zaman kefalet akdedilmiş olur. "Falan kimse sana olan borcunu vermeyecek olursa ben vereyim" demek gibi. Böyle bir şarta bağlanması halinde kefil olmuş bulunur.
Kefaletler, mutlak bir ifade ile akdedilmiş olacağı gibi tacil veya belirli bir müddete kadar mühletlenmiş olarak da mün'akid olabilir.
Bir şahıs, kendisine bir bedel, meselâ bir koyun veya şu kadar lira verilmek üzere bir şahsa kefil olsa, bahsedilen şeyin verilmesi batıl olur. Çünkü bu kefaletin mahiyeti, zimmeti zimmete ilave etmekten ibarettir. Bu ilavenin ne itibarla olduğu hususunda İslâm fakihlerinin farklı görüşleri bulunmaktadır. Onların tafsiline bu eser müsait bulunmamaktadır. Dileyenlerin geniş bilgi sunan eserlere başvurmasını tavsiye etmekle yetineceğiz.
Kefaletin meşru oluşu icmai ümmet ve Hadis-i Nebevi ile sabit bulunmaktadır. "Zeim (kefil) borçludur" Hadis-i Şerifi sünnet-i kavliye ile, Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz'in bir şahsın on dinarlık borcuna kefil olması da sünnet-i fi'liyye olarak kefaletin meşruiyetinin belgeleri bulunmaktadır.
Kefil olmak, içtimai bir zaruret olduğu kadar iktisadi hayatımızın gelişmesine yardımcı olacak insani bir davranıştır. Çünkü, birçok kimseler iktisadi sahada iş görme kabiliyetine haiz oldukları halde sermaye yetersizliği sebebiyle büyük işler başarmaya güç yetiremezler ve başkalarının desteğine muhtaç kalırlar.
Kefil olan kimse, hem alacaklıya hem de borçlu bulunan şahsa iyilik ve hayırhâhlık yapmış olur. Halkın arasında gerekli bulunan yardımlaşma şuurunu devam ettirmiş ve zor durumda bulunan insanların korkusunu önlemiş, endişelerine set çekmiş bulunur. Bu gibi davranışlar, kefil olan şahısların ahlaken yüksek bulunuşlarının en bariz bir delili bulunmaktadır.
Kefil olan kimse, bir kimsenin borcunu kabullenmekle büyük bir külfeti sinesine çekmiş olur. Bu davranış büyük bir hayırhâhlık ve aynı zamanda yüce bir fedakârlıktır. Bu gibi ahlâk yüksekliği, seciyyesi yüksek kimselerde açığa çıkabilir.
Kendisi için kefil olunan şahıs, kefilin gösterdiği bu kefaleti takdir edip unutmamalı, teşekkürle karşılayıp küfrân-ı nimet etmemelidir. Onları, kendisine kefil olurken girdikleri sorumluluk ve omuz verdikleri yükün altında bırakıp düşüncesizlik yapmamalı, kendisine düşen vazifeyi ve ödeme mükellefiyetini zamanında yerine getirmelidir.
Kefil olmak, borç ödemeyi göze almak demektir. Kişi, kendisine kefil olan şahsı güç durumda bırakıp da sonunda halka kefil olmaktan nedamet ettirecek ve insanlara olan güvenini sarsacak ihmalkârlık yapmamalıdır. Aksi halde insanlar arasında yardımlaşma ruhu sarsılacak, insanın insana güveni kaybolacak ve birçok insanlar hüsran vadilerinde çırpınıp perişan olmaya mahkum edilecektir. İnsanın hayırlı olanı, halka hayırhâhlık gösterendir.
2570 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, yabancılardan birine falan yoldan git, eğer malın çalınırsa ben ödeyeceğim, dese o da denilen yoldan gitse de malı zayi olsa Zeyd'in (çalman malı) ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/24)
2571 - Ali Efendi Fetvalarından: "Benden al, sözü ile kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2572 - Ali Efendi Fetvalarından: "Benden bil, demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2573 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr'da olan alacağını Bekir, ben alıvereyim demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2574 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben senin Bekir'e borç olarak vereceğin paraya ben kefilim, deyip birkaç gün geçince borç verse, Amr bahsi geçen meblağı Zeyd'ten almaya güçlü ve salahiyetli olur" (H.Ec. 2/24)
2575 - Behce Fetvalarından: "Bir vazife alıvermek için va'd olunan mala kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2576 - Behce Fetvalarından: "Müşterek bulunan bir borçta, iki kişiden biri diğerinin hissesine kefil olsa sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2577 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vekilin, vekâlet yolu ile sattığı malın bedeline, müvekkilin kefil olması sahih olmaz" (H.Ec. 2624)
2578 - Abdürrahim Fetvalarından: "Falanın borcuna kefil olur musun? diye Zeyd'e sorulduğunda olurum, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2579 - Abdürrahim Fetvalarından: "Benim bildiğim kimsedir, bırakacak olsan yabana gitmez, demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2580 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Eğer üç güne kadar sana borçlu bulunan Bekir'i burada hazır etmezsem üzerinde olan alacağına zaminim, deyip getiremese, ödemesi lâzım gelmez" (H.Ec. 2/24)
2581 - Netice Fetvalarından: "Borçlu iflas ettikten sonra, ona kefil olunsa, bu kefalet sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/25)
2582 - Netice Fetvalarından: "Deli şahsın üzerindeki alacağa kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/25)
2583 - Ali Efendi Fetvalarından: "Eğer sana borçlu olan kimse başka diyara giderse ben kefilim, deyip o da gitse kefil olmuş sayılır" (H.Ec. 2/25)
2584 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a borç para verdiğinde Bekir'e sorsa, o da Amr iyidir dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2585 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, eğer sana borçlu bulunan Bekir senin alacağını falan zamana kadar vermezse ben vereyim dese, o vakit geçip de Bekir borcunu vermese, kefalet sahih olduğu için, Amr isteği olan parayı Zeyd'ten alır" (H.Ec. 2/25)
2586 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ben, borçlunun evini satıp bedelinden senin hakkını vermeye kefilim, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2587 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, falan malını falana sat, demekle satış bedeline kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2588 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, kasap olan Amr'a hitaben, bedeli benim üzerime olmak üzere, Bekir'e şu kadar gün şu kadar okka veya kilo et ver dese, paranın Zeyd tarafından tediyesi lâzım gelir, Bekir'den bir şey lâzım gelmez" (H.Ec. 2/25)
2589 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, birkaç kimseye hitaben "Falan eşkıya ile dövüşün, eğer size galip gelerek malınızı alacak olursa ben kefilim ve tanzim edeyim" dese sahih ve geçerli olup ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/25)
2590 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, kendisine borçlu bulunan Amr'dan alacağını isteyip sıkıştırdığında Bekir, incitme, salıver gitsin, ben vereyim alacağını dese Bekir'den istemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/25)
2591 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, bir malını Amr'a satacak olduğunda, Bekir acısa, parasını ben haklaşırım, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
Açıklama: Kefaletin tahakkuk etmesi için belirli ifadeler tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu fetvadaki ifade, o ölçülere mutabık bulunmadığı için, "Ben haklaşırım" sözü ile kefalet yüklenmiş olmamaktadır. Sözü konuşmanın doğru olup olmaması keyfiyeti ile kefalet yükünün altına girme sorumluluğu ayrı birer husustur. Bunları birbirine karıştırmamak gerekir.
2592 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, kardeşin Bekir'e şu kadar borç ver, deyip o da vermiş olsa, kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2593 - Netice Fetvalarından: "Satılan bir malın bedeli, taksit ve vadeye bağlandığında, bir kimse vekâlet-i mutlaka ile kefil olsa, vade gelmeden istek yapılamaz" (H.Ec. 2/26)
2594 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçlunun huzurda bulunmadığı bir sırada kefalet caiz olur" (H.Ec. 2/ 6)
2595 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçlunun ölümünden sonra Zeyd'e olan borcuna Amr kefil olsa, ölen kimsenin malı mevcut olursa, kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/26)
2596 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçları, bıraktığı maldan daha çok olduğu halde vefat eden kimsenin borçlarına bir kimse kefil olsa, tereke miktarından fazladan kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/26)
2597 - Behce Fetvalarından: "Şu güne kadar kefilim dese, o kadar günden sonra alacaklı kefilden isteyip almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/26)
2598 - Behce Fetvalarından: "Mümeyyiz kârı zarardan ayıran vasıfta bulunmayan bir çocuğun ikrarda bulunduğu bir borca, kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/26)
2599 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ortaklık üzerine satın alman bir malın bedelinden, her birinin zimmetine lâzım gelen hisseye diğeri kefil olsa, sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/26)
2600 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd'in Amr üzerinde iki cihetten alacağı olup, her birine birer kimse kefil olduğunda, Amr Zeyd'e bir miktar para verse ve fakat hangi cihetten olan borcu için olduğunu açıklamasa, yarı yarıya olmak üzere itibar olunur" (H.Ec. 2/26)
2601 - Feyziye Fetvalarından: "Bir borca iki kişi kefil olsa, alacaklı birisini kefaletten çıkardığı zaman, diğerini de çıkarmış olmaz" (H.Ec. 2/26)
2602 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, Bekir'in üzerinde ne kadar alacağın sabit olursa ben kefilim deyip, bir miktar alacağı sabit olsa, kefaleti sahih olduğundan Zeyd'ten istemeye güçlü olur" (H.Ec. 2/27)
2603 - Ali Efendi Fetvalarından: "Falan kimseye falan malını satar isen bedeline ben kefilim dese, bu kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/27)
2604 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vadeli borca kefil olup vade dolmuş olsa, alacaklı, kefilden isteyip almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/27)
2605 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kadının mehrine kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/28)
2606 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zevcenin mehrine erkeğin babası kefil olduktan sonra, kocası iflas etmiş olarak vefat etse, karısı mehri kefil olan kayınpederden istemeye güçlü ve salahiyetli olur" (H.Ec. 2/28)
2607 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd birine kefil olduğunda, Amr eğer Zeyd ödemezse ben zaminim, diyerek kefil olsa sahih olur" (H.Ec. 2/28)
Açıklama: Bir şey hakkında müteaddit kefiller bulunması caiz olduğu gibi, bir kefile başkasının kefil olması da sahihtir.
Fetva bu hükmü açığa koymaktadır.
2608 - Ali Efendi Fetvalarından: "Meçhul vade ile veresiye olarak satılan malın bedelinde, kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/29)
2609 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ı kiralamak dileğinde Bekr (Zeyd'e hitaben), ücreti peşin ver, şayet Amr kaçarsa ben zaminim (tazmin edeceğim) deyip, Zeyd de ücreti peşin verse, Amr kaçmış olsa, Bekir'e, (kefil oduğu parayı) ödeme lâzım olur" (H.Ec. 2/29)
2610 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'ten alacaklı bulunan şahıs, Zeyd'e borcu bulunan kimseye kefil olsa, Zeyd alacağını kefilden istediğinde, bahsi geçen kefil, Zeyd'e hitaben, bana olan borcuna takas ederim, demeye güçlü olur" (H.Ec. 2/29)
2611 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir gayrimüslim, diğer bir gayrimüslimin borcuna kefil olduktan sonra, kefil İslâm dini ile müşerref olsa, kefaletten çıkmaz" (H.Ec. 2/29)
2612 - Behce Fetvalarından: "İyi halli olup, küçük yaştaki çocuğunun malını koruyan babadan kefil istenilmez" (H.Ec. 2/30)
Açıklama: Baba, gerek evlâdını gerekse onun mallarını korumakta diğer kimselerden önde gelir. Güzel huyları ile tanınmış bir babanın bu hususta göstereceği dikkat, izaha hacet bırakmayacak derecede açıktır. Çocuğunun mal varlığını böyle bir titizlik ile koruyan babadan, ayrıca kefil istemeye gerek yoktur.
2613 Abdürrahim Fetvalarından: "Kefil, alacaklıya hitaben, beni zahiren kefaletten çıkar, eğer parayı borçludan alamazsan gene ben veririm, deyip söz verse o da çıkarmış olsa, daha sonra bu sözleşmeyi isbat ettiği takdirde kefilden alır" (H.Ec. 2/30)
2614 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın kefaleti ile borç aldığı parayla kâr elde etse, kefil, kefaletinden dolayı hisse isteyemez" (H.Ec. 2/36)
Açıklama: Kefilin istifadesi, manevi yönden olmaktadır. Bazı ahvalde zarara uğrasa bile, kârda hissesi yoktur. O, alıcı ile satıcı arasında itimat telkin etmek ve işin görülmesini kolaylaştırmak gibi insani bir vazife görmektedir.
2615 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, satılan malın bedelinden kefil olduğu bir parayı, satıcıya ödese, daha sonra satıcı kefil olunan şahsa tekrar mal satmış olsa, kefilden istekte bulunamaz" (H.Ec. 2/31)
Açıklama: Kefalet, hangi iş için olmuş ise o şey için geçerlidir. Borçlunun diğer zamanlarda yapacağı ticari bağlantılar kefili alâkadar etmez ve bir mükellefiyet altına sokmaz.
2616 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, miktarı açıklanmayan bir paraya kefil olup mal sahibi şu kadardır dese, Zeyd de şu kadar noksandır dese, mal sahibi sadece sözü ile Zeyd'in ikrarından fazla bir şey almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/31)
2617 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Ödenmesine) hüküm verilmiş bir paraya, hakim kefil olduktan sonra vazifeden azl olunsa, o paranın bahsi geçen hakim tarafından ödenmesi lâzım olur" (H.Ec. 2/31)
2618 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, okuma ve yazma bilmeyen Amr'dan, sen falana şu kadar lira vermek üzere bana mektupla emretmiştin. Ben de verdim, diye dava etse; Amr da mektup gönderdiğini ikrar edip lâkin şu kadar noksan yaz demiştim dese, Zeyd elimde mektup var, demesi ile Amr'ın ikrarından fazla bir şey almaya güçlü ve salahiyetli olmaz" (H.Ec. 2631)
2619 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satılan malın bedeline kefil olunduğunda, satış fesh olunsa, kefalet de batıl olur" (H.Ec. 2/32)
2620 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satışa vekil olan kimse, sattığı şeyin bedeline kefil olsa, sahih olur" (H.Ec. 2/32)
2621 - Ali Efendi Fetvalarından: "Alacaklı ile borçlu, borcun bir miktarı üzerinde sulh olsalar, o miktarda kefil de beri olur" (H.Ec. 2/32)
2622 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr üzerindeki şu miktar alacağına Bekir kefil olup, bir miktarını ödedikten sonra "Senin Amr üzerinde alacağının bulunduğunu isbat et" demeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/32)
Açıklama: Bir şahsın borcuna kefil olduktan sonra bu mükellefiyetin gereği olarak bir miktar borcu da ödedikten sonra, kefilin, alacaklı bulunan şahıstan alacağı olduğunun isbatını istemesi, yersiz bir talep ve mükellefiyetten kaçınmaktır.
Kefalet, fıkıh ıstılahında, bir şeyin istenilmesi hakkında zimmeti zimmete ilâve etmektir. Yani bir malın veya bir kimsenin istenilmesi hususunda kendi şahsını başkasının zâtına ilave ederek, o kimse hakkında lâzım gelen isteme hakkını kendisi de iltizam ve taahhüt etmektir.
Kefalet binnefs: Bir kimsenin şahsını mahkemeye veya başka bir yere getirip teslim etmeyi iltizam etmektir.
Kefalet bil-mâl: Hariçte mevcut olan veya zimmette sabit bir malın verilmesine kefil olmaktır.
Kefalet-i mutlaka: Müddete bağlanması, hemen verilmesi veya taksitle ödenmesi gibi bir şart anılmaksızın yapılan kefalettir.
Kefalet-i mukayyede: Bir şeyin istenilmesinde bir kayıt ile kayıtlanmış olarak kefil olmaktır. Meselâ, falan kimse borcunu vermeden ölürse, o borca ben kefilim, denilmesi gibi.
Kefalet-i muallaka: Meşru ve kefalete elverişli bir şarta talik edilmiş bulunan kefalettir. "Ahmed efendi başka bir memlekete giderse bu borcuna ben kefilim" denilmesi gibi.
Kefalet-i muzafe: Gelecek bir zamandan itibaren makbul olmak üzere yapılan kefalettir. "Ben, gelecek ayın başından itibaren falanın borcuna kefil oldum" demek gibi.
Kefalet-i münecceze: Bir şarta bağlanmamış veya bir zamana muzaf kılınmamış bulunan kefalettir. "Borcun verilmesine zaman-i halde kefil oldum" demek gibi.
Kefalet-i muaccele: Kefaletin aktedildiği zamandan itibaren bir şeye kefil olmaktır. Başka bir izah tarzı ile, bir şeye acele olarak verilmek üzere kefil olmaktır.
Kefalet-i müeccele: Ödeme işinin müddete bağlanması kaydı ile kayıtlanmış olarak yapılan kefalettir. "Falanın borcunun şu zamanda ödenmesine kefil oldum" demek gibi. Diğer bir ifade ile, belirli bir müddetten sonra muteber olmak üzere yapılan kefalettir. "Falan kimsenin borcunu vermeye bir aya kadar kefilim" denilmesi gibi. Bu kefalet, bu sözün konuşulmasından itibaren bir ay geçtikten sonra başlar. Bu bir ay içinde kefilden bir istekte bulunulmaz. Çünkü bir müddetin dile getirilmesi bu isteğin tehirini temin içindir.
Kefalet-i muvakkate: Belirli bir zaman için yapılacak kefalettir. "Falanın borcunu vermeye bugünden şu güne kadar kefilim" denilmesi gibi. Son belirtilen günden sonra kefalet nihayet bulmuş olur.
Kefalet-i müteselsile: Bir haktan dolayı kefil olan şahsa diğer bir kimsenin, o kimseye de başka bir şahsın kefalette bulunması suretiyle yapılan kefalettir.
Kefalet-i müştereke: Bir hakkın verilmesine iki veya daha fazla kimsenin birlikte kefil olmasıdır.
Zamin: Kefil olan şahsa denir.
Kefil: Kendi zimmetini başkasının zimmetine ilave eden kimsedir.
Kefaletin rüknü, icap ve kabulden ibaret olmak üzere ikidir. Kefil oldum, kabul ettim ve zamin oldum demek gibi.
Kefilin teklif için kullandığı lâfızlar örfte bir şeyin ödenmesini veya teslim edilmesini taahhüt etmeye delâlet eden sözlerdir. "Şu şahsın borcunu veya şahsını teslim etmeye kefilim yahut kefil oldum" dese kefalet akdedilmiş olur. "Şu borca zaminim, şu borcun verilmesini iltizam ettim" sözleri de kefalet sayılır.
Örf ve âdette taahhüde delâlet etmeyen sözlerle ne mala ne de şahsa kefalet akdedilmiş olmaz. "Falan şahısta olan alacağını ben vereyim, filan kimsedeki alacağını ben alıvereyim, sen onu benden al, sen onu benden bil" gibi sözlerle kefalet münakid olmaz. Şayet bir şarta talik edilecek olursa, o zaman kefalet akdedilmiş olur. "Falan kimse sana olan borcunu vermeyecek olursa ben vereyim" demek gibi. Böyle bir şarta bağlanması halinde kefil olmuş bulunur.
Kefaletler, mutlak bir ifade ile akdedilmiş olacağı gibi tacil veya belirli bir müddete kadar mühletlenmiş olarak da mün'akid olabilir.
Bir şahıs, kendisine bir bedel, meselâ bir koyun veya şu kadar lira verilmek üzere bir şahsa kefil olsa, bahsedilen şeyin verilmesi batıl olur. Çünkü bu kefaletin mahiyeti, zimmeti zimmete ilave etmekten ibarettir. Bu ilavenin ne itibarla olduğu hususunda İslâm fakihlerinin farklı görüşleri bulunmaktadır. Onların tafsiline bu eser müsait bulunmamaktadır. Dileyenlerin geniş bilgi sunan eserlere başvurmasını tavsiye etmekle yetineceğiz.
Kefaletin meşru oluşu icmai ümmet ve Hadis-i Nebevi ile sabit bulunmaktadır. "Zeim (kefil) borçludur" Hadis-i Şerifi sünnet-i kavliye ile, Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz'in bir şahsın on dinarlık borcuna kefil olması da sünnet-i fi'liyye olarak kefaletin meşruiyetinin belgeleri bulunmaktadır.
Kefil olmak, içtimai bir zaruret olduğu kadar iktisadi hayatımızın gelişmesine yardımcı olacak insani bir davranıştır. Çünkü, birçok kimseler iktisadi sahada iş görme kabiliyetine haiz oldukları halde sermaye yetersizliği sebebiyle büyük işler başarmaya güç yetiremezler ve başkalarının desteğine muhtaç kalırlar.
Kefil olan kimse, hem alacaklıya hem de borçlu bulunan şahsa iyilik ve hayırhâhlık yapmış olur. Halkın arasında gerekli bulunan yardımlaşma şuurunu devam ettirmiş ve zor durumda bulunan insanların korkusunu önlemiş, endişelerine set çekmiş bulunur. Bu gibi davranışlar, kefil olan şahısların ahlaken yüksek bulunuşlarının en bariz bir delili bulunmaktadır.
Kefil olan kimse, bir kimsenin borcunu kabullenmekle büyük bir külfeti sinesine çekmiş olur. Bu davranış büyük bir hayırhâhlık ve aynı zamanda yüce bir fedakârlıktır. Bu gibi ahlâk yüksekliği, seciyyesi yüksek kimselerde açığa çıkabilir.
Kendisi için kefil olunan şahıs, kefilin gösterdiği bu kefaleti takdir edip unutmamalı, teşekkürle karşılayıp küfrân-ı nimet etmemelidir. Onları, kendisine kefil olurken girdikleri sorumluluk ve omuz verdikleri yükün altında bırakıp düşüncesizlik yapmamalı, kendisine düşen vazifeyi ve ödeme mükellefiyetini zamanında yerine getirmelidir.
Kefil olmak, borç ödemeyi göze almak demektir. Kişi, kendisine kefil olan şahsı güç durumda bırakıp da sonunda halka kefil olmaktan nedamet ettirecek ve insanlara olan güvenini sarsacak ihmalkârlık yapmamalıdır. Aksi halde insanlar arasında yardımlaşma ruhu sarsılacak, insanın insana güveni kaybolacak ve birçok insanlar hüsran vadilerinde çırpınıp perişan olmaya mahkum edilecektir. İnsanın hayırlı olanı, halka hayırhâhlık gösterendir.
2570 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, yabancılardan birine falan yoldan git, eğer malın çalınırsa ben ödeyeceğim, dese o da denilen yoldan gitse de malı zayi olsa Zeyd'in (çalman malı) ödemesi gerekir" (H.Ec. 2/24)
2571 - Ali Efendi Fetvalarından: "Benden al, sözü ile kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2572 - Ali Efendi Fetvalarından: "Benden bil, demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2573 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr'da olan alacağını Bekir, ben alıvereyim demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2574 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben senin Bekir'e borç olarak vereceğin paraya ben kefilim, deyip birkaç gün geçince borç verse, Amr bahsi geçen meblağı Zeyd'ten almaya güçlü ve salahiyetli olur" (H.Ec. 2/24)
2575 - Behce Fetvalarından: "Bir vazife alıvermek için va'd olunan mala kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2576 - Behce Fetvalarından: "Müşterek bulunan bir borçta, iki kişiden biri diğerinin hissesine kefil olsa sahih olmaz" (H.Ec. 2/24)
2577 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vekilin, vekâlet yolu ile sattığı malın bedeline, müvekkilin kefil olması sahih olmaz" (H.Ec. 2624)
2578 - Abdürrahim Fetvalarından: "Falanın borcuna kefil olur musun? diye Zeyd'e sorulduğunda olurum, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2579 - Abdürrahim Fetvalarından: "Benim bildiğim kimsedir, bırakacak olsan yabana gitmez, demekle kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/24)
2580 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Eğer üç güne kadar sana borçlu bulunan Bekir'i burada hazır etmezsem üzerinde olan alacağına zaminim, deyip getiremese, ödemesi lâzım gelmez" (H.Ec. 2/24)
2581 - Netice Fetvalarından: "Borçlu iflas ettikten sonra, ona kefil olunsa, bu kefalet sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/25)
2582 - Netice Fetvalarından: "Deli şahsın üzerindeki alacağa kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/25)
2583 - Ali Efendi Fetvalarından: "Eğer sana borçlu olan kimse başka diyara giderse ben kefilim, deyip o da gitse kefil olmuş sayılır" (H.Ec. 2/25)
2584 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a borç para verdiğinde Bekir'e sorsa, o da Amr iyidir dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2585 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, eğer sana borçlu bulunan Bekir senin alacağını falan zamana kadar vermezse ben vereyim dese, o vakit geçip de Bekir borcunu vermese, kefalet sahih olduğu için, Amr isteği olan parayı Zeyd'ten alır" (H.Ec. 2/25)
2586 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ben, borçlunun evini satıp bedelinden senin hakkını vermeye kefilim, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2587 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, falan malını falana sat, demekle satış bedeline kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2588 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, kasap olan Amr'a hitaben, bedeli benim üzerime olmak üzere, Bekir'e şu kadar gün şu kadar okka veya kilo et ver dese, paranın Zeyd tarafından tediyesi lâzım gelir, Bekir'den bir şey lâzım gelmez" (H.Ec. 2/25)
2589 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, birkaç kimseye hitaben "Falan eşkıya ile dövüşün, eğer size galip gelerek malınızı alacak olursa ben kefilim ve tanzim edeyim" dese sahih ve geçerli olup ödemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/25)
2590 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, kendisine borçlu bulunan Amr'dan alacağını isteyip sıkıştırdığında Bekir, incitme, salıver gitsin, ben vereyim alacağını dese Bekir'den istemesi lâzım gelir" (H.Ec. 2/25)
2591 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, bir malını Amr'a satacak olduğunda, Bekir acısa, parasını ben haklaşırım, dese kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
Açıklama: Kefaletin tahakkuk etmesi için belirli ifadeler tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu fetvadaki ifade, o ölçülere mutabık bulunmadığı için, "Ben haklaşırım" sözü ile kefalet yüklenmiş olmamaktadır. Sözü konuşmanın doğru olup olmaması keyfiyeti ile kefalet yükünün altına girme sorumluluğu ayrı birer husustur. Bunları birbirine karıştırmamak gerekir.
2592 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, kardeşin Bekir'e şu kadar borç ver, deyip o da vermiş olsa, kefil olmuş sayılmaz" (H.Ec. 2/25)
2593 - Netice Fetvalarından: "Satılan bir malın bedeli, taksit ve vadeye bağlandığında, bir kimse vekâlet-i mutlaka ile kefil olsa, vade gelmeden istek yapılamaz" (H.Ec. 2/26)
2594 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçlunun huzurda bulunmadığı bir sırada kefalet caiz olur" (H.Ec. 2/ 6)
2595 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçlunun ölümünden sonra Zeyd'e olan borcuna Amr kefil olsa, ölen kimsenin malı mevcut olursa, kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/26)
2596 - Ali Efendi Fetvalarından: "Borçları, bıraktığı maldan daha çok olduğu halde vefat eden kimsenin borçlarına bir kimse kefil olsa, tereke miktarından fazladan kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/26)
2597 - Behce Fetvalarından: "Şu güne kadar kefilim dese, o kadar günden sonra alacaklı kefilden isteyip almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/26)
2598 - Behce Fetvalarından: "Mümeyyiz kârı zarardan ayıran vasıfta bulunmayan bir çocuğun ikrarda bulunduğu bir borca, kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/26)
2599 - Abdürrahim Fetvalarından: "Ortaklık üzerine satın alman bir malın bedelinden, her birinin zimmetine lâzım gelen hisseye diğeri kefil olsa, sahih ve geçerli olur" (H.Ec. 2/26)
2600 - Feyziye Fetvalarından: "Zeyd'in Amr üzerinde iki cihetten alacağı olup, her birine birer kimse kefil olduğunda, Amr Zeyd'e bir miktar para verse ve fakat hangi cihetten olan borcu için olduğunu açıklamasa, yarı yarıya olmak üzere itibar olunur" (H.Ec. 2/26)
2601 - Feyziye Fetvalarından: "Bir borca iki kişi kefil olsa, alacaklı birisini kefaletten çıkardığı zaman, diğerini de çıkarmış olmaz" (H.Ec. 2/26)
2602 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a hitaben, Bekir'in üzerinde ne kadar alacağın sabit olursa ben kefilim deyip, bir miktar alacağı sabit olsa, kefaleti sahih olduğundan Zeyd'ten istemeye güçlü olur" (H.Ec. 2/27)
2603 - Ali Efendi Fetvalarından: "Falan kimseye falan malını satar isen bedeline ben kefilim dese, bu kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/27)
2604 - Abdürrahim Fetvalarından: "Vadeli borca kefil olup vade dolmuş olsa, alacaklı, kefilden isteyip almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/27)
2605 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kadının mehrine kefalet sahih olur" (H.Ec. 2/28)
2606 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zevcenin mehrine erkeğin babası kefil olduktan sonra, kocası iflas etmiş olarak vefat etse, karısı mehri kefil olan kayınpederden istemeye güçlü ve salahiyetli olur" (H.Ec. 2/28)
2607 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd birine kefil olduğunda, Amr eğer Zeyd ödemezse ben zaminim, diyerek kefil olsa sahih olur" (H.Ec. 2/28)
Açıklama: Bir şey hakkında müteaddit kefiller bulunması caiz olduğu gibi, bir kefile başkasının kefil olması da sahihtir.
Fetva bu hükmü açığa koymaktadır.
2608 - Ali Efendi Fetvalarından: "Meçhul vade ile veresiye olarak satılan malın bedelinde, kefalet sahih olmaz" (H.Ec. 2/29)
2609 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ı kiralamak dileğinde Bekr (Zeyd'e hitaben), ücreti peşin ver, şayet Amr kaçarsa ben zaminim (tazmin edeceğim) deyip, Zeyd de ücreti peşin verse, Amr kaçmış olsa, Bekir'e, (kefil oduğu parayı) ödeme lâzım olur" (H.Ec. 2/29)
2610 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd'ten alacaklı bulunan şahıs, Zeyd'e borcu bulunan kimseye kefil olsa, Zeyd alacağını kefilden istediğinde, bahsi geçen kefil, Zeyd'e hitaben, bana olan borcuna takas ederim, demeye güçlü olur" (H.Ec. 2/29)
2611 - Abdürrahim Fetvalarından: "Bir gayrimüslim, diğer bir gayrimüslimin borcuna kefil olduktan sonra, kefil İslâm dini ile müşerref olsa, kefaletten çıkmaz" (H.Ec. 2/29)
2612 - Behce Fetvalarından: "İyi halli olup, küçük yaştaki çocuğunun malını koruyan babadan kefil istenilmez" (H.Ec. 2/30)
Açıklama: Baba, gerek evlâdını gerekse onun mallarını korumakta diğer kimselerden önde gelir. Güzel huyları ile tanınmış bir babanın bu hususta göstereceği dikkat, izaha hacet bırakmayacak derecede açıktır. Çocuğunun mal varlığını böyle bir titizlik ile koruyan babadan, ayrıca kefil istemeye gerek yoktur.
2613 Abdürrahim Fetvalarından: "Kefil, alacaklıya hitaben, beni zahiren kefaletten çıkar, eğer parayı borçludan alamazsan gene ben veririm, deyip söz verse o da çıkarmış olsa, daha sonra bu sözleşmeyi isbat ettiği takdirde kefilden alır" (H.Ec. 2/30)
2614 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın kefaleti ile borç aldığı parayla kâr elde etse, kefil, kefaletinden dolayı hisse isteyemez" (H.Ec. 2/36)
Açıklama: Kefilin istifadesi, manevi yönden olmaktadır. Bazı ahvalde zarara uğrasa bile, kârda hissesi yoktur. O, alıcı ile satıcı arasında itimat telkin etmek ve işin görülmesini kolaylaştırmak gibi insani bir vazife görmektedir.
2615 - Netice Fetvalarından: "Zeyd, satılan malın bedelinden kefil olduğu bir parayı, satıcıya ödese, daha sonra satıcı kefil olunan şahsa tekrar mal satmış olsa, kefilden istekte bulunamaz" (H.Ec. 2/31)
Açıklama: Kefalet, hangi iş için olmuş ise o şey için geçerlidir. Borçlunun diğer zamanlarda yapacağı ticari bağlantılar kefili alâkadar etmez ve bir mükellefiyet altına sokmaz.
2616 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, miktarı açıklanmayan bir paraya kefil olup mal sahibi şu kadardır dese, Zeyd de şu kadar noksandır dese, mal sahibi sadece sözü ile Zeyd'in ikrarından fazla bir şey almaya güçlü olmaz" (H.Ec. 2/31)
2617 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Ödenmesine) hüküm verilmiş bir paraya, hakim kefil olduktan sonra vazifeden azl olunsa, o paranın bahsi geçen hakim tarafından ödenmesi lâzım olur" (H.Ec. 2/31)
2618 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, okuma ve yazma bilmeyen Amr'dan, sen falana şu kadar lira vermek üzere bana mektupla emretmiştin. Ben de verdim, diye dava etse; Amr da mektup gönderdiğini ikrar edip lâkin şu kadar noksan yaz demiştim dese, Zeyd elimde mektup var, demesi ile Amr'ın ikrarından fazla bir şey almaya güçlü ve salahiyetli olmaz" (H.Ec. 2631)
2619 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satılan malın bedeline kefil olunduğunda, satış fesh olunsa, kefalet de batıl olur" (H.Ec. 2/32)
2620 - Ali Efendi Fetvalarından: "Satışa vekil olan kimse, sattığı şeyin bedeline kefil olsa, sahih olur" (H.Ec. 2/32)
2621 - Ali Efendi Fetvalarından: "Alacaklı ile borçlu, borcun bir miktarı üzerinde sulh olsalar, o miktarda kefil de beri olur" (H.Ec. 2/32)
2622 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd'in Amr üzerindeki şu miktar alacağına Bekir kefil olup, bir miktarını ödedikten sonra "Senin Amr üzerinde alacağının bulunduğunu isbat et" demeye güçlü olmaz" (H.Ec. 2/32)
Açıklama: Bir şahsın borcuna kefil olduktan sonra bu mükellefiyetin gereği olarak bir miktar borcu da ödedikten sonra, kefilin, alacaklı bulunan şahıstan alacağı olduğunun isbatını istemesi, yersiz bir talep ve mükellefiyetten kaçınmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder